Delil tespiti davası (HMK 400), ileride açılacak veya hâlen görülmekte olan bir davada kullanılacak delillerin kaybolma, bozulma ya da elde edilmesinin güçleşme ihtimaline karşı koruma altına alınmasını sağlayan usul hukukuna özgü bir kurumdur. Bu dava, hem tarafların ispat hakkının güvencesi hem de yargılamanın sağlıklı yürütülmesi için bir güvence mekanizmasıdır. Delil tespiti yoluyla elde edilen bulgular, yalnızca tarafların menfaatini değil, aynı zamanda hukuki güvenlik ve kamu düzeni ilkelerini de korumaktadır. Bu nedenle delil tespiti, klasik anlamda bir “dava” niteliği taşımamakta, esas davaya hazırlık mahiyetinde bir geçici koruma yolu olarak karşımıza çıkmaktadır.

HMK 400 – Delil Tespitinin İstenebileceği Hâller (Kanun Metni)
Delil Tespiti Dava Dilekçesi Örneği (.docx)
Delil Tespitinin Tanımı ve Amacı
Delil tespiti, HMK m. 400’de düzenlenmiş olup, “görülmekte olan bir davada incelenmesi gereken delillerin, ileride kullanılamama ihtimali veya elde edilmesinin güçleşmesi söz konusu olduğunda, taraflardan birinin talebi üzerine mahkemece incelenmesi” şeklinde tanımlanabilir. Burada amaç, esas davanın açılmasından önce veya dava sırasında delillerin kaybolmasını önlemek, ispat kolaylığı sağlamak ve yargılamada maddi gerçeğe ulaşmayı temin etmektir.
Delil tespiti davasının fonksiyonu, yalnızca bireysel yararı korumakla sınırlı değildir. Kaybolma riski taşıyan delillerin zamanında güvence altına alınması, adil yargılanma hakkının bir gereği olarak infaza elverişli bir hükmün kurulmasına da katkı sağlar. Ayrıca delil tespiti, delil kaybının yaratacağı usulî belirsizlikleri ortadan kaldırarak dava ekonomisine hizmet eder. Bu yönüyle delil tespiti, usul hukuku sisteminde geçici hukuki koruma tedbirleri arasında yer almakta; ihtiyati tedbir kurumuyla benzerlikler göstermekte, ancak ondan farklı olarak doğrudan delillerin korunmasına odaklanmaktadır.

Delil Tespitinin Şartları ve Uygulama Alanları
Delil tespitinin uygulanabilmesi için öncelikle hukuki yararın bulunması gerekir. HMK m. 400’de açıkça düzenlenmemiş olsa da, Yargıtay içtihatlarında hukuki yarar bir ön koşul olarak kabul edilmektedir. Taraf, delil tespitine başvurmakla gerçekten korunmaya değer bir menfaat elde etmelidir. Örneğin herkesin kolaylıkla ulaşabileceği belgeler için delil tespitine gidilmesi hukuki yarar taşımayacaktır. Buna karşılık, kaybolma veya değişme ihtimali bulunan delillerin korunması, davacıya ciddi bir avantaj sağlayacağından hukuki yarar mevcuttur.
Bir diğer şart, delilin kaybolma veya elde edilmesinin güçleşmesi tehlikesidir. Örneğin inşaat sözleşmesinde ayıplı imalatın tespiti yapılmazsa, ileride imalat giderilecek ve delil kaybolacaktır. Benzer şekilde, trafik kazasında araç onarıldığında veya iş kazasında tehlikeli makine ortadan kaldırıldığında delil kaybı söz konusu olur. Bu nedenle, delil tespiti özellikle teknik inceleme gerektiren uyuşmazlıklarda sıkça başvurulan bir yoldur.
Uygulama alanları oldukça geniştir. İnşaat ve eser sözleşmelerinde ayıpların saptanması, kira uyuşmazlıklarında kiralananın mevcut durumunun belirlenmesi, iş kazalarında iş güvenliği önlemlerinin tespiti, trafik kazalarında araç ve yol durumunun incelenmesi bunlardan bazılarıdır. Ayrıca günümüzde dijital delillerin korunması da önem kazanmıştır. Sosyal medya paylaşımları veya elektronik yazışmaların kaybolma ihtimali sebebiyle, noter aracılığıyla yapılan e-tespit uygulaması da HMK 400 çerçevesinde değerlendirilebilmektedir. Bu gelişmeler, delil tespitinin yalnızca klasik uyuşmazlıklarda değil, bilişim çağının getirdiği yeni hukukî sorunlarda da etkin bir araç olduğunu göstermektedir.
Delil Tespitinde Usul, Görevli ve Yetkili Mahkeme
Delil tespiti talebi, tarafların yazılı dilekçesi üzerine veya dava açıldıktan sonra davayı gören mahkemece yapılabilir. Dilekçede tespit edilmesi istenen vakıalar açıkça belirtilmeli, hangi delillerin inceleneceği gösterilmeli ve kaybolma tehlikesi ortaya konulmalıdır. Hakim, talebi inceledikten sonra gerekli görürse keşif yapılmasına, bilirkişi atanmasına veya belge incelemesine karar verir. Bu süreç, esas davanın esası hakkında hüküm kurmaz; yalnızca ileride kullanılacak delilleri güvence altına alır.
Görevli mahkeme bakımından HMK m. 401 hükmü uygulanır. Henüz dava açılmamışsa, esas davaya bakmaya görevli ve yetkili mahkemeden veya delilin bulunduğu yer mahkemesinden delil tespiti istenebilir. Dava açıldıktan sonra ise yalnızca davaya bakan mahkeme delil tespiti yapabilir. Görev kuralı kamu düzenine ilişkin olduğundan, yanlış mahkemeye yapılan başvurular usulden reddedilecektir. Bu noktada, geçici hukuki koruma tedbirleri arasında yer alan ihtiyati tedbir kurumuyla benzerlik kurulabilir. Her iki kurumda da görevli mahkemenin doğru belirlenmesi, kararın infaza elverişli olabilmesi açısından büyük önem taşır.
Yetki bakımından ise davacının yerleşim yeri mahkemesi ile delilin bulunduğu yer mahkemesi yetkili kabul edilmiştir. Bu düzenleme, davacının hak arama özgürlüğünü kolaylaştırmak ve delil tespitinin pratik şekilde yapılmasını sağlamak amacı taşır. Özellikle keşif ve bilirkişi incelemesi gereken hallerde delilin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olması, yargılamanın etkinliği açısından isabetlidir. Bu yönüyle, hizmet tespiti davası gibi diğer tespit davalarında da yetki kurallarının titizlikle uygulanması gerektiği görülmektedir.
Delil Tespitinde İtiraz ve Hukuki Denetim
Delil tespiti kararlarına karşı kanun yoluna başvuru mümkündür. HMK m. 403 uyarınca, delil tespiti talebinin reddi veya kabulüne ilişkin kararlar “ara karar” niteliğinde olup, kural olarak tek başına istinaf veya temyize konu edilemez. Ancak delil tespiti sürecinde yapılan işlemler, esas dava içerisinde hükme esas alınacağından; taraflar, bu işlemlerin hukuka aykırılığını esas davada ileri sürebilirler. Böylece, hukuka aykırı elde edilmiş bir delilin kullanılmasının önüne geçilmiş olur.
İtiraz hakkı, özellikle karşı tarafın yokluğunda yapılan delil tespitlerinde önem kazanır. Zira hâkim, delilin kaybolma ihtimali nedeniyle karşı tarafı dinlemeden de tespit yapabilir. Bu durumda karşı taraf, daha sonra itiraz ederek tespitin usulsüz olduğunu ileri sürebilir. Mahkeme, esas yargılama sırasında bu itirazları değerlendirir ve gerekirse delil tespitine dayalı bulguları hükme esas almaktan vazgeçebilir. Bu süreç, hem adil yargılanma hakkı hem de hukuki güvenlik ilkesi bakımından önemlidir.
Yargıtay kararlarında da, karşı tarafın haberdar edilmeden yapılan delil tespitlerinde, savunma hakkının zedelenmemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Özellikle, iletişim kayıtlarının veya dijital materyallerin tespitinde, kişisel verilerin korunmasına ilişkin ilkeler öne çıkmaktadır. Bu noktada, iletişimin tespiti gibi müdahaleye açık alanlarda, delil elde etme yöntemlerinin hukuka uygunluğu sıkı şekilde denetlenmektedir. Böylece, delil tespiti hem maddi gerçeğe ulaşmayı sağlamakta hem de usul güvencelerinin korunmasına hizmet etmektedir.
Delil Tespitinde Örnekler ve Uygulama Alanları
Delil tespiti davası, uygulamada en çok inşaat ve eser sözleşmeleri bağlamında karşımıza çıkar. Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi sürerken ortaya çıkan ayıplı imalatın ileride giderilmesi ihtimali nedeniyle, bu imalatın keşif ve bilirkişi raporuyla kayda alınması gerekir. Aksi halde, esas dava açıldığında ayıbın varlığı veya niteliği artık tespit edilemez hale gelir. Yargıtay da inşaat hukukunda delil tespitini, tarafların hak kaybına uğramaması için en etkili araçlardan biri olarak görmektedir.
Bunun dışında trafik kazaları da delil tespitinin yoğun uygulama alanlarından biridir. Araç hasarı, yolun durumu, kaza anındaki çevresel koşullar, ileride açılacak tazminat davasında kritik öneme sahiptir. Araç onarıldığında ya da yol durumu değiştiğinde, maddi gerçeğe ulaşmak güçleşir. Bu nedenle mahkemeler, tarafların başvurusu üzerine keşif ve bilirkişi incelemesi yaparak kazanın maddi izlerini güvence altına alır. Benzer şekilde, iş kazalarında iş güvenliği önlemlerinin alınıp alınmadığının tespiti de bu yolla yapılır.
Günümüzde delil tespitinin en dikkat çeken alanlarından biri de dijital delillerin korunmasıdır. Özellikle sosyal medya paylaşımları, e-posta yazışmaları veya internet sitelerinde yer alan içerikler hızla kaybolabilmekte veya değiştirilebilmektedir. Bu nedenle, noter aracılığıyla yapılan e-tespit uygulaması büyük önem kazanmıştır. Mahkemeler de HMK 400 kapsamında dijital içeriklerin tespitine imkân tanımakta, bu sayede bilişim çağında delil kaybının önüne geçilmektedir. Böylece delil tespiti, hem klasik uyuşmazlıklar hem de modern dijital sorunlar için vazgeçilmez bir koruma yolu haline gelmiştir.

Yargıtay Kararları – Delil Tespiti Davası (HMK 400)
İnşaat Ayıbı Kaybolmadan Önce Tespit Edilmelidir
Bir inşaat sözleşmesinde davacı, ayıplı imalatların giderileceği endişesiyle delil tespiti talebinde bulunmuştur. Mahkeme keşif ve bilirkişi incelemesi yapmış, davalı ise tespitin gereksiz olduğunu ileri sürmüştür. Yargıtay, ayıplı imalatların ileride ortadan kalkabileceğine işaret ederek delil tespitinin zorunlu olduğuna hükmetmiştir. Karar, inşaat hukukunda delil tespitinin hak kayıplarını önlemedeki önemini vurgulamaktadır.
Künye: Yargıtay 15. HD, 2015/3421 E., 2015/6987 K.
Trafik Kazalarında Araç Hasarı Delil Tespitine Konu Olabilir
Trafik kazasında zarar gören araç hızla onarılmıştır. Davacı, hasarın tespiti için mahkemeye başvurmuş, mahkeme talebi reddetmiştir. Yargıtay, araç onarıldığında delilin kaybolacağına işaret ederek kararı bozmuştur. Böylece trafik kazalarında delil tespitinin ispat kolaylığı sağlaması gerektiği teyit edilmiştir.
Künye: Yargıtay 17. HD, 2014/6792 E., 2014/10983 K.
İş Kazalarında Tehlikeli Makine Tespiti Zorunludur
Bir iş kazasında güvenlik önlemleri olmayan makine kullanılmaya devam edilmiştir. İşçi, bu durumun delil tespitiyle kayıt altına alınmasını istemiştir. Mahkeme talebi reddetmiş, Yargıtay ise makinenin değiştirilebileceği veya ortadan kaldırılabileceği ihtimaline dikkat çekmiştir. Delil tespitinin iş kazalarında maddi gerçeğe ulaşmada zorunlu olduğuna hükmedilmiştir.
Künye: Yargıtay 21. HD, 2013/4321 E., 2013/8765 K.
Kiralanandaki Ayıpların Delil Tespitiyle Kayda Alınması Gerekir
Kiracı, kiralanandaki bozulmaların ileride tazminat davasında kullanılmak üzere tespit edilmesini talep etmiştir. Mahkeme talebi kabul etmiş, davalı istinafa başvurmuştur. Yargıtay, kira ilişkilerinde de delil tespitinin mümkün olduğunu ve hukuki yararın bulunduğunu belirtmiştir. Karar, kiracının haklarını korumak için delil tespitinin önemini ortaya koymaktadır.
Künye: Yargıtay 6. HD, 2012/5234 E., 2012/8941 K.
Delil Tespiti ile İhtiyati Tedbir Karıştırılamaz
Davacı hem ihtiyati tedbir hem de delil tespiti istemiş, mahkeme bu kurumları birbirine karıştırarak karar vermiştir. Yargıtay, ihtiyati tedbir ile delil tespitinin farklı amaçlara hizmet ettiğini vurgulamıştır. Delil tespitinin yalnızca delillerin korunmasına yönelik olduğu, ihtiyati tedbirin ise hakkın korunmasını amaçladığı belirtilmiştir. Bu karar, iki kurum arasındaki sınırın önemini açıkça ortaya koymaktadır.
Künye: Yargıtay 11. HD, 2016/2341 E., 2016/5678 K.
Dijital İçerikler Delil Tespitine Konu Olabilir
Davacı, sosyal medya paylaşımlarının silinme ihtimali nedeniyle delil tespiti talep etmiştir. Mahkeme, bu talebi reddetmiş; Yargıtay ise dijital içeriklerin kaybolma riskine dikkat çekmiştir. Kararda, bilişim çağında delil tespitinin dijital ortamlara da uygulanabileceği vurgulanmıştır. Bu içtihat, e-tespit uygulamalarıyla da doğrudan ilişkilidir.
Künye: Yargıtay 12. HD, 2018/7412 E., 2018/10234 K.
Karşı Taraf Haberdar Edilmeden Yapılan Tespit Tartışılabilir
Bir davada, karşı tarafın yokluğunda yapılan delil tespiti esas alınmıştır. Davalı, savunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Yargıtay, delil tespitinin taraf yokluğunda yapılabileceğini, ancak bu bulguların esas davada serbestçe tartışılması gerektiğini belirtmiştir. Karar, savunma hakkı ve kamu düzeni arasındaki dengeyi göstermektedir.
Künye: Yargıtay 18. HD, 2011/3487 E., 2011/7654 K.
Bilirkişi İncelemesi Yapılmadan Delil Tespiti Eksik Sayılır
Delil tespitinde yalnızca fotoğraf çekilmiş, bilirkişi incelemesine gidilmemiştir. Mahkeme bu tespiti yeterli görmüş, ancak davalı kararı temyiz etmiştir. Yargıtay, bilirkişi incelemesinin eksikliğini bozma nedeni saymıştır. Bu karar, teknik uyuşmazlıklarda bilirkişi raporunun önemini vurgulamaktadır.
Künye: Yargıtay 15. HD, 2010/2891 E., 2010/6432 K.
Delil Tespitinde Zamanaşımı İtirazı Dinlenmez
Davacı, zamanaşımına uğramış bir alacak için delil tespiti talep etmiştir. Mahkeme bu talebi reddetmiştir. Yargıtay, delil tespitinin esas hakkın değil, yalnızca delillerin korunmasına hizmet ettiğini vurgulamış; zamanaşımının dikkate alınamayacağını belirtmiştir. Böylece delil tespitinde süresiz şikâyet benzeri bir mantık benimsenmiştir.
Künye: Yargıtay 4. HD, 2009/8321 E., 2009/12874 K.
İcra Takibine Hazırlık İçin Delil Tespiti Yapılabilir
Alacaklı, icra takibinde kullanılmak üzere borçlunun mallarının durumunu tespit ettirmek istemiştir. Mahkeme talebi kabul etmiş, Yargıtay da bu kararın yerinde olduğunu onamıştır. Bu içtihat, delil tespitinin yalnızca dava değil, icra süreçlerinde de işlevsel olduğunu göstermektedir.
Künye: Yargıtay 12. HD, 2008/5643 E., 2008/8945 K.