Firar ve İzin Tecavüzü Suçu ve Cezası (AsCK m.66)
Askeri Ceza Kanunu Firar ve İzin Tecavüzü Suçu
Firar ve izin tecavüzü suçları, tarihteki en eski askerî suç tiplerinden biri olarak kabul edilmektedir. Ülkemiz kanunlarında bu suçlar, 1632 sayılı Askerî Ceza Kanunu (AsCK)’nun Üçüncü Bap, “Yoklama kaçağı, bakaya, saklı, firar” başlıklı Üçüncü Faslında, ‘Firar ve cezası’ başlıklı 66’ncı maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni şöyledir:
‘1) Aşağıda yazılı Askerî şahıslar bir yıldan üç yıla kadar hapsolunur:
a) Kıt’asından veya görevi icabı bulunmak zorunda olduğu yerden izinsiz olarak altı günden fazla uzaklaşanlar,
b) Kıt’asından veya görevini yapmakta olduğu yerden izin, istirahat veya hava değişimi alarak ayrılanlardan, dönmeye mecbur bulundukları günden itibaren altı gün içerisinde özürsüz olarak gelmeyenler,
2) Aşağıda yazılı hallerde hapis cezası iki yıldan aşağı olamaz.
a) Suçlu, silah, mühimmat ve bunların teçhizat veya nakil vasıtalarından ve hayvanlardan birini veya ordu hizmetine tahsis edilen herhangi bir şeyi beraberinde götürmüş ise;
b) Suçlu hizmet yaparken kaçmış ise;
c) Suçlu mükerrir ise;
3) Seferberlikte bu maddede yazılı mehiller yarıya indirilir’.
AsCK’nın 66’ncı maddesinin başlığı ‘Firar ve cezası’ olmakla birlikte, uygulamada AsCK m.66/1 (a) bent hükmünde düzenlenen suç ‘firar’, (b) bendinde düzenlenen suç ise ‘izin tecavüzü’ olarak adlandırılmaktadır.
Askerî Yargıtay, firar ve izin tecavüzü suçlarının içerik ve unsurları bakımından birbirlerinden farklı suçlar olduğunu açıkladıktan sonra bu suçlar arasında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağına karar vermiştir.
Firar ve İzin Tecavüzü Suçlarının (AsCK m.66) Unsur ve Özellikleri
Firar ve izin tecavüzü suçları (AsCK m.66) sadece askerler tarafından işlenebilen sırf askerî bir suçlardır. Yasalarda sırf askerî suçun bir tanımı bulunmamaktadır. Ancak AsCK’nın 47, 49, Ek 8’inci madde hükümlerinde, 353 sayılı AsYUK 71, TCK’nın ‘Suçta tekerrür’ başlıklı 58, ‘Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi’nin ‘Askerî Suçlar’ başlıklı 4 ve ‘Ceza Yargılarının Milletlerarası Değeri Konusunda Avrupa Sözleşmesi’nin 6’ncı maddelerinde herhangi bir tanıma yer verilmeden sırf askerî suçtan bahsedilmektedir. Doktrinde Erman tarafından yapılan bir tanıma göre; asker kişi tarafından askerî bir hizmet veya görevin ihlali suretiyle işlenip de sivil kimseler tarafından işlenmesi mümkün olmayan ve genel ceza kanununda ne kısmen ve ne de tamamen öngörülmeyen suçlar sırf askerî suçlar olarak tanımlanmaktadır.
ADUT’un 2’nci maddesinde, Ek 11’inci madde olarak, ‘Askerî Suçlar ve Sırf Askerî Suçlar’ başlığı altında AsCK’ya bir madde eklenmesi önerilmiştir. Önerilen bu madde hükmünün 2’nci fıkrasında, sırf askerî suçlara ilişkin bir tanıma yer verilmeden, AsCK’da yer alan sırf askerî suçların hangileri olduğu sayılmıştır. Tasarıda, AsCK’nın 66, 67, 68, 70’inci maddeleri, sırf askerî suçlar olarak önerilmiştir.
Bir suçun sırf askerî suç olarak kabul edilmesi durumunda buna bağlanan birçok hukuki sonuç bulunmaktadır. Örneğin, ‘suçluların iadesinin mümkün olmaması’,‘ertelemenin mümkün olmaması’, ‘tekerrür hükümlerinin uygulanamaması’,‘seçenek yaptırımlara çevrilememe’, ‘ön ödeme uygulanamaması’ sırf askerî suçların hukuki sonuçları olarak sıralanabilir. Bu konulardan bazıları aşağıda ‘Yaptırım’ başlığı altında ele alınacaktır.
Firar ve İzin Tecavüzü Suçunun Cezası
Firar ve izin tecavüzü suçlarının basit düzenleniş hallerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür (AsCK m.66/1). Bu suçların nitelikli hallerinde öngörülen hapis cezası ise iki yıldan aşağı olamayacaktır (AsCK m.66/2).
Kaçak, kaçtığından altı hafta, seferberlikte bir hafta içinde kendiliğinden geri gelirse yukarı ki maddelere göre verilecek cezaların indirilmesi öngörülmektedir (AsCK m.73). Bu düzenleme, AsCK m.66 ile yukarıda açıklanan 67, 69, 70’te düzenlenen diğer suç tiplerine ilişkin olarak, suç oluştuktan sonra suç faillerinin cezasını azaltan bir etkin pişmanlık düzenlemesidir. AsCK m.73’e ilişkin etkin pişmanlık düzenlemesinde, failin altı haftalık süre içinde kendiliğinden birliğine katılması hâlinde cezasının mutlaka yarı oranında indirilmesi zorunluluğu bulunmamakta, indirimin azami oranı gösterilmiş bulunmaktadır.
Firar ve İzin Tecavüzü Suçunda (AsCK m.66) Korunan Hukuki Yarar
Suçun hukuki konusu ya da korunan hukuki değer, kanunun yasak, emir hükmü ve yaptırım ile açıkça koruduğu hak ve çıkardır. Suçun hukuki konusu, devletin, toplumun veya kişilerin yararlarının korunması amacıyla suç tiplerini belirlemeye sevk eden bir fonksiyona sahiptir.
Milli savunma, milli güvenlik gibi askerlik hizmet ve görevinin yerine getirilmesinde, kanun koyucu, asker kişinin kanun ve emirler gereği zamanında görevinin başında bulunmasını veya hizmet ve görevinin başından mazeretsiz ayrılmamasını zorunlu kılmıştır. Bu zorunluluk doktrinde ‘hazır bulunma’ vazifesi şeklinde ifade edilmektedir. Firar ya da izin tecavüzü suçlarında, AY, kanunlar veya sözleşmeler ile askerlik hizmetini yerine getirmek üzere orduya katılan asker kişinin bu bağı haksız bir şekilde keserek, askerî sadakat görevinin ağır bir şekilde ihlal edilmesi söz konusudur.
AsCK’da firar ve izin tecavüzü suçları dışında hazır bulunma yükümlülüğünü koruyan başka suç tipleri de bulunmaktadır. Örneğin, ‘Yoklama kaçağı, bakaya, saklı suçu (AsCK m.63)’; ‘Askerlikten kurtulmak için hile yapmak suçu (AsCK m.81)’ veya ‘Kasten kendini askerliğe elverişsiz hale getirmek suçu (AsCK m.79)’, hazır bulunma yükümlülüğüne çeşitli şekillerde aykırılık teşkil eden suç konusu eylemlerin ve asker kişi faillerinin cezalandırıldığı askeri suçlardır. Nitekim Askerî Yargıtay bir kararında, firar ve izin tecavüzü suçları ile askerlikten kurtulmak için hile yapmak suçunun koruduğu hukuki menfaatin ‘askerlik hizmetinin kanunlarda belirtilen usul ve esaslar dahilinde, dürüst, adil ve eşitlik ilkesine uygun bir biçimde yerine getirilmesini sağlamak’ olduğunu açıklamıştır.
TCK’da yer alan suçların birçoğu devletin siyasi menfaatlerini ilgilendirmedikleri halde, AsCK’da yer alan askerî suçlar, bu siyasi menfaati de teminat altına almaktadır. Bu nedenle firar gibi sırf askerî suçlar suçluların iadesine konu olmamaktadır.
Firar ve izin tecavüzü suçlarında failin silah, mühimmat veya ordu hizmetine tahsis edilen herhangi bir askerî eşyayı beraberinde götürmesinin suçun cezasını artıran nitelikli bir hal olarak düzenlenmesi ile ayrıca askerî eşyanın da korunması güvence altına alınmak istenilmiştir.
Yine bu suçların hizmet yaparken işlenmesinin suçun cezasını artıran nitelikli bir hal olarak öngörülmesi, sadakat görevinin daha ağır bir biçimde ihlal edileceği ve hizmetin aksayacağı düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
Firar ve İzin Tecavüzü Suçunda (AsCK m.66)Suçun Unsurları
1. Maddi Unsurlar
a. Fail
1111 sayılı Askerlik Kanunu’nun 12’nci maddesine göre, askere girdikten (alındıktan) sonra izin almaksızın savuşanlara (firar), askerde iken işleri için veya hastalanarak izin veya hava değişimi (tebdilihava) süresini geçirenlere de (izinsiz) denilmektedir. Yine firar eden kişi anlamında, kaçak tabirine de başvurulmaktadır. Ancak buradaki kaçak ile CMK m.247’deki kaçak tanımı birbiri ile karıştırılmamalıdır.
Doktrindeki görüşlerde, suçun temel/basit halinin oluşması bakımından failde cinsiyet, kamu görevlisi ya da evli olma gibi bazı özelliklerin arandığı suçlar ‘gerçek özgü suçlar’ olarak tanımlanmıştır. Firar ve izin tecavüzü suçlarının sırf askerî suçlar kategorisinde olmaları nedeniyle sadece muvazzaflık hizmetini yerine getiren asker kişiler tarafından işlenebilir. Bu yönüyle de bu suçlar failleri bakımından özgü (mahsus) suçlardır.
Özgü suçlar kapsamında ifade edilen bir başka suç şekli de bizzat işlenebilen suçlardır. Bu suçlar, suçun kanuni tanımında yer olan hareketin sadece failin kendi bedensel davranışıyla gerçekleştirebilir. Yukarıda sözleşerek firar suçunda açıklandığı gibi, firar ve izin tecavüzü suçları da sadece failin kendi bedensel davranışıyla gerçekleştirebilen bizzat işlenebilen suçlardır.
Askerlik yükümlülüğü, AY’da erkek Türk vatandaşları için zorunlu bir hizmettir (1111 sayılı Askerlik Kanunu m.2/1, AY m.72). Bu suçun failli olabilmek için askerlik yükümlülüğü altına girmek yeterli olmayıp, askerlik sıfatının da kazanılması gerekmektedir.
Askerlik Kanunu’nun 5’inci maddesine göre, erler için muvazzaf askerlik hizmeti, askerlik şubesinden sevk tarihi ile başlamakla birlikte, bu hüküm muvazzaflık süresinin başlangıcının hesabına ilişkin olup, kişinin asıl askerlik sıfatı, kıtaya katılması ile başlamaktadır. Bu nedenle şubelerinden sevk olunan ancak birliklerine katılmayanların eylemleri, firar veya izin tecavüzü değil, ‘geç iltihak suretiyle bakaya suçunu (AsCK m.63/1 (d))’ oluşturacaktır.
Arkadaşları terhis edilmiş olan ya da sözleşmesindeki hizmet süresi bittiği halde, disiplin tedbiri uygulaması nedeniyle orduda bırakılan kişilerin kaçmaları halinde, bu kişilerin askerlik sıfatları devam ettiğinden firar suçu oluşabilir.
İstifa etmek hakkına sahip olan askerî şahısların, istifalarının kabulüne ve kendilerine tebliğ edilmelerine kadar askerlik sıfatları devam edeceğinden, bu kişilerin birliklerinden izinsiz olarak ayrılmaları veya izinli iken dönmemeleri halinde firar ve izin tecavüzü suçlarının faili olmaları mümkündür.
1111 sayılı Askerlik Kanunu m.10/8’e göre; ‘Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğine göre bedeni kabiliyeti askerliğe elverişli olmayanlar askerlik hizmetinden muaf tutul(maktadır).’ Suçun işlendiği sırada failin ruhsal ya da bedensel olarak askerliğe elverişsiz olması halinde artık ortada işlenemez bir suç söz konusudur. TCK’ya göre, işlenemez suç hali, teşebbüs koşulları gerçekleşmediği için failin cezalandırılmamasını gerektirmektedir.
Suça ilişkin temadi süresi devam ederken, failin askerliğe elverişsizlik hale gelmesi, temadiyi kesen bir neden olarak kabul edilecektir. Yukarıda açıklandığı gibi temadiyi kesen sebep altı hafta dolmadan oluşursa, bu durum uygulamada failin lehine olduğundan, fail AsCK m.73 hükmündeki indirim nedeninden de yararlanabilecektir. Bu saptamaların yapılabilmesi için, suçun işlendiği sırada ya da temadi süresi içinde failin askerliğe elverişli olup olmadığından şüphelenilmesi durumunda, bu konunun araştırılması ve gerektiğinde bilirkişiye başvurulması uygun olacaktır.
TSK ve Milli Savunma Bakanlığı (MSB) kadrolarında çalışan devlet memurlarının, sırf askerî bir suç olan firar ve izin tecavüzü suçlarının faili olmaları mümkün değildir. Bu nedenle bu kişilerin görevlerine gelmemeleri ya da geç gelmeleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun disiplin hükümlerine tabi olarak disiplin cezası ile cezalandırılmalarını gerektirecektir.
Askerî Yargıtay, henüz askerlik mükellefiyeti altına girmemiş olan lise ve dengi okul öğrencilerinin, firar ve izin tecavüzü suçlarını (AsCK m.66) işleyemeyecekleri içtihadında bulunmuştur.
Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın kuruluş ve bağlılık yapısı değiştirilmesi ile birlikte, barış zamanında İçişleri Bakanlığı’na bağlı genel bir kolluk kuvveti haline getirilmiştir. Böylece bu komutanlıklarda görevli personelin barış zamanında TSK ile bağı kalmadığından artık AsCK hükümlerine tabi olmayacaklardır. Bu nedenle bu personelin firar veya izin tecavüzüne benzer eylemleri bir suç olarak kabul edilmeyecek ve bunlar hakkında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun disiplin hükümleri uygulanacaktır.
b. Mağdur
Her suçun bir faili olduğu gibi bir de mağduru bulunmaktadır. Bazı suçlarda toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) suçun mağdurudur. Mağduru belirli bir kimse olmayan suçlarda, yine toplumu oluşturan tüm bireylerin mağdur olarak kabulü gerekecektir. Devlet tüzel kişiliğini suçun mağduru sayan görüş, devleti bir hak süjesi olarak kabul eden eski bir anlayışın ürünüdür.
Firar ve izin tecavüzü suçlarında suçun mağduru belirtilmemiştir. Bu durumda mağdurun toplumu oluşturan herkes olduğu söylenebilir. Tüzel kişiler, bir suçtan ancak zarar gören konumundadır. Firar ve izin tecavüzü suçlarının işlenmesi ile hazır bulunma yükümlülüğü ve bunun sonucunda askerlik hizmet ve görevi zafiyete uğradığına ve askerî disiplin bozulduğuna göre, suçtan zarar görenin Devletin kendisi olduğu söylenebilir.
c. Suçun Konusu
Konusu bulunmayan bir suçun varlığından bahsedilemez. Suçun konusu, kanuni tanımdaki hareketin yöneldiği, suçun icra edildiği kişinin fiziki, maddi yapısı veya şeydir. Suçun maddi unsurlarından birini oluşturan ‘suçun konusu’ ile ‘korunan hukuki değer (hukuki konu)’ birbirinden farklıdır. Örneğin adam öldürme suçunda korunan hukuki değer yaşam hakkı iken, suçun konusu hayatına son verilen kişidir.
Firar ve izin tecavüzü suçlarında korunan hukuki değer yukarıda açıklandığı üzere askerlik sadakat görevi iken, suçun konusunu ‘askerlik yükümlülüğü’ oluşturmaktadır. Askerlik yükümlülüğün süresi, şartları, askeri rütbe ve sıfatına göre kendi kanunlarında belirlenmiştir. Askerlik yükümlülüğü yoksa suç konusuz kalacağı için, ortada elverişsiz teşebbüs ya da işlenemez bir suç söz konusu olacaktır.
Suçun işlenmesi, suçun konusunu ya bir zarar tehlikesine maruz bırakmakta ya da zarara uğratmaktadır. Suç tipinde hareketin yöneldiği konunun hareketten etkileniş derecesine göre suçlar, doktrinde ‘tehlike’ ve ‘zarar’ suçları olarak ikiye ayrılmıştır. Zira ceza hukukunda toplum açısından önem taşıyan bazı hukuki değerlerin daha etkin bir biçimde korunmaları amacıyla, suçun konusuna sadece zarar veren fiiller değil, onu tehlikeye sokan davranışlarda cezalandırılmalıdır.
Tehlike suçları, somut ve soyut tehlike suçları olarak ikiye ayrılmaktadır. Soyut tehlike suçunda, tipteki hareketin suç konusu üzerinde tehlike yaratıp yaratmadığı araştırılmamakta, suç tipinde tanımlanan icrai veya ihmali hareketin yapılmasıyla korumak istediği suç konusunun tehlikeye maruz bırakıldığı kabul edilmekte, tehlikenin mevcut olduğu varsayılmaktadır.
Firar ve izin tecavüzü suçlarında yasa koyucu suçun oluşması için herhangi bir zarar aramamaktadır. Bu suç tiplerinde hareketin suç konusu üzerinde tehlike yaratıp yaratmadığı araştırılmadığından, kanun koyucu nazarında bu suçlar soyut birer tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Ayrıca tehlikenin de aslında bir netice olduğunda kuşku bulunmamalıdır.
d. Fiil (Eylem)
Mütemadi (Kesintisiz) Suç Niteliği
Yukarıda açıklandığı üzere firar ve izin tecavüzü suçlarına ilişkin eylemler AsCK m.66’da iki ayrı bentte düzenlenmiştir. Bu eylemlerden ilki, firar suçunun faillerinin cezalandırıldığı, asker kişinin kıt’asından veya görevi gereği bulunmak zorunda olduğu yerden izinsiz olarak uzaklaşılması eylemi (AsCK m.66/1 (a)), diğeri izin tecavüzü suçunun faillerinin cezalandırıldığı, usulüne uygun olarak ayrılmış olunan izin, istirahat veya hava değişiminden dönülmemesi (AsCK m.66/1 (b)) eylemidir. Suç konusu eylemler yasada açıklandığı gibi başladıktan sonra, firar suçunda yedi (7), izin tecavüzü suçunda ise altı (6) tam günlük kanuni mehil sürelerinin doldurulduğu anda bu suçlar oluşmakta; suçun oluşması ile birlikte mütemadi bir suçtaki temadi süresi de başlamaktadır. Burada yasa koyucu tarafından belirlenen kanuni mehil süreleri ile temadi süresi birbirine karıştırılmamalıdır. Kanuni mehil süreleri suçun oluşması için gereken süre olup, temadi süresine dahil değildir.
Firar ve izin tecavüzü suçları yukarıda da açıklandığı gibi netice değil, soyut birer tehlike suçudur. Soyut tehlike suçlarındaki netice, varsayımsal ve harekete uzak bir tehlikeden ibarettir. Nitekim bu nedenle de firar ve izin tecavüzü suçlarındaki soyut tehlike failin suç konusu eylemi ile başlamamakta suçun oluşması için geçmesi gereken kanuni mehil süreleri (6 ve 7 günlük) tamamlandığı anda tehlikeli halin varlığı, varsayımsal olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle de, kanuni mehil süreleri içinde failin eyleminin yakalanma gibi elinde olmayan bir nedenle sona erdirilmesi hali, firar veya izin tecavüzü suçlarına teşebbüs olarak kabul edilmemekte, bu alan başka bir suç tipine (AsCK m.68) ayrılmaktadır. Diğer bir anlatımla kanun koyucu böyle bir durumun cezasız bırakılmasını da kabul etmediğinden, mehil süreleri içinde yakalanan failler bakımından AsCK m.68 gibi bir suç düzenlemesi yoluna gitmiştir.
Askeri Yargıtay kararlarında, firar suçunun, ani (neticesi harekete bitişik) ve mütemadi karakterde, şekli bir suç olduğu kabul edilmektedir. Bu yönüyle firar ve izin tecavüzü suçları kanaatimizce muhtemel mütemadi suçlar kategorisindedir.
Gün Unsuru’ / Temadi Süresinin Başlangıcının Tespiti
Firar ve izin tecavüzü suçunun oluşması için kanunda belirlenen mehil sürelerin geçmesi (dolması) gerekmektedir. Bu sürelerin dolup dolmadığının tespiti ise öncelikle, bu sürelerin başlangıcının ve bitişinin doğru olarak tespitini gerektirecektir. Bu konuda yapılan hatalar Askeri Yargıtay kararlarında bozma sebebi olarak kabul edilmektedir.134
Firar ve izin tecavüzü suçları dışında, yurtdışına firar (AsCK m.67) ve mehil süresi içinde yakalanma suçu (AsCK m.68) bakımından, gün unsurunun oluşumu ve sürelerin tespiti konusunda Askerî Yargıtay İBK’nın, 3.3.1971 tarihli bir kararı yol göstericidir. Karar şöyledir:
‘AsCK’nın 66, 67 ve 68’inci maddelerinde yer alan ve suçun kanuni unsurunu teşkil eden (gün)’ün;
1. Kıtadan veya vazifenin ispatı vücut etmeğe mecbur ettiği mahalden izinsiz uzaklaşıldığı günün saati belli ise, bu saatten itibaren 24 saatin geçmesi ile tahakkuk edeceğine,
2. Kıtadan veya vazifenin ispatı vücut etmeğe mecbur ettiği mahalden izinsiz uzaklaşıldığı günün saati belli değil ise bu takdirde sanık lehine hareket edilerek suçun işlendiği günün nihayete ermesinden sonra, ertesi günün sıfır saatinden başlayarak 24 saatin geçmesi ile tekevvün edeceğine,
3. Suçun işlendiği günün saati belli ve fakat yakalandığı veya geldiği günün saati belli değil ise yakalandığı veya geldiği günün sıfır saatinde suçun nihayete ermiş sayılacaktır’.
Konuyu bir örnek ile izah edecek olursak: 1 Ağustos günü saat 09.00’da birliğinden izinsiz olarak uzaklaşan kişi için, gün unsuru 2 Ağustos 09.00’da oluşacaktır. 8 Ağustos günü 09.00’dan itibaren kişi için 7 tam gün dolmuş olacak ve eylemi firar suçunu oluşturacaktır. Kişinin 1 Ağustos günü birliğinden izinsiz uzaklaştığı belli ancak saati belli değilse, kişi 1 Ağustos’u 2 Ağustos’a bağlayan gece 00.00’da birliğinden uzaklaşmış kabul edilecektir. Aynı şekilde, 1 Ağustos günü yakalanmış veya gelmiş ancak hangi saatte yakalandığı veya geldiği belli değilse bu durumda kişinin, 31 Temmuz’u, 1 Ağustos’a bağlayan gece 00.00’da gelmiş veya yakalanmış olduğu kabul edilecektir.
Kıtasından veya Görevi Gereği Bulunması Gerektiği Yerden Uzaklaşmak Eylemi (Firar Suçu) (=AsCK m.66/1 (a))
Firar suçunun oluşabilmesi için failin ‘izinsiz olarak’ kıtasından veya görevi icabı bulunmak zorunda olduğu yerden uzaklaşması gerekmektedir. Kanaatimizce burada kanun koyucu tarafından ‘izinsiz olarak’ ibaresi ile suç tanımında yer alan fiilin hukuka aykırılığının altı özellikle çizilmektedir. Bu suretle, kanun koyucu, failin, işlediği fiilin hukuka aykırı olduğunu bilmesini diğer bir anlatımla da, işlediği fiilin hukuka aykırı olduğu hususunda doğrudan kastla hareket etmesini aramıştır.
İzin, İstirahat veya Hava Değişimi Süresini Özürsüz Olarak Geçirmek Eylemi (İzin Tecavüzü Suçu) (AsCK m.66/1 (b))
AsCK m.66’nın diğer suç ya da eylem türünü, ‘kıt’asından veya görevini yapmakta olduğu yerden izin, istirahat veya hava değişimi alarak ayrılanlardan, dönmeye mecbur bulundukları günden itibaren altı gün içerisinde özürsüz olarak gelmeyenler (AsCK m.66/1(b))’ oluşturmaktadır. Madde hükmüne göre, failin izin, istirahat ya da hava değişimi gibi yasal nedenlerle kıtası veya birliğinden, yasal izin süresi kadar uzaklaştıktan sonra özürsüz olarak geri gelmemesi eylemi izin tecavüzü suçunu oluşturmaktadır.
Örneğin, Askerî Yargıtay kararlarına göre, izin belgesinde yazılı olan saat ile iznin fiilen başladığı saatin aynı olmaması durumunda, fiilen izne çıkılan saatin esas alınacaktır.
Askerî Yargıtay’ın önceki tarihli kararlarına göre, yasal iznin izin belgesinin tanzimi ile değil, belgenin verilmesi ile başlayacağı ve izin belgesi alınmadan birlikten ayrılmanın, izin tecavüzü suçunu değil, firar suçunu oluşturacağı açıklanmışken, sonraki tarihli kararlarında failin izin kağıdını almadan birliğinden ayrılması ve birliğine zamanında katılmaması halinde oluşacak suçun firar suçu değil, izin tecavüzü suçunu oluşturacağına karar verilmiştir.
Bedelli Askerlik Ücreti 2024 yazımıza göz atabilirsiniz.
Firar ve İzin Tecavüzü Suçunda (AsCK m.66) Suçun Nitelikli Halleri / Suçun Nitelikli Hallerinin İştirakçilere Etkisi
aa. Genel Olarak
Firar ve izin tecavüzü suçlarının, cezasını artıran nitelikli haller AsCK m.66/2’nin (a), (b) ve (c) bentlerinde; ‘Suçlu, silah, mühimmat ve bunların teçhizat veya nakil vasıtalarından ve hayvanlardan birini veya ordu hizmetine tahsis edilen herhangi bir şeyi beraberinde götürmüş (a bendi); Suçlu hizmet yaparken kaçmış (b bendi); Suçlu mükerrir (c bendi)’ ise cezasının artırılacağı şeklinde açıklanmıştır. Bu durumda faile verilecek hapis cezası, iki yıldan aşağı olamayacaktır.
AsCK m.66/2-a bendinde failin firar ederken götürmesi gereken şeyler maddede ‘silah, mühimmat, savaş araç veya gereci’ ile sınırlandırılmış olmakla birlikte, ‘savaş araç ve gereci’ cümlesi kanaatimizce yorumlanmaya muhtaçtır. Ancak bunların “askerî eşya” vasfında olduğunda herhangi bir tereddüt bulunmamalıdır. Failin kaçarken askerî üniforma ile kaçmış olması durumunda askerî üniforma da askerî eşya vasfında olsa bile, AsCK m.66/2-(a) bendi kapsamında olmadığından nitelikli hal uygulanamayacaktır.
bb. Suçun Nitelikli Hallerinin İştirakçilere Sirayeti
Firar ve izin tecavüzü suçuna asker kişinin her türlü iştiraki mümkünken, bu suç sivil kişiler tarafından işlenemeyeceğinden, sivil bir şahsın özgü bir suça iştiraki, bağlılık kuralı gereği (TCK m.40/2) ancak azmettiren veya yardım eden şeklinde olabilir.
Bu açıklamalara göre, oğlunu sürekli olarak firar etmesi için kışkırtan bir babanın, firar suçunun nitelikli hallerinden dolayı (AsCK m.66/2) sorumlu tutulabilmesi için kastının bunu da kapsaması gerekecektir.
Bir üst veya amirin madunu (astını) firar ya da izin tecavüzüne azmettirdiği durumda, amir veya üstün iştirakçisi olduğu bu suça ilişkin cezası yukarıda açıklanan AsCK m.51/1 (A) bendi gereğince, artırılacaktır. Ancak azmettirenin şahsına ilişkin bir artırım nedeni olan bu nedenin, kanaatimizce firar suçunun failine sirayeti söz konusu değildir.
Firar ve İzin Tecavüzü Suçunda (AsCK m.66)Manevi Unsur
Mütemadi bir suçun taksirli ya da kasıtlı olarak işlenmesi mümkündür.183 Ancak firar ya da izin tecavüzü suçlarının taksirli halleri düzenlenmemiştir. Bu nedenle bu suçlar, suç faillerinin kasten işleyebileceği suçlardır.
Firar ‘genel olarak askerlik hizmetinden kaçma iradesi’ olup, askerlerin TSK’ne katılmalarından ve bu suretle ordu ile muntazam bir bağ oluşmasından sonra bu bağı haksız şekilde kesmeleri halinde oluşmaktadır. Diğer bir anlatımla da firar ya da izin tecavüzü suçlarının oluşması için, failin, birliğinden uzaklaştığını veya izin süresi bittiği hâlde dönmediğini bilmesi ve istemesi yeterlidir. Suçun oluşumu bakımından ayrıca herhangi bir saike, ihtiyaç duyulmamaktadır.
Suç kastının varlığı her olaya göre değerlendirilmeli ve bu konuda herhangi bir tereddüt varsa bu şüphe sanığın lehine yorumlanmaktadır.
Firar ve izin tecavüzü için aranan kast ile Askeri Yargıtay kararlarında ‘dehalet kastı’ olarak açıklanan kavramlar birbiri ile karıştırılmamalıdır. Dehaletin, suçta aranan manevi unsurla bir ilgisi yoktur. Dehalet yukarıda da açıklandığı üzere, firar veya izin tecavüzü suçu oluştuktan sonra failin etkin pişmanlık duyması ve devam eden (temadi eden) eylemine yetkili bir mercie müracaat ederek veya birliğine/kıtasına teslim olarak katılma iradesi göstermesidir. Eğer failin böyle bir amacı yoksa, resmi bir mercie katılsa ya da teslim olsa bile, temadi süresinin kesildiği kabul edilmeyecek, bu durumda yetkililerin elinden tekrar kaçsa bile eylemi ayrı bir firar suçu değil, aynı suçun devamı olarak kabul edilecektir.
Askeri Suçlarda (Firar ve İzin Tecavüzü) Avukat Desteği
Askeri cezalar, özellikle firar ve izin tecavüzü gibi suçlar, askerlik yükümlülüğü altındaki kişiler için ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu tür suçlar genellikle askeri mahkemelerde yargılanır ve hapis cezalarına kadar varabilen ağır yaptırımlarla karşılaşılabilir. Firar ve izin tecavüzü suçları, askerin birlik görevini yerine getirmemesi veya izni dışında ordudan ayrı kalması durumunda işlenir ve suçun süresine ve koşullarına göre ceza miktarı değişebilir. Bu tür davalarda, askerin hukuki haklarının en iyi şekilde savunulması ve ceza sürecinin en az hasarla atlatılması için profesyonel bir avukat desteği almak oldukça önemlidir. Alanında deneyimli bir avukat, askerin savunmasını etkili bir şekilde yapabilir, cezai indirimler veya beraat kararı alınması yönünde çalışmalarda bulunabilir. Bu bağlamda, askeri suçlar konusunda uzman bir avukatla çalışmak, hukuki sürecin doğru yönetilmesi adına en önemli adımdır.