Zimmet Suçu ve Cezası (TCK md. 247)
Zimmet Suçu Nedir? Cezası Nedir? TCK 247 Detaylı İnceleme Güncel 2024
Zimmet suçu TCK’nın “Özel Hükümler” başlıklı ikinci kitabının “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünün 247-249. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunu’nda zimmet suçunun incelendiği bu çalışmamız üç bölümden meydana gelmekte olup ilk bölümde kamu idaresi, kamusal faaliyet kavramlarına ve zimmet suçunun ancak bir kamu görevlisi tarafından işlenebilecek bir suç olması nedeniyle kamu görevlisi kavramlarına yer verildikten sonra zimmet suçuna ilişkin temel bilgiler ile suçun tarihi gelişiminden ve suçla korunan hukuki değerden bahsedilecektir.
İkinci bölümde ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda zimmet suçunun unsurları ele alınarak suçun maddi unsurları, manevi unsur ve hukuka aykırılık unsuru anlatılacaktır. Devamında suçun daha az ve daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri anlatılacak olup devamında ise suçun özel görünüş biçimleri, etkin pişmanlık konusu ve son olarak zimmet suçunun benzer suçlarla ilişkisi incelenecektir.
Üçüncü ve son bölümde ise zimmet suçunda muhakemeye ilişkin kurallar incelenerek, bu ana başlık altında öncelikle zimmet suçunda soruşturma usulüne ve farklı kanunlardaki durumuna, ardından ise kovuşturma usulü ve görevli mahkeme konusuna yer verilecek, devamında yaptırım konusu incelenecek ve zimmet suçunda zamanaşımından bahsedilecektir.
Zimmet Suçu ve Cezası – TCK md. 247
Türk Ceza Kanunu’nun “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlığı altında formüle edilen zimmet suçu, kamu görevlisinin görevini ifa ederken bu görevin gerekleri dahilinde hareket edeceğine dair güveni korumaktadır. Suçun temel şekli TCK m. 247/1 uyarınca “Görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” biçiminde düzenlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrası suçun işlenmesinde zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli hareketlere başvurulmasını daha fazla cezayı gerektiren bir hal olarak düzenlemişken, üçüncü fıkrası ise suçun malın geçici bir süre kullanılarak iade edilmek üzere işlenmesinde cezada indirime gidilebilmesini öngörmüştür. Nitelikli hal, TCK m. 247 ile sınırlı olmayıp m. 249′ da da suçun daha az cezayı gerektiren bir hali olarak suçun konusu malın değerinin azlığı öngörülmüştür. Ayrıca TCK m. 249’da zimmet suçuna ilişkin ceza muhakemesinin farklı aşamalarında cezadan indirime gidilmesine olanak tanıyan etkin pişmanlık düzenlemesi yer almaktadır.
Zimmet Suçunun Cezası Nedir?
5237 sayılı TCK’nın 247. Maddesinin 1. Fıkrasında zimmet suçunun basit şekli, 2. Fıkrasında ise nitelikli şekli düzenlenmiş olup, suçun basit şeklinde kamu görevlisinin “beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezas” ile cezalandırılacağı, “zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde ise verilecek ceza yarı oranında artırılacağı” düzenlenmiştir. Maddenin kullanma zimmetini düzenleyen 3. Fıkrasında yani malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde ise “verilecek cezanın yarı oranına kadar indirilebileceği” düzenlenmiştir.
Zimmet Suçunun Maddi Unsurları
Zimmet Suçunun Faili
İnceleme konumuz olan zimmet suçunun faili, kamu görevlisidir. Bu husus TCK’nın 247. maddesinde şöyle ifade edilmiştir; “Görevi nedeniyle … zimmetine geçiren kamu görevlisi … cezalandırılır.” Madde gerekçesinde “zimmet suçunun faili kamu görevlisidir. Kişinin kamu görevlisi olup olmadığını belirlerken ifa ettiği görevin niteliği göz önünde bulundurulmak gerekir” denilmiştir. Kamu görevlisi TCK’nın 6. maddesinin (c) bendinde; “Kamu görevlisi deyiminden, kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici katılan kişi anlaşılır” şeklinde tanımlanmıştır. TCK’nın memur kavramı ile idare hukukundaki kamu görevlisi kavramlarını birleştirmek suretiyle ve memur kavramının kapsamını daha genişleterek daha basit ve anlaşılır bir tanım yapmış olduğunu söylemek mümkündür.
Zimmet Suçunun Mağduru
Kamu görevlileri görevleri gereği zilyetliği kendilerine devredilen mal varlıklarını muhafaza etmek ve bunlar üzerinde ancak tevdi amacı doğrultusunda tasarrufta bulunmak yönündeki yükümlülüklerine uygun davranmak zorundadırlar. Buna aykırı davranışlarda bulunmadıkları konusunda toplumda var olan güven sarsılmamalıdır. Aksi takdirde bu güvenin bozulması sonucu toplumu oluşturan herkes suçun mağdurudur. Genel kabul gören görüşe göre zimmet suçunun mağduru “toplumu oluşturan herkestir.” Zimmete geçirilen malın devlete ait olmaması fakat sahibinin belli olması durumunda bu kişi veya kişiler de suçun mağduru olabilirler. Zira devlet suçun mağduru değil ancak suçtan zarar göreni olabilir.
Sonraki Makale – Araç Değer Kaybı Nasıl Hesaplanır?
Zimmet Suçunun Konusu
İnceleme konumuz olan zimmet suçunun konusu ise 5237 sayılı TCK’da “mal” olarak ifade edilmiştir. Öte yandan mülga 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde suçun maddi konulan arasında belirtilen “para, evrak, senet” gibi değerler “mal” kavramı içerisinde mütalaa edilmekteydi. Mal kavramının geniş manada düşünülmesi gerekmekte olup, belli bir değer ifade eden her türlü eşya mal olarak nitelendirilmelidir.
TCK m. 247’nin gerekçesinde; “Zimmet suçunun konusu, taşınır veya taşınmaz maldır” denilmekte olup buradan suça konu malın taşınır mal olmasının mümkün olduğu gibi taşınmaz mal olmasının da mümkün olduğu sonucu çıkmaktadır. Bununla birlikte suça konu mal veya para ile para yerine geçen değerlerin kime ait olması gerektiği konusunda açık yasal düzenleme bulunmamaktadır. TCK m. 247’nin gerekçesinde bu hususla ilgili olarak; “…Bu malın mülkiyetinin devlete, herhangi bir kamu kurumuna ya da herhangi bir kişiye ait olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır” denilmektedir.
Zimmet suçunun konusu kamu görevlisinin koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan mal da olabilir.106 İşte, bu gibi durumlarda yasa koyucu kamu görevlisi failin doğrudan zilyet olmamakla birlikte koruma veya gözetimi altında bulunan malı zimmetine geçirebileceğini öngörerek zilyet olmayan failin fiilinin cezasız kalmaması için, gerçekleştirilen fiili zimmet suçu kapsamında değerlendirmiştir. Nitekim TCK m. 247 de bu doğrultuda “…veya koruma ve gözetimi ile yükümlü olduğu malı…” düzenlemesini içermektedir.
Zimmet Suçunda Fiil
Zimmet suçunun düzenlendiği TCK m. 247/1 uyarınca zimmet suçuna asıl özelliğini veren şeyin zimmete geçirme olduğu madde metninden açıkça anlaşılmakta olup bu nedenle öncelikle zilyetliğin devri, sonrasında ise zimmete geçirme kavramlarından neyin anlaşılması gerektiği açıklanmalıdır.
Zilyetliğin Devri
Zilyetliğin devri, fiili egemenliğin el değiştirmesidir. İnceleme konumuz bakımından zilyetlik kavramının medeni hukukta olduğundan daha geniş anlaşılması gerekmekte olup, bu kavram hem doğrudan zilyetliği hem dolaylı zilyetliği kapsamaktadır. Doğrudan zilyet şey üzerindeki fiili hâkimiyetini doğrudan sürdürürken, dolaylı zilyet fiziken başkasının elinin altında bulunan bir şeyi idare etme yetkisi anlamını taşır. Her iki halde de kamu görevlisi bakımından zimmet suçunun oluşacağı şüphesizdir. Maddi anlamda zilyet olmayıp mal üzerinde tasarrufa yetkili olma, yani hukuken zilyet bulunma, zilyetliğin devri kavramına dâhildir.
Zimmet suçunun oluşması için fail malı ya da malın gözetim ve denetim yükümlülüğünü görevi nedeniyle devralmış olmalıdır. Bu noktada eğer bir kamu görevlisi tarafından görevi nedeniyle zilyet olunmayan bir mal alındı ise burada zimmet değil hırsızlık, güveni kötüye kullanma gibi başka suçlardan bahsetmek uygun olacaktır. Kamu görevlisinin de söz konusu bu zilyetliğin devri işlemini kabule yetkili olması gerekmektedir. Yetkinin devamlı olması gibi bir şart söz konusu değildir. Failin mal üzerinde doğrudan zilyet olması da şart olmayıp, hukuken zilyetlik yeterlidir. Örneğin bir kamu bankasında şifreleri bildiği için mudilerin hesaplarına ulaşma gücüne sahip olan görevlinin bu şekilde hesabına para aktarması gibi bir durumda zimmet
Zimmete Geçirme
TCK m. 247 gerekçesinde zimmete geçirme, “suç̧ konusu mal üzerinde, malikmiş̧ gibi tasarrufta bulunmayı ifade eder. Bu tasarruflar, suç̧ konusu şeyin mal edinilmesi, amacı dışında kullanılması, tüketilmesi şeklinde oluşabileceği gibi bir başkasına satılması, verilmesi şeklinde de gerçekleşebilir…” şeklinde tanımlanmıştır. Buradan hareketle zimmete geçirmenin “zimmete konu eşya üzerinde malik gibi tasarrufta bulunma” olduğunu söylemek mümkündür.
Bununla birlikte zimmete geçirme eyleminin, uygulamada “mal edinme” şeklinde ifade edildiği de görülmekte olup Yargıtay’ın da bazı kararlarında zimmete geçirme eylemini “mal edinme” şeklinde kullanılmıştır. Mal edinme veya zimmete geçirme; zimmet suçunun failinin, görevi dolayısıyla kendisine tevdi edilmiş veya koruma ve gözetmekle yükümlü olduğu malı, “tahsis edildiği gaye dışında kendisi veya başkası için temellük ya da faydalanma amacıyla” almasıdır. Bunun gerçekleştiriliş biçiminin herhangi bir önemi yoktur zira bu tasarruflar mal edinilmesi, amacı dışında kullanılması ve tüketilmesi olarak gerçekleştirilebileceği gibi; bir başkasına satma veya verme olarak da gerçekleştirilebilir.
Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus ceza kanunlarında hüküm altına alınmış bulunan suç tiplerinden fiil bakımından zimmet suçunun hangi suç tipine girdiğidir. Bir suçun kanuni tarifinde suçu meydana getirecek fiilin ne tarz bir fiil olduğunu konusunda bir özelleştirme yoksa burada serbest hareketli suçların varlığından söz edilir. 130 Zimmet suçu da bu minvalde serbest hareketli suç olma özelliğine sahiptir. Zimmet suçunda fail olan kamu görevlisi, zilyetliğinde bulunmakta olan veya koruma ve gözetme yükümlülüğü ile sorumlu olduğu bir menkul veya gayrimenkulü her türlü hareket vasıtasıyla kendi uhdesine geçirebilecektir. TCK zimmet suçunun gerçekleşmesi açısından özellikli bir hareket tarzı belirlememiş olup hareket serbestisi tanımış, bu nedenle zimmet suçunun serbest hareketli bir suç olduğu söylenebilir.
Zimmet Suçunun Manevi Unsuru
Zimmet suçu, kanun ile de hüküm altına alınmış olunduğu üzere ancak kasten işlenebilmektedir. Zimmet suçunun oluşabilmesi için failin suç konusu malın görevi gereği kendisine tevdi edildiğini veya bu malın kendi koruma ve gözetimi altında olan bir mal olduğunu, malın ekonomik bir değere sahip olduğunu, mal üzerinde tahsis amacı dışında tasarrufta bulunduğunu ve son olarak nitelikli zimmet yönünden “zimmetin ortaya çıkmaması için hileli davranışlarda bulunduğunu” bilmesi yeterli olacaktır. Zimmet suçu bakımından fail olan kamu görevlisinin TCK m. 247 vd. maddeleri ile hüküm altına alınmış olan ve zimmet suçuna vücut veren “zimmete geçirme” eylemini bilerek ve isteyerek gerçekleştirmiş olması gerekmektedir. Zimmet suçunun manevi unsuru, kasttır.
Zimmet suçu taksirle işlenemeyecek olup bu açıdan bir değerlendirme yapıldığında zimmet suçunun unutma, mesleki yetersizlik, bilgisizlik, kifayetsizlik gibi sebepler doğrultusunda işlenebilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte kamu görevlisi tarafından zilyetliğinde veya koruma ve gözetiminde bulunmakta olan malın taksirli davranışlar ile azalmasına veya kaybolmasına sebebiyet verilmesi zimmet suçu kapsamında cezalandırılmayacaktır. Aynı doğrultuda kamu görevlisinin bir zarar meydana gelmesini önlemek için bir takım hileli hareketlere başvurması durumunda da nitelikli zimmetten söz edilemeyecektir. Böyle bir durumda taksirli zimmet suçunun oluşması gibi bir durumdan da bahsedilmesi mümkün olmamakla birlikte, disiplin sorumluluğu veya hileli davranışları için örneğin sahte belge hazırladıysa bu suçlardan dolayı sorumlu tutulacaktır.
Zimmet Suçunda Hukuka Aykırılık Unsuru
TCK’da düzenlenmiş ve hüküm altına alınmış bulunan zimmet suçunun oluşabilmesi için zimmet içerikli eylemlerin kanunda hüküm altına alınmış olduğu şekilde gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Kamu görevlisi olması dolayısıyla kendisinin zilyetliğine bırakılmış veya korumak ve gözetmek ile mükellef kılınmış olduğu bir mal hakkında bahse konu kamu görevlisinin sanki malikmişçesine tasarrufta bulunması ya da belirli bir amaca özgülenmiş bir mal söz konusu ise de bahse konu malı özgülenmiş olan kullanım amacı dışında kullanması hali yürürlükteki yasal mevzuat hükümleri ile yasaklanmış olup bu durum genel anlamda zimmet suçunun hukuka aykırılık unsurunu teşkil etmektedir.
Zimmet Suçunda Hukuka Uygunluk Sebepleri
Kişi, yapmış olduğu işin görülmesi esnasında amirinden çeşitli suretlerde emir ve talimatlar alarak işin görülmesi borcunu yerine getirmektedir. Amirinden almış olduğu emir doğrultusunda yetkili ve görevli kişi sıfatı ile amirin emrini yerine getiren memur, yapmış olduğu emir yerine getirme işleminin hukuka uygunluk nedeni olabilmesi için emrin hukuka uygun olması gerekmektedir. Aksi halde emri veren de yerine getiren de sorumlu olacaktır. Bu doğrultuda zimmete geçirme şeklinde kamu görevlisine meşru bir emir verilmesi düşünülemeyeceği açıktır. TCK m. 24 kapsamında kamu görevlisinin hukuka aykırı ve suç teşkil eden emri yerine getirmesi noktasında bir zorunluluğu bulunmadığı için hukuka uygunluk sebebi de uygulanmayacaktır.
Zimmet Suçu ve Nitelikli Haller
Zimmet suçunun nitelikli hali m. 247/2’de düzenlenmiş olup buna göre, “suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.” Hileli davranıştan anlaşılması gereken, başkalarını aldatmaya yönelik ve aldatıcılık niteliğine sahip davranışlardır. Zimmet suçunun nitelikli halinde yer alan hile bir anlamda suç delillerini karartmaya yönelik bir davranış olup hile “zimmet olgusunun sonradan anlaşılmasının önüne geçmek amacıyla” gerçekleştirilmektedir.
Yargıtay uygulamasına göre fiilin ilgililerce normal bir denetim ile kolaylıkla anlaşılabilecek ve gözlenebilecek olması halinde basit zimmetten, failin başvurduğu hileli davranışların bu şekilde bir incelemeyle ortaya çıkmasını engellemesi halinde ise ağırlaştırılmış zimmetten bahsedilecektir. Yargıtay zimmete geçirme şeklinin basit bir incelemeyle ortaya çıkarılabiliyor olması halini kaba hile olarak değerlendirmekte ve basit zimmet suçunun oluşacağına karar vermektedir. Ancak burada kanımızca suçun nitelikli halinden bahsedilebilmesi için davranışların aldatıcı nitelik taşıması ve hile niteliğinde olması yeterlidir. Zira hilenin basit bir inceleme ve gözlemle anlaşılabilir olup olmadığı oldukça sübjektif bir kriter olup hilenin niteliği suçun nitelikli halinin belirlenmesinde önem taşımamalıdır.
Zimmet suçunun nitelikli halinde yer alan hile uygulamada çoğunlukla başka suçlarla birlikte özellikle de resmi belgede sahtecilik suçunun işlenmesi ile gerçekleştirilmektedir. Bu durumda TCK m. 212 uyarınca “sahte resmi veya özel belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması halinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağı” hüküm altına alınmış olup, kanuni düzenleme eğer zimmet suçunu ortaya çıkmasını engellemek adına resmi belgede sahtecilik suçu işlendiyse her iki suçtan ayrı ayrı ceza verilmesi gerektiğini düzenlemiştir.
Kullanma Zimmet Nedir?
Kullanma zimmeti temelde “kamu görevlisinin kendine tevdi edilen şeyi mal edinme amacı gütmeksizin ve kullandıktan sonra iade etmek üzere geçici olarak kullanmasıdır.” TCK m. 247/3 hükmü ile zimmet suçunun malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek cezanın yarı oranına kadar indirilebileceği düzenlemesiyle zimmet suçunda daha hafif cezayı gerektiren nitelikli hal düzenlemesi yapılmıştır.168 Anılan madde metni uyarınca zimmet suçunda fail olan kamu görevlisi, zilyetliğinde bulunan veya koruma ve gözetimine bırakılmış olan mal hakkında belirli bir süre tasarrufta bulunduktan sonra iade etmek üzere zimmet suçunu işlemişse bu durumda yargılama mercilerinin takdirinde olmak üzere faile verilecek olan ceza yarı oranında azaltılabilecektir. TCK m. 247/3 hükmü öğretide “kullanma zimmeti” olarak adlandırılmaktadır.
Zimmet Suçunun Maddî Konusunu Oluşturan Malın Değerinin Az Olması Nedir?
TCK m. 249 hükmü ile zimmet suçunda daha az ceza verilmesini gerektiren nitelikli bir hal düzenlemesi hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Anılan madde metni uyarınca “zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.
Burada önemli olan zimmet suçunun maddi konusunu oluşturan malın değerinin azlığıdır. Zarar ağır olsa dahi zimmet nedeniyle uğranılan zarar az ise ceza indirilecektir. Diğer bir ifadeyle zimmet konusu malın değerinin azlığı ile zimmet suçuyla ortaya çıkan zararın azlığı birbirinden farklıdır. Malın değeri suçun işlendiği zamana göre belirlenecektir. Suç işlendikten sonra malın değerinde bir takım azalma veya artışlar söz konusu ise bunların da söz konusu hafifletici neden bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Değer azlığının her somut olaya göre değerlendirilmesi gerekmekte olup, bu konuda yasada yer alan somut bir ölçü bulunmamaktadır. Burada önemle üzerinde durulması gereken diğer bir husus ise zimmet suçunun zincirleme suç şeklinde işlenmesi ile ilgilidir. Bu noktada failin azar azar zimmetine para geçirmesi durumunda her bir zimmete para geçirme fiilinde bu hafifletici nedenden yararlanabilecek gibi görünse zincirleme suç hükümleri bağlamında bir bütün olarak değerlendirildiğinde azar azar zimmete geçirilen miktarlar daha büyük bir meblağa ulaşacağından TCK m. 249’un uygulanmaması gerektiği açıktır.
Zimmet Suçunun Özel Görünüş Biçimler (Zimmete Teşebbüs)
Zimmet Suçunda Teşebbüs
Zimmet suçu yönünden failin, TCK m. 35’te öngörüldüğü üzere, işlemeyi kastettiği zimmet suçunun icrasını mümkün kılan hareketlerle doğrudan doğruya başlaması, ancak kendi iradesi dışındaki nedenlerle tamamlayamaması halinde, kişinin zimmet suçuna teşebbüsten sorumlu tutulacağının söylenebilmesi gerekir. Ancak bu suça teşebbüs oldukça zordur zira fail zimmete konu eşyaya zilyettir ve bu nedenle teşebbüsün gerçekleşmesi mümkün görünmemektedir.188 Zimmete geçirme fiili eğer parçalara bölünebilir bir nitelik taşıyor ise teşebbüsün mümkün olabileceği söylenebilir. Örneğin bir belediye başkanı zimmetine geçirmek için birden fazla ödeme emri vermesi fakat hazine müdürü tarafından ödeme yapılmaması halinde teşebbüsün varlığından söz edilebilir. Öte yandan zimmete geçirilen mal, para ya da kıymetli evrak olmayıp bunun dışında bir mal ise bu noktada suçun tamamlanması için söz konusu malların failin egemenlik alanına sokulması gerekmekte olduğundan, failin malı egemenlik alanına sokması elinde olmayan nedenlerle engelleniyorsa suçun teşebbüs aşamasında kaldığından bahsetmek mümkün olacaktır.
Zimmete teşebbüs cezası ise, zimmet suçunda teşebbüsün varlığının somut olay bakımından kabulü halinde fail yine zimmet suçu dolayısıyla ceza yargılamasına tabi olacaktır. Ancak suçun teşebbüs aşamasında kalmış olması dolayısıyla yürürlükteki yasal mevzuat hükümleri doğrultusunda zimmet suçu dolayısıyla hakkında hükmedilecek olan cezada belirli oranlarda indirim uygulanacaktır.
Zimmet Suçunda Gönüllü Vazgeçme Nedir?
Zimmet suçu yönünden gönüllü vazgeçme bir kamu görevlisinin zimmet suçunun icra hareketlerine başladıktan sonra bu hareketleri tamamlamaktan gönüllü olarak vazgeçmesi halinde bu aşamaya kadar olan gerçekleştirmiş olduğu hareketler başka bir suçu oluşturmadığı takdirde cezalandırılamamasıdır. Başka bir ifadeyle, zimmet suçunda gönüllü vazgeçmenin varlığının somut olay bakımından kabulü halinde fail zimmet suçu dolayısıyla değil o ana kadar gerçekleştirmiş olduğu eylemler TCK anlamında bir suça vücut verir nitelikte ise, bahse konu suç dolayısıyla cezalandırılacaktır.
Zimmet Suçunda İştirak Hükümleri Nedir?
Zimmet suçunun faili ancak ve ancak kamu görevlisi sıfatını haiz olan gerçek kişiler olabilecektir. Bu nedenle zimmet suçu bir özgü suçtur. Burada önemle üzerinde durulması gereken zimmet suçunun bir özgü suç olması nedeniyle özgü suçlara sadece kanunda aranan hukuki veya fiili niteliklere sahip kişiler mi iştirak edebilecektir, yoksa bu nitelikleri taşımayan kişiler de iştirak edebilecek midir? Genel kabul gören görüş, gereken nitelikleri taşımayanların da özgü suça iştirak edebilecekleri yönündedir. Aksi durumda özgü suçun işlenmesini kolaylaştıran ya da azmettiren kişinin cezasız kalması gibi bir durum oluşacaktır. Bu nedenle özgü suçun faili olabilmek için gerekli nitelikleri taşımayan kimselerin özgü suça ilişkin normun koruduğu değeri ihlâl etmeye azmettirmeleri veya bu konuda onlara yardım etmelerinin mümkün olduğu kabul edilmesi gerekmekte olup, gerekli nitelikleri taşımayan kişi, tek başına asla özgü suçların faili olamazsa da özgü suça iştirak edebilecektir.
Zimmet Suçunda İçtima Hükümleri Nedir?
Ceza Hukukunda kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza olması genel kural olup, işlenen her suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunması esastır. Suçların içtimaında ise birden fazla suç bulunmasına karşılık faile tek ceza verilmesi söz konusu olmaktadır. Bu kapsamda TCK’da suçların içtimaı başlığı altında; bileşik suç, zincirleme suç ve fikri içtima düzenlenmiştir.
Zimmet Suçunda Fikri İçtima
Zimmet suçu ile bir başka suçun meydana geldiği durumlarda, fiillerin tam ayniyet ve kısmi ayniyet ölçütüne göre bir değerlendirme yapılması ve bu kapsamda gerçek içtima ve fikri içtima uygulaması yapılması gerekmektedir. İcra hareketlerinin tam ayniyeti halinde, ortada sadece tek bir fiil vardır. Tek fiil farklı suç tipleri bakımından tamamen örtüşmekte olup, farklı nev’iden fikri içtimaya ilişkin hüküm (TCK m. 44) uygulanmalıdır.
Zimmet Suçunda Zincirleme Suç Hükümleri
Zimmet suçu yönünden ise bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla zimmet suçu işlenmişse diğer koşullar da sağlanıyorsa zincirleme zimmet suçundan söz edilecektir. Aynı suç işleme kararıyla aynı fail tarafından farklı zamanlarda birden fazla zimmet suçu işlenirse zincirleme suç hükmü uygulanacaktır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılacağı için bu kapsamda zimmet suçunun nitelikli hali ile basit hali birlikte işlenmesi hali söz konusu olabilir. Zimmet suçunun nitelikli hali, basit halinden ayrı bir suç olmayıp suçun cezası ağırlaştırılmış hali olup böyle bir durumda fiillerden birkaçı nitelikli zimmet, birkaçı basit zimmet teşkil etse dahi bu durum 43. Maddenin uygulanmasına engel olmaz, zira bir suçun nitelikli haliyle basit hali zincirleme suç ilişkisine girebilir.
Zimmet Suçunda Etkin Pişmanlık Nedir?
Zimmete ilişkin olarak TCK m. 248 hükmü ile etkin pişmanlık düzenlemesi yapılmış bulunmaktadır. Hükme göre “1) Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir. (2) Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Etkin pişmanlığın hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir.”
Zimmet suçu bakımından etkin pişmanlık, kamu görevlisi olan fail tarafından zilyetliğinde bulunan veya koruma ve gözetimine bırakılmış olan eşyanın zimmetinin kendisine ya da üçüncü bir kişiye geçirilmesinden sonra malın aynen iadesi veya bedelinin tazmini anlamına gelmektedir. Ancak etkin pişmanlık hükümleri kapsamında eşyanın zimmetinin kendisine veya üçüncü bir kişiye geçirilmesinden sonra malın iadesi ya da bedelinin tazmininin sağlanmasının, zimmet suçunun işlenmiş olduğu gerçeğini ortadan kaldırmayacağı açıktır.
Zimmet Suçunda Malın Aynen İade Edilmesi veya Uğranılan Zararın Tamamen Tazmin Edilmesi
Zimmete geçirilen eşyanın aynen iade edilmesi tamamıyla ödeme sayılmalıdır. Aynen iade olmadığı durumda, oluşan zararın tamamen karşılanması da bu hükmün uygulanabilmesi için yeterlidir. Önemle belirtmek gerekir ki ödeme taahhüdünde bulunulması veya teminat gösterilmesi ödeme sayılmamalıdır.
Zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesinin bir hafifletici neden olabilmesi için zararın tamamen giderilmesi gerekmektedir. Şeyin yerini göstermek de iade olarak kabul edilmelidir. Kısmi ödeme veya iade hafifletici nedenin uygulanması sağlamaz.
Ödeme ve iadenin fail tarafında gerçekleştirilmesinin gerekip gerekmediği noktasında kanunda aksi yönde bir hüküm bulunmadığından bahisle ödeme ve iadenin fail tarafından yapılmasının şart olmadığı söylenebilir. Ancak burada önemle belirtmek gerekir ki fail tarafından pişmanlık gösterilmeden bir başkası tarafından zararın ödenmiş olması etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için yeterli olmamalıdır. Ödeme ve iadenin taksitler halinde yapılması haliyle ilgili olarak tartışma bulunmakta olup, tek seferde yapılmasını savunanlar olduğu gibi taksitle yapılmasını kabul edenler de bulunmaktadır.
Zimmet Suçunda Soruşturma Başlamadan Önce Zararın Tazmini
Eğer şüpheli soruşturma aşaması henüz başlamadan evvel zimmetine geçirmiş olduğu malı aynen iade eder veya kamu idaresinin uğramış olduğu zararı tazmin yoluna giderse, şüphelinin hakkında yürütülecek soruşturma kovuşturma neticesinde kendisine verilecek olan cezaya üçte iki oranında indirim uygulanarak hükmedilecektir. Burada zimmet suçunu oluşturan fiil dolayısıyla henüz bir soruşturma başlamamış olup, yetkili makamlar henüz haberdar edilmiş değildir. Buradaki soruşturma başlamadan önce ibaresinden neyin anlaşılması gerektiği konusunda bir belirsizlik olduğunu söylemek mümkündür.
Zimmet Suçunda Kovuşturma Başlamadan Önce Zararın Tazmini
Şüpheli, kovuşturma aşaması henüz başlamadan evvel zimmetine geçirmiş olduğu malı gönüllü olarak aynen iade eder veya kamu idaresinin uğramış olduğu zararı tazmin yoluna giderse, şüphelinin hakkında yürütülecek kovuşturma neticesinde kendisine verilecek olan cezaya yarı oranında indirim uygulanarak hükmedilecektir. Soruşturma başlamış olmakla beraber henüz iddianamenin kabul edilmediği bu kısımda önceki kısımdan farklı olarak bir özel şart konulmuş olup, aynen iadenin ya da tamamen tazminin gönüllü olarak yapılması gerekmektedir.
Zimmet Suçunda Hükümden Önce Etkin Pişmanlık
Sanık kovuşturma aşaması henüz başladıktan sonra ancak hakkında yargılama mercileri tarafından hüküm tesis edilmeden önce zimmetine geçirmiş olduğu malı gönüllü olarak aynen iade eder veya kamu idaresinin uğramış olduğu zararı tazmin yoluna giderse, şüphelinin hakkında yürütülecek kovuşturma neticesinde kendisine verilecek olan cezaya üçte bir oranında indirim uygulanarak hükmedilecektir. Buradaki zaman dilimi, iddianamenin kabulünden itibaren ilk hükmün verildiği ana kadar ki zamanı kapsamakta olup, sanık hakkında kamu davası açılmasından sonra hükmün ilk derece mahkemesince tefhim veya tebliğine kadarki aşamada zararın giderilmesi halinde hükümden önce etkin pişmanlıktan bahsedilebilecektir. İlk hüküm verilmesinden sonra, kanun yolu aşamasında veya yeniden yargılama sürecinde aynen iade veya zararın tamamen tazmini söz konusu olursa, etkin pişmanlık hükümleri uygulanmayacaktır.
Zimmet Suçunun Benzer Suçlarla İlişkisi
Hırsızlık ve Zimmet Suçu Arasındaki Farklar ve Benzerlikler
Hırsızlık suçu genel nitelik itibariyle TCK m. 141 ve 142’de hüküm altına alınmış olup hırsızlık suçunda da zimmet suçunda olduğu gibi esasen fail kendisine ait olmayan bir malı kendi uhdesine geçirmektedir. Ancak hırsızlık ve zimmet suçu arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır.
Öncelikle hırsızlık suçu, TCK sistematiğinde “Malvarlığına Karşı Suçlar” arasında düzenlenmiş iken, zimmet suçu “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” arasında düzenlenmiş bir suçtur. Bu doğrultuda hırsızlık suçunda korunan hukuki değer mülkiyet hakkı iken, zimmet suçunda korunan hukuki değer kamu idaresine karşı duyulan güvendir. Hırsızlık suçunda başkasına ait bulunan malın zilyetliği, o malın zilyedinden alınması/çalınması ile elde edilmekte iken, buna karşılık zimmet suçunda ise mala zilyet olma ön şart olup söz konusu zilyetlik kamu görevlisinin görevinden kaynaklanmaktadır. Örneğin görevi nedeniyle kendisine devredilen parayı kullanan kamu görevlisi zimmet suçunu işlemiş olacakken buna karşılık görevi nedeniyle kendisine devredilmeyen parayı zilyedinin rızası olmadan kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alırsa hırsızlık suçunu işlemiş olacaktır. Zimmet suçunda hırsızlık suçunda olduğu gibi zilyetliğin rıza ve bilgi dışı edinilmesi söz konusu değildir.
Zira kamu görevlisinin zimmete geçirme fiilini gerçekleştirerek mülkiyetini kendisine geçirdiği suça konu mal, faile görevi nedeni ile zimmet fiilinden önce devredilmiş olup, failin zimmet fiili ile mal üzerindeki zilyetliğe yönelik herhangi bir davranışı söz konusu değildir. Hırsızlık suçu ile zimmet suçu bakımından farklılık arz etmekte olan bir diğer husus ise hiç şüphesiz zimmet suçunun en belirgin özelliklerinden olan failinin ancak ve ancak kamu görevlisi olabilmesi şartı noktasında karşımıza çıkmaktadır. Hırsızlık suçu bakımından statüsüne ve görevine bakılmaksızın herkes fail konumunda olabilecekken zimmet suçunda ancak ve ancak suçun işlenmiş olduğu tarih bakımından kamu görevlisi sıfatını haiz olan gerçek kişiler fail konumunda olabileceklerdir.
Güveni Kötüye Kullanma ve Zimmet Suçu Arasındaki Farklar ve Benzerlikler
Güveni kötüye kullanma suçu TCK m. 155 ile hüküm altına alınmış olup, güveni kötüye kullanma suçu ile zimmet suçu her ne kadar birbirine benzer mahiyette iki farklı suç tipi görünüyor olsa da bünyelerinde barındırdıkları unsurları bakımından büyük farklılıklar göstermektedirler. Öncelikle güveni kötüye kullanma suçu “Malvarlığına Karşı Suçlar” arasında düzenlenmiş iken zimmet suçu “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” arasında düzenlenmiştir. Gerçekten de bu farklılıktan açıkça anlaşılıyor olduğu üzere güveni kötüye kullanma suçu ile korunan hukuki değer mülkiyet hakkı olup, bunun yanında zimmet suçu ile korunan hukuki değer en temelde kamu idaresine karşı duyulan güvendir.
Zimmet suçunun kamu görevlisinin işlemiş olduğu güveni kötüye kullanma suçu olduğu belirtilse de bu belirleme yeterli değildir. Zira eğer kamu görevlisinin mala görevi nedeniyle bir zilyetliği söz konusu ise bu malın zimmete geçirilmesi halinde zimmet suçunun meydana geleceğinde şüphe yoktur. Ancak bir kişi görev dışı herhangi bir nedenle mala zilyet ise bu kişi bir kamu görevlisi olsa bile fiili güveni kötüye kullanma suçuna vücut verecektir.
Suça konu malın zilyetliğinin devrinin hukuka uygun bir görevlendirmeden doğmamış olması halinde veya malın görevi nedeniyle teslim edilmemesi gibi zimmet suçunun oluşmadığı bazı durumlarda; güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır. Zimmet ve güveni kötüye kullanma suçları arasındaki bir diğer fark kimlerin bu suçların faili olabileceği hususunda karşımıza çıkmaktadır. Yukarıda da detaylı bir şekilde açıklanmış olduğu üzere zimmet suçu özgü suç niteliğinde olup zimmet suçunun faili ancak ve ancak kamu görevlisi sıfatını haiz olan gerçek kişiler olabilmektedir. Bununla birlikte güveni kötüye kullanma suçu bakımından ise herkes fail sıfatını haiz olabilecektir. Kanun koyucu tarafından güveni kötüye kullanma suçu bakımından özel fail statüsü aranmamıştır.
Dolandırıcılık ve Zimmet Suçu Arasındaki Farklar ve Benzerlikler
Dolandırıcılık suçu ile zimmet suçu arasındaki farklılığa bakıldığında en önemli farklılık hiç şüphesiz suç konusu mal üzerindeki zilyetlik noktasındadır. Dolandırıcılık suçunun maddi unsurları; failin hileli davranışlarda bulunması, mağdurun aldatılması, aldatma sonucunda mağdurun malvarlığı yönünden bir zarar doğması ve buna karşılık fail veya başka bir kişi yönünden bir yararın elde edilmesidir. Burada malın zilyetliği ya da tasarrufu, hukuka aykırı davranışın bir sonucu olarak elde edilmekte olup malın zilyetliği hileden kaynaklanır. Buna karşın zimmet suçunda malın zilyetliğine önceden sahiplik bulunmakta olup, malın zilyetliği hukuka aykırı davranıştan önce gelir ve görevden kaynaklanır.
Dolandırıcılık suçu ile zimmet suçu arasındaki bir diğer fark zimmet suçunda malın zilyetliğinin faile görevi gereği devri söz konusuyken, dolandırıcılık suçunda ise fail, suç konusu bir mal ise malın zilyetliğinin devrini hileli davranışlar ile gerçekleştirmekte ve bu hileli davranışlar ile kendine yarar da sağlamaktadır.245 Burada önemle üzerinde durulması gereken TCK m. 247/2’de düzenlenen nitelikli zimmet halidir.
Nitelikli zimmet, suçun zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde ortaya çıkmakta olup aynı dolandırıcılık suçunun kanuni tanımında olduğu gibi “hileli davranışlar” ile zimmet suçunun işlenmesi hali hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Burada şöyle bir çıkarımda bulunmak mümkündür; eğer fail malın zilyetliğini elde etmek için hileli davranışlarda bulunuyorsa dolandırıcılık suçundan, zimmetin açığa çıkmaması için hileli davranışlarda bulunuyorsa TCK m. 247/2 kapsamında nitelikli zimmet suçundan cezalandırılacaktır.
Resmi Belgede Sahtecilik ve Zimmet Suçu Arasındaki Farklar ve Benzerlikler
Resmi belgede sahtecilik suçu TCK m. 204’te düzenlenmiş olup, resmi belgede sahtecilik suçu da tıpkı zimmet suçu gibi TCK m. 204/2 düzenlemesi uyarınca yalnızca kamu görevlisi tarafından işlenebilecek olması nedeniyle özgü suç niteliğindedir. Ayrıca kamu görevlisinin bu belgeyi düzenlemeye yetkili olması gerekmekte olup, aksi halde bu fıkra uygulanamayacaktır. Bu suçun nitelikli zimmet suçu ile ilişkisine bakıldığında ise, nitelikli zimmet suçunun ancak zimmetin açığa çıkmasını önlemek adına hileli davranışlarla işlenebilecek bir suç olduğu göz önüne alındığında resmi belgede sahtecilik suçunun bahsi geçen hileli davranış şekillerinden biri olarak ortaya çıkabileceğini söylemek yerinde olacaktır.
Resmi veya özel belgede sahtecilik hususları ile zimmet suçunun bir arada bulunduğu durumlar aynı zamanda bileşik suçun da en somut örneğini teşkil eder nitelikte olup bu konuya bileşik suç bahsinde değinilmiştir. Resmi veya özel belgede sahtecilik yapılarak zimmet suçunun işlendiği durumda, suç hileli davranışlarla işlenmiş olup fail nitelikli zimmet suçundan cezalandırılmalıdır.
Görevi Kötüye Kullanma ve Zimmet Suçu Arasındaki Farklar ve Benzerlikler
Görevi kötüye kullanma suçu TCK m. 257 ile hüküm altına alınmış olup, genel anlamda görevi kötüye kullanma suçu kamu görevlisi olan failin görevinin gereklerini aykırı davranmak suretiyle ya da ihmal veya gecikme göstererek yerine getirmemesi sonucunda kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması şeklinde açıklanabilir. Zimmet suçunun bir tür görevi kötüye kullanma olduğu kabul görmekte olup, zimmet suçu görevi kötüye kullanma suçunun Ceza Kanunu’nda düzenlenen nitelikli halini oluşturmaktadır. Görevi kötüye kullanma suçunun meydana gelebilmesi için kişilerin mağduriyeti, kamunun zararı ya da kişilere haksız bir kazanç sağlama, sonuçlarından birinin gerçekleşmesi aranmakta iken, zimmet suçunda sonuç aranmamakta zimmete geçirme eylemi ile suç tamamlanmaktadır.
Görevi kötüye kullanma suçu ile zimmet suçu birlikte değerlendirildiğinde hem görevi kötüye kullanma suçu hem de zimmet suçunda herkes fail olamamakta ancak kamu görevlisi sıfatını haiz olan gerçek kişiler fail olabilmektedir. Bu nedenle görevi kötüye kullanma suçunun da bir özgü suç olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Öte yandan her iki suçta da kamu idaresinin güvenilirliği zedelenmektedir. Ayrıca her iki suç da ancak kasten işlenebilir olup, bu suçların taksirle işlenmeleri mümkün değildir.
Zimmet suçunun görevi kötüye kullanma suçuna göre daha özel bir düzenleme olduğu açık olup, TCK m. 247’de yer alan unsurlar gerçekleştiği takdirde fail zimmet suçundan cezalandırılacaktır. Ancak suç teşkil eden fiil zimmet suçunun yasal çerçevesi ve tanımı içerisine girmemekle birlikte aynı zamanda suç teşkil eden fiille ilgili TCK veya özel ceza kanunlarında başkaca herhangi bir norm bulunmamakta ise failin TCK m. 257 uyarınca cezalandırılması söz konusu olacaktır.
Zimmet Suçunda Zamanaşımı
Faile verilmesi gereken cezanın beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası olması nedeniyle zimmet suçunda zamanaşımı, TCK’nın “Dava Zamanaşımı” başlıklı 66. Maddesinin 1. Fıkrasının “Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl” düzenlemesini içeren (d) bendi uyarınca dava zamanaşımı onbeş yıldır. Buna karşın ceza zamanaşımı yönünden ise faile verilmesi gereken cezanın beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası olması nedeniyle, TCK m. 68 uyarınca yirmi yıl geçmesiyle ceza infaz edilmeyecektir.
Zimmet Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme
Zimmet suçunda görevli mahkeme 5235 Sayılı “Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun”, m. 12 uyarınca ağır ceza mahkemeleridir. Zimmet suçunda yetkili mahkeme ise, suçun işlendiği yer mahkemesidir.