Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazı (CMK md. 308)
Kesinleşmiş Kararlar Bozulur Mu?
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazı Nedir?
5271 sayılı CMK m. 308 kapsamında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, ayrı bir madde halinde düzenlenmektedir. Bu madde uyarınca Yargıtay ceza dairelerinden verilen kararlara karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından re’sen veya talep üzerine Yargıtay Ceza Genel Kuruluna itirazda bulunabilmek mümkündür. Bir diğer ifadeyle Yargıtay ceza daireleri tarafından verilen kararlardaki hataların giderilmesi amacıyla bu kanun yolunun öngörüldüğünü belirtmek mümkündür.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi doktrinde olağanüstü itiraz olarak da ifade edilmektedir. Bir diğer öz ifade olarak söz konusu kanun yolu için Başsavcının itirazı isimlendirilmesi de yapılabilmektedir. Ancak bahsi geçen kanun yolunda yetkinin sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kullanılma imkânının olması ve olağan kanun yolları arasında yer alan itiraz kanun yolundan ayrılması gayesi ile çalışmada CMK kapsamında benimsenen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı ifadesi kullanılmaktadır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazının Hukuki Niteliği
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kanun yoluna dair tartışmalar CMUK ve CMK kapsamında da söz konusudur. Bahsi geçen kanun yolunu, olağan kanun yolu olarak ele alan görüşler yanında olağanüstü kanun yolu olarak değerlendiren görüşler de mevcuttur. Bununla birlikte mezkûr kanun yolunun zararının faydasına kıyasla ağır basması nedeniyle kaldırılması gerektiği de doktrinde ileri sürülmektedir.
Olağan Kanun Yolu Olduğunu Savunan Görüşler
CMUK dönemindeki bir görüşe göre; olağan kanun yollarının kanunun belirlediği süreler içinde ya da belli bir soruşturma safhasında kullanılması gerektiği izah edilmektedir. Kesinleşmiş kararlara karşı öngörülen yollar için herhangi bir süreye bağlı kalınmadan başvuru yapılabilmektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kanun yolunun ülkemize özgü olduğu belirtilmekte ve istinaf derecesinin yokluğunun meydana getirebileceği sonuçları azaltmak amacına hizmet ettiği vurgulanmaktadır. Başsavcıya tanınan 30 günlük süre içinde itirazın yapılmasının şart olarak öngörülmesinin, kanun koyucu tarafından bahsi geçen kanun yolunun olağan kanun yollarından birisi olarak ele alındığını gösterdiği belirtilmektedir.
Benzer şekilde CMK döneminde doktrinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının olağan kanun yolları arasında düzenlemesi gerektiği süre ölçütü kapsamında ele alınmaktadır. Bir diğer ifadeyle CMK m. 308’de 30 günlük bir sürenin öngörüldüğü ve bu süre zarfında hükmün kesinleşmeyeceği ifade edilmektedir. Ancak bu sürenin geçmesiyle birlikte kararın kesin hüküm niteliğine sahip olabileceği ve Yargıtayın kararının yerine getirilebileceği belirtilmektedir. Mezkûr kanun yoluna sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurabilmesinin mümkün olmasının ise bu kanun yolunu olağanüstü kanun yolu haline getirmeyeceği de vurgulanmaktadır. Bununla birlikte olağan veya olağanüstü kanun yolları için başvurunun süreye bağlı olup olmaması ölçütünden bahsedilmektedir. Sürenin söz konusu olduğu durumlarda süre geçince kararın kesinleşeceği belirtilmektedir. Yargıtay kararına dair ilamın başsavcıya verilmesinden itibaren 30 gün geçmeden yerine getirilmesi mümkün olmamaktadır. Bu durumun kanun koyucu tarafından göz önünde bulundurularak m. 308 kapsamında, kararın yerine getirilmesinin ertelenmesine dair bir kurala yer verilmediği ileri sürülebilmektedir.
Doktrinde henüz kesinleşmemiş bir karara karşı gidilen bir yol olması sebebiyle olağan kanun yollarından birisi olarak değerlendirilmekte ve CMK’nın mezkûr kanun yolunu olağanüstü kanun yolları içinde düzenlemesinin yanlış olduğu belirtilmektedir. Bu hatanın kanuni değişiklikle giderilmesi gerektiği öne sürülmektedir. Ayrıca lehe başvuruda süre aranmadığı için kararın kesinleştiğini söylemek mümkün olsa dahi bahsi geçen bu görüşün, aleyhe başvuruda bir süre aranması sebebiyle kendi içerisinde çelişkili olduğu da belirtilmektedir.
Bir diğer görüş kapsamında ise olması gereken bakımından bir değerlendirme yapılmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin bozma kararlarını da kapsaması gerektiği belirtilmekte ve bu sebeple çözüm olarak, olağan kanun yolları arasında yer alması gerektiği için kanundaki yerinin değiştirilmesi gerektiğinden bahsedilmektedir.
Olağanüstü Kanun Yolu Olduğunu Savunan Görüşler
Doktrinde hâkim olan görüş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının kesinleşmiş kararlara karşı gidilebilen olağanüstü bir kanun yolu olduğu şeklindedir. Nitekim CMK da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisini olağanüstü kanun yolları arasında düzenlediği için olağanüstü kanun yollarından bir tanesi olarak çalışma kapsamında irdelenmektedir.
Mezkûr kanun yolunun Başsavcıya, Yargıtay ceza dairelerinin kesin olan kararlarına karşı istisnai olarak tanındığı belirtilmekte ve bu bakımdan CMK’nın Yargıtay Ceza Genel Kurulunu hakem yapmak istediği ifade edilmektedir. Ayrıca Yargıtay da bu kanun yolunu, CMUK ve CMK döneminde de olağanüstü kanun yolu olarak kabul etmektedir.
Değerlendirmemiz
Her ne kadar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının kendi içerisinde haklı görülebilecek gerekçelerle olağan bir kanun yolu olduğu ileri sürülebilse de sistematik yorum yoluyla olağanüstü bir kanun yolu olarak ele alındığı aşikârdır. Söz konusu niteleme öğretide kesinleşme bakımından hatalı görülüyor olsa da bireysel başvuru açısından hak arama özgürlüğü lehine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının, istisnai niteliği haiz bir olağanüstü kanun yolu olarak kabul edilmesi kanımızca daha makuldür. Bununla birlikte bahsi geçen kanun yoluna ilişkin gereken açıklayıcı yasal değişikliklerin öğretideki eleştirilere cevap verebilecek şekilde gerçekleştirilebilmesi hukuki belirlilik ilkesi bakımından faydalı olabilecektir. Bu bağlamda söz konusu kanun yolunun olağanüstü niteliği muhafaza edilmekle birlikte sorgulanan yönlerinin daha ayrıntılı olarak düzenlenmesi kanımızca sorunun çözümüne fayda sağlayabilecektir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazının Diğer Kanun Yolları ile Karşılaştırılması
Olağan Kanun Yolları ile Karşılaştırılması
İtiraz, CMK m. 267 vd. kapsamında olağan kanun yolları arasında düzenlenmektedir. İtiraz kural olarak hâkim kararlarına karşı ve ancak kanunda belirtilmesi şartıyla mahkeme kararlarına karşı yapılabilmektedir (m. 267). Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi sadece Yargıtay ceza daireleri veya icra ve iflas dairelerinin cezai nitelikteki kararlarına karşı söz konusudur. Ayrıca itiraz; kararı veren hâkim veya mahkemeye kanun yoluna başvurunun genel hükümlerine göre, 7 günlük bir sürede yapılırken; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı ise sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından sanık aleyhine 30 gün içinde (lehine ise süre şartı aranmadan) Yargıtay Ceza Genel Kuruluna yapılmaktadır.
İstinaf, ilk derece mahkemelerinin verdikleri hükümlere karşı maddi ve hukuki incelemenin yapılması amacıyla başvurulan bir kanun yoludur. En önemli fark, ilk derece mahkemelerinin kesin olmayan hükümlerine karşı istinafa başvurulmasıdır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı ise Yargıtay ceza daireleri veya icra ve iflas dairelerinin cezai nitelikteki kararlarına karşı söz konusudur. CMK m. 275/1 uyarınca istinafa başvurulması hükmün kesinleşmesini engellemekte ve infazı durdurmaktadır. CMK m. 308’de ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının infazı durduracağına dair açık bir hüküm söz konusu değildir. Doktrinde konu tartışmalı olmakla birlikte hükmün infazını durdurmayacağı/ engellemeyeceği belirtilmektedir. İstinaf 7 günlük süre şartına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı ise 30 günlük süre şartına tabidir. Ancak sanık lehine başvuruda süre sınırı söz konusu değildir.
Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri (m. 286/1) yanında hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden ya da başka kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle birlikte (m. 287) 7 günlük süre içinde temyiz olunabilmektedir. Ancak yukarıda da bahsedildiği üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı ise Yargıtay ceza daireleri veya icra ve iflas dairelerinin cezai nitelikteki kararlarına karşı 30 gün içinde (sanık aleyhine süre sınırı olmadan) yapılabilmektedir. Ayrıca temyiz üzerine verilen bozma kararına karşı hükmü veren mahkemenin direnme kararı verebilmesi (m. 307/3) söz konusu olmakta, direnme kararı üzerine inceleme Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından yapılmakta ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun bu durumda verdiği karar kesin nitelikte olup kararı veren mahkemenin uyma zorunluluğu bulunmaktadır. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı her halde Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından incelenmekte ve inceleme sonucu verilen karara karşı, kararı veren mahkemenin direnmesi söz konusu olmamaktadır.
Olağanüstü Kanun Yolları ile Karşılaştırılması
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi sadece Yargıtay ceza daireleri veya cezai nitelikteki icra ve iflas dairelerinden verilen kararlara karşı söz konusu iken; kanun yararına bozma, mahkemeler tarafından verilen ve fakat istinaf veya temyiz denetiminden geçmeden kesinleşen kararlara karşı mümkün olmaktadır. Bununla birlikte süre bakımından da bir fark mevcuttur. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı için CMK’da 30 günlük bir süre şartı öngörülmekte, kanun yararına bozmada ise bir süre sınırlaması bulunmamaktadır. Ayrıca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının sanık lehine olması durumunda ise süre sınırlaması yoktur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi yukarıda bahsedilen kararlara karşı mümkün iken, yargılamanın yenilenmesi ise mahkemeler tarafından verilen kararlar aleyhine mümkün olan bir kanun yoludur. Süre bakımından ise yargılamanın yenilenmesinde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinde söz konusu olan 30 günlük gibi bir süre öngörülmemektedir. Ancak Başsavcının itirazı sanık lehine ise yargılamanın yenilenmesinde olduğu gibi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı için süre sınırlaması söz konusu olmamaktadır.
Karşılaştırılan Yöntem | Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazı | Diğer Kanun Yolu |
---|---|---|
İtiraz | Yargıtay ceza daireleri veya icra ve iflas dairelerinin cezai nitelikteki kararlarına karşı yapılır. Sanık aleyhine 30 gün içinde, lehine ise süre şartı olmaksızın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna başvurulur. | Hâkim kararlarına karşı ve kanunda belirtilmesi şartıyla mahkeme kararlarına karşı yapılır. 7 günlük başvuru süresi vardır ve başvuru ilgili hâkim veya mahkemeye yapılır. |
İstinaf | Yargıtay ceza daireleri veya icra ve iflas dairelerinin cezai nitelikteki kararlarına karşı yapılır. CMK m. 308’de infazın durdurulacağına dair açık bir hüküm yoktur. Sanık lehine süre sınırı yoktur. | İlk derece mahkemelerinin kesin olmayan hükümlerine karşı başvurulur. Hükmün infazını durdurur ve 7 günlük başvuru süresi vardır. |
Temyiz | 30 günlük başvuru süresi ile Yargıtay ceza daireleri kararlarına karşı yapılır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı kesindir ve direnme mümkün değildir. | Hükümden önceki veya hükme esas teşkil eden kararlara karşı yapılır. Mahkemenin direnme hakkı bulunabilir ve süre 7 gündür. |
Kanun Yararına Bozma | Yargıtay ceza daireleri veya cezai nitelikteki icra ve iflas kararlarına karşı yapılır. 30 günlük süre şartı vardır, ancak sanık lehine süre sınırı yoktur. | Temyiz ve istinaf denetiminden geçmeden kesinleşen kararlara karşı yapılır. Süre sınırlaması bulunmaz. |
Yargılamanın Yenilenmesi | Sanık lehine süre sınırı yoktur; ancak aleyhe başvurular için 30 günlük süre vardır. | Mahkeme kararlarına karşı başvurulur. Süre sınırı bulunmaz. |
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Şartları
Başvuru Hakkı
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kanun yoluna başvuru hakkı sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınmaktadır. Başsavcılık temyiz davasının tarafı olmamakla birlikte, CMK m. 308 kapsamında bu kanun yoluna Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya talep üzerine gidebilmektedir. Söz konusu kanun yoluna başvuruda menfaati olan diğer bir ifadeyle kararın bozulmasında yararı bulunan kişiler, başvuru için talepte bulunabilmektedirler. Bu şekilde Başsavcının takdiri harekete geçirilebilmektedir. Ancak itirazda bulunup bulunmama hususu Başsavcının takdirindedir.
Bu kanun yoluna başvuru yetkisinin sadece Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınması doktrinde eleştirilmektedir. Bir görüşe göre sanık aleyhine bu kanun yoluna başvuru hakkının sadece Başsavcıya tanınması silahların eşitliği ilkesine aykırılık riski taşıyabilmektedir. Doktrindeki bir diğer görüş ise buy etkinin aslında Başsavcılığa verilmesi gerektiğini savunmaktadır. Diğer taraftan sanık lehine kararın temyiz edilmesi üzerine, aleyhe bozma yasağı sebebiyle, sanık aleyhine Başsavcının itiraz kanun yoluna gidemeyeceği de doktrinde öne sürülmektedir.
5271 sayılı CMK m. 308/1’in ikinci cümlesi kapsamında, sanık lehine başvuruda süre aranmayacağının açıkça düzenlendiği göz önüne alındığında, söz konusu kanun yoluna sanık aleyhine de gidilebileceği sonucuna ulaşmak mümkündür. Bu bağlamda CMUK döneminde sanık aleyhine mi lehine mi bu kanun yoluna başvurulabileceğine dair doktrindeki görüşlere CMK kapsamında bir açıklık getirilmektedir. Diğer taraftan itiraz hakkını kullanan Başsavcı itirazını dilediğinde geri alabilmektedir. Savcının geri alma hakkını kullanması ise sanığın muvafakatine bağlı değildir.
Sanık lehine itirazın açıkça düzenlendiği ve süre şartına da bağlanmadığı için, lehe olan başvurularda itirazın kapsamının/ kullanımının genişlediğini söylemek mümkündür. Dolayısıyla hüküm infaz edilse dahi Başsavcı tarafından bu yola başvurmak sanık lehine mümkündür. Sanık lehine bu itirazın yapılması durumunda itirazın geri alınmasının sanığın onayı olmadan mümkün olmadığı öne sürülmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise Başsavcının itirazının sadece Başsavcıya tanındığını, dolayısıyla bu yetkiyi tek başına kullandığı ve itirazın sanık lehine veya aleyhine olup olmamasının bir önem arz etmediğini belirtmektedir. Her iki durumda da herhangi bir tarafın onayına gerek olmadan Başsavcının itirazından vazgeçebileceğini ifade etmektedir.
Başvuru Süresi
Olağanüstü kanun yollarında süre öngörülen tek yol, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazıdır. CMK m. 308’de süre şartı açıkça belirtilmektedir. Başvuru süresi kural olarak 30 gündür. Ancak istisnası mevcuttur. CMUK’tan farklı olarak, sanık lehine itirazda süre aranmamaktadır. Dolayısıyla sanık aleyhine başvuru için 30 günlük süre söz konusudur. Süre geçtikten sonra sanık aleyhine mezkûr kanun yoluna başvurulamayacaktır.
Bahsi geçen kanuni düzenlemede bu iki husus dışında herhangi bir açıklık söz konusu değildir. Ancak doktrinde bu sürenin, ilamın (Yargıtay ceza dairesinin kararının) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına verildiği tarihten itibaren başlayacağı belirtilmektedir. Bu tarihten itibaren, yukarıda bahsedilen istisna hariç olmak üzere, Başsavcının 30 gün içinde re’sen veya talep üzerine Yargıtay Ceza Genel Kuruluna itiraz etmesi gerekmektedir.
Kanunda açık bir hüküm bulunmadığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, daire kararının kendisine tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde ilgili karara karşı Yargıtay Ceza Genel Kurulu nezdinde itiraz edebilmesi mümkündür. Bu bağlamda doktrinde, tarafların talebi üzerine itirazın gerçekleştirilmesi durumunda kararın kendilerine tebliğinden itibaren olması düşünülmekte ve bu hususun unutulduğu belirtilmektedir. Bahsedilen durumun ise sanık aleyhine itiraz talebinde bulunanlar için, kendilerine tebliğ edilmemesi sebebiyle, sürenin kaçırılması riskine yol açabileceği vurgulanmaktadır.
Ayrıca öngörülen 30 günlük süre içinde itiraz yetkisinin kullanılması gerekmekte olup bahsi geçen süreyi kesme amacıyla dilekçe verilmesi ve buna koşut süresinden sonra başvurunun yapılması mümkün görülmemektedir.
Sanığın lehine itirazda bulunmak için süre aranmamaktadır. Ancak süre aranmadan başvurunun yapılabilmesi için Yargıtaya göre sanıklık statüsünün devamı şarttır. Sanık ise CMK m. 2/1-b’de kovuşturmanın başlamasından hükmün kesinleşmesine kadar suç şüphesi altındaki kişi olarak ifade edilmektedir. Somut olay açısından lehine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kanun yoluna başvurulan kişi, sanık sıfatına sahip değildir. Hakkında beraat hükmü verilmesi sebebiyle sanıklık sıfatı kalkmıştır. Buna koşut olarak sanık sıfatını taşıyanlar için söz konusu olan olağanüstü kanun yoluna lehe başvuruda süre aranmayacağı şeklindeki usul kuralı, sanık sıfatını taşımayanlar (kararda haksız tutuklama tazminatı davacısı) için geçerli sayılamamaktadır.
Birden fazla hukuka aykırılık için Başsavcının itirazı söz konusu olmakla birlikte itirazların bazıları sanık lehine bazıları sanık aleyhine ise bu durumda 30 günlük sürenin geçip geçmediğine bakılması gerektiği görüşü doktrinde ifade edilmektedir. Çünkü aleyhe olan nedenlerin 30 günlük süre içinde ileri sürülmesi gerekmektedir.
Başvuru Usulü
Olağanüstü itiraz, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından re’sen veya talep üzerine yapılabilmektedir. İlgililer itiraz yetkisini kullanması amacıyla doğrudan veya yerel ve bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcıları aracılığı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına başvurabilmektedirler. Yerel ve bölge adliye mahkemesi savcıları ise kendiliğinden talepte bulunabilmekte veya ilgililerin başvurusu üzerine yazılı düşüncelerini belirterek de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına iletebilmektedirler.
Ceza dairelerinin ilamları, daireler tarafından dosyayla birlikte Başsavcılığa verilmektedir. İlamın Başsavcılığa verilmesinden itibaren süre başlamakta olup bu süre içinde olağanüstü itiraz yoluna gidilmesi gerekmektedir. Uygulamada, Başsavcılığın itiraz konusundaki yazısına itirazname denilmektedir. Bir diğer ifadeyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazname adı verilen ve dava dilekçesi niteliğinde olan itiraz yazılı talebini vermesiyle olağanüstü itiraz davası açılmaktadır.
Doktrinde Başsavcılığın önceki tebliğnamesi ile bağlı olmadığı vurgulanmaktadır. Bu doğrultuda daire tebliğnameye uygun karar verse dahi Başsavcının ilamın kendisine gelmesinden sonra görüşünü değiştirerek itiraznameyi hazırlayıp itirazda bulunabileceği belirtilmektedir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazına Konu Edilebilen Kararlar
CMK m. 308 kapsamında Başsavcının itiraz sebepleri düzenlenmemektedir. Bununla birlikte dairenin kararlarındaki hukuki meseleye dair bir hataya, bir diğer ifadeyle hukuka aykırılık sebebine dayanılacağı da açıktır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı itirazda bulunurken hükmü hangi yönden hukuka aykırı bulduğunu belirtmelidir. Ayrıca bir diğer bakış açısıyla, bahsi geçen kanun yolu temyiz kanun yolu niteliğinde değerlendirilerek CMK’nın temyiz için öngördüğü şartların burada da uygulanması gerekliliğinden bahsedilmektedir. Bu doğrultuda ise CMUK’a dayanan Başsavcılığın itiraz nedenleri ile bağlı olmadan itiraza konu hükmü her yönü ile incelemesi şeklindeki yerleşik içtihadın değişmesi gerektiği savunulmaktadır. Dolayısıyla hangi hususlara hangi nedenlerle itiraz edildiği belirtilmelidir. Ayrıca olağanüstü yargılamanın hem itiraza konu hususlar hem de itiraz nedenleri ile sınırlı olduğundan bahsedilmektedir. Bir diğer ifadeyle olağanüstü ve istisnai bir yol olması sebebiyle söz konusu itiraz üzerinde Yargıtay Ceza Genel Kurulunun sadece itiraznamede ileri sürülen hususları ve gerekçeleri inceleyebileceği öne sürülmektedir.
Bununla birlikte doktrinde Yargıtayın, hukuka uygunluğu değerlendirirken itiraz dilekçesindeki sebeplerle bağlı olmayacağı dile getirilmektedir. CMK m. 308’de de itiraz dilekçesinin bağlayıcılığına dair bir düzenlemenin mevcut olmadığı da eklenmektedir. Bahsi geçen bu durumun temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerinin varlığını arayan genel temyiz başvurusuna dair hükümlerle bağdaşmadığı da ifade edilmektedir.
Madde gerekçesinde ise, itiraz sebeplerinin açık ve gerekçeleriyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerektiği yer almaktadır. Ayrıca Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ileri sürülen itiraz nedenleri ile bağlı olmadan kararı usul ve esas bakımından incelemesi de düzenlenerek konuya açıklık getirilmektedir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olağanüstü itiraz yoluna sadece Yargıtay özel dairelerinin kararlarına karşı gidebilmektedir. Bir diğer ifadeyle itiraz edilen karar, temyiz muhakemesinde verilen bir karar olmalıdır. Ceza dairesinin (veya cezai nitelikte olmak üzere icra ve iflas işlerine bakan Hukuk Dairesinin) kararına karşı olağanüstü itiraz söz konusudur(CMK m. 308, İcra ve İflas Kanunu m. 366, Yargıtay Kanunu m. 7/9). Daha açık bir deyişle ilk derece mahkemelerince verilen kararların incelenmesi neticesinde Yargıtay ceza dairelerinin verdiği kararlardaki olası hataların düzeltilmesi gayesiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına itiraz yetkisi tanınmaktadır.
Yukarıdaki açıklamanın mefhumu muhalifinden; istinaf mahkemeleri tarafından verilen kararlara, Yargıtay incelemesinden geçmeyen hükümlere (bir diğer ifadeyle ceza dairelerinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı davalarda temyiz yargılaması söz konusu olmadığı için bu kararlara), Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından incelenerek kesinleşen hükümlere karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından itiraz kanun yoluna başvurulamayacağı sonucuna ulaşmak mümkündür.
CMK m. 308 kapsamında Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı başvurulabileceği düzenlenmektedir. Dolayısıyla temyiz sebebi oluşturan hukuka aykırı her karara karşı olağanüstü kanun yoluna başvurulabilmesi mümkündür. Hukuk kuralının yanlış uygulanması ya da uygulanmaması dolayısıyla bahsi geçen kanun yoluna başvurulabilmektedir. Ayrıca itirazın gerekçesi maddi hukuka veya muhakeme hukukuna dair de olabilmektedir. Ancak yazıma dair maddi hatalar ile yargılamanın yenilenmesi sebebi olan hususlar olağanüstü itirazın konusu olmamaktadır. Buna koşut olarak ise bahsi geçen kanun yolunun istisnai ve olağanüstü bir kanun yolu olması sebebiyle, sonuca etkili olmayan hukuka aykırılıklara karşı Başsavcının itirazda bulunmaması gerektiği ifade edilmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2011 yılında verdiği bir kararda; olağanüstü itirazın kabul edilme amacının kanuna/ hukuka aykırılığın giderilmesi olması sebebiyle, CMK’daki düzenleme kapsamında Yargıtay ceza dairelerince verilen her karara karşı (onama, bozma, ret, düzelterek onama, düşme vs.) mezkûr kanun yoluna başvurulabileceği ortaya konmaktadır. Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2013 yılında verdiği bir kararda ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin belirli yönlerden sınırlandırılması gerektiğinden de bahsedilmektedir.
Bununla birlikte belirtilmesi gereken bir husus ise Yargıtayın 2007 yılında verdiği bir kararda, ceza dairelerince verilen görevsizlik kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının mümkün olmadığına karar vermesidir. Ancak doktrinde bu görüşün mezkûr kanun yoluna dair içerik bakımından bir sınırlandırmanın bulunmaması sebebiyle yerinde olmadığı belirtilmektedir.
CMK m. 308’de ceza dairesinin kararının bozma veya onama olması bakımından herhangi bir ayrım söz konusu değildir. Ancak doktrinde onama ve bozma kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz kanun yolunu işletip işletemeyeceği tartışması bozma kararları özelinde mevcuttur.
Onama Kararları
Temyiz yargılaması neticesinde Yargıtay dairelerinin onama kararları kesin nitelikte olup uyuşmazlıkla ilgili olarak o davada son söz sayılmaktadır. Dolayısıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı, olağanüstü kanun yolu olarak ele alındığında; hükmün kesinleşmesini sağlayan onama kararına karşı mezkûr kanun yoluna gidilebileceğini kabul etmek gerekmektedir. Bununla birlikte CMK m. 303 uyarınca, daire tarafından davanın esasına hükmedilmesi halinde de hükmün kesinleşeceği göz önüne alınarak söz konusu karara karşı Başsavcının itiraz edebileceği de belirtilmektedir.
Bozma Kararları
Bozma kararına karşı doktrinde bu kanun yoluna gidilip gidilemeyeceği tartışmasının yapıldığına değinmiştik. CMUK döneminde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bozma kararına karşı da itiraz kanun yoluna gidebildiği belirtilmektedir. CMUK kapsamında olağan ve olağanüstü kanun yolları şeklinde bir ayrımın yapılmaması ve bahsi geçen ayrımın teorik bir ayrım olması, temyiz ile birlikte Başsavcının itirazının düzenlenmesi sebepleriyle o dönemde kesinleşmemiş kararları da kapsadığı düşüncesinin savunulduğu görülmektedir. Bununla birlikte bozma kararından sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gitmesi ve şayet tespit edilen hukuka aykırılık varsa ilk derece mahkemesinin bu husus üzerinde durması söz konusu olduğundan, bozma kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı yoluna gidilemeyeceği de doktrinde öne sürülmektedir. Bu görüş, hukuka aykırılığın öncelikle olağan kanun yolları ile giderilmesi gerektiği ve olağanüstü kanun yollarının ise istisna olduğu göz önünde bulundurularak açıklanmaktadır.
CMK m. 308 kapsamında başvuruya konu kararlar bakımından bir ayrımın yapılmamasına koşut olarak her türlü karara karşı dolayısıyla bozma kararlarına karşı da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazına başvurulabileceği doktrinde ifade edilmektedir. Ancak bahsi geçen kanun yolunun olağanüstü bir kanun yolu olarak CMK kapsamında düzenlenmesi sebebiyle, hükmün kesinleşmesini engelleyen bozma kararlarına karşı Başsavcının Yargıtay Ceza Genel Kuruluna itiraz yetkisinin olmadığı sonucuna ulaşıldığı doktrinde dile getirilmektedir. Bir görüşe göre esas mahkemenin bozma kararına karşı direnme hakkının olması sebebiyle mezkûr kanun yoluna gidilemeyeceği düşünülmektedir. Bununla birlikte mahkemenin bozmaya uyma zorunluluğunun olduğu hallerin istisna kabul edilmesi gerektiği de belirtilmektedir. Aynı doğrultuda bir diğer görüş ise bozma halinde uyuşmazlığın yerel mahkeme ile ilgili ceza dairesi arasında çıktığı belirtilmekle birlikte; bu sorunun öncelikle bahsedilen iki yargı merci arasında giderilmesi gerektiği, şayet sorunun giderilmesinin mümkün olmaması durumunda Yargıtay Ceza Genel Kurulunun devreye girmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Bozma kararına karşı bahsi geçen kanun yoluna gidilebileceğini kabul eden görüşler ise; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007 yılında verdiği bir kararda;
“… yeni düzenlemenin eskisinden bir farkının olmadığı, dolayısıyla Başsavcının itiraz yetkisine sınırlama konulmasına gerek bulunmadığı, eskiden olduğu gibi yeni düzenleme karşısında da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bozma kararlarına karşı itiraz yoluna gidebilmesi gerektiği …”
şeklinde ifade edilmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise m. 308’deki yetkinin yorum yolu ile daraltılmasına olanak bulunmadığından, Yargıtay özel dairelerin bozma kararına karşı Başsavcının olağanüstü itiraz yoluna gidebileceğini kabul etmektedir.
Etkileri
Durdurma etkisi bakımından: CMK m. 308’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazda bulunması halinde mahkemenin kesinleşmiş kararının infaz edilip edilmeyeceği hususunda bir açıklık yoktur. Doktrinde ise olağanüstü itirazın hükmün infazını erteleyip ertelemeyeceği konusu tartışmalıdır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının CMK’da olağanüstü kanun yolları arasında düzenlenmesi ve itiraz durumunda hükmün kesinleşmemiş sayılması düşünülemeyeceği için hükmün infazını durdurmayacağı/engellemeyeceği savunulmaktadır. İnfazın durmayacağını benimseyen bir diğer görüşe göre, CGTİHK m. 4 uyarınca hükmün kesinleşmesi ile birlikte infaz başlamaktadır. İnfazın ne şekilde durup erteleneceği CGTİHK’da açıkça düzenlenmektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının bu durumlar içinde düzenlenmemesi sebebiyle bahsi geçen kanun yoluna başvurulması infazı durdurmamaktadır.
Diğer bir görüşe göre ise söz konusu itirazın, hükmün infazını durdurduğu öne sürülmektedir. Çünkü kesinleşen hükmün infazının söz konusu olduğu ve fakat kanundaki sürenin geçmemesi sebebiyle hükmün kesinleşmeyeceğine koşut olarak infazının da söz konusu olmadığı belirtilmektedir. Yargıtayın kararının yerine getirilmesi için incelemenin sonucunun beklenmesi gerektiği savunulmaktadır. Başka bir yaklaşımla, Başsavcı tarafından olağanüstü itiraz yoluna başvurulması halinde dosya, mahkemesine gönderilmemiş olacağı için infazının da mümkün olmadığı belirtilmektedir. Bir diğer görüşe göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan 30 günlük süre içerisinde itiraz yoluna gidilmesi halinde herhangi bir mahkeme kararı aranmaksızın hükmün yerine getirilmesinin geri bırakılması söz konusu olacaktır. Kanunda tanınan 30 günlük sürenin varlığı söz konusu görüşe gerekçe olarak gösterilmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2015 tarihli bir kararında ise, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kabul edilerek ilgili Yargıtay Ceza Dairesince verilen onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkemenin kararının bozulmasına ve infaza başlanılmış ise sanığın cezasının infazının durdurulmasına karar verildiği görülmektedir. Bu bağlamda itirazın kabulü ile infazın kendiliğinden durmadığı vurgulanmaktadır.
Aktarma etkisi bakımından: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı durumunda, hüküm Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından inceleneceği için mezkûr kanun yolunun aktarma etkisinin bulunduğu doktrinde ifade edilmektedir.
Yayılma etkisi bakımından: CMK m. 306 kapsamında, temyiz açısından hükmün sanık lehine bozulmasında yayılma etkisinden açıkça bahsedilmektedir. Doktrinde bu maddenin istisnai bir niteliğe sahip olup sadece temyiz için geçerli olduğu vurgulanmaktadır. İstisnai hükümlerde kıyasın yasak olması sebebine koşut olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi bakımından yayılma etkisinin söz konusu olmadığı görüşü belirtilmektedir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtirazının İnceleme Usulü
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının düzenlendiği CMK m. 308’in 2. ve 3. fıkraları, 2012 yılında 6352 sayılı Kanun uyarınca yapılan değişiklik neticesinde madde metnine eklenmiştir. Bu değişiklik kapsamında, Başsavcının itirazı üzerine dosya doğrudan Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gitmemekte, kararına itiraz edilen daireye gönderilmektedir (m. 308/2). Dairenin söz konusu itirazı incelemesi bakımından kanunda açıkça herhangi bir süre öngörülmemekte ve fakat en kısa sürede dairenin inceleyeceği belirtilmektedir. En kısa süre, somut olay bakımından (dosya kapsamına göre) belirlenebilecektir. Şayet daire itirazı yerinde görürse kararını düzeltmekte, aksi takdirde itirazı yerinde görmemesi durumunda ise daire dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göndermektedir (CMK m. 308/3). Dolayısıyla yargılama Yargıtay Ceza Genel Kurulunda yapılmaktadır.
CMK tasarısında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı m. 343 kapsamında düzenlenmekte ve madde gerekçesinde ise itirazın maddi ve usul hukukuna aykırı olan hususlara yönelik olabileceği belirtildikten sonra itiraz sebeplerinin açık ve gerekçeleriyle birlikte yazılı olarak bildirilmesi gerektiği yer almaktadır. Ayrıca Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ileri sürülen itiraz nedenleri ile bağlı olmadan kararı usul ve esas bakımından incelemesi düzenlenmektedir.
Kabul Edilebilirlik İncelemesi
CMK m. 308 uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine öncelikle kabul edilebilirlik incelemesi yapılmaktadır. Bu aşamada (madde gerekçesinde de belirtildiği üzere) itiraza konu bir karar olup olmadığı, (sanık lehine itirazda süre sınırı olmadığı için) ancak sanık aleyhine bir itiraz söz konusu ise öngörülen 30 günlük süreye riayet edilip edilmediği irdelenmektedir.
Bahsi geçen hususların incelenmesi neticesinde itirazın süresi geçmiş ya da konu itiraz edilebilen bir konu değilse (usulden) ret kararı verilmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının sanık aleyhine olan itirazı süresinde yapmamasından dolayı itirazın süre yönünden reddine karar vermektedir.
Esas Hakkındaki İnceleme
Şayet Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı kabul edilirlik incelemesinden geçerse bir diğer ifadeyle itirazın süresinde ve itiraz edilebilir bir karar bakımından yapıldığı belirlenirse akabinde esas bakımından incelemeye geçilmektedir.
Esas hakkındaki inceleme dosya üzerinden, duruşmasız olarak yapılmaktadır. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulunun itirazda ileri sürülen sebeplerle bağlı olmadan hükmü usul ve esas yönünden incelediğini yukarıda belirtmiştik. Bu doğrultuda şayet itiraz yerinde bulunmazsa bir diğer ifadeyle dairenin kararı hukuka uygun bulunursa (esastan) ret kararı verilmesi gerekmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından itirazın yerinde görülmesi (kabul edilmesi) durumunda ise özel dairenin kararı kaldırılmakta ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu kabul ettiği itiraz nedenleri doğrultusunda kaldırılan kararın yerine verilmesi gereken kararı göstermektedir.
Yargılama bakımından belirtilmesi gereken bir diğer husus ise; olağanüstü itiraz davası olarak da adlandırılan bu süreçte Yargıtay Ceza Genel Kurulunda itirazın incelenmesi sırasında kararı veren daire temsilcilerinin de bulunabilmesidir (Yargıtay İç Yönetmeliği m. 22). Yargılamaya katılmanın yanı sıra daire üyeleri oy da kullanabilmektedirler. Doktrinde bu husus, yargılamadaki objektifliğe aykırı bulunmakta ve çözüm olarak ilgili daire olmadan karar alınması gerektiği öne sürülmektedir. Daire üyelerinin bahsi geçen yargılamaya katılmalarına karşın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ya da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı vekili Kuruldaki müzakereye katılamamaktadırlar (Yargıtay İç Yönetmeliği m. 22/6).
İnceleme Üzerine Verilen Karar
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazının kabul edilebilirlik incelemesini geçmesinin ardından Yargıtay Ceza Genel Kurulunun ceza dairesinin verebileceği tüm kararları verebilmesinin mümkün olduğu belirtilmektedir. Bu bağlamda onama, bozma, davanın esasına hükmedilmesi, ıslah şeklindeki herhangi bir kararı verebilmesi söz konusudur. Düşme sebebinin (örneğin zamanaşımının) varlığı eğer söz konusu yargılama sırasında tespit edilirse davanın düşmesine de karar verilmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı oybirliği veya oy çokluğu ile alabilmektedir.
Bozmanın dışındaki durumlarda verilen kararlar kesinleşmektedir. Fakat bozma durumunda ise verilen bozma kararlarına uymanın mecburi olacağı yani direnilemeyeceği doktrinde belirtilmektedir. Ancak farklı bir görüşe göre ise inceleme neticesinde verilen bozma kararı üzerine, ilk derece mahkemesinin eski kararında direnebileceği ve fakat direnme kararının temyizi üzerine yapılan incelemenin Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından yapılacağı belirtilmekte ve ancak bu durumda verilen kararın kesin olacağı öne sürülmektedir.
CMK m. 307/3 uyarınca ilk derece ya da bölge adliye mahkemesinin direnmesi üzerine verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun kararlarına karşı direnilemeyeceği düzenlenmektedir. Dolayısıyla Başsavcının itirazı üzerine verilen kararların bu kapsamda olmadığı söylenebilir; çünkü Yargıtay Ceza Genel Kurulu, dairenin kararını değiştirmiştir. Bu doğrultuda mahkeme tarafından direnilmenin akabinde dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna yeniden gelmekte ve bu kez Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen karara CMK m. 307/3 kapsamında direnilemeyeceği kanaatimizce savunulabilir.