Aile HukukuMakalelerimiz

Aldatma (Zina) Sebebiyle Boşanma Davası

Aldatma (zina) sebebiyle açılan boşanma davası, evlilik birliği devam ederken eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak diğer eşi aldatması durumunda açılan davadır. Halk arasında aldatma olarak da bilinen zina eylemi, evli bir kişinin eşinden başka biriyle cinsel ilişkiye girmesi olarak tanımlanabilir.

Zina sebebiyle açılan boşanma davaları çekişmeli olarak sürdürülebileceği gibi tarafların anlaşması durumunda anlaşmalı olarak da sürdürülebilir.

Zina sebebiyle açılan davalarda dilekçenin oluşturulması, doğru noktalara değinilmesi, evlilik birliğini sarsan diğer sebeplerin değerlendirilmesi hususları önemlidir.

Aldatma (Zina) Sebebiyle Boşanma Davası

Aldatma, evlilik birliği devam ederken eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı olarak üçüncü bir kişi ile cinsel ilişkiye girmesidir.

Aldatma sebebiyle açılan boşanma davası, Türk Medeni Kanunu madde 161’de düzenlenmektedir. İlgili kanun hükmüne göre eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.

Aldatma, kanunda sayılan özel, kusura dayalı ve mutlak boşanma sebeplerinden biridir.

Aldatma yani zina sebebine dayanarak boşanma davası açabilmek için eşlerden birinin, üçüncü bir kişi ile aldatılan eşin haberi olmaksızın cinsel ilişkiye girmiş olma şartı aranmaktadır. Dolayısıyla cinsel ilişki varmayan flört davranışları, mesajlaşmalar zina sebebine dayanarak boşanma davası açmak için yeterli değildir.

Bu davranışların varlığı halinde zina sebebine dayanarak değil de diğer boşanma sebeplerine dayanarak boşanma davası açmak mümkün olacaktır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/15989 Esas, 2018/4730 Karar Sayılı kararına göre davalı erkeğin sokakta başka bir kadınla birlikte yürümesinin cinsel birleşmenin bulunduğu yönünde bir ispat oluşturmadığından ve tanık beyanlarının da cinsel birlikteliğin olmadığı yönünde olması hususları bir arada değerlendirildiğinde, davalının fiilinin zina değil güven sarsıcı nitelikte olduğu kabul edilmiştir.

Zina Sebebiyle Boşanma Davasının Şartları

Zina sebebiyle boşanma davası açabilmek için belli şartların varlığı aranmaktadır. Bu şartlar şunlardır:

Eşler arasında evlilik birliği devam ediyor olmalı:

Zina, evlilik birliği içerisinde eşlerin birbirlerine karşı olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmelerinin bir sonucudur. Bu sebeple zina sebebine dayanarak açılan boşanma davalarında, eşler arasındaki evlilik birliği devam ediyor olmalıdır. Eşler boşanma aşamasındalarsa bu durumda boşanma davası devam ediyor olmalıdır.

Cinsel ilişkide bulunulmuş olmalıdır:

Zina sebebine dayanarak boşanma davası açabilmek için eşlerden birinin evlilik birliği devam ediyorken üçüncü bir kişiyle cinsel birliktelik yaşaması gerekmektedir.

Cinsel ilişki boyutuna varmayan flört davranışları, mesajlaşmalar, öpüşme ve kucaklaşmalar zina sebebiyle boşanma davası açmak için yeterli sebep olmasa da evlilik birliğinin temelden sarsılması nedenine dayanarak boşanma davası açmak için yeterli bir sebep olacaktır. Dolayısıyla zina sebebine dayanarak boşanma davası açabilmek için cinsel ilişki gerçekleşmiş olmalıdır.

Yargıtay, kadının başka bir erkekle mesajlaşmasını, aynı arabaya binmesini zina olarak kabul etmemektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2008/20278 E. 2010/1423 K. Sayılı kararına göre:

“Aynı işyerinde çalışan bir başka erkekle telefonla görüşme, mesaj gönderme ve bu kişinin arabasına binmiş olma, zinaya delalet eden davranışlar niteliğinde değildir. Zina sübut bulmamıştır. Açıklanan nedenle davalı-davacının zina sebebine dayanan boşanma davasının reddi gerekirken yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.”

Zina sebebiyle boşanma davası açabilmek için, taraflardan birinin karşı cins ile cinsel ilişkide bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla tarafların hemcinsleriyle ilişki içerisinde olmaları zina sayılmamaktadır. Fakat Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yakın tarihli bir kararında (E. 2016/6730, K. 2017/565, T. 17.01.2017), ilk derece mahkemesinin eşcinsel ilişkiyi zina kabul ederek boşanmaya hükmetmesini onamıştır.

İlk derece mahkemesi, kararında (İzmir 16. Aile Mahkemesi, E. 2014/495, K. 2015/844, T. 17.12.2015), “… zina eylemi yönünden cinsel ilişkide bulunulan şahsın cinsiyetinin bir önem arz etmediği, bu hali ile davacı-birleşen dosya davalısının zina eylemi sübuta ermiş olmakla davalı birleşen dosya davacısı …’un zina nedenine dayalı boşanma davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.” demiştir.

Zina, aldatan eş tarafından iradi bir şekilde gerçekleştirilmiş olmalıdır:

Aldatma, kusura dayalı bir boşanma sebebi olduğundan iradeyi ortadan kaldıran veya sakatlayan hallerden birinin varlığı halinde aldatan eşin kusurundan söz edilemeyeceği için zina sebebine dayanarak boşanma davası açılamayacaktır.

Aldatılan eş, zinayı affetmemiş olmalıdır:

Aldatma fiilini öğrenen eş, aldatan eşle tekrar barışırsa affetmiş sayılacaktır. Türk Medeni kanunu madde 161/3’e göre, affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Zina sebebine dayanarak boşanma davası açabilmek için geçerli olan sürelerin kaçırılmamış olmalıdır:

Aldatılan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Aldatmaya dayalı boşanma davası açabilmek için bu sürelerin kaçırılmamış olması gerekmektedir.

Zina Sebebiyle Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Zina sebebiyle açılan boşanma davası çekişmeli olarak açılabileceği gibi taraflar arasında anlaşma varsa anlaşmalı olarak da açılabilir.

Aldatma, özel bir boşanma sebebidir. Aldatma sebebiyle açılan boşanma davalarında aldatma tekil olarak ileri sürülebileceği gibi, genel boşanma nedenlerinin varlığı halinde bu nedenlerle birlikte de ileri sürülebilir.

Aldatmanın tekil bir neden olarak ileri sürüldüğü boşanma davalarında aldatılan taraf, aldatma fiilini ispat edemediyse hâkim davayı reddedecektir. Ancak diğer genel aldatma sebepleri de varsa ve boşanma davası açıldığında, bu genel nedenlerin yanında aldatma nedenine de dayanılıyorsa; aldatma fiili ispatlanamadığı durumda bile hâkim genel nedenlere dayanarak boşanmaya karar verebilir. Dolayısıyla aldatmanın genel nedenlerle birlikte ileri sürüldüğü boşanma davalarında hâkimin boşanmaya hükmetme ihtimali daha da yüksektir.

Zina Sebebiyle Boşanma Davasında Nafaka Verilir Mi?

Türk hukukunda tedbir, iştirak ve yoksulluk ve yardım nafakası olmak üzere dört tür nafaka bulunmaktadır.

Boşanma ve ayrılık davasının devamı sırasında eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici olarak ödenen nafakaya tedbir nafakası denir. Bu nafaka mahkeme sonucu verilen karar kesinleşinceye kadar ödenecektir.

Velayet hakkı kendisine bırakılmayan eşin, çocuğun bakımı ve giderleri için ödediği nafakaya ise iştirak nafakası denmektedir. Bu nafaka türü çocuğun yararını gözetmektedir.

Yoksulluk nafakası ise Türk Medeni Kanununun 175. Maddesinde düzenlenmektedir. İlgili hükme göre boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.

Yoksulluk nafakasının istenebilmesi için boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olan eşin talepte bulunması gerekmektedir.

Nafaka talep eden eş bu talebini dava sırasında ileri sürmelidir. Eğer dava sırasında ileri sürmezse, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıl içerisinde ayrı bir dava ile talep edebilecektir.

Yoksulluk nafakası talep edebilmek için gereken bir diğer şart, nafaka talep eden eşin nafaka yükümlüsü eşten daha kusurlu olmamasıdır.

Bu nafaka türü için bir diğer şart, nafaka talep eden eşin boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olmasıdır. Yoksulluğun tanımı kanunda yer almamaklar birlikte Yargıtay bu kavramı 10.10.1991 tarih ve 9589/12321 sayılı kararı ile şöyle açıklamıştır:

“Bunu ülkenin ekonomik ve sosyal koşullarına göre belirlemek gerekir. Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede, yaşama, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına sahiptir. ( Anayasa 17/1, 55 ). Şu halde bu temel hakkın tabii sonucu yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım ve kültür gibi harcamaları karşılayacak geliri olmayanlara yoksul denebilir. Bu harcamaların unsur kabul edildiği asgari ücretle olayı somutlaştırmak mümkündür. Şu halde asgari ücretin altında geliri alanlara yoksulluk içinde kabulü zorunludur.”

Alacaklının, boşanma davası sonucu değil daha ileri tarihlerde yoksulluğa düşeceği anlaşılıyorsa bu durumda da yoksulluk nafakasına hükmedilebilir.

Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda yoksulluk nafakasının ödenebilmesi için, nafaka talep eden eşin nafaka yükümlüsü eşten daha az kusurlu olması gerekmektedir.

Aldatma kusura dayalı bir boşanma sebebidir. Dolayısıyla zina sebebiyle açılan boşanma davalarında davalı eşin kusurunun ispat edildiği takdirde; aldatılan davacı eşin, aldatan davalı eşe göre daha az kusurlu veya kusursuz olduğu durumlarda aldatılan eş hakkında yoksulluk nafakasına hükmedilecektir.

Eşlerin eşit kusurlu olması durumunda her iki eş için de yoksulluk nafakasına hükmedilebilecektir. Örneğin evlilik birliği içerisinde her iki eş de birbirini aldatmış ise kusurları eşit olduğundan yoksulluk nafakasına hükmedilebilir. Ancak Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 03.11.2004 tarih ve 2004/13618 E. 2004/13028 K. sayılı kararında başta tarafların eşit kusurlu olmalarına rağmen sonradan davalı eşin başka bir erkekle cinsel ilişkide bulunduğunun anlaşılması üzerine davalı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.

Zina sebebiyle açılan boşanma davalarında nafaka talep etme süresi, TMK madde 178’de belirtildiği üzere boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıldır.

Yoksulluk nafakası süresiz talep edilebilir. Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde nafaka, kendiliğinden kalkacak; nafaka alacaklısının evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi durumlarında talep edilmesi hâlinde, mahkeme kararıyla kaldırılacaktır.

Yoksulluk nafakası toptan veya irat biçiminde ödenebilir. Yoksulluk nafakasının ödenme yöntemini hâkim takdir yetkisini kullanarak belirleyebileceği gibi taraflar arasında kararlaştırarak da belirleyebilir.

Zina Sebebiyle Boşanma Davasında Velayet Kime Verilir?

Aldatma, boşanma davasında kusur olarak kabul edilir. Zina sebebiyle sonra eren bir evlilikte tarafların ortak çocuğu varsa velayetin kime verileceği konusunda aldatma bir kriter değildir.

Velayet konusunda hâkim karar verirken kimin aldattığına veya kimin kusurlu olduğuna bakmaksızın çocuğun üstün menfaatini göz önünde bulundurarak karar verecektir.

Bu hususta çocuğun eğitimi, sağlığı, yaşam koşulları velayetin hangi ebeveynde kalması açısından üstün menfaati sağlıyorsa çocuğun velayeti o kişiye verilir. Eğer çocuk boşanma ve sonuçlarını idrak edebilecek yaşta ise çocuğun beyanına başvurulabilir.

Zina Sebebiyle Boşanma Davasında Tazminat Ne Kadar?

Aldatan eş, aldatma ve varsa diğer boşanma sebepleri dolayısıyla aldatılan eşe vermiş olduğu maddi ve manevi zarardan ötürü tazminat ödemek zorundadır.

Maddi tazminatta tazminat miktarı belirlenirken esas alınacak kriter aldatılan eşin ne kadar zarar gördüğüdür. Manevi tazminatta ise aldatılan eşin ruhsal ve psikolojik yıkımı tazminat miktarı açısından esas alınacak kriterlerdir. Bunların yanında tazminat miktarının belirlenmesinde tarafların ekonomik ve sosyal durumları da dikkate alınmalıdır.

Aldatma, evlilik birliği içerisinde sadakat yükümlülüğünü ihlal edip kusurlu bir haksız fiil işlemeleri olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla tazminatın muhatabı aldatan eştir.

Yargıtay bazı istisna haller dışında aldatılan eşin, aldatan eş dışındaki üçüncü kişilerden manevi tazminat talep edemeyeceğini hükme bağlamıştır. Bu istisna haller YİBGK 2018/7 sayılı kararında ele alınmıştır:

Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacaktır.

Üçüncü kişinin fiilinin haksız fiil olarak nitelendirilebilmesine olanak bulunmadığından sadece aldatma fiiline iştirak etmesi nedeniyle, aldatan eşle birlikte TBK’nın 61. maddesi çerçevesinde müteselsilen sorumlu tutulabilmesi mümkün değildir.

Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişinin, aldatılan eşe karşı manevi tazminat sorumluluğu ile ilgili olarak kanunlarımızda özel bir tazminat hükmü yer almamasına rağmen, haksız fiile ilişkin genel koşulları da taşımayan eyleminden dolayı üçüncü kişi aleyhine yargı kararıyla tazminat sorumluluğu ihdas edilmesi, evlilik birliğinin ve aile bütünlüğünün korunması gibi saiklerle dahi kabul görmemelidir.

Zina Sebebiyle Boşanma Davasında Hak Düşürücü Süre Kavramı

Türk Medeni Kanunu madde 161/2 hükmü gereğince aldatılan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Bu süreler hak düşürücü süreler olup, hâkim tarafından re’sen dikkate alınır.

Aldatılma fiilini öğrenmesine rağmen aldatan eş ile birlikte yaşama, bu fiilin öğrenilmesinden sonra aldatılan eşin aldatan eşten hamile kalması durumunda, aldatılan eş aldatma fiilini affetmiş sayılacaktır. Böyle bir durumda aldatılan eş zina sebebine dayanarak boşanma davası açamayacaktır.

Zina Sebebiyle Boşanma Davasında İspat

Zina sebebiyle boşanma davası açabilmek için gerekli şartlardan biri aldatan eşin üçüncü kişilerle cinsel ilişkiye girmiş olmasıdır.

El ele tutuşma, sarılma, öpüşme zina sebebiyle boşanma davası açabilmek için yeterli sebeplerden değildir. Dolayısıyla zinanın ispatı zordur. Bu sebeple zina, her türlü yasal delille ispatlanabilir. Bu deliller şunlar olabilir:

  • Tanık beyanları,
  • Telefon görüşmeleri,
  • mesajlar,
  • sosyal medya içerikleri,
  • uçak veya otel kayıtları,
  • güvenlik kamerası görüntüleri,
  • fotoğraflar,
  • video kayıtları vb.
  • her türlü delil, banka kayıtları vb.

Ayrıca Yargıtay’ın geliştirdiği içtihat doğrultusunda kadın veya erkeğin yalnızken ortak konuta karşı cinsten birini alması zinanın varlığını ispatlar.

Eşlerden birinin karşı cinsten biriyle düzenli bir şekilde gece-gündüz telefonda görüşmesi zinanın varlığına işaret eder.

Eşlerden biri evlilik dışı ilişkiye girdiği başka bir kişiden çocuk sahibi olduğu takdirde zina ispatlanmış olur. Tatile çıkmak, aynı otel odasında kalmak, cinsel yolla bulaşan bir hastalığa yakalanmak aldatmanın var olduğuna dair bir karine teşkil etmektedir. Bu konuda ilgili Yargıtay kararı şöyledir:

Yargıtay 2. HD, E. 2016/24076, K. 2018/10959, T. 15.10.18, “Zina sebebine dayalı olarak boşanmaya karar verilebilmesi için öncelikle; davalı eşin başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesinin veya cinsel ilişkinin gerçekleştirildiğine pek muhtemel bakılan bir durum içine girdiğinin kanıtlanması gereklidir. Yapılan soruşturma ve toplanan delillerle; davalı erkeğin dava açılmadan önce başka bir kadınla birlikte birden fazla kez farklı otellerde tatil yaptıkları ve o kadınla birlikte aynı odada birlikte çekilmiş müstehcen fotoğraflarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hale göre Türk Medeni Kanunu’nun 161’nci maddesinde yer alan boşanma sebebi gerçekleşmiştir. O halde; davacı kadının zina hukuksal sebebine dayalı (TMK m. 161) boşanma davasının kabul edilmesi gerekirken, yetersiz gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”

Ancak kişinin fotoğrafı, ses kaydı, video kaydı veya günlüğü gibi delillere dayanılması konusunda bu deliller kişilik hakkını ihlal ediyorsa bu tür deliller hukuka aykırı olarak kabul edilir.

Usul hukuku bakımından ise böyle deliller, ispatta dikkate alınmaz. Buna göre dedektif tarafından çekilen fotoğraflar, eşin bilgisayarına casus program yüklenmesi yoluyla elde edilen deliller, eşin rızası dışında kaydedilen cd. gibi deliller Yargıtay’a göre ispatta dikkate alınmazlar. Bu konuda ilgili Yargıtay kararları şöyledir:

Yargıtay 2. HD, E. 2018/1268, K. 2019/3978, T. 03.04.2019, “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, davalı kadına yüklenen sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış fiilinin ispatında kullanılan ve dedektif tarafından çekilen fotoğrafların hukuka aykırı delil niteliğinde olması sebebiyle kusur belirlemesinde esas alınamayacağı, …”

Yargıtay 2. HD, E. 2016/15763, K. 2018/4706, T. 09.04.2018, “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı-karşı davacı kadına ait bir sosyal paylaşım sitesi hesabında yer alan görüşmelerin casus yazılım ile elde edildiğinin ve hukuka aykırı delil niteliğinde olan bu görüşmelerin kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağının…”

Yargıtay 2. HD, E. 2018/5100, K. 2019/2582, T. 12.03.2019, “… erkeğe yüklenen sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış fiilinin ispatında kullanılan CD’nin hukuka aykırı delil niteliğinde olması sebebiyle davalı-karşı davacı erkeğe sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış vakıasının kusur olarak yüklenemeyeceği, …”

Aldatılan eşin, aldatma olayını ispatlamak amacıyla aldatan eşin telefonunu dinlemek, görüntülerini kamera kaydına almak veya yüz yüze konuşulanları kaydetmek suretiyle elde ettiği ses, fotoğraf veya video kayıtları boşanma davasında delil olarak kullanılabilir. Ancak bunun şartı delil toplanmasının aldatma olayını ispat amacıyla yapılmasıdır.

Eğer zina fiilini ispat amacı dışında telefon dinleniyor veya kayıt altına alınıyorsa bu durumda konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu, haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçu gerçekleşmiş olacaktır.

Aldatan tarafın zina fiilini gerçekleştirdiğini kabul etmesi sonucu bu kabule dayanarak boşanma kararı verilemez. Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 10/09/2001 T. ,9914/11437 E. Sayılı kararına göre “Dava zina hukuki sebebine dayanılarak açılmıştır. Mücerret tarafların ikrarına dayanılarak boşanmaya karar verilemez.”

Zina Sebebiyle Boşanma Davası Dilekçesi

Zina nedeniyle boşanma davasında görevli mahkeme, Aile Mahkemesidir. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla boşanma davasına bakmaktadır.

Yetkili mahkeme ise; eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa 6 aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

Zina sebebiyle boşanma davası, dilekçenin Aile Mahkemesine verilmesi ile açılır. Boşanma davalarında dilekçenin doğru yazılması, dilekçelerde önemli noktalara işaret edilmesi davanın seyri açısından son derece önemlidir.

ANKARA NÖBETÇİ AİLE MAHKEMESİNE

DAVACI :

VEKİLİ : Av. Çağrı AYBOĞA

DAVALI :

DAVA : Zina nedeniyle boşanma, maddi ve manevi tazminat, yoksulluk nafakası ve velayet talepli dava dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR :

Davacı müvekkil, davalı ile 2015 yılından bu yana evlidirler. Tarafların bu evliliklerinden bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Davacı müvekkil, davalı eşinin telefonunda eşinin başka kadınlarla yaptığı cinsel içerikli mesajlaşmaları görmüş ve eşi ile üçüncü şahsı uygunsuz bir vaziyette yakalamıştır.

Yukarıda açıklanan sebepler doğrultusunda zina yapan eşin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği açıkça ortadadır. Tarafların tekrar bir araya gelmeleri mümkün olmadığından işbu zina sebebiyle boşanma davasının açılma gereği hasıl olmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER : TMK, HMUK ve ilgili mevzuat

DELİLLER : Nüfus kaydı, tanık beyanı, mesajlaşmalar vs.

NETİCE VE TALEP : Yukarıda açıklanan nedenler ile;

  • Tarafların zina nedenine dayalı olarak BOŞANMALARINA,
  • Müşterek çocuğun velayetinin dava devam ederken tedbiren ve dava sonunda kesin olarak müvekkil davacıya verilmesine,
  • Davalının tam kusurlu hareketi nedeniyle davacı müvekkile maddi-manevi tazminat ödenmesine,
  • Müşterek çocuğa iştirak nafakası ödemesine, dava devam ederken iştirak nafakası ödemesine ve davacı müvekkile yoksulluk nafakası ödemesine,
  • Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafından ödenmesine;

Karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim.

DAVACI VEKİLİ

ÇAĞRI AYBOĞA

Zina Yapan Eşin Affedilmesi

TMK madde 161/3 hükmü gereğince aldatılan eş, zina yapan eşi affederse zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı ortadan kalkar.

Af kayıtsız, şartsız bir irade beyanını içermelidir. Affetmek açık veya örtülü olabilir.

Zinanın öğrenilmesine rağmen eşler hala aynı evde birlikte yaşamaya devam ediyorlarsa, aldatılan tarafın affettiğine dair mesajlar, konuşmalar yapıldıysa af gerçekleşmiş sayılacaktır. Böyle bir durumda hâkim; davacının affı hususunu da değerlendirmeli, kararı bu değerlendirmeyi de göze alarak vermelidir.

Zina Sebebiyle Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?

Zina (aldatma) sebebiyle açılan boşanma davaları ortalama 1 ila 1,5 sene arasında sürmektedir. Ancak davanın hangi mahkemede açıldığı, dayanılan deliller ve tarafların davayı takip etme durumları bu sürenin değişmesine sebep olabilir.

Bu şekilde açılan boşanma davaları istinaf ve Yargıtay yoluna tabi olduğu için kararın kesinleşmesi için de belli bir sürenin geçmesinin gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara