HMK

Ön İnceleme Duruşması (HMK md. 140)

Ön İnceleme Duruşması Nedir?

Ön inceleme duruşması aşamasıyla, hem hâkimi hem de tarafları sistemli bir şekilde yargılamayı yürütmeye ve işbirliği içinde davranmaya zorlayıcı hükümler getirilerek yargılamamızdaki usuli sorunların önüne geçilmesi amaçlanmış ve sulh görüşmelerine verilen önem düşünüldüğünde samimi duygularla getirilmiş bir aşama imajı çizilmiştir. Yargılama süjelerinin de ön inceleme aşamasına aynı samimi duygularla yaklaşmaları halinde, ön inceleme aşaması yargılamanın kalitesini artırıcı ve zamansal açıdan tarafları tatmin edici kararların ortaya çıkmasıyla birlikte, hukuki barışı sağlayıcı nitelikte tüm yargılamayı etkileyecek anahtar bir aşamadır. Ancak anahtardan umulan faydanın sağlanması, anahtarı elinde bulunduranların tavrına bağlıdır. Temennimiz Kanun gerekçesinde belirtilen faydaların sağlanması olmakla birlikte, tekrar altını çizerek vurgulamak isterim ki yargılamadaki temel sorun kurallar değil; kuralların nasıl uygulandığıdır. Uygulama değişmediği sürece kanun değişiklikleri sorunun çözümünde yetersiz kalacaktır.

Ön İnceleme Duruşması (HMK md. 140)
Ön İnceleme Duruşması (HMK md. 140)

DMCA.com Protection Status

Genel Olarak Ön İnceleme Duruşması

Medeni yargılamanın amaçlarından biri adaletin sağlanmasıdır. Yargılamada, hem sübjektif hakkın korunması hem de somut olay adaletinin sağlanması gerekmektedir. Kişilerin sahip oldukları adalete erişim hakkı, sübjektif hakların mahkeme vasıtasıyla korunması ve sağlanması ile kaynakların adil dağılımına bağlıdır. Kaynakların adil dağılımı, adalet yönetimi için tahsis edilmiş olan sınırlı miktardaki kaynakların, sadece mahkemede dava açan taraflar için değil; adalete erişmeye ihtiyacı olan herkes arasında adil biçimde dağıtılmasını gerektirir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde, herkesin adil ve makul süre içerisinde yargılanma hakkına sahip olduğu güvence altına alınmıştır. Mahkemenin, önüne gelen uyuşmazlığı usul ekonomisi gereklerine uygun olarak hızlı, ekonomik ve basit bir şekilde çözmesi gerekmektedir. Ancak uygulamada yargılama uzun sürmekte, pahalı olmakta ve karmaşık yapıya sahip olmaktadır. Hukuk sistemlerinin genelinde bunu önlemenin yolu, hâkimin kontrolünün artırılması ve tarafların tasarruf yetkisinin sınırlandırılması olarak görülmektedir. Ancak yargılamanın hızlandırılması, sadece hâkimin değil; aynı zamanda tarafların da mahkemeyle işbirliği yapmasının sağlanması halinde mümkün olabilmektedir.

Yargılamanın hızlandırılması için mukayeseli hukukta zaman çizelgeleri, hazırlık duruşmaları ve benzeri mekanizmalar işletilmeye çalışılmaktadır. HMK da ön inceleme duruşması aşamasıyla, uzun süren yargılamaya bir çözüm üretmeye ve yargılamanın sistemli bir şekilde ilerlemesini temine çalışmıştır.

Ön İnceleme Duruşması Nedir?

Ön inceleme duruşması aşamasıyla, mahkemenin taraflar üzerinde uyuşmazlığı daha da artırıcı etkisi törpülenmiş ve gerektiğinde ek süre verilerek tarafların arabulucu veya uzlaştırıcı yardımıyla uyuşmazlığı çözmeleri teşvik edilerek taraflar alternatif çözüm yollarına da yönlendirilmiş olmaktadır. Kısaca HMK’nın amacı, her ne pahasına olursa olsun bir karar almak değil -ki bu karar yıllar sonra verilen, eksik incelemeler sebebiyle Yargıtay’dan dönen ve ne davacıyı ne davalıyı hukuki ve manevi açıdan tatmin eden bir karardı-; taraflar için çözüm üretmektir. Uyuşmazlık sebebiyle birbirine kin güden ve iletişim kopukluğundan ötürü çözüm üretemeyen taraflar için, ön inceleme aşamasıyla mahkeme, bir uzlaşı platformu haline getirilmiştir.

Ön İncelemenin Kapsamı

HMK madde 137’ye göre ön incelemenin kapsamı şu şekilde belirtilmiştir: “Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.

Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.”

Maddede ön inceleme aşamasının kapsamı açık şekilde ifade edilmiş ve bu aşamanın amacının tahkikata iyi bir şekilde hazırlık yapmak ve aynı zamanda tarafları sulhe teşvik etmek olduğu vurgulanmıştır. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere eski alışkanlıkların devam ettirilmesini önlemek amacıyla ikinci fıkrayla açık bir hüküm getirilmiş ve ön inceleme aşamasının gerekleri yerine getirilmeden tahkikata geçilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bu sebeple, ön inceleme aşamasında tahkikat işlemleri yapılamayacağı gibi, aksine bir davranış hâkimin sorumluluğuna yol açacaktır. Bu aşamada öncelikli olarak, eğer dava usuli bir sebeple bitirilecek bir davaysa davayı bu aşamada bitirmek, değilse tarafları sulhe teşvik ederek davanın en başında sulh yoluyla davayı sonuçlandırmak ve en nihayetinde taraflar sulhe yanaşmazlarsa da tahkikata geçilmeden iyi şekilde bir hazırlık yapılarak yargılamayı usul ekonomisine uygun şekilde sürdürmek amaçlanmaktadır.

Dava Şartları ve İlk İtirazlar Hakkında Karar

Ön inceleme aşamasında ilk alınacak kararlar HMK’nın 138’inci maddesinde şu şekilde düzenlemiştir: “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.”

Dosya üzerinden öncelikle dava şartları incelenecek ve sonrasında ilk itirazlara ilişkin karar verilecektir. Böylece, şekli nitelikte olduğundan dosya üzerinden verilebilecek nitelikte olan kararların ön inceleme aşaması sona ermeden verilmesi ve uzun süren yargılama sonunda verilmesi halinde hukuka olan güveni sarsan ve tarafları manevi olarak inciten kararların verildiği dönemlerin geride kalması amaçlanmıştır.

Dava şartları HUMK’tan farklı olarak HMK’nın 114’üncü maddesinde sayılmıştır. Bu hükme göre dilekçeler sunulduktan sonra hâkim;

a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması,

b) Yargı yolunun caiz olması,

c) Mahkemenin görevli olması,

ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması,

d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması,

e) Dava takip yetkisine sahip olunması,

f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması,

g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması,

ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi,

h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması,

ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması,

i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması

şartlarını inceleyecektir. Bu şartlardan birinin ya da bir kaçının sağlanmaması halinde dava reddedilecektir. Ancak HMK’nın 115’inci maddesi gereğince tamamlanabilir bir eksiklik söz konusu ise tamamlatılması için taraflara kesin süre verilmesi öngörülerek kurala esneklik kazandırılmıştır. Ön inceleme duruşması için gönderilen davetiyede, eksikliği tamamlaması gereken tarafa bu hususla ilgili de ihtar yapılması ve en geç ön inceleme duruşmasında, taraflar bu hususla ilgili dinlenirlerken eksikliğin tamamlatılması ve böylece ön inceleme aşamasının uzamaması sağlanmalıdır.

Dava şartları açısından incelenen davanın, şartları sağladığı ya da sağlamamakla birlikte usulden reddedilmeden eksikliğin taraflara tamamlatılması için süre verilmesi ya da tarafların ön inceleme oturumunda dinlenilmesi gerekiyorsa hâkim, ilk itirazları dosya üzerinden incelemeye geçecektir. HMK’nın 116’ncı maddesine göre ilk itirazlar;

  1. a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazı,
  2. b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı,
  3. c) İş bölümü itirazı

olmak üzere üç tanedir ve cevap dilekçesinde yer almadığı sürece dinlenilmeyeceği kesin olarak hüküm altına alınmıştır. Cevap dilekçesinde bu itirazlar bulunmadığı takdirde ya da bulunup da uygun görülmediği ve en nihayetinde karar vermek için tarafların dinlenilmesi gerektiği kanaatine varıldığında ilk verilmesi gereken kararlara yönelik dosya üzerinden yapılan inceleme bitmiş olacaktır.

Mukayeseli Hukukta Ön İnceleme Duruşması
Mukayeseli Hukukta Ön İnceleme Duruşması

Mukayeseli Hukukta Ön İnceleme Duruşması

Başlık İçerik
 İngiliz Hukukunda Dönemin Adalet Bakanı tarafından yargılama usullerini incelemek üzere görevlendirilen Lord Woolf, muhakemenin daha müdahaleci bir yönetmene ihtiyacı olduğunu vurgulamış ve İngiliz yargı sisteminde temel sorunu ise yargılamanın pahalı, uzun süren ve karmaşık yapıda olması olarak tespit etmiştir. Çözüm olarak ise yargılamanın hızlandırılması, kanun dilinin sadeleştirilmesi, her kesimin adalete erişiminin sağlanması, sulh yolunun etkinleştirilmesiyle dava açmanın son çare haline getirilmesi ve yargılamanın ucuz ve etkili olmasının sağlanması olarak çeşitli esaslar belirlemiştir. Bu esaslar üzerine şekillenen 1999 tarihli Medeni Yargılama Kanununa göre yargılama ön-yargılama ve esas duruşmanın yapıldığı yargılama olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır.
Avusturya Hukukunda Ön İnceleme Avusturya Medeni Yargılama Hukukunun meşhur reformcusu Franz Klein’e göre davanın hızlandırılması, ancak davayı etkileyen kişilerin iyi niyetine bağlıdır. 1933 tarihindeki reformdan sonra, hâkimin maddi anlamda davayı sevk yetkisi, Avusturya Usul Hukukunun karakteristik bir özelliği haline gelmiştir. Dava malzemesinin toplanması hususunda hâkime verilen görev, yumuşatılmış araştırma ilkesine dayalıdır ve hâkim iddia edilmemiş bir husus hakkında araştırma yapamayacaktır.
Amerikan Hukukunda Ön İnceleme Amerikan hukuk sisteminde de İngiliz hukukunda olduğu gibi yargılama, ön yargılamanın ve esas yargılamanın yapıldığı iki aşamadan oluşmaktadır. Süreç içinde ön yargılama sadece hazırlık aşaması olarak algılanmamaya ve uyuşmazlığın esasa girilmeden de çözüme kavuşturulmasını sağlayıcı bir aşama olarak görülmüş, dava yönetimi anlamında ön yargılama aşamasına ağırlık verilmiştir.
Alman Hukukunda Ön İnceleme Alman hukukunda İngiliz ve Amerikan hukukunda olduğu gibi ön yargılama ve esas yargılama ayrımları bulunmamaktadır. Alman yargılaması, güçlü bir sözlü yargılama sistemine sahip olmakla birlikte, davaya hazırlık süreci yargılamadan keskin çizgilerle ayrılmış değildir. 2002 reform kanunu ile Alman hukukunda da davaya hazırlık aşamasına önem verildiği görülmektedir.

 

Ön İnceleme Duruşmasına Davet

Dilekçeler teatisi tamamlandıktan ve dava şartları incelenip ilk itirazlara ilişkin karar verildikten sonra ya da karar verilmesi için tarafların dinlenilmesine de ihtiyaç duyulduğu aşamaya gelindiğinde, taraflar ön inceleme duruşmasına davet edilecektir. HMK’nın 139’uncu maddesinde ön inceleme duruşmasına davet şu şekilde düzenlenmiştir: “Mahkeme, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirir. Çıkarılacak davetiyede, duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği ayrıca ihtar edilir.”

Yukarıda belirttiğimiz gibi ön incelemenin amacı, tahkikata iyi şekilde hazırlık yapmak ve taraflara sulh imkânı sağlamaktır. Ancak bu amaçların gerçekleşmesi tarafların ve hâkimin işbirliği içinde hareket etmesine bağlıdır. Bunun sağlanması ise ancak tarafların yargılamada etkin şekilde rol almalarıyla mümkün olabilmektedir. Bu sebeple HMK, tarafların davada etkin olmalarına büyük önem vermiş ve ön incelemeden beklenen yararların sağlanması ve öncelikle sulh imkânının artırılması için tarafların duruşmada hazır bulunmalarını sağlayıcı bir hüküm getirmiştir. Bu hükme göre, ön inceleme aşamasına katılmayan tarafın yokluğunda diğer taraf iddiasını ve savunmasını genişletebilecek, ayrıca gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere duruşmaya katılmayan taraf itiraz edemeyecektir.

Ön İnceleme Duruşması

Duruşmanın seyri HMK’nın 140’ıncı maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir: “Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.

Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe teşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder.

Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.

Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir.

Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir.”

Maddenin ilk fıkrasına göre, HMK’nın 138’inci maddesi gereği, öncelikli olarak verilmesi gereken kararlar kapsamında tarafların dinlenilmesi gereği duyulursa, öncelikle bu kararlar çerçevesinde taraflar dinlenilecek; usuli bir gerekçeyle dava sonlandırılmayacak ise uyuşmazlık konularının tespitine geçilecektir.

Ön İnceleme Duruşmasında Sulh Olma

Maddenin ikinci fıkrasına göre ise hâkim tarafları sulhe teşvik edecektir. Ancak tarafların sulhe teşviki için dava konusu uyuşmazlığın sulhe elverişli olması; yani tarafların uyuşmazlığı istedikleri şekilde sona erdirebilme ve bu çözümleriyle hâkimi de bağlı kılabilme imkânlarının olması gerekmektedir. Tarafların ön inceleme duruşmasında sulh olmaları ve müzakerelerin hâkimin katılımıyla yapılması halinde hâkimin faaliyeti “arabuluculuk” olarak nitelendirilebilir. Ancak hâkimin bu aşamada, tarafsızlığına gölge düşürecek tutumlardan kaçınması da gerekmektedir. Taraflar sulh olmayı kabul etmeseler dahi, sulh olma imkânları olduğu kanaatine sahip olan hâkim taraflara süre verebilecektir. Verilecek bu süre tamamen tarafları düşünmeye sevk etmek ve sulh görüşmelerini son olarak tekrar yapmalarına imkân tanımak amacıyla verilmelidir. Ancak iş yükü ve benzeri gerekçelerle hâkim tarafından istismar edilmesi halinde bu yol, davanın daha da uzamasına yol açabilecek mahiyettedir. Aynı şekilde uygulamada, ilk kez ön inceleme duruşmasında bir araya gelen ve ihtara rağmen sulh görüşmeleri yapmadığı belli olan tarafların, hazır tutanaktaki ‘sulh imkânımız yoktur’ ibaresiyle sulhe teşvik edilmesi de ne yazık ki ön inceleme aşamasıyla ulaşılmak istenen amacın gerçekleşemeyeceğini göstermektedir. Özellikle avukatla temsil edilen taraflar duruşmaya gelmemekte ve taraf vekilleri genelde müvekkillere sulh konusunda yardımcı olmamakta, karar aşamasına gelindiğinde daha kârlı bir sulhu temenni ederek davanın başında sulh olmayı kabul etmemektedirler. Özellikle Avukatlık Kanunundaki arabuluculuğa ilişkin yetkinin atıl kalması ve en nihayetinde bu yetkinin geri alınması da avukatların iyi bir uzlaşmacı olmadığını gözler önüne sermektedir.

Ön İnceleme Duruşmasında Uyuşmazlığın Tespiti

Üçüncü fıkra ise oldukça önemlidir. Şöyle ki bu fıkraya göre tarafların sulh olup olmadıkları, anlaşamamaları halinde uyuşmazlık konularının nelerden ibaret olduğu tespit edilecek ve duruşmada hazır bulunanlarca imzalanacaktır. Tarafların sulh olması halinde bu tutanak sulh belgesi niteliğindedir. Sulh olunmaması ve uyuşmazlık konularının tespit edildiği tutanak ise yargılamanın nasıl yürütüleceğini gösteren bir yol haritası niteliğinde olacağından her halükârda önemli bir belgedir. Ancak taraflardan birinin ya da her ikisinin de duruşmaya katılmaması durumunda ne olacağı konusunda Kanunda bir düzenleme ön görülmemiştir. Ön inceleme tutanağına verilen önem göz önüne alındığında her hâlükârda, hâkim uyuşmazlık konusunu tespit edecek ve bu tutanak taraflarca imzalanmasa da taraflar açısından bağlayıcılığını koruyacaktır. Nitekim ön inceleme tutanağının içeriğini hâkim belirlemekte ve yargılamanın gidişatı açısından tarafların onayına da ihtiyacı bulunmamaktadır. Ön inceleme tutanağına tarafların imza atması, hâkimle aynı iradeyi paylaştıklarını göstermeleri açısından sembolik bir işlemdir. Ancak uyuşmazlık noktalarının hatalı tespit edildiği veya eksik inceleme yapıldığı sebebiyle kanun yoluna başvuran tarafın, çelişkili davranış yasağına takılmaması açısından benimsemediği ön inceleme tutanağını imzalamaması ya da ihtirazı kayıtla imzalamış olması önem kazanacaktır.

Maddenin dördüncü fıkrası ise, ön inceleme duruşmasının tek oturumda tamamlanması gerektiğini belirtmiş, ancak istisnasını da düzenlemiştir. Zorunlu hallerde ikinci bir duruşma günü verilecektir; ancak ön incelemenin hazırlık amaçlı ve sulhe teşvik amaçlı olduğu düşünüldüğünde bu zorunlu hallerin oldukça dar yorumlanması gerekmektedir ki aksi halde, yargılamayı kısaltması temenni edilen bu aşama, yargılamayı daha da sürüncemede bırakan bir kurum haline gelecektir.

Ön İnceleme Duruşmasında Delil Bildirme

Son fıkrada ise dilekçeler teatisinde bildirilen delillerin getirilmemiş ya da nerden getirileceğinin bildirilmemiş olması halinde taraflara son bir imkân tanınmakta ve iki haftalık kesin süre verilmektedir. Bu kesin süreye rağmen, taraf yükümlülüğünü yerine getirmezse, bunun müeyyidesi olarak o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaktır. Böylece tarafların, ellerindeki delilleri yargılamayı sürüncemede bırakmak için sunmamaları ya da sürekli süre isteyerek çok sayıda duruşmalara yol açmamaları sağlanmak istenmiştir.

İddianın ve Savunmanın Genişletilmesi veya Değiştirilmesi

HUMK döneminde davacı dava dilekçesiyle, davalı ise cevap dilekçesiyle bağlı kalmakta ve davanın açılmasının bir sonucu olarak iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasaklanmış olmaktaydı. Ancak HMK’nın 141’inci maddesi iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağını şu şekilde düzenlemiştir: “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.

İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.”

Maddeye göre dilekçeler teatisinde, hem davalı hem davacı iddiasını ve savunmasını serbestçe genişletebilmekte veya değiştirebilmektedir. Dilekçeler sunulduktan sonra ön inceleme aşamasında ise, ancak karşı tarafın açık muvafakatiyle iddia ve savunma genişletilebilmekte ya da değiştirilebilmektedir. Buna ek olarak, iddianın ve savunmanın değiştirilmesi ya da genişletilmesi imkânı sunan bir diğer imkân ise, ön inceleme duruşmasına katılmayan taraf aleyhine öngörülen istisnadır. Yukarıda da açıkladığımız üzere, tarafların sulh olma imkânlarını korumak adına tarafları bir araya getirmek amacıyla öngörülen bu düzenlemeyle tarafların ön inceleme duruşmasına katılımı sağlanmak istenmektedir.

Madde lafzi olarak değerlendirildiğinde ön inceleme aşamasında ıslah yoluyla iddianın ve savunmanın genişletilemeyeceği ya da değiştirilemeyeceği sonucu çıkmaktadır. Islaha ilişkin olarak tahkikat tamamlanana kadar mümkün olduğu belirtilmiş; ancak ne zamandan itibaren yapılabileceğine ilişkin bir düzenleme öngörülmemiştir. Ön inceleme aşamasında, ıslah yoluyla iddianın ve savunmanın genişletilememesinin ya da değiştirilememesinin makul bir gerekçesinin olmadığı düşünülebilir. Ancak ön inceleme aşamasının hazırlık amaçlı olduğu ve delillerin tartışılmasına geçilecek olan tahkikat aşamasında ıslah imkânının kullanılması, taraf açısından çok daha avantaj sağlayıcı olacaktır. Neticede ıslah yoluna yalnızca bir kere başvurulabileceği düşünüldüğünde, davanın daha görünebilir olduğu tahkikat aşamasında bu yola başvurulması tarafların menfaatine olacaktır. Ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra ıslah veya taraf muvafakatiyle iddianın ve savunmanın genişletilip değiştirilebileceğine yönelik son fıkra da bu yorumu destekler mahiyettedir.

Ön İnceleme Duruşmasında Süreler Hakkında Karar

Ön inceleme duruşması sona erdikten ve uyuşmazlık konuları tam olarak tespit edildikten sonra, ön inceleme aşamasının son, tahkikat aşamasının ise ilk işlemi mahiyetinde görülebilecek nitelikteki zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere ilişkin karar verilecektir. Bu konu HMK’nın 142’nci maddesi şu şekilde düzenlemiştir: “Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar.”

Bu hükümle, uzun süren yargılamalar neticesinde davanın zamanaşımına uğramış olması ya da hak düşürücü sürenin geçmiş olması sebebiyle dava konusu hakkın kaybedildiğine yönelik geç verilen kararların toplumda yarattığı infialin önüne geçilmek istenmiştir. Öyle ki bazen tarafların ısrarlarına rağmen bu itirazlar değerlendirilmemekte ve uzun ve masraflı işlemler tamamlandıktan sonra dava bu sebeplerle reddedebilmekteydi. Yeni düzenlemeyle bu durum önlenmek istenmiştir. Ancak bazen tahkikat aşamasına ilişkin işlemler yapılmadan bu konulara ilişkin karar verilmesi mümkün olamamakta; bu durum ise ön inceleme aşamasında tahkikat işlemi yapılmayacağına dair açık hüküm karşısında endişelere yol açmaktadır.

Hâkimin ön inceleme aşamasında sürelere ve diğer kurallara hassasiyetle yaklaşmaması halinde, bu aşamadan umulan faydaların elde edilemeyeceği açık olmakla birlikte, ön inceleme aşamasının ilerleyişinde kanunen ön görülen kurallara uyulmaması halinde HMK’nın 371’inci maddesine göre “karara etki eden yargılama hatası veya eksikliklerin bulunması” gerekçesiyle hüküm bozulabilecektir.

Ön İnceleme Duruşması Nasıl Yapılır?

Ön inceleme aşamasıyla dava şartı, zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelere ilişkin olarak bitebilecek bir davanın, tahkikat aşamasına taşınmadan ve dolayısıyla iş yüküne yol açmadan sona erdirilmesi amaçlanmıştır. İş yükünü dengeleyecek olan esasen alternatif çözüm yollarıyla desteklenmiş bir mahkeme teşkilatıdır. Yasakoyucu, tahkime ilişkin mevzuat eksikliğini İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu Tasarısıyla çözümlemeyi ve tahkimde ülkemizin markalaşmasını hedeflemektedir. Ancak ticari davalarda dahi yeterince tahkim yoluna başvurulduğunu söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Tahkim yargılamasının ucuz, hızlı, gizli ve uzmanlık alanı olması olumlu yönlerini oluştursa da uygulamada tahkim yolu da pahalı, uzun süreli ve tarafların sekteye uğratabileceği bir süreç haline gelebilmektedir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi yeni HMK, sulh görüşmelerine de büyük önem vermiş ve gerekirse taraflara süre dahi verilebileceğini düzenlemiştir. Bu mekanizmanın etkin işletilmesi halinde, çoğu uyuşmazlığın ön inceleme aşamasında çözüme kavuşturulacağı açıktır. Ancak bu yöntemin işlerlik kazanması, hâkime olduğu kadar taraf vekillerine de bağlıdır. Çoğu ön inceleme duruşmasında taraf vekilleri, sulh görüşmeleri yapmadan karşı karşıya gelmekte ve tamamen prosedürü yerine getirmek adına tutanakta “taraf vekilleri geldi sulh imkânımız yoktur dediler.” şeklinde maktu bir ibare hazır bekletilmektedir. Ne hâkim ne de vekiller samimi duygularla getirilen düzenlemeye hassasiyetle yaklaşamamakta ve neticede çok basit uyuşmazlıklar, taraflar bir araya gelmediğinden yargılamaya konu olmaktadır.

Dilekçelerin mahkeme dosyasına sunulması ve karşı tarafa tebliği işlemleri de uzun zaman almakta ve ön inceleme aşamasının uzun bir zamana yayılmasına yol açmaktadır. İlk cevap dilekçesi için iki haftalık süre makul görülse de davayı açan taraf için cevaba cevap dilekçesi ve cevap veren için ikinci cevap dilekçesinin hazırlanması iki haftalık bir süreyi gerektirmemektedir. Bu uzun süreye rağmen tarafların sulh görüşmeleri yapmaları, ön inceleme duruşmasına davet edildiklerinde ihtar edilmekte ve taraflar ise ancak duruşma gününde -tabi vekille temsil edilmiyorlarsa- yüz yüze gelebilmektedirler. Ayrıca sırf prosedürü yerine getirmek için, birkaç dakikada maktu tutanaktaki taraf isimlerinin değiştirilerek oturumun tamamlanması da ön inceleme aşamasını anlamsız kılabilmektedir.

Ön İnceleme Duruşmasının Sonuçları
Ön İnceleme Duruşmasının Sonuçları

Ön İnceleme Duruşmasının Sonuçları

Ön inceleme aşamasıyla, davanın daha kısa sürede sonuçlanması amaçlansa da adil yargılanma hakkı, sadece makul sürede yargılanma anlamına gelmemektedir. Uzun süren yargılanma elbette ki adil yargılanma hakkını ihlal etmektedir. Ancak HUMK düzenlemeleri düşünüldüğünde, açık açık olmasa da benzer hükümlerin yer aldığı kısacası HUMK’un yargılamanın hızlı yapılmasına engel nitelikte bir kanun olmadığı görülebilmektedir. Klein’in de yıllar önce tespit ettiği gibi, davanın hızlandırılması ancak davayı etkileyen kişilerin iyi niyetine bağlıdır. Taraflar da çoğu zaman bunu istememektedir. Yargılamadan umulan faydaların sağlanamamasının başlıca sebebi, taraflarda hukuk ve adalet bilincinin yerleşememiş olması ve diğer süjelerin ise tarafları birer dava dosyasından ibaret görerek gereken ilgiyi göstermemeleridir. Taraflarla tam bir iletişim halinde olmadan ve hatta dava sonuçlanana kadar birkaç hâkimin elinden geçen ve tarafları tanımadan, tanıma gereği duymadan verilen kararlar, ne kadar yasal ve hatta hukuki olursa olsun, hem davalı hem davacı açısından birer dayatma niteliğinde olacak ve gerçekliği yansıtamayacaktır. Oysaki hakikatin en önemli özelliği, dışarıdan zorla kabul ettirilememesidir. Yerel mahkeme kararlarının Yargıtay’dan sürekli dönmesi karşısında da verilen kararların Yargıtay’dan geçmeden itibarı olmamakta; temyiz edilmeyen kararlar ise davayı kazanan açısından davalı tarafça bir lütuf olarak algılanmaktadır.

SIKÇA SORULAN SORULAR

  • Ön inceleme duruşmasında karar çıkar mı?

Evet, dava şartlarının yokluğu veya ilk itirazların kabulü gibi durumlarda ön inceleme duruşmasında karar çıkabilir. Ancak genelde esas hakkındaki karar burada verilmez.

  • Ön inceleme aşaması ne kadar sürer?

Bu süre davanın niteliğine ve mahkemenin iş yüküne bağlıdır. Uygulamada birkaç hafta ile birkaç ay arasında değişebilir.

  • Ön incelemenin amacı nedir?

Ön incelemenin amacı, uyuşmazlık konularını belirlemek, delillerin toplanmasını düzenlemek ve tarafları sulhe teşvik etmektir.

  • Ön inceleme duruşmasına mazeret sunulursa ne olur?

Haklı bir mazeret sunulursa duruşma genelde ertelenir. Ancak mazeretin kabulü hâkimin takdirine bağlıdır.

Duruşmada Avukat Desteği

Duruşmada avukat desteği, hukuki sürecin etkin ve doğru bir şekilde yürütülmesi için büyük önem taşır. Avukatlar, hukuki bilgi ve tecrübeleriyle davaya uygun stratejiler geliştirir, delillerin usulüne uygun bir şekilde sunulmasını sağlar ve müvekkillerinin haklarını en etkili şekilde savunur. Hukukun sıkı usul kurallarına dayalı yapısı düşünüldüğünde, bir avukatın varlığı usul hatalarının önlenmesi ve süreçte yaşanabilecek aksaklıkların giderilmesi açısından kritik rol oynar. Ayrıca, hukuki sürecin karmaşıklığı ve belirsizliği, taraflar üzerinde ciddi bir psikolojik baskı yaratabilir. Bu noktada avukat, yalnızca hukuki temsilci değil, aynı zamanda bir rehber ve güven kaynağıdır. Tüm bu nedenlerle, avukat desteği, hem hakların korunması hem de davaların hızlı ve adil bir şekilde sonuçlanması için duruşma sürecinin vazgeçilmez bir unsurudur.

 

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara