TCK 32 Türk Ceza Hukukunda Akıl Hastalığı (2025)
Türk Ceza Hukukunda Akıl Hastalığı TCK 32. Madde İle İlgili Emsal Yargıtay Kararları
Türk Ceza Kanunda Akıl Hastalığı TCK 32 aşağıdaki gibi tanımlanmıştır.
TCK 32/1 Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur.
TCK 32/2 Birinci fıkrada yazılı derecede olmamakla birlikte işlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmibeş yıl, müebbet hapis cezası yerine yirmi yıl hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek ceza, altıda birden fazla olmamak üzere indirilebilir. Mahkûm olunan ceza, süresi aynı olmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
Türk Ceza Hukukunda Akıl Hastalığı (TCK 32) kavramı, ceza sorumluluğunu doğrudan etkileyen temel unsurlardan biridir. Ceza hukuku sistemimizde cezai sorumluluk, yalnızca bir fiilin hukuka aykırı olup olmadığıyla değil, aynı zamanda bu fiilin failine isnad edilip edilemeyeceğiyle değerlendirilir. Akıl hastalığı ise bu isnad yeteneğini ortadan kaldıran ya da önemli ölçüde azaltan subjektif bir durum olarak düzenlenmiştir. Bu nedenle Türk Ceza Kanunu’nun 32. maddesi, akıl hastalığı nedeniyle fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış kişiler hakkında özel hükümler içermektedir.
Akıl hastalığı sebebiyle cezai ehliyeti tam olmayan bireyler için cezalandırma yerine koruyucu ve tedavi edici güvenlik tedbirleri uygulanmaktadır. Çünkü bu bireylerin fiilleri, hukuka aykırı olsa da, kusurlu oldukları söylenemez. Bu kapsamda TCK m.32 hükmü, toplum güvenliği ile bireysel haklar arasında hassas bir denge kurmayı amaçlayan düzenlemeler içermektedir.

Akıl Hastalığı Nedir?
Akıl hastalığı, bireyin zihinsel işlevlerinde bozulmaya yol açan ve davranışlarını önemli ölçüde etkileyen psikiyatrik bozuklukların genel adıdır. Türk Ceza Hukuku açısından ise akıl hastalığı, kusur yeteneğini ortadan kaldıran ya da zayıflatan bir neden olarak değerlendirilir. Dönmezer-Erman’a göre akıl hastalığı, “psikiyatri bilimince anlayabilme ve isteyebilme yeteneklerine etkisi kabul edilip de marazi bir hâl gösteren aklî melekelerdeki her türlü bozukluktur.” Bu tanım, ceza hukukunun ilgilendiği boyutun yalnızca tıbbi değil, aynı zamanda hukuki olduğunu gösterir.
Akıl hastalığı, kişinin toplumsal düzen içerisinde davranışlarını hukuk kurallarına uygun şekilde yönlendirme yeteneğini zedelediğinde, cezai ehliyet sorununu doğurur. Özellikle ağır psikozlar, paranoid şizofreni, bipolar bozukluk ve mental retardasyon gibi durumlar, bireyin yaptığı fiilin sonuçlarını değerlendirme ve iradesiyle yön verme yetisini ortadan kaldırabilir. Bu tür hallerde kişiye ceza verilmez; ancak güvenlik tedbirleriyle toplum ve bireyin korunması sağlanır.
Ankara Ceza Avukatı
Akıl Hastalığı Ceza Ehliyeti Nedir?
Ceza ehliyeti, bir kişinin işlediği fiil nedeniyle cezai sorumluluk altına girip girmeyeceğini belirleyen hukuki bir kavramdır. Bu kavram, failin hem fiilin anlam ve sonuçlarını algılama kapasitesine hem de davranışlarını bu algılama doğrultusunda yönlendirme yeteneğine sahip olup olmamasına göre şekillenir. Türk Ceza Kanunu’na göre ceza ehliyeti iki unsurdan oluşur: algılama yeteneği ve irade (yönlendirme) yeteneği. Bu iki unsurdan herhangi birinin eksikliği, kişiyi cezai ehliyetsiz kılar.
