Ceza HukukuMakalelerimiz

Dolandırıcılık Suçu ve Cezası (TCK md. 157 TCK md. 158)

Asayiş suçları arasında yer alan dolandırıcılık suçunun, insanlık tarihi kadar eski olduğu belirtilmektedir. Dolandırıcılık suçu, ekonomik suç türleri başlığı altında incelenmekte olup, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ‘nun (TCK) 157. maddesinde “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak” şeklinde tanımlanmıştır ve TCK’nın 158. maddesinde dolandırıcılık suçunun nitelikli halleri belirlenmiştir.

Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu, müvekkillerine dolandırıcılık suçuna ilişkin soruşturma ve kovuşturma aşamalarında avukatlık hizmeti sunmaktadır.

Dolandırıcılık Suçu Nedir?

Türk Ceza Kanununun gerekçe metninde dolandırıcılık suçu ile ilgili “dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır. Bu bakımdan dolandırıcılık suçu, kişilerin malvarlığına karşı işlenen bir suçtur.

Söz konusu suç tanımı ile kişilerin sahip bulunduğu malvarlığı hakkının korunması amaçlanmıştır. Ayrıca, bu suçun işlenişi sırasında hileli davranışlar ile kişiler aldatılmaktadır.

Aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyi niyet ve güven ihlal edilmektedir. Bu suretle kişinin irade serbestisi etkilenmekte ve irade özgürlüğü ihlal edilmektedir.” şeklinde kapsayıcı bir açıklama getirilmiştir.

Dolandırıcılık suçunun nitelikli halleri ise, Türk Ceza Kanununun 158. maddesinin 1. fıkrasında belirtilmiştir.

  • Dini inanç ve duyguların istismar edilmesiyle,
  • Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan ya da algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanılmasıyla,
  • Kamu kurum ve kuruşları, kamu meslek kuruluşları, siyası parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılmasıyla,
  • Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olacak şekilde,
  • Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılmasıyla,
  • Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanarak,
  • Şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında,
  • Kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,
  • Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,
  • Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenirse ‘”nitelikli dolandırıcılık” kapsamında değerlendirilir.

Dolandırıcılık Suçunun Şartları Nelerdir?

Failin Hileli Hareketi

Türk Dil Kurumu sözlüğünde hilenin tanımı; “Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, entrika” şeklindedir.

Dolandırıcılık suçuna rengini veren fail tarafından gerçekleştirilen yanıltıcı hiledir. Yargıtay’a göre; “Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır”.

Mağdurun Aldatılması

Failin yalnızca hileli hareketler gerçekleştirmesi dolandırıcılık suçunun sübutu için yeterli değildir. Yasa metninde yer alan “aldatıp” kelimesinden de anlaşılacağı üzere failin sözlerinin mağdur üzerinde aldatma tesiri olmalıdır.

Mağdurun kandırılması ile meydana gelen hileli eylem arasında neden-sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Hileli sözler sonucu mağdurun iradesinin etkilenmesi şarttır. Failin sergilediği hileli hareketler, mağdurun zihin dünyasını etkilemeli, iradesini geçici olarak sekteye uğratmalı, psikolojik körlük oluşturmalıdır.

Zarar

Dolandırıcılık suçunda iradesi aldatılan mağdurun sadece aldatılmış olması yetmemektedir. Failin bu aldatma sonucunda haksız kazanç sağlaması da suçun tamamlanması için elzemdir. Haksız kazancın sağlanması; ATM’den para gönderme, cebe havale, eft veya bir poşetin içerisine evdeki altınların koyulup istenilen yere bırakılması şeklinde olabilir. Görüldüğü üzere menfaatler, mağdur tarafından faile kazandırılmaktadır. Mağdur hile olmasaydı yapmayacağı davranışı yapmalı, malvarlığını zarara uğratmalıdır.

Dolandırıcılık Suçunun Cezası

TCK m.157’de dolandırıcılık suçunun temel şeklinin bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasını gerektirdiği düzenlenmiştir. Hapis cezası ve adli para cezası birlikte uygulanacaktır.

Adli para cezası TCK’nın 52. maddesinde düzenlenmiş olup maddenin 1. fıkrası gereğince alt sınır en az beş gün olarak belirlenmiştir. TCK’nın 61. maddesine göre “hâkim somut olayda, suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını ve failin güttüğü amaç ve saikini değerlendirerek suçun kanuni tanımında yer alan cezanın alt ve üst sınırları arasında cezayı belirleyecektir.

TCK’nın 158. maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası ise üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası olarak düzenlenmiştir. Suçun kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenmesi, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmesi, sigorta bedelini almak maksadıyla işlenmesi ve kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlenmesi hallerinde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan ve adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

Yine TCK m.158/2 gereğince, kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak başkasından menfaat temin eden kişiye verilecek hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı ise suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

TCK’nın 158. maddesinin 3.fıkrası gereğince dolandırıcılık suçunun hem temel şeklinin hem de nitelikli hallerinin üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için oluşturulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirilmesi halinde ise verilecek ceza bir kat olarak artırılacaktır.

Dolandırıcılık suçunun TCK m.159’da daha az cezayı gerektiren hal olarak düzenlemiş olduğu, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili maksadıyla işlenmesi halinde ise altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunacaktır. Bu düzenlemeye göre, dolandırıcılık suçunun daha az cezayı gerektiren halinde verilecek ceza hapis cezası olabileceği gibi yalnızca adli para cezası da olabilecektir.

Cezaların belirlenmesine ilişkin TCK’nın 61. maddesi kapsamında hakim somut olaya göre hapis cezası ya da yalnızca adli para cezası yaptırımlarından birine hükmedecektir. TCK m.169’da tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.

Buna göre; “Hırsızlık, güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlarının işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.” Bu güvenlik tedbirleri ise TCK m.60’da iznin iptali ve müsadere olarak belirtilmiştir.

Dolandırıcılık Suçunda Cezayı Artıran Haller Nelerdir?

TCK’nın 158/3. maddesine baktığımızda; TCK’nın 157 ve 158. maddelerinde yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.

Dolandırıcılık Suçunda Daha Az Ceza Gerektiren Haller Nelerdir?

Fail, hukuki ilişki temelli alacağını alabilmek adına hileli hareketlere başvurmuşsa da dolandırıcılık suçu oluşmaktadır. Fakat, 159. maddede failin, hukuki ilişkiye dayalı alacağı tahsil kastı, dolandırıcılığın temel haline göre daha az ceza verilmesini gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir. Bu sebeple soruşturma ve kovuşturma başlatılması, mağdurun şikayetine bağlanmış, 02/12/2016 tarihli 6763 sayılı kanun ile birlikte uzlaşma kapsamına alınmıştır.

Şayet dolandırıcılık suçu faili iseniz alacağınız cezada indirim yapılması için Ankara Ceza Avukatı desteği almanız tavsiye edilmektedir.

Suçun Nitelikli Unsurları

Dini İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle Dolandırıcılık Suçunun İşlenmesi

Yargıtay dini inanç ve duyguların istismarına ilişkin olarak; “Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile, doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.” şeklinde değerlendirmede bulunmuştur.

Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık Suçunun İşlenmesi

Yargıtay kişinin zor şartlar içinde bulunma halinin çeşitli kriterler esas alınarak değerlendirileceğini belirtmektedir. Buna göre, mağdurun veya yakının trafik kazası geçirmesi, sağlığa ilişkin olarak kendisinin veya yakınının acil bir yardıma ihtiyaç duyması, deprem, afet gibi bir felaket sonrası ruhsal veya bedensel bir yardıma ihtiyacının olması gibi örnekleri zor şartlar olarak nitelemektedir. Olaysal değerlendirmeye işaret eden Yargıtay olayın meydana geldiği zamanın, sosyal ve ekonomik koşulların, sanığın olaya müdahalesinin, olayın gelişim sürecinin kişinin içinde bulunduğu durumun zor veya tehlikeli olup olmadığı konusunda değerlendirmeye esas olacağını belirtmektedir.

Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık Suçunun İşlenmesi

Dolandırıcılık suçunun kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde mağdurun algılama yeteneğinin zayıf olması gerekir. Zira aldatma hareketi hiç algılama yeteneği bulunmayan kimselere karşı yöneltildiğinde bu kimselerin aldatılmasından söz edilemeyecektir. Algılama yeteneği bulunmayan kişilere karşı hileli davranışlarla aldatıcı hareketlerde bulunulması durumunda somut olayda gerçekleştirilen fiile göre hırsızlık, yağma gibi farklı suçlar oluşabilecektir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasi Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişiliklerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık Suçunun İşlenmesi

Suçun bu nitelikli halini incelerken kamu kurumunun devlet tüzel kişiliğini, il özel idarelerini, belediyeleri, köyleri, üniversiteleri, YÖK’ü, TRT’yi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu’nu ve katma bütçeli kuruluşları kapsadığını belirtmemiz gerekir.227 Zira dolandırıcılık suçunun kamu kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesine ilişkin somut olaylar çeşitlilik göstermektedir. Dolayısıyla bu üst kavramın hangi kuruluşları kapsadığının öncelikli olarak belirtilmesi gerekmektedir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Dolandırıcılık

TCK 158/1-e: “Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık suçunun işlenmesi halinde, hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.” Dolandırıcılık suçunun bir kamu kurumu zararına sebebiyet verecek kamu bütçesinden harcama yapılmasına neden olacak şekilde icra edilmesini kanun koyucu nitelikli hal olarak düzenlemiştir.

Bilişim Sistemleri, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık

TCK 158/1-f maddesinde; Dolandırıcılık suçunun, “bilişim sistemlerinin banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi halinde, hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.” Bilişim sistemleri ile sanıklar, birden çok mağdura kolay bir şekilde ulaşmalarını sağlar. Söyledikleri sözler ile mağdurları aldatıp onlara verdikleri hesap numarasına istenilen miktarın, mağdurların rızalarıyla yatırmalarını sağlamaktadırlar.

Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle Dolandırıcılık

TCK 158/1-g maddesinde basın dolandırıcılığı; “Dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.” Basın ve yayın aracı; her türlü yazılı, görsel, işitsel, kitle iletişim araçlarının tümüne verilen isimdir.

TCK 158/1-k’daki nitelikli halinin gerçekleşebilmesi için, suçun basın ve yayın araçlarının sağladığı faydadan yararlanılması ile işlenmesi gerekmektedir. Failin, en baştan beri kastı, basın araçlarını kullanıp hileli hareketini mağdur adaylarına yöneltmektir.

Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin Ticari Faaliyetleri Sırasında; Kooperatif Yöneticilerinin Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında Dolandırıcılık

Dolandırıcılık suçu, “tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında işlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve ben bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.”

158/1-h maddesinin sanığı; tacir, şirket yöneticisi veya şirket adına hareket eden birisi veya kooperatif yöneticisidir. Suç ise ticari faaliyetler veya kooperatifin faaliyeti esnasındaki fiiller sebebiyle işlenebilir.

158/1-h’ın uygulanabilmesi için şirketin gerçek olması gerekmez, paravan da olsa şirket, kooperatif olmalıdır. Örneğin, X inşaat şirketi sahibi sanığın, mağdurlara İstanbul’da yeni bir site projesinin olduğunu söyleyerek erken katılımda indirim olacağı yalanı ile haksız kazançlar elde ettikten sonra ortadan kaybolması durumu. Fakat, x inşaat şirketi sahibi sanık, en başta gerçekten söz verdiği siteyi yapmak istiyor o sebeple mağdurlardan para toplamış, sonradan işlerin kötü gitmesi sebebiyle siteyi tamamlayamamışsa hile kastı olmadığından eylemi hukuki ihtilaf boyutunda kalır.

Kağıt üzerinde de olsa bir şirketin bulunmasının önemi şudur: Fail; tacir veya kooperatif yöneticisi olmadığı halde, yalan söyleyerek kendisini olmadığı biri gibi tanıtırsa eylemi 158/1-h kapsamında kalmayacak, 157/1 kapsamında kalacaktır. 158/1-h’ta aslında 2 nitelikli hal düzenlenmiştir. Birincisi, ticari faaliyetler sırasında, ikincisi ise kooperatif faaliyetleri kapsamında dolandırıcılıktır.

Dolandırıcılığın Serbest Meslek Sahipleri Tarafından, Meslekleri Tarafından Mesleklerinden Dolayı Kendilerine Duyulan Güvenin Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi

TCK’nın 158/1-i maddesi; “serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.

Serbest meslek faaliyeti; GVK’nın 65/2. maddesinde; “serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlanmıştır.

Dolandırıcılığın Kamu Görevlisi veya Banka, Sigorta ya da Kredi Kurumlarının Çalışanı Olduğundan Bahisle İşlenmesi

TCK 158/1-j: Dolandırıcılık Suçunun; “Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla dolandırıcılık suçunun işlenmesi halinde, hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.”

TCK’nın 158/1-j maddesi kapsamına giren dolandırıcılık suçunun oluşması için suçun failinin banka veya kredi kurumundan bir kredinin temini amacıyla hileli davranışlarda bulunması ve buna dayalı olarak kredi adı altında bir yarar sağlaması gerekmektedir.

Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla Dolandırıcılık

TCK 158/1-k: “Sigorta bedelini almak maksadıyla dolandırıcılık suçunun işlenmesi halinde, hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.”

Sigorta kişilerin ileride karşılaşabilecekleri belirli tehlikelerin meydana gelmesi halinde, istenmeyen sonuçların maddi açıdan giderilmesinin, önceden ödenen primlerden karşılanması sağlayan bir risk transfer sistemidir.

158/1-k’da düzenlenen sigorta dolandırıcılığı suçunun faillerinin özel kast ile hareket etmeleri gerekmektedir. Eylemlerini, sigorta bedelini almak kastıyla gerçekleştirmelidir. Suçun nitelikli halinin gerçekleşmiş olduğu durumlarda aldatılan yani mağdur, sigorta tazminatının ödenmesine karar verme yetkisine sahip olan sigorta şirketi çalışanıdır. Hileli hareketler sonrasında suçtan zarar gören ise sigorta şirketidir.

2.1.12 Kişinin Kendisini Kamu Görevlisi veya Banka, Sigorta ya da Kredi Kurumlarının Çalışanı Olarak Tanıtması veya Bu Kurum ve Kuruluşlarla İlişkili Olduğunu Söylemesi Suretiyle Dolandırıcılık
TCK’nın 158/1-l maddesinde: “Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle dolandırıcılık işlenmesi halinde, hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

Sanık kendisini polis olarak tanıtarak mağdurdan haksız kazanç istediğinde, toplumun emniyet teşkilatına olan güven duygusu zedelenmektedir. Kendisini böyle tanıtan birisinin kamu görevlisi olup olmadığının iyice düşünülüp sorgulaması mağdur adaylarından beklenememektedir. Çünkü genellikle telefon ile iletişim kuran sanık, arkada bir telsiz sesi eşliğinde mağdurun kişisel bilgilerini mağdura söylediğinde mağdur kolayca inanmakta, bunun yaptırımının da basit dolandırıcılığa nazaran daha fazla olması gerektiği düşünülerek 158/1-l maddesi kurulmuştur.

Kamu Görevlileriyle İlişkisinin Olduğundan, Onlar Nezdinde Hatırı Sayıldığından Bahisle ve Belli Bir İşin Gördürüleceği Vaadiyle Dolandırıcılık

TCK 158/2: “Kamu görevlileriyle ilişkisi olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.”

Nitelikli hale olmasının gerekçesi sadece mağdurun malvarlığına yönelik bir eylem olmamasından kaynaklanmaktadır. 158/2’nin faili, dolandırıcılık eylemleriyle hem mağdurdan haksız çıkar sağlar hem de kamu görevlilerin saygınlığını zedeleyici, toplumun onlara güvenini sarsıcı hareketlerde bulunmuş olur.

Failin, mağdura anlattığı kamu görevlisinin gerçekten çalışıyor olması, var olması şart değildir. Önemli olan, failin bahsettiği kamu görevlisinin unvan olarak bilinebilen birisi olmasının gerekliliğidir. 158/2. maddede düzenlenen nitelikli hale, nüfuz ticareti suçuna benzerliği sebebiyle, tez çalışmamızda kısaca “Nüfuz Dolandırıcılığı” olarak adlandırdık. Nüfuz dolandırıcılığı suçu, fail açısından bir önem arz etmez, herkes bu suçun faili olabilir.

Suçun Üç veya Daha Fazla Kişi Tarafından Birlikte veya Suçun, Suç İşlemek İçin Teşkil Edilmiş Bir Örgütün Faaliyeti Çerçevesinde İşlenmesi Hali

TCK’nın 158/3. maddesine baktığımızda; TCK’nın 157 ve 158. maddelerinde yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır. şeklinde düzenlenmiştir.

TCK’nın 158/3. maddesi bir nitelikli hal değil, sanıkların üç kişiden fazla olmasının veya örgütsel bir çerçevede hareket etmelerinin cezasının fazla olması gerektiği düşünülerek ihdas edilen artırım maddesidir.

158. maddeye göre en az üç sanık gerekmektedir. Yargılama sonucunda en az üç sanığın mahkumiyet alması gerekmekte, sanıklardan birkaçı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya beraate karar verilmemesi şarttır. Eğer, üç sanıktan ikisi hakkında sonuç ceza olarak mahkumiyet birisi hakkında beraat kararı verilmiş ise 158/3. maddesi uygulama kapsamı dışında kalmaktadır.

Dolandırıcılık Suçunda Teşebbüs Nedir?

5237 Sayılı TCK’nın 35. maddesinde düzenlenen teşebbüs, suçun kanuni tanımına uygun fiillerin icrasına elverişli araçlarla başlanmış olmasına rağmen elde olmayan sebeplerle icra hareketlerinin tamamlanamaması ya da neticeli suçlarda icra hareketlerinin tamamlanmış olmasına rağmen neticenin gerçekleşmemesi olarak açıklanmaktadır.

Neticeli bir suç olan dolandırıcılık suçu failin kendisine ya da başkasına yarar sağlamasıyla tamamlanmış olmaktadır. Dolandırıcılık suçunda suçun kanuni tanımında belirtilen hareket failin hileli davranışlarda bulunmasıdır.

Dolandırıcılık suçu bakımından teşebbüsten söz edebilmemiz için, gerçek bir kişiye yönelmiş hileli davranışların icrasına başlanmış olması gerekmektedir. Hileli davranışların icrasına başlanmış olmasına rağmen hileli davranışın yöneltildiği kişi aldanmamış ya da aldanmasına rağmen failin elinde olmayan sebeplerle yarar neticesi gerçekleşmemişse dolandırıcılık suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı ifade edilmektedir

Dolandırıcılık Suçunda Etkin Pişmanlık Nedir?

Suç tamamlandıktan sonra faile ceza verilmesini engelleyen ya da verilecek cezada indirim yapılmasını sağlayan nedenler cezayı kaldıran ya da cezayı azaltan şahsi sebeplerdir. TCK m.168’de malvarlığına karşı işlenen suçlara ilişkin cezadan indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep olarak etkin pişmanlık kurumu düzenlemiştir.

Fail suçun oluşmasına yönelik hareketleri gerçekleştirip suçu tamamladıktan sonra gerçekleştirmiş olduğu hareketler ya da suçun tamamlanması ile meydana gelen netice sebebiyle pişmanlık duyabilmektedir. TCK m.168’e göre; “dolandırıcılık suçu tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir. Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.”

Dolandırıcılık Suçunda Şikayetten Vazgeçme Mümkün Mü?

Dolandırıcılık suçu şikayete tabi olmayan re’sen kovuşturulan bir suçtur. Suçun TCK m.159’da düzenlenen bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi halinde ise soruşturma ve kovuşturma şikayete bağlıdır.

Fail ile mağdur arasındaki belli bir derecedeki akrabalık ilişkisi de suçun soruşturma ve kovuşturulmasını şikayete bağlı hale getirebilmektedir. Dolayısıyla TCK m.167/2’de belirtilen akrabalar aleyhine işlenmesi halinde suçun takibi şikayete bağlı olacaktır.

Dolandırıcılık Suçu Uzlaşmaya Tabi Mi?

TCK m.157’de düzenlenen basit dolandırıcılık suçu 24.11.2016 tarihli 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile uzlaştırma kapsamına alınmıştır. TCK m.158’de düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçları bakımından ise uzlaştırma söz konusu değildir.

Buna göre, TCK m.157’de düzenlenen basit dolandırıcılık, TCK m.159’da dolandırıcılık suçunun daha az cezayı gerektiren hali olarak düzenlenen bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla dolandırıcılık ile TCK m.167’de düzenlenen yakın akrabalar arasında dolandırıcılık suçlarının işlendiğine dair kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması halinde dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderileceği ve büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacının kamu davası açılmadan önce tarafları uzlaşmaya davet edeceği düzenlenmiştir.

Dolandırıcılık Suçunun Adli Para Cezasına Çevrilmesi

Dolandırıcılık suçu için öngörülen ceza miktarlarına bakıldığında verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir. Zira dolandırıcılık suçunda verilen hapis cezasına ek olarak adli para cezası da verilmektedir.

Dolandırıcılık Suçunda Zamanaşımı Süresi Kaç Yıldır?

TCK m.157’de basit dolandırıcılık suçunun hapis cezasının üst sınırı beş yıldan az olarak düzenlendiği için TCK m.66/1-e uygulanacaktır. Dolayısıyla basit dolandırıcılık suçunun dava zamanaşımı süresi suçun işlendiği tarihten itibaren sekiz yıldır. TCK m.159’da düzenlenen bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla dolandırıcılık suçunun işlenmesi halinde de TCK m.66/1-e uygulanacaktır. TCK m.67/4 uyarınca dava zamanaşımını kesen sebeplerin bulunması halinde ise zamanaşımı süresi en çok on iki yıl olabilecektir.

TCK m.158’de nitelikli dolandırıcılık suçlarının hapis cezasının üst sınırı on yıl olarak düzenlendiği için TCK m.66/1-d uygulanacaktır. Dolayısıyla nitelikli dolandırıcılık suçlarında dava zamanaşımı süresi suçun işlendiği tarihten itibaren on beş yıldır. TCK 107 m.67/4 uyarınca dava zamanaşımını kesen sebeplerin bulunması halinde ise zamanaşımı süresi en çok yirmi iki yıl altı ay olabilecektir.

Dolandırıcılık Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme

Dolandırıcılık suçunda yetkili mahkeme, CMK m.12’de düzenlenen genel yetki kuralı dolandırıcılık suçu bakımından da geçerli olup, davaya bakmak yetkisi suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.

Dolandırıcılık suçunda görevli mahkeme, TCK m.157’de yer alan temel şekli ile TCK m.159’da yer alan daha az cezayı gerektiren halini yargılamakla görevli mahkeme asliye ceza mahkemeleridir. TCK m.158’de yer alan nitelikli dolandırıcılık suçlarına ilişkin yargılama görevi ise ağır ceza mahkemelerine aittir.

Dolandırıcılık Suçu Şikayet Dilekçesi Örneği

………….CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

ŞİKAYETÇİ :

VEKİLİ : Av. Çağrı AYBOĞA

ŞÜPHELİ :

SUÇ : TCK md. 158 Nitelikli Dolandırıcılık

AÇIKLAMALAR

  1. Müvekkillerimden …….. şüphelinin faaliyet gösterdiği işyerinde idari işlere bakıp, bunun yanında, gelen müşterilere çay kahve hizmetinde de bulunacak şekilde hizmet verdiği tarihte, şüphelinin şirketin tüm finansörlüğünü kendisi üstlenmek koşuluyla, her iki müvekkilimin birazda içinde bulundukları ekonomik zafiyete dayanarak şirket kurulduğunda kredi kartı da alabileceklerini söylemek suretiyle, işyerine ara sıra takılan diğer müvekkil …………….’yı da katmak suretiyle, müvekkilim …………’ın % 50 hisse, diğer müvekkil ………….’ya da % 50 hisse pay vermek suretiyle her ikisinin adına …………Bilgisayar Ltd, Şti. (reklamcılık ajansı faaliyetleri) kurmuşlardır.
  2. Şirketin faaliyet alanı olarak reklamcılık faaliyetleri ve bilgisayar parçaları, inşaat ve gıda malzemeleri üzerine kurulmuş bir şirkettir.
  3. Finansal hiçbir gücü olmayan her iki müvekkilim için şirket kuruluş masrafları şüpheli tarafından karşılanmıştır.
  4. Müvekkiller ……….. ve ………….. önceleri şüphelinin işyerine idari ve hizmetlerine bakmak üzere çağrılmış, bilahare şüphelinin yönlendirmesiyle “her ikiniz adına bir şirket kuralım, hem ticari anlamda iş yaparız, hem de kurulan bu şirket sayesinde her ikinize kredi kartı çıkartırız” diye, her iki müvekkilim bu şekilde ikna edilmiş, her iki müvekkilde o dönemlerde içinde bulundukları ekonomik sıkıntı nedeniyle bu öneriyi kabul etmişler ve bu çerçevede sadece şirket kuruluş belgelerini formalite olarak imzalamışlardır.
  5. Şirket kurulduktan 10-15 gün kadar sonra fiziken yeri belli olan şirkette en ufak bir çalışmanın görünmemesi, şirket adına bastırılan faturaların her iki müvekkilime verilmemesi, aradan kısa bir süre geçtikten sonra müvekkillerin şüpheliye “şirket bizim üzerimizde gözüküyor, aradan süre geçtiği halde hiçbir mal gelmiyor, sembolik olarak isimlerimizin kurucu olarak geçtiği bu şirket yarın bir gün vergi borçları açısından başımıza sıkıntı getirir, ya şirketi kapatın ya da işler duruma getirin, yani mal gönderin” demişlerdir.
  6. Ancak, müvekkillerimin bu talebine rağmen, istenilen faturalar kendilerine verilmediği gibi sürekli olarak da tehdide maruz kalmışlar ve giderek işyerine dahi gidemez duruma gelmişlerdir.
  7. Bu işler devam ederken ilgili maliye kuruluşundan elemanlar işyerini kontrole geldiğinde, işyerinin tamamen kapatılmış, hatta giriş kısmının duvarla örüldüğünü görmeleri üzerine tutanak tutmuşlar, bu şekilde ayrılmışlardır.
  8. Müvekkiller bu durumu da bizzat kendileri gözlemledikleri halde sürekli olarak tehdide uğramaları ve korkutulmuş olmaları sebebiyle maliyeye dahi gidip bilgi verememişlerdir, çünkü söz konusu işyeri ile ilgili şüpheli ve yakınlarına sorduklarında sürekli olarak “sen bu işlere karışma, merak etme, biz idari işleri hallettik dükkanı kapattık” demişlerdir.
  9. Müvekkiller ……….. sürekli olarak faturaları istediği halde şüpheli ve yakınları tarafından “biz faturaların gereğini yaparız, sen merak etme, sen işine bak, bir daha da bu işin peşini bırak” demişler sadece müvekkillerime üzerinde hiçbir tahakkuk işlemi bulunmayan vergi levhasını vermişlerdir.
  10. Müvekkiller ………….. ve ……………. iyi niyetle şirketin kapatıldığını düşünmüşler ve işin ardına düşmemişlerdir.
  11. Ancak, müvekkillerden ……………’a aradan bir süre geçtikten sonra 2008 yılında vergi dairesi tarafından aranmış, kendisi yakınlarının vefatı nedeniyle ikametgahından ayrılmış ve tebligattan haberdar olamamıştır. Bilahare müvekkil …….’ye ……… tarihinde ..Nolu Vergilendirme Dairesinden tekrar tebligat gelmiştir. Müvekkil ….. burada sadece beyanda bulunmuştur. Ardı sıra Temmuz 2009 tarihinde vergi cezaları ihtarnameleri gelmeye başlamıştır. Gelen ihtarnameler içeriğine göre sanki müvekkillerimin sembolik olarak kuruluşunda gözüktükleri ve bu çerçevede de bir hizmet yapılmış gibi karşılığında fatura edilen, faturalar karşılığı KDV ödenmemiş gibi vergi dairesi her iki müvekkilim aleyhine vergi tahakkuk ettirmiştir.
  12. Başta da belirtildiği üzere, başlangıçta şirket adına bastırılmış olan 5 cilt faturanın hiçbir cildi ile ilgili olarak, müvekkillerim bir tane bile fatura kesmemiş, ayrıca perakende satış fişi olarak da örnek matbaanın kestiği bilgi formunda bu ciltler içinde de bir tane makbuz kesmemiş, herhangi bir makbuza veya perakende fişine kendilerine tarafından düzenlendiğine dair bir imza atmamışlardır. Çünkü gerçekte ortada bir satış yoktur.
  13. Müvekkil .………. kültürel yapısı nedeniyle bu işlerin pek sorumluluğuna varamamış, kendisinin bilgi, birikim ve deneyimi olmadığı için üzerine de düşmemiştir. Ayrıca her iki müvekkil vergi dairesinden gelen tahakkuk ceza ihtarnamelerine de bir yanıt vermemişlerdir bu anlamda 60 günlük süre geçmeden vergi mahkemesine tarh edilen vergiler için iptal davası açma hazırlığına girmişlerdir.
  14. Şirket sermayedarlığını yapan şüphelinin kendisinin üzerine kayıtlı olan işyerinde şirket kurulmuştur. O tarihte, dükkan sahibi olarak da kendisi olup, muhtarlık görevi yürütmektedir.
  15. Şirketinin kapatıldığını iddia eden şüpheli ve yakınları faaliyet alanı olarak gösterilen dükkanı dahi satmışlardır.
  16. Söz konusu vergi dairesinin vergi ceza ihtarnamelerine dayanak yapılan perakende satış fişleri ve faturalar üzerinde, müvekkillerimin bilerek ve isteyerek gerçek dışı satış yapılmış gibi, gerçeğe aykırı olarak fatura düzenleyip düzenlemediğine ilişkin olarak her iki müvekkilimin imza örnekleri alınmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırılmasını talep etmekteyiz.
  17. Müvekkillerim kandırılarak hayali olarak kurulan şirketin ilk kurulduğu günlerde daha çok şüphelinin tanıdığı ………. isimli kişinin faturaları düzenlediği duyumu alınmış, ancak bu şahıs daha öncede …….’da aynı faaliyetleri sürdürmüş olması itibariyle, bu şahsında adresi şüpheliden sorulmak suretiyle araştırılmasını talep etmekteyiz.

Kurulan şirket, şirket kuruluş faaliyet yeri ……………………………….. adı adında …………………………. adresinde faaliyet göstermiştir.

SONUÇ VE İSTEM;

Yukarıda açıklandığı üzere; başta şüpheli ve kimliğini tespit edemediğimiz kişilerin, müvekkillerim adına kurulan şirkete ait, fatura ve perakende fişlerinden yola çıkarak gerçeğe aykırı belge düzenledikleri ve bu gerçeğe aykırı belgeler nedeniyle de müvekkillerim hakkında Vergi Dairesince ceza tayin edildiği, bunun sonucu olarak da her iki müvekkilimin mağduriyetleri gözetilerek, dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından gerekli yasal soruşturmanın yapılmasını dilemekteyiz.

Arz ederim. Saygılarımla,

Şikayetçiler

Vekili

Av. Çağrı AYBOĞA

Ceza davaları ne kadar sürer?

Ceza davaları, davanın niteliğine göre değişmekle birlikte ortalama bir yıl sürmektedir. Ceza davalarındaki sürecin Ankara Ceza Avukatı desteği ile takip edilmesi bu süreyi kısaltabilmektedir.

Ceza avukatı vekalet ücreti ne kadardır?

Ceza davalarına ilişkin vekalet ücretinin asgari miktarı her yıl Türkiye Barolar Birliği’nce yenilenmektedir. 2023 yılı için ceza avukatı vekalet ücreti 9.200 ile 17.400 TL arasında değişmektedir.

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Merhaba,
    Nitelikli dolandırıcılıktan dava açıldı ve Acm’ tarafından ilk önce beraat Yargıtay bozduktan sonra da 1,8 hapis cezası verildi. O da yine Yargıtay tarafından 3. Defa bozuldu. Dava devam ediyor. An itibariyle suç tarihinden 13 yıl geçti. Zaman aşımı kaç yılda dolar?
    Teşekkürler.

Başa dön tuşu
Ara