Ceza Hukuku

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası (TCK md. 155)

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası ve Şartları

Güveni kötüye kullanma suçu, 5237 sayılı TCK’nın ikinci kitabı olan ‘’Özel Hükümler’’in, ‘’Kişilere Karşı Suçlar’’ başlıklı ikinci kısmın ‘’Malvarlığına Karşı Suçlar ‘’ başlıklı onuncu bölümünün içerisinde 155. maddesinde düzenlenmiştir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu – TCK md. 155

“(1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası (TCK md. 155)
Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası (TCK md. 155)

Güveni Kötüye Kullanma Suçuna İlişkin Temel Bilgiler

  • 5237 sayılı TCK’nın 155. maddesinde güveni kötüye kullanma suçu düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, belirli bir şekilde kullanmak veya muhafaza etmek amacıyla zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunulması veya bu devir olgusunu inkar edilmesi halinde suç tamamlanacaktır.
  • Güveni kötüye kullanma suçu açısından korunan hukuki yarar, mülkiyet hakkı, kişiler arasındaki güven duygusu ve zilyetlik hakkıdır.
  • Güveni kötüye kullanma suçu, özgü suçlar kapsamında kaldığından bu suçun faili herkes olamaz. Sözleşme ilişkisi gereğince eşya üzerindeki zilyetlik hakkı kendisine devredilen kişi bu suçun faili olabilir.
  • Güveni kötüye kullanma suçunu, benzer suçlardan ayırmaya yarayan temel ölçüt; özgür irade neticesinde mal üzerindeki zilyetliğin devredilmiş olmasıdır. Güveni kötüye kullanma suçunun maddi konusunu, taşınır veya taşınmaz mallar oluşturmaktadır. Zaten bu husus madde gerekçesinde açıkça belirtilmiştir. Güveni kötüye kullanma suçu, sadece kasten işlenebilen bir suçtur. Taksirle işlenmesi mümkün değildir.

DMCA.com Protection Status

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası

Güveni kötüye kullanma suçunun cezası altı aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır. Güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halinin cezası ise bir yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıdır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Maddi Unsurları

Güveni Kötüye Kullanma Fiil

5237 sayılı TCK’nın 155/1 maddesinde suçun maddi unsuru olan fiil, ‘’ zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma’’ veya ‘’ devir olgusunu inkar etme ‘’ olarak nitelendirilmiştir. Dolayısıyla failin zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması veya devir olgusunu inkar etmesi halinde diğer şartlar da bulunuyorsa fiil suç olarak kabul edilecektir.

Zilyetliğin Devri Amacı Dışında Tasarrufta Bulunma

Zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma ile kastedilen mal üzerindeki, ancak malik olmanın getirdiği bazı yetkilerin kullanılmasıdır. Başka bir deyişle bu suçta feri zilyet olan fail, sözleşme gereği zilyetliği kendisine verilen mal üzerindeki bu zilyetliği mülkiyete dönüştürerek malik gibi hareket etmektedir. Eşya üzerinde malik olmanın getirdiği yetkiler genellikle suça konu olan malı satma, rehnetme, tüketme veya başka bir mala dönüştürme biçiminde de kullanılabilmektedir. Bir başka anlatımla, eğer teslim edilen mal, fail tarafından mağdurun mülkiyet hakkı ile bağdaşmayacak derecede kullanımı durumunda güveni kötüye kullanma suçunun varlığından söz edilecektir.

Devir Olgusunu İnkar Etme

Belirli bir şekilde kullanmak amacıyla kendisine verilen malın feri zilyet olan fail tarafından verilmediğinin beyan ve iddia edilmesi veya tevdi edilen malın teslim amacının gerçeğe aykırı bir biçimde saklanması halinde devir olgusunun inkarı söz konusu olmaktadır. Örnek olarak vermek gerekirse mal üzerindeki zilyetliği kendisine devredilmiş olmasına rağmen malın kendisine verilmediğini iddia edilmesi, aradaki sözleşmenin inkar edilmesi, yalanlanması gibi durumlar güveni kötüye kullanma suçunu oluşturur.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Fail

Kanun maddesine göre ‘’muhafaza etmek ‘’ veya ‘’belirli bir şekilde kullanmak üzere’’ zilyetliği kendisine devredilmiş olan kişiler suçun faili olabileceklerinden, bu halin dışında zilyet olan veya sadece malı elinde bulunduran kimse bu suçun faili olamaz. Örnek olarak vermek gerekirse, hizmetçi, işçi, satış elemanı, misafir kendilerine verilen malın zilyedi olmadıklarından eylemleri hırsızlık suçunu oluşturur ise de; güveni kötüye kullanma suçunu oluşturmaz. Ancak unutulmamalıdır ki, maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere zilyetliğin mutlaka malik tarafından faile tesis edilmiş olması şart değildir. Örneğin, kira sözleşmesi ile bir taşınırın zilyetliğini elinde bulunduran kimse bu zilyetliği bir alt kira sözleşmesi ile alt kiracıya devretmiş olabilir. Burada da alt kiracının taşınır mal üzerinde asıl kira ve alt kira sözleşmelerine aykırı tasarrufta bulunması, güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Mağdur

Güveni kötüye kullanma suçu açısından suçun mağduru, taşınır veya taşınmaz bir malın maliki veya zilyedinden malın zilyetliğini devralmış olan ve bu malı muhafaza etmesi veya belirli bir şekilde kullanması amacıyla bir başkasına zilyetliği devreden kişidir. Malın zilyetliğinin malik tarafından faile devredilmiş olması halinde suçun mağdurunun malın maliki olduğunda şüphe bulunmamaktadır. Ancak, malın zilyetliği, zilyet tarafından üçüncü bir kişiye devredilmesi halinde suçun failinin bu üçüncü kişi olması durumunda hem zilyet hem de malın maliki bu suçun mağduru olacaktır

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Korunan Hukuki Yarar

Güveni kötüye kullanma suçu açısından korunan hukuki yararın temel haklardan olan ve anayasa gereği teminat altına alınmış olan mülkiyet hakkının öncelikli olarak korunmaya alındığı ifade edilebilir. Çünkü suçun düzenlenme biçimi ve madde kapsamı ile suçun malvarlığına karşı işlenen suçlar bölümünde ele alınmış olması bu hususu destekler mahiyettedir. Ancak korunan hukuki yararı, mülkiyet hakkı ile sınırlamak doğru olmayacaktır. Mağdurun suça konu eşyayı belirli amaçlar doğrultusunda güven duygusuyla hareket ederek fail olan feri zilyede devretmektedir. Failin devrini aldığı mala yönelik olarak amaç dışında kullanması, mal üzerinde tasarrufta bulunması veya devir olgusunu inkar ederek mağdura yönelik itimatı sarsacak davranışlarda bulunduğu kuşkusuzdur. Ayrıca suç kapsamında failin feri zilyet olması, her zaman malı devredecek kişinin de malik olmaması karşısında zilyetlik hakkının da korunduğunun kabulü gerecektir. Sonuç olarak; güveni kötüye kullanma suçu açısından korunan hukuki yararın; mülkiyet hakkı, taraflar arasındaki güven duygusu ve zilyetlik hakkı olduğunu kabul etmek kanaatimizce en doğru görüş olarak ortaya çıkmaktadır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Konusu

Güveni kötüye kullanma suçunun konusu başkasına ait olan ve zilyetliği devredilmiş olan maldır. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde taşınırların suçun konusu olarak kabul edilmekle birlikte taşınmazların suçun konusu olup olmayacakları hususu doktrinde tartışmalı bir vaziyet almıştı. 5237 sayılı TCK’nın 155. maddesinin gerekçesinde, suçun konusunun taşınır veya taşınmaz mal olduğu belirtilmiştir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Netice

Güveni kötüye kullanma suçu, sırf hareket suçu ve neticeli suç tasnifinde, genel kabul gören görüşe göre sırf hareket suçu kapsamında kalmaktadır. Devir amacına aykırı olarak tasarrufta bulunulması veya devir olgusunun inkarı halinde güveni kötüye kullanma suçu tamamlanır. Ancak bazı yazarlar ise bu suçun sırf hareket suçu kapsamında kalmadığını savunmaktadırlar.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Manevi Unsur

Güveni kötüye kullanma suçu, kanuni düzenlemeden anlaşılacağı üzere kasten işlenebilen bir suçtur. Burada failin, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde zilyet olduğunu ve malın başkasına ait olduğunu bilmesi, bu bilinç ile hareket etmesi gerekir. Bu şartlar oluşmadığı müddetçe kişinin kastından, dolayısıyla güveni kötüye kullanma suçunun varlığından söz edilemez. Güveni kötüye kullanma suçu doğrudan kast ile işlenebileceği gibi olası kast ile de işlenebilir. Zilyetliği kendisine kullanılmak üzere devredilmiş olan mal üzerinde malın kendisine ait olup olmadığı hususunda tereddüt yaşayan kişi buna rağmen olursa olsun anlayışı içerisinde eşyayı satması halinde olası kast altında güveni kötüye kullanma suçunu gerçekleştirmiş olacaktır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Nitelikli Halleri

Güveni kötüye kullanma suçu açısından bakıldığında ise, suçun nitelikli hali TCK’nın 155. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir. Bu maddeye göre ‘’suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur’’ şeklinde ihdas edilmiştir. Anlaşılacağı üzere, fail ile mağdur arasındaki meslek, sanat, ticaret veya hizmet ilişkisi ile failin sıfatından kaynaklanan başkasının mallarını idare etmek ile görevlendirilmiş olan fail hakkında suçun nitelikli hali uygulanacak ve fail daha fazla ceza alacaktır. Elbette ki suçun nitelikli halinde belirtilen eşyanın tevdi ve teslim edilmiş olması hali ile suçun basit halinde işaret edilen zilyetliğin devri ibaresi birbirleri ile aynı anlamda kullanılmıştır.

Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu
Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu

Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma Suçu

Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma nitelikli halin oluşabilmesi için, hizmet ilişkisi ile birlikte suça konu eşya üzerindeki zilyetliğinde bu ilişkiye dayalı olarak faile devredilmiş olması gerekir. Dolayısıyla yalnızca akrabalık veya yardım veyahut tanışıklık gibi suçun konusunu oluşturan eşya üzerindeki zilyetliğin devri halinde, hizmet ilişkisi nedeniyle mal üzerindeki zilyetliğin devri gerçekleşmediğinden mevcut nitelikli hal oluşmayacaktır.

Örnek olarak vermek gerekirse akrabasına kısa süreliğine yardım etmek için gelen failin zilyetliği kendisine devredilmiş olan telefonu mal edinmesinde suçun nitelikli hali değil, temel hali oluşacaktır. Sadece hizmet ilişkisi yeterli olmayıp ayrıca zilyetlik devrinin de bu ilişki nedeniyle devredilmiş olması arandığından, mal imalat bölümünde çalışan işçinin, işyerindeki masa ve sandalyenin alınması durumunda güveni kötüye kullanma suçu değil, hırsızlık suçu oluşacaktır. Bu nitelikli halin oluşması için suçun konusu olan eşya ile hizmet ilişkisi arasında nedensellik bağının olması gerekir. İşyerinde mal imalat bölümünde çalışan ve aralarında bu açıdan hizmet ilişkisi bulunan kişiye kişisel ilişkiden dolayı faturaların ödenmesi amacıyla paranın verilmesi ancak failin fatura ödemeyerek parayı harcaması halinde hizmet ilişkisi ile eşya üzerindeki zilyetlik devri arasından neden sonuç ilişkisi bulunmadığından suçun temel şekli oluşacaktır.

Örnek Yargıtay Kararı (Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma):

Yargıtay 15. C.D. 22.12.2014 tarihli 2013/6391E-2014/21727K sayılı kararı:

‘’Katılanın Almanya’da ikamet ettiği, zaman zaman Türkiye’ye gelip kaldığı, Almanya’dan almış olduğu maaşının Ziraat Bankası’ndaki hesabına yattığı, katılanın Almanya’ya dönmeden önce sanık E.’ye vekaletname ve banka kartı ile birlikte şifresini vererek kendisinden, söz konusu paranın her ay başka bir hesaba yatırılmasını ve elektrik, su borcu ile apartman aidatını yatırmasını istediği, sanık E. ile birlikte yaşayan sanık Y.’nin de bu teklifi kabul ederek kartları katılandan aldıkları, Almanya’ya giden katılanın sonraki dönüşünde geldiğinde bankadaki yatan maaşının bankamatikten çekilmesine rağmen, hesabına yatırılmadığını tespit ettiği, sanıkların, katılanın kendilerine borcu olduğunu, borca karşılık olarak kartların kendilerine verildiğini, borçtan fazla çekilen paranın sanığa ayrıca ödeneceğini söyledikleri, böylece sanıkların, katılan tarafından verilen vekaleti kötüye kullanarak güveni kötüye kullanma suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda, Sanıkların, eylem ve fikir birliği içinde hareket ederek, alınan vekaletname ilişkisi çerçevesinde katılanın parasını idare etme yetkisini kötüye kullandıkları dikkate alınarak, eylemin 5237 sayılı TCK’nın 155/2 maddesinde öngörülen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurularak eksik ceza tayini,…….’’şeklindedir.

Akrabalık İlişkisinde Güveni Kötüye Kullanma Suçu (Şahsi Cezasızlık Sebebi)

Şahsi Cezasızlık Sebepleri TCK’nın 167. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçu hariç malvarlığına yönelik olarak işlenen suçlarda, mağdurla belirli derecedeki akrabalık ilişkisi içerisinde bulunan, faile şahsi cezasızlık sebeplerinden dolayı ceza verilmeyecektir. Güveni kötüye kullanma suçunun faili ve mağduru arasında akrabalık ilişkişi bulunması durumunda faile ceza verilmeyecektir.

Madde düzenlemesine göre; (1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.’’ şeklindedir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık

TCK’nın 168. maddesinde belirtilen etkin pişmanlık hükümleri madde metninde

‘’ (1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs (…) suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.

(2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.

(3) Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir.

(4) Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.

(5) (Ek: 2/7/2012 – 6352/84 md.) Karşılıksız yararlanma suçunda, fail, azmettiren veya yardım edenin pişmanlık göstererek mağdurun, kamunun veya özel hukuk tüzel kişisinin uğradığı zararı, soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde kamu davası açılmaz; zararın hüküm verilinceye kadar tamamen tazmin edilmesi halinde ise, verilecek ceza üçte birine kadar indirilir. Ancak kişi, bu fıkra hükmünden iki defadan fazla yararlanamaz.’’ şeklinde düzenlenmiştir.

TCK’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık halinin uygulanabilmesi için aranan şartların hepsinin birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir.

Bu şartlar ise;

1-)5237 sayılı TCK’nın 168. maddesinde sınırlı olarak sayılan suçlardan birinin işlenmiş olması,

2-)Suçun tamamlanmış olması,

3-)Failin veya suça iştirak edenlerin bizzat pişmanlık göstererek, aynen iade veya tazmin etmek şeklinde mağdurun zararını karşılamış olması,

4-)Failin, aynen iade veya tazmini kendi istek ve iradesiyle yapmış olması,

5-)Aynen iade veya tazminin, kovuşturma başlamadan önce veya kovuşturma başladıktan sonra ancak hüküm verilmeden önce yapılmış olması gerekmektedir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Adli Para Cezasına Çevrilir Mi?

Faile bir yıl hapis cezası verilmesi halinde, hakim TCK’nın 50. maddesine göre hapis cezasını, adli para cezasına veya seçenek yaptırımlara çevirebilecektir. Ancak TCK’nın 50/3. maddesinde belirtildiği üzere, suçu işlediği tarihte çocuk olan kişilerin daha önce hapis cezasından mahkum olmamak şartıyla cezalarının, TCK’nın 50/1. maddesinde belirtilen seçenek yaptırımlara çevrilmesi mecburidir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Erteleme Mümkün Mü?

Failin yine hapis cezasının iki yıl ve altında olması halinde TCK’nın 51. maddesi gereğince hapis cezasının ertelenmesi mümkündür. Failin çocuk olması halinde ise hapis cezasının 3 yıl ve altında olması durumunda hapis cezası ertelenebilecektir. Ancak unutulmaması gereken ise, hapis cezasının ertelenebileceğidir. Yoksa TCK’nın 51. maddesi gereğince adli para cezaları ertelenemez.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Şikayete Tabi Midir?

Güveni Kötüye Kullanma suçunun temel hali ile TCK’nın 167/2. maddesinde belirtilen kişiler aleyhine işlenmesi halinde suç şikayete tabidir. Ancak güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halinde ise suç şikayete tabi değildir. Konu hakkında detaylı bilgi için “şikayete tabi suçlar” başlıklı makalemizi inceleyebilirsiniz.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Uzlaşma ve HAGB

Güveni kötüye kullanma suçu (TCK md.155), uzlaşma prosedürü uygulanması gereken suçlar arasındadır. Uzlaşma, tarafların anlaşarak ceza sürecini sonlandırmasını sağlayan bir yoldur. Güveni kötüye kullanma suçunda, suçun oluştuğu belirlenirse gerek soruşturma gerek kovuşturma aşamasında öncelikle uzlaştırma prosedürü devreye girer. Uzlaşma sağlanmazsa soruşturma veya yargılama süreci devam eder.

Bu suç türünde sanık, uzlaşmayı kabul eder ve mağdura gerekli tazmini sağlarsa, dava süreci burada sonlanabilir. Ancak, uzlaşma sağlanmazsa ve sanık hakkında mahkeme tarafından hüküm verilirse, sanığın şartları sağladığı takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) talep edilebilir. HAGB, sanığın cezasının belirli bir süre ertelenmesi anlamına gelir; bu sürede sanık kasten yeni bir suç işlemez ve yükümlülüklere uyarsa dava düşer.

Eğer güveni kötüye kullanma suçu neticesinde maddi bir zarar doğmuşsa, sanığın HAGB’den yararlanabilmesi için bu zararı gidermesi zorunludur. Ancak suç nedeniyle bir zarar meydana gelmediyse, sanık mağdura herhangi bir ödeme yapmaksızın HAGB kurumundan faydalanabilir. Bu düzenlemeler, mağdurun zararı giderilerek toplumsal barışın sağlanmasına katkıda bulunmayı amaçlar.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Benzer Suçlarla Karşılaştırılması

Suç Türü Tanım Güveni Kötüye Kullanma Suçundan Farkı
Hırsızlık Malın zilyedinin rızası olmadan, taşınır bir malı bulunduğu yerden alarak kendine veya başkasına yarar sağlamak. Hırsızlık suçunda malın zilyedinin rızası yoktur ve suç, malın bulunduğu yerden alınmasıyla oluşur. Güveni kötüye kullanmada ise mal, zilyet tarafından teslim edilmiştir.
Dolandırıcılık Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatarak, onun veya başkasının zararına kendine veya başkasına yarar sağlamak. Dolandırıcılıkta hileli davranışla irade fesada uğratılır; güveni kötüye kullanmada ise malın teslimi iradi olarak yapılır.
Mala Zarar Verme Başkasına ait taşınır veya taşınmaz mala zarar verme, bozma, kullanılamaz hale getirme. Mala zarar vermede mal üzerinde fiili tahribat vardır. Güveni kötüye kullanmada ise malı amacı dışında kullanmak söz konusudur.
Zimmet Kamu görevlisinin, görevi nedeniyle kendisine teslim edilen malı kendi yararına kullanması veya devretmesi. Zimmet suçu sadece kamu görevlileri tarafından işlenir ve göreviyle ilgili olarak teslim edilen mallar üzerindedir. Güveni kötüye kullanmada ise kamu görevlisi olma şartı yoktur.
Kaybolmuş veya Hata Sonucu Ele Geçmiş Eşya Üzerinde Tasarruf Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçirilmiş bir eşyayı iade etmeksizin, malikin rızası dışında kullanmak. Bu suçta malın kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş olması önemlidir. Güveni kötüye kullanmada ise mal iradi olarak teslim edilmiştir.
Bedelsiz Senedi Kullanma Bedeli ödenmiş veya artık geçerliliği kalmamış bir senedi kullanarak tekrar tahsil etmek. Bedelsiz senedi kullanmada konu senetlerdir ve senedin haksız olarak tahsil edilmesi amaçlanır. Güveni kötüye kullanmada konu herhangi bir taşınır veya taşınmaz mal olabilir.
Muhafaza Görevini Kötüye Kullanma Kamu görevi kapsamında kendisine teslim edilen malı amacı dışında kullanma veya bu mala zarar verme. Bu suç kamu otoritesi tarafından resmen teslim edilen mallarla ilgilidir. Güveni kötüye kullanmada mal, taraflar arası güven ilişkisiyle teslim edilmiştir.

 

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Tutuklama Şartları

Güveni kötüye kullanma suçu (TCK md.155), emanet edilen malın teslim amacına aykırı şekilde kullanılması veya üçüncü kişilere devredilmesiyle işlenen bir suç olarak tanımlanır. Bu suç, Türk Ceza Kanunu’nda katalog suçlar arasında yer almadığı için doğrudan tutuklama kararı gerektirmez. Ancak, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100. maddesinde yer alan belirli koşullar altında tutuklama kararı verilebilir. İşte bu şartlar:

Öncelikle, tutuklama kararı verilebilmesi için suçun işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesini destekleyen somut delillerin varlığı gereklidir. Suçun işlendiğini ortaya koyacak açık ve net deliller olmadan, suç şüphesi yalnızca bir varsayım olarak kalır ve bu durumda tutuklama kararı verilmez.

Şüphelinin kaçması, saklanması veya kaçma ihtimalini doğuran somut bulguların bulunması halinde tutuklama kararı verilebilir. Kaçma şüphesi varsa, bu durum sanığın adil yargılanması sürecinde aksamaya neden olabileceği için hakim tarafından tutuklama kararı uygulanabilir.

Bunun yanı sıra, şüpheli veya sanığın suçun delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme ihtimali bulunuyorsa, bu da tutuklama nedeni olarak değerlendirilir. Özellikle, delilleri karartma riski taşıyan durumlarda tutuklama, adil yargılamayı güvence altına almak için önemli bir tedbirdir.

Şüphelinin tanık, mağdur veya diğer şahıslar üzerinde baskı kurma veya yönlendirme girişimi de tutuklama nedeni olarak kabul edilir. Yargı sürecinde tanıkların veya mağdurların etkilenmesi, adaletin doğru şekilde sağlanmasını engelleyebileceğinden bu tür girişimler tutuklamayı haklı kılar.

Tutuklama kararı verilirken, suçun niteliği ile alınacak tedbir arasında orantılılık ilkesine uyulması gerekir. Suçun işleniş şekli, neden olduğu zarar ve suçun ağırlığına göre tutuklama kararı alınmalı, orantısız tedbirlerden kaçınılmalıdır.

CMK 100/4’e göre, sadece adli para cezası gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilmez. Güveni kötüye kullanma suçunun basit hali bu sınırlara dahil olduğundan, basit güveni kötüye kullanma suçunda tutuklama kararı uygulanmaz. Ancak, nitelikli güveni kötüye kullanma hali söz konusu olduğunda ve yukarıdaki şartların oluştuğu durumlarda hakim tutuklama kararı verebilir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Yargıtay Kararları
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Yargıtay Kararları

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Yargıtay Kararları

  • Yargıtay 15. C.D. 16.04.2019 tarihli 2017/8030E-2019/3832K sayılı kararı “Katılanın, kendisine ait 3 evin kiraya verilmesi için .. Emlak Ofisi sahibi sanık Y. ve yanında çalışan sanık G.’ye verdiği yetki uyarınca sanıkların katılanın evini kiralayıp aldıkları kira parasını katılana vermedikleri iddia edilen olayda; sanıkların kiraladıkları ev ile ilgili masraflar yaptıkları gözetilerek taraflar arasındaki uyuşmazlığın yapılan masraflar ve kira bedeline ilişkin olduğu, bu nedenle hukuki ihtilaf mahiyetinde kaldığı anlaşıldığından mahkemenin beraatine dair kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.” şeklindedir.

 

  • Yargıtay 15. C.D. 12.03.2019 tarihli 2017/7669E-2019/2038K sayılı kararı: “Katılanın oto kiralama şirketinin sahibi olduğu, 27.08.2011 tarihinde kendisine ait olan …. plakalı aracı sanığa 30.08.2011 tarihine kadar 3 günlüğüne kiraya verdiği, sanığın aracı aldıktan sonra araç ile kaçak sigara taşıdığı ve ihbar üzerine yakalandığı, söz konusu olay nedeniyle .. Cumhuriyet Başsavcılığının … numaralı soruşturması sonucunda araca el konulduğu, sanığın başkasına ait araç ile zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunduğu iddia edilen olayda; sanığın aşamalarda, aracı zilyetliğin devri amacı dışında kullanma kastının olmadığı, araca soruşturma nedeniyle el konulduğunun anlaşılması karşısında eylemin hukuki ihtilaf olduğu gerekçesiyle verilen sanığın beraati yönünde mahkemenin kabulünde isabetsizlik bulunmamıştır.” şeklindedir.

 

  • Yargıtay 23. C.D. 07.04.2015 tarihli 2015/1546E-2015/421K sayılı kararı “Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, failin kendisinin veya başkasının yararına olarak zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunması veya bu devir olgusunu inkar etmesi gerekmektedir. Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde nitelikli hali oluşmaktadır. Katılanın, emlak komisyonculuğu yapan sanığa, dairesini satması için talimat verdiği, sanığın ise satmak yerine başkasına kiraya verdiği, katılanın evinin kiraya verildiğini tesadüfen evin önünden geçerken görerek öğrendiği, sanığın hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği iddia edilen olayda, Sanığın çelişkili beyanları ve kısmi ikrarı, tanık anlatımları, yapılan kira sözleşmesi, tüm dosya kapsamına göre; katılanın evinin anahtarlarını vermek sureti ile zilyetlik devir iradesinin evin satılmasına yönelik olması, katılanın ise zilyetliğin devri amacının dışında evi katılandan habersiz kiraya vermesi ve bu tasarruf ile menfaat temin etmesi karşısında, hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanma suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.” şeklindedir.

 

  • Yargıtay 15. C.D. 16.04.2019 tarihli 2017/8030E-2019/3832K sayılı kararı “Katılanın, kendisine ait 3 evin kiraya verilmesi için .. Emlak Ofisi sahibi sanık Y. ve yanında çalışan sanık G.’ye verdiği yetki uyarınca sanıkların katılanın evini kiralayıp aldıkları kira parasını katılana vermedikleri iddia edilen olayda; sanıkların kiraladıkları ev ile ilgili masraflar yaptıkları gözetilerek taraflar arasındaki uyuşmazlığın yapılan masraflar ve kira bedeline ilişkin olduğu, bu nedenle hukuki ihtilaf mahiyetinde kaldığı anlaşıldığından mahkemenin beraatine dair kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.” şeklindedir.

 

  • Yargıtay 15. C.D. 12.03.2019 tarihli 2017/7669E-2019/2038K sayılı kararı “Katılanın oto kiralama şirketinin sahibi olduğu, 27.08.2011 tarihinde kendisine ait olan …. plakalı aracı sanığa 30.08.2011 tarihine kadar 3 günlüğüne kiraya verdiği, sanığın aracı aldıktan sonra araç ile kaçak sigara taşıdığı ve ihbar üzerine yakalandığı, söz konusu olay nedeniyle .. Cumhuriyet Başsavcılığının … numaralı soruşturması sonucunda araca el konulduğu, sanığın başkasına ait araç ile zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunduğu iddia edilen olayda; sanığın aşamalarda, aracı zilyetliğin devri amacı dışında kullanma kastının olmadığı, araca soruşturma nedeniyle el konulduğunun anlaşılması karşısında eylemin hukuki ihtilaf olduğu gerekçesiyle verilen sanığın beraati yönünde mahkemenin kabulünde isabetsizlik bulunmamıştır.” şeklindedir.

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara