Kasten Yaralama Suçu ve Cezası (TCK md. 86)
Kasten yaralama suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun özel hükümlere ilişkin ikinci kitabında “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar” başlıklı ikinci bölümünde 86-88.maddeler arasında yaptırım altına alınmıştır. TCK madde 89’da ise kasten yaralama suçundan bağımsız olarak ayrı bir suç tipi olabilecek taksirle yaralama suçu yaptırım altına alınmıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86-88. maddeleri ‘Kasten Yaralama’ suçunu açıklamaktadır. 86. maddeye göre; “Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denerek suçun temel şekli belirtilmiştir.
Kasten Yaralama Suçu Nedir?
Kasten yaralama suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın özel hükümler kitabında, kişilere karşı suçlara ilişkin ikinci kısmın hayata karşı suçlar başlıklı ikinci bölümünde 86. madde de düzenlenmiştir.
Türk Ceza Yasası’nın “kasten yaralama” başlığını taşıyan 86. maddesine göre,
“(1) kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde, mağdurun şikayeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.
(3) kasten yaralama suçunun
(a) üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
(b) beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
(c) kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
(d) kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
(e) silahla işlenmesi halinde, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında arttırılır.” denilmektedir.
Kasten Yaralama Suçunun Cezası
Kasten yaralama suçunun temel şekli TCK madde 86/1 de düzenlenmiştir. Buna göre, faile verilecek ceza bir yıldan üç yıla kadar hapistir. Kasten yaralama suçunun basit halini düzenleyen TCK madde 86/2 ye göre ise faile verilecek ceza dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır.
Mağdurun, failin ya da suçta kullanılan aletin esas alınarak suçun nitelikli halini düzenleyen TCK madde 86/3 açısından ise faile verilecek ceza, ilk fıkrada gösterilen halde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasının yarı oranında artırılması, ikinci fıkrada gösterilen halde ise dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasının yarı oranında artırılması ile belirlenecektir. TCK madde 87/1 hallerinde ceza m. 86 ya göre belirlenen cezadan bir kat artırılır. Ayrıca, netice sebebiyle ağırlaşmış yaralamanın cezası fiil, m.86/1 deki temel hüküm kapsamında ise üç yıldan; mağdurun ya da failin sıfatını veya suçta kullanılan aracı esas alarak suçun nitelikli halini düzenleyen m.86/3 kapsamında bulunması durumunda ise beş yıldan az olamaz.
TCK madde 87/2 de düzenlenmiş bulunan diğer neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama hallerinde, TCK madde 86 ya göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak eylem 86/1in kapsamında ise beş yıldan; mağdurun veya failin sıfatını ya da suçta kullanılan aracı esas alarak suçun nitelikli halini düzenleyen TCK madde 86/3 kapsamında bulunduğunda ise sekiz yıldan az olamaz.
Kasten yaralama vücutta kemik kırılmasına veya çıkmasına neden olmuş ise ceza TCK madde 86ya göre belirlenen cezanın yarı oranında artırılmasıdır.(TCK madde 87/3).
Kasten Yaralama Suçunda Korunan Hukuki Yarar
Genel olarak kasten yaralama suçuyla korunmak istenen hukuksal yarar beden bütünlüğüdür. Bu bütünlük fiziksel ve psikolojik hareketlere maruz kalarak bozulabilir. Bireyin beden, akıl ve ruh sağlığı koruma altına alınmak istenmiştir. Beden bütünlüğü kavramının ön şartı olarak “yaşam hakkı” sayılabilir. Bu yüzden yaşamayan kişilere, cesetlere karşı müessir fiil oluşmaz ancak bu durum farklı bir suç teşkil edebilir.
Kasten Yaralama suçları, insana karşı işlenen beden bütünlüğünü ihlal eden eylemlerin önemli bir kısmını oluşturmakla beraber, tümünü teşkil etmezler. Sözgelimi uyuşturucu maddelere ilişkin fiiller, cinsel saldırılar, şahıs üzerinde barbarca davranışlar, işkence fiilleri de kişinin fizik ve ruhi bütünlüğüne yönelik saldırılar olmasına rağmen TCK.da ayrı maddeler ve bablar altında değişik suç tipi olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Kasten Yaralama Suçunda Fail
Kasten yaralama suçunun faili açısından herhangi bir özellik aranmış değildir. Bu yüzdendir ki, bu suçun faili herkes olabilir. Ancak failin bazı hallerde sıfatından dolayı cezasının ağırlaştığı bugüne dek gelen sistemlerde görülmüştür. Bir kişinin kendisine yönelik olarak işlediği yaralama cezalandırılmaz. Ancak üçüncü kişi, zorlama veya aldatma yoluyla bir başkasının kendisini yaralamasına yol açması örneğinde olduğu gibi dolayısıyla faillik yoluyla bu suçu işleyebilir.
Suçun maddi konusu, başka bir insanın sağlığı veya beden bütünlüğü olduğu için kişinin bizzat kendisine yönelik olarak kasten yaralama suçunu işlemesi mümkün değildir.
Kasten Yaralama Suçunda Mağdur
Kasten yaralama suçunda mağdur, insan öldürme suçunda olduğu gibi ancak “yaşayan bir insan” olabilir. Suçun mağduru da herkes olabilir ancak tek şart suçun işlendiği anda yaşıyor olmasıdır. Bu yüzden cesetlere karşı yaralama suçu işlenemez. Ayrıca bu suç tipinde fail ve mağdur sıfatları birleşemez. Mağdurun sıfatından kaynaklanan ağırlatıcı sebeplerle karşılaşmak mümkündür. Kasten yaralama suçunu herkes işleyebilir ancak “suçun failinin ve mağdurunun asker olması” durumunda Askeri Ceza Kanunu uygulanır.
Kasten Yaralama Suçunun Unsurları
Kasten Yaralama Suçunun Hareket Unsuru
Kasten yaralama suçunun oluşabilmesi için; bedene eziyet veren, sıhhati ihlal eden, akli melekelere zarar veren hareketlerin mağdura yönelmesi sonucu suçun maddi unsuru hareket kısmı oluşmuş olur. Yani kasten yaralama suçunun oluşabilmesi için, mağdura yönelmiş bulunan bir hareketin varlığı ve bu hareketin bedene eziyet vermesi, sıhhati ihlal etmesi, akli melekelere zarar vermesi, beden ve ruh sağlığını bozması, ızdırap çektirme neticelerinden birisini meydana getirmiş olmalıdır.
Yaralamayı meydana getirici hareketler, asıl olarak bedene yönelik, bedeni etkileyen şiddet hareketleri niteliğindedir. Fiziki aletlerle bedene vurma neticesi meydana getirilen yaralar, yakmalar, kırmalar, yaralamayı oluşturur. Ayrıca beden bütünlüğü üzerinde herhangi bir vurma niteliği göstermeyen yakadan tutup sarsma hırpalama gibi hareketler yaralama sayılmaz. Mağdurda elem ve teessür meydana getiren hareketler de yaralama sayılır.
Kasten Yaralama Suçunda Sonuç
Kasten Yaralama suçları zarar suçlarındandır. Ayrıca kasten yaralama suçu ani hareketli bir suçtur. Bu yüzden kanunda yazılan unsurların neticeyi husule getirmesiyle suç tamamlanmış sayılır. Mağdurun zarar durumunun devam ediyor olması suçun da devam ettiği anlamına gelmez.
Kasten Yaralama Suçunda Nedensellik Bağı
Failin, günlük hayat tecrübelerine, çoğunlukla gerçekleşen olaylara göre, normal bilgi, zekâ ve tecrübede bir kimse tarafından neticeyi meydana getireceği tahmin olunabilen hareketler neticeyi meydana getirmeye elverişli sayılmalıdır. “Nedensellik bağının bulunup bulunmadığını saptayabilmek için, failin hareketinin oluşan sonucu oluşturabilme olanağına sahip olup olmadığı veya bu hareketin sonuç bakımından tamamen tesadüf niteliği taşıyıp taşımadığını belirlemek gerekir.
Failin hareketi objektif bir değerlendirmeyle sonuç ile arasında illiyet bağı bulunmalıdır. İlliyet bağının tespiti suçun yasal unsurlarından olması nedeni ile hukuki bir sorun teşkil eder dolayısıyla yargıç tarafından yapılır. Kasten Yaralama suçlarında illiyet bağının bulunup bulunmadığı saptaması çoğu zaman tıbbi veya fenni bilgiyi gerektirmektedir. Bu durumda yargıç nedensellik bağının tespitinde teknik bilirkişilerden yararlanacaktır.
Kasten Yaralama Suçunda Manevi Unsur
Kasten Yaralama suçunun gerçekleşmesi bakımından faildeki kastın cismen eziyet vermeğe, sıhhati ihlal etmeğe yönelik olmalıdır. Failde, mağdurda yara meydana getirmek, mağdurun fiziki olarak acı duymasını sağlamak maksatları bulunmalıdır. Hareketin neticesinde mağdurun bedensel bir zarara uğrayabileceğini fiilen tasavvur etmiş ve fiilinden meydana gelen belirsiz neticeleri kabullenmiş olan kişide, yaralama kastının varlığı kabul edilmek gerekir. Kasten Yaralama suçlarında genel kast aranır
Kast neticelerini bilerek ve isteyerek fil işlemektir. İstenen ile meydana gelen neticenin uygunluğu yaralama kastını meydana getirir. Fail yaralamak, mağdurda bir yara meydana getirmek, mağdurun fizik ya da psişik tecavüzler sonucu acı duymasını sağlamak kastıyla hareket etmeli; yani hareketinin böyle bir sonucu doğuracağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir.
Kasten Yaralama ve Öldürme Suçlarının Kıyaslanması
Yargıtay kasten öldürme ile kasten yaralama suçlarını birbirinden ayırt etmek için;
a- Fail ile mağdur arasındaki husumetin sebebi ve mahiyeti,
b- Failin suçu işlerken kullandığı saldırı aleti, kuvveti ve etki mesafesi,
c- Fail ile mağdur arasındaki mesafe, bulundukları yerin durumu,
d- Mağdurun vücudunda meydana gelen yara yerleri ve mahiyetleri,
e- Olayın sebebine göre, başlangıç, devam ve sona ermesini kapsayan oluşu,
f- Failin işlemeyi kastettiği suçun icrasına ait bütün fiilleri tamamlamış olmasına rağmen suçun failin iradesi dışındaki bir sebepten dolayı meydana gelmemiş olması,
g- Failin suçu işlemesinden önceki ve sonraki davranışları, kriterlerini kullanır.
Eğer ki bu ölçütlere bakarak öldürme kastını tespit edemezse yaralama kastının varlığını kabul eder.
Kasten Yaralama Suçunda Teşebbüs
Kasten yaralama suçuna teşebbüs mümkündür. Mağdurun yaralanması, yani vücuduna acı verilmesi, sağlığının bozulması ya da algılama yeteneğinin bozulması ile suç tamamlanacağından, maddi unsuru oluşturan hareketler yapıldığı takdirde, bu neticelerden herhangi biri gerçekleşmezse, suç teşebbüs halinde kalmış olur.
Yaralamaya teşebbüsten söz etmek için, icra hareketlerinin başlamış olması gerekir. Yargıtay’a göre; “sanığın hareketleri mağduru kovalamaktan ibaret olup, yakaladığı takdirde dövüp dövmeyeceği belli olmadığına göre hareket teşebbüs aşamasında değildir.” Buna karşılık “elinde orak hücum vaziyetinde bulunmak”, “mağdura balta ile hücum etmek” icra hareketlerinin başladığını göstermektedir.
Kasten Yaralama Suçunda Zamanaşımı
Kasten yaralama suçunda dava zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren sekiz yıldır. (TCK madde 66/1-e) dava zamanaşımını kesen sebeplerin oluşması halinde, dava zamanaşımı süresi en fazla oniki yıl olabilir.
Suçun işlendiği sırada fail, oniki yaşını doldurmuş olup da daha onbeş yaşını doldurmamış ise söz konusu sürelerin yarısı, onbeş yaşını doldurmuş olup da henüz onsekiz yaşını doldurmamış söz konusu sürelerin üçte ikisinin geçmesi zamanaşımının dolması için yeterlidir.
Kasten yaralama suçunun TCK madde 87/1-2 de gösterilen nitelikli hallerinde söz konusu zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren onbeş yıldır. TCK madde 87/3 deki nitelikli hal söz konusu olduğunda zamanaşımı süresi suçun işlendiği tarihten itibaren yaralamanın temel ve basit şekli olan TCK madde 86’nın ortaya çıkması durumunda sekiz yıl; mağdurun ya da failin sıfatını ya da suçta kullanılan aracı esas alarak suçun nitelikli halini düzenleyen TCK madde 86/3’ün de varlığı halinde, temel yaralama açısından onbeş yıl, basit yaralama için ise sekiz yıldır.
Kasten Yaralama Suçunun Nitelikli Halleri
5237 sayılı TCK. nun 86. maddesinin 2. fıkrasında kasten yaralama suçunun nitelikli şekilleri gösterilmiştir. Söz konusu suçun seçimlik olarak belirtilen bu nitelikli şekilleri, bentler halinde sıralanmıştır.
Suçun Üst Soya, Alt Soya, Eşe Veya Kardeşe Karşı İşlenmesi Hali
5237 sayılı TCK mağdurun yakın akraba olması durumunda cezanın arttırılmasını öngörmüş ancak mağdurun akrabalığı konusunu çok geniş olarak ele almamıştır. Dolayısıyla üst soy, alt soy, eş ve kardeşin öldürülmesi halinde failin cezası arttırılacaktır.
Suçun Beden veya Ruh Bakımından Kendisini Savunamayacak Durumda Bulunan Kişiye Karşı İşlenmesi Hali
Beden bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan, örneğin yatalak hastalar, çocuklar, zayıf tabir edilebilecek güçsüz, özürlü kişilere karşı kasten yaralama suçunun işlenmesi halinde faile verilecek ceza arttırılacaktır. Kasten öldürme suçunun 5237 sayılı TCK.da yer alan çocuğun öldürülmesi ağırlatıcı nedeni kasten yaralama suçu açısından söz konusu değildir. Burada kanun koyucunun çocuğa karşı işlenen kasten yaralama suçu ağırlatıcı neden olarak “kendisini savunamayacak durumda bulunan kişi” kavramı içine almıştır.
Suçun Kişinin Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle İşlenmesi Hali
Söz konusu ağırlatıcı neden kamu görevlisi tabirini kullanmamıştır. Kamu görevlisi genel anlamda devamlı olarak kamusal alanda görev yapan kişi olarak tanımlanır. Ancak bu tanımın içine geçici veya süreli olarak çalışan görevliler girmeyeceğinden bu kişilerin korunması açısından maddede yer alan ağırlatıcı nedenin “kamu görevi nedeniyle” işlenmesi halinin yer alması isabetlidir.
Suçun Kamu Görevlisinin Sahip Bulunduğu Nüfuz Kötüye Kullanılmak Suretiyle İşlenmesi Hali
TCK md. 86/2-d bendinde yer alan söz konusu ağırlatıcı nedenin uygulanması için kamu görevlisinin zor kullanma yetkisine sahip bulunması gerekmemektedir. Önemli olan, kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle kasten yaralama suçunun işlenmesidir. Zira zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisi tarafından kasten yaralama suçunun işlenmesi hali, kanunda ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu ağırlatıcı nedende vurgulanan failin sıfatı olan kamu görevliliğidir, bunun yanında failin sıfatının kötüye kullanılması aranmıştır.
Suçun Silahla İşlenmesi Hali
5237 sayılı TCK da her suç için uygulanabilir genel bir silah tanımı veriliş değildir. Kanunun 6. maddesinin f bendinde silah türlerinin gösterilmesiyle yetinilmiştir. Suçun silahla işlenmiş olmasının altında yatan düşünce mağdur için silahın varlığının hem korkutucu olması hem de savunma güçsüzlüğü olup, söz konusu aracın mağdurun vücut bütünlüğü bakımından ortaya çıkardığı potansiyel tehlikedir.
Silahın saldırı ve savunma aracı olarak kullanılması gerekir. Bu nedenle vücut kısımları silah sayılmaz. Ancak suç işlenirken kullanılan aracın silah sayılması ve fail hakkında ağırlaştırıcı nedenin uygulanması için, Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere, özel olarak üretilmiş olması şart değildir.
Yargıtay aletin saldırı ve savunma sırasında kullanılmasının ve aynı anda kesici, delici ya da bereleyici özelliğe sahip olmasının yeterli olacağını belirtmiştir. Ayrıca silahın taşınabilir olması gerekir. Uyku ilacı, eter, göz yaşartıcı gaz spreyi ve yüksek dozda kullanılan ilaçlar da Türk Ceza Yasası uygulamasında silah sayılmak gerekir. Silahın mağdur üzerinde oluşturduğu korkutucu etki önemli olduğundan, yerine göre oyuncak tabanca bile silah sayılabilir. Bu açıdan somut olayın özellikleri dikkate alındığında, aracın kullanılma biçimiyle oluşturulan tehlike, nesnenin silah olarak değerlendirilmesinde esas alınmalıdır. Dolayısıyla yapısına ve olaydaki kullanılış şekline göre yaralama neden olan her çeşit araç silah olarak kabul edilmeli ve ağırlaştırıcı neden uygulanmalıdır.
Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Kasten Yaralama Suçu
5237 sayılı TCKnın 87. maddesinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama;
“(1) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b- Konuşmasında sürekli zorluğa,
c- Yüzünde sabit iz’e,
d- Yaşamı tehlikeye sokan bir duruma yol açması,
e- Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinde önce doğmasına, neden olmuşsa yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat arttırılır. Ancak verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, ikinci fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.
(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;
a- İyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c- Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d- Yüzünün sürekli değişikliğine,
e- Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine, neden olmuşsa yukarıdaki maddeye göre belirlenmiş ceza, iki kat arttırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, ikinci fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.
(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına neden olmasına halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre bir yıldan altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan on iki yıla kadar, ikinci fıkrasına giren hallerde ise on iki yıldan on altı yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”
Basit Yaralama Cezası (Kasten Yaralamada Cezayı Azaltan Sebep)
5237 sayılı TCK nın 86/2. maddesine göre kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olması halinde faile daha az ceza verilmesi öngörülmüştür. Bu tıbbi müdahalenin basit bir şekilde giderilebilecek şekilde olup olmadığı ölçüde hafif olup olmadığı tıp biliminin verilerine göre belirlenir.
Kasten Yaralama Suçunda HAGB (Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması)
Kasten yaralama suçu, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 86. maddesinde düzenlenen ve mağdurun vücut bütünlüğüne zarar veren fiilleri kapsayan bir suçtur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), sanığın belirli şartları yerine getirdiği sürece cezanın infaz edilmemesi anlamına gelir. Kasten yaralama suçunda HAGB kararı verilebilmesi için suçun ağırlığı, sanığın kişisel durumu ve suçun niteliği gibi faktörler göz önüne alınır. Özellikle ilk defa suç işleyen ve belirli koşulları sağlayan sanıklar hakkında HAGB kararı verilebilir.
HAGB kararının uygulanması, mağdurun yaralama sonucunda basit tıbbi müdahale ile giderilebilir bir zarara uğraması durumunda mümkün olabilir. Ayrıca, sanığın cezasının iki yıl veya daha az süreli bir hapis cezası veya adli para cezası olması ve sanığın suç işleme konusunda sabıkasının olmaması HAGB için önemlidir. HAGB süresi boyunca, sanık belirlenen denetim süresinde yeni bir suç işlemediği takdirde, ceza açıklanmaz ve dosya kapanır. Aksi durumda, sanığın cezası açıklanır ve infaz edilir.
Kasten Yaralama Suçunda Adli Para Cezası
Kasten yaralama suçunda adli para cezası, özellikle daha hafif yaralama durumlarında mahkemeler tarafından tercih edilebilen bir ceza türüdür. TCK’ya göre, kasten yaralama suçundan dolayı hükmedilen hapis cezası, adli para cezasına çevrilebilir. Adli para cezası, sanığın belirli bir miktar parayı devlet hazinesine ödemesini içerir ve bu miktar, suçun niteliği ve mağdurun maruz kaldığı zarar göz önüne alınarak belirlenir.
Adli para cezası, genellikle kasten yaralama suçunun “basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek” nitelikte olması halinde verilir. Ancak, yaralama suçunun ağırlaştırıcı nedenler içermesi (örneğin, silahla işlenmesi veya üst soya karşı işlenmesi) durumunda adli para cezası yerine doğrudan hapis cezası verilmesi daha olasıdır. Adli para cezasının ödenmemesi durumunda ise, ceza hapis cezasına çevrilebilir.
Her iki durumda da, cezanın türü ve uygulanma biçimi, mahkemenin takdir yetkisi dahilinde olup, suçun niteliği, failin sabıkası ve mağdurun durumu dikkate alınarak belirlenir.