İdare Hukuku

Polisin Durdurma ve Kimlik Sorma Yetkisi

PVSK md. 4 Kapsamında Polisin Durdurma ve Kimlik Sorma Yetkisi

Polisin durdurma ve kimlik sorma işlemleri; birbirinden farklı olmakla birlikte mevzuatımıza bakıldığında kanun koyucunun farklı bu iki işlemi aynı madde kapsamında düzenleme eğiliminde olduğu görülmektedir. Her iki işlem de çeşitli kanunlarda düzenlenmekle birlikte çalışmada Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu (PVSK) m. 4/A temel alınarak konu incelenmiştir.

Polisin Durdurma ve Kimlik Sorma Yetkisi
Polisin Durdurma ve Kimlik Sorma Yetkisi

DMCA.com Protection Status

Genel Olarak Polisin Durdurma ve Kimlik Sorma Yetkisi

Polis tarafından gerçekleştirilen durdurma ve kimlik sorma işlemleriyle çeşitli hak ve özgürlükler sınırlandırılmaktadır. Bu hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına giden yolda adeta bir kapı görevi taşıyan işlemlerin ancak mevzuatta belirtilen koşulların gerçekleşmesi halinde uygulanması gerekir.

Polisin durdurma işlemiyle hangi hakkın kısıtlandığı noktasında doktrinde tartışma bulunmaktadır. Bu çalışmada işlem ile kişinin serbestlik hissi ortadan kalkmadığı için seyahat hürriyetinin sınırlandığı görüşü benimsenmiştir.

Durdurma işlemine giden yoldaki ilk adım olan makul sebep kavramının kesin sınırlar çizilerek tanımlanması zor olup, bir tanımlama yapılması halinde bu tanımlama, uygulamada karşılaşılacak olayların çeşitliliği nedeniyle yetersiz kalabilir. Bu nedenle durdurma işleminde makul sebebin gerçekleşip gerçekleşmediğine olaya bakarak karar verilmesi gerekir. Kavram kötüye kullanılmaya müsait olmakla birlikte konu hakkında uzmanlık kazanmış uygulayıcı ve denetleyiciler kavramın kötüye kullanılması önündeki en büyük engel olacaktır.

Polisin kimlik sorma yetkisi; PVSK m. 4/A’da durdurulan kişinin yoklama suretiyle kontrol edilebileceği şeklinde  düzenlenmiştir. Burada yapılan işlemin arama boyutuna ulaşmamasına dikkat edilmelidir. Kişinin rızasının var olması durdurma sonrasında şartları oluşmadan yapılan arama işlemini hukuka uygun hale getirmez. Yoklama ve arama iki farklı işlem olup işlemlerin art arda icra edilmesi yoklamanın arama içerisinde erimesine neden olmayacaktır. Her iki işlemin hukuka uygunluğunun ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.

Polisin Adli ve İdari Kolluk Olarak Ayrımı

Ülkemizde kolluk personeli ya da kolluk teşkilatına yönelik adli kolluk/idari kolluk şeklinde bir ayrım bulunmamaktadır. Burada kolluk faaliyetine yönelik olarak adli kolluk/idari kolluk ayrımı yapılmaktadır. Personelin görev alanı adli kolluk veya idari kolluk şeklinde sınırlandırılmamıştır. Bu ayrım, yapılan işin niteliği göz önüne alınarak yapılmaktadır. Buna göre aynı personelin hem idari kolluk hem de adli kolluk olarak görev yapması mümkündür. İdari kolluk; suç işlenmesini, kamu düzeninin bozulmasını engellemeyi hedeflerken; adli kolluk, kamu düzenini bozan ve suç olarak tanımlanan fillerin işlenmesinin ardından harekete geçmektedir.

Adli kolluk, idari kolluk ayrımının bazı sonuçları vardır. Buna göre; idari kolluk, idari makamların emrinde olup bu faaliyet nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar idari yargıda çözümlenir. Buna karşı adli kolluk, adli makamların emrinde görevini ifa ederken bu görevin ifası nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar hakkında adli yargıya başvurulur. İdari kolluk görevinden kaynaklanan bir suç işlerse 4483 sayılı Kanun hükümlerince hareket edilirken, adli polisin görevi nedeniyle suç işlemesi durumunda savcı tarafından olay re’sen kovuşturulur (CMK m. 161/5). İdari kolluk idare hukuku, adli kolluk ceza hukuku hükümlerine tabidir.

Tüm ülkede kamu düzenini korumak amacıyla yürütülen faaliyete genel idari kolluk faaliyeti denir. Genel idari kolluk personeli; polis, jandarma, çarşı ve mahalle bekçilerdir. Polis ve jandarmanın faaliyet konuları aynı olmakla birlikte, faaliyet gösterecekleri yerler açısından birbirlerinden ayrılmaktadırlar.

Kolluk tarafından yapılan işlem bir suç ile bağlantılı değil ise idari kolluk, bir suç ile bağlantılı ise adli kolluk faaliyeti içinde yer alır. Kamu düzenini korumak amacıyla faaliyet gösteren idari polisin harekete geçebilmesi için bir karara/emire ihtiyacı yoktur. İdari kolluk ancak kanunda öngörülmüş ise temel hak ve hürriyetleri sınırlandırabilir.

Polisin Durdurma Yetkisi
Polisin Durdurma Yetkisi

Polisin Durdurma Yetkisi

Durdurma işlemi ile polisler, kişilerin hayatındaki olağan akışın içine girmektedir. Durdurma işleminin icra edilebilmesi için durdurulan kişinin buna sebep olan bir fiil işlemesi şart değildir. Durdurma işlemi hareket halinde olan ya da duran kişilere ilişkin olarak icra edilebilir. Kişilere ek olarak araçların da durdurulması mümkündür. Araçlar açısından durdurma, aracın içerisinde aranan bir kişinin bulunmadığından ya da aracın bir tehlike unsuru olmadığından emin olmak gibi amaçlarla gerçekleştirilebilir. PVSK her ne kadar araçların durdurulması şeklinde düzenlenmiş olsa da düzenlemenin araçların değil, “araçla seyir halindeki kişilerin durdurulması” şeklinde olması daha yerindedir. Bu değişikliğe paralel olarak da kişilerin durdurulması ibaresinin, “açık alanda bulunan kişilerin durdurulması” olarak değiştirilmesi, m. 4/A’nın amacına daha uygundur.

Durdurulan kişi, durdurma sebebini öğrendikten sonra kendisini hala serbest hissediyor olmalıdır. Kişinin bu serbestlik hissini taşımaması halinde yapılan işlem durdurma olarak kabul edilmez. Durdurma işleminde kişi, kendisini serbest hissetmekle birlikte o an için oradan ayrılmaması gerektiğini de düşünmelidir. Bu nedenle polisin yapılan işlemi durdurma olarak nitelendirmesi, işlemin durdurma olarak kabul edilmesi için yeterli değildir. Esasında yakalama olan bir işlemin polis tarafından durdurma olarak nitelendirilmesi, yapılan işlemin durdurma olarak kabul edilmesi sonucunu doğurmamaktadır. Durdurma işlemine ilişkin yapılan bu tanımlama, işlem ile sınırlandırılan temel hak ve özgürlüğün tespiti noktasında büyük önem taşımaktadır.

Durdurma İşleminin Benzer Yetkilerden Farkı

Bölüm Alt Başlık İçerik
Durdurma ve Benzer İşlemler Durdurma ve Yakalama Yakalama işlemi kişi hürriyeti ve güvenliğinin sınırlandırılmasını içerirken, durdurma daha kısa süreli ve seyahat özgürlüğünü sınırlayan bir işlemdir. Durdurma ve yakalama arasındaki farklar ile her iki işlemin hukuki çerçevesi ayrıntılı olarak incelenmiştir.
Durdurma ve Tutma Kimliği belirlenemeyen kişilerin kısa süreli tutulması PVSK m. 4/A-9’da düzenlenmiştir. Durdurma ve tutma işlemleri arasındaki farklar ile Anayasa Mahkemesi kararlarına göre bu işlemlerin hukuki statüsü değerlendirilmiştir.
Durdurma ile Bağlantılı İcra Edilen Yoklama ve Arama Durdurma sırasında yapılan yoklama işleminin arama ile karıştırılmaması gerektiği vurgulanmıştır. Yargıtay içtihatlarında yoklama ve arama işlemlerinin hukuka uygunluk kriterleri ele alınmıştır.

Durdurma İşleminde Makul Sebep Kavramı

Makul Sebep Tanımı:

    • Makul: Akla ve mantığa uygun, elverişli.
    • Sebep: Bir olayın gerçekleşmesine yol açan faktör.
    • Makul sebep, genel ve soyut ifadelerden ziyade somut olgulara dayanmalıdır.

Durdurma İşleminde Makul Sebep:

      • Durdurma için makul sebep gereklidir (PVSK m. 4/A).
      • Makul sebep: Polisin tecrübesi ve mevcut durumdan edindiği izlenime dayanır.
      • Sürekli ve keyfi durdurmalar yasaktır (AÖAY m. 27/2).

Makul Sebep ve Makul Şüphe Farkı:

    • Makul sebep: Uzman görüşüne dayalı, somut olgulara bağlı.
    • Makul şüphe: Sıradan kişilerce de kabul edilebilecek somut olgulara dayanır.

Kanun ve Yönetmelik Çelişkisi:

    • PVSK m. 4/A’da makul sebep yeterliyken, AÖAY m. 27/2’de “umma derecesinde makul şüphe” aranması kafa karışıklığına yol açmaktadır.

Makul Sebebin Özellikleri:

    • Durdurma öncesinde var olmalı, sonradan ortaya çıkmamalıdır.
    • Önleme amaçlı durdurmada tehlikeye ilişkin somut emareler; adli amaçlı durdurmada ise kişinin aranan kişi olduğuna dair şüphe aranır.

Keyfi Durdurma ve Hukuki Sınırlar:

    • Keyfi durdurmalar ve durdurma sebebinin bildirilmemesi suç teşkil edebilir.
    • Durdurma süresi her olayın içeriğine göre, oranlılık ilkesi temel alınarak belirlenmelidir.

PVSK Kapsamında Polisin Durdurma Sebepleri Nelerdir?

Durdurma sebebinin durdurulan kişiye bildirilmesi, ortaya çıkması muhtemel bir direncin daha başlangıçta kırılmasına hizmet eder. Durdurma sebebi açıklanmadan ve bu sebebe ilişkin soru sorulmadan başka bir işlem yapılması durdurmayı keyfi bir hale getirir. Polisin durdurma işlemini çoğunlukla düşük gelirli kişilere karşı gerçekleştirmesi ayrımcılık yapıldığı ve insanların hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığı anlamına gelir.

PVSK’ya, 2.6.2007 tarihli 5681 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile m. 4/A düzenlemesi eklenmiştir. PVSK m. 4/A’dan önce kanunda polisin durdurma yetkisi açıkça düzenlenmemişti. Fakat PVSK eski m. 17’deki kimlik sorma yetkisinin kullanılabilmesi için durdurma yetkisinin de var olduğu kabul edilmekteydi. Madde, kolluğa sadece durdurma yetkisi vermekte, aramaya ilişkin bir yetki vermemektedir.

PVSK m. 4/A’ya göre kişiler ve araçlar;

a) Bir suç veya kabahatin işlenmesiniönlemek,

  1. b) Suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek,
  2. c) Hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek,

ç) Kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyiönlemek

amacıyla durdurabilir.

Sayılan bu sebeplerin aynı anda gerçekleşmesi aranmaz. Sebeplerden birinin gerçekleşmiş olması durdurma işlemin icrası için yeterlidir.

PVSK m. 4/A’nın “a” fıkrası suç ya da kabahat işlenmesini önleme amacını taşırken “ç” fıkrası bir tehlikenin öncesinde, tehlikeyi önlemek amacını taşımaktadır. Bu fıkralar uyarınca gerçekleştirilen durdurma işlememi önleme amaçlı olarak icra edilir. Bu fıkralar önleyici kolluk yetkisi kapsamında yer almaktadır. Maddenin “b” ve “c” fıkraları doğrultusunda icra edilen durdurma işlemleri ise adli amaçlıdır. Polis durdurma yetkisini hem idari hem de adli görevleri nedeniyle icra edebilir. Önleme amaçlı icra edilen durdurma işlemiyle; suç işlemek isteyen kişileri caydırmak ve yasalara saygılı kişilere güven vermek gibi amaçlar taşınmaktadır. Önleme amaçlı yapılan durdurma işlemi önleme tedbirleri arasında yer alırken, suç şüphesi sonrasında gerçekleştirilen durdurma işlemi koruma tedbiri niteliğindedir. Önleme amaçlı durdurmada kişi şüpheli sıfatında değildir. Uzak tehlike önlenmek istenmektedir. Adli amaçlı durdurmaysa bir suçun varlığı söz konusudur.

Suç veya Kabahatin Önlenmesi

Polisin bu sebebe dayanarak durdurma işlemi gerçekleştirebilmesi için somut bazı olguların bulunması gerekir. Kolluk, bu somut olguları mesleki tecrübesi ile değerlendirerek suç ya da kabahat işleneceği neticesine ulaşır ise sebebini de bildirerek durdurma işlemini gerçekleştirilebilir.

Sıcak bir yaz gününde palto giyen ve paltosunun içinde bir şeyler olduğu düşünülen kişinin durdurulup duruma ilişkin soru sorulması bu madde kapsamında yer alır.

Suç Failinin Yakalanması

Suç işleyip kaçan failin yakalanması için gerçekleştirilen durdurma bu madde kapsamındadır. Makul sebep ön koşulu burada da aranmaktadır. Kolluk suç işleyen failin eşkâline benzeyen kişileri, faili yakalamak adına durdurur ise bu hukuka uygun bir durdurma işlemidir. Durdurulan kişinin fail olabileceğine ilişkin makul bir sebep bulunmamasına rağmen kişi durdurulmuşsa işlem hukuka aykırı olur. Örneğin erkek olduğu bilinen bir failin yakalanması için kadınların durdurulması bu kapsamda değerlendirilebilir. Yakalanan kişi birine zarar vermesin diye kaba üst araması gerçekleştirilir. Bunun için bir karara/emire ihtiyaç yoktur (AÖAY m. 8/1-b).

Hakkında Yakalama Emri ya da Zorla Getirme Kararı Verilmiş Olan Kişileri Tespit Etmek

Bir kişiye ilişkin olarak yakalama emri/zorla getirme kararı verilmişse bu kişiyi tespit etmek amacıyla yapılan durdurma işlemleri, bu madde kapsamındadır. Maddede ifade edilen tespit etmek kavramını bir sonuç olarak anlamak gerekir. Durdurulan kişinin durdurulmasını makul gösterecek bir sebep gerçekleşmemişse işlem hukuka aykırı bir hal alır. İhbar gibi somut bir olgu doğrultusunda kişinin durdurulması gerekir. Aksi halde keyfilik söz konusu olur.

Tehlikeyi Önlemek

Kolluk, uzak ya da yakın tehlikenin gerçekleşmesini önlemekle yükümlüdür. Kişilere yahut topluma yönelen tehlike söz konusu olduğunda, tehlikeyi önlemek amacıyla durdurma işlemi gerçekleştirilebilir (PVSK m. 4/A-ç). Tehlike kavramı, ceza hukukunda zorunluluk hali kapsamında açıklanmıştır. Ceza muhakemesi hukukundaysa tehlike, zarar ihtimali olarak ifade edilmektedir. Burada şüphelinin hareketlerinin dikkatle takip edilmesi gerekir. Durdurma işlemine sebep olan davranışın durdurulmak istenen kişiye açıklanabilecek derecede belirli olması gerekir.

Polisin Durdurma Yetkisi ve Sınırları

Polisin durdurma yetkisini kullanmaya karar vermeden önce kendi kendine bazı sorulara cevap vermesi gerekir. Bu sorular;

-İcra edilmek istenen durdurma işlemi yasada aranan şartları taşıyor mu?

-Durdurma zamanı uygun mu?

-Durdurma işlemi en elverişli şekilde nerede icra edilebilir?

-Durdurma işleminin destek ekibi gelene kadar ertelenmesi daha uygun olur mu?

Bu sorulara verilecek cevaplara göre durdurma işleminin icrasına karar verilmesi gerekir.

Polisin durdurduğu kişiye öncelikle durdurma sebebini açıklaması gerekir. Kolluk, durdurma sebebine ilişkin soru sorabilir, kimlik ya da kişinin yanında bulunması gereken diğer belgelerin ibrazını isteyebilir (PVSK m. 4/A-3). Kolluk durdurduğu kişiye, bilgi ve kimlik sorma işlemlerini birlikte uygulayabilir. Amaca uygun olarak işlemlerden sadece birini uygulama yolunu da seçebilir. Polisin durdurma sebebi ile bağdaşmayan fakat polisin yetki alanı içinde kalan başka durumlara ilişkin soru sormaması gerekir. Çünkü kişiler bilgileri olmayan durumlarla ilişkilendirilmeye çalışıldıklarını düşünüp huzursuz olabilirler. Belli bir yerden geçen herkese yönelik olarak rutin durdurma, soru sorma işlemi hukuka aykırıdır. Durdurulan kişinin durdurma sebebine ilişkin bir bilgiye sahibi olduğuna yönelik somut verilerin bulunması gerekir.

Polisin Durdurma Anında Uyması Gereken Kurallar

Polisin durduğu kişiye karşı nazik davranarak, siz şeklinde hitap etmesi gerekir. Durdurulan kişinin sorulan sorulara cevap verme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Fakat bu kişinin, kimlik bilgilerine ilişkin sorulara cevap vermek yükümlülüğü vardır (AÖAY m. 27/4). Durdurulan kişinin sıfatı, bu kişiye yönelik olarak farklı bir prosedür uygulanmasını gerektirmemektedir. Durdurulan kişinin resmi sıfat ya da görevinden bağımsız olarak durdurma işlemi, yeknesak bir işlemdir. Bu sıfat ya da görevler durdurma işlemini takip etmesi muhtemel diğer işlemler açısından önem arz edebilir. Kişinin sorulan sorulara cevap vermemesi halinde bu kişiler bilgi almak amacıyla yakalanamazlar. Bilgi almak amacıyla durdurulan kişiye yönelik şüphe bulunması şart değildir. Ama varsa da bu şüphe basit şüphe seviyesinde olduğundan bu kişi hakkında arama işlemi de gerçekleştirilemez. Sorulan sorulara cevap verilmemesi, kişinin aleyhine maddi delillerin de var olması halinde diğer işlemlerin yapılmasına sebep olabilir. Polisin soru sorması bir bilgi alma işlemi olup ifade alma işlemi değildir. Yine kişi şüpheli sıfatını taşımadığı için bu kişiye haklarının bildirilmesi gerekmez.

Polisin Durdurma İşleminde Zaman Sınırı Var Mıdır?

Kanunda durdurma işleminin icrası için bir zaman sınırı öngörülmemiştir. Durdurma işleminin süresi, durdurma sebebine göre değişmektedir. Bu süre, durdurma sebebine esas teşkil eden işlem için zorunlu olan süre kadardır (PVSK m. 4/A-4). Bundan dolayı durdurma işlemine ilişkin genel bir süre öngörülmemiştir. Kişilerin bu zorunlu süreden daha fazla bekletilmesi hukuka aykırıdır. Durdurma işlemi için zorunlu olan sürenin aşılması durumunda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) m. 109’da düzenlenen “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçu oluşabilir. Durdurma sebebi ortadan kalkınca durdurulan kişi ya da araçların yollarına devam etmelerine izin verilmesi gerekir (PVSK m. 4/A-5).

Durdurulan kişinin aracında veya üstünde tehlike oluşturabilecek bir şey ya da silah olduğundan şüphelenen kolluk muhtemel bir zararı önlemek adına gereken tedbirleri alabilir. Fakat kişinin elbiselerinin çıkarılması ya da aracın dışarıdan bakıldığında görülmeyen yerlerinin açılmasını isteyemez (PVSK m. 4/A-6).

Polisin Durdurma Anında Arama Yetkisi Var Mıdır?

Durdurma işlemi sonrasında polisin doğrudan arama yapma yetkisi yoktur. Önleme araması ya da adli aramanın yapılabilmesi bu işlemler için aranan şartların olayda gerçekleşmesine bağlıdır. AÖAY m. 27/6’da durdurulan kişi hakkında yoklama biçiminde kontrol yapılabileceği düzenlenmiştir. Kişiye yönelik olarak gerçekleştirilen her temas, arama niteliğinde değildir. Maddeye göre ilk aşamada yapılan yoklama işleminin arama boyutuna ulaşmaması gerekir. Kişinin üstü ya da aracında detaylı bir araştırma yapılabilmesi için arama işleminin şartlarının gerçekleşmesi gerekir.

Polisin araç durdurabileceği durumlar da PVSK m. 4/A’da düzenlenmiştir. Polisin elinde arama kararı/emri varsa durdurma işlemin şartlarının gerçekleşmesi gerekmez. Ayrıca arama işlemine muhatap olan bir kişide işlem sonrasında yoluna devam edebileceğine ilişkin bir serbestliğin her zaman bulunduğunu söylenemez.

Kolluk, araç durdurma işlemini önceden belirlenen bir aracın durdurulması şeklinde icra edebileceği gibi sabit bir yerde durmak suretiyle de icra edebilir. Bu noktada oto durdurma noktalarına da değinmek gerekmektedir. Sınırda ya da yasak madde etkisi altında araç kullanmanın yaygın olduğu yerlerde bu tür kontrol noktaları kurularak kolluk tarafından kontrol yapılmaktadır. Amerikan Yüksek Mahkemesi bu tür kontrolleri kamu güvenliği açısından haklı bulmuştur. Araç durdurma işlemlerinin tarafsız standartlar doğrultusunda gerçekleştirilmesi gerekir. Örneğin her dördüncü aracın durdurulması ya da aynı renk araçların durdurulması gibi bir standart getirilebilir. Böylelikle polisin ırk ya da genel görünüşe göre durdurma işlemi yapmasının önüne geçilmiş olacaktır.

PVSK m. 4/A’ya ek olarak AÖAY m. 27’de durdurma, durdurma sonrası kontrol düzenlenmiştir. PVSK m. 4/A’da durdurma sonrası durdurulan kişiye belge verilmesine ilişkin bir düzenleme yokken, m. 27/6’daki düzenlemeye göre yapılan kontrolden sonra talep halinde bir tutanak tanzim edilmesi gerekmektedir. Her iki normda da kontrol yapılmaksızın icra edilen durdurma işlemleri sonrasında durdurulan kişiye bir belge verilmesine ilişkin bir düzenleme yoktur. Durdurma işlemi, işlemin tabiatı gereği çoğunlukla kısa süreli olarak icra edilmesi muhtemel bir işlemdir. Durdurma işlemin hukuka aykırı olması durumunda bunun ispatı noktasında sıkıntılar yaşanması muhtemeldir. Bu nedenle durdurma işlemi sonrasında tutanak düzenlenmesi ya da işlemin elektronik ortamda kayıt altına alınmasının zorunlu hale gelmesinde fayda vardır. Düzenlemeler mevcut haliyle Anayasa m. 40/2 ile sağlanan güvenceyi zedelemektedir.

Kollunun Durdurma Sınırları Nelerdir?

Kolluk, görev alanı olan mülki sınırlarda kalmış olmak kaydıyla; hizmet branşı, olay yeri ve zamanına bakılmaksızın karşılaştığı suça müdahale etmek, suçu önlemek, sanık ve suç delilini tespit ederek muhafaza altına alıp konu hakkında yetkili olanlara teslimle yetkilidir. Bu yetki, aynı zamanda kolluk açısından görev anlamına gelmektedir (PVSK Ek m. 4). Madde 25.06.1985’te yürürlüğe girmiştir. Maddenin yürürlük tarihinde hukukumuzda kabahatler suç üst başlığı altında incelendiği için kabahatler açısından da maddenin uygulanması gerekmektedir. Buradan hareketle kolluk görevli olduğu mülki sınırlarda mesai saatleri dışında bir suç veya kabahate ilişkin olarak durdurma işlemi yapabilir.

Polisin Kimlik Sorma Yetkisi
Polisin Kimlik Sorma Yetkisi

Polisin Kimlik Sorma Yetkisi

Adli ve idari nitelikte olan durdurma ve kimlik sorma işlemleri PVSK m. 4/A’da aynı başlık altında düzenlenmiştir. Bu durumun bir sonucu olarak “makul şüphe” kavramı kullanılmayıp “makul sebep” kavramı kullanılmıştır. Makul sebep kavramı somut tehlikeyi de kapsayan genel nitelikte bir kavramdır. Durdurma ve kimlik sorma işlemlerinin aynı maddede düzenlenmesi yapılan her durdurma işleminde kimlik sorma zorunluluğu olduğu sonucunu doğurmamaktadır. Kolluk durdurma işleminde de olduğu gibi görev yeri ile sınırlı olmak üzere, mesai saatleri dışında bir suç veya kabahate ilişkin olarak kimlik sorma işlemi yapabilir (PVSK Ek m. 4).

Kimlik sorma ile kimlik tespiti birbirlerinden farklı işlemlerdir. Kimlik tespit etme işlemi sonrasında kişi polis kayıtlarına geçirilmektedir. Kimlik sorma işleminde ise kişi polis kayıtlarına geçmemektedir. Kimlik tespiti işlemi “fişleme” olarak da ifade edilmektedir. Kimlik tespiti ile kişisel bilgiler devlet arşivine kaydedilmektedir. Bu işlem fotoğraf çekmek, parmak izi almak gibi işlemler vasıtasıyla yapıldığı için kişisel hakların ihlal edilmesi neticesini doğuran bir işlemdir. Bu nedenle genel yetkiye dayanılarak kimlik tespiti işlemin yapılması hukuka aykırıdır.

Kimlik sorma PVSK m. 4/A-8’de düzenlenmiştir. Maddeye göre kolluk görevini yerine getirirken önce kendi kimliğini muhatabına bildirmeli, sonrasında ilgili kişinin kimliğini sormalıdır. Maddede polisin görevini yerine getirirken kimlik sorabileceği ifade edilmiştir. İşlemin uygulanması esnasında bir ölçü ortaya konulmayıp, sınırları belirsiz olan kimlik sorma işlemi keyfi uygulamalara açık bir düzenlemedir. Durdurma sonrasında kimlik sorma yetkisi bulunan polisin, bu kimlik bilgilerini kaydetmeye yetkisi yoktur. Bir görüş bu durumun, durdurma işlemi ile elde edilmek istenen amacı tehlikeye düşürdüğü yönündedir. Görüşe göre, bir suç işlemek isteyen kişinin kimlik bilgilerinin kaydedildiğini bilmesi suçu işlemekten vazgeçmesi noktasında daha etkilidir. Kanaatimizce mobese kayıtları gibi pek çok farklı vasıtalarla kimin, hangi saatte nerede olduğunun tespiti artık daha kolaydır. Her durdurma işlemi akabinde kişilerin kimlik bilgilerinin kaydedilmesi kişilerin, devlet beni izliyor hissine kapılmalarına yol açabilir. Yine kimlik ve konum bilgilerinin resmi kayıtlarda bulunması kişilerin devlet tarafından çeşitli kategorilere ayrılmalarına sebep olabilir. Böylelikle kişilerin özel hayat alanlarına kimlik sorma işleminin amacıyla örtüşmeyecek bir şekilde müdahale edilmesi sonucu ortaya çıkacaktır.

Sabit Bir Yerde Duran Kişilere Kimlik Sorulabilir Mi?

Sabit bir yerde duran kişilere kimlik sorulup sorulamayacağı hususuna gelinirse; bir görüşe göre, PVSK m. 4/A’daki düzenleme gereği sadece durdurulan kişilere kimlik sorma işleminin uygulanması gerekir. Durdurma işlemi uygulanmayan kişilere kimlik sorulabilmesi için bunun ayrıca düzenlenmesi gerekir. Buradan hareketle PVSK m. 4/A ile PVSK m. 7 birlikte değerlendirildiğinde m. 4/A zaman itibarıyla sonradan yürürlüğe girdiği için m. 7 kapsamında sabit duran kimselere kimlik sorma işleminin uygulanmaması gerekir. Madde 4/A’da polisin görevini yerine getirirken kimlik sorabileceği ifade edilmiş olup, kişilerin durdurulmuş olması kimlik sorma işleminin ön koşulu olarak ifade edilmemiştir. Yine işlemin konuluş amacına bakılarak madde yorumlandığında, duran kişilere de işlemin uygulanması gerektiği şeklinde yorum yapılması mümkündür.

Polise Kimlik Bilgilerinin Yanlış Verilmesi veya Verilmemesi

Kişinin kimliğini açıklamaması veya gerçeğe aykırı açıklaması gibi durumlarda yoluna devam etmesine izin verilmemektedir. Keza KK m. 40’ta bu durum yaptırıma bağlanmıştır. Bu aşamada durum savcıya bildirilir. Kişinin kimliği öğrenilinceye kadar kişiye gözaltına alma işlemi uygulanır. Durdurma ile başlayan bu sürece tutuklama ile devam edilebilir. Gözaltına alma ve tutuklama işlemleri CMK’da öngörülen usul çerçevesinde yerine getirilir (PVSK m. 4/A-9). Avcı’ya göre; gözaltı süresinin bitiminin ardından halen kimlik tespiti yapılamamışsa, CMK’da belirtilen usul takip edilerek kişi tutuklanabilir. Bu görüşe göre olayda, muhakeme hukuku amacıyla uygulanan bir koruma tedbiri söz konusu olmadığı için gözaltına alma ve tutuklama işlemleri için aranan tüm şartların olayda gerçekleşmesinin aranmaması gerekir. Burada kendine özgü bir koruma tedbiri söz konusudur. Kimliğin tespitiyle kişinin hemen serbest bırakılması gerekir. Bir diğer görüşe göre; burada gözaltına alma tedbirine başvurulması yerinde bir düzenlemedir. Fakat PVSK’da tutuklamaya ilişkin bir düzenlemenin olması gereksiz olup, düzenlemeyle hakimlere işini öğretmek amacının taşındığı izlenimi verilmektedir. Bu görüşlere ek olarak sırf maddede sayılan sebeplere dayanılarak kişilerin tutuklanmasının CMK m. 100/4’e aykırı olduğu yönünde de görüşler bulunmaktadır. PVSK m. 4/A-9’daki bu düzenleme Anayasa m. 19’a dayandırılmak istenebilir. Fakat Anayasa’daki düzenleme istisnai bir nitelikte olup m. 4/A-9’da olduğu gibi genel bir durum haline getirilip uygulanmaması gerekir. PVSK m. 4/A-9’un bu şekilde Anayasal bir temele oturtulması her yükümlülük ihlalinde tutuklama kararı verilebilmesi sonucunu doğurabilir. Bu durum da Anayasa ile tanınan pek çok güvencenin ihlali anlamına gelmektedir. Bununla birlikte kanun koyucu kimliğin tespit edilememesini bir tutuklama sebebi olarak kabul etmek istiyor ise CMK’da ya da Anayasa’da buna ilişkin değişiklik yapılması gerekir. Fakat böyle bir değişiklik yapılması işlemin oranlılık ilkesine aykırılığını ortadan kaldırmayacaktır. CMK m. 100’deki şartlar oluşmadan bu maddeye dayanarak tutuklama tedbirine başvurulabilmesi, kimliği bildirmeme kabahatinin suça dönüşmesi anlamına gelir. Maddeye dayanılarak gerçekleştirilen tutuklamanın süresi açıkça düzenlenmemiştir. Bu belirsizlik cezaların yasallığı ilkesinin ihlali anlamına gelmektedir.

Kimlik Sorma İşlemi ve Gözaltı

PVSK m. 4/A ile kişinin, kimliği anlaşılıncaya kadar gözaltına alınabileceği, gerekirse tutuklanabileceği düzenlenmiştir. Madde 4/A yetki ve usul açısından CMK hükümlerine atıf yapılmakla birlikte, burada gözaltına alma işlemi için CMK m. 91’de düzenlenen gözaltı işleminden farklı koşullar aranmaktadır. Kimliğin anlaşılması açık uçlu bir ifade olup gözaltı süresine ilişkin bir üst sınır vermemekte ve keyfi uygulamalara yol açabilecek niteliktedir. Yine bu ifade CMK m. 91’de öngörülen gözaltı süresinin kıyasen uygulanmasına engel olacak niteliktedir. Tutuklama suç şüphesinin varlığında dahi her istenildiğinde başvurulabilecek bir tedbir değildir. PVSK m. 4/A-9’daki bu düzenleme Anayasa m. 13 ile ortaya konulan ölçülülük ilkesine aykırıdır. Bununla birlikte kimliği tespit edilemeyen bir kişinin toplum içine salınmasıyla toplumun huzur ve güvenliği bozulabilir. Bu gibi durumlarda koruma tedbirlerine değil önleme yakalaması gibi bir önleme tedbirine başvurularak olayın çözülmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Kimliği belirlendikten sonra, serbest bırakmaya engel başka bir durum yoksa kişinin serbest bırakılması gerekir (PVSK m. 4/A-9). Kimlik tespiti amacıyla tutulan kişiye, kimlik tespiti yapıldıktan sonra talebi halinde işleme dair bir belge verilir (PVSK m. 4/A-10). Kanuna göre, gerçekleştirilen bir durdurma işlemi akabinde, polisin kişinin kimlik bilgilerini öğrenmesi halinde yapılan işleme ilişkin belge düzenleme zorunluluğu bulunmamaktadır. Kanaatimizce PVSK m. 4/A-10’da bir istisna olarak düzenlenen bu hususun durdurma ve kimlik sorma işlemlerine ilişkin genel kural olması gerekir. Böylelikle durdurma veya kimlik sorma işlemleri kaynaklı bir hak ihlalinde durum tespiti kolay bir şekilde yapılabilir. Durdurulan veya kimliği sorulan herkese bir belge verilmesi ayrıca bir iş yükü gibi görülebilir. Fakat matbu belgeler kullanılması ya da elektronik ortamda belge oluşturulması bu işin hızlı bir şekilde çözülmesine yardımcı olacaktır. Örneğin, polisin kimlik sorma işlemi sonrasında kimlik bilgisini öğrendiği kişiye sosyal medyadan ulaşması halinde, muhatap kişinin elinde bu duruma kaynaklık eden işleme ilişkin bir belge bulunmaması ispat açısından sorun oluşturmaktadır. Burada belge düzenlemenin zorunlu olması kişilerin güvende hissetmelerini de sağlayacaktır. Bu şekilde hareket eden kolluk görevlisinin eylemi TCK m. 136’da düzenlenen “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçunu oluşturabilir. Yine burada polisin disiplin hukuku kapsamında da sorumluluğuna gidilebilir. Bu doğrultuda eylem; 7068 saylı Kanun, m. 8/5’te düzenlenen “Hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak” kapsamında değerlendirilebilir. Bu doğrultuda “Polislikten Atılma ve İhraç Edilme Sebepleri” de oluşabilir.

Konu hakkında detaylı bilgi için: “Memura Verilebilecek Disiplin Cezaları” başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

Kişinin kimliği, nüfusa kayıtlı olmaması nedeniyle tespit edilememiş ise nüfusa kaydı için gerekli işlemler yapılır (PVSK m. 4/A-11).

Polise Yalan Beyanda Bulunmak Suç Mu?

Kimliği sorulan kişi bu konuda yalan beyanda bulunursa eylemi, TCK m. 206’daki “Resmî belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunu oluşturabilir. Suçun oluşması için resmî belgenin düzenlenmesinde gerçek olmayan bir beyanda bulunmak yeterlidir. Kamu görevlisine kendi kimlik bilgileri yerine başkasına ait kimlik bilgilerinin verilmesi ya da uydurma kimlik bilgilerinin verilmesi durumunda eylem kabahat kapsamında değerlendirilirken, kişi hakkında cezai bir işlem yapılmasından kurtulmak amacıyla buna başvurursa eylemin suç kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Kişi kimliği hakkında hiçbir şey söylemezse eylem bu suçu oluşturmaz. Kişinin eylemi KK m. 40’ta düzenlenen “kimliği bildirmeme” kabahatini oluşturur. Kimlik hususunda yalan beyanda bulunulmuşsa ve kamu görevlisinin beyanın doğruluğunu araştırma yükümlülüğü varsa KK m. 40 kapsamında işlem yapılması gerekir. Kişinin eylemi kimliği bildirmeme kabahatini oluşturuyor ise bu fiil, bir suç olmadığı için sadece bu sebebe dayanarak kişinin tutuklanmasına karar verilmemelidir. Kişinin eylemi olayın içeriğine göre TCK m. 268’deki “Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” suçunu ya da TCK m. 204’teki “Resmi belgede sahtecilik” suçunu da oluşturabilir. Kişinin kimliğini sözlü olarak ispat etmeye çalışması halinde ise KK m. 40 doğrultusunda işlem yapılmaması gerekir. KK m. 40/2’de kimliği belirlenemeyen kişinin tutularak savcıya haber verileceği düzenlenmiştir. KK m. 40/2’de tutma kavramı tercih edilmekle birlikte bir görüşe göre, bu kavram yakalama yenine kullanılmıştır. KK m. 40’a göre kimliği belirlenemeyen kişinin önce gözaltına alınması sonrasındaysa gerekirse tutuklanması gerekir. Fakat kanaatimizce burada önleme tedbirleri uyarınca hareket edilmesi gerekir.

Kimliği tespit edilemeyen kişinin yabancı olması durumunda, 5682 sayılı ve 5683 sayılı Kanunlar uyarınca işlem yapılması gerekir (PVSK m. 4/A-12).

Kimlik Soran Polisten Kimlik İstenebilir Mi?

Anayasa Mahkemesi insanı küçük düşüren ve utandıran muamelelerin insan haysiyetiyle bağdaşmadığını kabul etmektedir. Mahkeme kararına konu bir olayda, polisin başvurucudan kimlik sorması üzerine başvurucu da polisten kimlik göstermesini istemiş, taraflar arasında çıkan tartışma neticesinde başvurucu kelepçelenerek polis merkezine götürülmüştür. Kelepçelenme nedeniyle başvurucunun el bileklerinde sıyrıklar oluşmuştur. Mahkeme olaya ilişkin yaptığı değerlendirmesinde, başvurucunun elindeki yaralanmalar ve polisin olay anındaki sözleri nedeniyle kelepçelenme işlemi ile başvurucunun küçük düşürülmek ve başvurucuya bir ders verilmek istendiği, vücut bütünlüğüne zarar vermek amacıyla hareket edildiği kanaatine ulaşılmıştır. Başvurucunun insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye maruz kalması nedeniyle ihlal kararı verilmiştir. Bu karara göre m. 4/A-9 uyarınca gözaltına alınan kişiye kelepçe takılabilmesi için olayda kelepçe takılmasını haklı gösterecek başkaca durumların olması gerekir. Buna ek olarak polise kimlik sorulması TCK m. 265’te düzenlenen “Görevi yaptırmamak için direnme” olarak kabul edilmemektedir.

AİHM kimlik göstermeme nedeniyle kısa süreli gözaltına alma işlemlerini hak ihlali olarak değerlendirmemiştir. Mahkeme K.-F. v. Almanya davasında, kimlik tespiti için kanunlarca öngörülmüş bir süre varsa ve kimlik tespiti için gerçekleştirilen alıkoyma işleminde kanun ile öngörülen bu sürenin aşılmasını, AİHS m. 5/1-c bendinin ihlali olarak değerlendirmiştir. Mahkeme başka bir kararda, idari bir emre uyulmaması nedeniyle on dokuz saat gözaltına alınma işlemini hak ihlali olarak kabul etmiştir. Konuya ilişkin AİHM Başbakkal Kara-Türkiye kararında, başvurucu yakalama işlemi sonrasında icra edilen kimlik tespiti ve sağlık kontrolü sonrasında serbest bırakılmıştır. Bu işlemler 2 saat 15 dakika sürmüştür. Mahkeme somut olayın özellikleri uyarınca durumu değerlendirdiğinde özgürlükten yoksun bırakılma süresi açısından ölçülü olduğunu ifade etmiştir. AİHM hava alanında gerçekleştirilen kimlik kontrolü sonrasında durdurulan ve birkaç saat ayrı bir odada kalması istenen kişinin yapmış olduğu başvuru hakkında, gerekli formalitelerin yerine getirilebilmesi için aranan sürenin aşılmamış olmasından dolayı kabul edilemezlik kararı vermiştir.

 

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara