Ceza HukukuMakalelerimiz

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası (TCK md. 155)

Güveni kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nda malvarlığına karşı suçlar arasında düzenlenmiştir. Malvarlığına karşı suçların ceza kanununda yer alması; kişilerin mülkiyet hakkını, zilyetliği ve ticari hayatın korunmasını amaçlamaktadır.

Güveni kötüye kullanma suçu Türk Ceza Kanunu’nun 155. Maddesinde

“(1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkâr eden kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”

Şeklinde düzenlenmiştir. Emniyeti suiistimal suçu olarak da adlandırılan güveni kötüye kullanma suçu; ilgili maddenin birinci fıkrasında basit haliyle düzenlenmekte iken ikinci fıkrasında nitelikli haliyle düzenlenmiştir.

Ayboğa+Partners Avukatlık Bürosu, ceza hukuku alanında müvekkillerine hukuki hizmet veren bir bürodur. Ceza hukuku alanında hukuk nosyonunu geliştirmiş yetkin avukatları sayesinde müvekkillerinin hak kayıplarını önlemekle birlikte aynı zamanda ceza hukuku alanında çeşitli araştırmalar da yapmaktadır.

Güveni kötüye kullanma suçunun, yapısı itibariyle diğer malvarlığına karşı suçlarla karıştırılması sıklıkla görülmektedir. Bu açıdan sürecin ceza hukuku alanında tecrübeli bir avukat yardımıyla yürütülmesi faydalı olacaktır. Bu suç bakımından hak kaybı yaşayan kişilerin Ayboğa+Partners Avukatlık Bürosuna başvurarak sorunlarını en hızlı ve en lehe şekilde çözüme kavuşturmaları mümkün olacaktır.

Güveni Kötüye Kullanma Nedir?

Bir sözleşme, kanun veya mahkeme kararı ile kendisine teslim edilen malı devralan kişinin; devir olgusunun inkâr etmesi ya da devir amacı dışında kendisine veya başkasına yararı olacak şekilde faaliyette bulunması durumuna güveni kötüye kullanma denmektedir.

Güveni kötüye kullanma suçunu işleyen fail ve mağdur arasında var olan sözleşme ve güven ilişkisi dolayısıyla suçla korunan hukuki değer mülkiyet hakkı ve kişiler arasındaki güven ilişkisidir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Şartları

Güveni kötüye kullanma suçunun şartları, TCK madde 155’te sayılmıştır. Bu şartlar şunlardır:

  • Güveni kötüye kullanma suçu açısından en önemli şart, fail ile mağdur arasında hukuken geçerli bir sözleşme ilişkisinin var olmasıdır.
  • Suçun konusu olan malın zilyetliği, malikin veya zilyet olan üçüncü kişi tarafından rızaya dayalı olarak devredilmiş olmalıdır. Zilyetliğin rızaya dayalı olarak devredilmesi ile ilgili olarak YCGK, Esas No:2017/588, Karar No:2018/6, Tarih: 16.01.2018 sayılı kararı şöyledir:

“Görüldüğü gibi güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılıkta malın sanığa rızai teslimi söz konusudur. Ancak bu iki suç arasında da; dolandırıcılık suçu bakımından müştekinin rızası, iradesinin fesada uğratılması suretiyle sağlanmıştır”.

  • Mal, başkasına ait olup muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanılmak üzere devredilmiş olmalıdır.
  • Fail, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmalı veya bu devir olgusunu inkâr etmelidir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Çeşitleri

Seçimlik hareketli bir suç olan güveni kötüye kullanma suçu beş farklı şekilde işlenebilmektedir:

  • Zilyetliğin devir olgusunu inkâr ederek veya bu devir amacı dışında tasarrufta bulunarak işlenen güveni kötüye kullanma suçu, suçun basit şeklidir. TCK madde 155/1’de yer almaktadır.
  • Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu, TCK madde 155/2’de yer alan, suçun nitelikli şeklidir.
  • Meslek veya sanat nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu, TCK madde 155/2’de yer alan, suçun nitelikli şeklidir.
  • Ticaret sebebiyle güveni kötüye kullanma suçu, TCK madde 155/2’de yer alan, suçun nitelikli şeklidir.
  • Başkasının mallarını yönetmek yetkisi çerçevesinde tevdi ve teslim edilen mallar ile ilgili işlenen güveni kötüye kullanma suçu, TCK madde 155/2’de yer alan, suçun nitelikli şeklidir.

Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma

TCK madde 155/2’de yer alan hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu, suçun nitelikli halidir. Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunda, suçun basit şekli için öngörülen cezadan daha ağır bir ceza öngörülmüştür. Bu ceza bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasıdır. Kanun koyucu adli para cezası ile hapis cezasının birlikte verileceğini belirtmiştir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 393. Maddesinde yer alan hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle iş görmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun işlenebilmesi için faille mağdur arasında süreklilik arz eden bir hizmet sözleşmesi olmalıdır.

Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun işlenebilmesi için, malın faile hizmet sözleşmesine dayanarak teslim edilmesi gerekmektedir. Mal faile, bu sebepten değil de faille mağdur arasındaki özel bir ilişkiye istinaden teslim edilmişse hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu değil, TCK madde 155/1’de yer alan suçun basit şekli işlenmiş olacaktır.

Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu Yargıtay 11.CD, T: 14.03.2005, E: 2004/989, K: 2005/1076 sayılı kararında şöyle ifade edilmiştir:

  • “…sanıkların, Nisan-Kasım/2002 döneminde 48 adet kuzu karşılığında çobanlık yapmak üzere şikâyetçi ile anlaştıkları, şikâyetçinin ücret olarak kararlaştırılan kuzuların 38 tanesini 2002 yılının eylül ayı başında verdiği, sanıkların ise suç tarihinde henüz hizmet süresi dolmadan, geriye kalan 10 kuzu ile birlikte şikâyetçiye ait 13 kuzuyu da alarak işi bırakıp memleketlerine gittikleri bu şekilde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçunu işledikleri…”

Ticaret İlişkisi Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma

Ceza hukukunun toplumdaki bireyler arasındaki ilişkileri düzenleme amacı, kanun koyucunun ticari ilişkinin devamlılığına önem vermesi gibi sebepler dolayısıyla ticaret ilişkisi nedeniyle güveni kötüye kullanma, TCK 155/2’de suçun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir.

Ticaret ilişkisi nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu için önemli olan, faille mağdur arasındaki ilişkinin ticari bir nitelikte olmasıdır. Bu suçun oluşabilmesi için fail ve mağdurun ticari amaçla hareket etmesi yeterli olup tacir olmaları şart değildir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Unsurları

Suçun unsurları maddi ve manevi unsur olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Suçun maddi unsurları fiil, fail ve mağdur olarak üçe ayrılmaktadır.

Suçun faili; başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkâr eden kişidir. Kanun maddesindeki tanımdan da anlaşılacağı üzere suç, fail yönünden özellik göstermektedir. Suç, özgü suçlardandır. Fail, mağdur ile kurmuş olduğu sözleşme ilişkisine dayanarak malın zilyetliğini elinde bulunduran kişidir. Bu bakımdan malın zilyetliği meşru yollarla elde edilmiş olmalıdır. İlgili maddede yer alan “Başkasına ait olup da…” ifadesi sebebiyle malikin bu suçun faili olamayacağı kabul edilmektedir.

Suçun mağduru, faille aralarındaki sözleşme ilişkisinden doğan güvene dayanarak malın zilyetliğini faile devreden kişidir. Bu bakımdan suçun mağduru malik olabileceği gibi üçüncü kişiler de zilyetliği devreden oldukları takdirde suçun mağduru olabilmektedirler. Tüzel kişiler ise suçun mağduru olmayıp yalnızca suçtan zarar gören olabileceklerdir.

Suçun fiil unsuru, kanun maddesinde başkasına ait olup da muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, “zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya bu devir olgusunu inkâr etme” olarak düzenlenmiştir.

Suçun devir olgusunu inkâr ederek işlenmesi ile ilgili Y.15.CD; Esas No:2013/4524, Karar No:2014/20771 ve 09.12.2014 Tarihli Kararı şöyledir:

  • “Somut olayda, sanığın yabancı uyruklu olan katılanlarla samimi ilişkisi bulunduğu, birlikte varılan güvene dayalı anlaşma çerçevesinde, katılanların parasını sahibine ödeyerek aldıkları yazlık evi, yabancılara satış işlemi için gerekli izinler alınıncaya kadar tapu kaydını sanığın üzerine aldıkları, sanığın sözlü anlaşma gereği izinler alındıktan sonra bu evi katılanlara tapuda devretmesi gerektiği halde, güvene dayalı bu anlaşmaya aykırı davranarak para talebinde bulunduğu, kabul edilmeyince de gerçekte katılanlarca parası ödenip alınan bu evin kendisine ait olduğunu iddia edip tapuda devrini sağlamadığı anlaşılmakla, güveni kötüye kullanma suçunun oluştuğuna dair kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.”

Suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Güveni kötüye kullanma suçu; zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya bu devir olgusunu inkâr etme seçimlik hareketleriyle işlenebilmektedir. Kanun koyucu geniş bir biçimde ifade ederek bu seçimlik hareketler kapsamına giren diğer eylemleri de suç olarak kabul etmiştir.

Suç, ani bir suçtur. Suçun meydana gelmesi için zararın meydana gelmesi şart olmayıp tehlikenin meydana gelmesi yeterlidir. Bu bakımdan suç tehlike suçudur. Fiilin zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunarak işlenmesi halinde icrai, zilyetliğin devir olgusunun inkâr edilerek işlenmesi halinde ise ihmali hareketten söz edilmektedir. Nitekim Yargıtay 15.CD, T: 22.05.2012, E: 2011/13319 K: 2012/37521. sayılı kararında suçun ihmali olarak işlenebileceğine işaret edilmiştir:

  • “Somut olayda; katılanın yetkilisi olduğu firmada şoför olarak çalışan sanığın, …’dan kamyona yüklediği suça konu biraları… ilinde alıcısına teslim etmesi gerekirken, kamyonu… mevkiinde yol kenarında cam ve kapısı açık bir şekilde, anahtarı da üzerinde bırakarak, toplamda 81 kasa biranın alınmasına sebebiyet vererek güveni kötüye kullanma suçunu işlediğine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir”

Suçun manevi unsuru, suçun yalnızca kasten işlenebilmesidir. Güveni kötüye kullanma suçu, açıkça taksirle işleneceği düzenlenmediğinden yalnızca kasten işlenebilir. Fail, malın muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliğinin kendisine devredilmiş olduğunu bilmelidir. Aynı zamanda bilerek ve isteyerek zilyetliğin devri amacına aykırı olarak tasarrufta bulunmalı veya devir olgusunu inkâr etmelidir. Suçun işlenebilmesi için özel bir neden aranmamakta, suç genel kastla işlenebilmektedir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Nasıl ve Nereye Şikayet Edilir?

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 158. Maddesine göre güveni kötüye kullanma suçu hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına verilecek şikâyet dilekçesi ile ihbar ve şikâyette bulunulabilir.

Şikayet Süresi ve Zamanaşımı Kavramı

Güveni kötüye kullanma suçu basit veya nitelikli hallerde işlenebilen bir suçtur. Suçun basit şekli şikâyete tabi suçlardan olup şikâyet süresi, mağdurun fiil veya faili öğrendiği andan itibaren altı aydır. Şikâyet hakkının şikâyet süresi içerisinde kullanılması gerekli olup bu süre içerisinde şikâyet hakkı kullanılmazsa bir daha aynı fiille ilgili şikâyet hakkının kullanılması mümkün olmamaktadır. Suçun nitelikli şekli ise şikâyete tabi olmayıp soruşturma ve kovuşturması re ’sen yapılmaktadır. Bu durumda bir şikâyet süresi yoktur, dava zamanaşımı süresi ise 15 yıldır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Güveni kötüye kullanma suçu için görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 12. Maddesine göre suçun işlendiği yer mahkemesidir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası

Güveni kötüye kullanma suçunun cezası, suçun işlenme şekline göre belirlenmektedir. Suçun temel şekli olan basit güveni kullanma suçunun işlenmesi durumunda faile verilecek ceza altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ve adli para cezasıdır.

Suçun nitelikli halinde yani meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde ise verilecek ceza, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasıdır. Suçun basit ve nitelikli hallerde işlenmesi durumunda adli para cezası ve hapis cezasına birlikte hükmedilmektedir.

Etkin Pişmanlık ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

Etkin pişmanlık, failin suç işledikten sonra pişman olmasıyla birlikte suçun meydana getirdiği zararları gidermesini sağlayan ve ceza hukukunda yer alan bir af kurumudur.

Etkin pişmanlık kurumundan yararlanmak için iki yöntem vardır. Bunlardan ilki yargılanan kişinin, soruşturma veya kovuşturma aşamalarında suç ortaklarını, suça yardım edenleri, azmettirenleri resmi makamlara bildirerek suçun ortaya çıkmasını ve suç faillerinin cezalandırılmasını temin etmesiyle etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak ceza indirimi almasıdır. İkinci yöntem ise işlenen suç nedeniyle mağdurun uğradığı zararın aynen geri verme veya tazmin etme suretiyle giderilmesi halinde sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak ceza indirimi almasıdır.

Etkin pişmanlık bütün suç tiplerinde değil sadece kanunun açıkça düzenlendiği suç tiplerinde uygulanan istisnai bir kurumdur. TCK madde 168’de yer alan ortak hüküm gereğince güveni kötüye kullanma suçu bakımından failin etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanması mümkündür.

Etkin pişmanlık soruşturma evresinde gösterilirse ceza, suçun temel şeklinin 2/3 oranında indirilebilir. Kovuşturma evresine başlanmış ancak hükümden önceki bir aşamada gösterilirse suçun cezası ½ oranına kadar indirilebilir.

Kurulan hükmün sanık hakkında bir sonuç doğurmamasına hükmün açıklanmasının geri bırakılması denmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması sayesinde mahkûmiyet kararı belirli şartların varlığı halinde askıya alınmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi için gerekli olan şartlar şunlardır:

  • Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
  • Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
  • Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi için fail hakkında hükmolunacak ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis cezası olmalıdır. Bu bakımdan güveni kötüye kullanma suçu için de failin de kabul etmesi şartıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Şikayete Tabi Midir?

Güveni kötüye kullanma suçu, basit ve nitelikli hallerde işlenen bir suçtur. Suçun basit hali Türk Ceza Kanunu’nun 155/1. Fıkrasında düzenlenmektedir. Suçun nitelikli hali ise ilgili maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmektedir.

Güveni kötüye kullanma suçunun basit şekli şikâyete tabi suçlardandır. Nitelikli şekilde işlenen güveni kötüye kullanma suçu ise soruşturma ve kovuşturması re ‘sen yapılan suçlardan olup şikâyete tabi değildir.

Hakkınızda güveni kötüye kullanma suçundan dolayı bir şikayet olması halinde Ankara Ceza Avukatı desteği almanızı tavsiye ederiz.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Uzlaşma İmkanı Var Mıdır?

Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253. Maddesinde yer alan ve adli yargının yükünü hafifletmeyi amaçlayan uzlaştırma kurumu, şüpheli veya sanık ile suçtan zarar gören veya mağdurun uzlaşmaları halinde, kamu davası açılmamışsa kovuşturmaya yer olmadığı kararına veya kamu davasının açılmasının ertelenmesine; kamu davası açılmışsa davanın düşmesine veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yol açan bir kurumdur.

Güveni kötüye kullanma suçu, CMK madde 253’te sayılan katalog suçlardan olması sebebiyle basit ve nitelikli halleri uzlaşmaya tabidir. Bu bakımdan kovuşturma veya soruşturma evresinde suç vasfı ortaya çıkmışsa önce uzlaştırma kurumuna başvurulması, bir sonuç alınamaması durumunda ise yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Yüz Kızartıcı Bir Suç Mudur?

Yüz kızartıcı suç; toplumun ahlâk yapısı ile bağdaşmayan, utanç verici suçlar olarak tanımlanmaktadır. Yüz kızartıcı suçlar Türk Ceza Kanunu bağlamında ele alınmamış ve herhangi bir yaptırıma tabi kılınmamıştır. Buradan hareketle bir suçun yüz kızartıcı suç olarak adlandırılması için özel kanunlarda düzenlenmesi gerekmektedir.

Anayasa madde 76’da yüz kızartıcı suç olarak sayılan suçlar; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu madde 48/1-a bendinin beşinci fıkrasında sayılan memuriyete girişe engel teşkil eden suçlar ve diğer özel kanunlar gereği bazı hak ve statülere sahip olmaya engel teşkil eden suçlar, yüz kızartıcı suçlardır.

Yukarıda bahsettiğimiz ilgili kanunlar ve Anayasa’da yer alan ifadelerden de anlaşılacağı üzere güveni kötüye kullanma suçu, yüz kızartıcı bir suçtur.

• Anayasa madde 76/2: “…zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla…” ifadesi yer almaktadır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Sicile İşlenir Mi?

Kesinleşmiş ceza ve güvenlik tedbirleri adli sicil kaydına işlemektedir. Ancak uzlaşmaya tabi suçlarda uzlaşmanın sağlanması durumunda ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi durumunda suç adli sicile işlemez.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Cezanın Artırılmasını Gerektiren Nitelikli Haller Nelerdir?

Güveni kötüye kullanma suçunda cezayı artıran nitelikli haller Türk Ceza Kanunu’nun 155/2. Fıkrasında sayılmıştır. Nitelikli hal olarak sayabilmek için malın TCK madde 155/2’de yer alan nedenlerle teslim edilmiş olması gerekmektedir. Bu nedene dayalı olmayarak teslim edilmişse suçun basit şeklinden hüküm kurulacaktır.

İlgili hükme göre; 

“Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”

Bu bakımdan suçun nitelikli haller şunlardır:

Meslek ve sanat sebebiyle güveni kötüye kullanma

Belirli bazı mesleklerde güven ilişkisi çok önemli olduğundan meslek ve sanat sebebiyle güveni kötüye kullanma suçun nitelikli hali olarak sayılmıştır. Bu ağırlaştırıcı neden için meslek ve sanatın süreklilik arz etmesi yeterli olup fail ve mağdur arasındaki ilişkinin süreklilik arz etmesi gerekli değildir. Terzi, kuru temizlemeci, muhasebecilerin yaptıkları meslekler içerisinde güveni kötüye kullanmaları bu nitelikli hal kapsamında sayılmıştır.

Ticaret nedeniyle güveni kötüye kullanma

Suçun bir ticaret ilişkisi nedeniyle işlenmesi durumunda güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hali işlenmiş olacaktır ve fail hakkında hükmolunan ceza ağırlaştırılacaktır. Bu nitelikli hal için fail ve mağdur arasındaki ilişkinin ticari bir özellik göstermesi yeterli olup ayrıca fail ve mağdurun tacir olma şartı aranmamaktadır.

Hizmet sözleşmesi nedeniyle güveni kötüye kullanma

Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun işlenebilmesi için taraflar arasında süreklilik arz eden bir hizmet ilişkisinin varlığı şarttır. Bu ağırlaştırıcı nedende suçun konusu olan mal, hizmet ilişkisi nedeniyle alınan maldır.

Hangi nedenden doğduğuna bakılmaksızın başkasının mallarını idare etme yetkisine haiz olanlarca işlenen güveni kötüye kullanma

Malları idare etme yetkisine haiz olan kişi, idare etmekle sorumlu olduğu mallar sebebiyle bu suçu işlerse suçun nitelikli halini işlemiş olur. Malı idare etme yetkisi kanundan, sözleşmeden veya mahkeme kararına dayalı olarak kurulabilir.

Örneğin kişinin şirket müdürü olarak atandığı durumda şirketçe verilen malları idare etme yetkisi sözleşmeden kaynaklanmaktadır. Fail idare etmekle sorumlu olduğu bu mallar dolayısıyla suç işlerse güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli şeklini gerçekleştirmiş olur. Ancak suç, fail ile mağdur arasındaki özel ilişki sebebiyle işlenirse nitelikli şekli değil basit şekli işlenmiş olacaktır.

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara