Cinsel Saldırı (Tecavüz) Suçunda İspat ve Mağdur Beyanı Delili
Cinsel Saldırı - Cinsel Taciz - İstismar Suçlarında İspat, Delil ve Mağdur Beyanı
Cinsel Saldırı (Tecavüz) Suçunda İspat ve Mağdur Beyanı Delili
Cinsel saldırı veya halk arasındaki tabiriyle tecavüz suçunun ispatında mağdur beyanı ve diğer delillerin ispat aracı olarak kullanılması hukuken tartışmalı konular arasındadır. Yargıtay’ın da vermiş olduğu kararlarında cinsel saldırı (tecavüz) suçunun mağdurunun beyanına yüklediği önem de cinsel saldırı (tecavüz) suçlarındaki ispat açısından oldukça önem arz etmektedir. Bu yazımızda cinsel saldırı (tecavüz) suçunda ispat hususunu ve özellikle mağdur beyanının delil değerini inceleyeceğiz.
Cinsel suçlarda özellikle yaşanan ispat zorluğu, hukuki tartışmalarda oldukça fazla dile getirilen bir sorun. Bu tartışmalarda sıklıkla vurgu yapılan nokta ise suçun, genellikle mağduru ve faili dışında görgü tanığı bulunmayan özel alanlarda işlenen doğasıdır. Diğer bir tartışma odağı ise, özellikle tecavüz söz konusu olduğunda, mağdurun bedeninde toplanacak fiziksel ve biyolojik delillerin suçun aydınlatılmasına yönelik önemine ve bunların yokluğunda, mağdurun beyanlarına dayalı biçimde kurulan bir mahkûmiyet hükmü ile ceza yargılamasının temel ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkindir.
Cinsel Suçlarda İspat
Cinsel suçların ispatı, suçun niteliği gereği diğer suçlara göre oldukça zorlayıcı olabilir. Cinsel suçlar, çoğunlukla fail ile mağdur arasında geçen ve tanıkların olmadığı ortamlarda işlenir. Bu durum, ceza muhakemesi açısından delil toplamanın zorlaştığı bir ortam yaratır. Suçun gerçekleştiği sırada genellikle kamera kayıtları, video görüntüleri veya ses kayıtları gibi teknik deliller bulunmaz. Bu sebeple mağdurun beyanı, cinsel suçlarda önemli bir delil haline gelir. Yargıtay’ın cinsel suçlarla ilgili kararlarında da bu durumun sıkça vurgulandığı görülmektedir. Mağdur beyanı, diğer delillerin yetersiz olduğu durumlarda belirleyici olabilir, ancak bu beyanın güvenilirliği ve samimiyeti birçok faktörle test edilmelidir.
Mağdur Beyanının Önemi
Cinsel suçlarda mağdurun beyanı, yalnızca tek başına yetersiz olduğunda mahkemeler diğer delillere başvurur. Yargıtay, mağdurun ifadesini değerlendirirken olayın diğer delillerle uyumlu olup olmadığını, mağdurun olay sonrasındaki davranışlarını ve şikayetini yapma süresini dikkate alır. Mağdurun beyanı; olayın hayatın olağan akışına uygunluğu, anlatımındaki tutarlılık, aşamalar arasında çelişki bulunup bulunmadığı gibi unsurlarla değerlendirilmektedir. Mahkemeler, mağdur beyanını değerlendirirken fail ile mağdurun olay öncesindeki ilişkisini, aralarında husumet olup olmadığını ve beyanların delillerle uyumlu olup olmadığını göz önünde bulundurur.
Yargıtay’ın bu noktada geliştirdiği içtihatlar, cinsel suçların ispatına ilişkin önemli kriterler sunar. Özellikle mağdurun beyanı, olayın genel koşullarıyla tutarlı olduğunda daha güçlü bir delil olarak kabul edilir. Yargıtay, delillerin yetersiz olduğu durumlarda mağdur beyanına üstünlük tanır, ancak bu beyanın mantığa ve hayatın olağan akışına uygun olması gerekmektedir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2019/11339, 2019/11624
Cinsel Suçlarda Mağdur Beyanının Delil Değeri
Cinsel suçlarda mağdur beyanının delil değeri, mağdur ile fail arasında tanıkların bulunmadığı durumlarda çok daha fazla öne çıkar. Cinsel suçların mahiyetine uygun olarak mağdur beyanı diğer delillere nazaran daha ön planda tutulur. Ancak mağdur beyanının tek başına yeterli olup olmadığı, beyanın güvenilirliği ve tutarlılığına bağlıdır. Yargıtay kararları, mağdur beyanının delil olarak kabul edilebilmesi için şu unsurların göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtir:
Mağdurun Şikayetini Geciktirmesi
Mağdurun cinsel saldırıya maruz kaldıktan sonra şikayetini geciktirmesi, mağdur beyanının delil değerini zayıflatabilir. Yargıtay, mağdurun olayı bildirme süresini göz önünde bulundurarak şikayetini makul bir sürede yapıp yapmadığını inceler. Ancak cinsel saldırıya uğrayan mağdurların yaşadığı psikolojik travma ve toplumsal baskılar nedeniyle şikayetlerini geciktirebileceği kabul edilir. Bu nedenle şikayet süresi, olayın özelliğine göre değişiklik gösterebilir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2019/11684).
Fail ile Mağdur Arasındaki İlişki
Yargıtay, fail ile mağdur arasındaki ilişkinin niteliğini de beyanın delil değeri açısından önemli bir unsur olarak değerlendirir. Fail ile mağdur arasında daha önceden husumet olması, mağdurun beyanının güvenilirliğini zayıflatabilir. Ancak, mağdurun fail ile arasında bir husumet bulunmadığı durumlarda mağdurun ifadesine daha fazla itibar edilir. Örneğin, olay öncesinde fail ile mağdur arasında herhangi bir ilişki bulunmadığı hallerde mağdurun beyanı, daha fazla ağırlık kazanabilir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2015/8430).
Cinsel Saldırı (Tecavüz) Suçu Nedir?
Cinsel Saldırı (Tecavüze) ilişkin ceza normu, 5271 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (“TCK”) “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı II. Kısım’ın altıncı bölümünde “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” başlığı altında 102 inci maddede bulunmaktadır.
TCK’nın cinsel saldırı suçunu düzenleyen 102. maddesinin ilk iki fıkrası uyarınca:
(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.
TCK madde 102/2’de tanımlı cinsel saldırı (tecavüz) mağduru on sekiz yaşından büyük kişiler olabilir. Çocuklara yönelik cinsel saldırılar madde 103 ile cinsel istismar başlığı altında düzenlenmiştir. Suçun faili ya da mağduru bakımından cinsiyetin bir önemi bulunmadığı kabul edilir. Yetişkin erkeklerin de suçun mağduru olabileceği tartışmasız olsa da suçun mağdurlarını büyük ölçüde kadınlar oluşturmakta olup failler neredeyse her zaman erkektir.
Cinsel Saldırı (Tecavüz) Suçunun Unsurları Nelerdir?
TCK’da cinsel saldırı suçu 102. maddenin ilk fıkrasında cinsel davranışla vücut bütünlüğünün ihlali, ikinci fıkrada ise suçun vücuda organ veya sair cisim sokulması yoluyla işlenebileceği biçiminde yazılıdır. Kısacası, cinsel duygularını tatmin etmek amacında olan failin, mağdurun vücut dokunulmazlığını rızası dışında ihlal edecek fiiller gerçekleştirmesi suçun maddi unsurlarını oluşturmaktadır.
Örneğin on sekiz yaşından büyük A, yolda giderken arkasından gelen öğretmeni omzuna dokunsa, bu olayda “fiil” ve “fail” vardır, fakat “mağdur”dan bahsetmemiz mümkün olamayacağından cinsel saldırı suçundan bahsetmemiz de mümkün değildir. Çünkü olayımızda, cinsel bir hareket ve bu hareketten rahatsız olan bir mağdur yoktur. Aynı şekilde öğretmeni A’yı yanağından şefkatle öpse, zedelenen bir “suçun konusu”da olmadığından yine cinsel saldırı suçundan bahsedemeyiz. Şu halde cinsel bir amaçla işlenen bir fiilden ve zarara uğrayan bir mağdurdan bahsetmeliyiz ki, cinsel saldırı suçu işlenmiş olabilsin.
Fail ve Mağdur
Nitelikli cinsel saldırı suçunun mağduru ya da faili kadın, erkek, yaşlı, genç yani kısacası herkes olabilir. Fiil bir erkek tarafından mağdur niteliği taşıyan bir kadına yapılacağı gibi erkeğe karşı da işlenebilmektedir. Keza bu durumun tam tersi yani, kadın tarafından bir erkeğe ya da hemcinsine karşı da bu suçun işlenebilmesi pekala mümkündür.
Fiil
Cinsel saldırı suçları bağlamında fiil konusunu incelememiz gerekirse şunu ifade edebiliriz. Bir kimsenin vücut dokunulmazlığının ihlal edildiği hallerde, failin gerçekleştirmeye çalıştığı fiilin arkasında aslında cinsel bir amaç olup olmadığı gözlenmelidir. Ayrıca failin hareketleri, mağdurun vücudunun hangi bölgesine dokunduğu ve dokunmanın niteliğine göre de anlam kazanmaktadır.
Genel bir değerlendirme yapılacaksa, mağdurun omzuna veya koluna dokunmak tarzındaki eylemlerin cinsel amaç doğrultusunda yapılmadığı sonucuna varılması mümkündür. Fakat bu nitelendirmeyi yaparken dikkat edilmesi gereken hususlar da bulunmaktadır. Bunlar failin amacı başta olmak üzere olayın şekli, zamanı ve yeridir. Yani somut olaya göre, bu hususlar hakim veya mahkeme tarafından ayrı değerlendirilmelidir.
Failin mağdura cinsel birliktelik teklifinde bulunup ardından mağdurun kolunu tutması, fakat mağdurun failin yaptığı ve söylediği şeyleri onaylamayıp olay yerinden kaçmaya çalışırken fail tarafından kucaklanması veya öpülmesi hallerinde, cinsel saldırı suçunun oluştuğu kanaatindeyiz. Çünkü fail burada cinsel amaçları doğrultusunda hareketlerini icra etmektedir. Başka bir ifadeyle, failin cinsel amaçlı hareket ettiği, cinsel hislerinin tatmini için fiilini icra ettiği anlaşılmaktadır.
Halk arasında “tecavüz suçu” olarak bilinen bu hal, vücuda organ ya da sair bir cismin sokulması suretiyle işlenmektedir. Başka bir ifadeyle, cinsel saldırı suçunun daha ağır ceza verilmesini gerektiren nitelikli hal olarak nitelikli cinsel saldırı suçunun oluşabilmesi için vücuda organ ya da sair bir cismin sokulması gerekmektedir. Madde metninde bahsi geçen “vücut” sözcüğünden elbette ki canlılığını yitirmemiş insan vücudu anlaşılmalıdır. Cinsel saldırının hayvanlara ya da ölülere karşı gerçekleştirilen organ sokmak suretiyle oluşan halleri cinsel saldırı suçu kapsamında değerlendirilemeyecektir. Bu durumda ölüye bile isteye tecavüz eden fail hakkında “kişinin hatırasına hakaret” suçu oluşacaktır (TCK, m.130/2).
Manevi Unsur
Cinsel saldırı suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Faildeki bu kastın, suç tipinin bütün unsurlarına yönelik olması gerekir. Suç doğrudan kastla ya da olası kastla da işlenebilmektedir. Kanunda bir suçun taksirle işlenebileceğine ilişkin açık bir düzenleme yok ise suç taksirle işlenemez.
Vajinal ya da anal yoldan mağdura organ ya da sair cisim sokulması durumunda eylemin cinsel içerikli olduğu kabul edilmekle beraber bir kimseye oral yoldan zorla sağlığını bozacak sıvı ya da katı maddeler yedirilmesi halinde eylem cinsel nitelikte olmaması sebebiyle cinsel saldırı suçu oluşmaz.
Cinsel saldırı suçu (TCK m.102), kasten işlenebilen suçlardandır. Taksirle işlenemez. Ancak TCK 102/l. maddede düzenlenen suçun temel şekli ile TCK 102/2. maddede düzenlenen nitelikli hali arasında, failin kastı bakımından fark bulunmaktadır. Madde gerekçesinde, cinsel saldırı suçunun temel şeklinde (TCK m.102/1) suçun oluşabilmesi için “cinsel arzuları tatmin amacına yönelik davranışlarla kişinin vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesi gerektiği” ifade edilmiş olmasına karşın, cinsel saldırı suçunun nitelikli hali (TCK m.102/2) açısından “gerçekleştirilen davranışın cinsel arzuların tatmini amacına yönelik olmasının şart olmadığı” ifade edilmiştir.
Cinsel Saldırı (Tecavüz) Suçunun Cezası Nedir?
TCK 102. maddenin ilk iki fıkrası uyarınca cinsel saldırı suçunun cezalarını şu şekilde maddeler halinde sıralayabiliriz:
- Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal eden kişi:
- 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Eğer cinsel davranış sarkıntılık düzeyinde kalmışsa, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilir.
- Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi halinde:
- 12 yıldan az olmamak üzere hapis cezası verilir.
- Bu fiilin eşe karşı işlenmesi durumunda, soruşturma ve kovuşturma mağdurun şikâyetine bağlıdır.
Cinsel Saldırı (Tecavüz) Suçu Nasıl İspat Edilir?
Cinsel saldırı suçlarının soruşturmalarında yaşanan en büyük sorunlardan biri delil toplama da yaşanan sıkıntılar ve ispat sorunudur. Özellikle mağdurun olay nedeniyle yaşadığı travma, korku, utanma, toplumdan dışlanma veya toplum tarafından suçun müsebbibi olarak görülme endişesi mağdurların suçu şikâyet etmesini engellemektedir. Geciken şikâyetlerde ise deliller kaybolduğundan ispat hususu güçleşmektedir.
Cinsel saldırı (tecavüz) vakalarında önemli bir güçlük ispat zorluğudur. Bu nedenle eşi ya da başka birisi tarafından tecavüze uğrayan bir kadının ya da kız çocuğunun kesinlikle yıkanmadan, ilk 48 saat içinde fiziksel rapor için Savcılık ve hastaneye başvurması çok önemlidir. Tecavüze maruz kalan kadın veya kız çocuk, tecavüzcüye ait herhangi bir izi (tırnak parçası, saç, kan örneği vb.) yok etmeden derhal polise bildirmelidir. Tecavüz sırasında giyilen giysi ve iç çamaşırları yıkanmamalıdır.
Mağdurun Şikayetini/İfadesini (Beyanını) Geri Alması
Cinsel suçlarda mağdurun şikayetini geri alması, davanın seyrini önemli ölçüde etkileyebilir. Ancak Türk Ceza Kanunu’na göre cinsel suçlar kamu davası niteliğindedir ve mağdurun şikayetini geri alması, tek başına davanın düşmesine neden olmaz. Mahkemeler, mağdurun beyanını geri çekmesinin altında yatan nedenleri inceleyerek bir karar verir. Geri çekilen beyanın tehdit veya baskı altında olup olmadığını araştırmak, mahkemelerin dikkate aldığı önemli unsurlardan biridir. Ayrıca, mağdurun geri çekilen beyanı ile dosyada yer alan diğer deliller arasındaki uyum da değerlendirilmelidir.
Beyan Geri Çekildiğinde Mahkeme Süreci
Yargıtay kararları, mağdurun beyanını geri almasının davanın düşmesine neden olmayacağını belirtir. Yargıtay’a göre, mağdurun şikayetini geri çekmesi durumunda mahkemeler, diğer delilleri incelemeye devam etmelidir. Geri çekilen şikayetlerin, somut delillerle desteklenmesi halinde mahkeme yargılamaya devam eder (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2019/14536). Ancak, geri çekilen beyanla ilgili baskı veya tehdit altında geri çekilme olup olmadığının araştırılması büyük önem taşır. Bu tür durumlar tespit edildiğinde, mahkemeler mağdurun geri çektiği ifadeye rağmen davaya devam edebilir.
İfadenin Geri Çekilmesinin Etkisi
Yargıtay, geri çekilen beyanın somut delillerle desteklenmediği durumlarda beraat kararları verebilir. Örneğin, mağdurun şikayetini geri almış olması, mağdurun ilk ifadesini geçersiz kılabilir. Ancak deliller mağdurun ilk ifadesini doğruluyorsa, şikayetin geri çekilmesi mahkemenin kararını etkilemeyebilir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 2019/11624).
Cinsel Suçların İspatında Deliller ve Özellikleri
Cinsel suçların ispatında deliller, genel olarak beyan, belge ve belirti delilleri olarak üçe ayrılır. Her bir delil türü, suçun işlenip işlenmediğine dair mahkemeye farklı türden bilgiler sağlar ve mahkeme kararını bu deliller doğrultusunda verir. Cinsel suçlarda en yaygın delil türlerinden biri mağdur beyanıdır. Ancak mağdur beyanının somut delillerle desteklenmesi halinde daha güvenilir hale gelir.
Beyan Delilleri
Mağdurun beyanı, genellikle cinsel suçlarda en önemli delillerden biridir. Mağdurun olayı nasıl anlattığı, bu beyanın diğer delillerle uyumlu olup olmadığı, mağdurun samimiyeti gibi faktörler, beyan delillerinin değerini belirleyen unsurlardır. Yargıtay kararları, mağdurun beyanlarının somut delillerle desteklenmesi halinde mahkemelerin bu beyanlara itibar edebileceğini vurgulamaktadır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2012/9346).
Belge ve Belirti Delilleri
Belge delilleri, olay yerinde bulunabilecek yazılı belgeler, mesajlar, ses kayıtları ve fotoğraflar gibi maddi delillerden oluşur. Bu tür deliller, suçun gerçekleşme şekli hakkında somut bilgiler sunabilir ve mağdurun beyanını destekleyebilir. Belirti delilleri ise DNA örnekleri, kan lekeleri, sperm izleri ve vücut yaralanmaları gibi biyolojik izleri içerir. Adli tıp raporları, belirti delillerin değerlendirilmesinde büyük rol oynar. Yargıtay, cinsel suçlarda biyolojik delillerin büyük önem taşıdığını ve bu delillerin yokluğu durumunda bile mağdur beyanlarının güvenilir olduğunda mahkumiyet kararı verilebileceğini belirtmiştir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2014/7982).
Cinsel Suçların İspatı Yargıtay Kararları
Yargıtay’ın cinsel suçlarla ilgili verdiği kararlar, mağdur beyanlarının delil değeri ve diğer delillerin değerlendirilmesi açısından önemli içtihatlar sunmaktadır. Yargıtay, özellikle mağdurun beyanının somut delillerle desteklenmediği durumlarda beraat kararları verebilmektedir. Ancak mağdur beyanlarının güvenilirliği, tutarlılığı ve delillerle uyumlu olması durumunda Yargıtay mahkumiyet kararlarını onaylamaktadır.
Mağdur Beyanının Önemi
Yargıtay’ın içtihatlarında, mağdur beyanlarının güvenilir olduğu ve somut delillerle desteklendiği durumlarda sanık hakkında mahkumiyet kararları verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Örneğin, fail ile mağdur arasında husumet bulunması durumunda Yargıtay, bu husumetin beyanları etkileyip etkilemediğini araştırır ve bu doğrultuda karar verir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2020/9796, 2021/2615).
Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi
Yargıtay kararlarında, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesinin önemi sık sık vurgulanmaktadır. Cinsel suçlarda kesin ve inandırıcı deliller olmadan mahkumiyet kararı verilmesi mümkün değildir. Bu ilke, özellikle mağdur beyanlarının tutarsız olduğu durumlarda sanık lehine sonuç doğurabilir. Yargıtay, çelişkili ve hayatın olağan akışına aykırı beyanların delil değeri taşımadığını ve bu gibi durumlarda beraat kararı verilmesi gerektiğini belirtmektedir (Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 2020/320, 2021/4398).