Yargılamanın Yenilenmesi (CMK md. 311, md. 314)
Ceza Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi Nedir? Şartları ve Emsal Kararlar
Yargılamanın Yenilenmesi Nedir?
Yargılamanın yenilenmesi, “Kanunda sınırlı bir şekilde sayılan yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin en az birisine dayalı olarak kesinleşmiş bir hükümde adli hata bulunduğu iddiasıyla kural olarak hükmü veren mahkemeye başvurulmasıyla başlayan, hükmü oluşturan hakimin katılımı olmaksızın mahkemece başvurunun şekil ve esas açısından kabulüne karar verilmesi halinde devam ederek hükme konu sanık ve fiili hakkında yeniden kovuşturma yapılmasına olanak sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur.”
Bu makalede; Ceza Muhakemesi Hukukunda olağanüstü kanun yolları içinde bulunan yargılamanın yenilenmesi kurumu, tanımı, kapsamı, şartları, sebepleri ve bu kurumun hukuk düzeninde yürüyüşü sırasıyla incelenerek ele alınmaktadır.
Yargılamanın Yenilenmesi Başvuru Süresi
Kural olarak yargılamanın yenilenmesi talebi için herhangi bir süre koşulu aranmamıştır. Zaten bu, söz konusu kurumun amacına da aykırı düşerdi zira bir hükümde varlığı tespit edilen adli hata nedeniyle yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulmaktadır. Söz konusu adli hatanın ne zaman ortaya çıkacağı bilinemediği için olası bir süre kısıtlaması bu kurumun işlerliğini azaltacaktır. Ayrıca yargılamanın yenilenmesi talebinin kural olarak hükmün infazına etkisi olmadığı için zaman sınırlaması öngörmek pek de gerekli değildir.
Yargılamanın yenilenmesi başvurusu için zaman sınırı olmaması kural olmakla beraber bu kuralın istisnaları mevcuttur.
- İstisnaların ilki aleyhe yargılamanın yenilenmesi açısındandır. Zaman aşımına uğramış suçlar açısından sanık ya da hükümlü aleyhine yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez.
- İkinci istisna infaz edilmiş cezalarla ilgilidir. Hükmedilen ceza eğer infaz edildiyse sanık veya hükümlünün aleyhine yargılamanın yenilenmesi istenemez.
- Üçüncü istisna ise hükümlünün ölümü konusundadır. Ölen hükümlü aleyhine yargılamanın yenilenmesi yoluna gitmek mümkün değildir.
- Dördüncü ve son istisna ise CMK madde 311 f. 1 b. (f)’de yer alan AİHM kararı nedeniyle yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkindir. Söz konusu hükmün ikinci cümlesine göre bu sebeple yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesinin süre sınırı AİHM’nin kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıldır ve bu süre hak düşürücü süredir. AİHM kararlarının kesinleşme tarihinin tespiti mümkün olduğu için bu sınırlama kurumun amacına da aykırılık teşkil etmez aksine gereklidir. Görüldüğü üzere son istisna dışındaki bütün istisnalar sanık veya hükümlünün aleyhine yargılamanın yenilenmesine ilişkin istisnalardır. CMK madde 311’deki istisna ve ceza zamanaşımı süresi dışında hükümlünün lehine yargılamanın yenilenmesine ilişkin her hangi bir süre sınırı bulunmamaktadır.
Yargılamanın Yenilenmesi Başvurusu Nasıl Yapılır?
Yargılamanın yenilenmesi başvurusu şu şekilde yapılacaktır: Eğer başvuruda bulunan tutuklu ise bu kişi zabıt katibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne kendi beyanıyla yahut bu beyanı içeren bir dilekçe ile başvuru yapar. Zabıt katibine yapılan başvurudan sonra bu başvuru ilgili deftere kaydedilir ve bu başvuruya ilişkin bir tutanak başvuruda bulunana verilir, başvuru kurum müdürüne yapılmışsa yine aynı prosedür uygulanır ve tutanak ile dilekçe ilgili mahkemeye gönderilir.
Bu hükmün yargılamanın yenilenmesi başvurusu açısından kıyas yoluyla uygulanabileceği iki durum bulunmaktadır. Bunlardan ilki, cezaevinde tutuklu bulunan hükümlünün başvuruda bulunması, ikincisi ise hükümlü dışında kalan ancak başvuru yapma yetkisi olan kimselerin işledikleri iddia olunan her hangi bir suç nedeniyle tutuklu olmaları veya hükümlü sıfatıyla cezaevinde bulunmaları durumudur.
Kanun yollarına ilişkin hükümlerde tutuklular dışındaki kişilerin başvuru şeklini düzenleyen her hangi bir özel hüküm bulunmamaktadır. Ancak itiraz, istinaf ve temyiz açısından CMK ‘nın 268., 273. ve 291. maddelerinde ortak bir usul düzenlenmiştir. Söz konusu hükümlere göre başvuru iki şekilde yapılır. İlki hükmü veren mahkemeye başvuru talebinin yer aldığı bir dilekçe sunulmasıdır. İkinci şekil ise zabıt katibine beyanda bulunarak yapılan taleptir. Bu düzenlemelerin kıyas yoluyla yargılamanın yenilenmesi başvurusu için de uygulanması söz konusu olabilir.
Yargılamanın Yenilenmesinin Diğer Kanun Yolları ile Karşılaştırması
Kriter | Olağan Kanun Yolları (İtiraz, İstinaf, Temyiz) | Olağanüstü İtiraz | Kanun Yararına Bozma |
---|---|---|---|
Konu Edilen Hükümler | Kesinleşmemiş hükümler | Yargıtay Ceza Dairelerinin bozma kararı dışındaki kesinleşmiş hükümler | Temyiz ve istinaf geçmeden kesinleşmiş hükümler |
Başvuru Yetkisi | Taraflar | Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı | Adalet Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı |
Süre Sınırlaması | Var | Sanık aleyhine 30 gün; sanık lehine süre sınırsız | Af durumunda engel yok; süre sınırı yok |
Başvuru Gerekçesi | Hükmün hukuka aykırılığı | Hukuki hata | Sadece hukuki hata; maddi hata mümkün değil |
Başvuru Yapılan Yer | İlgili mahkeme veya Yargıtay | Yargıtay Ceza Genel Kurulu | Yargıtay Ceza Dairesi |
Hüküm Kesinleşme Şekli | Kesinleşmemiş hükümler | Belirli koşullarda kesinleşmiş hükümler | Kesinleşme şekli önemli değil |
Hukuki ve Maddi Hata | Yalnızca hukuki hata | Hukuki hata | Hukuki hata; maddi hata mümkün değil |
Yargılamanın Yenilenmesi Sebepleri
CMK’da yargılamanın yenilenmesi sebepleri hükümlünün lehine yenileme sebepleri (m. 311) ve sanık ya da hükümlünün aleyhine yenileme sebepleri (m. 314) olarak iki grupta düzenlenmiştir. Fransa, Belçika, İspanya, ABD ve Japonya gibi bazı ülkelerin hukuk sistemlerinde aleyhe yargılamanın yenilenmesi kabul edilmemiştir. Bunun sebebi olarak gösterilen gerçekçeler ise şöyledir:
- Yargılamanın lehe yenilenmesinde var olan kamu çıkarı, aleyhe yenilenmesinde aynı ölçüde yoktur.
- Beraat hükmü sanığa özgürlüğünü sağladığı için mutlak bir güvence sağlamalıdır.
- Aleyhe yargılamanın yenilenmesi beraat eden kişi için daima bir tehdit unsuru olarak durur ve toplumda bir kez suçlanan kişinin aleyhine gelecekte de tekrar yargılamanın yürütüleceği kanaatini yaratır.
- Mahkeme, sanığın lehine olarak bir hata yapmışsa, ortaya çıkan kesin hükme hiç bir zaman ve hiçbir şekilde karşı çıkılmamalıdır.
Bizim hukukumuz aleyhe yenilemeyi kabul etmiş ancak aleyhe yenileme nedenlerini lehe yenileme nedenlerine nazaran daha dar tutarak düzenlemiştir. Bunun sebebi ise şu şekilde açıklanabilir52: Bu yola başvurarak, aslında mahkum olmakla beraber, kişinin daha ağır bir şekilde cezalandırılması için veya haksız yere beraat eden kişinin mahkum edilmesi için yargılamanın yenilenmesine oranla, haksız yere mahkum olmuş bir kişinin bu mağduriyetinin giderilmesi, toplumu ve adalet hizmetini daha yakından ilgilendirir ve bu şekilde toplum içindeki kişilerin adalete ve yargılamaya olan güvenleri de artırılır. Şimdi CMK’da ayrı ayrı düzenlenen bu yargılamanın yenilenmesi nedenlerini biz de sırayla inceleyelim.
Hükümlünün Lehine Yenileme Sebepleri
Yargılamanın hükümlünün lehine yenilenmesi sebepleri 5271 s. CMK’da m. 311/1’de altı bent halinde düzenlenmiştir.
Sahte Belge Kullanılmış Olması:
Bu yargılamanın yenilenmesi nedeni CMK’da şöyle düzenlenmiştir:
CMK m. 311/1-a “Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa” bu bir yargılamanın yenilenmesi sebebidir.
Duruşmada delil olarak ortaya konuşan ve hükme etki etmiş olan bir belgenin sahteliğinin anlaşılması yargılamanın yenilenmesi nedenidir. Aslında belgenin hem duruşmada kullanılmasını hem de hükme etki etmesini birlikte aramak yersizdir, çünkü duruşmada kullanılmayan bir belgenin zaten hükme etki etme imkanı bulunmamaktadır. Fakat buradaki belgenin duruşmada ortaya konulması ve hükme etki etmesi şartları “e” başlığında inceleyeceğimiz “yeni delil” veya “yeni olay” kavramlarında etkili olabilir. Bu madde kapsamında belge kavramı 5237s. TCK’nın 197 vd. maddelerinde düzenlenen sahtecilik suçlarına ilişkin olan belge kavramından daha geniş anlaşılmalıdır. Sahtecilik suçunun oluşmasına sebebiyet vermesi açısından belge sayılmayan fakat yargılamada hükme esas alınan belgeler de yenilemem sebebi teşkil edebilir. Mühim olan, söz konusu belgenin duruşma evresinde tartışılmış ve hükme etki etmiş olmasıdır. Bunların yanı sıra, içeriği yanlış olan belgenin sahte belge olarak sayılmayacağı ve böyle bir durumda yeni olay ya da delilin bulunması sebebiyle yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebileceği görüşü doktrinde ve uygulamada benimsenmiştir. Ayrıca hükmü etkileyen bir belgenin sahteliğinin anlaşılması yeterli olup, söz konusu sahtecilik sebebiyle kişiye bazı nedenlerle (ceza ehliyeti, af, zamanaşımı) mahkumiyet hükmü verilmemiş olması bu belgenin sahteliği sebebiyle yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesine engel teşkil etmez.
Yalancı Tanıklık Yapılmış Olması:
Bu yenileme sebebi için kanundaki düzenleme şu şekildedir:
CMK m. 331/(1)-b “Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin, hükme etkili olacak biçimde hükümlü aleyhine kasten veya taksirle gerçeğe aykırı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa” bu yargılamanın lehte yenilenmesi sebebidir.
Bu yenileme sebebinde tanık ya da bilirkişilerin yeninle dinlenmiş olmalarından söz edilmektedir. Uygulamada yeminsiz dinlenilmesi gereken yahut dinlenilebilecek bilirkişi zaten yoktur. Ancak tanığın yeminle dinlenilmesi kural olmakla beraber CMK’nın 50 ve 51. maddelerinde bu kuralın istisnaları belirtilmiştir. Öğretide yeminsiz tanık beyanlarının da hükmü etkileyerek adli hataların doğumuna neden olabileceği söylenmiştir. Tüm bunların yanında yasa koyucunun yeminsiz yalan beyanda bulunmayı 5237s. TCK’da suç oluşturacak ağırlıkta değerlendirdiği göz önüne alınırsa, yenileme nedenleri arasında bulunan bu hükümde yemini şart olarak görmesi açık bir çelişkidir.
Söz konusu hükümde her ne kadar tanık ya da bilirkişiden bahsedilmişse de bilindiği gibi istisnaları dışında ceza muhakemesi hukukunda kıyas yapılabilir. Bu nedenle de söz konusu hüküm kıyas yoluyla tercümanlar için de geçerli olacaktır.
Yine söz konusu yenileme nedeni için tartışmalı olan bir konu da “manevi unsur”dur. CMUK döneminde olduğu gibi CMK döneminde de bu yenileme nedeni “kast ya da ihmal ile gerçek dışı beyanda bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa” deyimiyle ele alınmıştır. Tartışmaların odağında da “ihmal”den neyin anlaşılması gerektiği konusu bulunmaktadır. Bir görüşe göre; ihmal deyimi bilinçli bir şekilde kullanılmamış sadece tercüme hatasından kaynaklanmıştır. Aslında mehaz kanundaki gibi taksir deyimi kullanılmalıydı. Diğer görüşe göre ise; bu yenileme nedeni suç teşkil eden tanık ya da bilirkişi beyanlarındaki gerçeğe aykırılıklar ile sınırlı olduğundan ve genel kusurluluk biçimi de “kast” olduğu için kanunda ihmal ve kast kelimesinin kullanılması gereksizdir. Biz de ikinci görüşün bu yenileme nedeninin kapsamını daralttığı düşüncesiyle ilk görüşü daha uygun bulmaktayız.
Hakimin Görevini İfasında Kusuru Bulunması:
Bu yargılamanın yenilenmesi nedeni kanunda şu şekilde yer almaktadır:
CMK m. 311/1-c “Hükme katılmış olan hakimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kavuşturmasını veya bir ceza ile mahkumiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmişlerse” biçiminde düzenlenen bu yenileme görüldüğü üzere söz konusu nedenin oluşabilmesinin ilk koşulu; görevini yerine getirirken suç işleyen kişinin hakim sıfatını haiz olmasıdır. Ceza muhakemesi hukukunda istisna hükümlerin kıyas yoluyla genişletilmesi söz konusu değildir. Bu yüzden söz konusu düzenleme kıyasen zabıt katibi, Cumhuriyet savcısı ve müdafi açısından uygulanamaz.
Söz konusu yenileme nedeni için gerçekleşmesi gereken bir başka koşul da görevini yerine getirirken suç işleyen hakimin hükme katılmış olmasıdır. Hükme katılan hakim, hükmün oluşturulması sırasında oy kullanan, görüş bildiren hakim demektir. Bu sebeple olağan kanun yolları çerçevesinde hükmün ıslah edilmesine katılan hakim de hükme katılan hakim olarak kabul edilmelidir. Soruşturma evresinde görev yapan sulh hakimi, istinabe yoluyla yardımına başvurulan hakim veya kovuşturma aşamasında görev alıp da çeşitli sebeplerle hükme katılmayan hakim açısından bu yenileme sebebine başvurulabilmesi konusu tartışmalıdır. Bir görüş hükme katılmayan ancak yargılama süreci içerisinde çeşitli görevler üstlenen hakimlerin suç işlediğinin anlaşılması durumunda bu nedene dayanmak imkansızdır. Zira kanun açıkça bu yola başvurulması için suç işleyen hakimin hükme katılan hakim olmasını aramıştır. Diğer görüş ise hükme dayanak teşkil eden bir usul işlemini yapmış olan hakin görevini kötüye kullanarak suç işlemesi halinin, kıyas yoluyla yenileme nedeni sayılabileceğini savunur. İkinci görüş ceza muhakemesi hukukunda kıyas serbestisinin istisnaları kapsamında olduğundan biz ilk görüşe katılmaktayız.
İncelenen yenileme nedeninin oluşması için, hakim tarafından işlenen suçun bazı özellikleri bulundurması gerekir. Bunlardan birincisi, suçun hükmün verildiği davaya ilişkin yapılan yargılama sürerken işlenmiş olmasıdır. Suçun yargılamanın hangi evresinde işlendiğinin önemi yoktur. Bir diğer özellik, suçun niteliğine ilişkin olarak, hakim tarafından işlenen suçun “görev suçu” olması gerekliliğidir.
Söz konusu yenileme nedeninde hakimin işlediği suç ile ulaşmak istediği amacın önemi yoktur. Bu sebeple lehe yargılamanın yenilenmesi başvurusunu inceleyen mahkemenin, hakimin suçu sanık ya da hükümlü lehine veya aleyhine sonuç elde etmek amacıyla mı işlediğini araştırması gerekmez. Fakat aleyhe yenileme nedeni suçun sanık ya da hükümlü lehine işlenmesi şarttır. Buna aleyhe yenileme sebepleri başlığı altında tekrar değineceğiz. Ayrıca bu yenileme nedeni için söyleyebileceğimiz son bir husus da hakim tarafından işlenen suçun hükmü etkilemesinin bir şart olarak aranmamış olmasıdır.
Dayanak Hükmün Ortadan Kalkması:
Bu yenileme sebebi CMK’da şu şekilde yer almaktadır:
CMK m. 311/1-d “Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise” bu yargılamanın yenilenmesi sebebinin sübut bulmasını sağlar. Söz konusu yenileme nedeni için ilk şart bir hukuk mahkemesi hükmünün bulunmasıdır. Fakat yabancı devletlerin hukuk mahkemelerinden çıkan kararlar bu yenileme nedenini oluşturmazlar. Çünkü yabancı mahkemelerin verdiği hükümler ceza muhakemesi hukukunda bir hüküm olarak değil, bir olay olarak değerlendirilmiş ve bu kapsamda ele alınmıştır. Bu yüzden yabancı devletlerin hukuk mahkemelerince verilen hükümler olay kapsamında değerlendirilebileceği için aynı maddenin “e” bendindeki yenileme sebebine başvurulabilir.
Bu yenileme nedeninin oluşması için gerçekleşmesi gereken diğer bir şart, ceza mahkemesi hükmünün dayanağının bir hukuk mahkemesi hükmü olmasıdır. Bunun gerçekleşmesi için de iki hüküm arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu illiyet bağının varlığı ise üç olasılıkta mümkün olur. İlk olasılık ceza davasında hukuk mahkemesinin kesinleşmiş bir hükmünün delil olarak kullanılmasıdır. İkinci olasılık, CMK m. 218’e göre bekletici sorun kararı verilerek, alınan kararın ceza hükmüne dayanak yapılmasıdır. Üçüncü olasılık ise hukuk mahkemesinin hükmünü ortadan kaldıran yeni hükmün ceza hukuku açısından sonuç doğuran bir hukuki durumu değiştirmesidir.
İncelediğimiz yenileme nedeninin bir başka şartı, hukuk mahkemesince verilen hükmün başka bir hüküm ile ortadan kaldırılmasıdır. Bu da dört durumda söz konusu olabilir. Birincisi, ceza mahkemesi hükmünün dayandığı hukuk mahkemesi hükmünün olağan kanun yollarından birine başvurulması sonucu bozulması ve bu yapılan yargılama sonucunda yeni bir hükmün oluşmasıdır. İkinci durum, ceza mahkemesi kararının dayandığı hukuk mahkemesi kararı aleyhine yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi sonucunda, mahkemenin yeni bir hüküm kurmasıdır. Üçüncü durum, çekişmesiz yargı kararının kesin hüküm teşkil etmemesi sebebiyle mahkeme tarafından değiştirilmesidir. Dördüncü ve son durum ise değişiklik davası neticesinde ceza mahkemesinin hükmünü dayandırdığı hukuk mahkemesi hükmünün değiştirilmesine karar verilmesidir.
Bu yenileme nedeninin oluşması için son şart ise ceza mahkemesi hükmünün dayanağı olan hukuk mahkemesi hükmünü kaldıran kararın kesinleşmesidir. Bu koşulun aranması hükmün olağan kanun yollarına başvurularak yeni hükmün de maddi hata içerdiği iddiasının ortaya atılma ihtimalinin önüne geçmek açısından yerinde olmuştur.
Yeni Delil veya Yeni Olay Ortaya Çıkması:
Yeni delil veya yeni olay ortaya çıkmasına ilişkin yenileme nedeni CMK’nın 311. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
CMK m. 311/1-e “Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatını veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkum edilmesini gerektirecek nitelikte olursa” bu bir yargılamanın yenilenmesi sebebidir.
Bu neden açısından gerekli ilk şart en az bir olay yahut delilin bulunmasıdır. Kanunda bu husus “yeni deliller veya yeni olaylar” şeklinde ele alınsa da bu şartın oluştuğunun kabulü için tek bir olay yahut delilin varlığı yeterlidir.
Delil, ceza muhakemesinin konusu olan olayda maddi gerçeğe ulaşmak amacıyla kullanılan ispat aracıdır. Ceza muhakemesi hukukunda “delil serbestisi” ilkesi gereği akılcı ve gerçekçi olmak ve hukuka aykırı bulunmamak şartıyla her beyan, her belge ve her belirti delil olarak kabul edilir. Olay ise muhakeme hukukuna özgü bir kavram değildir. Buna örnek olarak ise içtihat değişikleri gösterilebilir.
İncelemekte olduğumuz bu yenileme sebebi için gereken ikinci koşul olay veya delilin yeni olmasıdır. Söz konusu yenilik, olayın kesin hükümden sonra meydana gelmiş olmasına bağlı olmaksızın daha önce söylenmemiş, görülmemiş ve gösterilmemiş olmasıdır. Bir delilin yeniliği ispatladığı olayın yargılama sırasında ortaya atılmamış olmasına bağlı değildir. Aynı şekilde bir olayın yargılama sırasında kullanılmış bir delile ilişkin olması da yeniliğe etki etmez. Ancak yargılama sırasında ortaya atılmış fakat mahkemece reddedilmiş veya tartışılmış olup inandırıcı bulunmamış olan delil ve olaylar, başka yeni delil veya olayla desteklenmiyorsa yeni sayılmaz.
Bir başka şart ise olay veya delilin önemli olmasıdır. Bu önemlilikten ise CMK m. 311’deki söz konusu yenileme nedenine ilişkin düzenlemeye göre iki durumda söz edilebilir. Birincisi, yeni delil veya olayın hükümlü hakkında beraat kararı verilmesini sağlayacak nitelikte olmasıdır. Devletin cezalandırma yetkisinin ortadan kalktığını ispatlayan sebeplere ilişkin delil ve olaylar da beraat kararı verilmesini gerektirecek nitelikte sayılır.
Yeni olay veya delilin önemli olarak nitelendirilmesine ilişkin ikinci durum, hükümlü hakkında daha hafif bir cezayı içeren başka bir kanun hükmünün uygulanmasını gerektirecek nitelikte olmasıdır. Aynı madde içinde yer alan iki bent yahut fıkra farklı hüküm olarak değerlendirilebilir, zira mühim olan hükümlerin yerleri değil, içerikleridir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı:
Türk ceza hukukunda muhakemenin yenilenmesi nedenlerinin en yenisi bu nedendir. Söz konusu neden 5271. s CMK’da şu şekilde düzenlenmiştir:
CMK m. 311/1-f “Ceza hükmünün İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu halde yargılamanın yenilenmesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir”
CMK m. 311/2 “Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kesinleşmiş kararları ile 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır”
Bu yenileme nedeninin oluşabilmesi için varlığı gereken ilk şart, AİHM tarafından verilmiş ve kesinleşmiş esasa ilişkin bir kararın bulunmasıdır. Bu yüzden AİHM’e yapılan başvuru çeşitli nedenlerle esasa girilmeden ya da dostane çözüm yahut başvurunun kayıttan düşürülmesi şeklinde sonuçlandırılırsa bu neden oluşmaz.
Ayrıca bu yenileme nedenine dayanabilmek için AİHM’nin kararının kesinleşmesi şarttır. AİHM kararlarının kesinleşmesi usulü AİHS’nin 44. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu yenileme nedeni bakımından gerekli ikinci şart, AİHM’nin kararında ceza hükmünün AİHS’nin ya da AİHS’nin eki niteliğindeki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin tespit edilmiş olmasıdır. Bu şartın oluşumu için AİHM’nin kararında iki hususu saptaması gerekir. Birincisi, AİHS’nin ya da AİHS’nin eki niteliğindeki protokollerinin yer verdiği hak ya da güvencelerden en az birinin ihlalidir. İkincisi ise, ihlalin, neticesinde kesin hükmün oluşturulduğu ceza yargılaması esnasında meydana gelmiş olmasıdır.
Söz konusu yenileme nedeni açısından bir diğer şart, ceza hükmünün AİHM’nin kararında tespit edilen aykırılığa dayandığının saptanmış olmasıdır. Bu şart 1412 s. CMUK’ta yer almadığı gibi CMK Tasarısı’nda da yoktur. Şart, Adalet Komisyonu’nun çalışmaları sırasında, bende açıklık getirmek amacıyla eklenmiştir.
İncelediğimiz bu yenileme nedeni açısından başka bir şart ise AİHS’ne ve ek protokollere yönelik ihlalin yargılamanın yenilenmesi kanun yolu ile ortadan kaldırılabilecek nitelikte olması gerekliliğidir. Bu şart kanunda açıkça belirtilmese de yargılamanın yenilenmesi kurumun amacı, tamiri mümkün olmayan ihlalleri saptayan AİHM kararlarının yenileme nedeni oluşturmayacağını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu yenileme nedeninin son şartı ise süre şartıdır. Daha önceki başlıklarda belirttiğimiz gibi diğer yargılamanın yenilenmesi sebepleri bakımından her hangi bir süre öngörülmemiştir. Ancak bu yenileme sebebi için iki tür süre şartından söz edilmiştir. İlk şart, CMK m. 311/1-f’nin son cümlesinde yer almaktadır. Bu hükme göre AİHM kararları kesinleşme tarihinden itibaren bir yıl için yargılamanın yenilenmesi neden teşkil etmektedir. İkinci şart ise CMK m. 311/2’de yer almaktadır. Bu hükme göre de hukukumuzda yalnızca 04.02.2003 tarihinde kesinleşmiş olan AİHM kararları ile 04.02.2003 tarihinden sonra AİHM’ye yapılan başvurular sonucunda verilen kararlar yargılamanın yenilenmesi nedeni teşkil eder. Bu hüküm T.C. Anayasası’nın 10. Maddesinde yer alan “eşitlik” ilkesine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle doktrinde eleştirilmektedir.
Sanığın veya Hükümlünün Aleyhine Yenileme Sebepleri
Sahte Belge Kullanılmış Olması:
Bu yenileme nedeni sanık veya hükümlünün aleyhine yenileme sebeplerini düzenleyen CMK m. 314’te şu şekilde yer almıştır:
CMK m. 314/1-a “Duruşmada sanığın veya hükümlünün lehine ileri sürülen ve hükme etkili olan bir belgenin sahteliği anlaşılırsa” bu bir aleyhte yenileme sebebidir. Söz konusu yenileme nedeni 5271 s. CMK ‘da lehe ve aleyhe yenilme sebepleri için ortak olarak düzenlenmiş iki nedenden biridir. Bu sebep için “sanığın lehine yenileme sebepleri” başlığı altında incelediğimiz (a) başlığında söz konusu belgenin niteliği, sahteliği, bunun anlaşılması gibi konuları geniş bir şekilde incelemiştik. Bu yüzden burada da yeniden aynı şeyleri tekrarlamayıp daha önce incelemiş olduğumuz başlığa atıf yapmakla yetiniyoruz. Bu sebep için lehe sebepler içinde incelenen aynı yenileme nedeni ile arasında fark olarak söyleyebileceğimiz tek husus, söz konusu yenileme nedeninin aleyhe olarak vücut bulması için bahsi geçen belgenin yargılama sırasında sanığın “lehine” sonuç doğuracak biçimde kullanılması gerekliliğidir.
Hakimin Görevini İfasında Kusuru Bulunması:
Bu yenileme sebebi de yine CMK m. 314’te de yer almaktadır. Şöyle ki:
CMK m. 314/1-b “Hükme katılmış olan hakimlerden biri, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkumiyetini gerektirecek nitelikte olarak görevlerini yapmada sanık veya hükümlü lehine kusur etmiş ise” bu da bir yenileme sebebidir. Bu yenileme sebebi de lehe ve aleyhe yenileme sebeplerinin ikinci ortak halidir. Söz konusu nedeni yine “sanığın lehine yenileme sebepleri” başlığı altında incelemiştik. O başlıklarda tartıştığımız hakim kavramı, kusurun ne şekilde olacağı gibi konuları tekrar incelemeyip söz konusu başlığa atıf yapıyoruz. Bu neden için de bu başlık altında belirtmemiz gereken tek konu; hakimin görevini ifasında ortaya çıkan kusurlarının sanık ya da hükümlünün “lehine” sonuç doğuracak şekilde meydana gelmesidir. Yani hakimin görevini ifasında ortaya çıkan kusurlar nedeniyle ya sanık hak etmediği bir şekilde beraat etmiş olmalı yahut hükümlü hak ettiğinden daha az bir ceza almış olmalıdır.
Sanığın İkrarı:
Yalnızca aleyhe yenileme nedeni olarak düzenlenen bu sebep CMK’da şu şekilde ele alınmıştır:
CMK m. 314/1-c “Sanık beraat ettikten sonra suçla ilgili olarak hakim önünde güvenilebilir nitelikte ikrarda bulunmuşsa” bu sanık ya da hükümlü aleyhine yargılamanın yenilenmesi nedenidir.
Söz konusu nedenin oluşabilmesi için ilk şart, sanığın ikrarıyla adli hata içerdiğine yönelik şüphe oluşan kararın beraat kararı olması gerekir. Bu nedenle hükümlü hakkında mahkumiyet kararı verildikten sonra, aslında daha fazla cezalandırılması gereken bir suçun olduğunun hükümlü tarafından ikrarı gerekçesiyle yargılamanın aleyhe yenilenmesi yoluna başvurulamaz. İstisnai hükümler ceza muhakemesi hukukunda kıyas serbestisinin bir istisnasıdır. Bu kural gereği, aynı sonuç ceza verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi durumunda da geçerlidir. Fakat bu durum yargılamanın yenilenmesi kurumunun getiriliş amacıyla bağdaşmamaktadır. Zira özellikle kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlere dayanılarak verilen, “ceza verilmesine yer olmadığı” kararının ardından, sanığın bu nedenin aslında olayda vukuu bulmadığını ikrar etmesi durumunda da yargılamanın yenilenmesine ihtiyaç duyulacağı ortadadır. Bu nedenle bahsedilen durum açısından da bir yasal düzenleme yapılması ceza muhakemesi hukukunun özü gereğidir.
Bu yenileme nedeni açısından bir diğer şart, söz konusu ikrarı sanığın yapmış olmasıdır. Sanık dışında kimselerin yaptığı ikrarlar bu yenileme nedeninin oluşmasına imkan vermez. Sanık dışındaki kişilerin suçlarını ikrarı halinde yeni olay yahut delile dayanılarak hükümlü lehine yenileme yoluna gidilebilir. Ayrıca ikrar sadece ikrar eden sanığın aleyhine yargılamanın yenilenmesi yolunu açar, yani sanığın ikrarı nedeniyle diğer şeriklerin aleyhine yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamaz.
Sanığın ikrarına dayanan bu yenileme nedeni için söz konusu ikrarın hakim önünde gerçekleştirilmesi şartı CMK’ya konulmuştur. CMUK’ta yer almayan bu şart öğretide Özgen’nin önerisiyle gündeme gelmiş ve daha sonra da kanun koyucu tarafından metne alınmıştır. Ancak söz konusu şart, kurumun neredeyse uygulanmaz hale gelmesine neden olacağı için isabetsiz olmuştur.
Bu yenileme nedeni için diğer bir şart olarak da kanunda açıkça ikrarın “beraat ettikten sonra” gerçekleşmiş olmasından söz edilerek, bu ikrarın beraat hükmünün kesinleşmesinden sonra yapılmış olması aranmaktadır. Ayrıca bu ikrarın güvenilebilir olması da bir başka şart olarak aranmaktadır. Bunun nedeni ise gerçeğe uygun olmayan beyanlarla mahkemelerin iş yükü artırılarak meşgul edilmesinin önüne geçmeye çalışmaktır. İkrarın güvenilebilirliğinin kararını yargılamanın yenilenmesi başvurusunu inceleyen mahkeme verir.
Yargılamanın Yenilenmesine Başvuru Şartları Nelerdir?
Yargılamanın yenilenmesi talebi için belirli şekil ve süre şartlarına uyulması gerekmektedir. İlk olarak, başvuru bir dilekçe ile yapılmalı ve başvuru dilekçesinde yargılamanın yenilenmesini gerektiren nedenlerin somut bir şekilde açıklanması gereklidir. Eğer AİHM kararıyla bir hak ihlali tespit edilmişse, bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde yargılamanın yenilenmesi başvurusu yapılmalıdır. Diğer yargılama yenileme nedenlerinde ise, başvuru için belirli bir süre sınırı yoktur. Ancak, başvurunun ceza zamanaşımı süresi içinde yapılması gereklidir. Tüm bu şartlar sağlanmışsa, başvuru hükmü veren mahkemeye yapılır ve mahkemece öncelikle başvurunun şekil açısından incelenip kabule değer olup olmadığına karar verilir. Kabule değer görülen talepler, mahkemece yargılamanın yenilenmesi sürecine alınır.
Yargılamanın Yenilenmesinde Yetkili ve Görevli Mahkeme
Yargılamanın yenilenmesi talebi CMK m. 318 uyarınca hükmü veren mahkemeye sunulur. Yargıtay tarafından doğrudan hüküm kurulan hallerde de CMK m. 313’e göre aynı kural geçerlidir. Bu başvurunun yetki yahut görev açısından yanlış mahkemeye yapılması başvuruyu geçersiz hale getirmez, CMK m. 264 gereği bu talebin kabul edilebilir bir başvuru olması halinde yanlış gönderilen merci derhal talebi yetkili ve görevli mercie iletir. Talebi kabul etmeye yetkili olan merci aynı zamanda karar merciidir.
Önceki hükmün oluşmasına katılan hakimin yargılamanın yenilenmesi davasında görev alması adli hataların giderilmesini zorlaştırır. Çünkü adli hata bulunduğundan bahisle hakkında yenileme başvurusu yapılan hükmü veren hakimin bu incelemede objektif olamayacağı ve kendi verdiği hükmü savunacağı çok açıktır. Bu gerçeği kabul eden kanun koyucu Centel’in CMUK döneminde öne sürdüğü öneriyi benimsemiş ve 5271 s. CMK ‘da “görev yasakları”nı düzenlediği 23. maddenin son fıkrasında yargılamanın yenilenmesi halinde hükme katılan hakimin aynı işte tekrar görev alamayacağını düzenlemiştir. Bu yasak sadece hükme katılan hakimleri değil önceki ceza yargılamasında görev yapan bütün hakimleri de kapsar.
Yargılamanın Yenilenmesinin Kabul Edilmeyeceği Haller (CMK md. 315)
CMK’nın 315. maddesinin ilk fıkrasında, kanunun aynı maddesinde yer alan sınır içerisinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi amacıyla yargılamanın yenilenmesinin kabul edilemeyeceği düzenlenmiştir. Ancak öğretide “kanunun aynı maddesi” ifadesinin doğru olmadığı, ifadenin “kanunun aynı hükmü” şeklinde anlaşılması gerektiği savunulmaktadır. Çünkü bu yorum aynı madde içinde geçen iki bent ya da fıkranın farklı hüküm olarak değerlendirilebilmesine imkan tanımaktaydı.
Ayrıca kanunun bir başka hükmünün uygulanması gerektiği iddiasıyla aynı hükümde yer alan sınır içinde cezada değişiklik yapılması gerekiyorsa bu durumda yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilmelidir. CMK m. 315’te her ne kadar “kanunun aynı maddesinde yer almış sınır içinde olmak üzere cezanın değiştirilmesi amacıyla” denilse de bunu “sadece aynı hükümde yer almış sınır içinde cezanın değiştirilmesi amacıyla” şeklinde anlamak lazımdır. Zira aksi bir yorum benimsenirse olayda kesin hükümde hiç uygulanmayan bir hafifletici ya da ağırlatıcı nedenin bulunduğunun veya uygulanmasına rağmen böyle bir nedenin bulunmadığının ortaya çıkması halinde yargılamanın yenilenmesi yolunun kapalı olduğunu söylemek gerekir ki bu da yargılamanın yenilenmesi kurumunun amacıyla bağdaşmaz. Öğretide de zaten bu hallerde yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulabileceği savunulmaktadır.
Yargılamanın Yenilenmesi Emsal Yargıtay Kararları
Başlık | Künye | İçerik |
---|---|---|
AİHM Kararı ile Yargılamanın Yenilenmesi Şartları | Yargıtay 16. Ceza Dairesi – Karar: 2016/373 | 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 311. maddesinin 1. fıkrasının “f” bendi uyarınca, yargılamanın yenilenmesi için ceza hükmünün AİHM kararına konu olması, bu kararın kesinleşmiş olması ve başvurunun bir yıl içinde yapılması gerekmektedir. Somut olayda, AİHM’nin 24.12.2003 tarihli kararında, hükmün İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin ihlali ile verildiği tespit edilmiştir. Koşulların gerçekleştiği kabul edilmiştir. |
Yeniden Yargılama için Yeni Delil ve Olay Şartı | Yargıtay 2. Ceza Dairesi – Karar: 2015/22775 | Yargılamanın yenilenmesi için delil veya olayın yeni olması gerekir. Hükmü veren mahkemece değerlendirilmeyen deliller de “yeni” sayılır. Somut olayda, sanığın yeni ileri sürdüğü tanık beyanlarının ve delillerin dikkate alınmaması, kanun yararına bozmayı gerektirmiştir. |
Müştekinin İfadesini Değiştirmesi ve Yeniden Yargılanma | Yargıtay 13. Ceza Dairesi – Karar: 2015/18472 | Sanığın mahkumiyetine temel teşkil eden müşteki beyanı, sonradan müşteki tarafından değiştirildi. Bu yeni beyanlar yargılamanın yenilenmesini gerektirecek nitelikte olduğundan, talebin reddi kararı kanun yararına bozulmuştur. |
Sanığa Ait Eski Doktor Raporu Yargılamanın Yenilenmesi Nedenidir | Yargıtay 10. Ceza Dairesi – Karar: 2017/1827 | Sanığın suç tarihinde akıl sağlığının yerinde olmadığına dair yeni bir rapor sunulmuş, ancak talep cezaların infaz edildiği gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu durum yasaya aykırı bulunarak bozma talebi kabul edilmiştir. |
Eksik İnceleme ve Araştırma Yapılması Sebebiyle Yargılamanın Yenilenmesi | Yargıtay 15. Ceza Dairesi – Karar: 2015/28971 | Sanığın suçu işlemediğine dair yeni deliller ve beyanlar dikkate alınmadan mahkumiyet hükmü verilmiştir. Eksik inceleme nedeniyle talebin reddi bozma sebebi sayılmıştır. |
Yargılamanın Yenilenmesinin Diğer Kanun Yolları ile Karşılaştırması
Yargılamanın Yenilenmesi Sıkça Sorulan Sorular
Yargılama yenilenmesi hangi durumlarda olur?
Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşmiş mahkeme kararlarına karşı başvurulan olağanüstü bir kanun yoludur ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 311. maddesinde düzenlenmiştir. Bu süreç, yargılama sırasında bilinmeyen veya sunulamayan yeni delil ya da olayların ortaya çıkması durumunda, bu delil ya da olayların kararın değişmesini sağlayacak nitelikte olması halinde mümkündür. Ayrıca, yargılamada yer alan tanık, bilirkişi veya çevirmenin yalan beyanda bulunduğu ve bu durumun hükme etki ettiği tespit edilirse de yargılamanın yenilenmesi talep edilebilir. Mahkeme üyeleri, savcılar ya da diğer görevlilerin görevi kötüye kullanması ve bu eylemlerin hükme etki etmesi de bir diğer yenileme nedenidir. Bunun yanı sıra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kesinleşmiş kararında, verilen mahkeme hükmünün İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ne (İHAS) aykırı olduğunun belirlenmesi durumunda da yargılamanın yenilenmesi gündeme gelir. Son olarak, hükümlü lehine daha hafif bir cezayı öngören kanun değişikliği olması halinde, yargılamanın yenilenmesi talep edilebilir.
Yargılaman yenilenmesini kimler talep edebilir CMK?
Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunma hakkı, doğrudan hükümlü ya da onun yasal temsilcisine aittir. Ayrıca, hükümlünün eşi, altsoyu, üstsoyu veya kardeşleri de bu talepte bulunabilir. Eğer hükümlünün bu kişilere erişimi veya haberi yoksa, bu durumda Cumhuriyet savcısı da yargılamanın yenilenmesi talebini ileri sürebilir. Bunun yanı sıra, belirli durumlarda Adalet Bakanlığı’nın istemi üzerine veya re’sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurabilir.