Anayasa Mahkemesi Kararı Işığında Davaların Birleştirilmesi (HMK 166)
Davaların birleştirilmesi, usul ekonomisini gerçekleştirmek, çelişik hüküm riskini azaltmak ve yargılamayı makul sürede sonuçlandırmak için HMK 166’da kurgulanmış temel bir kurumdur (ayrıca bkz. HMK | Ayboğa). Kanun koyucu, birleştirmeyi “aynı yargı çevresinde, aynı düzey ve sıfattaki” mahkemelerle sınırlamış; “bağlantı”yı ise davaların aynı/benzer sebeplerden doğması yahut bir davadaki hükmün diğerini etkilemesi ölçütleriyle tanımlamıştır. Bu çerçeve, Ön İnceleme Duruşması (HMK md. 140) süreciyle birlikte düşünüldüğünde, yargılama yönetiminin esnek ama öngörülebilir bir araç setine kavuşmasını amaçlar.

HMK 166’da Davaların Birleştirilmesi: Sistematik
Aynı yargı çevresindeki mahkemeler arasında birleştirme, kural olarak denk mahkemeler (asliye–asliye, sulh–sulh) arasında gündeme gelir. Görev veya yargılama usulü farklılığı söz konusuysa birleştirme yerine bekletici mesele daha isabetli ve güvenli bir teknik olur. Ayrı yargı çevreleri bakımından 166/2, “ikinci davanın açıldığı mahkemenin kabul kararının kesinleşmesiyle bağlayıcılık” esasını benimser; böylelikle yargı çevresi dışındaki koordinasyon kanun yolu denetimiyle güvence altına alınır. Kurum, zorunlu bir toplanma mekanizması değil; bağlantı, isabet ve ekonomi arasında ölçülü bir takdir yetkisidir.
AYM Kararının İçeriği ve Gerekçesi
Anayasa Mahkemesi, 17.06.2025 tarihli ve E.2024/237, K.2025/137 sayılı kararıyla HMK 166/1’in ikinci cümlesindeki “…ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar” ibaresini iptal etmiştir. Mahkemenin gerekçesi, aynı yargı çevresinde ikinci davanın açıldığı mahkemenin verdiği birleştirme kararının, ilk mahkemeyi otomatik şekilde bağlamasını doğal hâkim ilkeleri yönünden sakıncalı görmesidir. Özellikle, koşulları oluşmadan verilmiş bir birleştirme kararını anında düzeltip dosyayı geri çevirmeyi sağlayacak etkili bir mekanizma öngörülmemiş olmasına, böylece mahkeme/hâkim değişikliğinin fiilen gerçekleşmesine ve keyfîlik riskine vurgu yapılmıştır.
Bu karar, ayrıca Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru rejimi kapsamında ileri sürülebilecek ihlaller çerçevesinde de değerlendirilmelidir. Buna karşılık aynı cümlenin “birleştirme kararı ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir” kısmına yönelik itirazlar usulden reddedildiği için yürürlüktedir; 166/2, 167 ve 168 hükümlerinin sistematiği de aynen devam etmektedir.
Yürürlük ve Zaman Bakımından Uygulama
Karar Resmî Gazete’de 25.09.2025’te yayımlanmış, erteleme içermediğinden derhâl uygulanır. Usul kuralları niteliği gereği, görülmekte olan davalara da uygulanması esastır. Bu sebeple, aynı yargı çevresinde ikinci mahkemenin verdiği birleştirme kararları artık karşı mahkemeyi kendiliğinden bağlamaz; ilk dosyanın mahkemesi bağlantı, ekonomi ve doğal hâkim güvencesi ölçütleriyle bağımsız değerlendirme yapar.
Aynı Yargı Çevresinde Davaların Birleştirilmesi (HMK 166) – Yeni Rejim
İptal sonrası bağlayıcılık otomatik değildir. İkinci mahkemenin birleştirme kararı, ilk mahkeme için hukukî bir öneri niteliği kazanmıştır. İlk mahkeme, gerçekten bağlantı varsa ve birleştirme usul ekonomisine hizmet edecekse kararın sonuçlarını benimseyebilir; değilse yargılamayı kendi dosyasında sürdürme veya HMK 167 çerçevesinde ayırma yönünde ara karar kurabilir.
Bu dönüşüm, mahkemeler arası koordinasyon ve gerekçelendirme standardını kritik hâle getirir: hangi somut olguların bağlantı oluşturduğu, bekletici meseleye nazaran niçin birleştirmenin daha uygun olduğu ya da neden uygun görülmediği açıkça yazılmalıdır. Burada Derdestlik (HMK md. 114) kuralları da yol gösterici olmaktadır.
Ayrı Yargı Çevrelerinde Davaların Birleştirilmesi (HMK 166/2)
Ayrı yargı çevreleri bakımından sistematik değişmemiştir. İkinci davanın açıldığı mahkemenin kabul kararı, kesinleştiğinde bağlayıcılık doğurur. Bu model, farklı yargı çevreleri arasındaki yetki ve organizasyon sorunlarını kanun yolu üzerinden denetleyerek giderir; AYM’nin iptali bu rejime dokunmamaktadır.
Davaların Birleştirilmesi (HMK 166) ve Bekletici Mesele
Bağlantı bulunması, otomatik birleştirme sonucunu doğurmaz. Görev veya usul farklılığının bulunduğu, birleştirmenin yargılamayı geciktireceği veya masrafları artıracağı hâllerde bekletici mesele tercih edilmelidir. AYM kararı, birleştirmenin “imkân” özelliğini, doğal hâkim güvencesine üstün tutmayacak biçimde yeniden hatırlatır: asıl amaç, çelişik hükümlerin önlenmesi ve makul süredir; bu, bazı dosyalarda birleştirmeyle değil, bekletici meseleyle daha iyi sağlanır.

Kanun Yolu Rejimi (HMK 168) ve Gerekçelendirme Standardı
Aynı yargı çevresinde verilen birleştirme/ret kararları kural olarak ara karar niteliğindedir ve hükümle birlikte istinaf–temyize konu edilir; sırf bu nedenle tek başına bozma sebebi yapılmaz. Bu, ilk derece mahkemesinin gerekçelendirme yükünü artırır: bağlantı ölçütleri somutlaştırılmalı, birleştirmenin gerçekten usul ekonomisine hizmet ettiği yahut etmediği dosya verileriyle gösterilmelidir. Ayrı yargı çevrelerinde ise kabul kararına derhâl kanun yolu mümkündür; bağlayıcılık kesinleşme ile doğar.
Burada İstinaf Nedir? Süresi ve Ne Zaman Sonuçlanır? sayfasındaki süreç açıklamaları yol gösterici niteliktedir.
AYM Kararı Hakkında Eleştirel Hukuki Görüş
Kararın doğal hâkim güvencesini güçlendirdiği açıktır; aynı yargı çevresinde “karşı mahkemeyi bağlama” ibaresinin otomatikliği, koşulları isabetle test edilmemiş birleştirme kararlarının geri dönülmez etkiler doğurmasına elverişliydi. Bununla birlikte, iptalin usul ekonomisi bakımından yan etkileri de göz ardı edilmemelidir: koordinasyonsuzluk ve çift yörüngeli yargılama riskleri artabilir; bağlantı mevcutken dosyaların uzun süre ayrı kulvarlarda ilerlemesi, çelişik hüküm olasılığını yükseltebilir.
Kanun koyucuya düşen, iki değeri aynı anda koruyan ince ayarlı bir mekanizmadır. İsabetli çözüm, aynı yargı çevresinde birleştirme kararını ya “itiraz edilebilir ara karar” statüsüne alarak hızlı ve etkili bir ara denetim öngörmek ya da ilk mahkemenin katılmadığı birleştirme kararları için “geri gönderme–uyuşmazlık çözüm merciî” (örneğin, yargı çevresi içinde belirlenmiş görevli bir mahkeme başkanlığı/heyeti) kurmaktır.
Böyle bir mekanizma, AYM’nin işaret ettiği keyfîlik ve denetimsizlik kaygısını giderirken, usul ekonomisini de otomatik bağlayıcılığa başvurmadan korur. Ayrıca, HMK 168’de “tek başına bozma sebebi olmaz” ilkesinin sonuca etkili ölçütle birlikte daha net yazılması, birleştirme tartışmalarının kanun yolu katmanında görünürlüğünü artırabilir. Nihayet, gerekçelendirme standardını yükseltecek bir gerekçe şablonu (bağlantı olguları, alternatif yollar, ekonomi analizinin özet tablosu) iç genelgeyle benimsetildiğinde, uygulama birliği güçlenecektir.
Uygulamacı İçin Notlar
- Aynı yargı çevresinde ikinci mahkemenin kararı artık öneri niteliğindedir; ilk mahkeme bağımsız değerlendirme yapmalı, sonucu açık ve veriye dayalı gerekçeyle kurmalıdır.
- Bağlantı, sırf “benzerlik”ten ibaret görülmemeli; hükmün etkileyiciliği, tanık ve delil kümeleri, çelişik karar riski ve toplam yargılama maliyeti birlikte tartılmalıdır.
- Ayrı yargı çevrelerinde kabul kararının kesinleşmesi beklenmeden kanun yoluna çıkılabilmesi, stratejiyi değiştirir: itiraz/istinaf dilekçelerinde bağlantı olguları ile ekonomi analizi erken safhada sunulmalıdır.
- Bekletici mesele, görev/usul farklılıklarında öncelikli araçtır; birleştirme “istisnaen ve ölçülü”dür.
Sonuç
AYM’nin 17.06.2025 tarihli iptal kararı, HMK 166’yı ortadan kaldırmamakta; yalnızca aynı yargı çevresinde ikinci mahkemenin verdiği birleştirme kararının otomatik bağlayıcı etkisini kaldırarak kanunî/doğal hâkim güvencesi lehine ölçülü bir ayar getirmektedir.
Yeni denge, mahkemeler arası koordinasyon, bağlantı–bekletici mesele ayrımının somutlaştırılması ve ara kararların yüksek gerekçe kalitesiyle başarıya ulaşacaktır. Kanun koyucunun yapacağı dar kapsamlı bir teknik revizyonla (hızlı ara denetim veya geri gönderme–uyuşmazlık çözüm merciî), hem AYM’nin haklı gördüğü güvenceler sağlanacak, hem de birleştirme kurumunun usul ekonomisine katkısı korunacaktır.




