Apartmanlarda Evcil Hayvan Beslenmesi Yasaklanabilir mi?
Apartman Evcil Hayvan Beslenmesi Yasaklanabilir Mi?
Apartmanlarda evcil hayvan beslenmesi yasaklanabilir mi? Sorusu bir arada yaşayan apartman sakinleri için oldukça sıkça karşılaşılmaktadır. Kat Mülkiyeti Kanununa tabi ortak yaşam alanlarında kedi, köpek, kuş gibi evcil hayvanların beslenmesine, zaman zaman, komşularca itiraz edilmekte, bunun yasak olduğu ileri sürülmektedir.
İtirazlara gerekçe olarak da, “bina yönetim planı”nda yer alan, “Bu binada evcil hayvan beslemek yasaktır” şeklindeki düzenleme gösterilmektedir.
Yargıya intikal eden olaylarda da, mahkeme, bina yönetim planındaki bu düzenlemeyi gerekçe göstererek, “…binada evcil hayvan beslenemeyeceğine” karar vermektedir.
Bina yönetim planında yasaklayıcı herhangi bir düzenleme bulunmaması durumunda ise; binada evcil hayvan beslenip beslenemeyeceğine, Kat Mülkiyeti Kanununun 18’inci maddesine göre çözüm getirilmektedir. Madde, apartman sakinlerine birbirlerini rahatsız etmeme yükümlülüğü getirmektedir. Dolayısıyla; maddenin düzenlemesinden, “komşulara zarar vermesi ya da onları rahatsız etmesi halinde”, binada evcil hayvan beslemenin mümkün olmadığı; böyle bir durum olmadıkça, evcil hayvan beslemenin herhangi bir sakıncasının bulunmadığı sonucu çıkmaktadır. Böyle bir iddiayla dava açılması durumunda ise; doğal olarak, binada beslenen evcil hayvanın komşulara zarar verdiğini veya onları rahatsız ettiğini kanıtlama yükü, bunu iddia edene; yani, davacıya düşmektedir.
Çevresine zarar ya da rahatsızlık veren bir hayvanın (örneğin önüne gelene saldıran veya günün her saatinde havlayan köpeğin) söz konusu olması durumunda; kuşkusuz, bu konuda alınacak önleme kimsenin itirazının olması mümkün değildir. Esasen; konu da, bu değildir.
Bizim, burada, gündeme getirmek istediğimiz konu, “bina yönetim planında yasak hükmü var, o halde bu binada evcil hayvan bulunduramazsınız” şeklinde oluşan Yargıtay içtihadıdır.
Doğrusu, Yargıtay’ın bu içtihadı, tüm hayvan sevenleri olduğu gibi, bizi de, derinden üzdü ve bizi, hukuk düzeninde, insanlara dostluğunu, sevgisini ve vefasını karşılıksız sunan, “ağzı var dili yok; ancak, sevgisi ve dostluğu çok” bu canlıların, evlerinden (sıcak yuvalarından – yaşam ortamlarından) uzaklaştırılmalarının önüne geçecek bir dayanak olup olmadığını araştırmaya yöneltti.
Yönetim Planındaki Düzenlemede Evcil Hayvanların Yasaklanması Hukuki Midir?
Araştırmamız, bizi, Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi ile Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesine götürdü.
Türkiye, tıpkı, Birleşmiş Milletlerce, 10 Aralık 1948’de ilan edilen, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gibi, 15 Ekim 1978 tarihinde, Paris’te, UNESCO Merkezinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesini de, birçok ülke gibi, herhangi bir çekince koymaksızın, imzalamıştır (2004).
Beyanname’nin Giriş Kısmı’nda şu ifadeler dikkati çekmektedir: “… yaşayan bütün canlıların doğal haklara sahip olduğunu ve sinir sistemi olan her hayvanın kendine özgü hakları bulunduğunu, … insanoğlu tarafından hayvanlara saygı gösterilmesinin bir insanın bir diğerine gösterdiği saygıdan ayrı tutulamayacağını dikkate alarak …”.
Beyannamenin bu giriş cümlesi, tıpkı insan hakları gibi, hayvan haklarının da, insanlar tarafından saygı gösterilmeye layık ve evrensel olduğunu kabul etmiş bulunmaktadır.
Avrupa Konseyi de, Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde belirlenen temel ilkeleri esas alarak, Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesini kabul etmiş ve böylece, ev hayvanlarının haklarını, Sözleşmeye imza koyan Konsey üyesi devletlerin teminatları altında, uluslararası korumaya kavuşturmuştur. Ülkemiz, bu Sözleşme’yi, 15.7.2003 günlü ve 4934 sayılı Onaylamayı Uygun Bulma Kanununa dayanarak, 28.8.2003 günlü ve 2003/6168 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylamış ve 20.10.2003 günlü ve 25265 sayılı Resmî Gazete’de yayımlamak suretiyle yürürlüğe koymuştur.
Anılan Sözleşmenin 3’üncü maddesinin ikinci fıkrasında, “hiç kimsenin bir ev hayvanını terkedemeyeceği” emredici bir biçimde ifade edilmektedir.
Sözleşme hükmünün böyle olmasına karşın; yukarıda sözünü etmiş olduğumuz Yargıtay içtihadının, ev hayvanı sahiplerini, yönetim planlarındaki yasaklayıcı düzenleme dolayısıyla, hayvanlarını terke mecbur bırakması kaçınılmazdır.
Bilindiği üzere Anayasanın 90’ıncı maddesine göre, usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş bulunan uluslararası anlaşmalar ve sözleşmeler, Anayasaya aykırılığı dahi ileri sürülemeyen, kanun hükmündedir. Dolayısıyla, bu sözleşmelerin iç hukuktaki uygulamaları, ulusal kanunlar gibi olmak zorundadır.
Kanuna ve Evrensel Hukuka Aykırı Yönetim Planı Yapılabilir Mi?
Yönetim planları, Kat Mülkiyeti Kanununun 28’inci maddesine göre, tüm kat maliklerini bağlayan sözleşme niteliğindedir.
Sözleşme hukukundaki kural, sözleşmelerin, kanuna ve ahlaka aykırı olamayacakları yolundadır. Kanuna ve ahlaka aykırı sözleşmeler, aykırılığın ağırlığına göre, mutlak ya da nispi butlan ile maluldür.
Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesinin, Anayasanın 90’ıncı maddesi uyarınca kanun hükmünde olduğunu söylemiştik.
Bize göre; yönetim planlarında yer alan, ev hayvanlarının sahipleri tarafından terkedilmesi sonucunu yaratan yasaklamalar, bu emredici kanun hükmüne açık aykırılık oluşturmaktadır. Bu nedenle de, kat planlarına konulan bu tür düzenlemelerin hukuken yok sayılmaları gerekmektedir.
Hayvan Hakları Koruma Kanununa Aykırı Yönetim Planı Yapılamaz
Dahası; bu tür yasaklamalar, 2004 yılında yürürlüğe giren 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununun, 1’inci maddesinde açıklanan, “… hayvanların rahat yaşamlarını ve hayvanlara iyi ve uygun muamele edilmesini temin etmek, hayvanların acı, ıstırap ve eziyet çekmelerine karşı en iyi şekilde korunmalarını, her türlü mağduriyetlerinin önlenmesini sağlamaktır.” şeklinde açıklanan amacına aykırı olduğu gibi; aynı Kanunun 4’üncü maddesinde evcil hayvanlar için tanınan, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğünün de ihlali niteliğindedir.
SONUÇ
Sonuç olarak; apartman yönetim planlarında, apartman sakinlerinin huzur ve güvenlikleri açısından alınabilecek önlemlerin belirlenmesi yerine, evcil hayvan beslenmesinin tümüyle yasaklanmasının, hayvan haklarıyla bağdaşmadığını; bu hakları koruyan uluslararası sözleşme ve ulusal yasa hükümlerine aykırı olan yasaklamaların hukuken geçerli olamayacağını söyleyebiliriz.
Bu düşünceyle; aksi yöndeki Yargıtay içtihadının da, bir an önce değişeceğini ümit ediyoruz.
(KAYNAK: Turgut CANDAN, Prof. Dr. Nurettin BİLİCİ)