Ceza Hukuku

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçu ve Cezası

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçu, Adli Para Cezası ve Şartları

Karşılıksız çek düzenleme suçu, cezası ağırlaştırılan ve ticari hayatta sıklıkla karşımıza çıkan bir ceza hukuku konusudur. Çalışmamızda öncelikle çek kavramı, çekin hukuki niteliği, fonksiyonları ve karşılıksız çek ile ilgili bilgi verilmiş, çalışmamızın devamında ise karşılıksız çek ile ilgili olarak uygulanan cezai yaptırıma yer verilmiştir. Çalışmamızın ana konusunu oluşturan karşılıksız çeke ilişkin cezai yaptırım izah edilmeden evvel, bu hususun bir kabahat mi yoksa suç mu olduğunun tespiti yapılmış, arkasından suçun isminin “Karşılıksızdır işleminin yapılmasına neden olmak suçu (Karşılıksızdır işlemine sebebiyet verme suçu)” olduğu özellikle ifade edilmiştir. Son bölümde de suçun unsurları ve suça uygulanacak cezai yaptırım etraflıca izah edildikten sonra bu suçtan dolayı karşılaşılabilecek etkin pişmanlık ve çek düzenleme yasağı ile çek hesabı açma yasağının kaldırılması müesseselerine de değinilerek çalışma sonlandırılmıştır.

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçu ve Cezası
Karşılıksız Çek Düzenleme Suçu ve Cezası

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçu Nedir?

Karşılıksız çek (düzenleme) suçu, 5941 sayılı Çek Kanunu ile “Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu” olarak yeniden tanımlanmıştır. 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun 5. Maddesinde düzenlenen “çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçu” madde metni şu şekildedir:

MADDE 5 – (1) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adli para cezası; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Yargılama sırasında da resen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır. Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararlarına karşı yapılan itirazlar bakımından 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü uygulanır. Bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve İcra ve İflas Kanununun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353 üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır. Bu davalar çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.

(2) Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür. Birinci fıkra uyarınca hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilenler, yasaklılıkları süresince sermaye şirketlerinin yönetim organlarında görev alamazlar. Ancak, hakkında yasaklama kararı verilenlerin mevcut organ üyelikleri görev sürelerinin sonuna kadar devam eder.

(3) Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez. Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi hâlinde, bu çekten dolayı hukukî ve cezai sorumluluk çek hesabı sahibine aittir.

DMCA.com Protection Status

Çek Nedir? Kavram ve Tanımlama

Çek sözcüğü etimolojik olarak incelendiğinde ise, İngilizce; “işaret etmek, doğrulamak, teyit etmek” anlamına gelen “check” sözcüğünden çıkan bir terim olduğu ileri sürülmektedir.

Çeke ilişkin kısa tarihçe bilgisi ve etimolojik açıklamalardan sonra 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 5941 sayılı Çek Kanunu muvacehesinde çekin bir tanımı verilmek gerekirse; “Muhatap banka tarafından hamiline kayıtsız şartsız belirli bir meblağın ödenmesini sağlayan bir havale” olarak tanımlamak mümkündür.

 Çekin Niteliği, Fonksiyonları ve Çek Kullanımı

Tarafımızca yukarıda yapılan çekin tanımından ve unsurlarından da anlaşılabileceği üzere, çek evvelemirde bir kıymetli evrak türü olan kambiyo senetlerindendir ve diğer kambiyo senetleri gibi çek de niteliği itibarıyla emre yazılı bir kıymetli evraktır. Diğer yandan belirtilmelidir ki; ödeme aracı niteliğini haiz bir kıymetli evraktır. Her ne kadar bu hususu düzenleyen bir kanun hükmü olmasa da çekin muhataba ibrazında ödenecek bir senet olması ve teminat cirosu ile ciro edilememesi göz önünde tutulduğunda çekin ödeme aracı niteliği kuşkuya yer vermeyecek mahiyette ortaya çıkmaktadır. Son olarak belirtilmelidir ki; çek yazılı şekilde yapılan ve belli şekil şartlarını ihtiva etmesi gereken mücerret ve kayıtsız şartsız bir ödeme yetkisini de içeren bir havaledir.

Karşılıksız Çek Nedir?

Muhatap bankaya ibraz edilen bir çekin ödenmemesinin birçok sebebi olabilir. İbraz edilen çekin sahte yahut tahrif edilmiş olduğunun anlaşılması, çek hamilinin çeke dayanan alacak hakkı üzerine haciz konulmuş olması, çeki ibraz eden kimsenin yetkili hamil olmadığının anlaşılması, ödenmek üzere ibraz edilen çekin TTK ile öngörülen şekil şartlarını taşımaması ve benzeri hallerde muhatap banka bu çeke ilişkin bir ödeme yapmaz.

İbraz edilen bir çekin ödenmemesi sebeplerinden biri de, çalışmamızın konusunu oluşturan çek bedelinin kısmen veya tamamen karşılıksız çıkmasıdır.

Muhatap bankaya ibraz edilen çekin kısmen veya tamamen karşılıksız çıkması halinde, bankanın birtakım yükümlülükleri, çek hamilinin de bazı hakları bulunmaktadır. Bankanın yükümlüklerinin en başında ise, ilgili çek yaprağı üzerine Çek Kanununun 3’üncü maddesi kapsamında “Karşılıksızdır” işlemini yapmak gelmektedir. Hamilin haklarının en başında ise, “çekle ilgili karşılıksızdır işleminin yapılmasına neden olmak suçu çerçevesinde şikâyette bulunmak hakkı” gelmektedir.

Genel Olarak Karşılıksız Çek Düzenleme Suçu
Genel Olarak Karşılıksız Çek Düzenleme Suçu

Genel Olarak Karşılıksız Çek Düzenleme Suçu

Türk hukukunda karşılıksız çek düzenleme fiilini çeşitli dönemlerde farklı yaptırımlara tabi tutulmuştur. 09.08.2016 tarihinde Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun yürürlüğe girmesiyle, 5941 sayılı Çek Kanununun 5’inci maddesinin birinci fıkrası değiştirilerek, “çekle ilgili karşılıksız çek düzenlemek” eylemi bir suç olarak düzenlenmiş ve failin suçlu bulunması halinde adli para cezası ile cezalandırılacağı, bu yargılamanın icra mahkemeleri yürütüleceği ve İcra İflas Kanunu’nda düzenlenen yargılama usulünün uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

Öncelikle belirtmelidir ki; bir çekin karşılıksız çıkması halinde oluşabilecek suç “karşılıksız çek düzenleme suçu” değil; “karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme karşılıksız çek düzenleme suçu” olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira aşağıda da etraflıca belirtileceği üzere, özellikçe çek sahibinin tüzel kişi olması halinde çeki düzenleyen ile ödeme günü geldiğinde muhatap bankanın hesabında çekin bedelini bulundurmakla görevli olan gerçek kişi ya da kişiler aynı olmayabilir. Bu bakımdan suçun isminin doğru tanımlanması gerekmektedir.

Diğer yandan, suçun isminin nitelenmesi bakımından Yüksek Mahkeme kararlarda da karşılıksız çek düzenleme suçu ifadesinin yer aldığı da görülmektedir. Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 30.03.2017 tarihli ve E. 2017/1189, K. 2017/2913 sayılı kararında Yüksek Mahkeme; “Bu davalar çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.” şeklinde düzenleme yapılarak çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet vermek eyleminin, adli para cezasını gerektirir bir suç olarak öngörüldüğü…” biçiminde ifade edilmiştir. Yine aynı Dairenin 17.12.2018 tarihli ve E. 2018/6850, K. 2018/13259 sayılı çok yeni tarihli kararında Yüksek Mahkeme; “5941 Sayılı Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet vermek suçundan dolayı şikâyetlerin doğrudan İcra mahkemelerine yapılması gerektiği cihetle, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde, isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla…” demek suretiyle suçun isminin “karşılıksız çek düzenleme suçu” olduğunu ifade etmiştir.

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçunun Unsurları

Suçun Maddi Unsurları

Bilindiği üzere; Türk Ceza Kanunu kapsamında bir suçun maddi unsurları; failmağdursuçun maddi konusufiil (eylem)netice ve illiyet bağıdır. Karşılıksız çek düzenleme suçu ile ilgili olarak bu başlıklar altında inceleme yapılmak gerekmektedir.

Fail

Suç genel teorisine göre fail; kusur yeteneğine, yani doğruyu yanlıştan, haklıyı haksızdan ayırabilme (idrak kabiliyeti) ve buna göre davranabilme yeteneğini haiz insanı tanımlamaktadır. Karşılıksız çek düzenleme suçunun faili de; çekin üzerinde yazan düzenleme tarihi itibarıyla çekin karşılığını bankada bulundurmak yükümlü olan kişi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çek Kanununun 5’inci maddesinin ikinci fıkrası gereği, çek hesabında çekin karşılığını bulundurmak yükümlü kişi çek hesabının sahibidir. Kanunun bu maddesinden hareketle, meselenin ikili bir ayrım ile ele alınması gerekmektedir. Zira çek hesabının gerçek kişi olması veya tüzel kişi olması halinde sorumluluğun kimde olacağı da değişiklik gösterecektir.

Çek hesabının gerçek kişi olması halinde, çek hesabı sahibi kendisinin düzenlediği çekin karşılıksız çıkması halinde, suçun faili de kendisi olacaktır. Şayet hesap, birden fazla gerçek kişinin müşterek olarak kullandığı bir hesap ise, bu durumda ne olacağı sorunu ile ilgili olarak doktrinde bir görüş, yine çeki düzenleyen sorumlu olduğu; ancak diğer hesap sahiplerinin açık veya örtülü rızası olması halinde o kimse veya kimselerin de iştirak eden sıfatıyla sorumlu olacakları yönündedir.

Çek hesabının tüzel kişi olması halinde, sorumlu kural olarak, çek bedelini ilgili çek hesabında bulundurmayan yönetim organındaki kişi veya kişilerdir (ÇekK m.5/2). Ancak bu noktada belirtilmelidir ki; çeki düzenleyen kişi ile çek bedelini hesapta bulundurmak zorunluluğu olan kişinin farklı kimseler olması mümkündür. Bir başka ifadeyle, sorumluluğun üzerinde olduğu kişiler ile çeki düzenleyen kişilerin aynı olması şart değildir. Şayet bu gibi hususlar özelinde mali işlerden sorumlu bir kişi atanmışsa, suçun faili o kimsedir. Bu bakımdan belirtilmelidir ki; örneğin bir limited ortaklıkta, 01.01.2019 tarihinde bir kimse müdür sıfatıyla, 01.06.2019 yazılı ileri tarihli bir çek keşide edip, 01.03.2019 tarihinde müdürlük görevinden ayrıldığında artık cezai sorumluluğu kalmayacak, cezai sorumluluk 01.06.2019 tarihinde müdürlük görevini yapan kişide ya da kişilerde olacaktır.

Mağdur

Bir suçun mağduru, tecavüzün zarar verdiği değerin sahibi, bir başka ifadeyle, suçla ihlal edilen varlık ya da değerin sahibi olan kişidir. Bu suçun mağduru da 5941 sayılı Çek Kanununun 5’inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Maddede yer alan “hâmilin şikâyeti üzerine” ifadesinden de anlaşılacağı üzere, suçun mağduru çek hâmilidir.

Çek kural olarak ciro ve teslim ile devredileceğinden çekte meşru hamil, düzgün ve birbirini takip eden ciro zincirinden anlaşılmaktadır. Ancak bu noktada belirtilmek gerekir ki; hamilin meşru hamil olmaması halinde şikâyet hakkı da bulunmamaktadır. Bir diğer yandan bilindiği üzere, hamiline çek yalnızca zilyetliğin devriyle devrolduğundan, bu suç muvacehesinde suçun maddi konusunu bir hamiline çek oluşturuyor ise o takdirde çek hamili kim ise mağdur da o kimse olacaktır.

Suçun Maddi Konusu

Suçun maddi konusunu suçun yöneldiği, suçun üzerinde icra edildiği kişinin ya da şeyin maddi yapısıdır. Karşılıksız çek düzenleme suçunda, suçun maddi konusunu da “Muhatap banka tarafından hamiline kayıtsız şartsız belirli bir meblağın ödenmesini sağlayan bir havale” biçiminde tanımlayabileceğimiz çek oluşturmaktadır.

Suçun maddi konusunu oluşturan çekin, elbette geçerli ve şeklen tam bir çek olması gerekmektedir. Bir senedin şeklen tam bir çek olmasının şartları ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiş olup, 5941 sayılı Çek Kanunu ile başkaca bir hüküm getirilmemiştir.

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçunda Fiil

Suçu oluşturan öğelerden en önemli şartı fiil (eylem) olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira fiil yoksa bir suçun diğer öğelerinin araştırılmasına yer bulunmamaktadır. Fiili ise; “belirli bir amaca yönelen, kişinin isteğine bağlı, dış dünyada etki doğuran, icrai yahut ihmali bir insan davranışı” olarak tanımlamak mümkündür.

Karşılıksız çek düzenleme suçunun isminden de anlaşılacağı üzere, fiil unsuru, “karşılıksız çek düzenlemek”tır (ÇekK m.5/1). Karşılıksız çek düzenlemenın da dört alt unsuru bulunmaktadır. Bunlar ise; şeklen tam bir çek bulunmasıçekin ibraz süresi içerisinde muhatap bankaya ibraz edilmiş olmasıçekin ibraz anında kısmen ya da tamamen karşılıksız çıkması ve çekin karşılıksız çıkması olgusunun tespit ettirilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şeklen Tam Bir Çek Bulunması

Bir senedin çek olarak nitelendirilebilmesi için, tanımındaki işlevinin yanı sıra, ayrıca belli unsurları da içermesi gerekmektedir. Bu unsurlar TTK’nın 780’inci maddesinin ilk fıkrasında zikredilmiştir. Fıkraya göre çek; “a) Senet metninde “çek” kelimesini ve eğer senet Türkçe’den başka bir dille yazılmış ise o dilde “çek” karşılığı olarak kullanılan kelimeyi, b) Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi, c) Ödeyecek kişinin, “muhatabın” ticaret unvanını, d) Ödeme yerini, e) Düzenlenme tarihini ve yerini, f) Düzenleyenin imzasını, g) Banka tarafından verilen seri numarasını, h) Karekodu” içermelidir.

Bu kayıtlardan bir kısmının eksiklikleri belgeyi geçersiz kılmaktadır. Mutlak zorunlu kayıtlar olarak anılan bu kayıtlar; çek sözcüğü, belirli bir miktarın kayıtsız ve şartsız olarak ödenmesi konusunda havale, muhatap, düzenleme tarihi ve düzenleyenin imzasıdır.

Fıkrada sayılan bir kısım kayıtlar ise, alternatif zorunlu kayıtlar olarak ifade edilmekte olup, bu kayıtlar senede açıkça yazılmış olmasalar bile, eksiklikleri başka yollarla giderilmiş kayıtlardır. Düzenleme yeri bu kayıtlardandır. Zira çekte düzenleme yeri yazılmadığı halde, düzenleyenin adının yanında yazılı olan yer TTK’nın 781’inci maddesinin üçüncü fıkrası gereği düzenleme yeri olarak kabul edilmektedir.

Çekin üzerine yazılan bir kısım kayıtlar da vardır ki; bu kayıtlar, istendiğinde senede yazılabilen ve senet geçerliliği açısından bir önemi bulunmayan kayıtlardır. İhtiyari kayıtlar olarak ifade edilen ve bir kısmı TTK’da yer alan bir kısmı da diğer kanunlarımızda yer alan bu kayıtlar da ödeme yeri, lehtar belirtilmesi veya hamiline kaydı, menfi emre kaydı, döviz üzerinden düzenlenen bir çekte aynen ödeme kaydı, çekin bir bankaya ödeneceği kaydı (çizgili çek), protestodan muafiyet kaydı ve avâl kaydıdır.

Türk Ticaret Kanununun 781’inci maddesi gereği de; 780’inci maddede gösterilen unsurlardan birini içermeyen bir senet, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarda yazılı hâller dışında çek sayılmamaktadır.

Çekin İbraz Süresi İçerisinde Muhatap Bankaya İbraz Edilmiş Olması

Suçun eylem öğesinin oluşabilmesi için, çekin yasal ibraz süresi içerisinde muhatap bankaya veya takas odasına ibraz edilmiş olması şarttır. Çekin ibraz süresi içerisinde muhatap bankaya veya takas odası ibraz edilmemesi, eylem unsurunun eksikliğine sebep olacak ve dolayısıyla suç oluşmayacaktır.

“Bu durum Yüksek Mahkeme kararlarında da açıkça belirtilmiştir. Yargıtay 19. Ceza Dairesi, 04.06.2018 tarihli ve E. 2018/3190, K. 2018/6724 sayılı kararında; “Sanığın üzerine atılı “karşılıksız çek düzenleme” suçunun 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun 6728 Sayılı Kanun ile değişik 5/1. Maddesinde düzenlendiği, anılan Kanun maddesi uyarınca sanık hakkında cezaya hükmedilebilmesi için öncelikle ibraz süresi içerisinde ödeme için bankaya ibraz edilmiş karşılıksız bir çekin mevcut olması ve ayrıca 2004 Sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 347. maddesinde öngörülen hak düşürücü süreler içerisinde şikayet hakkının kullanılmış olması gerektiği, … 1. İcra Ceza Mahkemesi’nin 21/11/2017 tarihli ve 2017/939 esas, 2017/1223 Sayılı kararında bu hususlar gözetilmeden sanığın mahkumiyetine dair hüküm kurulduğu anlaşılmakla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği bu nedenle yerinde görüldüğünden, … 1. İcra Ceza Mahkemesi’nin 21/11/2017 tarihli ve 2017/939 esas, 2017/1223 Sayılı kararının CMK’nın 309/4-d maddesi uyarınca BOZULMASINA, İİK’nın 347. maddesi uyarınca şikayet hakkının DÜŞÜRÜLMESİNE, sanık hakkında verilen çek düzenleme ve çek hesabı açmaktan yasaklanma hükmünün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına, 04/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” demek suretiyle, ibraz süresi içerisinde muhataba ibraz edilmeyen bir çek ile ilgili olarak karşılıksız çek düzenleme suçunun unsurlarının oluşmayacağını hükme bağlamıştır.”

İbraz süreleri ise Türk Ticaret Kanununun 796’ncı maddesinde düzenlenmiştir. 796’ncı maddenin üçüncü fıkrasına göre, ibraz süreleri çekte yazılı düzenleme tarihinin ertesi günü başlamaktadır. Çekin düzenleme yeri ile ödeme yeri aynı ise ibraz süresi 10 (on) gündür (TTK m.796/1). Buradaki aynı yer ifadesinden ne anlaşılmak gerektiği açık değildir. Doktrinde bir görüş, çekin mutlaka üzerine çek çekilen şubeye değil; muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edilebilmesi imkânının açıkça tanınmasından sonra (ÇekK m.3) artık ibraz zorluğu dikkate alınarak aynı ülke sınırları dahil bir aylık süre öngörülmesinin bir anlamı kalmadığını, bu nedenle de mevcut düzenlemedeki sınırları geniş tutarak “il sınırlarını” esas almak gerektiğini belirtmektedir.

Çekin düzenleme yeri ile ödeme yeri farklı ise, ibraz süresi 1 (bir) aydır (TTK m.796/1). Çekin düzenleme yeri ile ödeme yeri ayrı kıtalarda olması halinde ise, çekin muhataba ibraz edilmesi için verilen ibraz süresi 3 (üç) aydır (TTK m.796/2). Ancak bu noktada belirtilmelidir ki; bir Avrupa ülkesinde düzenlenip de Akdeniz’e sahili bulunan bir ülkede ödenecek olan ve aynı şekilde Akdeniz’e sahili olan bir ülkede düzenlenip bir Avrupa ülkesinde ödenmesi gereken çekler aynı kıtada düzenlenmiş ve ödenmesi şart kılınmış sayılır (TTK m.796/2).

İbraz süresinin geçirilmesi halinde hamil çekten sorumlu olan kişilere karşı cezai başvuru hakkını yitirecektir (TTK m.780).

Çekin İbraz Anında Kısmen ya da Tamamen Karşılıksız Çıkması

Suçun eylem öğesinin tamamlanabilmesi için bir diğer şart da, çekin ibraz anında kısmen ya da tamamen karşılıksız çıkmasıdır. Bu noktada altı çizilmesi gereken husus ise; çekin düzenlendiği veya dolaşımda kaldığı süre boyunca değil; ibraz anı bakımından karşılıksız olması sonuç doğurmaktadır. Örneğin 1 Ocak 2019 tarihinde, 1 Haziran 2019 tarihi için ileri tarihli olarak keşide edilmiş çek için muhatap bankada, 1 Ocak 2019 tarihinden 31 Mayıs 2019 tarihine kadar bir karşılık bulunup bulunmamasının bir önemi bulunmamaktadır. Zira ifade edildiği gibi, önem arz eden husus, ödeme anında çekin karşılığının bulunup bulunmadığı meselesidir.

Bu noktada önemle üzerinde durulması gereken diğer bir husus ise, karşılıksızdır işleminin yapılması için gerekli karşılığın ne olduğu hususudur. Çek Kanununun muhtelif hükümlerinde de belirtildiği üzere, çek üzerinde karşılıksızdır işlemi yapılması için, çekin tamamen karşılıksız çıkma zorunluluğu bulunmamakta, çekin kısmen karşılığı bulunmaması halinde de karşılıksızdır işlemi yapılması gerekmektedir. Bu noktada çekin karşılığının kısmen bulunması halinde karşılıksızdır işlemi kısmen karşılığı bulunan miktar ve bankanın sorumlu olduğu miktar düşüldükten sonra geri kalan kısım için yapılmak gerekmektedir (ÇekK m.3/2, m.3/4, m.5).

Bu noktada yine belirtilmek gerekmektedir ki; çek yaprağının birden fazla olması halinde her bir çek yaprağı için ayrı cezai müeyyide uygulanmak gerektiğinden, karşılıksızdır işleminin de her bir çek yaprağı için yapılması gerekmektedir.

Bir diğer yandan Çek Kanununun 7’nci maddesinin dördüncü fıkrasında kanunkoyucu; “Kısmen veya tamamen karşılığı bulunmayan çekle ilgili olarak, talebe rağmen, karşılıksızdır işlemi yapmayan banka görevlisi, şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” demek suretiyle, karşılıksızdır işleminin ilgili banka görevlisi tarafından yapılmaması halini de bir cezaya bağlamıştır.

Çekin Karşılıksız Çıkması Olgusunun Tespit Ettirilmesi

Fiil unsurunun tamam olması için gereken son şart da, çekin karşılıksız çıkması olgusunun tespit ettirilmesidir. Bu şart bakımından iki husus özelinde inceleme yapmak gerekmektedir.

İlk olarak belirtilmelidir ki; bir çek üzerinde karşılıksızdır işleminin yapılması Kanundaki usulde olmak gerekmektedir. “Karşılıksızdır” işleminin nasıl yapılacağı ise Çek Kanununun 3’üncü maddesinin dördüncü fıkrasında tanzim edilmiştir. Fıkraya göre; “Hamilin talepte bulunması hâlinde, karşılıksızdır işlemi; çekin arka yüzüne tahsil için bankaya ibraz edildiği tarih, hesap durumu, bankanın yükümlülüğü çerçevesinde ödediği miktar ve ibraz eden gerçek kişinin adı ve soyadı yazılmak, bu kişinin tüzel kişi adına bedeli tahsil etmesi hâlinde bu husus belirtilmek ve bu kişi ile birlikte banka yetkilisi tarafından imzalanmak suretiyle” yapılmaktadır ve banka tarafından ödenen miktar düşüldükten sonra karşılıksız kalan tutar da açıkça belirtilir. Bu noktada belirtilmek gerekmektedir ki; çek hamilinin imzalamaktan kaçınması durumunda, karşılıksızdır işlemi yapılmayacaktır.

Karşılıksızdır işleminin ne miktarda yapılacağı ise, Çek Kanununun 3’üncü maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Fıkraya göre; “‘Karşılıksızdır’ işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak” yapılacaktır.

Ancak önemle altı çizilmesi gereken bir husus da, Çek Kanununun hamile, kısmi ödemeyi kabul edip etmemesi yönünde bir seçenek tanımasıdır. Bu husus da maddenin beşinci fıkrasında düzenlenmiştir. Fıkraya göre; “Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar dâhil, kısmî ödemenin hamil tarafından kabul edilmemesi hâlinde, ikinci fıkra hükmüne göre karşılıksızdır işlemi yapılır; ibraz tarihi ile ödememe nedeni çekin üzerine yazılır ve çek, üzerine imzası alınarak hamiline geri verilir; ön ve arka yüzünün fotokopisi banka tarafından saklanır. Çek hesabında hiç karşılığın bulunmaması ve hamilin sadece muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutarın ödenmesini talep etmesi hâlinde de bu fıkra hükmüne göre işlem yapılır”. Görüldüğü üzere, kanunkoyucu hamilin kabulü veya reddi imkânını da Kanunda tanzim etmiştir.

İkinci olarak; çekin arkasına yapılan karşılıksızdır işlemi dışındaki bir işlemin suçu oluşturup oluşturmayacağının da üzerinde durulmak gerekmektedir. Bir çekin ödenmemesinin birden çok sebebi olabilir. Örneğin çekin bağlı olduğu hesapta, rehin yahut ödeme yasağı olması sebebiyle ödeme yapılamamış olabilir. Yahut çek ödeme yasağı kararı sebebiyle ödenememiş olabilir. Ancak bu gibi durumlarda, fiilin “çekin karşılıksız çıkması olgusunun tespit ettirilmesi” şartı gerçekleşmemiş olmaktadır. Dolayısıyla, çekte karşılıksızdır işleminin yapılabilmesi için, çekin hesapta yeterli karşılığının olmaması sebebiyle ödenemiyor olması gerekmektedir.

Neticeten belirtilmelidir ki; herhangi bir sebepten dolayı çekin karşılıksız çıkması olgusu tespit ettirilmemiş ise, suçun yasal unsurları oluşmayacaktır ve sanık hakkında Ceza Muhakemesi Kanununun 223’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereği beraat kararı vermek gerekmektedir.

Netice

Suçun unsurlarından bir diğeri de neticedir. Netice; kendisine bağlı olan hükümler bakımından önem taşıyan ve hareket tarafından meydana getirilmek veya engel olunmamak suretiyle oluşturulan dış âlemdeki değişiklikler olarak tanımlanabilir.  Karşılıksız çek düzenleme suçunun neticesi ise; süresinde ibraz edilen bir çekin muhatap banka nezdinde karşılığının kısmen ya da tamamen olmaması sebebiyle işleminin Türk Ticaret Kanununun 808’inci maddesi kapsamında yapılmasıdır.

İlliyet Bağı

Dış âlemdeki bir değişkenliğin bir kimseye isnat olunabilmesi için, bu değişikliğin o kimsenin hareketinden doğması, yapmakla ya da yapmamakla, dış âlemde bir zarar veya tehlike şeklinde beliren değişiklik arasında, sebep sonuç ilişkisinin kurulabilmesi gerekmektedir. İşte bu gereklilik de suçun illiyet bağı unsurunu oluşturmaktadır. Karşılıksız çek düzenleme suçundaki illiyet bağı ise; muhatap bankanın yaptığı karşılıksızdır işlemi ile çek hesabında ilgili çekin karşılığını bulundurmakla yükümlü olan kimsenin karşılığını bulundurmaması arasındaki sebep sonuç ilişkisidir.

Suçun Manevi Unsuru

Bir suçun manevi unsuru, suç bakımından işlenen fiil ile işleyen kişi (fail) arasındaki maddi olmayan, manevi bağı ifade etmektedir. Karşılıksızdır işleminin yapılmasına neden olma suçunun manevi unsuru da kasttır.

Ancak burada belirtilmelidir ki; suçun oluşması bakımından tasarlamanın varlığı aranmadığı gibi, amaca veya saike de bakılmamaktadır. Bu bakımdan da failin çeki karşılıksız bırakması fiilinin hamile zarar vermek kastıyla yapılmış olup olmadığı ayırdının suçun oluşabilmesi anlamında bir önemi bulunmamaktadır.

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçunun Cezası
Karşılıksız Çek Düzenleme Suçunun Cezası

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçunun Cezası

Karşılıksız çek düzenleme suçunun yargılaması neticesinde fail hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, suçun iki müeyyidesi bulunmaktadır. Bunlardan biri faile adli para cezası verilmesi diğeri ise fail hakkında çek düzenleme yasağı ile çek hesabı açma yasağı verilmesidir.

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçunda Adli Para Cezası

Karşılıksız çek düzenleme suçunun cezası Çek Kanununun 5’inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Fıkraya göre: “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur.”

Mahkûmiyet hükmü kurulurken; Türk Ceza Kanununun 52’nci ve 61’inci maddelerindeki ve Çek Kanununun 5’inci maddesindeki azami ve asgari gün miktarları göz önünde bulundurularak, öncelikle tam gün sayısının belirlenmesi, akabinde artırma ve eksiltmelerin yapılması, sonrasında bir güne karşılık gelecek para miktarının belirlenmesi ve son olarak da bu iki rakamın çarpılması gerekmektedir.

Türk Ceza Kanununun 52’nci maddesinin birinci fıkrasına göre adli para cezaları, aksine hüküm bulunmadığı hallerde 5 (beş) günden az 730 (yediyüzotuz) günden çok olamayacaktır. Çek Kanununa göre ise, hükmedilecek adli para cezası, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamayacak ve 1500 (binbeşyüz) günden çok olamayacaktır. Ancak cezanın gün sayısı belirlenirken, banka tarafından sorumluluk kapsamında ödenmiş olan miktarın çek bedelinden düşülmesi gerekmektedir.

Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde sınırlar; “en az beş gün olmak üzere çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olmamak ve binbeşyüz günden fazla olmamak” şeklinde teşekkül edecektir.

Yine Türk Ceza Kanununun 52’nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, bir gün karşılığı gelecek para cezası kişinin ekonomik, sosyal ve diğer kişisel durumları göz önünde bulundurularak en az 20 (yirmi) en fazla 100 (yüz) Türk Lirası olarak hesaplanacaktır.

Şayet şikâyete konu çekteki tutar döviz cinsinden belirlenmişse, karşılıksız kalan bedelin ibraz tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuruna göre Türk Lirası değerinin saptanıp cezanın buna göre belirlenmesi gerekmektedir.

Bu noktada önemle altı çizilmek gerekmektedir ki; mahkûmiyet adli para cezası niteliğini havi olduğundan ve bu cezanın suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumu ile yargılama esnasındaki vaziyetine göre seçenek yaptırımlara çevrilmesi mümkün olmadığı gibi ertelenmesi, de mümkün değildir (TCK m.50/1, m.51/1). Yine ön ödeme, uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi müesseselere ilişkin hükümlere de uygulama alanı bulmayan diğer hükümlerdendir (ÇekK m.5/10).

Son olarak belirtilmek gerekir ki; adli para cezalarının ödenmemesi durumunda, bu ceza kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmeksizin Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı üzerinden doğrudan hapis cezasına çevrilir (ÇekK m.5/11CGTİHK m.106/3). Ancak adli para cezasıyla çektirilen hapis süresi üç yılı geçemez (CGTİHK m.106/7). Şayet birden fazla hükümle adli para cezalarına mahkûmiyet var ise, bu durumda da beş yılı geçemez (CGTİHK m.106/7).

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçunda Çek Düzenleme Yasağı ile Çek Hesabı Açma Yasağı

Karşılıksız çek düzenleme suçunun bir diğer yaptırımı da, çek düzenleme yasağı ile çek hesabı açma yasağının getirilmesidir. İşbu düzenleme Çek Kanununun 5’inci maddesinin birinci fıkrasında va’z edilmiştir. Fıkraya göre: “Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Yargılama sırasında da resen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır. Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararlarına karşı yapılan itirazlar bakımından 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 353’üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü uygulanır. Bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve İcra ve İflas Kanununun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353’üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır. Bu davalar çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.”

Çek düzenleme yasağı ve çek hesabı açma yasağı tedbiri, karşılıksız çek düzenleme suçundan dolayı başlatılan yargılama ile birlikte uygulanabilen önleyici amaçlı bir koruma veya güvenlik tedbiridir. Bu yasak hukuki niteliği bakımından yargılama sırasında verilmişse koruma tedbiri, hüküm ile birlikte verilmişse güvenlik tedbiri niteliğini haizdir (ÇekK m.5/1).

Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu bankalara iade etmekle yükümlüdür ve bu kişi adına yeni bir çek hesabı da açılamaz (ÇekK m.5/6).

Bu noktada son olarak belirtilmelidir ki; hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on gün içinde, düzenlemiş bulunduğu ve henüz karşılığı tahsil edilmemiş olan çekleri, düzenleme tarihlerini, miktarlarını ve varsa lehtarlarını da göstermek suretiyle, muhatap bankaya liste hâlinde vermekle yükümlüdür (ÇekK m.5/7).

Karşılıksız Çek Düzenleme Suçunda Etkin Pişmanlık Ve Çek Düzenleme Yasağı İle Çek Hesabı Açma Yasağının Kaldırılması

Karşılıksız kalan çek bedelinin, çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre yasal ibraz tarihinden itibaren işleyecek, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi ile birlikte tamamını ödeyen kişi hakkında, yargılama aşamasındaysa davanın düşmesine, mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonraysa mahkeme tarafından hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilecektir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırıldığı MERSİS ile Risk Merkezine bildirilir ve ilan olunur (ÇekK m.6/1). Şikâyete bağlı suç olması sebebiyle şikâyetten vazgeçme halinde de bu hüküm uygulanır (ÇekK m.6/2).

Sıkça Sorulan Sorular (Karşılıksız Çek Düzenleme Suçu)

Karşılıksız çek vermenin cezası nedir?

Karşılıksız çek düzenleme suçu, 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, çekin kanuni ibraz süresi içinde bankaya sunulması ve karşılığının bulunmaması durumunda, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çek için 1.500 güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Adli para cezasının günlük miktarı, Türk Ceza Kanunu’nun 52. maddesine göre belirlenir ve kişinin ekonomik durumu göz önünde bulundurularak günlük 20 TL ile 100 TL arasında takdir edilir.

Karşılıksız çekten 5 yıl ceza alan ne kadar yatar?

Karşılıksız çek nedeniyle verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda, ceza hapis cezasına çevrilir. Ancak, karşılıksız çek suçunda hapis cezasının infazı, diğer suçlardan farklı olarak, doğrudan açık cezaevinde yerine getirilir ve kamuya yararlı bir işte çalıştırılma imkânı bulunmaz. Bu nedenle, adli para cezasının ödenmemesi halinde, kişi cezasını açık cezaevinde çeker. Herhangi bir suçtan kaynaklı infaz yatar hesaplama yapmak için sitemizdeki infaz-yatar hesaplama aracını kullanabilirsiniz.

Karşılıksız çek şikayet edilmezse ne olur?

Karşılıksız çek düzenleme suçu, şikâyete bağlı bir suçtur. Hamilin, çekin karşılıksız olduğunu öğrendiği tarihten itibaren 3 ay ve her hâlükârda 1 yıl içinde şikâyette bulunması gerekir. Bu süreler içinde şikâyet edilmezse, şikâyet hakkı düşer ve fail hakkında ceza davası açılamaz.

Karşılıksız çek cezasından kurtulmanın yolu var mı?

Karşılıksız çek cezasından kurtulmanın birkaç yolu bulunmaktadır:

  1. Çek Bedelinin Ödenmesi: Yargılama sırasında veya hüküm kesinleşmeden önce çek bedelinin faiziyle birlikte ödenmesi durumunda, mahkeme davanın düşmesine karar verir. Hüküm kesinleştikten sonra ödeme yapılırsa, hükmün tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir.
  2. Şikâyetten Vazgeçme: Hamil, çek bedelini faiziyle birlikte tahsil ederse, şikâyetinden vazgeçebilir. Bu durumda, yargılama aşamasında dava düşer; hüküm kesinleşmişse, hükmün sonuçları ortadan kalkar.
  3. Etkin Pişmanlık: Fail, yargılama sırasında veya hükümden sonra çek bedelini öderse, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak cezanın ortadan kaldırılmasını sağlayabilir.

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara