Vekalet sözleşmesi, Roma Hukukundan günümüze kadar gelen, günümüz hukuk sistemlerinde benimsenip, yaygın uygulama alanı bulan bir sözleşmedir. Bu durum vekalet sözleşmesinin son derece önemli olduğunun ve özelliklerinin detaylı irdelenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Türk hukukunda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 9. bölümü vekalet ilişkilerini düzenlemektedir. 9. Bölümün kendi içinde vekalet sözleşmeleri, Kredi Mektubu ve Kredi Emri, Simsarlık Sözleşmesi olarak 3 ayrım bulunmaktadır. Sistematik açıdan da görüleceği üzere genel bir iş görme sözleşmesi olarak,(olağan, adi, genel) vekalet sözleşmesi ve özel vekaletler ayrımı yapılmaktadır.
Taraflardan birinin diğer tarafa karşı, iş görme borcu altına girdiği ve bu borcunu iş görme olarak nitelendirilen bir faaliyette bulunmak suretiyle yerine getirdiği sözleşmeleri ifade eden iş görme sözleşmeleri arasında, vekalet sözleşmesinin yanında yine yukarıda ifade ettiğimiz Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen özel vekalet tipleri, yayım sözleşmesi, eser sözleşmesi, hizmet sözleşmesi, komisyon sözleşmesi vb. ve ayrıca bu sözleşmeler dışında tarafların sözleşme serbestisi çerçevesinde iş görme borcu doğuran isimsiz sözleşmeler bulunmaktadır. Vekalet sözleşmesi genel bir iş görme sözleşmesi olarak diğer tipik, isimsiz veya karma nitelikte iş görme sözleşmelere de, BK m. 502 f.2 uyarıca tamamlayıcı olarak uygulanması da söz konusu olabilir.

Vekalet Sözleşmesi Nedir
Vekalet sözleşmesinin BK m. 502 f. 1’ de yer alan tanımı şöyledir: “Vekalet sözleşmesi, vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.” Kanunun yaptığı bu tanımın, doktrinde bu tanımın vekalet sözleşmesini tüm yapısal unsurlarını kapsamadığı belirtilerek farklı biçimlerde tamamlandığı görülmektedir. Doktrindeki bu tanımlardan bazıları şunlardır:
“Vekalet sözleşmesi, vekilin sözleşme ile belirlenen işi görmeyi ya da işlemi yapmayı borçlandığı ve vekilin yerine getireceği edimin kanun hükümleriyle düzenlenen sözleşmelerden herhangi birinin konusuna girmediği, buna karşılık ancak sözleşme ya da teamül olan durumlarda ücrete hak kazandığı iş görme borcu doğuran bir sözleşmedir.”
“Vekalet sözleşmesi ile vekil, bir başkasının çıkarına ve iradesine uygun olarak iş görme borcu altına girer.”
“Vekalet sözleşmesi öyle bir sözleşmedir ki, vekil, vekalet veren ile arasındaki özel güven ilişkisine dayalı şekilde, vekalet verenin menfaatine ve hesabına olarak ve nispeten yersel, zamansal veya maddi bağımsızlık içerisinde bir iş veya hizmeti, ücretsiz veya sözleşmede kararlaştırılmışsa ya da teamül varsa ücretli olarak görmeyi borçlanır.”
“Vekalet, vekile vekalet verenin menfaatine ve iradesine uygun bir sonuca yönelen bir iş görmeyi bir zaman kaydına tabi olmaksızın ve nispeten bağımsız olarak yapma borcunu, sonucun elde edilememesi rizikosu ona ait olmamak üzere yükler.”.
Vekalet Sözleşmesinin Hukuki Niteliği
Vekâlet sözleşmesi, Borçlar Kanunundan başka Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, Avukatlık Kanunu, Noterlik Kanunu gibi bazı özel kanunlarda da hakkında özel hükümler bulunan bir işgörme sözleşmesidir.
Vekâlet, iki taraf arasında, taraflardan birinin diğerine ait bir işin görülmesini veya bir işlemin yapılmasını konu edinen bir hukuki münasebettir. Mamafih, 818 sayılı BK’nın 386’ncı maddesinde vekâlet; “bir akittir ki, onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya tekabül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler” biçiminde tarif edilmiştir. Maddede ayrıca; “diğer akitler hakkındaki kanunî hükümlere tâbi olmayan işlerde dahi, vekâlet hükümleri cari olacağı” ve “mukavele veya teamül varsa vekilin ücrete müstahak olacağı” hüküm altına alınmıştır.
Vekalet Sözleşmesinin Unsurları Nelerdir?
Vekalet Sözleşmesinde Zorunlu Unsurlar
Vekilin, İş Görme Borcu Üstlenmesi
BK m. 502 f.1’ de belirttiği üzere vekil, vekalet sözleşmesi ile vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlenmektedir. eBK m. 386 f. 1’de ise,“…vekil mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler” hükmü yer almaktaydı. Doktrinde eBK’nın lafzında yer alan “işin görülmesi(idaresi)” kavramının hukuksal işlem veya hukuksal işlem benzerlerini; “hizmetin görülmesi” kavramının maddi fiil olarak fiili bir hizmet görülmesini ifade ettiği belirtilmişti. BK m. 502 f.1’e göre ise“ işlem yapma” kavramının hukuksal işlem veya hukuksal işlem benzerlerini ortaya koyduğu; “iş görme” kavramının ise, maddi fiil olarak fiili bir hizmet görülmesini ifade ettiği belirtilmektedir.
Vekalet sözleşmesinin konusunu herhangi bir hukuki işlemin (kira, satış, bağışlama vb.), hukuki işlem benzerinin (ihtar veya mehil tayini gibi) veya maddi bir eylemin yapılmasını (bir hastanın ameliyatı, şarkı söyleme, bir mimarın inşaatı denetlemesi vb.) oluşturur. Vekaletin konusu taşınmazın satılmasında olduğu üzere tek bir işleme ilişkin olabileceği gibi, bir davanın takibi gibi bir işlem grubuna da ilişkin olabilir.
Olumsuz bir iş görme borcu yani yapmama edimi veya kaçınma edimi vekalet sözleşmesinin konusunu oluşturamaz. Bunlar, ancak vekalet sözleşmesinde yan yükümlülüklerin konusu olabilirler. Yine haksız fiil niteliğindeki maddi fiillerin üstlenilmesi durumunda geçerli bir vekalet sözleşmesi kurulamayacağı gibi, hukuki fiillere yönelik vekalette doğal olarak Bk. m. 26 ve m. 27’deki sınırlamalara tabidir. Bunun yanı sıra evlenme, evlat edinme gibi kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarında kullanılması, hukuki fiillere ilişkin vekalete konu olamaz.
İşin Görmenin Başkasının Menfaatine ve İradesine Uygun Olarak Yapılması
Vekalet sözleşmesinin söz konusu olabilmesi için, iş görmenin başkasına ait olması ve doğal olarak ta başkasının menfaatine yapılması gerekmektedir. Bir kişinin kendi işini görmesi vekalet sözleşmesi ile bağdaşmaz. Yararına iş görme borcu yerine getirilen kişinin müvekkil veya bir başkası olması (üçüncü kişi lehine vekalet) vekalet sözleşmesinin niteliğini değiştirmez.
Hem vekilin hem müvekkilin yararına vekalet sözleşmesinin kurulması da mümkündür. Mesleklerine ilişkin olarak vekalet sözleşmesinin tarafı olan avukat, doktor, mimar, artist menajeri vb. kişiler ile kurulan ücretli vekalet sözleşmelerinde durum böyledir. Ücretsiz vekalet sözleşmesi de yine hem vekalet verenin, hem de müvekkilin yararına kurulabilir. Bu anlamda müvekkilin bir alacağını tahsil etmek ve tahsil edilen alacağı vekile olan borcun mahsup ettirmek amacıyla yaptığı bir vekalet sözleşmesi bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca vekilin, müvekkilin görülen işten sağladığı yarara katılması da mümkündür. Buna örnek olarak Avukatlık Kanunu’nun164. maddesinin 2. Fıkrası verilmektedir.
Vekilin İş Görmeden Başarılı Bir Sonuç Elde Edilememesi Tehlikesi Taşımaması
Vekalet sözleşmesinin kanuni tanımında yer almasa da doktrindeki çok büyük ölçüde hakim olan görüşe göre; vekalet sözleşmesinde vekil, bir edim sonucunu değil, sadece sözleşmenin kendisine yüklemiş bulunduğu iş görme edimini özenle yerine getirmekle yükümlüdür. Vekil özen göstermesine rağmen, sonuç gerçekleşmezse, sonucun gerçekleşmemesi rizikosuna vekil değil, müvekkil katlanacaktır. Bu anlamda Fransız hukukunda, vekalet sözleşmesinde bir sonuç borcunun değil, vasıta borcunun bulunduğu şeklinde bir ifade kullanılmaktadır.
Vekilin İş Görme Borcunu Yerine Getirirken Bağımsız Hareket Etmesi ve Zaman Kaydı ile Bağlı Olmaması
Vekil, vekalet sözleşmesinin kendisine yüklediği iş görme veya hizmet edimini yerine getirirken bağımsız hareket eder. Ayrıca BK m. 502 f.1’in tanımında öngörülmemekle beraber, doktrinde BK m. 502 f. 2’nin karşıt kavramından; vekilin, kural olarak belirli bir süre kısıtlaması olmadan, vekalet sözleşmesi ile üstlendiği işi görebileceği belirtilmektedir.
Vekilin sözleşmenin kendisine yüklediği edimi yerine getirirken bağımsız hareket etmesi ve zaman kaydına bağlı olmaması unsurunu, vekalet sözleşmesini hizmet sözleşmesinden ayıran önemli ölçütler olması itibarı ile aşağıda (hizmet sözleşmesi ile vekalet sözleşmelerinin karşılaştırılmasında) daha detaylı inceleyeceğiz.
Tarafların Anlaşması
Vekalet sözleşmesi de, tarafların karşılık ve birbirine uygun irade beyanları ile kurulur. Vekalet sözleşmesi, kural olarak herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Yine kanun tarafından geçerliliği şekle bağlı tutulan BK. m. 520 f. 3 (taşınmaz konusunda simsarlık), BK. m. 515 (kredi mektubu), BK. m. 516 (Kredi Mektubu) gibi özel vekalet sözleşmeleri de söz konusu olabilir.
Sözleşmelerin kurulmasına dair genel hükümler arasında yer alan ve örtülü kabulü düzenleyen BK. m. 6’ya göre: “Öneren, kanun veya işin özelliği ya da durumun gereği açık bir kabulü beklemek zorunda değilse, öneri uygun bir sürede reddedilmediği takdirde, sözleşme kurulmuş sayılır.” Vekalet sözleşmesinin kurulması açısından BK. m. 6’ya nazaran özel bir hüküm getirmiş olan, hazır olmayanlar arasında uygulama alanı bulacak BK m. 503 hükmü ise: “Kendisine bir işin görülmesi önerilen kişi, bu işi görme konusunda resmî sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen reddedilmedikçe, vekalet sözleşmesi kurulmuş sayılır.” şeklinde ifade edilmektedir. Avukatlar, hekimler, bankalar, vasiyeti yerine getirme görevlileri vb. işi görme konusunda resmî sıfata sahip kişilere; bunun gibi yine benzer şekilde bağımsız kazanç getirmeye yönelik ekonomik faaliyette bulunan avukatların doktorlar, hekimler vb. işin yapılması mesleğinin gereği olanlara; belli hizmeti göreceğini kamunun bilgi sahibi olmasını sağlayacak bir araçla ilan edenler, üniversiteye hazırlık kursu açan kişi veya kurumlarda bu gibi işleri kabul edeceğini duyuranlara örnek olarak verilebilirler.
Vekalet Sözleşmesinde Zorunlu Olmayan Unsurlar
Ücret
BK m. 502 f.1’den de görüleceği üzere; ücret, vekalet sözleşmesinin kanuni tanımında yer almamaktadır. Bu yüzden doktrinde, bu unsur zorunluluğu tartışmalı unsurlar arasında değerlendirilmektedir. Vekalet sözleşmesinin zorunlu ve kanuni bir unsur olmamasının kökleri, vekalet sözleşmesinin bir dostluk, hatır, bir şeref hizmeti olduğu Roma hukukuna dayanmaktadır. Günümüzde hala Roma hukukunun bu yöndeki etkisi altında olan, vekaletin ücretli olabileceği kabul edilmeyen, Alman hukukunda, serbest meslek faaliyetlerine ilişkin düzenlemeler hizmet ve eser sözleşmesinin kapsamı içinde değerlendirilmeye çalışılmaktadır.
Buna karşılık İsviçre ve Türk hukuklarında ücretli vekalet sözleşmesi yapılabilmektedir. Mehaz OR Art. 394 Abs.3 ile paralellik arz eden BK m. 502 f.3’e göre vekil, ancak ücret ödenmesi konusunda bir sözleşme veya teamül varsa ücrete hak kazanır. Özellikle hekimlik, özel öğretmenlik gibi bir mesleki faaliyet olarak vekilin iş görmelerinde ücretin teamülden olduğunu kabul edilmelidir. Klasik, görüşe göre, bu hüküm ile ivazsızlık lehine bir karine öngörülmüştür. Ancak artık günümüzde yaygınlık kazanan görüşe göre; profesyonel iş görme ile birlikte ticarileşme olgusunun mevcudiyetinin, günümüzdeki pratik yaşam gerçeğinin ivazlılık lehine bir karinenin kabulünü gerekli kılmaktadır. Yine doktrinde bu son görüş kabul edilmese dahi, artık günümüzde ücretin, BK. m. 502 f. 3 anlamında “teamül gereği” olduğu hallerin esnek ve geniş kapsamlı tutulması zorunluluğu ifade edilmektedir. Vekalet sözleşmesinde ücret sözleşmenin kurulması sırasında veya sonrasında, açık veya örtülü olarak kararlaştırılabilir.
Vekalet İlişkisinin Her Zaman Sona Erdirme Hakkının Varlığı
512 f.1’e şöyle ifade edilmiştir:“ vekalet veren ve vekil, her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebilir.” vekil istifa, müvekkil azil yoluyla vekalet sözleşmesini, her zaman tek taraflı olarak, varması gerekli bir irade beyanıyla ileriye dönük olarak sona erdirebilir. Böyle bir düzenlemenin temelinde, vekalet sözleşmesinin güven esasına dayanan bir sözleşme olması yatar. Ancak BK. 512 f.2’e göre, “Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.” Denilmektedir. Bu durumda sözleşmenin uygun olmayan zamanda sona erdirilmesi halinde, karşı tarafın olumsuz zararının karşılanması gerekmektedir.
Doktrindeki hakim görüşe göre güven ilişkisinin ön planda olduğu vekalet sözleşmesinde, güven ilişkisinin bir yansıması olan BK. 512 f.1 hükmü emredicidir; böylece kanun koyucu burada BK m. 42 f. 2 ile aynı esası getirmiştir ve vekil, istifa etmek hakkından; müvekkil de vekili her zaman azletmek hakkından feragat edemez. Buna karşılık diğer bir görüşe göre bir doktorla, avukatla yapılan vekalet sözleşmeleri gibi sahsa sıkı sıkıya bağlı olan tipik vekalet sözleşmelerinde, BK. 512 f.1 hükmü emredici iken, bunların dışındaki atipik vekalet sözleşmelerinde taraflar BK. 512 f.1hükmünden feragat edebilirler. Kanaatimizce BK. 512 f.1 hükmünün emredici olarak kabul edilmesi gerekir. Son görüş yazarlarınca, güven ilişkisinin mevcut olmadığı durumda kabul edilen atipik vekalet sözleşmeleri; aslında bir vekalet sözleşmesi olarak değil, bir sui generis sözleşme olarak kabul edilmelidir. Ayrıca son görüşün kabulü halinde vekalet sözleşmesi ile hizmet sözleşmesi arasındaki ayrım ortadan kalkacaktır.
Vekalet Sözleşmesinin Önemli Özellikleri
Yukarıdaki farklı vesilelerle ifade ettiğimiz vekalet sözleşmesinin bir takım özelliklerini bu başlık altında özetle sıralayacağız:
Öncelikle vekalet sözleşmesi bir iş görme sözleşmesi olduğu; borç doğuran sözleşme olduğu; bu vekalet sözleşmesinin taraflarının eşit ve bu sözleşmenin özel hukuk kuralları kapsamında sonuç doğurması sebebiyle bir özel hukuk sözleşmesi olduğu; şekle tabi olmadığı; vekalet sözleşmesinde ücret kararlaştırılmışsa tam iki tarafa borç yükleyen bir vekalet sözleşmesi, şayet ücret kararlaştırılmadıysa eksik iki tarafa borç yükleyen sözleşme niteliğinde olduğu; vekalet sözleşmesinin, bu sözleşmenin oluşması sadece tarafların karşılıklı ve birbirine uygun rızalarının bir araya gelmesine bağlı olduğundan dolayı rızai bir sözleşme olduğu; vekalet sözleşmesinin genellikle sürekli borç doğuran bir sözleşme olduğu ifade edilmektedir.
Vekalet Sözleşmesinin Benzer Hukuki İlişkiler ile Karşılaştırılması
Kriter | Vekalet Sözleşmesi | Hizmet Sözleşmesi | Eser Sözleşmesi | Kredi Mektubu | Simsarlık Sözleşmesi | Adi Ortaklık |
---|---|---|---|---|---|---|
Tanım | Müvekkil adına iş görme yükümlülüğüne dayalı bir sözleşme. | İşçinin işverene bağımlı olarak iş görme ve ücret alma taahhüdü. | Bir eser meydana getirme ve bunun karşılığında bedel ödeme taahhüdü. | Kredi verilmesi için talimat ve vekalet içeren bir belge. | Taraflar arasında bir sözleşme kurulmasına aracılık yapma. | Ortakların ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya geldiği ilişki. |
Ücret Unsuru | Zorunlu değil, ücretsiz de olabilir. | Zorunlu, işçi her durumda ücret alır. | Zorunlu, eser karşılığında bedel ödenir. | Zorunlu, vekalet hükümleri gereği ücret içerir. | Zorunlu, aracılık ücreti alınır. | Ücret alınıp alınmaması ortaklık sözleşmesine bağlıdır. |
Bağımsızlık | Nisbi bağımsızlık. | Bağımlı çalışma, işverenin talimatlarına uyma zorunluluğu. | Bağımsızlık esastır. | Bağımsız hareket eder. | Bağımsızdır. | Ortaklar arasında eşitlik ve güven esasına dayalıdır. |
Süreklilik | Geçici veya sürekli olabilir. | Genellikle sürekli. | Belirli bir sonuç elde edilene kadar geçerlidir. | Belirli bir kredi verme süresiyle sınırlıdır. | Aracılık faaliyeti sona erince biter. | Sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça süreklilik gösterir. |
Sonuç Taahhüdü | Sonuç taahhüdü bulunmaz, özen yükümlülüğü vardır. | Sonuç değil, hizmetin kendisi esas alınır. | Sonuç taahhüdü esastır. | Talimatla uyumlu sonuç taahhüdü vardır. | Sonuç elde edilirse ücret alınır. | Ortaklık amacıyla sonuç elde edilmesi beklenir. |
Şekil Şartı | Yazılı olması gerekmez. | Özel bir şekle tabi değildir. | Genellikle yazılı yapılır. | Yazılı yapılması zorunludur. | Taşınmazlar için yazılılık şartı aranır. | Şekle tabi değildir. |
Uygulanan Hükümler | BK m. 502 vd. | İş Kanunu ve BK m. 393 vd. | BK m. 470 vd. | BK m. 515 vd. | BK m. 520 vd. | BK m. 620 vd. |
Vekalet Sözleşmesinin Sona Ermesi
Vekalet sözleşmesinin sona ermesi, tarafların iradelerine veya hukuki durumlara bağlı olarak çeşitli şekillerde gerçekleşebilir. Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 512-513 hükümleri, vekalet sözleşmesinin sona ermesine ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Vekalet sözleşmesi, genellikle güven ilişkisine dayalı bir sözleşme olduğundan, sona erme sebepleri tarafların iradesine veya sözleşmenin doğasındaki güven unsuruna bağlı olarak çeşitlenebilir.
Tarafların Feshi
Vekalet sözleşmesi tarafların karşılıklı anlaşması ile sona erdirilebilir. Ayrıca, tek taraflı fesih hakkı da bulunmaktadır. TBK m. 512 hükmü uyarınca, hem vekil hem de vekalet veren, sözleşmeyi herhangi bir gerekçe göstermeksizin feshedebilir. Ancak fesih hakkının kötüye kullanılması, tazminat yükümlülüğü doğurabilir.
Sözleşmenin Konusunun Gerçekleşmesi
Vekilin üstlendiği işin tamamlanmasıyla birlikte vekalet sözleşmesi kendiliğinden sona erer. Örneğin, bir davanın sonuçlanmasıyla avukatlık vekaleti sona erer.
Sürenin Dolması
Sözleşmede belirli bir süre kararlaştırılmışsa, bu sürenin dolması vekaletin sona ermesine neden olur. Belirsiz süreli sözleşmelerde ise tarafların fesih hakkı saklıdır.
Taraflardan Birinin Ölümü veya Ehliyetsizliği
Vekil ya da vekalet verenin ölümü, kural olarak vekalet sözleşmesini sona erdirir. Ancak, sözleşmenin niteliği gereği, vekilin faaliyeti vekalet verenin mirasçılarına fayda sağlıyorsa, bu durumda sözleşme mirasçılar adına devam edebilir. Ehliyetin kaybı durumunda da vekalet sözleşmesi sona erebilir, ancak bu durumun etkisi somut olayın özelliklerine göre değişebilir.
Sözleşmenin Amacının İmkânsız Hale Gelmesi
Sözleşmenin konusunun hukuken ya da fiilen yerine getirilemez hale gelmesi, vekalet ilişkisinin sona ermesine neden olur. Örneğin, vekalet konusu olan bir taşınmazın kamulaştırılması veya yok olması durumunda sözleşme sona erer.
Güven İlişkisinin Sarsılması
Vekalet sözleşmesi, taraflar arasında güven ilişkisine dayanır. Güven ilişkisinin sarsılması durumunda, sözleşme feshedilebilir. Örneğin, vekilin müvekkiline zarar verme riski taşıyan davranışları sözleşmenin sona ermesine yol açabilir.
Vekilin Azli veya Çekilmesi
Vekalet veren, vekili azlederek sözleşmeyi sona erdirebilir. Aynı şekilde, vekil de vekaletten çekilerek sözleşmeye son verebilir. Ancak, bu durumlarda taraflar arasında tazminat veya zarar karşılama yükümlülüğü doğabilir.
Vekalet sözleşmesinin sona ermesinden sonra, vekilin bilgi ve hesap verme yükümlülüğü devam edebilir. Bu yükümlülük, vekalet süresi içinde elde edilen hakların ve yapılan işlemlerin müvekkile aktarılmasını içerir. Taraflar arasında bu konuda ortaya çıkabilecek uyuşmazlıklar, Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre çözümlenir.