Sevil Yıldız’ın ifadesiyle, “İsnad yeteneği kusurluluğun ön şartıdır.” Yani ceza sorumluluğunun doğması için kişinin yaptığı fiilin kendisine atfedilebilmesi gerekir. Bu da ancak bireyin yaptığı eylemi anlayıp değerlendirme ve ona göre davranabilme yetisine sahip olmasıyla mümkündür. Bu nedenle ceza ehliyeti bulunmayan bireylerin cezalandırılması, ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı düşer.
Akıl Hastalığının Kusurluluğa Etkisi
Kusurluluk, ceza sorumluluğunun vazgeçilmez bir unsurudur. Bir kişinin işlediği hukuka aykırı fiilden dolayı kınanabilmesi, onun kusurlu olması şartına bağlıdır. Akıl hastalığı ise bu kusurluluğu doğrudan etkileyen bir durumdur. Zira ağır akıl hastalığı bulunan birey, ya fiilinin anlam ve sonuçlarını algılayamaz ya da iradesiyle yön veremez. Bu durumda failin cezalandırılması mümkün değildir.
Kadim Hukuk’un da belirttiği üzere, “Kusur yeteneğine sahip olmayan akıl hastaları da kasten veya taksirli bir şekilde davranabilir. Ancak bu ihtimalde, haklarında ceza yaptırımları değil, güvenlik tedbirleri uygulanır.” Bu yaklaşım, modern ceza hukukunun ‘failin kişiliği’ ilkesine dayanmaktadır. Failin iç dünyası dikkate alınmadan sadece fiil üzerinden cezalandırma yapılması, adalet ilkesiyle bağdaşmaz.
Ceza Hukukunda Akıl Hastalığının Tespiti
Ceza yargılamasında failin akıl hastalığı nedeniyle cezai ehliyetinin olup olmadığını belirlemek hem tıbbi hem de hukuki bir değerlendirme gerektirir. Bu bağlamda, öncelikle bir psikiyatri uzmanı ya da tam teşekküllü bir sağlık kurumu tarafından kişiye ilişkin bilimsel rapor hazırlanır. Bu rapor, kişinin algılama ve yönlendirme yeteneklerinin fiilin işlendiği anda mevcut olup olmadığını ortaya koymalıdır.
Doktrinde, CMUK 74. maddeye atıfla, sanığın uzman hekim tarafından gözlem altına alınması sürecini detaylı şekilde açıklanmaktadır. Burada amaç, failin akıl hastalığının ceza sorumluluğunu etkileyip etkilemediğini tespit etmektir. Tespit sonucu, yargılamanın seyrini belirler. Zira failin akıl hastalığı ceza sorumluluğunu kaldırıyorsa mahkeme “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verecektir.
Kusur Yeteneğini Etkileyen Örnek Akıl Hastalıkları
Ceza ehliyeti değerlendirmesinde sık karşılaşılan bazı akıl hastalıkları şunlardır: şizofreni, bipolar bozukluk, paranoid bozukluklar, kleptomani, epilepsi (sara), zeka geriliği (mental retardasyon), manik atak, melankoli, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı. Bu hastalıklar, bireyin eylemlerini anlaması ve iradi biçimde yönlendirmesi yeteneğini olumsuz etkileyebilir.
Doktrinde, suç işleyen akıl hastalarının oranının %5 ile %60 arasında değiştiğini ifade edilmektedir. Bu oldukça geniş oran, ceza yargılamalarında akıl hastalığı faktörünün ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle şizofreni gibi halüsinasyon ve sanrılarla seyreden hastalıklar, failin fiili iradesi dışında gerçekleştirmesine yol açabilir. Bu tür durumlarda cezalandırma yerine koruyucu tedbirlerin uygulanması esastır.
Ankara Avukat ile Hemen İletişime Geçin
Akıl Hastalığında Soruşturma ve Kovuşturma
Akıl hastalığı ceza sorumluluğunu etkileyen bir faktör olsa da, bu durum kamu davası açılmasına engel değildir. Soruşturma aşamasında şüphelinin akıl hastası olduğuna dair şüphe varsa, savcılık kişinin resmi sağlık kurumunda gözlem altına alınmasını talep edebilir. Bu gözlem süresi üç haftadır ve gerektiğinde üç aya kadar uzatılabilir (CMK m.74).
Kovuşturma aşamasında ise mahkeme, failin akıl hastalığı nedeniyle ceza ehliyeti bulunmadığı kanaatine varırsa, TCK m.32/1 uyarınca “ceza verilmesine yer olmadığı”na karar verir. Bu kararla birlikte TCK m.57 gereği güvenlik tedbirine hükmedilir. Failin cezai sorumluluğu bulunmasa da, işlediği fiil toplum açısından tehlike arz ettiği için koruma ve tedavi altına alınması zorunludur.
Akıl Hastaları Hakkında Uygulanacak Ceza Miktarları ve Güvenlik Tedbirleri
Türk Ceza Kanunu, akıl hastası bireyler hakkında cezai yaptırım yerine güvenlik tedbirleri öngörmüştür. TCK m.32/1 uyarınca, fiilin işlendiği anda algılama veya yönlendirme yeteneği tamamen ortadan kalkmış bir kişiye ceza verilmez. Ancak bu kişiler hakkında TCK m.57 kapsamında koruma ve tedavi amaçlı güvenlik tedbirine hükmolunur. Yani birey ceza almaz fakat yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında zorunlu tedaviye tabi tutulur.
TCK m.32/2 ise davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış kişilere uygulanacak ceza indirimlerini düzenler. Bu kişiler hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis yerine 25 yıl, müebbet hapis yerine 20 yıl hapis cezası verilir. Diğer cezalar ise 1/6 oranına kadar indirilebilir. Hakim, cezayı doğrudan uygulamak yerine, aynı süreyle güvenlik tedbiri olarak infaz edilmesine de karar verebilir. Böylece ceza hukuku, hem failin sağlık durumunu hem de toplum güvenliğini gözetmiş olur.

Akıl Hastaları – Psikolojik Tedavi Görenler Ceza Alır mı?
Psikolojik tedavi gören bireylerin ceza ehliyeti, geçirdikleri hastalığın derecesine ve somut fiile etkisine göre değerlendirilir. Her psikolojik rahatsızlık, kişiyi cezai sorumluluktan muaf kılmaz. Kişinin cezalandırılabilir olup olmadığını belirlemek için fiil anındaki algılama ve irade yeteneklerinin durumu göz önünde bulundurulur. Bu nedenle, psikolojik tedavi gören bireylerin her durumda ceza almayacağı yönünde genel bir kaide yoktur.
Nitekim kleptomani gibi dürtü kontrol bozuklukları bazı basit suçlar için ceza ehliyetini etkileyebilirken, bu bireylerin ciddi suçlar işlemeleri durumunda irade yeteneği etkilenmemiş sayılabilir. Bu nedenle her vaka kendi somut özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tıbbi raporlarla desteklenen psikiyatrik teşhis, ancak hukukçu tarafından somut olay bağlamında anlamlandırılarak karar verilir. Bu uygulama, adaletin kişiselleştirilmesi ilkesinin bir yansımasıdır.
İnfaz Hesaplama için Tıklayınız.
Türk Ceza Hukukunda Akıl Hastalığı TCK 32. Madde İle İlgili Emsal Yargıtay Kararları
Epilepsi Hastalığının Kusur Yeteneğine Etkisi ve Rapor Zorunluluğu
Epilepsi hastası sanığın cezai ehliyeti yönünden Adli Tıp Kurumu’ndan ayrıntılı rapor alınması gerektiği, eksik inceleme ile hüküm kurulamayacağı vurgulanmıştır. Davranışları yönlendirme yeteneği azalan kişiye ceza indirimi yapılabileceği, ancak nöbet sırasında işlenen fiillerde sorumluluğun doğmayacağı belirtilmiştir.
Künye: Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2020/458 E., 2023/210 K.
Akıl Hastalığına İlişkin Bilirkişi Raporu Zorunluluğu
Epilepsi nöbeti geçiren sanığın cezai sorumluluğunun belirlenmesi için eylemle nöbetin çakışıp çakışmadığına dair bilimsel değerlendirme yapılmadan hüküm kurulması, hukuka aykırıdır.
Künye: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2018/2690 E., 2018/4357 K., 24.10.2018
Şizofreni Tanısı ve Cezai Ehliyet İncelemesi Eksikliği
Şizofreni tanısı bulunan sanık hakkında Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan cezai ehliyet raporu alınmaksızın hüküm kurulması bozma sebebi sayılmıştır.
Künye: Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2018/3273 E., 2018/8440 K., 05.07.2018
Suça Sürüklenen Çocukta Hafif Mental Retardasyon Etkisi
Mental retardasyon tanısı olan çocuğun cezai ehliyeti Adli Tıp’tan alınacak raporla değerlendirilmeden karar verilmesi hukuka aykırıdır.
Künye: Yargıtay 2. Ceza Dairesi, 2016/712 E., 2018/6387 K., 16.05.2018
Kronik Şizofreni Tanısı Olan Sanığın Akıl Hastalığı Değerlendirmesi
Sanığın daha önceki şizofreni tanısına rağmen yeni bir rapor alınmadan hüküm kurulması eksik inceleme kabul edilerek karar bozulmuştur.
Künye: Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2017/3667 E., 2018/911 K., 12.02.2018
Adli Tıp Raporu Alınmadan Mahkumiyet Kararı Verilmesi
Adli Tıp raporu ile TCK 32/1 kapsamında değerlendirme yapılması gerektiği halde bu yapılmaksızın karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
Künye: Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2017/3460 E., 2018/552 K., 07.02.2018
Sağlık Kurulu Raporu Alınmaksızın Hüküm Kurulması
Sanığın engelli sağlık raporu bulunmasına rağmen usule uygun sağlık kurulu raporu alınmaksızın karar verilmesi bozma nedenidir.
Künye: Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2014/14872 E., 2018/1396 K., 24.01.2018
Cezai Ehliyet Tespiti İçin Adli Tıp Raporunun Gerekliliği
Adli Tıp raporu alınmadan cezai ehliyetin değerlendirilmesi ve ceza indirim hükümlerinin uygulanmaması bozma nedeni olarak kabul edilmiştir.
Künye: Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 2017/5829 E., 2018/688 K., 22.01.2018
Zihinsel Gelişim Geriliği Olan Çocuk İçin Cezai Ehliyet Araştırması
Zihinsel gelişim geriliği bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında cezai ehliyet yönünden yeterli araştırma yapılmadan hüküm kurulması isabetsiz bulunmuştur.
Künye: Yargıtay 17. Ceza Dairesi, 2015/22638 E., 2017/9897 K., 18.09.2017
Akıl Hastalığı Yönünden Kısa ve Gerekçeli Karar Uyumsuzluğu
Sanığın cezai ehliyetinin araştırılmasına ilişkin hüküm gerekçede yer almasına rağmen kısa kararda bulunmaması kararın bozulmasına neden olmuştur.
Künye: Yargıtay 20. Ceza Dairesi, 2016/3002 E., 2017/4300 K., 12.07.2017
Psikiyatrik Rapor Alınmaksızın Mahkumiyet Kararı Verilmesi
Sanığın psikiyatrik rahatsızlığına ilişkin rapor dikkate alınmadan cezai ehliyet tespiti yapılmadan mahkumiyet hükmü kurulması bozma sebebi olmuştur.
Künye: Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2016/1520 E., 2017/5124 K., 14.06.2017
Kısıtlı Sanığın Müdafi Huzurunda Sorgusuz Mahkumiyeti
Sanığın yönlendirme yeteneğinin azaldığı sabit olmasına rağmen müdafii huzurunda sorgusu yapılmadan hüküm kurulması ve lehe hükümlerin tartışılmaması savunma hakkının ihlali sayılmıştır.
Künye: Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2017/458 E., 2017/3825 K., 27.04.2017
Psikiyatrik Tedavi Geçmişi ve Rapor Eksikliği
Sanığın kendi beyanıyla tedavi gördüğünü belirtmesi karşısında cezai ehliyet yönünden Adli Tıp veya yetkili kurumdan rapor alınmadan hüküm verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
Künye: Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2015/15781 E., 2017/3460 K., 26.04.2017
Çocuk Sanıkta Çelişkili Raporlara Rağmen İncelemesiz Karar
Zihinsel engelli çocuk hakkında çelişkili iki rapor olmasına rağmen, akıl hastalığı değerlendirmesi netleştirilmeden karar verilmesi bozma nedenidir.
Künye: Yargıtay 13. Ceza Dairesi, 2015/16092 E., 2017/4391 K., 19.04.2017
Dürtüsel Bozukluk Tanısı ve Gerekçesiz Hüküm
Dürtüsel davranım bozukluğu bulunan çocuğun ceza ehliyeti araştırılmadan ve gerekçesiz biçimde hüküm kurulması, ayrıca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması hukuka aykırıdır.
Künye: Yargıtay 13. Ceza Dairesi, 2015/15649 E., 2017/3605 K., 04.04.2017
Cezanın Kısmen Güvenlik Tedbirine Çevrilmesi ve Usul Hatası
Sanığın mental retardasyon nedeniyle yönlendirme yeteneği azalmış olmasına rağmen cezasının bir kısmı hapis, diğer kısmı güvenlik tedbiri olarak infazına karar verilmesi usule aykırıdır.
Künye: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2016/2166 E., 2017/906 K., 22.03.2017
Kısıtlı Sanık Hakkında Gerekçesiz Hüküm ve Eksik Rapor İncelemesi
Sanığın kısıtlı olduğuna dair karar ve rapor bulunmasına rağmen Adli Tıp’tan değerlendirme alınmadan ve gerekçesiz şekilde karar verilmesi bozma sebebi kabul edilmiştir.
Künye: Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 2016/11776 E., 2017/1427 K., 23.02.2017
Sık Sorulan Sorular (SSS)
Akıl hastası biri tamamen cezasız mı kalır?
Hayır. Ceza verilmemesi, fiilin hukuki değerini ortadan kaldırmaz. Akıl hastası bireyler hakkında koruma ve tedavi amaçlı güvenlik tedbirleri uygulanır.
Akıl hastalığı sonradan ortaya çıkarsa cezai ehliyet etkilenir mi?
Hayır. Ceza ehliyeti fiil zamanındaki ruhsal duruma göre belirlenir. Fiilden sonra başlayan hastalık infaz sürecini etkileyebilir.
Kleptomani gibi rahatsızlıklar cezai ehliyeti etkiler mi?
Duruma göre değişir. Küçük değerli eşyalar için kleptomani etkili olabilirken, kasten adam öldürme gibi ağır suçlarda bu hastalığın etkisi sınırlıdır.
Hangi kurumlar cezai ehliyet raporu verebilir?
Adli Tıp Kurumu, tam teşekküllü ruh ve sinir hastalıkları hastaneleri veya üniversitelerin psikiyatri anabilim dalları bu konuda yetkilidir.
Akıl hastalığında gözlem süresi ne kadardır?
CMK m.74 uyarnca üç haftadır, ancak sağlık kurumunun talebiyle üç aya kadar uzatılabilir.




