Ceza Hukuku

Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Hapis Cezasının Ertelenmesi, Adli Para Cezasına Çevrilmesi

Kısa süreli hapis cezası ve seçenek yaptırım, haklarında mahkumiyet kararı verilen sanıklara uygulanmaktadır. Türk hukukunda kısa süreli hapis cezaları ile buna seçenek yaptırımlar arasında herhangi bir öncelik koşulu bulunmamaktadır. Hâkim, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre kısa süreli hapis cezasını para cezasına veya TCK 50/1 deki diğer tedbirlere çevirme konusunda takdir yetkisine sahiptir.

İçerik

Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar
Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

DMCA.com Protection Status

Kısa Süreli Hapis Cezası ve Seçenek Yaptırım Kavramları

Türk Ceza Kanunu, cezaları; hapis ve adli para cezası şeklinde ikiye ayırmış (md 45), hapis cezalarını ise ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve süreli hapis olarak üç başlık altında toplamıştır (md 46). Kanun’un 49/1. maddesine göre mahkemece hükmolunan sonuç hapis cezası bir yıl ve daha az ise hapis cezası, kısa süreli hapis cezası olarak kabul edilmektedir. Kanun, hapis cezasının kısa süreli olup olmadığını, temel cezaya ya da artırım indirim miktarlarına göre değil, hükmolunan sonuç cezaya göre belirlemektedir.

Yaptırım, ceza ve güvenlik tedbirlerini de kapsayan bir kavramdır. Kısa süreli hapis cezası, maddeye göre ya adli para cezasına ya da tedbirlerden birine çevrilerek, hapsin yerine ikame edilen ceza/tedbir infaz edilir. Tedbirin, tazmin, aynen iade (md 50/1-b), meslek ve sanat edinmek için bir programa devam etme (md 50/1-c) ya da kamuya yararlı bir işte çalışma (md 50/1-d) şeklinde olması, yaptırım olma niteliğini değiştirmez. Bazı yazarlara göre maddede seçenek yaptırım olarak adlandırılan tazmin, aynen iade (md 50/1-b), meslek ve sanat edinmek için bir programa devam etme (md 50/1-c) ya da kamuya yararlı bir işte çalışma (md 50/1-d) niteliği gereği ya da içinde cebrilik ve zecrilik karakteri taşımadığından tedbir veya yaptırım olarak adlandırılamaz.

Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre cezanın kişiselleştirilmesidir. Hâkim, kısa süreli hapis cezasının, hapis cezası olarak infaz edilmesi yerine, cezayı kişiselleştirerek daha etkili, caydırıcı ve ıslah edici olduğu kanaati ile cezayı seçenek yaptırıma çevirmektedir.

Maddede altı bent halinde gösterilen seçenek yaptırımlar arasından hâkim, sanığın durumuna en uygun olduğunu düşündüğü bir yaptırımı tercih eder. Bir suç için aynı kişi hakkında birden fazla yaptırım kararı verilerek birlikte uygulanması istenemez. Bu tercihin, ortaya konulan gerekçelere göre cezayı kişiselleştirmedeki takdire uyup uymadığının Yargıtay tarafından denetlenmesi mümkündür. Seçenek yaptırımlar, maddede sayılan kriterlere göre kişiselleştirileceğinden, “seçenek yaptırımlardan birinin diğerlerine göre daha lehe ya da aleyhe olduğu” şeklinde bir yorum yapılamaz. Seçenek yaptırımlar, maddede sayma yoluyla gösterilmiştir, artırılmaları, yorum yoluyla genişletilmeleri mümkün değildir.

AF ÇIKACAK MI? GENEL AF

Seçenek Yaptırımlar Hangi Şartlarda Uygulanır?

Kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmesi, genel ve özel bazı koşullar yanında faile ve suça göre de istisnalar göstermekte, takdir hakkının bulunması ya da bulunmamasına göre de farklı başlıklar altında toplanabilmektedir.

Genel Koşul

Kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmesinde genel koşul, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre hâkimin, seçenek yaptırım uygulama kararı vermiş olmasıdır.

Suça Göre Bireyselleştirme

Kasıtlı suçlarda

Kasten işlenen suçlarda, mahkemece hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis cezaları, seçenek yaptırıma çevrilebilir. Sanığın daha önceden hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması koşuluyla, mahkûm olduğu otuz gün ve daha az süreli hapis cezası zorunlu olarak seçenek yaptırıma çevrilecektir. Bu konuda hâkime takdir yetkisi tanınmamıştır. Daha önceki hapis cezasının adli sicilden silinmesi için gereken süre geçmiş, buna karşın adli sicil kaydından silinme işlemi gerçekleşmemiş ise, adli sicil kaydının silindiği kabul edilmelidir.

Taksirli Suçlarda

Bilinçli taksir hariç, taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde adlî para cezasına çevrilebilir (TCK 50/4). Dikkat edilirse madde, kısa süreli olmayan ve bilinçli taksirle işlenmemiş taksirli suçlar için sadece adli para cezasını seçenek olarak düzenlemiştir. Kanun koyucu, seçenek yaptırıma çevirmede kasten işlenen suçla bilinçli taksirle işlenen suçu aynı kategoride değerlendirmiştir. Mevcut düzenlemelere göre;

  • Hapis cezası kısa süreli ise kasten, olası kasıtla, taksirle ya da bilinçli taksirle işlenmiş olsun seçenek yaptırımlardan birine çevrilebilir.
  • Bilinçli taksirle işlenen suçlar için hükmolunan kısa süreli olmayan hapis cezası, bir yıldan fazla ise seçenek yaptırımlardan birine çevrilemez.
  • Taksirle işlenen suç için hükmolunan hapis cezası kısa süreli değilse sadece adli para cezasına çevrilebilir. Diğer seçenek yaptırımlara çevrilemez.
  • Daha önceden hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası, zorunlu olarak seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.

Kanun’un 46/3 fıkrasındaki süreli hapis ile 49/2 fıkradaki kısa süreli hapis tanımlamaları birlikte okununca, süreli hapis cezasının kısa süreli olan ve kısa süreli olmayan hapis şeklinde ikiye ayrıldığı kabul edilebilirse de 50/4 maddede olduğu gibi “uzun süreli hapis” ibaresi, ne ceza kanunumuzda ne de infaz kanununda yer almayan bir sınıflandırmadır. Fıkradaki “uzun süreli hapis” ibaresi, “kısa süreli olmasa bile” ya da “süreli hapis” şeklinde anlaşılmalıdır.

Ceza Miktarına ve Failin Yaşına Göre Zorunlu Bireyselleştirme

Kanun koyucu, yaşı veya mahkûm olduğu cezanın azlığı nedeniyle bazı kişilerin hapis cezalarının zorunlu olarak seçenek yaptırıma çevrilmesini istemiştir. Cezanın, hapis cezası olarak infaz edilmesinde kamu yararı görülmediği için üç grup sanık hakkında zorunlu bireyselleştirme yoluyla hapis cezaları, seçenek yaptırımlara çevrilir.

Aşağıda değinileceği üzere fıkrada yer alan “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşulu”nun, sadece otuz gün ve daha az süreli hapis cezasına mahkûm olan sanıkla ilgili olduğu kabul edilerek ;

  • Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla otuz gün ve daha az süreli hapis cezasına mahkûm olan sanığın,
  • Fiili işlediği tarihte on sekiz yaşını doldurmamış olan sanığın,
  • Fiili işlediği tarihte altmış beş yaşını bitirmiş bulunan sanığın mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir (TCK 50/3). Bu konuda kanun hâkime takdir yetkisi vermemiştir.

Fıkra metninin yazımından “daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak” koşulunun, üç grup sanık için de geçerli olduğu ileri sürülebilirse de kanaatimize göre bu koşul, sadece otuz gün veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm olanlarla sınırlıdır. Çünkü fıkradaki “ile”, bağlaç olarak kullanılmıştır ve kendinden önceki cümle ile kendinden sonraki cümleleri birbirine bağlamaktadır. İlk cümlede yer alan “daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak” koşulu, durumu ilk cümlede tanımlanan otuz gün ya da daha az süreli hapse mahkum olan sanık için geçerli olacaktır. Aynı koşulu, durumu ikinci cümlede tanımlanan ve belirli yaşlarda olan sanıklara kadar genişletmemiz yorum kurallarına aykırı olur.

“Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak” koşulunun fıkrada yer alan belirli yaştaki kişileri de kapsadığı kabul edilirse, kanun koyucunun, yaşı ve cezasının azlığı nedeniyle aslında korumak istediği kişiler hakkında maddenin birinci fıkrasında kabul etmediği ilave bir şartı ileri sürerek bu kişilerin durumlarını ağırlaştırdığı sonucuna varılır. Çünkü maddenin birinci fıkrası, “daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olma” koşulu aramaksızın sadece kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyulan pişmanlığı ve suçun işlenmesindeki özellikleri esas alırken, üçüncü fıkrada bahsedilen kişiler hakkında “daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olma” koşulunun ilave edilmesinin yorum kuralları açısından izah edilebilir bir tarafı olmayacaktır.

Zorunlu bireyselleştirmede iki önemli sorun vardır. İlki, on sekizden küçük ve altmış beş yaşından büyük sanıklara, kanunun, hapis cezası verilemeyeceği yönünde garanti sağlaması, ikincisi ise hapis ve adli para cezasının seçenekli yaptırım olduğu suçlarda hapis cezasının tercih edilmesi halinde Kanun’un 50/2 maddesinin uygulama kapsamının ne olduğu, adli para cezasının tercih edilmesi halinde ise diğer seçenek yaptırımların uygulanma imkânı olup olmadığıdır.

Kanun, belirli yaştaki kişiler için hükmolunan kısa süreli hapis cezalarının zorunlu olarak seçenek yaptırıma dönüştürülmesini emrederken, aslında bu kişileri hapis cezasından muaf tutmaktadır. Seçenek yaptırımların azlığı ve amacı karşılama konusunda bazı durumlarda yetersiz olması, cezanın ıslah edici yönünü zayıflatmaktadır. Örneğin suça sürüklenen çocuk hakkında kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlardan birine çevrilmek zorundadır. Seçenek yaptırımın adli para cezası (md 50/1-a) ya da zararın tazmini (md 50/1-b) olması halinde çocuğun parayı ödeme imkânı olmayacak, 5275 sayılı Kanun’un 106/4 maddesine göre adli para cezası hapis cezasına dönüştürülemeyecektir. Eğitim durumu, sağlığı ve yaşı itibariyle meslek ve sanat edinmesi de (md 50/1-c) her durumda mümkün olmayacaktır. Bu nedenle çocuklar hakkındaki seçenek yaptırımların, ıslahları ve topluma kazanımlarını kolaylaştırma yönünde çoğaltılması gerektiği düşüncesindeyiz.

Zorunlu bireyselleştirmede ikinci önemli sorun, hapis ve adli para cezasının seçenekli yaptırım olarak düzenlendiği suçlarda zorunlu bireyselleştirmenin nasıl yapılacağıdır.

Hapis ve adli para cezasının seçenekli yaptırım olarak düzenlendiği suçlarda hapis cezası tercih edilmişse, Kanun’un 50/2 maddesi gereğince hapis cezası artık adli para cezasına çevrilemeyecektir. Ancak hapis cezasının maddedeki diğer seçenek yaptırımlara çevrilmesi mümkündür. Hapis ve adli para cezasının seçenekli yaptırım olarak düzenlendiği suçlarda adli para cezasının tercih edildiği durumda ise, maddenin (a) bendinde düzenlenen ve seçenek yaptırım olarak kabul edilen adli para cezasına hükmolunduğundan ve bu şekilde doğrudan temel ceza belirlendiğinden kanundaki düzenlemelere aykırı bir durum oluşmayacaktır.

Seçenek Yaptırımın Uygulanmayacağı Durumlar

Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak düzenlendiği hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez (md 50/2). Dikkat edildiği üzere yasaklama, adli para cezasının da seçenek ceza olduğu durumda hapis cezasının tercih edilmesi halinde, hapis cezasının tekrar adli para cezasına çevrilmesine ilişkindir. Seçenek yaptırımlardan hapis cezasının tercih edilmesi halinde, ceza, adli para cezası dışındaki diğer tedbirlere dönüştürülebilir.

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun, Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak verilen hapis cezasının, seçenek yaptırımlara çevrilemeyeceğine ve ertelenemeyeceğine dair hükümler içeren 13. maddesi, 6352 sayılı Kanun’la yürürlükten kaldırılmıştır.

Hapis cezası, Kanun’un 51. maddesine göre ertelendiği durumlarda seçenek yaptırıma çevrilemez.

CMK’nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde de seçenek yaptırıma çevrilemez (CMK 231/7).

Aşağıda değinileceği üzere; Yargıtay’ın katılmadığımız kabul ve uygulamasına göre, aleyhe hüküm kurma yasağı, sadece ceza miktarı ile ilgilidir. Yanılgılı uygulama olmasaydı gerçek ceza ne olacak idiyse seçenek yaptırıma çevirme de o cezaya göre belirlenecektir. Bu durumda CMUK 326. maddesi uygulanmadan önceki ceza miktarının bir yıldan fazla olması durumunda, sonuç ceza bir yılın altında kalsa bile seçenek yaptırım uygulanamaz.

Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar Nelerdir?
Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar Nelerdir?

Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar Nelerdir?

Yukarıda da değindiğimiz üzere kısa hapis cezasına seçenek yaptırımlar, kanunun 50/1 fıkrasında altı bent halinde sayma yoluyla düzenlenmiştir. Yaptırımların artırılması, yorum yoluyla genişletilmesi, içeriklerinin değiştirilmesi mümkün değildir (Anayasa 38/3, TCK md 2/1-3).

Adli Para Cezası

Tanımında adli para cezasının seçenek yaptırım olarak yer almadığı suçlarda (md 50/2), sonuç hapis cezasının tam gün sayısının, Kanun’un 52/2 maddesine göre bir gün karşılığı takdir edilecek para miktarı ile çarpımı sonucunda bulunacak cezadır.

Maddedeki diğer yaptırımların aksine adli para cezası, hapis cezasından çevrilen cezadır. Maddedeki diğer yaptırımlar, hapis cezasından çevrilen tedbir iken adli para cezası, ceza olma vasfını devam ettirir. Aşağıda işaret edileceği gibi adli para cezasının yerine getirilmemesi halinde, Kanun’un 50/6-7 fıkrası uygulanamaz. Adli para cezası 5275 sayılı Kanun’un 106. maddesine göre infaz edilir.

Mağdurun veya Kamunun Uğradığı Zararı Aynen İade, Suçtan Önceki Hale Getirme veya Tazmin Suretiyle Tamamen Giderme (Zararı Tazmin Etme)

Kısaca zararı tazmin etme şeklinde ifade ettiğimiz mağdurun veya kamunun uğradığı zararı aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, Özgenç’e göre ne cezadır ne tedbirdir ne de yaptırımdır. Özbek’e göre ise tedbir ve yaptırım niteliğinde olmayan bu düzenleme, suç politikası ilkelerinin hayata geçirilmesinde bir araçtır. Bize göre ise düzenleme tedbir niteliğinde olduğuna göre yaptırım sayılmalıdır.

Zararın aynen iade edilmesi; işlenilen suç nedeniyle haksız olarak ele geçirilen şeyin aynen ya da satın almak suretiyle suçtan zarar görene iade edilmesi, suçtan önceki hâle getirme; suç nedeniyle verilen zararın, sanık tarafından ya da başkası aracılığıyla çalışmak, çalıştırılmak, tamir etmek veya buna benzer faaliyetlerle giderilmesi, zararın tazmin edilmesi ise; suç nedeniyle verilen zararın bedelinin suçtan zarar görene ödenerek tazmin edilmesidir (Tüzük md 51/2-a).

Bentteki aynen iadeye, suçtan önceki hale getirmeye veya tazmine konu olan zarar, kimi durumlarda bilirkişiye dahi başvurmaksızın, kanaat verici basit bir araştırmayla ortaya çıkartılacak maddi nitelikteki zarardır. Kararda zararın miktarı, kime ne şekilde ödeneceği, zararı tazmin etme şekli gibi hususlara açıkça yer verilmelidir. Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın miktarı, mahkeme kararında açıkça belirtilmediğinden infazda tereddüt oluşmuşsa, 5275 sayılı Kanunun 98. maddesine göre Cumhuriyet savcısı, mahkemeden zararın tespitini ister (Tüzük md 51/2-b) Maddi zarar doğurmayan suçlarda bentteki tedbirin uygulanması yasanın amacına aykırı olduğundan hukuken mümkün değildir.

Hâkim, zararı tazmin ettirme seçenek yaptırımına hükmederken, zararın; aynen iade veya suçtan önceki hale getirme ya da tazmin suretiyle giderilmesi şeklindeki yöntemlerden bir tanesine hükmetmelidir. Zararı tazmin etme yöntemlerin hepsine birden karar veremez.

Birden fazla suç nedeniyle birden fazla cezaya hükmolunuyorsa ve suçlardan birinin cezasının, zararı tazmin etme seçenek yaptırımına dönüştürülmesi suretiyle mağdurun zararının giderilmesi mümkün ise, cezalardan birinin zararı tazmin etme seçenek yaptırımına dönüştürülmesi ile yetinilmelidir. Cezaların tamamının zararı tazmin etme seçenek yaptırımına çevrilmesine gerek yoktur.

Maddedeki zararı tazmin etme seçenek yaptırımının, zararı tazmin etmeyi etkin pişmanlık ve dolayısıyla cezada indirim olarak kabul eden TCK’nun 168. ve 248. maddeleri ve yine zararı gidermeyi hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedenlerinden biri kabul eden CMK’nun 231. maddesindeki düzenlemelerle birlikte değerlendirilmesi gerekir.

Ceza Genel Kurulunun pek çok kararında açıkça belirtildiği gibi, koşullu bir düşme nedeni olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, objektif koşullarının varlığı halinde, 6008 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önce re’sen, bu değişiklikten sonra ise sanığın kabul etmesine bağlı olarak seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gereken cezayı kişiselleştirme araçlarından biridir. CMK’nun 231/6-c bendine göre suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, maddenin uygulanmasının sübjektif koşullarından biridir. Bu durumda ;

  • Suçun işlenmesiyle oluşan maddi zarar tazmin edilirse, diğer koşullarının da oluşması halinde öncelikle verilecek cezada TCK’nun 168 ve 248 maddeleri uygulanacak, verilecek cezanın, CMK’nun 231. maddesi gereğince açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı, seçenek yaptırıma çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilecektir. Bu ihtimalde zarar giderildiği için kısa süreli hapis cezasının, Kanunun 50/b bendine göre seçenek yaptırıma çevrilmesi zaten mümkün olamayacaktır.
  • Suçun işlenmesiyle oluşan maddi zarar tazmin edilmemişse, üç ihtimal üzerinde durmak gerekir.

Birinci ihtimale göre suç, TCK’nun 168 ve 248 maddesinde olduğu gibi etkin pişmanlık düzenlemesi kapsamına giriyorsa ve sanık zararı tazmin etmeyerek etkin pişmanlıktan yararlanmamışsa, bu durumda verilen kısa süreli hapis cezası zararı tazmin etme seçenek yaptırıma çevrilemez. Yargıtay da bu görüştedir. Çünkü yasal bir indirim nedeni olan etkin pişmanlığın, bundan yararlanmama iradesini ortaya koyan sanığın cezasını ortadan kaldıracak ya da etkisiz kılacak biçimde zararı tazmin etme tedbirine dönüştürülemez. Böyle bir uygulama, mağdurun zararını soruşturma veya kovuşturma aşamalarında gidermeyen sanığa yeni bir olanak tanırken, soruşturma veya kovuşturma aşamalarında zararı ödeyen sanık aleyhine ve adalete aykırı bir sonuç doğuracaktır. Yasal bir indirim nedeni, aynı zamanda hapis cezasını tamamen ortadan kaldıracak bir neden haline gelmiş olacaktır. Maddenin düzenleniş amacının da bu şekilde yorumlanması gerekir.

İkinci ihtimale göre zararın tazmin edilmesi, TCK’nun 184/5 maddesinde yer alan düzenlemede olduğu gibi bazı durumlarda suçu da konusuz bırakacaktır. Yargıtayın kabul ve uygulamasına göre sanığın, kendisine ait taşınmaza ruhsatsız ya da ruhsata aykırı bina yapması halinde üçüncü kişilere ya da kamuya verilmiş bir zarar yoktur. Bu durumda verilecek kısa süreli hapis cezası, suçtan önceki hale getirme tedbirine çevrilemez. Ancak, kamuya veya üçüncü kişilere ait taşınmaz üzerine ruhsat almaksızın ya da ruhsata aykırı bina yapılırsa bir zarardan söz etmek mümkündür. Bu durumda ise zararın, suçtan önceki hale getirme yoluyla giderilmesi, TCK’nun 184/5 maddesinde özel bir etkin pişmanlık hali olarak düzenlendiğinden kısa süreli hapis cezasının, zararı tazmin olarak kısalttığımız seçenek tedbire dönüştürülmesi mümkün olamaz.

Üçüncü ihtimale göre, TCK’nun 154. maddesinde düzenlenen suçta olduğu gibi konusu suç olan ve sanığın zaten yapmamak yükümlülüğü altında bulunduğu bir eylem, zararı tazmin etme seçenek yaptırımına dönüştürülemeyecektir.

Dördüncü ihtimale göre ise diğer koşulları oluştuğu halde sanık, açıkça belirlenen maddi zararı gidermeyeceğini ya da istese bile zararı gidermeye maddi gücünün yetmediğini ifade ediyorsa, sadece zararın tazmin edilmemesi gerekçesiyle CMK’nun 231. maddesi uygulanmıyorsa, verilecek kısa süreli hapis cezası da zararın tazmini seçenek yaptırımına çevrilemez.

En Az İki Yıl Süreyle, Bir Meslek veya Sanat Edinmeyi Sağlamak Amacıyla, Gerektiğinde Barınma İmkânı da Bulunan Bir Eğitim Kurumuna Devam Etmeye

Bentte düzenlenen tedbir, meslek ve sanat sahibi olmayan kişilerin, kısa süreli hapis cezasını infaz kurumunda geçirmesi yerine, en az iki yıl süreyle gerektiğinde barınma imkânı da olan bir eğitim kurumuna devam etmesi suretiyle meslek ve sanat sahibi olmasını amaçlayan bir tedbirdir.

Özgenç’e göre eğitim kurumuna devam etme, cezanın infazı bağlamında kişiye yüklenen bir yükümlülüktür. Bunun tedbir ve yaptırım olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Bu tedbirin kimler hakkında nasıl uygulanacağı da açık değildir. Tedbirinin üst sınırının belli olmaması ayrıca bir eleştiri nedenidir.

Tedbirinin süresi ile taksirli suç hariç cezanın süresi mukayese edildiğinde tedbirinin ceza ile orantılı olması yanında, işlenen suç ve sanığın kişiliği ile de doğrudan ilgili olmalıdır. Düşüncemize göre 20 gün hapis cezasının, 2 yıl süreyle meslek ve sanat edinme amacıyla eğitim kurumuna devam etme tedbirine çevrilemez. Çünkü TCK’nun 3/1 maddesine göre cezanın süresi ile tedbirin süresi arasında orantılılık yoktur.

Meslek ve sanat edinmeyi sağlamak amacıyla eğitim kurumuna devam etme seçenek yaptırımının, yürürlükteki mevzuata göre infazı mümkün olabilen kişiler hakkında verilmesi gerekir. Aksi halde karar infaz edilemez ve seçenek yaptırımın değiştirilmesi gerekir. 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nun 10. maddesine ve yönetmeliğinin 9 ve 10 maddelerine göre çırağın, en az ilkokulu bitirmiş, 14 yaşını doldurmuş, 19 yaşından gün almamış olması, sağlık durumunun elverişli bulunması gerekir.

Mahkûm Olunan Cezanın Yarısından Bir Katına Kadar Süreyle, Belirli Yerlere Gitmekten veya Belirli Etkinlikleri Yapmaktan Yasaklanma

Denetimli Serbestlik ve Yaptırım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliği’nin 38/3. maddesine göre; Belirli yerlere gitmek ve belirli etkinliklerden yasaklamanın amacı, sanığın suç işlemesinde, suça yönelmesinde, zararlı alışkanlıklar edinmesinde veya bağımlılık yapan maddeler kullanmasında; çevresel, psikolojik, sosyal veya ekonomik etkisi bulunan ya da yeniden suç işlemesine yol açan etkenleri tetikleyecek yerler ve etkinliklerden uzak tutulmasıdır. Bu şekilde sanığın, yeniden suç işlemesini teşvik edici ortamlardan uzaklaşması sağlanarak, suçu engelleyici etkenleri güçlendirmek, sosyalleşmesini sağlamak, kanunlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam sürmesine yardım etmek amaçlanmaktadır. Tedbirinin var oluş nedeni gözetildiğinde suçun nedeni tespit edilerek, suçu doğuran ortamdan sanığın uzak tutulması sağlanmalı, hükmün gerekçesinde de yapılması yasaklanan etkinlik ile gidilmesi yasaklanan yerlerin ne şekilde sanık üzerinde olumsuz etki meydana getirdiğinin gösterilmesi gerekir.

Bu tedbir, “belirli yerlere gitmekten” veya “belirli etkinlikleri yapmaktan” yasaklanma şekliyle “bir şeyi yapmaktan yasaklanma” içeriğine sahiptir. Tedbirinin içeriği yorum yoluyla “bir şeyi yapma zorunluluğu”na çevrilemez. Bu nedenle kısa süreli hapis cezası, “.. ceza müddeti kadar her gün bir saat süreyle bir kütüphanede kitap okuma”, ormana ağaç dikme, müzik enstrumanı çalmayı öğrenme gibi bir şey yapma içeren tedbire çevrilmesine” olanak bulunmamaktadır.

Fıkrada yer alan etkinlik, insanın, çevresiyle arasındaki ilişkileri düzenleyen her türlü eylem, çalışma, iş yapma, işlerlik ve devinim anlamındadır. Hükmolunacak olan belirli yerlere gitmeme veya belirli etkinlikleri yapmama şeklindeki tedbir, sanığın yapmakta özgür olduğu, hukuken suç teşkil etmeyen ya da mevzuatla yasaklanmamış eylemler olmalıdır. 12-15 yaş grubunda olan sanık, zaten yasal olarak kahvehaneye gidemeyeceğinden, hükmolunan kısa süreli hapis cezasının kıraathane, kahvehane türü yerlere gitmekten yasaklanması şeklinde tedbire çevrilerek, genelleme de yapılmak suretiyle gidilemeyecek mekânlar açıkça belirlenmeden ve yer sınırlaması yapılmadan infazda tereddüt oluşturacak kararlar verilemez. Yangın çıkarmak TCK’nun 170 ve 171. maddelerince yasaklanmış eylemler olduğu halde yapılması suç olan bir eylemin, seçenek yaptırım içerisinde sayılarak belirli bir süreyle yasaklanmasına karar verilmesi de hukuka aykırıdır.

Tedbire konu olan süre, temel cezanın belirlendiği maddede yer alan suç için belirlenmiş ceza süresi değil, mahkemece hükmolunan ceza miktarıdır. Cezanın yarısı, hükmolunan cezanın yarısı, bir katı ise cezanın kendisidir.

Seçenek yaptırımın, infazının olanaklı olması yanında denetlenebilir olması da önem taşımaktadır. Bu açıdan “alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanmama” tedbiri, “5 ay süreyle alkol almaktan yasaklanma” tedbiri, “3 ay süre ile kamu ya da özel bir eğitim kurumunda aile ve önemi ile ilgili bir eğitim programına devam etmesi tedbiri”, “kafeterya’ya da gitmekten yasaklanma tedbiri”, “alkol ve sigara içmekten yasaklanması” tedbiri, “5 ay süre ile katılanların bulunduğu Nakkaş köyüne gitmekten yasaklanması” tedbiri, “12 ay süreyle bıçak ve benzeri kesici veya delici alet taşımaktan yasaklanma” tedbiri, stada gitmekten yasaklanma tedbiri kanuna aykırıdır.

Hükmolunacak tedbir, işlendiği kabul edilen suçla bağlantılı, ceza ile orantılı ve hapis cezası yerine ikame edilmesindeki amaca uygun olmalıdır. Konut dokunulmazlığını ihlal suçundan hükmedilen 5 ay hapis cezasının, 5237 sayılı TCK. nun 50/1-d maddesi uyarınca “5 ay süre ile katılanların bulunduğu köye gitmekten yasaklanma” tedbirine çevrilmesi, anılan ilkelere uygun değildir.

Sağladığı Hak ve Yetkiler Kötüye Kullanılmak Suretiyle veya Gerektirdiği Dikkat ve Özen Yükümlülüğüne Aykırı Davranılarak Suç İşlenmiş Olması Durumunda; Mahkûm Olunan Cezanın Yarısından Bir Katına Kadar Süreyle, İlgili Ehliyet ve Ruhsat Belgelerinin Geri Alınması, Belli Bir Meslek ve Sanatı Yapmaktan Yasaklanma

5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinin 1 ve 3. fıkraları uyarınca, tayin olunan hapis cezasının aynı maddenin 1. fıkrasının e bendinde düzenlenen seçenek yaptırıma çevrilebilmesi için, sanığın işlediği sabit görülen suçun, ehliyet ve ruhsatla ya da meslek ve sanatın icrasıyla bağlantılı olması gerekir. Fıkrada yazılı olan ehliyet ve ruhsat; bir meslek ve sanatı yapmaya yetki veren belge anlamında olup, sürücü belgesi bu kapsamda değerlendirilecek bir belge olarak kabul edilemez. Çünkü aynı Kanunun 53/6. maddesinde, açıkça sürücü belgesinden bahsedildiği halde, bu fıkrada ehliyetten söz edilmektedir. Ancak; sürücü belgesi olmadan bir mesleğin yapılamayacak olması halinde, sürücü belgesinin bu fıkrada düzenlenen ehliyet kapsamında değerlendirilmesi mümkündür. Şoförlüğü meslek olarak edinip edinmediği hususu araştırılarak şayet sürücü belgesine ihtiyacı olmayan işi yaptığı belirlendiği takdirde sanığa tayin olunan hapis cezasının, 5237 Sayılı TCK’nun 50. maddesinin 1. fıkrasının e bendinde yazılı olan seçenek yaptırıma çevrilmesi mümkün olamayacağı ancak, diğer bentlerde yazılı seçenek yaptırımlardan herhangi birisine çevrilebileceği gözetilmelidir.

Kanun’un 53/6. maddesi uyarınca taksirli yaralama suçunda sürücü belgesinin geri alınması imkânı bulunduğundan, hapis cezasının, sürücü belgesinin geri alınması seçenek yaptırımına dönüştürülmesi yasal olarak mümkün olmadığı gibi, taksirli suçlarda Kanun’un 53/6 maddesin uygulaması ile sonuç alınabilecek durumlarda cezanın, 50/1-e bendinde düzenlenen tedbirlere çevrilmesi de mümkün değildir.

Sanık hakkında ancak belli bir mesleği yapmaktan yasaklanmasına karar verilebilecektir. Bu nedenle “13 gün süreyle Çamlık Kıraathanesinin faaliyetinin yasaklanmasına ve işyerinin kapatılmasına” karar verilmesi yasaya aykırıdır.

Cezanın yarısı, hükmolunan cezanın yarısı, bir katı ise cezanın kendisidir.

Mahkûm Olunan Cezanın Yarısından Bir Katına Kadar Süreyle ve Gönüllü Olmak Koşuluyla

Kamuya yararlı bir işte çalıştırma; hükümlünün, ücretsiz olarak bir kamu kurumunun veya kamu yararına hizmet veren bir özel kuruluşun belirli hizmetlerinde çalıştırılmasıdır (5275 sk 105/1).

Sonuç olarak verilen kısa süreli hapis cezasının yarısından bir katına kadar süreyle kamuya yararlı işte çalıştırılması tedbiri, sanığın gönüllü olması ve kabul etmesi şartına bağlanmıştır. Kamuya yararlı işte çalıştırma seçenek yaptırımının sanık tarafından bizzat ve açıkça istenmesi gerekir. Sanık müdafiinin ya da yasal temsilcisinin istemesi yeterli olmadığı gibi genel olarak “cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmesini isteme” de yeterli değildir.

Mahkemenin sadece kamuya yararlı işte çalıştırma kararı vermekle yetinmesi gerekir. Sanığa herhangi bir iş kolu ya da iş teklif edilemez. Aksi durumda infaz kısıtlanmış olur. İnfazı sınırlar şekilde temizlik işinde çalıştırılmasına, mutfak hizmetlerinde çalıştırılmasına, büro (ofis) hizmetleri alanında çalıştırılmasına, kamu kurumlarına ait binaların temizliği, bakım ve onarımı şeklinde kamuya yararlı işte çalıştırmaya, fidan diktirmeye karar verilemez.

Cezanın yarısı, hükmolunan cezanın yarısı, bir katı ise cezanın kendisidir

5275 sayılı Kanun’un 105/3 maddesi ve Tüzüğün 51/6-c bendine göre “Diğer bir hapis cezasına hükmedildiğinde kamu yararına çalıştırma kararı verilemez” hükmünü içermektedir. Öncelikle ifade etmek gerekir ki bu düzenlemenin 5275 sayılı Kanun’da değil, TCK’nun 50 maddesinde yer alması gerekirdi. Maddenin 5275 sayılı Kanun’a konulmasının izah edilebilir makul bir nedeni yoktur.

5275 sayılı Kanun’un 105/3 maddesine göre; birden fazla suç işleyen sanık hakkında birden fazla cezaya hükmolunurken cezalardan biri seçenek yaptırımlara çevrilmemiş ya da açıklanması geri bırakılmayarak hapis cezası olarak bırakılmışsa, diğer suç nedeniyle hükmolunan ceza kısa süreli bile olsa kamuya yararlı bir işte çalıştırma yaptırımına çevrilemez. Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 tarih ve 8-27/78 sayılı kararına göre kasten yaralama suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezası verilen sanık hakkında, 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık suçundan verilen 5 ay hapis cezası, 5275 sayılı Kanun’un 105/3 maddesi gereğince kamuya yararlı işte çalıştırma seçenek yaptırımına çevrilemez ise de diğer seçenek yaptırımlara çevrilmesinde yasal engel yoktur.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 04.04.2011 tarih ve 19740/4334 sayılı kararı ile hakaret suçundan hükmolunan 6 ay 9 gün hapis cezanın 6 ay süre ile tehdit suçundan hükmolunan 7 ay 6 gün hapis cezasının ise 7 ay süre ile kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesini 5275 sayılı Kanun’un 105/3 maddesi karşısında yasal bulmamıştır. Kanun’un 50/5 maddesine göre uygulamada asıl mahkumiyet, madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası ya da tedbirdir. Bu durumda ikisi de kısa süreli olan hapis cezalarının kamuya yararlı bir işte çalıştırılma tedbirine çevrilmesinde sakınca olmadığı kanaatindeyiz.

Kısa Süreli Hapis Cezasının Seçenek Yaptırımlara Dönüştürülmesinin Sonuçları

Hapis cezasının, Kanun’un 50/1 fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin en önemli sonucu, asıl mahkûmiyetin artık hapis cezası değil, çevrilen adli para ya da tedbir olduğudur.

a) Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbir (TCK 50/5) olduğuna ve sadece hapis cezasının ertelenmesi mümkün olduğuna göre (TCK 51/1) madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası ya da tedbirin ertelenmesi mümkün değildir.

b) Tekerrür, sadece hapis cezasında uygulanması mümkün olan bir güvenlik tedbiri olduğuna göre seçenek yaptırımların tercih edildiği hallerde tekerrür uygulaması yapılamaz.

c) TCK’nın 53/5-6 fıkralarındaki düzenlemeler hariç, hakkında seçenek yaptırım uygulanan sanık için belli haklardan yoksunluk kararı verilemez. 5275 sayılı Kanun’un 106/9 fıkrasına göre adli para cezası ödenmediği için hapse çevrilse bile hak yoksunluğu açısından adli para cezası esas alınacaktır.

d) Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbir (TCK 50/5) olduğundan, adli para cezası ya da seçenek yaptırımların infaz şekil ve süreleri 5275 sayılı Yasa’da ya da tüzükte gösterildiği şekilde yapılır.

e) Adli para cezası, ceza olma vasfını koruduğu için infazı 5275 sayılı Kanun’un 106, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 51. Maddesine göre infaz edilir. Kanun’un 50/1 maddesin (b) ila (f) bentlerinde sayılan seçenek yaptırımların ise tedbir niteliğinde olması nedeni ile aynı maddenin 7. Fıkrasına göre ancak tedbirlerde değiştirme olabilir, tedbirin yerine getirilmemesi durumunda 6. fıkraya göre kısa süreli hapis cezasının tamamen ya da kısmen infazına karar verilir.

Aşağıda değinileceği üzere Kanun’un 50/6 fıkrasındaki, seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, hükmü veren mahkemenin kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar vermesi halinde artık tedbirden değil, cezadan söz edilecektir.

Seçenek Yaptırımların Aleyhe Bozma Yasağıyla İlişkisi

5320 sayılı Kanun’un 8. maddesine göre 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddeleri, bölge adliye mahkemeleri kurulana kadar yürürlüktedir.

Çalışma konumuz itibariyle aleyhe bozma/aleyhe hüküm kurma yasağıyla bağlantılı olarak değinmek istediğimiz husus, yanılgılı uygulama yapıldığı için hapis cezasının kısa süreli olduğu durumlarda CMUK 326/son gereğince kısa süreli hapsin, seçenek yaptırıma çevirme imkânından yararlanmasının mümkün olup olmayacağıdır. Örneğin 5237 sayılı TCK’nun 106/1-1. cümle ve 62 maddeleri ile 5 ay hapis cezası uygulanıp, 50/1 madde gereğince seçenek yaptırıma çevrilen hapis cezası, sadece sanık tarafından ya da sanık lehine Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay, eylemin zincirleme biçimde silahlı tehdit suçunu oluşturduğu gerekçesi ile kararı bozmuş, mahkeme de 106/2-a (2 yıl), 43 (2 yıl 6 ay), 62 (2 yıl 1 ay), CMUK 326 (5 ay) şeklindeki hapis cezasına hükmetmiştir. Bu durumda ceza seçenek yaptırıma çevrilecek midir ?

Ceza Genel Kurulu, pek çok kararında aleyhe değiştirme yasağının münhasıran “cezalar” ile ilgili olduğunu, ilgili yasal düzenlemelerde cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirlerinin ve diğer müesseselerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceğine karar vermiştir.

Seçenek Yaptırımlara İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 27.04.2010 tarih ve 6-73/97 sayılı kararına göre; sonuç olarak hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezanın, yanılgılı uygulama sonucunda 1 yılın altında (8 ay hapis) olarak belirlenmiş olması karşısında, bu yanılgılı uygulama nedeniyle ortaya çıkan hafif sonuç cezadan dolayı, sanığa bir kez tanınan atıfetin genişletilmek suretiyle, hakkaniyete aykırı olarak, adalet ve eşitlik ilkelerini zedeleyecek şekilde sonuç doğuracak biçimde, özgürlüğü bağlayıcı cezanın TCY’nın 50/3. maddesi uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesine olanak bulunmamaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kabul ve yorumuna göre aleyhe değiştirmeme yasağı, sadece ceza miktarı ile sınırlıdır. Asıl ceza, yanılgılı uygulama olmadan verilen cezadır. Hak yoksunluğu, güvenlik tedbiri ve diğer müessesler, asıl cezaya göre belirlenmelidir. CMUK 326/son, cezalandırma maddesi değildir. Önceki hükümle belirlenen ve aleyhe temyiz olmadığından daha fazla artırılması mümkün olmayan infaza verilecek sonuç cezayı tespit eden bir düzenlemedir. Bu nedenle ilk yanılgılı uygulama sonucu sanık, aleyhe temyiz olmadığından kuraldan yararlanmakta, daha az ceza almaktadır. Artık yanılgılı uygulama genişletilerek, cezanın hukuki statüsü, olması gerekenden daha az olana göre belirlenemez. Asıl ceza ve sonuçları, doğru uygulamaya tabidir.

Aynı gerekçelerle Yargıtay Ceza Genel Kurulu 10.03.2009 tarih ve 241-57 sayılı kararında; CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesine ilişkin olarak belirlenen “denetim süresi” cezaya ilişkin olmadığından aleyhe değiştirmemenin söz konusu olmayacağına, 12.12.2006 tarih ve 301-296 sayılı kararında; 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin güvenlik tedbirleri arasında sayılması nedeniyle, kararda gösterilmemiş bile olsa aleyhe değiştirmemeye konu teşkil etmeyeceğine, 11.05.2010 tarih ve 4-87/112 sayılı kararında; 5237 sayılı TCY’nın 51. maddesinin 3. fıkrası “Cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı mahkum olunan ceza süresinden az olamaz” şeklinde olup; somut olayda, mahkûm olunan ceza süresinin 1 yıl 2 ay olmasına karşılık, denetim süresinin 1 yıl olarak belirlenmesi yasaya açıkça aykırılık oluşturduğu gibi, bu husus aleyhe değiştirme yasağı kapsamında da değerlendirilemeyeceğine, 05.07.2011 tarih ve 10-119/162 sayılı kararında 5237 sayılı TCK’nun 55. maddesinde düzenlenen kazanç müsaderesinin aleyhe değiştirmemeye konu teşkil etmeyeceğine, 20.06.2006 tarih ve 10-124/165 sayılı kararına göre ; infaza ilişkin hüküm ya da kararların, “cezayı aleyhe değiştirmeme” ilkesine konu olamayacağına karar vermiştir.

Seçenek Yaptırımların İnfazı Nasıl Gerçekleşir?

Seçenek yaptırımların infazına ilişkin kurallar, 5275 sayılı İnfaz Kanunu’nun 105-106, Denetimli Serbestlik ve Yardım merkezleri ile Koruma Kurulları Yönetmeliğinin 34-61 ve Tüzük’ün 51. maddesinde gösterilmiştir. Seçenek yaptırımlar, mevzuatta gösterilen şekilde infaz edilir.

İNFAZ HESAPLAMA YAPMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Seçenek yaptırımlar, hapis cezasını ortadan kaldıran niteliğe sahip olduğu için cezaevinde infaz edilmez. Ancak infaz süreci adli para cezasının tahsili yahut diğer seçenek yaptırımların uygulanması şeklinde gerçekleşir. Adli para cezası, ceza olma vasfını koruduğu için infazı 5275 sayılı Kanun’un 106, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 51. Maddesine göre infaz edilir. Ceza hukukuna dair tüm sorular için Ankara Avukat & Ankara Ceza Avukatı danışmanlarımıza ulaşabilirsiniz.

 

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara