Ceza HukukuVergi Hukuku

Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmadan Ülkeye Eşya Sokma Suçu ve Cezası

Gümrük Kaçakçılığı Suçu

Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmadan Ülkeye Eşya Sokma Suçu; 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3. maddesinin ilk fıkrasında düzenlenmektedir. Buna göre; “(1) Eşyayı, gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye sokan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Eşyanın, gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır.”

5607 sayılı yasa “gümrük işlemi” mefhumunu tanımlamamakla beraber, mülga 4926 sayılı yasa bu kavramı “Gümrük idarelerince, gümrük mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat gereğince yapılan işlemleri ifade eder” olarak tarif etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti gümrük mıntıkasına giren veyahut çıkan eşyanın mevzuatça öngörülmüş prosedüre tabi tutulması, onaylaması ülkeye sokulabilir veya ülkeden çıkabilir hale getirilmesi süreci gümrükleme işlemlerini ifade eder.

Mülga 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunun 2/1-e bendi gümrük işlemini, “Gümrük idarelerince, gümrük mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat gereğince yapılan işlemleri,” şeklinde tanımlamıştır.

4458 sayılı Gümrük Kanununa göre bir eşyanın kanunda sayılan rejimlerden birine tabi tutulması gerekmektedir. Ekonomik düzenin istikrarını korumaya ve ihracatı teşvik etmeye dönük olarak öngörülmüş olan bu rejimlere tabi tutulmadan yani gümrük statüsü kazandırılmadan eşyanın ülkeye ithal edilmesi ile bu suç oluşur.

Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmadan Ülkeye Eşya Sokma Suçu ve Cezası
Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmadan Ülkeye Eşya Sokma Suçu ve Cezası

DMCA.com Protection Status

Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmadan Ülkeye Eşya Sokma Suçunun Cezası

4926 sayılı mülga Kanun, gümrük işlemlerine tabi tutulmadan ülkeye eşya sokma suçunda, eşyanın gümrüklenmiş değerinin üç ila altı katı arasında ağır para cezası öngörmekteydi. 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu ile uyum sağlayarak bu ayrımı kaldırmış, gümrük işlemlerine tabi tutmadan ülkeye eşya sokma suçunun cezası, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası olarak düzenlemiştir. Suçun konusu akaryakıt, tütün, alkol gibi ürünler olduğunda ceza yarısından iki katına kadar artırılmaktadır. Kanunun 13. maddesi, kaçak eşya taşıyan araçların müsaderesini özel şartlara bağlamış, etkin pişmanlık durumunda eşya müsaderesi sürerken, taşıta ilişkin istisnalar tanımıştır.

Korunan Hukuki Değer

Devletler egemenlik hakları kapsamında ülkeye giriş yapan veyahut çıkan hem kişileri hem de eşyaları kontrole tabi tutarlar. Kişiler açısından öngörülen hukuki rejimin yanında ülkeye giren eşyaların ekonomik düzenin devamı açısından kontrole tabi tutulması suretiyle devletin hükümranlık yetkisi ve ekonomik çıkarları korunmaktadır. Kanun koyucu söz konusu suçu ihdas etmekle iç piyasa dengesini bozacak, kayıt dışılık oluşturacak, devletin dış ticaret politikasını ve saygınlığını zedeleyecek, vergi gelirlerini azaltacak şekilde ülkeye eşya sokulmasını yasaklamaktadır. Devlet, gümrük idareleri ve ajanları aracılığı ile oldukça organize bir yapı kurmuş, sayılan amaçları gerçekleştirmek gümrük kapıları ve bunun dışında kalan bölgelerde faaliyet yürütmektedir.

Suçun Maddi Unsuru

Ceza hukukunda suç maddi unsur olarak üçe bölünmüştür: Fiil, netice ve illiyet bağı. “Gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye eşya sokma” suçunda fiil, 4458 sayılı Gümrük Kanununun öngördüğü işlemleri yerine getirmeden eşyanın gümrük kapısından ülke içerisine sokulmasıdır.

Ülke dışından yurtiçine sokulan eşyalar ilk olarak gümrük kanunu ile ilgili mevzuat çerçevesinde öngörülmüş bir gümrük rejimine tabi kılınmak mecburiyetindedir. Devamında eşya için öngörülmüş olan gümrük rejimlerine muvafık şekilde mevzuatça belirlenmiş işlemlere tabi kılınır, gerekli vergiler tahsil edildikten sonra eşya getirenin tasarrufuna bırakılır. Bu eşyanın ithali yasak bir eşya olmaması gerekir. Eşyanın mülkiyeti esas olarak ithalatçıya ait olmasına rağmen gerekli hallerde tasfiye ya da imha hakkını içeren kullanım hakkı gümrük idaresindedir. Bu konuya ilişkin detaylı bilgi için: “Vergi Kaçakçılığı Suçu ve Cezası” makalemizi inceleyiniz.

Gümrük İşlemi Nedir?

Gümrük işlemleri deyiminden “Eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması” anlaşılmalıdır. “Eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması” deyimi eşyanın, a) Bir gümrük rejimine tabi tutulmasını, b) Bir serbest bölgeye girmesini, c) Türkiye Gümrük Bölgesi dışına yeniden ihracını, d) İmhasını, e) Gümrüğe terk edilmesini;… ifade eder.”( 4458 sayılı Kanun, 14. madde)

Mezkûr suç tipinin oluşması “Bir gümrük rejimine tabi tutulmasını” içeren beyannamenin hiç verilmemesi, usulüne uygun verilmemesi hallerinde söz konusu olur.

Bu kapsamda 4458 sayılı Gümrük Kanununun 33. maddesine göre Türk Gümrük Bölgesinde belirlenmiş giriş ve çıkış kapıları kullanılarak gümrük işlemleri yapılır. Bu bir nevi devlet hükümranlığının da göstergesidir.43

4458 sayılı Gümrük Kanununun 36. Maddesine göre;

“1. Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen eşya, girişinden itibaren gümrük gözetimine tabidir. Bunlar, yürürlükteki hükümlere uygun olarak gümrük idareleri tarafından denetlenir.

2. Söz konusu eşya gümrük statüleri belirleninceye, serbest dolaşımda olmayan eşya ise 77 nci maddenin 1 inci fıkrası hükmü saklı kalmak üzere, gümrük statüleri değişinceye ya da serbest bölgeye girinceye yahut 163 ve 164 üncü maddeler gereğince yeniden ihraç veya imha edilinceye kadar gümrüğün gözetimi altında kalır.”

Anılan kanunun 37. Maddesi ise;

“1. Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen eşya, getiren kişi tarafından gecikmeksizin Müsteşarlıkça belirlenen usul ve esaslara uygun olarak; a) Belirlenen bir gümrük idaresine veya gümrükçe uygun görülen herhangi bir yere, b) Deniz veya havayoluyla ya da Türkiye Gümrük Bölgesinden geçmeksizin karayoluyla doğrudan bir serbest bölgeye, götürülür.

  1. Türkiye Gümrük Bölgesine getirildikten sonra eşyanın aktarılması sonucunda nakliyesinden sorumlu olanlar yukarıda belirtilen hükümlere uymak zorundadır.
  2. Gümrük idarelerinin gözetim ve kontrolüne ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, yolcu, sınır ahalisi ve posta eşyası ile ekonomik açıdan önem arz etmeyen eşya için özel hükümler getirmeye Müsteşarlık yetkilidir.” şeklindedir.

Gümrük Beyannamesi Nasıl Verilir?

Gümrük Bölgesine giren eşya için -“kara suları veya hava sahasından gümrük bölgesi içinde durmaksızın geçen taşıt araçları ile taşınan eşya hariç olmak üzere”- öncelikle özet beyan verilmesi gerekmektedir.

İkinci olarak 39. maddeye göre eşyanın gümrük idaresine sunulması gerekmektedir. “Türkiye Gümrük Bölgesinin kara suları veya hava sahasından durmaksızın geçen taşıt araçları ile taşınan eşya hariç olmak üzere, Türkiye Gümrük Bölgesine gelen eşya, getiren kişi ya da duruma göre eşyanın gelişinden sonra taşıma sorumluluğunu üstlenen kişi tarafından gümrüğe sunulur. Gümrüğe sunan kişi, eşyayı daha önce ibraz olunan özet beyan ya da gümrük beyannamesi ile ilişkilendirir.”(4458 sayılı Gümrük Kanunu m. 39)

Anılan kanunun 58/1 maddesi ise “Bir gümrük rejimine tabi tutulmak istenen eşya, bu rejime uygun şekilde yetkili gümrük idaresine beyan edilir…” şeklindedir. Gümrük beyanı sözlü, yazılı, bu amaçla kurulmuş bilgisayar sistemi üzerinden veya eşya sahibinin gümrük rejimine tabi kılma amacını ortaya koyduğu herhangi bir şekilde yapılabilir. Beyanname ve ek belgelerin gümrüğe sunulmasından sonra eşyanın beyanı gerçekleşmiş olur. Sistem üzerinden tescil işlemi yapılan eşya için bir (kırmızı, sarı, mavi, yeşil) kontrol türü belirlenir.44Kontrol işlemi sonrasında tahakkuk eden vergi ödenir ve ardından eşya teslim edilir. Yukarıda genel olarak sistematiğinden bahsetmiş olduğumuz gümrük işlemlerinin birinin veya bir kaçının yerine getirilmeden eşyanın gümrük kapısından ülke içerisine sokulması bu suçun oluşumuna vücut verecektir. Örneğin; beyannamede eşyanın belirtilmemesi veya yükümlülük doğmasına rağmen hiç beyanname verilmemesi, eşyanın gümrük rejimine tabi tutmama suretiyle ülke içerisine eşya sokulması halinde suç meydana gelecektir.

Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmama Fiili

Maddi unsuru teşkil eden “gümrük işlemlerine tabi tutmama” gümrük idarelerine karşı işlenmelidir. Ancak beyan sorumluluğunun doğmadığı dolayısıyla henüz beyannamenin gümrük idaresine sunulmadığı aşamada mezkûr suç oluşmayacaktır. Mevzuata göre yapılması gereken gümrük muamelelerini yerine getirmeme ve buna rağmen eşyayı ülke sınırlarına sokma şeklinde iki ayrı eylem söz konusu olmalıdır. Ülkeye sokma eylemi bir yere gizleme, bildirmeme, beyan etmeme, eksik veya yanlış beyan etme şeklinde işlenebilir. Yine gümrük işlemlerinden muaf eşya için bu suçun söz konusu olmayacağı belirtilmelidir. Suçun konusu olarak eşya kelimesi, ekonomik olarak bir değerle ölçülebilen, üzerinde hak sahibi olma yetkisi veren  maddi cisimleri ifade eder. 4458 sayılı Gümrük Kanunu ise eşyayı “her türlü madde, ürün ve değer” olarak tanımlamıştır. Fakat suça konu olan eşya ithalat vergilerinden muaf ise bu suç oluşmayacak ve Gümrük Kanununun 239’uncu maddesindeki kabahat söz konusu olacaktır.

Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmaksızın Ülkeye Eşya Sokma Suçu

Gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye eşya sokma” suçunun oluşması için görünüşte herhangi bir neticenin ortaya çıkması beklenmez. “Gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ülkeye eşya sokma” fiili suç konusu üzerinde doğrudan somut bir zarar oluşturmamakla beraber bir tehlike oluşturmaktadır. Bu suçun neticesi ortaya çıkan tehlikedir. Öte yandan somut bir tehlikenin ortaya çıkmaması ve sadece varsayıma dayalı bir tehlike öngörmesi nedeniyle mezkûr suç “soyut tehlike suçu” olarak nitelendirilecektir. Zira somut tehlike suçu, hareketin suçun konusu üzerinde gerçek bir zarar doğurmasını gerektirir.

Suçun kanuni tanımında maddi unsur olarak eylemin nasıl gerçekleştirilebileceği hususunda bir özelleştirme yapılmadığı için gümrük işlemlerine tabi tutmadan ülkeye eşya sokulması suçunun “serbest hareketli” bir suç olduğu söylenebilir.

Bahsi geçen suçun faili madde metninde geçen eylemleri ika eden herkes olabilir. Yine ithalat yapan bir tüzel kişiliğin temsilcisi bu kapsamda suçun faili olabilir. Suçun “ kaçakçılık fiillerini önlemek, izlemek, araştırmak ve soruşturmakla görevli kişiler tarafından veya meslek ve sanatın sağladığı kolaylıklardan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında…” artırılacaktır.(5607 sayılı k. m.4/4)

Suçun mağduru suç ihdas edilmesi suretiyle korunan hukuki değerin bizatihi sahibidir. Korunan hukuki değerin devletin egemenlik yetkisi ve vergi toplama faaliyeti olduğu düşünüldüğünde müşahhas bir mağdurun bu suç bakımından söz konusu olmadığı ve suçtan zarar gören olarak devletin kabulünün makul bir düşünce olduğu savunulmuştur.

Suçun Manevi Unsuru

Suçun meydana gelmesinde maddi unsurun ardından manevi unsurun da gerçekleşmesi gerekir. Manevi unsur dış dünyada meydana gelen olaylardan farklı olarak fiil ve fail arasındaki sübjektif ilişkiyi ilgilendirir. Kusurluluk ise maddi ve manevi unsurlar oluştuktan sonra failin ortaya koyduğu fiil nedeniyle kınanabilirliğini belirleyen bir ölçüt olması münasebetiyle manevi unsurdan farklıdır. Failin filini icra ederken zihninde oluşan tasavvur manevi unsurun ortaya çıkmasında oldukça önemlidir. Failin zihni faaliyeti ile ika edilen eylem arasındaki ilişki, suçun iradi olup olmadığının ölçüsünü ortaya koymaktadır.

TCK’nın 21’inci maddesinde “(1)Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.

(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.” şeklindeki tanımlama ile irade ölçüsünün ilk kademesi ortaya konulmuştur. Dolayısıyla manevi unsur olarak kast yani “bilme ve isteme” varsa suç oluşacaktır.

Suçun manevi unsurunu asıl olarak kast oluşturmakla birlikte istisnai hallerde taksirle işlenmesi de cezalandırılmıştır. “(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir…”(TCK m. 22/2) Suçun taksirle işlenebilmesi için kanuni tanımda buna yer verilmesi gerekmektedir.

İnceleme konusu suç kastla işlenebilecek bir suçtur. Taksirle işlenmiş hali cezalandırılmamıştır. Bu bakımdan failin gümrük kapısından eşyayı geçirirken bir kısım işlemler yapılması gerektiğini bilmesi fakat buna rağmen ülke içine eşyayı sokma isteğini taşıması gerekir. Yargıtay “ithalat kaçakçılığı” olarak bahsi geçen suçta  failin  bilgi  düzeyi,  yapılacak  gümrük  işlemlerine  ilişkin  bilgilendirilip bilgilendirilmediği ve kişilik özelliklerini dikkate alarak bu suçun oluşup oluşmadığına ilişkin kastın varlığını araştırmaktadır.

Eşyanın Gümrük Kapıları Dışından Ülkeye Sokulması

5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun üçüncü maddesinin ikinci cümlesinde eşyanın gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. “…Eşyanın, gümrük kapıları dışından ülkeye sokulması halinde, verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır.”

Gümrük kapısı dışında başka bir yerden ülke içerisine eşya sokma durumunda devletin sınırlarından kontrol dışı bir giriş söz konusudur. Gümrük kapılarından geçiş esnasında denetim imkânı en üst seviyede iken ülkenin herhangi bir sınırından eşya sokulması denetim imkânını ortadan kaldırmakta ve devlet için ek önlemler alma zorunluluğu doğurmaktadır. Nitekim bu maksatla kolluk güçleri faaliyetler yürütmekte kaçakçılıkla mücadele için birimler kurulmaktadır. Dolayısıyla ekonomik çıkarları ve devletin egemenlik yetkisi daha fazla zedelenmekte ve bu sebeple suç daha ağır bir şekilde cezalandırılmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi için: “Kaçakçılık Suçu ve Cezası” makalemize göz atın!

Gümrük kapısı dışında başka bir yerden ülkeye eşya sokulması halinde artık gümrük işlemlerinin yapılmadığı net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. 4458 sayılı Gümrük Kanununun 2’nci maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesi, Türkiye Cumhuriyeti topraklarını kapsar. Türkiye kara suları, iç suları ve hava sahası gümrük bölgesine dâhildir. Bu Kanunda geçen Türkiye Gümrük Bölgesi ve Gümrük Bölgesi kavramları Türkiye Cumhuriyeti Gümrük Bölgesini ifade eder.”

Esasen bu nitelikli hal, kanunda geçen “ülkeye sokma” eyleminin ithal etmeyi kapsayan ve daha geniş şekilde ele alınmayı gerektiren bir fiil olduğunu ifade eder. Birinci fıkranın ilk cümlesi gümrük bölgesine giriş çıkışın yapıldığı gümrük kapılarından yapılan ülkeye sokma fiillerini cezalandırırken ikinci cümle gümrük kapıları dışından ülkeye eşya sokma suçunu daha ağır bir şekilde cezalandırmaktadır. 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda teşebbüs konusunda ayrıca bir düzenleme yoktur. Bu nedenle yukarıda özetlenen Türk Ceza Kanununun Genel Hükümlerinin bu konuda ortaya koyduğu teşebbüs kaideleri kaçakçılık suçları açısından uygulama alanı bulacaktır.

Suçun Özel Görünüş Şekilleri

Suça teşebbüs Türk Ceza Kanununun 35’inci maddesinde düzenlenmiştir. “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.” Bir suçun işlenmesi sürecinde öncelikle hazırlık hareketleri ardından icra hareketleri gerçekleştirilmektedir. Failin zihninde uyanan tasavvur ve alınan kararla birlikte suça yönelik bir kısım hazırlık hareketlerine girişilmesi cezalandırılabilir değildir. Başlı başına hazırlık hareketlerinin cezalandırıldığı durumu bu kuralın dışında bırakmak gerekir. Teşebbüs hükümlerinin uygulanabilmesi için öncelikle failin kastla hareket etmesi gerekmektedir.

İkinci olarak ise gerçekleştirilen eylemin icra hareketi vasfı taşıması gerekmektedir. Hazırlık hareketi vasfı taşıyan eylemler cezalandırılamazlar. Suç yolunun her aşaması cezalandırılabilir nitelikte değildir. Yargıtay bu hususu “elverişli hareketlerle suçun doğrudan doğruya icrasına başlanmalı” şeklinde ifade etmektedir. Diğer bir konu ise ika edilen eylemlerin öngörülen neticeyi ortaya çıkarmaya elverişli olmasıdır. Elverişlilik koşulunun gerçekleşmediği bir durumda failin cezalandırılmasından bahsedilemez. Son olarak suça teşebbüsten bahsedebilmek için icra hareketlerinin “failin elinde olmayan nedenlerle” tamamlanamaması veyahut maddi unsur olarak öngörülen neticenin gerçekleşmemiş olması gerekir.

5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3’üncü maddesinin 20’nci fıkrasında kaçakçılık suçları ile ilgili olarak “Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiiller, teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile, tamamlanmış gibi cezalandırılır.” şeklinde düzenleme mevcuttur. Kanun koyucu kaçakçılık suçlarının önleyici niteliğini göz önünde bulundurarak teşebbüs aşamasında olsa dahi cezalandırma yoluna gitmiştir. Gümrük işlemlerine tabi tutmadan eşyayı ülke içerisine sokma suçunda icra hareketleri yükümlülük doğmasına rağmen beyanname vermeme, eksik veya yanlış beyanname verme veyahut gümrük kapısı dışından eşyayı ülke sınırına sokmaya dönük hareketlerinden itibaren başlar ve fiiller tamamlanmış suç gibi cezalandırılır. Eşyasını beyan etmeye henüz davet edilmemiş bir kişinin aracı içerisinde bulunan eşyadan ötürü suça teşebbüs ettiği savunulamaz. Yargıtay Genel Kurulu bahse konu suçla ilgili olarak teşebbüsün hangi aşamada söz konusu olduğunu tartıştığı kararında gümrük beyannamesi verme yükümlülüğünün doğmadığı dolayısıyla eşyanın henüz beyan edilmediği durumda icra hareketlerine başlanmadığını varsaymıştır.

Suça iştirak

Türk Ceza Kanunu’nun 37, 38 ve 39’uncu maddelerinde düzenlenmiştir. Çok failli suçlar dışında bir suçun birden fazla fail tarafından işlenmesi halinde iştirak söz konusu olur. İştirak, işlenmiş olan suçta birden fazla failin sorumluluk derecesini belirler. İştirak hükümlerinin iki ayrı görünüş şekli söz konusu olmaktadır. İlki bir suç işleme anlaşması kapsamında hareket edilmesi ve fiiller üzerinde ortak bir hâkimiyeti ifade eden müşterek fail kavramı ikincisi ise şeriklik yani azmettirme ve yardım etmedir.

Gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın veya gümrük kapıları dışından ülkeye eşya sokma suçunda iştirak hükümlerinin tamamı söz konusu olabilir. Dolayısıyla bu suç ortak bir kararla gümrük işlemlerine tabi tutmadan veya gümrük kapısı dışında başka bir yerden ülke içerisine eşya sokma fiillerine girişen ve eylem üzerinde fonksiyonel hâkimiyet sağlayan kişiler müşterek fail olarak azmettiren veya yardım edenler ise şerik olarak cezalandırılacaktır.

5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 4’üncü maddesinin 6’ncı fıkrası (6) Kaçakçılık fiillerini önlemek, izlemek ve araştırmakla görevli olup da bu Kanunda tanımlanan suçların işlenmesine kasten göz yuman kişi, işlenen suçun müşterek faili olarak sorumlu tutulur.” şeklindeki düzenleme ile özel bir iştirak kuralı ihdas etmiştir. Buna göre kaçakçılık suçlarını önleme ve ortaya çıkarmakla görevli kişiler bahsi geçen suçların işlenmesine kasten göz yumar ise statüsü yardım eden dahi olsa müşterek fail olarak cezalandırılacaktır.

5607 sayılı kanun içtima konusunda özel bir düzenlemeye gitmediği için kaçakçılık suçları açısından yine TCK’nın m.42 vd. maddelerine başvurulacaktır. Örneğin tek bir seferde hem gümrük işlemlerine tabi tutmadan hem de ithali yasak eşyayı ülkeye sokan kişi TCK’nın 44’üncü maddesi gereğince “ (1) İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” Yasak eşya sokma suçundan yani ağır olan ceza ile cezalandırılacaktır. Farklı neviden fikri içtima hükümleri 5607 sayılı KMK’da düzenlenen bir suç ile başka kanunlarda düzenlenen suçlar arasında da söz konusu olabilir. Örneğin ülke içerisine ticari maksatla uyuşturucu madde sokulması halinde daha ağır ceza öngören TCK’nın 188’inci maddesi uygulanacaktır.

Yine bir suç işleme kararı kapsamında müteaddit kere gümrük kapısından usule riayet etmeden eşya sokan kişinin durumu zincirleme suç hükümleri kapsamında değerlendirilecektir.

Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmadan Ülkeye Eşya Sokma Suçunda Önemli Hususlar

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

Gümrük işlemlerine tabi tutmadan ülkeye eşya sokma suçunda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilebilmesi mümkündür. Ancak bu, failin daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetinin bulunmaması, suçtan kaynaklanan zararı gidermesi ve cezanın iki yıl veya altında olması gibi şartlara bağlıdır. HAGB kararı verildiğinde, belirlenen denetim süresi içinde failin yeni bir suç işlememesi halinde dava düşer ve sabıka kaydı oluşmaz. Ancak denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi durumunda hüküm açıklanır ve cezai süreç işler.

Adli Para Cezası Uygulanması

5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na göre, gümrük işlemlerine tabi tutulmadan ülkeye eşya sokma suçu işlendiğinde, faile hem hapis cezası hem de adli para cezası verilebilir. Kanunun 3. maddesi uyarınca adli para cezası, on bin güne kadar hesaplanabilir ve miktarı, suçtan elde edilen menfaatin büyüklüğüne göre belirlenir. Adli para cezası, failin ekonomik durumu ve suçun ağırlığı göz önünde bulundurularak hâkim tarafından takdir edilir. Bu ceza, para ile ödenerek hapis cezasından kurtulma imkânı sağlamaz; adli para cezası hapis cezasına ek olarak uygulanır.

Seçenek Yaptırımlara Çevirme

Seçenek yaptırımlar, failin cezasını çekmesi yerine toplum yararına bir faaliyette bulunmasını veya belirli bir süre denetim altında tutulmasını öngören uygulamalardır. Gümrük işlemlerine tabi tutmadan eşya sokma suçunda da seçenek yaptırımlar değerlendirilebilir. Örneğin, mahkeme, adli para cezasının ödenmemesi durumunda bunu kamu hizmetinde çalışma veya belirli bir süre eğitim programına katılma gibi yaptırımlara dönüştürebilir. Ancak seçenek yaptırımların uygulanabilmesi, suçun niteliğine ve hâkimin takdirine bağlıdır. Ağır kaçakçılık durumlarında genellikle seçenek yaptırımlar yerine doğrudan hapis ve para cezaları tercih edilir.

Yargıtay Kararları (Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmadan Ülkeye Eşya Sokma)
Yargıtay Kararları
(Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmadan Ülkeye Eşya Sokma)

Yargıtay Kararları (Gümrük İşlemlerine Tabi Tutmadan Ülkeye Eşya Sokma)

Gümrük İşlemleri Tamamlanmadan Yurda Eşya Sokma Suçunda Hazırlık ve İcra Aşamalarının Ayrımı

Suç süreçleri, hazırlık ve icra hareketleri olmak üzere iki aşamada değerlendirilir. Hazırlık hareketleri, suçun işlenmesi için yapılan ancak cezalandırılmayan fiilleri kapsar. İcra hareketleri ise suçun işlenmeye başlandığı aşamadır. Somut olayda, sanığın gümrük sahasında beklerken aracında yapılan aramada ele geçirilen külçe altınların, henüz icra hareketine dönüşmeyen bir hazırlık faaliyeti olduğu kabul edilmiştir. Sanığın, altınlar hakkında beyanda bulunacağını ifade etmesi ve icra aşamasına geçilmemesi nedeniyle fiilin cezalandırılabilir bir suç oluşturmadığına karar verilmiştir.

(Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2017/735 E., 2018/143 K.)

Gümrük İşlemleri Yapılmadan Yurda Sokulan Ticari Eşyanın Suç Teşkil Etmesi

Sanığın, sevk ve idaresindeki tekneyle gümrük limanına yönelmek yerine, başka bir mevkiye doğru hareket ettiği sırada yapılan aramada, ticari miktarda gıda ürünlerinin ele geçirildiği tespit edilmiştir. Bu durum, gümrük işlemlerine tabi tutulmadan yurda eşya sokma iradesini ortaya koymaktadır. Olayda, dava konusu eşyanın ticari miktarda olması ve gümrük kapıları dışından yurda sokulması göz önünde bulundurularak, sanığın suçtan kurtulmaya yönelik savunmalarına itibar edilmemesi gerektiği ifade edilmiştir.

(Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 2020/3632 E., 2021/8156 K.)

Eşyanın Beyan Edilmemesi Durumunda Kastın Belirlenmesi

Gümrük işlemlerine tabi tutmadan eşya sokma suçu, genel kastla işlenebilen bir suçtur ve failin belirli bir amaç ya da saikle hareket etmesine gerek yoktur. Kast, eşyanın gümrük vergilerinden muaf olmadığını bilerek, buna rağmen gümrük işlemlerini yapmadan yurda sokma iradesi ile ortaya çıkar. Somut olayda, sanığın yanında getirdiği altınlar nedeniyle cezalandırılması için yeterli ve kesin deliller bulunmamış; savunmasının aksine, kasıtlı hareket ettiğine dair şüpheler giderilemediğinden suçun manevi unsurunun gerçekleşmediği belirtilmiştir.

(Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2017/587 E., 2021/131 K.)

Yolcu Beraberi Eşyada Ticari Amaç Olmaması Nedeniyle Beraat

Sanığın, yurda giriş yaptığı sırada ele geçen eşyaların ticari mahiyette bulunmaması ve ithalinin yasak olmaması dikkate alınmıştır. Bu nedenle, dava konusu eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmadan ülkeye getiren sanığın fiilinin suç teşkil etmediği, dolayısıyla beraatine karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

(Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 2013/275 E., 2013/23754 K.)

Transit Eşyada Gizlenmiş Mallar ve Kaçakçılık Suçu

TIR karnesinde beyan edilmeyen ve transit eşyalar arasında gizlenmiş şekilde bulunan kaçak malların, gümrük işlemlerine tabi tutulmadan yurda sokulmaya çalışıldığı tespit edilmiştir. Bu tür bir durumda, gizlenmiş eşyaların Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş ve sanığın cezalandırılması gerektiğine hükmedilmiştir.

(Yargıtay 7. Ceza Dairesi, 2014/2000 E., 2015/23838 K.)

 

Sıkça Sorulan Sorular

Gümrükte Yakalanan Kaçak Mallar Ne Oluyor?

Gümrükte yakalanan kaçak mallar genellikle müsadere edilir, yani devletin mülkiyetine geçer. Bu süreçte 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 54. ve 55. maddeleri ile 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 13. maddesi uygulanır. Kaçak malların toplum sağlığına zararlı olması, yasalara aykırı şekilde ülkeye sokulması veya taşınması durumunda bu mallar imha edilebilir, açık artırma ile satılabilir ya da kamu yararına kullanılabilir. Taşıma aracının müsaderesi de belirli şartlara bağlıdır.

Gümrük Suçları Nelerdir?

Gümrük suçları, gümrük mevzuatına aykırı olarak gerçekleştirilen ve genellikle mali kazanç sağlama amacı güden eylemlerdir. Bazı temel gümrük suçları şunlardır:

  • Kaçakçılık Suçları: Malların gümrük işlemlerine tabi tutulmadan ülkeye sokulması veya yurtdışına çıkarılması.
  • Eksik Beyan ve Yanıltıcı Beyan: Malların değerinin veya miktarının yanlış beyan edilmesi.
  • Sahte Belgeler: Gümrük işlemlerinde sahte evrak kullanımı.
  • Gümrük Vergilerinin Ödenmemesi: Vergilerin kasten eksik ödenmesi veya hiç ödenmemesi.
  • Rüşvet ve Yolsuzluk: Gümrük işlemlerinde memurlara rüşvet verilmesi.

Gümrük 241 Cezası Nedir?

Gümrük Kanunu’nun 241. maddesi, idari bir ceza olarak uygulanır ve daha çok gümrük mevzuatına aykırı ihlaller için düzenlenmiştir. Bu madde, eksik bilgi verme, yanlış beyanda bulunma veya usule uygun olmayan işlemler gibi durumlarda devreye girer. Verilen ceza genellikle idari para cezası şeklindedir ve tutarı, ihlalin niteliğine göre belirlenir. İlgili fiilin kaçakçılık boyutuna ulaşmaması durumunda 241. madde uygulanır.

5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu (SKM) Suçu Nedir?

5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu (SKM), kaçakçılık faaliyetlerini önlemek ve cezalandırmak amacıyla çıkarılmış bir kanundur. Bu kapsamda:

  • Eşyaların Gümrük İşlemlerine Tabi Tutulmaması: Malların yasal prosedürlere aykırı şekilde ithal veya ihraç edilmesi.
  • Özel Eşyalar: Akaryakıt, tütün ürünleri ve alkollü içecekler gibi kaçakçılığa konu ürünlerde daha ağır cezalar öngörülür.
  • Ceza Düzeni: 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve on bin güne kadar adli para cezası uygulanır. Bazı durumlarda cezalar artırılabilir.
  • Müsadere: Kaçakçılığa konu mallar ve taşıma araçları müsadere edilir.
  • Etkin Pişmanlık: Failler pişmanlık gösterirse cezalarda indirim yapılabilir.

Bu kanun, Türk Ceza Kanunu ile uyumlu olacak şekilde düzenlenmiş ve kaçakçılıkla ilgili yaptırımları kapsamlı bir şekilde ele almıştır.

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara