İstinaf Nedir? Süresi ve Ne Zaman Sonuçlanır?
İstinaf Mahkemesi Tanımı, Süresi ve Tüm Detaylar
İstinaf kanun yolu nedir? süresi ve istinaf dosyaları ne zaman sonuçlanır? Soruları, tarafımıza sıklıkla yöneltilmektedir. İstinaf, ilk derece mahkemelerinin verdiği kararların, hem maddi vakıa hem de hukuki denetim açısından Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından incelenmesini sağlayan bir kanun yoludur. 2016 yılında uygulamaya giren istinaf sistemi, temyiz öncesi bir ara inceleme mekanizması olarak yargı sürecine dâhil edilmiştir. Böylece, mahkemelerin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar Yargıtay’a gitmeden düzeltilme imkânı bulur.
Bu sistem, yargılamanın hızlandırılması ve adil yargılanma hakkının güvence altına alınması açısından büyük önem taşır. İstinaf süreci, hem hukuk hem de ceza davaları için geçerli olup, belirli kararlar için zorunlu bir aşama olarak düzenlenmiştir. Hukuki hataların düzeltilmesi ve yerel mahkemelerde verilen kararların denetlenmesi, istinaf mekanizmasının temel işlevleri arasındadır.

İstinaf Kanun Yolu Nedir?
İstinaf kanun yolunun uygulanmaya başlamasıyla, ülkemizde hukuk yargısı için geçerli olan tek kademeli olağan kanun yolu iki kademeye çıkarılmıştır. Bu doğrultuda, ilk derece mahkemelerinin vermiş olduğu kararlara karşı, eğer kanun yolu açık ise istinaf yoluna başvurulacak, temyiz yolu ise istinaf (bölge adliye) mahkemelerinin vermiş olduğu kararlara karşı tüketilebilecek bir yol halini alacaktır. Elbette, temyiz yoluna başvurabilmek için de, bölge adliye mahkemesinin vermiş olduğu karara karşı kanun yolunun açık olması gerekecektir. Yani istinaf mahkemelerinin kesin olarak karar verdiği hususların temyiz yoluna götürülmesi mümkün olmayacaktır. Yine istinaf yolunun tüketildiği kararlar, temyizi kabil olsa ve bu kararlara karşı temyiz yolu tüketilse dahi karar düzeltme yoluna başvurulamayacaktır. Yani istinaf kanun yolu sistemi, olağan kanun yolları olarak, sadece istinaf ve temyiz yolunu ihtiva etmekte olup karar düzeltme yolunu içermemektedir. Elbette olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi istinaf kanun yolu sisteminde de mevcuttur.
Aleyhine İstinaf Yoluna Başvurulabilecek Kararlar
İstinaf yolunun fiilen işlemeye başlamasıyla, ilk derece mahkemelerinin vereceği nihai kararlara karşı artık, doğrudan temyiz yoluna gidilemeyecektir. Bu kararlara karşı (eğer kanun yolu açık ise) istinaf yoluna başvurulabilecektir (m.341/1). İstinaf yolunun açık olduğu bu nihai kararlar, esasa ilişkin kararlar olabileceği gibi; görevsizlik ve yetkisizlik kararı gibi usule ilişkin kararlar da olabilir. Yine çekişmesiz yargı işlerine ilişkin verilen nihai kararlara karşı da, hukuki yararı bulunan ilgililer, özel kanuni düzenlemeler saklı kalmak kaydıyla, kararın öğrenilmesinden itibaren iki hafta içinde, istinaf yoluna başvurabilecektir (m.387/1).
Vurgulamak gerekir ki, istinaf yolunun işlemeye başlaması, ara kararların tek başına kanun yoluna götürülmesine imkân sunmayacaktır. Fakat, ister dava açılmasından önce talep edilmiş ve uygulanmış ister dava devam ederken talep edilmiş ve uygulanmış olsun, ihtiyati tedbir ile ihtiyati haciz taleplerinin reddi ile bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilecektir (m.341/1).
Kanun, miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kanun yoluna (istinaf yoluna) götürülmesine imkân tanımamıştır (m.341/2). Yani bu meblağın altında kalan kararlar verildiği anda kesin olacaktır. Kesinlik sınırının belirlenmesinde, hâlihazırdaki temyiz yolunda bu sınırın belirlenmesine ilişkin esasa paralel bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre, alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, kesinlik sınırı talebin kabul edilmeyen bölümü esas alınarak belirlenecektir (m.341/4). Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde ise, bu sınır, alacağın tamamına göre belirlenecektir (m.341/3). Malvarlığı haklarına ilişkin olmayan davalar açısından, Kanun herhangi bir sınırlandırma getirmediğinden, bu davalarda verilen nihai kararlar istinaf yoluna götürülebilecektir.
Son olarak Kanun, ilk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren davalara ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabileceğini öngörmektedir (m.341/4). Böyle bir düzenlemenin getirilmesinin amacı, diğer kanunlarda yer alan kanun yolu hükümlerini, istinaf kanun yoluna uygun hale getirmektir.
İlgili Makaleler
İstinaf Yoluna Başvuru Hakkı ve Süresi
İstinaf yoluna başvuru hakkı elbette ilk olarak davanın taraflarına aittir. Diğer tüm usulî taleplerde olduğu gibi, istinaf yoluna başvuru talebinin mesmu olabilmesi için, bu yola başvuran tarafın hukuki yararının mevcut olması gerekmektedir. İstinaf yoluna başvuran tarafın, hukuki yararının mevcut olup olmadığını tespit ederken, temyiz yolunda benimsenen esaslar geçerlidir. Dava arkadaşlığının söz konusu olduğu hallerde, tarafların (dava arkadaşlarının) istinaf yoluna başvurma hakkına sahip olup olmadığının tespiti usulü, dava arkadaşlarının türüne göre değişiklik gösterecektir. Buna göre, maddi hukuka göre mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olduğu hallerde, dava arkadaşları istinaf yoluna hep birlikte başvurmak zorundadır. Şekli anlamda mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olduğu hallerde ise, dava arkadaşları ihtiyari dava arkadaşlığında olduğu gibi birlikte hareket etmek zorunda olmadığından, birbirlerinden ayrı ve bağımsız şekilde kanun yoluna başvurabilecektir.
Fer’i müdahilin tek başına istinaf yoluna başvurmasının mümkün olup olmadığı öğretide tartışmalıdır: Bizim de katıldığımız görüşe göre, yanında katıldığı tarafın feragati olmadıkça fer’i müdahilin istinaf yoluna başvurması mümkün olabilecektir. Bir diğer bir görüş ise, fer’i müdahilin, ancak asıl tarafla birlikte istinaf yoluna başvurabileceği yönündedir.
Bu noktada belirtilmesi gereken bir diğer husus, istinaf yolundan feragat usulüdür. Kanun, temyiz hükümlerine paralel şekilde, istinaf yoluna başvurma hakkından feragatin de, ilamın taraflara tebliğinden itibaren mümkün olması esasını benimsemiştir (m.349/1). Önemle vurgulamak gerekir ki, istinaf ve temyiz kanun yolları kademeli bir ilişki içinde olduğundan, istinaf yoluna götürüldükten sonra, bölge adliye mahkemesinin kararı temyizi kabil olsa dahi, eğer ilk derece mahkemesinin kararına ilişkin istinaf kanun yolundan feragat edilirse, temyiz yolundan da feragat edilmiş olunacaktır. Zira istinaf edilemeyen kararın, temyiz edilmesi düşünülemez. Diğer bir deyişle, istinaf kanun yolundan feragat edilerek, kararın doğrudan temyiz yoluna götürülmesi sağlanamayacaktır.
İstinaf yoluna başvurulduktan sonra, başvurudan feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmeyecek ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilecektir. Eğer dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru, feragat nedeniyle reddolunacaktır (m.349/2).
Temyiz yolunda olduğu gibi istinaf yoluna başvuru da bir süreye tabidir. Buna göre, istinaf yoluna başvuru süresi iki hafta olup bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlayacaktır (m.345/1). Bununla birlikte Kanun, istinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümlerinin saklı olduğunu belirtmiştir (m.345/1, son cümle). Bu hükümlere misal olarak, istinaf yoluna başvurma süresinin, kararın tefhimi veya tebliği tarihinden itibaren bir hafta olduğu esas hüküm bakımından istinaf yolu açık olan davalarda ve işlerde, hâkimin reddi talebine ilişkin merci kararları (m.43/2) ile yine tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gün olan iş mahkemelerinin vermiş olduğu kararlar (İş Mahkemeleri Kanunu m.8/2) gösterilebilir.
Mecburi dava arkadaşlığının söz konusu olduğu hallerde ise, ilamın en son dava arkadaşına tebliğ edildiği tarih, istinaf yoluna başvuru süresinin işlemeye başladığı tarih olarak kabul edilecektir; ihtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğu hallerde ise istinaf yoluna başvuru süresinin işlemeye başladığı tarih, her dava arkadaşı için ayrı ayrı tespit edilecektir.
İstinaf Yargılaması
İstinaf, sadece hukuki denetim değil; bir vakıa denetimi mekanizması olduğundan bu yolun bir yargılama süreci içermesi muhtemel olacaktır. Zira ileride görüleceği üzere, istinaf incelemesi sonucunda bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin esasa ilişkin kararını kaldırarak davanın esasına ilişkin yeniden karar verebilecektir. Bu niteliği dikkate alındığında, istinaf yargılamasının kural olarak tıpkı bir dava yargılaması gibi dilekçeler, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşamalarını ihtiva edeceğini söylemek mümkündür. Nitekim Kanunda da, istinaf bölümünde aksine hüküm bulunmayan hallerde, ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulünün bölge adliye mahkemesinde de uygulanacağı açıkça düzenlenmiştir (m.360/1).
Çekişmesiz yargı işlerine ilişkin verilen ilk derece mahkemesi kararlarına karşı da, kural olarak istinaf yoluna başvurulabileceği (m.387/1) mümkün olmakla birlikte, bu taleplerin, istinaf incelemesinin sözlü yargılama aşamasını ihtiva etmeyeceği tabidir. Yine bölge adliye mahkemesinin bu taleplere ilişkin vermiş olduğu nihai kararlar, tıpkı ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu nihai kararlar gibi, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyecektir (m.388/1, kıyasen).
Bu başlık altında vurgulanması gereken bir diğer husus, Kanunun istinaf bölümünde yer alan hükümlerin, 360’ıncı maddenin uygulanma kapsamını oldukça kısıtladığıdır. Mesela ileride (2.1.) görüleceği üzere, yazılı yargılama usulünde tarafların ikinci dilekçeler verme imkânı olmasına rağmen, m.347/3 hükmü sebebiyle, istinaf yolunda bu dilekçeler verilemeyecektir.

İstinaf Ne Zaman Sonuçlanır?
İstinaf sürecinin sonuçlanma süresi, dosyanın niteliğine, mahkemenin iş yüküne ve yargılamanın duruşmalı olup olmamasına bağlı olarak değişmektedir. Genel olarak, istinaf mahkemelerinin karar verme süresi 6 ay ile 2 yıl arasında değişmektedir. Ancak bazı karmaşık veya yoğun iş yükü olan mahkemelerde bu süreç 3-4 yıla kadar uzayabilmektedir.
Eğer istinaf başvurusu duruşmasız olarak inceleniyorsa, süreç genellikle daha kısa sürede, ortalama 6 ay ila 1 yıl içinde tamamlanır. Ancak tanık dinlenmesi, bilirkişi raporları veya ek delil toplanması gereken dosyalarda, duruşma açılması halinde bu süre 1,5 – 2 yıl veya daha fazla sürebilir. Özellikle büyük şehirlerdeki (İstanbul, Ankara, İzmir gibi) bölge adliye mahkemelerinde iş yoğunluğu nedeniyle karar süresi daha uzun olabilmektedir.
Ceza davalarında sanığın tutuklu olması halinde, dosya öncelikli olarak ele alınır ve süreç daha hızlı sonuçlanabilir. Ancak tutuksuz yargılamalarda bu öncelik bulunmadığından süre uzayabilir. İş mahkemesi davalarında ise istinaf süreci genellikle 1,5 – 2 yıl sürerken, işe iade davalarında kanunen ivedilikle sonuçlandırılması gerektiğinden daha kısa sürede tamamlanması beklenir.
Kısacası, istinaf süresinin kesin bir zaman dilimi yoktur, ancak uygulamada 6 ay ile 2 yıl arasında değiştiği söylenebilir. Dosyanın durumuna göre bu süre uzayıp kısalabilir.
Dilekçeler Aşaması
Daha önce de belirtildiği üzere, ilk derece mahkemesinde hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın, istinaf yolunda dilekçeler aşamasında tarafların sadece birer dilekçe verme imkânı olacaktır. Kanunun 360’ıncı maddesi karşısında, böyle bir kanaate varılmasına imkân tanıyan, bu husustaki genel düzenlemelerin aksi yönünde bir düzenleme olarak nitelendirilecek, kararı veren mahkeme, dilekçeler verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra, dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili bölge adliye mahkemesine gönderir, şeklindeki m.347/3 düzenlemesidir.
İstinaf yoluna başvuran tarafın vermiş olduğu dilekçeye istinaf dilekçesi, kendisine karşı istinaf yoluna başvurulan tarafın vermiş olduğu dilekçeye ise istinaf dilekçesine cevap dilekçesi denilmektedir. Bu dilekçelerin adli tatilde verilmesi mümkündür (m.103/3).
İstinaf Dilekçesi Nasıl Yazılır?
İstinaf dilekçesi mahkemenin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesine hitaben yazılır. Mesela Nevşehir ilindeki mahkemeler Ankara Bölge Adliye Mahkemesine bağlı olduğundan, Nevşehir birinci asliye hukuk mahkemesince verilen bir nihai kararın istinafına ilişkin dilekçe Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin ilgili dairesine hitaben hazırlanacaktır. Bununla birlikte, kararı veren mahkeme, istinaf dilekçesini bölge adliye mahkemesine gönderirken, dilekçede gösterilen daire ile bağlı olmayacaktır. Yani istinaf dilekçesinin hangi daireye ait olduğunu, mahkeme resen tespit edecektir (m.343/4). İstinaf başvurusu, istinaf dilekçesinin bölge adliye mahkemesi defterine kaydedildiği tarihte yapılmış sayılacaktır (Yön. m.68/4; m.343/3; m.118/1 kıyasen).
İstinaf dilekçesinin içeriği 342’nci maddede düzenlenmiştir. Buna göre istinaf dilekçesinde şu hususlar bulunacaktır:
- Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.
- Varsa kanuni temsilcilerinin ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
- Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.
- Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.
- Kararın özeti.
- Başvuru sebepleri ve gerekçesi: Başvuru sebepleri, yani istinaf sebepleri istinaf dilekçesinin en önemli unsurlarından biridir. Zira istinaf incelemesi kamu düzenine aykırı hususlar dışında, istinaf dilekçesinde gösterilen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılacaktır. Bunun sebebi, ülkemizde tercih edilen dar istinaf sistemidir.Kanunda istinaf sebepleri belirtilmemiş olmakla birlikte, öğretide bu sebepler üç grupta toplanmaktadır: Maddi hukuk kurallarına aykırılık; usul kurallarına aykırılık; maddi mesele hakkında yanlış sonuca varılması.
- Talep sonucu: İstinaf dilekçesinin talep sonucu, ilk derece mahkemesinin usule ilişkin yanlış bir nihai karar vermiş olması ihtimalleri dışında, ilk derece mahkemesindeki talep sonucu ile aynı olacaktır. Zira ileride (2.3.2.) görüleceği üzere, istinaf yolunda iddiayı ve savunmayı genişletme/değiştirme yasağı oldukça katı bir şekilde uygulandığından, hâkimin talepten başka bir şeye karar verebileceği haller dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülen talebin (talep sonucunun) istinaf dilekçesinde değiştirilmesi veya artırılması mümkün olmayacaktır. İstinaf mahkemesinin geçici hukuki koruma kararı vermesi mümkün olduğundan (m.360/1), talep sonucu kısmında ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir gibi istemlerde bulunulması mümkün olabilecektir.
- Başvuranın veya varsa kanuni temsilcisinin yahut vekilinin imzası: Bu noktada, Kanunun hâlihazırda temyiz dilekçeleri için öngörülen düzenlemelere benzer şekilde, istinaf dilekçesinin başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda, diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp 355’inci madde çerçevesinde gerekli incelemenin yapılacağını (m.342/3) öngördüğünü belirtmekte yarar vardır. Şimdiden belirtmekte yarar vardır ki, temyiz incelenmesinde bu kapsam hukuka aykırı hususlar ile sınırlı iken, istinaf incelemesinde, sadece kamu düzenine aykırılık ile sınırlı olacaktır (m.355/1).
İstinaf dilekçesinin, kararı istinaf edilen mahkemeye verilmesi mümkün olduğu gibi, başka yer mahkemesine de verilmesi mümkündür. Bu ihtimalde istinaf dilekçesi, mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydedildikten sonra, örnekleri ile birlikte, kararı veren mahkemeye gönderilecek ve bu durum derhal mahkemesine bildirilecektir (m.343/1,2).
İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm giderler ödenecektir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilecektir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verecektir (m.344/1). Bu karara karşı, tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilecektir. Bu ihtimalde, gerekli giderlerin de yatırıldığını gören mahkeme, dosyayı yetkili bölge adliye mahkemesine gönderecektir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi, istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapacaktır (m.346/2 kıyasen).
İstinaf dilekçesi, istinaf süresi geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verecektir (m.346/1). Bu kararın da, tebliğinden itibaren bir hafta içinde istinaf edilmesi mümkün olabilecek, bu ihtimalde, gerekli giderlerin yatırıldığını gören mahkeme, dosyayı yetkili bölge adliye mahkemesine gönderecektir. Bölge adliye mahkemesinin ilgili dairesi, istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapacaktır (m.346/2).
İstinaf yoluna başvurulmasının icraya etkisi: İcranın geri bırakılmasına ilişkin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu‘nun 36’ncı maddesi hükmü saklı kalmak kaydıyla, istinaf yoluna başvurulmuş olması, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu hükmün icra edilmesine engel teşkil etmeyecektir. Şu kadar ki, nafaka kararlarında icranın geri bırakılmasına karar verilemeyecektir (m.350/1). Bunun dışında kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararların kesinleşmedikçe yerine getirilemeyeceği (m.350/2), istinaf kanun yoluna ilişkin hükümlerde de açıkça düzenlenmiştir.
Bu konuda detaylı bilgi için: Kesinleşmeden İcra Edilemeyen Kararlar
İstinaf Başvuru Dilekçe Örneği
… BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ … HUKUK DAİRESİ’NE
Sunulmak Üzere
… HUKUK MAHKEMESİ’NE
İSTİNAF TALEBİNDE BULUNAN DAVACI/DAVACILAR
ADI VE SOYADI – T.C. KİMLİK NO. :
ADRESİ :
VEKİLİ : Av. Çağrı AYBOĞA
ADRESİ :
KARŞI TARAF DAVALI/DAVALILAR
ADI VE SOYADI – T.C. KİMLİK NO. :
ADRESİ :
VEKİLİ :
ADRESİ :
İSTİNAF KONUSU KARAR : (…) Hukuk Mahkemesi’nin ../../…. gün ve …./… E. …./… K. sayılı kararının istinafen incelenerek kaldırılmasına davamızın kabulüne karar verilmesi isteminden ibarettir.
KARARIN TEBLİĞ TARİHİ : ../../….
İSTİNAFA KONU KARARIN ÖZETİ : (…) Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Ayrıntıları ve gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere; isteminin tümden reddine” şeklinde bir hükümle müvekkilimizin tazminat istemi reddedilmiştir.
BAŞVURU SEBEPLERİ VE
GEREKÇESİ :
Yerel Mahkemenin yukarıda Esas ve Karar No.su yazılı …/…/…… tarihli kararıyla tazminat talebimizin reddine karar verilmiştir. Verilen karar hatalı olup, usul ve yasaya açıkça aykırı olduğundan, istinaf gerekçelerimiz incelenerek kararın kaldırılarak dosyanın yerel mahkemeye iadesi veya lehimize esas hakkında yeniden karar verilmesi zorunludur. Şöyle ki;
- Yerel Mahkeme kararı usul ve yasaya aykırıdır. Yerel Mahkeme dava dilekçesinde belirttiğimiz hususlarda yeterli araştırma yapmaksızın, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar vermiştir.
- Uzman olmayan bilirkişi tarafından verilen rapora itirazlarımız değerlendirilmeden ve Yargıtay’ın emsal içtihatlarına da aykırı biçimde yeni bir rapor alınmadan hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
- Açmış olduğumuz davada sunmuş olduğumuz deliller ve dinletmiş olduğumuz tanıkların tamamı bizim iddiamızı ispat etmektedir. Mahkemenin karar gerekçesinde belirttiği hususular delillerimiz ile çelişmektedir. Yerel Mahkeme, toplanan delilleri hatalı değerlendirerek ve hatalı bilirkişi raporundaki değerlendirmelerle yetinerek hatalı bir karar vermiştir. Bu sebeple verilen karar esas yönünden de yasaya aykırı olup düzeltilerek yeniden esas hakkında bir karar verilmesi zorunludur.
Yetersiz bilirkişi raporu ve eksik inceleme sonucu davanın reddine yönelik verilen karar bu sebeplerle usul ve yasaya acıka aykırı olduğundan, istinaf yoluna müracaat etme zarureti hasıl olmuştur.
HUKUKİ NEDENLER : … ve diğer ilgili Mevzuat
TALEP SONUCU : Yukarıda belirtilen sebeplerle ve HMK m. 355 hükmü gereğince re’sen gözetilecek nedenlerle istinaf incelemesi yapılarak (…) Hukuk Mahkemesi’nin ../../…. gün ve …./… E. …./… K. sayılı kararının kaldırılmasına, vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini bilvekale saygıyla talep ederim. ../../….
EKLER :
- ………………..
(İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN)
DAVACI/DAVACILAR VEKİLİ
Avukat Çağrı AYBOĞA
İstinaf Dilekçesine Cevap Dilekçesi
İstinaf dilekçesi mahkemeye verildikten sonra, bu dilekçenin bir sureti kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ edilecektir (m.347/1). Karşı taraf, istinaf dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesi vermek suretiyle, istinaf dilekçesine cevap verebilecektir (m.347/2). İstinafa cevap dilekçesinin içeriği Kanunda gösterilmemiştir. Bu nedenle, 360’ıncı madde düzenlemesinden hareketle, bu dilekçenin içeriğinin yazılı yargılama usulünde cevap dilekçesinin içeriğine ilişkin 129’uncu maddeden kıyas yoluyla belirlenmesinin mümkün olabileceği düşünülebilirse de, fikrimizce, bu noktada, kıyas yoluyla yararlanılması gereken düzenleme m.342/2 düzenlemesi olmalıdır. Bu doğrultuda istinafa cevap dilekçesinin içeriğinin şu şekilde oluşturulması mümkündür:
- İstinaf dilekçesine cevap veren ile istinaf yoluna başvuran tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.
- Varsa kanuni temsilcilerinin ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
- Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.
- İstinaf dilekçesinin, cevap verene tebliğ edildiği tarih.
- Kararın özeti.
- İstinafa cevap sebepleri ve gerekçesi.
- Katılma yoluyla istinaf talebinde bulunuluyorsa, istinaf sebepleri.
- Talep sonucu.
- İstinaf dilekçesine cevap verenin veya varsa kanuni temsilcisinin yahut vekilinin imzası.
Ön İnceleme Aşaması
Dikkat edilecek olursa, istinaf yolunda dilekçeler aşaması kararı veren ilk derece mahkemesi nezdinde gerçekleşmektedir. İstinaf dilekçesi ve istinafa cevap dilekçesinin verilmesinden veya bunun için Kanunda öngörülen süreler geçtikten sonra, kararı veren mahkeme, dosyayı dizi listesine bağlı olarak yetkili bölge adliye mahkemesine gönderecektir (m.347/3). Bu noktada, tarafların bölge adliye mahkemesini yetkili kılmak üzere yetki sözleşmesi yapamayacağını (m.357/2); zira bu mahkemelerin yetkisinin kamu düzenine ilişkin olduğunu (kesin olduğunu) belirtmekte yarar vardır.
Dosya kendisine gelen bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, ön incelemeyi dosya üzerinden yapacaktır. Böylelikle istinaf yolunda ön inceleme icrası, ilk derece mahkemesinde ön incelemenin icrasından ayrılmaktadır. Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ön incelemede şu hususları inceleyecektir (m.352/1):
- İncelemenin başka bir dairece yapılması gerekip gerekmediği: Eğer dosya kendisine gelen bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, incelemenin başka bir daireye ait olduğunu tespit ederse, dosyayı resen o daireye gönderecektir. Eğer dosya, yetkisiz bölge adliye mahkemesine gönderilmişse, bu halde dosya ilk derece mahkemesine iade olunmalı; ilk derece mahkemesi istinaf yoluna başvurandan gerekli posta giderini alarak dosyayı yetkili bölge adliye mahkemesine göndermelidir.Daireler arasında iş dağılımı noktasında çıkabilecek sorunlar, bölge adliye mahkemesi başkanlar kurulunca giderilecektir (5235 s. Kanun m.35/1(1)).
- İstinaf edilen kararın kesin olup olmadığı: Eğer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, aleyhine istinaf yoluna başvurulan kararın kesin bir karar olduğunu tespit ederse, başvurunun reddine karar verecektir. Bu kararın temyiz edilmesi mümkün olabilecektir.
- İstinaf başvurusunun süresinde olup olmadığı: Eğer, istinaf başvurusu Kanunda belirtilen süre içinde yapılmamış ise, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, yine başvurunun reddine karar verecektir. Aslında böyle bir durumla karşılaşma ihtimali düşüktür. Zira zaten ilk derece mahkemesi, istinaf başvurusunun süresinde olup olmadığını resen inceleyecektir.
- Başvuru şartlarının yerine getirilip getirilmediği: Başvuru şartlarının yerine getirilmemiş olduğu -ki bu şartlar istinaf yoluna başvurmak için gerekli harcın ve giderlerin yatırılmış olmasıdır- ön inceleme esnasında tespit edilirse, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, yine başvurunun reddine karar verecektir.Bir önceki inceleme konusu (c) gibi bu durumla da karşılaşma ihtimali aynı gerekçeyle düşüktür.
- Başvuru sebeplerinin veya gerekçelerinin mevcut olup olmadığı: İnceleme konusu yapılan bu son hususun eksik olmasının yaptırımı diğerlerinden farklıdır. Zira başvuru sebeplerinin veya gerekçelerinin mevcut olmaması halinde, istinaf incelemesi reddolunmayıp kamu düzenine aykırı hususların bulunup bulunmadığıyla sınırlı olarak yapılacaktır.
Bu hususlarda eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınacaktır (m.352/1 son cümle). Fakat bu ihtimalde de, istinaf incelemesinin mutlaka duruşma yapılmak suretiyle gerçekleştirileceğini söylemek mümkün değildir. Zira Kanun, bazı ihtimallerde ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığının anlaşılmasına rağmen, istinaf incelemesinin duruşma yapılmaksızın karar verilerek sonuçlandırılmasını öngörmektedir. Bu ihtimaller şunlardır (m.353):
Duruşma Yapılmaksızın Usule İlişkin Verilebilecek Kararlar
Kanun, aşağıdaki ihtimallerde, istinaf incelemesinin duruşma yapılmaksızın usule ilişkin kesin olarak verilecek bir nihai kararla sonlandırılmasını öngörmektedir (m.353/1(a)):
1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması: İlk derece mahkemesi kararının, davaya bakmaktan yasaklı bir hâkim tarafından verilmiş olması halinde, istinaf mahkemesi davanın yeniden görülmesi için dosyanın, (o yerde aynı yetkiye sahip başka bir hâkim varsa) kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verecektir.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması: Bu ihtimalde de, davanın yeniden görülmesi için dosyanın (o yerde aynı yetkiye sahip başka bir hâkim varsa) kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verecektir.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması: Bu ihtimalde nasıl karar verileceği, duruma göre değişecektir. Eğer bölge adliye mahkemesinin kaldırdığı karar, bir görevsizlik kararı ise dosya görevsizlik kararı veren mahkemeye; görevsiz mahkemenin vermiş olduğu bir hüküm ise, bu hüküm kaldırılarak dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verecektir. Bu ihtimalde, HMK m.20 prosedürünün uygulanmasına gerek olmayacaktır.
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması: Fikrimizce, diğer dava şartlarına aykırılık olması halinde, istinaf mahkemesi, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verecektir. Böylelikle, ilk derece mahkemesince söz konusu dava şartlarının doğru değerlendirilerek yeniden karar verilmesi sağlanmalıdır.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması: Bu ihtimallerde istinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesinin usule aykırı olarak vermiş olduğu birleştirme, ayırma, merci tayini kararını kaldırarak dosyanın yeniden görülmesi için (kararı veren) ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verecektir.
6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
Duruşma Yapılmadan Esasa İlişkin Verilebilecek Kararlar
Kanun, bazı hallerde davanın esasıyla ilgili olarak da duruşma yapılmadan karar verilmesine imkân tanımaktadır (m.353/1(b)). Duruşma yapılmadan usule ilişkin verilecek hallerden farklı olarak, bu ihtimallerde verilecek kararlar kural olarak kesin değildir. Yani, temyiz yolu açık ise, istinaf mahkemesinin vermiş olduğu bu yöndeki kararların temyiz edilmesi mümkün olacaktır.
Davanın esasıyla ilgili olarak duruşma yapılmadan karar verilebilecek halleri şu şekilde sıralamak mümkündür:
İlk olarak, istinaf incelemesine tabi tutulan mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, duruşma yapılmasına gerek olmaksızın anlaşılıyorsa, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi istinaf başvurusunun esastan reddine karar verecektir (m.353/1-b(1)).
İlk derece mahkemesinde yapılan yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olması halinde, eğer bu hatanın giderilmesi istinaf yolunda yeniden yargılama yapılmasını gerektirmiyor ise bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, duruşma yapılmasına gerek olmaksızın ilk derece mahkemesinin kararını kaldırıp yeniden esas hakkında karar verebilecektir. Bunun gibi, ilk derece mahkemesinin kararının hukuka uygun olması ve fakat gerekçesinde hata edilmiş olması halinde de bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, duruşma yapılmasına gerek olmaksızın ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesini düzeltebilecektir (m.353/1-b(2)).
Son olarak, yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise, bunların tamamlanmasından sonra duruşma yapılmasına gerek olmaksızın yeniden esas hakkında karar verilmesi mümkün olabilecektir (m.353/1-b(3)). Bu son ihtimal, genellikle dosyaya ibrazıyla dava hakkında karar verilmesi mümkün olacak belgelerin, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince celbinin sağlanması gibi hallerdir.
Tahkikat Aşaması
İstinaf yolunda tahkikat aşaması ile ilk aydınlatılması gereken husus bu aşamanın ilk mahkemede yapılan tahkikatın devamı niteliğinde olup olmadığıdır: Açıkçası, istinaf yolundaki tahkikat aşamasını, ilk derece mahkemesinde yürütülen tahkikatın devamı niteliğinde görmek mümkün değildir. Zira eğer istinaf yolundaki tahkikat, ilk derece mahkemesindeki tahkikatın devamı olsaydı, iddianın ve savunmanın genişletilmesi/değiştirilmesi yasağının istisnalarına (karşı tarafın açık muvafakatiyla ıslah) burada müsaade edilebilecekti. Hâlbuki aşağıda (2.3.2.) görüleceği üzere, söz konusu yasağın istisnaları istinaf yolunda cari değildir.
Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, istinaf incelemesini davanın özelliğine göre heyetçe yapabileceği gibi, bu inceleme için heyet üyelerinden birini görevlendirebilecektir (m.354/1). İlk derece mahkemelerinde olduğu gibi, bölge adliye mahkemelerinde de istinabe caiz olup istinabe talebinin başka bir bölge adliye mahkemesine ya da ilk derece mahkemesine yöneltilmesi mümkün olabilecektir (m.354/2).
Daha önce belirtildiği üzere, temyiz incelemesinden farklı olarak istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Elbette kamu düzenine aykırılık halleri bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi tarafından resen gözetilecektir (m.355/1). Dikkat edilirse, temyiz incelemesinden farklı olarak resen gözetilecek hususlar, hukuka aykırılık halleri ile değil; kamu düzenine aykırılık halleri ile sınırlıdır. Bu nedenle, istinaf mahkemesinin resen gözeteceği hususların, temyiz merciinin resen gözeteceği hususlardan daha dar kapsamlı olduğunu söylemek mümkündür. Buradaki tahkikatta, ilk derece mahkemesinde icra olunan tahkikattan farklı olarak, hem hukuki denetim çerçevesinde bir inceleme hem de gerekli görülmesi halinde, yeniden dava konusu hakkında bir inceleme yapılacaktır.
Duruşmalar
Yukarıda sayılan haller dışında, istinaf incelemesinin duruşmalı yapılması esası benimsenmiştir. İstinaf incelemesinin bu şekilde duruşma yapılmak suretiyle gerçekleştirilmesi halinde, duruşma günü taraflara tebliğ edilecektir (m.356/1). Yazılı yargılama usulüne tabi davalarda verilen kararların istinaf incelemesinde, dinlenilmek üzere mahkemeye gelmeleri için iki tarafa verilecek sürenin iki haftadan az olamayacağını, fakat bu sürenin istinaf mahkemesince resen veya taraflardan birinin talebi üzerine uzatılmasının ya da kısaltılmasının mümkün olduğunu (m.144/2; m.360); basit yargılama usulüne tabi davalarda verilen kararların istinaf incelemesinde ise duruşmalar arasındaki sürelerin kural olarak bir aydan fazla olamayacağını (m.320/3; m.360) burada belirtmekte yarar vardır.
İstinaf incelemesinde taraflara çıkarılacak duruşma davetiyesi, ilk derece mahkemesi nezdinde yapılan yargılamada taraflara çıkarılacak duruşma davetiyesinden farklıdır. Şöyle ki, istinaf incelemesinde, taraflara çıkarılacak duruşma davetiyesinde, davet edildikleri duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği ihtarına ilave olarak istinaf yoluna başvuran tarafa çıkarılacak davetiyede ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak bölge adliye mahkemesince belirlenen gideri duruşma gününe kadar avans olarak yatırması gerektiği açıkça belirtilecektir (m.358/1). Eğer başvuran, kabul edilebilir bir mazerete dayanarak duruşmaya gelemediğini bildirirse, yeni bir duruşma günü tayin edilerek taraflara bildirilecektir (m.358/2). Buna mukabil başvuran taraf, duruşmalara mazeretsiz olarak katılmaz ya da tahkikatla ilgili giderleri süresinde yatırmazsa dosyanın mevcut durumuna göre karar verilecektir. Lakin istinaf mahkemesince öngörülen tahkikat yapılmaksızın karar verilmesine olanak olmayan hallerde, istinaf başvurusu reddedilecektir (m.358/3). Fikrimizce, her iki tarafın istinaf yoluna (müstakil olarak) başvurmuş olması halinde, mahkeme, tahkikat için yatırılması gereken avansın taraflarca hangi oranda karşılanması gerektiğini, duruşma yapılmasına ilişkin kararında belirtecektir. Yine avansın yatırılmaması halinde, öngörülen yaptırımın doğabilmesi için, avans miktarı ve hangi işlem/işlemler için alındığının açıkça belirtilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
İlk derece mahkemesinde olduğu gibi, bölge adliye mahkemesi nezdinde de ses ve görüntü nakli yoluyla duruşmaların icrasının mümkün olacağını söylemek gerekir (m.149; m.360). Bunun dışında Kanunun istinaf kısmında hüküm bulunmayan hallerde, duruma göre, yazılı yargılama usulü ile basit yargılama usulünün tahkikata ilişkin hükümleri uygulanacaktır -ki tahkikata ilişkin hükümler içinde istinaf yolunda uygulanacağı açıkça belirtilen düzenlemeler bulmak da mümkündür-. Mesela, eski hale getirme süresini düzenleyen 96’ncı maddenin ikinci fıkrasında istinaf yargılamalarında, eski hale getirmenin en geç nihai karar verilinceye kadar mümkün olduğu açıkça belirtilmiştir.
İstinaf Yolunda Yapılamayacak İşlemler
İstinaf incelemesi, temyiz incelemesinden farklı olarak ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın hukuki denetimiyle sınırlı olmayıp vakıa denetimini de içerse de, Türkiye gibi dar istinafın kabul edildiği sistemlerde istinaf incelemesi, bidayet mahkemelerinde yapılan yargılamadan daha sınırlı bir incelemeyi içerecektir. Nitekim aşağıdaki işlemlerin istinaf yolunda yapılması mümkün olmayacaktır (m.357/1):
- Karşı dava açmak: İstinaf yolunda, karşı dava açmak mümkün değildir. Zira karşı davanın ilk derece mahkemesindeki yargılama aşamasında açılmayıp, istinaf mahkemesinde açılması demek, ilk derece mahkemesinde görülmeyen bir davanın istinaf aşamasında incelenmesi anlamına gelecektir.
- Davaya müdahale talebinde bulunmak: İstinaf yolunda, tarafların fer’i müdahale talebinde bulunması mümkün olmayacaktır Dolaylı olarak davanın ihbarı da mümkün olamayacaktır. Asli müdahale talebi ise aslında, zaten bir dava açma işlemi olduğundan, bunun da mümkün olamayacağı açıktır.
- Davayı kısmen veya tamamen ıslah etmek: Taraflar daha önce ıslah yoluna başvurmamış olsa dahi istinaf yolunda, ıslah imkânından yararlanamayacaktır. İstinaf yolunda ıslaha izin verilmemesinin nedeni, ıslahın tarafların kendi hatalarını düzeltmelerini sağlayan bir usul işlemi olması, buna mukabil istinafın tarafların eksik veya hatalı yaptıkları işlemlerin düzeltilmesine değil, ilk derece mahkemesinin yargılamaya ve hükme ilişkin hatalarının düzeltilmesine hizmet etmesidir.
- HMK m.166/1 hükmü saklı kalmak kaydıyla, davaların birleştirilmesi talebinde bulunmak: Bu kısıtlama sebebiyle, ilk derece mahkemesindeki yargılamada birleştirilmemiş davaların, istinaf yolunda birleştirilmesi kural olarak mümkün olmayacaktır. Fakat aynı bölge adliye mahkemesinde farklı hukuk dairelerinde bulunan bağlantılı davaların, talep üzerine veya resen birleştirilmesi mümkün olabilecektir. Bu ihtimalde, uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki esas alınarak ilgili hukuk dairesi tespit edilecektir.
- Bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddiaları ve savunmaları ileri sürmek: Taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda verilen kararların istinafında bölge adliye mahkemesinde, karşı tarafın açık muvafakatiyle dahi, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddiaların ve savunmaların ileri sürülmesi mümkün olmayacaktır. Biraz önce belirtildiği üzere, istinaf yolunda davanın kısmen veya tamamen ıslahı da caiz olmadığından, iddianın ve savunmanın genişletilmesi/değiştirilmesi yasağının bu iki istisnası istinaf yolunda cari olmayacaktır.
- Yeni delillere dayanmak: Bir önceki kısıtlamaya paralel şekilde, istinaf yolunda tarafların yeni delillere dayanması mümkün olmayacaktır. Fikrimizce, yeni delil ileri sürülmesi kavramı, yeni iddia ve savunma vasıtalarının ileri sürülmesi kavramından farklı olup aynı hükümlere tabi değildir. Şöyle ki, taraflar, delillerin mahkemeye sunulması için Kanunda belirtilen süreler ile hâkim tarafından kendisine tayin olunan sürelerin hitamından sonra mevcut bir vakıa için yeni delil ileri sürme imkânını yitirecektir. Lakin (mevcut bir vakıa için) sonradan delil ileri sürülmesi m.145 kapsamında mümkün olabilecektir. Bu düzenleme, delilin süresinde ileri sürülememesinin, ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmadığı hallerde, mahkemeye, söz konusu delilin sonradan gösterilmesine izin verebilme yetkisi sunmaktadır. Öğretide, istinaf dilekçesi ile istinaf dilekçesine cevap dilekçesinde belirtilemeyen delillerin sonradan ileri sürülmesi halinde, istinaf mahkemesinin yeni delil gösterme talebini HMK m.145 çerçevesinde değerlendirmesi gerektiği dile getirilmiştir.
HMK m.145 ile benzer bir düzenleme, istinaf hükümleri arasında da mevcuttur. Gerçekten m.357/3, ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği halde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan delillerin, bölge adliye mahkemesince incelenebileceğini ifade etmektedir. Bu düzenleme çerçevesinde, ilk derece mahkemesince esas hakkında karar verilmesinden önce gerçekleşen ve ileri sürülen bir vakıaya ilişkin gösterilmesi gerekip de mücbir bir sebeple gösterilemeyen bir delilin, istinaf yolunda gösterilmesine izin verilebilecektir. Bunun dışında, ilk derece mahkemesinde karar verildikten sonra, istinaf aşamasında gerçekleşen vakıalar ileri sürülebildiğine göre, bunların ispatına yönelik deliller de ileri sürülebilecektir.
Son olarak resen dikkate alınacak deliller -ki bunlar resen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda ve işlerde değerlendirilecek deliller ile kamu düzenine ilişkin hususların incelenmesi için değerlendirilecek delillerdir- de, yeni delillere dayanma yasağının istisnası olmaktadır.
Sözlü Yargılama ve Hüküm Aşaması
İstinaf incelemesinin bir tahkikatı ihtiva ettiği ihtimallerde, bu aşamayı sözlü yargılamanın takip edeceği tabidir. İlk derece mahkemesinde olduğu gibi, istinaf incelemesinde de, sözlü yargılamanın amacı tarafların davaya ilişkin son beyanlarının alınmasıdır. Yazılı yargılama usulüne tabi davalarda verilen kararların istinaf incelemesinde sözlü yargılama aşaması, bunun için ayrı bir duruşma günü tayin edilmesiyle (m.186/1; m.360); basit yargılama usulüne tabi davalarda verilen kararların istinaf incelemesinde ise bu aşama, tahkikatın sona erdiği duruşmada (m.321/1; m.360) icra edilecektir. Sözlü yargılamanın bu şekilde yerine getirilmesinden sonra, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, istinaf incelemesine ilişkin nihai kararını verecektir.
İstinaf Sonunda Verilebilecek Kararlar
İstinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi, bir başkan ve iki üyenin katılımıyla toplanacak, görüşmeler gizli yapılacak, kararlar ise çoğunlukla verilecektir (5235 s. Kanun m.46/1). İstinaf başvurusunun usulden veya esastan reddine ilişkin kararlar ile gönderme kararları bir tarafa bırakıldığında, istinaf incelemesi sonucunda verilebilecek kararların tıpkı bir ilk derece mahkemesi kararı gibi taraflara yüklenen borçları ve tanınan hakları ihtiva eden hüküm fıkralarına sahip olacağını belirtmek gerekir.
İstinaf İncelemesi Sonunda Verilecek Nihai Kararın İçeriği
İstinaf incelemesi sonucunda bölge adliye mahkemesinin vereceği kararın içeriği 359’uncu maddede gösterilmiştir. Buna göre bölge adliye mahkemesinin nihai kararı şu hususları içerecektir:
- Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları.
- Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilcilerinin ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
- Tarafların iddialarının ve savunmalarının özeti.
- İlk derece mahkemesi kararının özeti.
- İleri sürülen istinaf sebepleri.
- Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep.
- Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi
Bu noktada hüküm fıkrasının nasıl formüle edileceğine kısaca değinmekte yarar vardır: İstinaf mahkemesi, “… Yukarıda açıklanan nedenlerle, istinaf başvurusunun kabulü ile, … Mahkemesinin … gün ve … sayılı …. ilişkin kararının kaldırılarak” gibi bir girişten sonra mesela “… davanın kabulüne …” şeklinde bir hüküm fıkrası formülü kullanılabilecektir. İlk derece mahkemesinin kararının düzeltilmesi (2.2.2.) ihtimalinde ise, “… Yukarıda açıklanan sebeplerle, istinaf başvurusunun kabulü ile, … Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının düzeltilerek …” şeklinde bir ifadenin kullanılması yerinde olacaktır. İstinaf başvurusunun haksız olması halinde ise “… Yukarıda açıklanan sebeplerle, istinaf konusu yapılan … Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararının usul ve yasaya uygun olduğundan istinaf başvurusunun reddine …” şeklinde bir ifade kullanılabilecektir. - Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları.
- Gerekçeli kararın yazıldığı tarih.
Bölge adliye mahkemesinin istinaf incelemesi sonucunda vereceği hüküm, tıpkı bir ilk derece mahkemesi hükmü gibi olacağından, hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borçların ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilecektir (m.359/2). Son olarak, istinaf mahkemesi kararlarının tavzihinin ve tashihinin mümkün olduğunu belirtmekte yarar vardır.
İstinaf İncelemesi Sonunda Verilebilecek Nihai Karar Çeşitleri
İstinaf incelemesi sonucunda, bölge adliye mahkemesinin hukuk dairesinin verebileceği kararlara ilişkin ilk belirtilmesi gereken, bu kararların temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay dairesinin verdiği bozma veya onama kararları şeklinde olmadığıdır. İstinaf incelemesi bir tahkikat prosedürünü içerebileceğinden, bu inceleme sonucunda verilecek kararlar da, ilk derece mahkemesinin verdiği davanın kabulü veya reddi kararına benzeyecektir. Bu doğrultuda istinaf incelemesi sonucunda verilebilecek kararların şu şekilde bir ayrıma tutulması düşünülebilir:
İstinaf Başvurusunun Reddine İlişkin Karar
İstinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın usul veya esas açısından hukuka aykırı olmadığı anlaşılırsa, istinaf başvurusunun reddine karar verilir. Bunun dışında, istinaf başvurusunun süresinde olmadığı, kesin bir karar karşı istinaf yoluna başvurulduğu, başvuru şartlarının yerine getirilmediği hallerde de yine istinaf başvurusunun reddine karar verilir. İstinaf başvurusunun bu şekilde usulden reddine ilişkin kararları yukarıda belirtildiği üzere, ön inceleme sonunda verilen kararlardır. Son olarak, başvuru sebeplerinin ve gerekçelerinin gösterilmediği hallerde, eğer kararda kamu düzenine aykırı bir husus yok ise, yine istinaf başvurusunun reddine karar verilir.
İstinaf başvurusunun kötüniyetle yapıldığının anlaşılması halinde, başvuru talebi reddedilen taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilecektir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunacaktır (m.351/1; m.329/1). Bunun dışında, kötüniyetli olarak istinaf yoluna başvuran taraf, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilecektir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanacaktır (m.351/1; m.329/2).
İstinaf Başvurusunun Kabulüne İlişkin Karar
İstinaf incelemesi neticesinde, başvurunun haklı olduğu anlaşılırsa verilebilecek karara ilişkin çeşitli ihtimaller mevcuttur. Bu ihtimalleri şu şekilde sıralamak mümkündür:
İlk Derece Mahkemesinin Kararının Kaldırılarak Gönderme Kararı Verilmesi
İstinaf mahkemesinin, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verdiği hallerdir. Bu haller, yukarıda incelendiği için burada tekrar değinilmeyecektir. Fakat bölge adliye mahkemesinin vermiş olduğu usule ilişkin bu kararların kesin olduğunu, yani temyizi kabil olmadığını tekrar hatırlatmakta yarar vardır. Bu ihtimalde, bölge adliye mahkemesi hüküm fıkrasını, “usule aykırılık sebebiyle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın … mahkemesine gönderilmesine” şeklinde kuracaktır.
İlk Derece Mahkemesinin Davanın Esasına İlişkin Vermiş Olduğu Kararın Kaldırılması ve Yeniden Esas Hakkında Karar Verilmesi
İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu hükmün, hukuka uygun olmadığının anlaşılması ve istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerin yerinde görülmesi ihtimalinde, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak yeniden esas hakkında karar verecektir. Yukarıda değinilen bazı ihtimallerde, bu şekilde karar verilebilmesi için duruşma yapılmasına gerek olmayacaktır. Söz konusu ihtimallerin dışında kalan hallerde, istinaf mahkemesi tahkikatı duruşmalı icra edecek ve ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu hükmü kaldırarak yeniden esas hakkında karar verecektir. Bu noktada iki sorunun cevaba kavuşturulmasında yarar vardır: İlk olarak, istinaf mahkemesi istinaf başvurusunun kabulünden sonra tahkikat yapsa ve tahkikat sonucunda ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu esasa ilişkin kararda bir değişikliğe gidilmesine gerek olmadığı sonucuna varsa, başvurunun reddine mi karar vermeli yoksa ilk derece mahkemesinin kararını kaldırıp esas hakkında (fakat ilk derece mahkemesiyle aynı doğrultuda) karar mı vermelidir? Önemle belirtmek gerekir ki, bu soru ile kastedilen, ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesinin yanlış olması ihtimali değildir -ki o ihtimalde, zaten kararın gerekçesinin istinaf mahkemesi tarafından değiştirileceği belirtilmişti. Bu soru ile kastedilen, ilk derece mahkemesinin kararında usul veya esas açısından herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığının, istinaf başvurusunun kabulünden sonra fark edilmiş olmasıdır. Fikrimizce, böyle bir ihtimalde (işin esasına girişilmiş olunmasına rağmen) istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi isabetli olacaktır. Zira böyle bir ihtimalde, aslında istinaf başvurusunun reddini gerektiren somut durum, tespit edilmesi gereken aşamadan sonraki bir aşamada tespit edilmiştir. İkinci soru ise şudur: Acaba istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerin yerinde görülmemesi veya hiçbir sebep gösterilmemesi ihtimalinde, kamu düzenine aykırı bir durumun tespit edilmiş olması üzerine, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesini gerektiren bir durum var mıdır? Duruşma yapılmaksızın usule ilişkin verilebilecek kararların bir kısmının, ilk derece mahkemesindeki kamu düzenine aykırılıklar olduğu aşikârdır -ki bu hallerde istinaf mahkemesi gönderme kararı vermektedir-. Fikrimizce, ilk derece mahkemesinde mevcut olan kamu düzenine aykırılığın, istinaf yolunda yeniden yargılama yapmak suretiyle giderilmesi mümkün olmamalıdır. Bu nedenle, kamu düzenine aykırılığın söz konusu olduğu her ihtimalde, istinaf mahkemesi gönderme kararı vermek suretiyle, ilk derece mahkemesince giderilmesini sağlamalıdır. Zira ülkemizde dar istinafın kabul edilmiş olması, kamu düzenine aykırılığın istinaf incelemesinde tam olarak giderilmemesine sebep olabilir. Bir misal vermek gerekirse, mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması (m.353/1-a(6)), hukuki dinlenilme hakkının ihlali olup kamu düzenine aykırılık içeren bir yargılama hatasıdır -ki bu ihtimal, duruşma yapılmaksızın gönderme kararı verilecek haller arasında gösterilmiştir-. Böyle bir yargılama hatasının, istinaf incelemesinde tekrar yargılama yapmak suretiyle giderilmesini sağlamak mümkün değildir. Çünkü söz konusu deliller (ilk derece mahkemesi yerine) istinaf mahkemesince toplansa dahi, taraflar, dar anlamda istinafın sonucu olarak ıslah hakkını kullanmayacak (m.357/1) ve bu nedenle deliller toplanmış olsa dahi, taraf, tüm usulî haklarını kullanma imkânına sahip olamayacaktır.
İstinaf incelemesi sonucunda, istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerin yerinde görülmesine binaen ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu hükmün hukuka uygun bulunmayarak kaldırılması neticesinde esasa ilişkin verilecek kararlar iki çeşittir: İlk olarak, ilk derece mahkemesi, davanın (kısmen veya tamamen) kabulüne karar vermiş olabilir ki, bu kararın kaldırılması halinde istinaf mahkemesi davanın (kısmen veya tamamen) reddine karar verecektir. İkinci olarak, ilk derece mahkemesi, davanın (kısmen veya tamamen) reddine karar vermiş olabilir ki, bu kararın kaldırılması halinde istinaf mahkemesi davanın (kısmen veya tamamen) kabulüne karar verecektir.
Karar Verilmesine Yer Olmadığına Dair Karar Verilmesi
İstinaf aşamasında da tarafların davadan feragati, davayı kabulü ya da sulh olması veya davanın konusuz kalması söz konusu olabileceğinden, bu ihtimallerde, ilk derece mahkemesinde yapılan yargılamada verilen kararlara benzer şekilde, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilecektir. Elbette taraflar, istinaf aşamasında sulh olması halinde, istinaf mahkemesinden aralarındaki sulh sözleşmesine göre karar verilmesini talep edebilirler. Böyle bir ihtimalde ise, istinaf mahkemesi sulh sözleşmesine göre karar verecektir (m.360; m.315/1).