Ceza HukukuMakalelerimiz

Haksız Tahrik Nedir? Haksız Tahrik İndirimi (TCK md. 29)

Suça Etki Eden Nedenler

Ceza hukukunda suçun kurucu unsurları yoksa suç oluşmaz. Tali unsurların varlığı ise cezayı etkiler. Suça etki eden nedenler, doğrudan suçun yapısına dahil olmayan ancak suçun ağırlığını etkileyen durumlardır. Bu nedenler suçun varlığına ya da yokluğuna etki etmeyen ancak cezanın niteliğini, niceliğini belirleyen nedenlerdir. Bu sebeple suça etki eden nedenler, tali niteliktedirler ve suçun var olma şartına bağlıdırlar.

Suça etki eden nedenlerin etkisi iki şekilde görülmektedir. Bu etkilerden ilki niteliksel etki, diğeri ise niceliksel etkidir. Niteliksel etki, müeyyidenin niteliğini etkiler.

Örneğin hapis cezasını para cezasına çevirir. Niceliksel etki ise cezayı ağırlaştırıp hafifletebilir. Örneğin suçun alt sınırının altına ,üst sınırının üstüne çıkılmasıdır.

Suça Etki Eden Nedenlerin Türleri

Ağırlatıcı- Hafifletici Nedenler

Suça etki eden nedenler yaptırımın niteliğini değiştirebilir. Yaptırımı ağırlaştırıp hafifleştirebilir.

Objektif-Sübjektif Nedenler

Suça etki eden nedenler objektif(fiili neden) veya sübjektif(şahsi neden) neden olabilir. Objektif nedenler failden bağımsız olarak ortaya çıkar. Hareketin niteliği, tasarlama, suçun işlendiği yer, suçun gerçekleştiği zaman fiille ilgilidir, failden bağımsız olarak meydana gelmektedir. Sübjektif nedenler ise failin şahsı ve fail ile mağdurun durumu ile ilgilidir. Örneğin töre saiki ile öldürme, kan gütme saiki ile öldürme konularında failin şahsı ön plandadır ve sübjektif nedene örnektir.

Kanuni Nedenler-Takdiri Nedenler

Kanuni nedenler kanunda açıkça düzenlenmiştir. Takdiri nedenler ise Türk Ceza Kanunu madde 62’de belirtilmiştir. Cezayı ağırlaştıran nedenler mutlaka kanunda sayılmıştır ancak takdiri nedenler hâkimin takdirine bırakılmış olabilir. Maddede takdiri nedenler örnekleme yolu ile sayılmıştır. Takdiri neden söz konusu olduğunda hâkimin bunu açıkça gerekçelendirmesi gerekmektedir.

Genel Nedenler-Özel Nedenler

Bazı nedenler bütün suçlar bakımından geçerli iken bazı nedenler yalnızca belli başlı suçlar veya yalnızca bir suç bakımından geçerlidir.

Türk Ceza Kanununda cezayı artıran veya azaltan pek çok özel neden vardır. Türk Ceza Kanununda genel bir ağırlatıcı neden yoktur ancak genel bir hafifletici neden vardır. Haksız tahrik Türk Ceza Kanununda yer alan genel hafifletici bir nedendir.

Haksız Tahrik Nedir?

Haksız tahrik Türk Ceza Kanununun Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler başlığı altında düzenlenmiştir.

“Madde 29- (1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”

Haksız tahrik, failin kusuru olmaksızın bir başkasının haksız hareketi sonucu kapıldığı hiddet veya elemin etkisiyle bir tepki suçu işlemesi sonucunda tepki suçunun cezasının, bu nedenle bir miktar indirilmesidir. Haksız tahrik cezayı hafifleten genel, sübjektif ve kanuni bir nedendir.

Haksız Tahrik Şartları Nelerdir?

Türk Ceza Kanunu madde 29’da yer alan ifadelerden her biri, haksız tahrikin şartlarını oluşturmaktadır. Bu şartlar bir arada bulunmalıdır.

Tahrik Edici Bir Eylem Bulunmalıdır

Hangi eylemlerin tahrik edici eylem olduğunun kanunda tek tek belirlenmesi mümkün değildir. Hâkim bunu tahrik edildiğini söyleyen kişinin şahsi durumuna, yer ve zamana göre değerlendirmelidir.

Kanunda ‘’haksız bir fiil’’ şeklinde ifade edildiği için haksız tahrikin varlığı için haksız bir fiilin varlığı yeterlidir, eylemin suç oluşturması gerekmez.

Hiddet veya elem; failin duygu durumundan değil, faile yönetilen haksız bir fiil sonucu oluşmuş olmalıdır. Tahrik edici fiilin mutlaka tahrik olana yönelmiş olması gerekmiyor. Yani suçu işleyen kişi ile haksız harekete maruz kalan kişinin aynı kişi olması gerekmemektedir. Fakat haksız tahrik bu kadar genelleştirilerek uygulanmaya uygun olmayan bir kurum olduğu için her tahrik edici hareketin tahrik oldum şeklinde ileri sürülmesi mümkün değildir.

Örneğin çok uzaklarda yaşanan bir olayın televizyonda haber olması ve bunu izleyen vatandaşların hiddet veya eleme kapılması haksız tahrik olarak değerlendirilmez.

Eylem Haksız Olmalıdır

Eylemin haksız olup olmadığı değerlendirmesi, ön yargılara göre değil hukuka göre yapılmalıdır. Fiilin haksız olması için suç teşkil etmesi gerekmez. Hukukla çatışan her fiil haksızdır. Haksız tahrikten faydalanabilmek için failin kapıldığı herhangi bir hiddet veya elemin değil tahrik edenin haksız fiili ile neden olduğu hiddet veya elemin önemi vardır.

Fiil Failde Hiddet veya Şiddetli Bir Elem Yaratmalıdır

Haksız tahrik suçun işlendiği andaki heyecan haline, mantıklı düşünememe haline bir değer atfeder. Hiddet, bir öfke halidir. Elem duyan kişi ise biraz içine kapanır. Bu iki duygu bir arada olabileceği gibi sadece birinin varlığı da yeterlidir. Suçun işlendiği sırada hiddet veya elem halinin devam ediyor olması yeterlidir. Örneğin aradan çok uzun zaman geçmiş ve kişi sırf intikam almak amacıyla suç işliyorsa haksız tahrikten faydalanamayacaktır.

Suç, Tahrik Fiilini İşleyene Yöneltilmiş Olmalıdır

Tahrik edici eylemin mutlaka tahrik olana yönelmiş olması gerekmez. Ancak tepki fiili, tahrik fiilini işleyen kişiye yönelmiş olmalıdır. Yani tahrik eden kişi ve suçun mağduru aynı kişi olmalıdır. Tepki fiilinin tahrik edenin mutlaka şahsına karşı işlenmesi gerekmez. Tahrik edenin zararına işlenmiş olması da yeterlidir.

Tahrik Edici Hareketle İşlenen Suç Arasında Nedensellik Bağı Bulunmalıdır

Kişi tahrik edilmeseydi o suç işlenmeyecekti denilebiliyorsa tahrik oluşturan fiil ile işlenen suç arasında nedensellik bağının var olduğu kabul edilecektir.

Tahrik edici fiil ile tepki suçu arasında bir orantının bulunması gerekmez. Ancak tahrik edici fiil ile tepki fiili arasında nitelik bakımından bir nedensellik bağının bulunması gerekir. Örneğin tokat atan bir kişiye karşı, tepki fiili olarak tecavüz suçunun işlenmesi halinde nedensellik bağı mevcut değildir.

Haksız Tahrikle Bağdaşmayan Suçlar

Türk Ceza Kanunu’nun 29. Maddesinde hangi suçların haksız tahrik ile bağdaşıp bağdaşmayacağı hakkında bir bilgi verilmemiştir. Bu nedenle hangi suçlar bakımından haksız tahrikin uygulanıp uygulanmayacağı, tepki suçu olarak işlenen hangi suç tiplerine haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı, tahrik edici fiil ile tepki olarak işlenen fiil arasında bir orantının aranıp aranmayacağı sorunu doktrinde tartışmalıdır. Ancak konu genellikle tahrik ve tepki fiilleri arasında bir orantının bulunup bulunmaması ekseninde ele alınmaktadır.

I. Tepki Fiili İle Tahrik Edici Fiil Arasında Bir Orantının Bulunmasının Gerekmediğini Savunan Görüşler

Tahrik fiili ile tepki fiili arasında bir orantının bulunmasının gerekli olmadığını savunan görüşlere göre haksız tahrik kurumunun amacı failin içinde bulunduğu hiddet veya şiddetli elem psikolojik durumuna değer atfetmektir. Bu sebeple haksız tahrik kurumu, fiiller arasında orantı aranmak şartıyla uygulanan bir kurum değildir. Aksi düşünüldüğünde hakaret suçuna karşı işlenen öldürme veya yaralama suçlarında tepki fiiline haksız tahriki uygulamak mümkün olmayacaktır.

Bu görüşe göre, haksız tahrik Türk Ceza Kanunu’nda yer alan cezayı hafifleten genel bir indirim nedenidir. Haksız tahrik, fiili hukuka uygun kılmaz ve suç olmaktan çıkarmaz. Bu sebeple meşru müdafaa ile karıştırılmamalı ve tepki fiili ile tahrik edici fiil arasında bir orantı aranmamalıdır. Hiddet veya şiddetli elem altında olan bir kişinin, yaşadığı psikoloji sebebiyle tepki olarak hangi suçları işleyebileceğini önceden belirlemek haksız tahrik kurumunun amacı ve yapısıyla bağdaşmayacaktır. Öfke halinde failin davranışlarını kontrol etme becerisi azalmaktadır. Bu durumda failin tepki fiilini işlerken orantılı ve kontrollü hareket etmesini beklemek hayatın olağan akışına ters olduğu kadar gerçeklikten de uzaktır. Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elem etkisi altında olan failden, tahrik edici fiile karşı orantılı ve ölçülü bir tepki fiili işlemesini beklemek, haksız tahrik kurumu ile meşru müdafaayı karıştırmak sonucuna yol açar.

İtalyan Ceza Kanunu’nun ilgili maddesinde “başkalarının haksız bir fiilinin neden olduğu öfke halinde tepki göstermiş olmanın suçu hafifleten bir neden olduğu” belirtilmektedir. İlgili hükümde tepki fiili ile tahrik edici fiil arasında bir orantının, ölçünün bulunması gerektiği belirtilmemekle birlikte bu konu doktrinde tartışmalıdır. İtalyan doktrini ve yargı kararları bağlamında, her ne kadar orantının bulunması gerektiği belirtilmemiş olsa da orantısızlık, tahrik edici fiil ile tepki olarak işlenen fiil arasında nedensellik bağını kesecek derecedeyse haksız tahrik kurumunun uygulanmayacağı sonucuna ulaşılabilmektedir.

II. Tepki Fiili İle Tahrik Edici Fiil Arasında Orantının Bulunması Gerektiğini Savunan Görüşler:

Bu görüşe göre tahrik edici fiil ile tepki fiili arasında birebir orantı bulunması gerekmese de fiiller arasında belirli bir ölçünün bulunması gerekmektedir. Bu başlığı savunan bazı yazarlara göre tahrik edici fiil ile tepki fiili arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Bu yazarlara göre tahrik edici fiil olmasaydı tepki fiili işlenmeyecekti denilebiliyorsa fiiller arasında nedensellik bağı ve dolayısıyla orantı da bulunmaktadır. Bu başlığı savunan diğer bazı yazarlara göre ise tahrik ve tepki fiillerinin nitelik olarak birbirlerine uygun olmaları gerekmektedir.

Yargıtay’ın ilgili kararında, bahçesinden gizlice kayısı toplayan mağduru bir eve götürerek orada cinsel istismarda bulunması olayında, mağdurun işlediği suç fiili ile failin işlediği tepki fiili arasında bir bağlantı ve orantının bulunmadığına, bu sebeple haksız tahrikin uygulanmayacağına hükmedilmiştir. Yargıtay’ın diğer kararlarında tepki fiili olarak cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, yağma, soykırım, insanlığa karşı suçlar gibi suçlarda haksız tahrik indirimin uygulanmayacağı kararına varılmıştır.

İlk Haksız Hareket Nedir?

Haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağını saptamak için öncelikle ilk haksız hareketi kimin gerçekleştirdiği belirlenmelidir. Haksız tahrik kurumunun uygulanması için ilk haksız hareketi mağdur gerçekleştirmiş olmalıdır.

Fail, ilk haksız hareketi gerçekleştirmesi durumunda haksız tahrik indiriminden yararlanamaz. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2011/42 sayılı kararı ve yukarıda da açıklamış olduğumuz bilgiler doğrultusunda karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı halinde tahrik edici fiile oranla tepki fiili ölçüsüz bir boyutta ise fail haksız tahrik hükümlerinden yararlanabilmektedir.

Mağdurun haksız tahrik teşkil eden fiili, faile veya yakınlarında yönelik olabilir. Ancak haksız fiil teşkil eden fiil mutlaka mağdur tarafından gerçekleştirilmiş olmalıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2002/367 sayılı kararına göre ilk haksız hareketin kim tarafından gerçekleştirildiği hususu şüpheye yer verilmeyecek şekilde anlaşılamıyorsa şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği haksız tahrik hükümleri sanık lehine uygulanır.

Haksız Tahrik İndirimi Kaç Yıldır?

Haksız tahrik, failin kusuru olmaksızın bir başkasının haksız hareketi sonucu kapıldığı hiddet veya elemin etkisiyle bir tepki suçu işlemesi durumunda Türk Ceza Kanunu’nun bu psikolojik duruma atfettiği değer sonucu, tepki suçunun cezasının bu nedenle bir miktar indirilmesidir.

Haksız tahrik Türk Ceza Kanunu madde 29’da düzenlenmektedir. İlgili maddeye göre haksız tahrik durumunda haksız tahrik altında suç işleyen kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.

Bazı suçlar bakımından ise özel düzenlemeler bulunmaktadır. Bu durumda genel bir düzenleme olan TCK madde 29 değil de ilgili özel düzenleme uygulama alanı bulacaktır.

Örneğin TCK madde 129/3’te yer alan

“Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.”

hükmü haksız tahrik kurumu bağlamında özel bir düzenlemedir. Somut olayın niteliği uygun düşüyorsa TCK madde 29 değil, ilgili hüküm uygulanacaktır.

Ağır Haksız Tahrik ve Hafif Haksız Tahrik Ayrımı

Ağır haksız tahrik haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisinin daha ağır olmasını; hafif haksız tahrik ise tahrik edici fiilin daha önemsiz, hafif bir derecede olmasını ifade eder.

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ağır-hafif tahrik ayrımını kaldırmış olup, hâkime haksız tahrik indiriminin alt ve üst sınırını belirlemesi için bir takdir yetkisi vermiştir. Buna göre hâkim, haksız tahrik indirimini olayın oluşu, failin olay öncesi ve sonrası davranışları, haksız tahriki oluşturan fiilin işlendiği yer ve zaman gibi koşulları değerlendirerek belirleyecektir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2016/43 sayılı kararında ağır-hafif tahrik ayrımının kaldırıldığı ifade edilmiştir. İlgili karara göre:

  • “5237 sayılı TCK’nda tahrikle ilgili olarak, 765 sayılı TCK’nda yer alan ağır-hafif tahrik ayrımına son verilmiş ve tahriki oluşturan fiilin somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilmesi ve sanığın iradesi üzerindeki etkisi göz önüne alınarak maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda indirim yapılması şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir. Ceza Genel Kurulunun çeşitli kararlarında tartışmasız olarak benimsendiği üzere, tahrik sebebiyle yapılacak indirimin oranı belirlenirken, haksız tahriki oluşturan hareketin işleniş şekli, yeri, niteliği, zamanı, yöresel şartlar ve tahrik eden ile edilenin durumları göz önüne alınıp değerlendirilmelidir.”

Haksız Tahrikte Dengenin Bozulması

Fail ve mağdurun karşılıklı olarak haksız tahrikte bulunmaları sonucu haksız tahrikte denge bozulabilir. Kural olarak fail haksız bir fiili sebebiyle maruz kaldığı tepki fiili dolayısıyla haksız tahrikten faydalanamaz. Ancak tepki fiili ile tahrik edici fiil arasında açık bir orantısızlık söz konusu ise yani mağdurun gerçekleştirdiği tepki fiili, tahrik edici fiile göre daha aşırı ve orantısız ise fail, haksız tahrik indirimimden yararlanabilmektedir. Nitekim bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2011/42 sayılı kararında;

  • “Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı halinde, fail veya maktulün tahrik oluşturan haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması halinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.”

Şeklinde belirtilmiştir.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 2009/16173 sayılı kararına göre;

  • “Somut olayda sanığın mağdura sövmesi üzerine mağdurun bıçak çektiği ve sanığın da mağduru silahla tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında; mağdurun bıçak çekmesinin sanığa sövmesine göre orantısız(aşırı) tepki niteliğinde olduğu, bu nedenle de, sanık hakkında haksız kışkırtma hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, olaya ilk sebebiyet verenin sanık olduğu gerekçesi ile anılan hükümlerin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, yasaya aykırıdır.”

Haksız Tahrikte Kaçınılmaz Hata

Türk Ceza Kanunu madde 30/3’e göre

“Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, bu hatasından yararlanır.”

Haksız tahrikin olduğu konusunda hataya düşen failin bu hatasından faydalanabilmesi için hatanın kaçınılmaz olması şarttır.

Fail, daha özenli ve dikkatli davransaydı bu hata gerçekleşmeyecek denilebiliyorsa hata kaçınılmaz değildir ve bu durumda haksız tahrik indiriminden faydalanmak mümkün değildir.

Dikkat edilmesi gereken husus; hata, failin dikkatsizliği ve özensizliği yüzünden meydana geliyorsa haksız tahrikte hata hükümlerinin uygulanmayacağı noktasındadır.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2016/1754 sayılı kararına göre;

  • “Sanığın gece vakti pencereden gelen ses üzerine 15 gün kadar önce evine hırsız girmesinin de etkisiyle evine hırsız girdiği konusunda kaçınılmaz bir hataya düşerek, tamamı aynı yöne olmak üzere tabanca ile 13 kez ateş ettiği dikkate alındığında pencerede bulunan kişiye yönelik olarak doğrudan ateş etmek suretiyle gerçekleştirdiğinden TCK’nın 30/2 maddesi gereğince nitelikli halde hatasından yararlanarak kasten öldürme suçundan ve aynı maddenin 3. fıkrasında belirtilen ceza sorumluluğunu azaltan haksız tahrikteki kaçınılmaz hatasından yararlanarak haksız tahrik hükümlerinin uygulanması suretiyle TCK’nın 81, 29, 62 maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.”

Haksız Tahrik ve Meşru Müdafaa Arasındaki Fark

Cezayı azaltan genel, kanuni bir hafifletici neden olan haksız tahrik kurumu ile cezai sorumluluğu ortadan kaldıran meşru müdafaa kurumları birbiri ile çok sık karıştırılan kurumlardır.

Nitelikleri itibariyle bu iki kurumu bir arada uygulamak mümkün değildir. Avukatlar bu hususa dikkat etmeli, somut olayın özelliklerine göre hangi kurumu uygulayacaklarını iyi tespit etmelidirler.

Meşru müdafaa TCK madde 25/1’de düzenlenmiştir. İlgili hükme göre “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”

Meşru savunma bir hukuka uygunluk sebebidir. Suçun kurucu unsurlarından olan hukuka aykırılık unsurunu ortadan kaldırmaktadır. Meşru savunma halinde fiil tipiktir ancak hukuka aykırılık unsuru ortadan kalktığı için suç oluşmamaktadır.

Meşru müdafaanın şartlarını, savunmaya ve saldırıya ilişkin şartlar olarak ikiye ayırıp ele alabiliriz. Saldırıya ilişkin şartlar; bir saldırının bulunması, saldırının haksız olması, saldırının bir hakka yönelik olması ve saldırının mevcut, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak bir saldırı olmasıdır.

Savunmaya ilişkin şartlar ise; savunmada zorunluluk bulunması, savunmanın saldırıya ve saldırıyı gerçekleştiren kişiye karşı yapılması ve saldırı ile savunma arasında orantının bulunmasıdır.

Meşru Savunma İle Haksız Tahrik Kurumunun Karşılaştırılması:

  • Meşru müdafaa bir hukuka uygunluk sebebidir. Haksız tahrik ise ceza sorumluluğunu azaltan genel, kanuni bir hafifletici nedendir.

Meşru müdafaanın varlığı durumunda fiil hukuka uygun hale gelecektir ve suç oluşmayacaktır. Haksız tahrikte ise tahrik, tepki fiilini meşrulaştırmamakla birlikte tepki fiili suç olma vasfını korumaktadır. Haksız tahrikte tepki fiiline karşı meşru müdafaada bulunulabilir. Çünkü tepki fiili suç olma özelliğini devam ettirmektedir.

  • Bu iki kurum arasındaki diğer ayrım zaman bakımından meydana gelmektedir. Meşru müdafaada saldırı mevcut olmalı ya da gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olmalıdır, bir eş zamanlılık durumu görülmektedir.

Haksız tahrikin oluşması için ise haksız fiil sonrası failde hiddet veya şiddetli elem duygularının oluşması için belli bir zamanın geçmesi, bu süre sonunda oluşan duygular etkisinde tepki fiilini işlemesi gerekmektedir.

Meşru müdafaa saldırı devam ederken yapılan savunmadır. Haksız tahrik ise haksız bir fiil işlendikten sonra oluşan hiddet veya şiddetli elem etkisi altında olan kişinin verdiği tepkidir. Bu özellikleri dolayısıyla haksız tahrik ve meşru müdafaanı bir arada bulunması mümkün değildir.

  • Meşru müdafaa kurumunun uygulanabilmesi için bir saldırının olması gerekmektedir. Oysa haksız tahrik indiriminden faydalanmak için haksız bir fiilin olması yeterlidir, bu haksızlığın bir saldırı veya suç teşkil ediyor olması gerekli değildir.
  • Meşru müdafaadan haksız saldırının giderilmesi bir zorunluluk ve gereklilik iken haksız tahrikte böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.

Haksız Tahrik İndiriminde Üst Sınır Nedir?

765 sayılı TCK’dan farklı olarak 5237 sayılı TCK’da ağır-hafif tahrik ayrımının bulunmaması sebebiyle kanun koyucu, tahrikin ağırlığı ve indirim oranı hakkında hâkime bir takdir yetkisi tanımıştır. Hâkim somut olayın şartlarını objektif bir şekilde değerlendirerek haksız tahrikte indirim oranını belirlemelidir.

TCK madde 29’da belirtildiği üzere;

  • Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla,
  • Müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
  • Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.

Dolayısıyla haksız tahrik indiriminde uygulanacak en üst seviye indirim, ¾ indirim oranı olmaktadır.

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara