Ceza HukukuMakalelerimiz

Şikayete Tabi Suçlar

Ceza hukukunda suçun re’sen kovuşturulacağı kuralının en önemli istisnası, suçun takibinin şikâyete bağlı olmasıdır.

Kanun koyucu; suçu oluşturan olayın duyulması ve bu yüzden zarar gören aleyhine oluşacak durumları engellemek amacıyla bazı suçların kovuşturulmasını, zarar görenin şikâyet etme şartına bağlamıştır.

Ceza hukukunda yargılama sonucu verilen karar, kişi hürriyetini yakından ilgilendirmektedir. Bu sebeple soruşturma ve kovuşturma evresinde şikâyet hakkının kullanılması, şikâyet hakkından vazgeçilmesi ve bunun sonuçları, şikâyet hakkında zamanaşımı süresi gibi konularda ceza hukuku alanında uzman avukatlardan destek alıp sürecin yönetilmesi, hak kaybına uğramamak adına önemlidir.

Ayboğa +Partners Hukuk Bürosu, ceza hukuku alanında tecrübeli avukatları sayesinde müvekkillerine hukuki hizmet sağlayan bir hukuk bürosudur.

Gerek ceza hukukunda yer alan şikâyet kurumundan kaynaklanan gerek hukukun diğer alanlarından kaynaklanan hak kayıplarını engellemek isteyen kişiler, Ayboğa+ Partners Hukuk Bürosunun verdiği hukuki destek sayesinde bu sorunu aşmaktadırlar.

Takibi Şikayete Bağlı Suç Ne Demektir?

Bir suç hakkında soruşturma veya kovuşturma yapılabilmesi için suçun mağdurunun veya suçtan zarar gören kişilerin şikâyet etmesi şartının bulunduğu suçlara şikâyete bağlı suç denmektedir.

Şikâyete bağlı suçlar Türk Ceza Kanununun 73. Maddesinde kovuşturulması ve soruşturulması şikâyete bağlı suçlar başlığı altında düzenlenmiştir.

Ceza hukukunda suçun re’sen araştırılması kural, takibinin şikâyete bağlı olması ise istisna olması sebebiyle kanun koyucu hangi suçların takibinin şikâyete bağlı olduğunu açıkça düzenlemiştir.

Bu sebeple bir suçun şikâyete tabi bir suç olup olmadığının anlaşılması için kanundaki düzenlemeye bakmak gerekmektedir.

Kanunda söz konusu suç için “… soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.”, “… mağdurun şikayeti üzerine”, “… şikâyet üzerine” ifadeleri bulunuyorsa suçun takibi için şikayet şartı aranmaktadır. Eğer suç için şikâyet şartının arandığı bu ifadelerle belirtilmemişse suç, mahkeme ve savcılık tarafından re’sen soruşturulup kovuşturulur.

Anayasa tarafından korunan bir hak olan şikâyet hakkına konu olan şikâyet, suç olduğu sanılan belli bir olay hakkında zarar görenin, şartlar oluşmuşsa temsilcisinin veya vekilinin, failin cezalandırılması amacıyla yaptıkları irade beyanıdır.

Zarar görenin şikâyete konu olan olayı nitelendirme biçimi önemli değildir. Şikâyette önemli olan hususun, fail değil olay olması sebebiyle failin ayrıca gösterilmesi gerekmemektedir. Ancak suçu işleyen birden çok fail varsa faillerden birinin şikâyet edilmesi diğerlerinin de şikâyet edildiği anlamına gelmektedir.

Şikâyet ve hak arama özgürlüğü ile ilgili olarak Yargıtay 9.Hukuk Dairesi, E.2006/17667, K.2006/24630, T.25.09.2006 sayılı kararına göre:

“Birçok uyuşmazlıkta, hak arama özgürlüğü ile kişilik haklan karşı karşıya gelmiş olabilir. Sorun bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağı noktasında toplanmaktadır. Bir taraftan kişinin hak arama özgürlüğü güvence altına alınmışken, diğer taraftan kişilik haklan da anayasal ve yasal güvence altına alınmıştır. Buna karşın kişi, hakkını ararken, karşı yanın kişilik değerlerine saldırıda bulunabilir. Onu hukuka aykırı bir eylemle suçlayabilir. Hukukun, karşı karşıya gelen bu iki değeri aynı konuda ve zamanda koruma altına aldığı düşünülemez. Aksi halde, hukukun kendisi kendi kuralları ile çatışmış olur. Aslında konu biraz yakından incelendiğinde her iki değerin aynı anda birbirine karşı korunmadığı, çatışma durumunda somut olaydaki özelliğe göre birinin diğerine üstün tutulduğu görülecektir.

Şu durumda uyuşmazlığın çözümünde, hak arama özgürlüğünün, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmadığı, diğer bir anlatımla kişi, istediği biçim ve koşulda ve salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamayacağı, aksi halde bu hakkı kötüye kullanmış sayılacağı kabul edilerek, Anayasa ve yasaların öngördüğü güvenceden yararlanamayacaktır.

Bu hakkın hukuk en korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların olması zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bu olgu veya emareye dayanılarak, başkalarının da böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı ve bu çerçevenin içinde kalan şikâyet hakkının yerinde kullanıldığı kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırlan aşılarak kullanıldığı ve şikâyet edilenin kişilik değerlerine saldın oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.”

Şikâyetin yapılma usulü Ceza Muhakemeleri Kanunu madde 158’de belirtilmiştir. İlgili hükme göre Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir.

Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye’nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir.

Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.

İhbar veya şikâyet yazılı veya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak yapılabilir. Bu durumda mahkemeye yapılan sözlü şikâyetin geçerli olduğu göz önünde bulundurulursa duruşma sırasında yapılan ve tutanağa geçen şikâyetin de geçerli sayılması gerekmektedir.

Şikâyet hakkı, suçtan zarar gören kişiye aittir. Kanun şikâyeti, istisnai bir kurum olarak düzenlediğinden zarar gören ifadesi dar yorumlanmalı ve yalnızca suçtan doğrudan zarar gören kişi anlaşılmalıdır.

Şikâyet kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Bu bağlamda mirasçıların şikâyet hakkı bulunmamaktadır. Ancak hakaret ve sövme suçlarında kanun aksini düzenlemiş, mirasçılara da şikâyet hakkı tanımıştır.

Bununla birlikte şikâyetçi, şikâyet hakkını kullandıktan sonra vefat ettiyse mirasçıları tarafından davaya devam edilebilir.

Suçtan zarar gören kişi birden fazla ise bu kişilerden her biri şikâyet hakkını diğerinden bağımsız olarak kullanabilir.

18 yaşını doldurmuş ve kısıtlı olmayan kişiler şikâyet hakkını kendileri kullanabilir. 15 yaşından küçük olmakla birlikte ayırt etme gücü bulunan kişilerin yaptıkları şikâyet geçerlidir. Bu durum velisinin şikâyet hakkını kullanmasına engel olmamaktadır.

Her biri şikâyet hakkını diğerinden bağımsız kullanabilir. Buna rağmen ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin şikâyet hakkını kanuni temsilcileri kullanabilir.

Çocuğa yönelik suç işlenmişse ve suçu anne veya babadan biri işlemişse şikâyet hakkı, suçu işlemeyen velinindir.

Anne ve baba çocuğa yönelik olan suçu birlikte işlemişlerse ya da suç işleyen kişi, çocuk üzerinde velayet hakkına sahipse çocuğa kayyım atanacaktır. Atanan kayyım, şikâyet hakkını Sulh Hukuk Mahkemesinden izin almak suretiyle kullanabilir.

Suçtan zarar gören kişi tüzel kişi ise tüzel kişi şikâyet hakkını organları ve kanuni temsilcisi aracılığıyla kullanacaktır.

Şikayete Tabi Suçlarda Şikayet Süresi Ne Kadardır?

Şikâyete bağlı suçlarda şikâyet süresi, TCK madde 73’ün ikinci ve üçüncü fıkralarında düzenlenmektedir. İlgili hükme göre “Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.”

Şikâyet süresi hak düşürücü süre olarak kabul edilmektedir. Ancak ilgili suçtan dolayı birden fazla zarar gören varsa ve bunlardan biri şikâyet süresini kaçırmışsa bu durum diğer kişilerin şikâyet hakkını kullanmasını engellemez.

Kanunun hükmüne göre şikâyette bulunabilmede süre, zarar görenin, hem fiili hem de faili öğrendiği andan itibaren başlamaktadır. Bu durumda fiil veya failden birinin daha sonra öğrenilmesi söz konusuysa 6 aylık şikâyet süresi, zarar görenin fiil ve faili öğrendiği günden itibaren işlemeye başlayacaktır.

Şikâyet süresinin fiil ve failin öğrenildiği andan itibaren altı ay içinde kullanılacağı kanunda açıkça belirtilmiş olmakla birlikte bu süre, dava zamanaşımı ile sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla şikâyet hakkı fiilin işlenmesinden daha sonra da başlayabilir, önemli olan o suç ile ilgili olarak dava zamanaşımı süresinin dolmamış olmasıdır.

Şikayete Tabi Suçlar Nelerdir?

Ceza hukukunda re’sen araştırmanın kural, şikâyetin istisnai bir kurum olması sebebiyle kanun koyucu hangi suçların şikâyete tabi olduğunu açıkça düzenlemiştir. Bununla birlikte bir suçun basit halinin, şikâyete tabi olarak; nitelikli halinin ise re’sen soruşturulması ve kovuşturulması mümkündür.

Şikâyete tabi suçlar şunlardır:

  • Basit kasten adam yaralama,
  • TCK md.86/2 kapsamında kalan kasten yaralama suçunun ihmali davranışla işlenmesi,
  • Cinsel taciz suçu (madde 105/1),
  • Hakaret Suçu (madde 125/1, 2, 3),
  • Cinsel saldırı suçu (madde 102/1 ve 102/2),
  • Bilinçli taksirle TCK 89/1 çerçevesinde işlenen yaralama suçu,
  • Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu (madde 104/1),
  • Kişinin hatırasına hakaret suçu (madde 130/1,2),
  • İş ve çalışma hürriyetini ihlal suçu (madde 117/1),
  • Tehdit suçu (madde 106/1),
  • Konut dokunulmazlığını ihlal Suçu (madde 116/1-2-4),
  • Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu (madde 123/1),
  • Güveni kötüye kullanma suçu (madde 155/1),
  • Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu (madde 133/1, 2, 3),
  • Haberleşmenin gizliliğini ihlal Suçu (madde 132/1, 2, 3),
  • Kullanma hırsızlığı suçu (madde 146/1),
  • Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu (madde 134/1, 2),
  • Dolandırıcılık suçu (madde 157/1),
  • Dolandırıcılıkta daha az cezayı gerektiren hal (madde 159/1),
  • Mala zarar verme suçu (madde 151/1, 2),
  • Hakkı olmayan yere tecavüz suçu (madde 154/1,2,3)
  • Hileli iflas suçu (madde 161/1),
  • Şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi (madde 164/1),
  • Bedelsiz senedi kullanma suçu (madde 156/1),
  • Açığa imzanın kötüye kullanılması suçu (madde 209/1),
  • Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçu (madde 160/1),
  • Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçu (madde 233/1),
  • Taksirli iflas suçu (madde 162/1),
  • Karşılıksız yararlanma suçu (madde 163/1-2),
  • Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçu (madde 234/3),
  • Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçu (madde 165/1),
  • Bilgi vermeme suçu (madde 166/1).

Müşteki ve Katılan Kavramı

Müşteki, diğer ismiyle zarar gören şikâyetçi olup, suçu adli makamlara şikâyet eden kişidir. Müşteki, yargılama sırasında davaya katılırsa müdahil yani katılan sıfatını alır.

Suçun hem mağduru hem de şüpheli veya sanığı olan kişi, şikâyetçi olmazsa mağdur şüpheli veya mağdur sanık sıfatıyla dinlenir. Ancak soruşturma evresinde hem suç isnadı altında olan hem de suçun mağduru olarak şikâyette bulunan kişi, müşteki şüpheli sıfatıyla dinlenir.

Söz konusu kişi, mahkemede davaya katılmazsa müşteki sanık olarak dinlenir. Eğer davaya müdahil olursa müdahil yani katılan sanık olarak dinlenir.

Ceza Muhakemesi Kanunu madde 234’te mağdur ile şikâyetçinin yani mağdur ile müştekinin hakları soruşturma ve kovuşturma evresine göre ayrı ayrı ele alınarak düzenlenmiştir. İlgili hüküm şöyledir:

(1) Mağdur ile şikâyetçinin hakları şunlardır:

a) Soruşturma evresinde;

  1. Delillerin toplanmasını isteme,
  2. Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak koşuluyla Cumhuriyet savcısından belge örneği isteme,
  3. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı takip suçları ile kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence veya eziyet suçlarında ve alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,
  4. 153 üncü maddeye uygun olmak koşuluyla vekili aracılığı ile soruşturma belgelerini ve elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme,
  5. Cumhuriyet savcısının, kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına kanunda yazılı usule göre itiraz hakkını kullanma.

b) Kovuşturma evresinde;

  1. Duruşmadan haberdar edilme,
  2. Kamu davasına katılma,
  3. Tutanak ve belgelerden örnek isteme,
  4. Tanıkların davetini isteme,
  5. Vekili bulunmaması halinde, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı veya ısrarlı takip suçları ile kadına karşı işlenen kasten yaralama, işkence veya eziyet suçlarında ve alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,
  6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı kanun yollarına başvurma.

(2) Mağdur, onsekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını ifade edemeyecek derecede malûl olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi aranmaksızın bir vekil görevlendirilir.

(3) Bu haklar, suçun mağdurları ile şikâyetçiye anlatılıp açıklanır ve bu husus tutanağa yazılır.

(4) Soruşturma veya kovuşturma evresinde, dava nakli veya adlî tıp işlemleri nedeniyle yerleşim yeri dışında bir yere gitme zorunluluğu doğması hâlinde mağdurun yapmış olduğu konaklama, iaşe ve ulaşım giderleri, 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümlerine göre Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.”

Şikayetten Vazgeçme Süreci

Şikâyet hakkını kullanan kişinin bu hakkı kullandıktan geri almasına şikâyetten vazgeçme denmektedir. Vazgeçme, hakkı düşürmektedir.

Şikâyet hakkının kullanımından vazgeçme, tek taraflı irade beyanı ile gerçekleştirilir. Şikâyetten vazgeçme ise, karşı tarafın kabulüne bağlıdır. Nitekim TCK madde 73/6’ya göre 

“Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.”

şeklinde düzenlenmektedir.

Şikâyetten vazgeçme hakkına, şikâyet hakkına sahip olanlar ve bu hakkı kullanmış olanlar sahiptir. Vekilin şikâyetten vazgeçmeyi kabul etmesi için vekâletnamesinde özel olarak yetkilendirilmiş olması gerekmektedir.

Şikâyetten vazgeçme şarta bağlanamaz. Şikâyetin yapıldığı andan kararın kesinleştiği ana kadar şikâyetten vazgeçme mümkündür.

Türk Ceza Kanunu madde 73/4’e göre şikâyete tabi suçlarda şikâyetten vazgeçilmesi soruşturma aşamasını sona erdirir. Soruşturma aşaması tamamlanıp kovuşturulmaya geçilmişse şikâyetten vazgeçme, davanın düşmesine yol açar.

Takibi şikâyete bağlı suçlarda iştirak halinde işlenen bir suç söz konusuysa TCK madde 73/5’e göre sanıklardan biri hakkında şikâyetten vazgeçilmesi diğer sanıklara da sirayet edecektir. Ancak takibi şikâyete bağlı olmayan bir suçta zarar gören sanıklardan biri için şikâyetten vazgeçerse bu durum diğer sanıklara sirayet etmeyecektir.

Şikâyetten vazgeçildiği takdirde katılan sıfatı ortadan kalkar. Bu durumda aynı fiil sebebiyle yeniden şikâyetçi olmak veya kamu davasına katılmak söz konusu olmayacaktır. Şikâyetten vazgeçmeden vazgeçilmesi mümkün değildir.

Şikâyetin nasıl yapılacağının kanunda düzenlenmesine karşın şikâyetten vazgeçmenin usulü kanunda düzenlenmemiştir.

Şikâyetten vazgeçme Cumhuriyet savcılığı, mahkeme, hâkim, noter ve zabıta gibi makamlarda gerçekleştirilebilir. Şikâyetten vazgeçme beyanı, şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanarak açıklanmalıdır.

Zarar gören şikâyetten vazgeçse bile; suç işleyen sanık, suça azmettiren ya da yardım eden kişiler hakkında maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahiptir.

Şikâyetten vazgeçme ile ilgili olarak Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 2018/6021 E. , 2018/13813 K. Sayılı kararı şöyledir:

“Şikâyetten vazgeçme, tek taraflı bir işlem olmayıp, iki taraflı bir işlemdir. Suçtan zarar gören kimse, şikâyetinden vazgeçtiğinde, bu vazgeçmenin hukuki sonuç doğurması için, şikâyet olunan kimse tarafından bu vazgeçmenin kabul edilmesi gerekir. Hatta suçtan zarar gören tarafından şikâyet olunmasa bile, bir kimse hakkında yapılan şikâyet üzerine ve bu şikâyet nedeniyle soruşturma veya kovuşturma yapılmış ise, bu kimsenin şikâyetten vazgeçmeyi kabule yetkili olduğunu söylemek mümkündür.

765 sayılı TCK’nın 99/2. maddesindeki hüküm aynen YTCK madde 73/6. maddesine de alınmıştır. Anılan maddeye göre “Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.” Şikâyetten vazgeçmenin kabule bağlı hale gelmesinin gerekçesi “sanığa gerçeği aydınlatmak ve beraatını istemek hakkını tanımaktır. Ayrıca tek başına davayı harekete geçirebildiğini bilmesine rağmen, bunu durdurabilmek için sanığın iradesinin de eklenmesine muhtaç bulunduğunu göz önünde tutan kimse, iyice düşünüp taşınmadan ve hafiflikle şikâyette bulunmaktan çekinecek ve suçsuz bir kimsenin itibarının gölgelenmesine böylece engel olunacaktır.”

Şikâyetten vazgeçme, açık veya örtülü olabilir. Açık vazgeçmede, şüpheli veya sanık Cumhuriyet Savcısı, hâkim veya mahkeme huzurunda açıkça şikâyetçinin, şikâyetten vazgeçmesini kabul ettiğini bildirir ve vazgeçmenin kabul edildiği andan itibaren vazgeçme hukuki sonuç doğurur. Örneğin şikâyetten vazgeçildiğini duyan sanık doğrudan vazgeçmeyi kabul etmez ama şikâyetten vazgeçen şikâyetçiye sarılarak ona teşekkür eder veya vazgeçme nedeniyle verilen düşme kararını temyiz etmez, huzurunda yapılan vazgeçmeye ses çıkarmaz veya yokluğunda yapılan şikâyetten vazgeçmeye karşı diyeceğinin sorulması için çağrılmasına, bu hususun davetiyeye yazılmasına karşın duruşmaya gelmeyerek vazgeçmeyi kabule yönelik iradesini davranışları ile gösterir ise, şikâyetten vazgeçmeyi zımni olarak kabul etmiş olur.

Şüpheli veya sanığın yokluğunda şikâyetten vazgeçilmesi halinde, bu hususu belirten ve Cumhuriyet Savcısı veya mahkeme huzuruna gelinmediği takdirde vazgeçmeyi kabul etmiş sayılacağına ilişkin şerhi ihtiva eden davetiye çıkarılması ve bu davetiye üzerine, gelmeyen kimsenin de vazgeçmeyi kabul ettiğinin düşünülmelidir.

Tam ehliyetli şüpheli veya sanık, şikâyetten vazgeçmeyi kabul veya ret konusunda yetkilidir. Ancak şüpheli veya sanığın ayırtım gücüne sahip küçük veya kısıtlı olması durumunda, şikâyetten vazgeçmeyi tek başına kabul edebilecekken, şikâyetten vazgeçmeyi tek başına reddedemeyeceğini, bu konuda veli veya vasinin iradesine de ihtiyaç bulunduğunu kabul edilmelidir.

Ayrıca vekilin şikâyetten vazgeçmeyi kabul edebilmesi için, vekâletnamesinde açıkça yetkisi olması gerekir. Kanaatimizce, baro tarafından atanan müdafi, şikâyetten vazgeçmeyi kabule yetkilidir.

İştirak halinde işlenen suçlarda her bir sanık diğerinden bağımsız olarak şikâyetten vazgeçmeyi kabul veya reddedebilir. Kanunumuz şikâyetten vazgeçmenin sirayetini kabul etmiş olmasına karşın, şikâyetten vazgeçmenin kabulünün sirayetini kabul etmemiştir, bu durumda şikâyetten vazgeçmeyi kabul eden sanık hakkında şikâyetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilir, vazgeçmeyi kabul etmeyen sanık hakkında yargılamaya devam olunur.

Şikâyetten vazgeçme gibi, şikâyetten vazgeçmenin kabulü de, kayıtsız şartsız olmalıdır, şarta bağlanamaz. YTCK 73. maddesinde “kanunda aksi yazılı olmadıkça” şikâyetten vazgeçmenin onu kabul etmeyen sanığı etkilemeyeceği belirlenmiştir. O halde kanun hükümleri, şikâyetten vazgeçmenin kabule bağlı olmadığı halleri düzenleyebilecektir, bu durumda şikâyetten vazgeçmenin hukuki sonuç doğurması, şüpheli veya sanığın kabulüne bağlı değildir. Bu şekilde düzenleme, yani şikâyetten vazgeçmenin kabule bağlı olmadığı hususundaki düzenleme, 765 sayılı TCK madde 444, 460 ve 489. maddelerinde yer almasına karşın, TCK’da bu şekilde bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Şikâyetten vazgeçmenin kabul edilmemesi durumunda, yargılamaya devam olunacak, sanığın suçu işlediği sabit olmaz ise beraat kararı verilecek, ancak sanığın suçunun sabit olması durumunda mahkûmiyetine değil, kovuşturma şartı gerçekleşmeyeceğinden kamu davasının düşürülmesine ya da ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceği Yargıtay ceza dairelerince kabul edilmektedir.”

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara