Ceza Hukukunda Hakimin Reddi ve Çekinmesi
Ceza Muhakemesi Kanunu’na, bir davaya bakan hakimin tarafsızlığını sağlamak üzere “hakimin reddi” ve “hakimin çekinmesi” olmak üzere iki müessese düzenlenmiştir.
Hakimlerin tarafsız olamayacağı durumlar, kanun koyucu tarafından belirli koşullar altında önceden kabul edilmiştir. Ayrıca, somut olaya bağlı olarak hakimlerin tarafsız olamayacağına dair kuşku varsa, davanın taraflarına hakimi reddetme hakkı tanınmıştır. Bu durumlar belirli bir listeyle önceden belirlenmemiş, her bir olayın özelliğine bağlı olarak değerlendirilmeye bırakılmıştır.
Hakimin Reddi Nedir?
Kanun, hakimin tarafsızlığını şüpheye düşürecek nedenlerin veya davaya bakamayacağı ve yargılamaya katılamayacağı durumların varlığında, tarafların hakimi reddetme hakkını tanımıştır. Bu durumlar kanunda ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir ve kıyas yoluyla genişletilemez. Bu hak, halk arasında “reddi hakim” olarak bilinir.
Ceza Muhakemesi Kanunu madde 24: (1) Hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir. (2) Cumhuriyet savcısı; şüpheli, sanık veya bunların müdafii; katılan veya vekili, hâkimin reddi isteminde bulunabilirler. (3) Bunlardan herhangi biri istediği takdirde, karar veya hükme katılacak hâkimlerin isimleri kendisine bildirilir.
Hakimin Çekinmesi Nedir?
Hakim, görev yasağı veya yasaklılık durumu gibi durumlarda davaya bakamayacağı ve yargılamaya katılamayacağı hallerde kendiliğinden çekinme gösterir. Ayrıca, tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerin varlığı halinde de aynı şekilde davaya bakmaktan kaçınır, çekinebilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu madde 30: (1) Hâkim, yasaklılığını gerektiren sebeplere dayanarak çekindiğinde; merci, bir başka hâkimi veya mahkemeyi davaya bakmakla görevlendirir. (2) Hâkim, tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebepler ileri sürerek çekindiğinde, merci çekinmenin uygun olup olmadığına karar verir. Çekinmenin uygun bulunması halinde, davaya bakmakla bir başka hâkim veya mahkeme görevlendirilir.
Hakim, yasaklılık durumlarının varlığı halinde kendiliğinden çekinme gösterebilirken, aynı zamanda taraflar da hakimin reddini talep edebilir. Hakimin görevini etkili bir şekilde yerine getirebilmesi için bağımsızlığının sağlanması tek başına yeterli değildir. Tarafsızlığın da sağlanması gerekmektedir, çünkü bu da bağımsızlık kurumunu tamamlar. Hakimin tarafsızlığı, karar verirken taraflardan birinin yanında yer almamasını ve bir tarafa kaymamasını ifade eder. Dolayısıyla, tarafsızlık bağımsızlığa göre daha somut bir niteliğe sahiptir ve her somut olay için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi tarafından düzenlenen adil yargılanma hakkı kapsamında, mahkemenin tarafsızlığı, mahkeme üyelerinin hiçbir şekilde taraflardan birine karşı veya lehine bir duygu veya çıkar taşımamasını ifade eder.
Tarafsızlığını Şüpheye Düşürecek Hallerde Hakimin Reddi
Tarafsızlık, bir uyuşmazlığın çözümünde hakimin ön yargısız olması anlamına gelir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, hakimin tarafsızlığını objektif ve subjektif tarafsızlık olarak iki temel kategoriye ayırır. Objektif tarafsızlık, mahkemenin kurumsal olarak taraflara karşı tarafsız bir imaj sergilemesidir. Mahkeme, hukukun üstünlüğü ilkesine uygun olarak hak arayanlara güven vermelidir. Subjektif tarafsızlık ise hakimin bireysel olarak tarafsız olması anlamına gelir; yani kişisel görüşlerini veya dini inançlarını yargılamaya karıştırmaması gerekmektedir. Subjektif tarafsızlık varsayımı, aksi kanıtlanana kadar geçerli kabul edilir.
Yargıtay kararlarında hakimin tarafsızlığı, hakimin “tarafsız olması” (subjektif tarafsızlık) ve “tarafsız görünmesi” (objektif tarafsızlık) şeklinde bir ayrıma tabi tutulmaktadır.Hakimin yargılamaya katılamayacağı durumlar, yani yasağı halleri, kanun tarafından belirli ve açık bir şekilde sınırlanmıştır. Ancak hakimin tarafsızlığını şüpheye düşüren sebepler, kanunda sınırlı bir şekilde belirtilmemiştir. Bu nedenle, her davanın özelliklerine bağlı olarak hakimin tarafsızlığını etkileyen sebepler ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Örneğin: hakimin davanın taraflarından biriyle evli olması açıkça görev yasağı kapsamına girmektedir. Bu durumda, hakim çekimserlik gösterebilir veya reddi talebiyle karşılaşabilir. Öte yandan, hakimin nişanlı olması görev yasağı halleri içerisinde yer almamaktadır, ancak hakimin tarafsızlığını etkileyen bir neden olarak kabul edilerek reddi talebi gündeme getirilebilir.
Hakimin Davaya Bakamayacağı ve Yargılamaya Katılamayacağı Haller
Hakimin davaya bakamayacağı ve yargılamaya katılamayacağı haller doktrinde “görev yasağı halleri” olarak adlandırılmaktadır. Görev yasağı hallerinin bulunduğu durumlarda hakimin kendiliğinden çekinmesi gerekir. Görev yasağı hallerinde hakim çekinmese bile taraflar reddi hakim talebi ileri sürebilir.
Görev yasağı, hakimin davanın incelenmesi ve yargılanması aşamasında katılamayacağı durumları iki kategoriye ayırabiliriz:
Hakimin davaya bakamayacağı haller,
Hakimin yargılamaya katılamayacağı haller.
Hakimin Davaya Bakamayacağı ve Yargılamaya Katılamayacağı Haller
Hakimin Davaya Bakamayacağı Haller; Hakimin tarafsızlığını sağlamaya yönelik olarak öngörülen davaya bakmasının yasaklı olduğu haller Ceza Muhakemesi Kanunu madde .22 ve 23’de düzenleme altına alınmış ve sınırlı sayıda belirlenmiştir. Genel kural hakimin önüne gelen davaya bakması olduğundan, istisnai nitelikteki bu düzenlemelerin kıyas yoluyla genişletilmesi söz konusu olamaz.
1) Hakimin Suçtan Zarar Görmesi: Hakimin, kendisinin doğrudan zarar görmesi durumunda, söz konusu suçun davasına bakamayacağı kabul edilir. Hakim, yargılanan suç nedeniyle doğrudan etkilenmiş olmalıdır. Ayrıca, hakimin yargılamasını yaptığı suçun mağduru olması gerekmektedir.
2) Evlilik, Vesayet veya Kayyımlık İlişkisi: Sonradan bu ilişki kalksa bile hakimin şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa, davaya bakmaması gerekir.
3) Üstsoy/Altsoy Kan veya Kayın Hısımlığı: Hakim, şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından “üstsoy” veya “altsoyundan” biri ise, söz konusu kişilerin suje olduğu dava ile ilgilenemez. Kanunda, hakimin yasaklılığıyla ilgili üstsoy ve altsoy konusunda herhangi bir derece veya sınır belirtilmemiştir. Bu durumda, hakimin bu tür akrabalık ilişkileriyle bağlantılı olduğu bir dava söz konusu ise, görev yasağına tabi olacaktır. Örneğin, bir davada hakimin torunun torunu mağdur ise hakim davaya dahi bakamayacaktır.
4) Üçüncü Dereceye Kadar Kan Hısımlığı: Hakim, şüpheli, sanık veya mağdur ile üçüncü derece dahil olmak üzere kan hısımlığı ilişkisi varsa, hakim davaya bakamaz. Yasaklılık, kan hısımlığı konusunda üçüncü derece ile sınırlanmıştır. Örneğin, hakimin amcasının davasına bakması yasaktır, ancak amcaoğlunun davasına bakması bir yasak durumu değildir. Bununla birlikte, bu gibi durumlarda hakimin tarafsızlığını şüpheye düşüren bir neden olduğu ileri sürülerek reddi hakim talep edilebilir.
5) İkinci Dereceye Kadar Kayın Hısımlığı: Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dahil kayın hısımlığı olan hakim davaya bakamaz. Örneğin, hakim kayınbiraderinin yargılandığı ceza davasına bakamaz.
6) Evlatlık Bağı: Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlât edinen ve evlatlık bağlantısı varsa, hakim davaya bakamaz.
7) Cumhuriyet Savcılığı, Adli Kolluk Görevi veya Avukatlık: Hakim, aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adli kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği yapmışsa, o davaya bakamaz. “Aynı dava” terimi, soruşturma ve kovuşturma süreçlerini içeren yargılamanın tüm aşamalarını kapsar. Hakim, geçmişte avukatlık yapmış olması durumunda da hakimlik mesleğine geçebilir.
Hakimin, daha önce avukatlık yaptığı kişilerle aynı davada görev alamaması doğaldır. Aynı şekilde, hakimin daha önce aynı davada Cumhuriyet savcısı olarak yer aldığı durumda, şüpheli, sanık veya mağdur aleyhine görüş belirtmiş olması mümkündür. Bu nedenle, hakim aynı davada görev alamaz. Adli kolluk ise gümrük kolluğu, sahil güvenlik, jandarma veya polis gibi kurumlar tarafından yerine getirilen bir faaliyettir. Hakimin adli kolluk görevlisi olarak aynı davanın soruşturma veya kovuşturma aşamalarında önceden görev yapmış olması da hakimin o davada görev almasına engel teşkil eden bir durumdur.
Yargıtay Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı sırada 13.3.2007 tarihli tebliğnameyi düzenleyip görüş bildiren …..’ın, daha sonra aynı hükmün temyiz incelemesi sırasında Yargıtay üyesi olarak görevli olduğu Yargıtay 13. Ceza Dairesinde müzakerede oy kullanmak suretiyle 21.7.2011 tarihli karara katılmasının 5271 Sayılı C.M.K.nın 22/1-g maddesine aykırılık oluşturduğunda ve Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen AİHS’nin 6/1. maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkının” ihlali niteliğinde olacağında kuşku yoktur. O halde, ……‘ın Yargıtay Cumhuriyet Savcısı olarak tebliğname düzenleyip görüş bildirdiği somut olayda, Özel Dairede işin müzakeresine katılıp oy kullanarak kararın oluşmasını sağladığı anlaşıldığından, açıklanan ilkeler doğrultusunda Özel Dairenin 21.7.2011 gün ve 293-63 Sayılı kararı hukuken yok hükmünde olup sonuç doğurması olanaksızdır. Yargıtay Ceza Genel Kukurulu-K.2011/190.
8) Tanıklık veya Bilirkişilik: Hakim, aynı davada tanık veya bilirkişi olarak ifade vermişse, hâkimlik görevini yerine getiremez. “Aynı dava” terimi, soruşturma ve kovuşturma aşamalarını içerir. Hakimin aynı davada bilirkişi olarak yazılı bir mütalaa sunması bile, o davaya bakma yasağı için yeterli bir durumdur.
9) Aynı Mahkemede Görev Alma Yasağı: 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 46/1 maddesine göre, eşler, ikinci derece dahil kan ve sıhri hısımlar bir mahkemenin aynı dairesinde görev yapamazlar. Örneğin: bir kişi kardeşi veya kayınbiraderi ile aynı mahkemede hakim olarak görev yapamaz.
İddianameyi düzenleyen C.Savcısı ile Asliye Ceza Mahkemesi’nde hüküm veren hakimin karı-koca oldukları, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunun hükmünde; karı-koca, ikinci derece dahil kan ve sıhri hısımlar bir mahkemenin aynı dairesinde görev yapamayacaklarının öngörülmüş olması, 5271 sayılı CMK.nun 22. maddesinde de mani bir düzenleme getirilmiş bulunması karşısında, uyulması zorunlu bir usul kuralı olduğu gözetilip davadan çekilmesi gerekirken, yargılamaya devamla 1412 sayılı CMUK.nun 308/1. madde ve fıkrasına aykırı davranılması, bozma nedenidir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi-K.2013/26164.
Hakimin Yargılamaya Katılamayacağı Haller
Hakimin yargılamaya katılamaması, hâkimin belirli yargısal işlemlerden yasaklanması anlamına gelir. Maddede yer alan hüküm, “kamu davasını açmakla ve bu husustaki işlemleri yürütmekle görevli olanlarla, hüküm mercileri arasındaki kesin ayrım”ın korunmasını vurgular. Hâkim, verdiği ve itiraz edilen kararı veya temyiz edilen hükmü inceleyecek yüksek görevli mahkemede karara katılamaz. Delilleri tartışarak suçun nitelendirilmesini yaparak görevsizlik kararı veren hâkim de yargılamayı yapacak yüksek görevli mahkemede görev alamaz. Genel ilke, hâkimlerin önceden aynı davada soruşturmaya dahil olmamış olmalarıdır. Hâkimlerin bir işe müdahale ettiğinde önceden herhangi bir fikir veya düşünceye sahip olmamaları gerekmekte ve tarafsız kalmanın bir şartı da budur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşmenin 6. maddesine dayanarak hâkimin önceden bir soruşturmayı veya soruşturma işlemlerini yaptığı davada usul işlemlerine katılmasını yasal olarak kabul etmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu madde 23’e göre hakimin yargılamaya katılamayacağı haller şunlardır:
1) Alt Derecede Karar ve Hükme Katılan Hakim: Hâkim, daha önce alt derecede bir mahkemede aynı kişiyle ilgili bir karara katıldıysa, yüksek görevli mahkeme tarafından verilecek olan o karara katılamaz. Hâkimin, sanığın suçluluğu hakkında bir fikir veya önyargı oluşturan tüm hüküm ve kararları, yüksek görevli mahkemede görev almasını engeller. Dolayısıyla, görevsizlik kararıyla suçun niteliğini tartışarak delilleri değerlendiren hâkim, sanığın suçluluğu konusunda bir kanaat oluşturduğu kabul edilir ve bu durum yüksek görevli mahkemede hükme katılmasına engel teşkil eder. Ancak, sanık hakkında delil toplanmasını sağlayan ve duruşma hazırlığı yapan hâkim, sanığın suçluluğu hakkında bir kanaat oluşturmadığı için yüksek görevli mahkemede aynı davaya ilişkin hükmün incelenmesine ve karar verilmesine katılabilir.
2) Aynı İşin Soruşturmasında Görev Almak: Aynı işte soruşturma evresinde görev yapmış bulunan hâkim, kovuşturma evresinde görev yapamaz.
3) Yargılamanın Yenilenmesi Halinde Asıl Karara Katılmış Olmak: Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 23/3. maddesindeki “Yargılamanın yenilenmesi hâlinde önceki yargılamada görev yapan hâkim aynı işte görev alamaz” şeklindeki düzenleme ile aynı Kanunun 318/1. maddesindeki “Yargılamanın yenilenmesi istemi, hükmü veren mahkemeye sunulur. Bu mahkeme, istemin kabule değer olup olmadığına karar verir.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, ilk kararı veren heyetin olayla ilgili kanaatinin oluştuğu, görüşünün ilk hükümle belirginleştiği, yeniden yargılama aşamasında ya da bu aşamaya götürecek talebin kabule değer olup olmadığına dair vereceği kararda önceki kanaat ve görüşünün etkisi altında kalabileceği, bu sebeple adil yargılama hakkının bir uzantısı olarak olaya tamamen yabancı, farklı bir heyetin yargılamanın yenilenmesi talebini incelemesi gerektiği, somut olayda ise ilk kararı veren heyette yer alan aynı hakimin yargılamanın yenilenmesi talebini değerlendiren heyete katıldığı cihetle, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. Yargıtay 1. Ceza Dairesi-K.2017/46.
Yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin karar, asıl kararı veren mahkemece alınmalıdır. Fakat, yargılamanın yenilenip yenilenmeyeceğine ilişkin karar asliye ceza mahkemelerinde aynı mahkemeye başka bir hakim getirtilerek, ağır ceza mahkemelerinde ise, asıl kararı veren başkan ve üyeler dışındaki hakimlerden oluşturulan heyet tarafından verilmelidir.
Hakimin Reddini Talep Edebilecek Kişiler Kimlerdir?
Ceza Muhakemesi Kanunu madde 24/3-4: Cumhuriyet savcısı; şüpheli, sanık veya bunların avukatı; katılan veya vekili, hâkimin reddi isteminde bulunabilirler. Bunlardan herhangi biri istediği takdirde, karar veya hükme katılacak hâkimlerin isimleri kendisine bildirilir.
Tarafsızlığını Şüpheye Düşürecek Sebeplerden Dolayı Hakimin Reddi İsteminin Süresi Ne Kadardır?
Yasaklılık Nedenine Dayanan Red İsteminde; Reddine sebep olan bir durumu ileri sürmek için bir zaman sınırlaması bulunmamaktadır. Bir yargıç, yasaklılık nedenine sahip olduğu sürece davaya yönelik reddedilebilir. Bu tür bir nedenle reddin sınırsız olması, mantıksal bir temele dayanmaktadır. Yasalar, belirli durumlarda hakimin tarafsızlığının kesin olarak bozulacağını kabul etmektedir. Bu durum tartışmaya açık değildir. Bu nedenle, yasal olarak tarafsız kalamayacağı kabul edilen bir hakimin, belirli bir süre geçtikten sonra yargılamaya katılmasına izin verilmesi, belirtilen mantıkla uyumlu değildir ve yargı sürecinin sağlıklı yürütülmesini engeller.
Tarafsızlıktan Şüphe Edilmesine Dayanan Red İsteminde; Bu durumda reddi isteme bakımından yasada zaman sınırlaması vardır. Belirli zaman dilimlerinin geçirilme sinden sonra, yasa tarafların bu alanda bir istekte bulunmasını engellemiştir.
Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hakimin reddi, İlk derece mahkemelerinde sanığın sorgusu başlayıncaya, Duruşmalı işlerde bölge adliye mahkemelerinde inceleme raporu ve Yargıtay’da görevlendirilen üye veya tetkik hakimi tarafından yazılmış olan rapor üyelere açıklanıncaya kadar istenebilir. Diğer hallerde, inceleme başlayıncaya kadar hakimin reddi istenebilir.
Sonradan ortaya çıkan veya öğrenilen sebeplerle duruşma veya inceleme bitinceye kadar da hakimin reddi istenebilir. Ancak bu istemin, ret sebebinin öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde yapılması şarttır.
Ret İsteminin Usulü
Red talebi için yasada iki yöntem belirtilmiştir. İlk olarak, hakimin bağlı olduğu mahkemeye bir dilekçe sunmak, ikincisi ise mahkemenin zabit katibine beyanda bulunarak tutanak düzenlemesini sağlamaktır.
Red talep eden taraf, reddin dayandığı nedenleri ve hakimin tarafsız kalamayacağını kanıtlamakla yükümlüdür. Kanun, “Red talebinde bulunan taraf, öğrendiği reddi gerektiren nedenleri bir seferde açıklamak ve belirli bir süre içinde delillerle birlikte sunmakla yükümlüdür” şeklinde bu sonucu belirtir. “Hükümet tasarısında yer alan inandırıcı bir şekilde ortaya koymak” ifadesi amaca uygun olmadığından metinden çıkarılmıştır. Burada önemli olan, hakimin tarafsız kalamayacağını kanıtlamaktır. Kanıt da delillerle gerçekleştirilir. Yargılamada inandırıcı olmayan bir şey, delil olarak kabul edilemez. Bu çağın delil ve kanıtlarının gerekliliğidir. Kavramlarında ”akılcılık” niteliklerin doğal sonuçlarıdır. Bu hüküm, yargılama hukukunun ilkeleri açısından ele alındığında, yargılamanın bir tarafına ispat yükümünü getirmesi açısından önem ve özellik taşır. Bu sonuç, ceza yargılamasında bir istisnadır, fakat konunun özelliği nedeniyle, yasada öngörülmesi sakıncalı değildir.
Bir hakimin reddi istendiğinde, mahkeme o yargıçtan red nedeni hakkındaki görüşlerini yazılı olarak açıklamasını ister. Bu durumda o hakimin bu konuda bilgi vermek zorundadır.
Hakimin Reddi İstemine Karar Verecek Mahkeme Hangisidir?
Hakimin reddi istemine mensup olduğu mahkemece karar verilir. Ancak, reddi istenen hakim müzakereye katılamaz. Bu nedenle mahkeme teşekkül edemezse bu hususta karar verilmesi;
Reddi istenen hakim asliye ceza mahkemesine mensup ise bu mahkemenin yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesine,
Reddi istenen hakim ağır ceza mahkemesine mensup ise o yerde ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması halinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için (1) numaralı daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi bulunması halinde ise, en yakın ağır ceza mahkemesine, aittir.
Ret istemi sulh ceza hakimine karşı ise, yargı çevresi içinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi ve tek hakime karşı ise, yargı çevresi içerisinde bulunan ağır ceza mahkemesi karar verir.
Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin başkan ve üyelerinin reddi istemi, reddedilen başkan ve üye katılmaksızın görevli olduğu dairece incelenerek karara bağlanır.
Ret isteminin kabulü halinde, davaya bakmakla bir başka hakim veya mahkeme görevlendirilir.
Hakimin Reddi İsteminin Geri Çevrilmesi
Mahkeme, kovuşturma evresinde ileri sürülen hâkimin reddi istemini aşağıdaki durumlarda geri çevirir:
Ret istemi süresinde yapılmamışsa,
Ret sebebi ve delili gösterilmemişse,
Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyorsa.
Bu hâllerde ret istemi, toplu mahkemelerde reddedilen hâkimin müzakereye katılmasıyla, tek hâkimli mahkemelerde de reddedilen hâkimin kendisi tarafından geri çevrilir. Bu konudaki kararlara karşı itiraz yoluna başvurulabilir.
Red Talebinin Reddine İtiraz YoluHakimin reddi talebinin kabulüne ilişkin kararlar kesindir, bu kararlara karşı itiraz kanun yoluna başvurulamaz.
Reddi hakim talebinin kabul edilmemesine, yani reddi hakim talebinin geri çevrilmesine ilişkin kararlara karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir. İtiraz üzerine verilen ret kararının hukuki olup olmadığı hükümle birlikte istinaf veya temyiz kanun yolunda incelenir.
Hakimin çekinme talebi üzerine verilen karar niteliği gereği kesin olsa da, asıl hükümle birlikte temyiz incelemesine tabi tutulacak ve hukuka aykırı olması durumunda olağan kanun yoluyla düzeltilebilecektir. Yargıtay 9. Ceza Dairesi -K.2014/158).
Reddi İstenen Hakim Hangi İşlemleri Yapabilir?
Reddi istenen hâkim, ret hakkında bir karar verilinceye kadar yalnız gecikmesinde sakınca olan işlemleri yapabilir.
Mahkemece, yargılamanın yenilenmesi talebinin kabule değer olduğuna karar verilmesinden sonra, hükümlünün cezaevinde bulunduğu tarihler araştırılmış, muhatap banka şubesine sunulan nüfus cüzdanının verildiği nüfus müdürlüğünden nüfus cüzdanı kayıp ve değiştirme belgesi getirtilmiş, ayrıca, 5271 sayılı CMK’nın 22. maddesi uyarınca davadan çekilen hakim tarafından, hükümlünün günsüz hazır bulundurulması üzerine imza ve yazı örnekleri alınmıştır. Davadan çekilen hakim tarafından yapılan bu işlemin, gecikmesinde sakınca bulunan durum nedeniyle yapılmış işlemlerden sayılması ve aynı zamanda bir savunma delili niteliğinde olması nedeniyle, aynı Kanun’un 30/3 ve 29/3. maddeleri uyarınca, tekrarlanması gerekmemektedir. Yargıtay 10. Ceza Daiesi-K.2007/14529
Ancak, hakimin duruşma sırasında reddedilmesi durumunda, bu konuda karar verilebilmesi için duruşmaya ara verilmesi gerekmeksizin devam edilir. Reddedilen hakim, duruşma süresince her türlü usul işlemini yapabilir, gecikmesinde sakınca bulunsa bile. Ancak, delillerin tartışılması aşamasına geçilemez. Yani, CMK’nın 216. maddesi gereği tarafların esasa ilişkin iddia ve sözlerinin dinlenilmesine geçilemez. Örneğin, reddedilen hakim savcılıktan esas hakkında mütalaa alamaz veya sanıktan esas hakkında savunma dinleyemez. Ret konusunda bir karar verilmeden reddedilen hâkim tarafından veya onun katılımıyla bir sonraki duruşmaya başlanamaz.
Ret isteminin kabulüne karar verildiğinde, gecikmesinde sakınca bulunan hâl nedeniyle yapılmış işlemler dışında, duruşma tekrarlanır.
Hakimin Çekinmesi ve İnceleme Mercii
Hakim, yasaklılığını gerektiren sebeplere dayanarak çekindiğinde; merci, bir başka hakimi veya mahkemeyi davaya bakmakla görevlendirir.
Hakim, tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebepler ileri sürerek çekindiğinde, merci çekinmenin uygun olup olmadığına karar verir. Çekinmenin uygun bulunması halinde, davaya bakmakla bir başka hakim veya mahkeme görevlendirilir.
Hakim, yasaklılık nedenlerine dayanarak çekinme talebinde bulunduğunda, yetkili merci başka bir hakimi veya mahkemeyi davayı üstlenmekle görevlendirir. Bu tür durumlarda yetkili merci, hakimin dayandığı sebebin hukuka uygunluğunu denetleme imkanına sahip değildir. Kanun koyucu, hakimin çekinme kararına güvenmenin yerinde olacağını belirtmiştir.
Hakim, kendi tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerle çekinme talebinde bulunduğunda, yetkili merci çekinmenin uygun olup olmadığına karar verir. Bu merci, hakimin çekilme talebi üzerine inceleme yapmaya yetkili olan mercidir (CMK madde 27). Eğer çekinme talebi uygun bulunursa, başka bir hakim veya mahkeme davayı üstlenmekle görevlendirilir.
Zabıt Kâtibinin Reddi veya Çekinmesi
Hakimin reddine ilişkin hükümler zabıt kâtipleri hakkında da uygulanır. Zabıt kâtibinin reddi veya kendisinin reddini gerektiren sebepleri bildirerek görevden çekinmesi hâlinde gereken karar, yanında çalıştığı mahkeme başkanı veya hâkim tarafından verilir. Aynı işte zabıt kâtibinin hâkim ile birlikte reddi istemi hakkında veya çekinmelerine karar verecek merci, hâkime göre belirlenir.