Aile HukukuMakalelerimiz

Nafaka Nedir? Nafaka Türleri Nelerdir?

2024 Yılı Nafaka Hesaplama - Nafaka Davası

Toplumun temelini oluşturan aile kurumu içindeki bireylerin, maddi ve manevi yönden birbirlerine yardım etmesi ve birbirleriyle dayanışma içinde olması gerekir. Aile bireylerinden birinin, yoksul veya yardıma muhtaç şekilde zarurete düşmesi durumunda, ahlaki ve insani düşüncelerle, birbirlerine yardım etmelerini sağlamak amacıyla; kanun koyucu tarafından nafaka kurumu düzenlenmiştir. Çalışmamızda nafaka nedir, nasıl belirlenir, nafaka davaları nelerdir? Gibi konular ele alınmıştır.

Nafaka Nedir?

Nafaka; Arapça kökenli olan ve beslenme, geçinme anlamına gelen “infak” kelimesinden türemiştir. Nafaka; kelime anlamı ile “geçimlik”, “birinin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere, mahkeme kararıyla bağlanan aylık” demek olup kanunun öngördüğü koşullarda ve yükümlü kıldığı kimseler tarafından, zaruret içinde bulunan kişiye yapılan bir tür yardımdır.

Nafaka, ekonomik yönden yardıma ihtiyaç duyan kişinin, zaruret halini giderip, geçimini sağlamak amacı ile verilir. Nafaka yükümlülüğü; bir kısım aile fertleri arasında karşılıklı olarak bulunur. Nafaka kurumunun temelinde, aile kavramının özünde var olan yardımlaşma ve dayanışma gibi sosyal ve ahlaki düşünceler yer alır.

Boşanma Davalarında Nafaka Çeşitleri

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu sistematiğinde nafaka iki farklı temel türde düzenlenmiş olup bunlar bakım nafakaları ile yardım nafakasıdır. Yardım nafakası, yardım yükümlülüğünden doğan bir nafaka türü olup Türk Medeni Kanunu’nun 364 ila 366’ncı maddeleri arasında düzenlenmektedir. Bakım nafakaları ise kendi içinde alt başlıklara ayrılmaktadır. Bunlar; tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakasıdır.

Yardım Nafakası

Türk Medeni Kanunu’nun “Nafaka yükümlülükleri” başlıklı 364’üncü ve devamı maddelerinde yardım nafakası düzenlenmiştir. Buna göre; Türk Medeni Kanunu’nun 364’üncü maddesi “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmünü, 365’inci maddesinin ilk fıkrası “Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır.” hükmünü, dördüncü fıkrası “Dava, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmî veya kamuya yararlı kurumlar tarafından da açılabilir.” hükmünü, altıncı fıkrası “Yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmünü, 366’ncı maddesiyse “Korunmaya muhtaç kişilerin bakımı, bununla yükümlü kurumlar tarafından sağlanır. Bu kurumlar, yaptıkları masrafları nafaka yükümlüsü hısımlardan isteyebilirler.” hükmünü içermektedir.

Tedbir Nafakası

Türk Medeni Kanunu m. 169’da “Geçici önlemler” başlığı altında kanun koyucu geçici tedbir nafakasını düzenlemiştir. İlgili madde “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” hükmünü içermektedir.

Türk Medeni Kanunu, kadın erkek eşitliği ilkesine dayanarak düzenlenmiş, eşler arasındaki cinsiyet temelli ayrımlar ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla evlilik birliği içerisinde bakım ve geçime dair yükümlülükler yalnızca kocaya değil eşlerin ikisine müştereken aittir. Boşanma ve ayrılık davaları kesinleşene kadar eşlerin bu yükümlülükleri devam edecektir. Geçici tedbir nafakası da bu hususta düzenlenmiştir. Buna göre boşanma ya da ayrılık davası açılan hallerde, dava sürmekteyken ayrı yaşayan eşlerden biri kendi imkânlarıyla geçinmekte yahut müşterek çocuğun ihtiyaçlarını gidermekte zorlanabilir.

İmkânları elveren karşı tarafın bu eşin geçimine karşı katkıda ve yardımda bulunması gerekmektedir. Bu katkı da Türk Medeni Kanunu m. 169 gereği hâkim tarafından takdir edilen geçici tedbir nafakası ile sağlanır ve karar kesinleşinceye kadar devam eder. Hâkimin hükmedeceği bahsi geçen bu geçici tedbir, mali olanakları sınırlı halde bulunan eşin bakım ile geçimine karşı tarafın desteğini gündeme getirmektedir. Bu kapsamda davanın açılmasından kesinleşmesine kadar bir tarafın diğerine vereceği bu yardıma doktrin ve uygulamada geçici tedbir nafakası denilmektedir. Hem eş hem çocuklar için hükmedilecek Türk Medeni Kanunu m. 169’da öngörülen geçici tedbir nafakasının genel anlamda iki işlevi olduğu söylenebilir. İlk işlevi dava sonucu hükmedilecek olan yoksulluk nafakasının fonksiyonunu dava sürecinde görmek, diğer işlevi ise yine dava sonucu hükmedilecek iştirak nafakasının işlevini dava sürecinde görmektir.

İştirak Nafakası

İştirak nafakasında mali güç oranında bir yükümlülük doğduğundan, kendine yoksulluk nafakası bağlanan ve velayet bırakılmayan eşin aleyhine iştirak nafakasına hükmolunamayacağı kabul edilmektedir. Bizce de yoksul halde olduğu değerlendirilip hâkim kararıyla nafaka bağlanan kişinin iştirak nafakası için mali gücü olmadığı kabul edilebilir bir husustur. Elbette hâkim somut olay nezdinde değerlendirme yaparak tespitte bulunacaktır. Özetle nafaka miktarı belirlenirken Türk Medeni Kanunu m. 330 gereği, ebeveynlerin yaşam şartı ile çocuğun gereksinimleri, yukarıda izah edildiği gibi ödeme güçleri ve çocuğun gelirleri dikkate alınır.

Türk Medeni Kanunu’nun 182’nci maddesinin ilk fıkrasında, mahkemenin boşanma veya ayrılığa hükmedilirken imkân bulundukça anne ve babayı dinledikten ve eğer çocuk vesayet altındaysa vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, anne ve babanın hakları ile çocuk ile olan kişisel ilişkilerin düzenleneceğini hükmü yer almaktadır.

182’nci maddesinin ikinci fıkrasında ise, “Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.”. Bu itibarla, çocuğu almayan tarafın, çocuğun bakımı ve büyütülmesi amacıyla nafaka ödeyeceği açıktır. Dolayısıyla bu nafaka türüne, bu nafakanın mahiyeti ve içeriğine uygun olacak şekilde yukarıda belirttiğimiz gibi iştirak nafakası denilmektedir.

Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk nafakası, temellerini ahlaki ve sosyal düşüncelere dayamakta olup evlilik birliği sürecinde eşler arasında söz konusu olan bakım ve geçim ile dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüklerinin evlilik birliğinin sona ermesinden sonra kısmen de olsa devamı niteliğindedir. Boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafın evlilik birliğinden doğan ekonomik güveninin korunmasından kaynaklandığı için bu nafaka türü herhangi bir şekilde karşıya yüklenen ceza ya da tazminat vasfında değildir. Kanun koyucunun nafaka konusunda bu şekilde bir amacı olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten yoksulluk nafakasının istenebileceği düzenlemesi gerekirdi. Ancak, maddede de açık olarak işaret edildiği gibi kusursuz olan taraf bile nafaka vermekle yükümlü tutulmuştur. Türk Medeni Kanunu bu hususu, nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz, şeklindeki 175/2’nci maddesiyle açıkça belirtmiştir.

Türk Medeni Kanunu m. 175’te yoksulluk nafakası şu şekilde düzenlenmiştir: “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz”.

Nafakanın Artırılması, Azaltılması, Kaldırılması

Nafaka ile ilgili açıklamaların ardından, dört tür nafakanın ne şartlarda artırılacağına, azaltılacağına ya da tamamen kaldırılacağına değinmek önemlidir. İlk olarak, bir mahkeme kararının değişiklik için, mevcut durumda önemli bir değişiklik olması gerektiğini vurgulamak yararlıdır.

Örneğin, mahkeme 1 Ocak 2022’de “A’nın B’ye aylık 1000 TL yoksulluk nafakası ödemesi” kararı almışsa, bu nafaka miktarının artırılması, azaltılması ya da iptali için o tarihteki koşulların değişmiş olması şarttır. A’nın ödeme kapasitesinin düşmesi ya da B’nin yoksul durumdan çıkması gibi değişiklikler bu kapsamda değerlendirilebilir. Şartlar aynı kaldıysa, dava reddedilebilir, çünkü mahkeme zaten o şartlar altında bir karar vermiştir. Bu nedenle, nafaka miktarıyla ilgili dava açmadan önce hangi şartların değiştiğini belirlemek ve bu değişiklikleri ispatlayacak delilleri toplamak önemlidir.

Durumun değişmesini gösteren bazı örnekler şunlardır:

  • Nafaka ödeyicisinin gelirindeki değişiklikler: Gelir artışı nafakanın artırılmasına, azalması ise azaltılmasına yol açabilir.
  • Nafaka yükümlüsünün bakmakla yükümlü olduğu kişi sayısında değişiklikler: İkinci bir evlilikten çocuk sahibi olması gibi.
  • Nafaka alıcısının ihtiyaçlarının değişmesi: Örneğin, çocuğun artık kreşe gitmemesi nedeniyle tedbir nafakasının azaltılması talep edilebilir.
  • Yoksulluk nafakası alan kişinin durumunun iyileşmesi: İş bulması, evlenmesi, birlikte yaşama durumu gibi.
  • Yardım nafakası alan üniversite öğrencisinin durumunda değişiklik: Örneğin okulu bırakması veya iş bulması.
  • Enflasyon sebebiyle nafaka miktarının reel değer kaybetmesi: Özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde bu, nafakanın artırılması için geçerli bir nedendir.

Bu gibi durumlar nafakanın artırılması veya azaltılması için geçerli sebepler oluşturur. Ancak, davanın başarılı olabilmesi için bu değişikliklerin nafaka miktarını etkileyecek önemde olduğunun kanıtlanması gerekmektedir. Aksi takdirde, dava reddedilecektir.

Nafakanın Artırımı Davası 2024

Nafaka artırım davası, daha önce mahkeme kararı ile belirlenen nafaka miktarının, tarafların ihtiyaçlarının artması veya ekonomik koşulların değişmesi sebebiyle yetersiz kalması durumunda açılabilen bir dava türüdür. Bu dava, mevcut nafaka miktarının artık ihtiyaçları karşılamadığı ve tarafların maddi durumlarında meydana gelen değişiklikler göz önünde bulundurularak nafaka miktarının yeniden değerlendirilmesi amacıyla açılır. Nafakanın artırılması talebi, mevcut nafakanın ihtiyaçlara cevap vermediği her durumda mahkemeye başvurularak gerçekleştirilebilir.

Nafakanın İndirilmesi ve Kaldırılması 2024

Boşanma davasının ardından veya sırasında nafaka ile ilgili bir karar verilmişse ve sonrasında koşullar değişirse, nafaka borçlusu, nafakanın azaltılması gerektiğini düşünerek nafaka indirim davası açabilir. Mahkeme tarafından belirlenen nafaka miktarı kesin ve değişmez bir hüküm değildir, yani değişen şartlara bağlı olarak nafaka miktarının düşürülmesi mümkündür. Nafaka miktarının düşürülmesi talebi, nafaka indirim davası yoluyla yapılır. Böyle bir dava açabilmek için, öncelikle mahkeme tarafından hükmedilmiş bir nafakanın varlığı gereklidir. Daha sonra, nafaka indirimini talep eden taraf, talebini destekleyecek geçerli ve haklı gerekçeler sunmalıdır.

Mahkeme tarafından nafaka kararı verildikten sonra, nafakanın kaldırılması için bazı şartlar bulunmaktadır. Bunlar arasında, nafaka alan kişinin maddi zorluklarının sona ermesi, nafaka alan eşin evlenmeden başka biriyle evli gibi yaşaması veya ahlaki olmayan ve haysiyetsiz bir hayat sürmesi sayılabilir. Ayrıca, çocuk için ödenen iştirak nafakasında, çocuğun eğitimini tamamlaması ve reşit olması durumunda, nafaka yükümlüsü mahkemeden nafakanın kaldırılmasını isteyebilir.

Nafaka alacaklısının evlenmesi durumunda, yoksulluk nafakası otomatik olarak sona erer. Ancak, nafaka alacaklısı evlenmeden, karşı cins veya aynı cins biriyle evli gibi yaşarsa, yoksulluk nafakası, nafaka borçlusunun talebi üzerine mahkeme kararıyla kaldırılabilir. Resmi nikah olmaksızın fiili bir birliktelik yaşayan ve bu şekilde nafaka hakkını sürdüren kişinin bu davranışı hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilir. Kanun, böyle bir durumun kanıtlanması halinde nafaka hakkının kaldırılmasını öngörür. Örnek olarak, nafaka alacaklısının başka biriyle birlikte yaşamak için ev satın alması veya kiralaması, nişan yüzüğü takması gibi durumlar fiilen evli gibi yaşadıklarının kabul edilmesine yol açabilir. Bu gibi durumlarda, mahkeme talep üzerine yoksulluk nafakasını dava tarihinden itibaren kaldırma kararı verebilir.

Nafaka Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Nafakanın kaldırılması veya miktarının indirilmesi davasında görevli ve yetkili mahkeme, nafaka alacaklısının yerleşim yerindeki aile mahkemesidir. Buna göre şartları oluştuğu takdirde nafakanın kaldırılması veya indirilmesi, nafaka alacaklısının yerleşim yerindeki aile mahkemesinden talep edilebilecektir.

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara