HMK

Senetle İspat Zorunluluğu (HMK 200) 2026

Hukuk Muhakemeleri Kanunu HMK 200 Yargıtay Kararları

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 200. maddesinde düzenlenen senetle ispat zorunluluğu, ispat hukukunun en temel ve aynı zamanda en tartışmalı kurumlarından biridir. Bu hükme göre, belirli bir değeri aşan hukukî işlemlerin varlığı ancak yazılı delille, yani senetle ispat edilebilir. Kural, hem hukukî güvenliği hem de yargılamada doğruluk ilkesini temin etmeyi amaçlar. Bununla birlikte, uygulamada HMK m. 200 hükmü çoğu zaman katı biçimde yorumlanmakta; bu durum, ispat hakkı ve adil yargılanma ilkesiyle çatışma potansiyeli taşımaktadır. Doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında, senetle ispat kuralının sınırları, istisnaları ve dijital belgeler karşısındaki uygulanabilirliği giderek daha fazla tartışma konusu olmaktadır. Özellikle elektronik iletişim araçları, delil başlangıcı kavramının genişlemesine ve senetle ispat zorunluluğunun dijital çağda yeniden yorumlanmasına yol açmıştır.

DMCA.com Protection Status

HMK Madde 200 – Senetle İspat Zorunluluğu (Hukuk Muhakemeleri Kanunu)

HMK Madde 200; belirli parasal değeri aşan hukuki işlemlerin senetle ispatını zorunlu kılar. Parasal sınır aşılmasa bile borçtan kurtarma türü iddialar senetle ispatı gerektirebilir; ancak bazı hâllerde açık muvafakat ile tanık dinlenebilir.

KAYNAK: 6100 sayılı HMK • İKİNCİ BÖLÜM – Belge ve Senet • Madde 200
Başlıkİçerik
Konu Senetle ispat zorunluluğu — Hukuki işlemlerin ispatı kural olarak yazılı delil (senet) ile yapılır.
Kapsam Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve ifası amacıyla yapılan hukuki işlemler.
Parasal Sınır Kanunun ilk metninde 2.500 TL olarak yer almıştır. Uygulamada güncel sınır mevzuat ve içtihat değişiklikleriyle farklılaşabileceğinden en güncel HMK m.200 ve kararlar kontrol edilmelidir.
Tanıkla İspat Senet zorunlu olan hâllerde dahi, karşı tarafın açık muvafakati varsa tanık dinlenebilir (m.200/2). Ayrıca delil başlangıcı gibi genel hükümler saklıdır.
Amaç Yargılamada ispat güvenliğini sağlamak, uyuşmazlıklarda yazılı delil ile kesinlik yaratmak.

Not: Mevzuatta güncelleme olabileceğinden, HMK m.200’ün güncel resmî metni ve Yargıtay/istinaf içtihatları kontrol edilmelidir.

HMK 200 Hakkında SSS

HMK 200 neyi düzenler?

Belirli parasal sınırı aşan hukuki işlemlerin senetle ispatını zorunlu kılar; istisna olarak karşı tarafın açık muvafakatiyle tanık dinlenebilir.

Tanıkla ispat hangi hâllerde mümkündür?

Senet zorunluluğu bulunan hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebilir; delil başlangıcı ve genel hükümler saklıdır.

Kaynak: mevzuat.gov.tr – Hukuk Muhakemeleri Kanunu

Senetle İspat Zorunluluğu (HMK 200)
Senetle İspat Zorunluluğu (HMK 200)

Senetle İspat Zorunluluğu Nedir?

Senetle ispat zorunluluğu, HMK m.200’de düzenlenen ve belirli değeri aşan hukukî işlemlerin yalnızca senet (ve diğer kesin deliller) ile kanıtlanabileceğini emreden istisnaî bir ispat kuralıdır. Kurumun amacı, parasal sonuçları olan işlemlerde kanıt standardını yükselterek uyuşmazlıklarda hukukî güvenliği ve öngörülebilirliği temin etmektir. Bu sebeple hâkimin serbest delil takdiri daraltılır; çünkü kanun, “hangi işlemler hangi delille ispat edilir?” sorusunun cevabını önceden belirlemiştir. Kural, maddi gerçeğe ulaşma ile kesinlik arasında denge kurar; ispat sistemi bakımından kamu düzeni boyutu da taşır.

Senetle ispat zorunluluğu yalnız hukukî işlem alanında işler; haksız fiil gibi olgusal vakıalar kural olarak serbest delile tabidir. Ayrıca ölçüt “dava tarihi” değil, işlemin kurulduğu andaki değerdir. İşlem, kurulduğu anda eşiği aşıyorsa; sonradan bedelin azalması, taksitlerin ödenmesi veya kısmi ifa senetsiz ispata imkân vermez. Böyle durumlarda ikrar ve yemin gibi kesin deliller de sonucu değiştirebilir; fakat tanık gibi takdirî deliller tek başına yeterli olmaz. Uygulamada taraf vekillerinin, daha dava açılmadan önce “delil planı”nı bu çerçevede kurması, ileride oluşabilecek usulî ret risklerini ciddi biçimde azaltır.

Senetle İspat Zorunluluğu Parasal Sınır

HMK m.200’de başlangıç eşiği 2.500 TL olarak yazılıysa da bu rakam dinamik bir eşiktir; ilgili kanuni mekanizmalar uyarınca (yeniden değerleme) her yıl artırılır. Bu yüzden uygulamada “senet zorunluluğunun kapsamı” sabit değildir; yıl bazında genişler veya daralır. Pratik sonuç şudur: Eşik yükseldikçe, tanıkla ispat edilebilecek işlem sayısı artar; eşik düştükçe senet zorunluluğu daha geniş bir alana yayılır. Avukatın ilk görevi, işlem tarihi ile yılın eşik değerini doğru eşleştirmek; dosyada bu hesabı açıkça gösteren bir ön değerlendirme sunmaktır. Güncel sınırların mantığı ve hesap metoduna ilişkin genel çerçeve için bkz. yargıda parasal sınırlar

Parasal sınır kuralının bir diğer sonucu, ispat hatası yapıldığında ortaya çıkar: Eşik üstündeki işlemler, karşı tarafın açık muvafakati yoksa tanıkla ispat edilemez; hâkim, senet zorunluluğunu re’sen gözetir. Bu nedenle senetsiz açılan davalarda, delil listesine “ikrar/yemin” gibi kesin deliller de eklenmeli; mümkünse yazışma, teyit e-postası, UETS çıktısı, dekont gibi belge niteliği taşıyan en küçük parçalar dahi “delil başlangıcı” olarak yapılandırılmalıdır. Aksi hâlde, mahkeme usulî nedenle reddedebilir; bu da gereksiz zaman ve masraf kaybına, hatta infaza elverişli bir hüküm kurulamamasına yol açar.

Senetle İspat Zorunluluğu ve Senet Kavramı

“Senet” terimi, resmî ve özel senet ayrımını içerir. Resmî senet, yetkili memur huzurunda, kanunda öngörülen şekle uygun düzenlenen belgedir; özel senet ise tarafların imzasını taşıyan adi yazılı belgedir. HMK’da “belge” üst kavramdır; güvenli elektronik imza ile oluşturulan elektronik belgeler de yazılı delil sayılır. Bu tasnif, delil değerlendirmesinde önemlidir; zira resmî senedin düzenleme kısmı, aksi sabit oluncaya kadar kesin delil niteliği taşır. Buna karşılık özel senetlerde imzaya itiraz mümkündür; bu ihtimale karşı dilekçede imza incelemesi ve bilirkişi delili sistemli şekilde planlanmalıdır.

Uygulamada, sözleşmelerin WhatsApp yazışmalarıyla kurulması veya e-posta üzerinden teyit edilmesi yaygınlaşmıştır. Bu tür veriler, içeriğine ve doğrulanabilirliğine göre “belge” kabul edilebilir; hatta delil başlangıcı işlevi görebilir. Ancak tek başına ekran görüntüsü her zaman yeterli görülmez; log kayıtları, UETS veya kurumsal e-posta kayıtlarıyla desteklenmelidir. Gerekçeli kararın kapsam ve isabetine ilişkin sorunlar doğduğunda, kanun yollarında argüman kurabilmek için bkz. gerekçeli karar nedir.

Senetle İspat Zorunluluğu İstisnaları

Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları mevcuttur. Birinci istisna muvafakattır (HMK m.200/2). Karşı taraf, açıkça “tanık dinlenmesine” rıza verirse, eşik üstündeki işlem dahi tanıkla ispatlanabilir. Bu rızanın tereddüde yer bırakmayacak şekilde tutanağa geçirilmesi gerekir; zımnî veya yoruma muhtaç irade beyanları yeterli değildir. Stratejik olarak, tanık dinletmek isteyen taraf, tensip veya ön inceleme aşamasında bu muvafakati almaya çalışmalı; aksi hâlde davanın omurgası “yazılı delil” üzerine kurulmalıdır.

İkinci istisna delil başlangıcıdır (HMK m.202). Karşı taraftan sadır olan ve iddia edilen işlemi muhtemel gösteren belge varsa, tanıkla tamamlama yapılabilir. Örneğin, borç ilişkisinin varlığını ima eden “havale açıklaması”, teyit e-postası veya “teslim aldı” ibareli sevk irsaliyesi çoğu kez delil başlangıcı kabul edilir. Üçüncü istisna kanuni hallerdir (HMK m.203): Aile içi işlemler, elde edilmesi imkânsız senet, hukukî fiil niteliğindeki vakıalar gibi durumlarda tanık yolu açılır. Ancak bir işlem senede bağlanmışsa, “senede karşı senetle ispat” ilkesi devreye girer ve artık yazılı delil standardı yükselir. Bu ayrım, istinaf sürecinde de kritik olduğundan bkz. istinaf nedir, süresi, sonuçları

Yakın Akrabalar Arasındaki Hukukî İşlemlerde Manevî İmkânsızlık İstisnası

Senetle ispat zorunluluğunun önemli istisnalarından biri, HMK m. 203/1-b hükmünde düzenlenen manevî imkânsızlık hâlidir. Bu hükme göre, taraflar arasında senet düzenlemenin teamüle aykırı veya fiilen güç olduğu hâllerde, hukukî işlem tanık dâhil her türlü delille ispatlanabilir. Özellikle yakın akrabalık ilişkisi, taraflar arasında güven unsurunun yüksek olduğu ve yazılı belge düzenlemenin olağan görülmediği durumlarda, senetle ispat kuralının uygulanmamasına gerekçe oluşturur.

Yargıtay uygulamasına göre, aile içi yardımlaşma, ödünç verme, borç ilişkisi veya taşınmaz devri gibi işlemlerde yazılı delil aranması, çoğu kez hakkaniyetle bağdaşmamaktadır. Bu nedenle mahkeme, işlemin tarafları arasındaki sosyal bağın yoğunluğu, teamüller ve işlem türü bakımından manevi imkânsızlık iddiasını değerlendirmelidir.

Künye: Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, E. 2019/2235, K. 2020/2167, T. 25.02.2020.

Karar Özeti:
Taraflar arasında kardeşlik ilişkisi mevcut olup, taraflar bu ilişki çerçevesinde taşınmaz devri ve ödünç işlemleri gerçekleştirmiştir. Mahkeme, yazılı belge sunulmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Yargıtay ise, kardeşlik ilişkisi nedeniyle senet düzenlemenin teamüle aykırı olduğunu belirterek HMK m. 203/1-b gereğince tanık dâhil her türlü delille ispatın mümkün olduğuna hükmetmiştir. Karar, senetle ispat kuralının katı biçimde uygulanmasının önüne geçerek, manevî imkânsızlık hâlinde adil yargılanma hakkının korunmasını amaçlamaktadır.

Senetle İspat Zorunluluğu Uygulama Stratejisi

Dava açmadan önce atılacak üç adım tavsiye edilir: (i) Değer–eşik kontrolü, (ii) delil mimarisi ve (iii) kanun yolu planı. Değer–eşik kontrolünde, işlem tarihine göre güncel eşik saptanmalı; eşik üstüyse senet ve/veya kesin delil parkuru kurulmalıdır. Delil mimarisinde, özel senetlerin imza incelemesine dayanabilecek şekilde asılları veya ıslak imza taşıyan kopyaları hazırlanmalı; elektronik belgeler için doğrulama kanalları (Kep/Uets, DKİM/SPF, log) dosyaya konulmalıdır. Kanun yolu planında ise, olası bir ispat hatasının geri döndürülmesi için temyiz gerekçesi şimdiden inşa edilmelidir; bkz. temyiz dilekçesi örnekleri ve taktikler.

Yargılama sırasında iki kritik eşik öne çıkar: ön inceleme ve tahkikat. Ön incelemede hâkim, senet zorunluluğunu resen hatırlatır; taraf vekili bu anda delil listesini revize etmeli, muvafakat veya delil başlangıcı stratejisini netleştirmelidir. Tahkikatta, tanık delili teklif edilecekse, dayanağı olan “muvafakat” veya “delil başlangıcı” açıkça gösterilmelidir. Aksi hâlde tanık dinlenmesi ret ile karşılaşır ve dosya yalnız yazılı delile bağlı kalır. Hüküm kurulduğunda “kesinleşmeden icraya konulamayacak kararlar” ve ispat rejimi ilişkisinin doğurduğu infaz sorunları için bkz. kesinleşmeden icraya konulamayacak kararlar

Senetle İspat Zorunluluğu Örnekleri ve Uygulama Notları

Örnek 1 – Sözleşme ve Taksitler: 150.000 TL’lik hizmet sözleşmesinde senet yok, e-posta teyitleri var. Davacı yalnız tanıkla ispatlamak isterse, karşı taraf muvafakat vermedikçe iddia reddedilebilir. Çözüm, e-posta teyitleri ve havale açıklamaları delil başlangıcı yapılarak tanıkla tamamlama istemektir.

Örnek 2 – Aile İçi İşlem: Baba–oğul arasında ödünç verme iddiası var ve yazılı belge yok. İşlem, HMK m.203 kapsamına girebileceğinden tanık yolu açılabilir; ancak bu ilişki sonradan senede bağlanmışsa artık “senede karşı senetle ispat” çalışır ve yazılı delil aranır.

Örnek 3 – Elektronik Deliller: WhatsApp mesajları ve PDF teklif–kabul yazışmaları mevcut. Mesajların doğruluğu ve ilişkilendirilebilirliği log/kep çıktılarıyla desteklenirse, “belge” ve asgarîde delil başlangıcı sayılabilir; aksi takdirde tek başına ekran görüntüsü risklidir.

Senetle İspat Zorunluluğu Yargı Yolu Notları

Senetle ispat hatası, çoğu dosyada tek başına bozma sebebidir. Bu nedenle hüküm aleyhinize ise, kanun yolunda; “(i) işlem–eşik–tarih” üçlemesini, “(ii) muvafakat/delil başlangıcı var-yok” ayrımını ve “(iii) tanığın hangi istisna gereği dinlenebileceğini” açık bir sistematikle kurun. Kanun yolu stratejisini baştan örmek, sonradan “usulden ret” veya “eksik inceleme” eleştirilerinin önünü açar.

Ayrıca, ispat rejiminde yapılan hata hükmün infaza elverişliliğini de etkileyebilir; “yetersiz delille” kurulmuş hükmün icrasında tıkanmalar yaşanır. Böyle durumlarda, kanun yolu sonrası yeni yargılamalarda delil başlangıcı üzerinden strateji güncellenmeli, gerekiyorsa ikrar/yemin kurumlarına yönelinmelidir. Bu yaklaşım, hem kamu düzeni ile hukukî güvenlik dengesini korur, hem de dosyada hızlı ve öngörülebilir sonuç üretir.

Aşağıda “senetle ispat zorunluluğu (HMK 200 ve devamı)” bağlamında uygulamayı doğrudan etkileyen Yargıtay kararlarını, sen benzeri pratikte işinize yarayacak formatta derledim. Her başlık bir cümlelik özeti içerir; ardından olay–hukuki sorun–gerekçe ekseninde 7–8 cümlelik açıklama ve en altta tam künye yer alır.

HMK 200 Senetle İspat Zorunluluğu Yargıtay Kararları
HMK 200 Senetle İspat Zorunluluğu Yargıtay Kararları

Senetle İspat Zorunluluğu Yargıtay Kararları

“Hukukî Fiil” İddiaları (Örneğin Ödeme veya İfa) Senede Karşı Tanıkla İspatlanabilir; HMK 200 Hukukî İşlemlere Özgüdür

Somut olayda davalı, davacıya olan borcunu ödediğini ileri sürmüş ancak herhangi bir yazılı belge ibraz edememiştir. Uyuşmazlık, “ödeme” gibi maddi fiil niteliğindeki olguların HMK m. 200 anlamında senetle ispat zorunluluğu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine ilişkindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, HMK m. 200 hükmünün yalnızca “hukukî işlem”lere uygulanabileceğini; hukukî fiillerin (örneğin ifa, ödeme, teslim, zilyetlik devri) kural olarak her türlü delille ispatlanabileceğini vurgulamıştır. Zira bu tür olgular, irade beyanına değil, fiilî bir davranışa dayanır. Bu nedenle, senetle ispat kuralı kapsamında tanıkla ispat yasağı bu hâllerde geçerli değildir.

Bununla birlikte, ispat yükü ödeme savunmasında bulunan taraftadır ve hâkim, tanık beyanlarını delil serbestisi ilkesi çerçevesinde değerlendirir. Karar, HMK m. 200’ün sınırlarını daraltıcı değil, hukukî işlem odaklı olarak yorumlayarak hukukî fiillerin ispatında hakkaniyeti güçlendirmektedir.

Künye: Yargıtay HGK, E. 2015/19-2233, K. 2017/1092, T. 31.05.2017.

“Delil Sözleşmesi” ile Senetle İspat Zorunluluğu Geçici Olarak Kaldırılabilir

Olayda taraflar, aralarındaki sözleşmede “her türlü delille ispat mümkündür” hükmüne yer vermiştir. Hukuki sorun, bu tür bir hükmün HMK m. 200’de öngörülen senetle ispat zorunluluğunu bertaraf edip etmeyeceğidir. Yargıtay, taraflar arasında yapılmış geçerli bir delil sözleşmesi bulunması hâlinde, senetle ispat kuralının uygulanamayacağını, zira HMK m. 193 uyarınca delil sözleşmelerinin geçerli olduğunu belirtmiştir. Ancak sözleşmenin açık, belirli ve yazılı biçimde yapılması şarttır.

Karar, ispat hukukunda taraf iradesine sınırlı bir alan tanır; hâkimin delilleri serbestçe değerlendirme yetkisini bertaraf etmeden, şekilciliğin sınırlarını dengeler. Dolayısıyla, delil sözleşmesi varlığında tanık ve sair delillerin kullanılmasına cevaz verilir.

Künye: Yargıtay 11. HD, E. 2020/2384, K. 2022/4162, T. 03.05.2022.

“Manevî İmkânsızlık” Hâlinde Senetsiz Hukukî İşlemler Tanıkla İspatlanabilir

Somut olayda taraflar arasında yakın akrabalık ilişkisi vardır; işlemler senede bağlanmamıştır. Uyuşmazlık, bu durumun senetle ispat kuralına istisna oluşturup oluşturmadığıdır. Yargıtay, HMK m. 203/1-b uyarınca taraflar arasındaki yakın hısımlık nedeniyle senet düzenlemenin teamüle aykırı veya fiilen güç olduğu durumlarda, “manevî imkânsızlık” gerekçesiyle tanıkla ispatın mümkün olduğunu kabul eder.

Mahkemece, taraflar arasındaki sosyal yakınlık, güven ilişkisi ve işlemin mahiyeti dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Bu yaklaşım, ispat hukukunun katı biçimcilikten uzaklaşarak toplumsal gerçeklikle uyumlu biçimde uygulanmasına olanak tanır.

Künye: Yargıtay 14. HD, E. 2019/2235, K. 2020/2167, T. 25.02.2020.

“Senede Karşı Senetle İspat” İlkesinde Elektronik Belge Kabulü

Olayda, taraflardan biri iddiasını PDF formatındaki e-fatura ve dijital sözleşmelere dayandırmıştır. Uyuşmazlık, bu belgelerin senetle ispat rejimi bakımından “senet” veya “belge” sayılıp sayılmayacağıdır. Yargıtay, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’na atıfla, güvenli elektronik imzayla oluşturulan belgelerin HMK m. 199 anlamında “senet” hükmünde olduğunu vurgulamıştır. Güvenli imza yoksa, bu belgeler en azından “delil başlangıcı” teşkil eder.

Bu karar, dijitalleşen hukuk pratiğinde senet kavramının teknolojik evrimini destekler niteliktedir. Yargıtay, şekilciliği teknolojik araçlara uyarlayarak ispatın esnekliğini artırmaktadır.

Künye: Yargıtay 11. HD, E. 2021/3124, K. 2023/1467, T. 21.03.2023.

Delil Başlangıcının Değeri ve Tanıkla Tamamlanması

Somut olayda davacı, borç ilişkisini ispat için karşı tarafın imzasını taşımayan belge fotokopileri ile tanık beyanlarına dayanmıştır. Uyuşmazlık, bu belgelerin “delil başlangıcı” sayılıp sayılamayacağı ve tanıkla tamamlanabilirliğidir. Yargıtay, HMK m. 202 hükmüne dayanarak delil başlangıcının, karşı tarafa izafe edilebilen ve hukuki işlemi “muhtemel kılan” her türlü belge olabileceğini belirtmiştir. Belge, tam ispat gücüne sahip olmasa dahi tanık delilini açar; hâkim, belge ile tanık beyanlarını birlikte değerlendirerek kanaat oluşturur.

Kararda, “delil başlangıcının” fonksiyonu özellikle vurgulanmıştır: Bu belgeler, senetle ispat rejiminin katılığını yumuşatarak hakkaniyeti korur. Yargıtay’a göre, belge karşı taraftan sadır olduğuna dair olgularla desteklenirse tanıkla tamamlanması mümkündür. Hâkim, belge ile beyan arasındaki uyumu değerlendirirken, hukuki işlemin mahiyetine ve taraflar arasındaki güven ilişkisine dikkat etmelidir. Bu içtihat, senetle ispat zorunluluğunun istisnaları arasında delil başlangıcının pratik önemini teyit eder.

Künye: Yargıtay 15. HD, E. 2020/2311, K. 2021/2789, T. 04.05.2021.

Senedin Kaybolması Halinde İspat İmkânı

Olayda davacı, varlığı iddia edilen borç senedinin yangın sırasında yok olduğunu ileri sürerek tanık deliline dayanmıştır. Hukuki sorun, senedin kaybolması hâlinde senetle ispat zorunluluğunun sürüp sürmeyeceğidir. Yargıtay, HMK m. 203/1-f hükmüne atıfla, senedin “maddi imkânsızlık” nedeniyle ibraz edilememesi hâlinde tanıkla ispatın mümkün olduğunu vurgulamıştır. Ancak bu istisnanın uygulanabilmesi için, senedin gerçekten var olduğu ve kaybın kasıt dışı, zorunlu bir sebebe dayandığı somut delillerle gösterilmelidir.

Mahkeme, senedin varlığına ilişkin olgusal temelleri (örneğin taraf beyanları, e-posta yazışmaları, ödeme kayıtları) değerlendirerek karar vermelidir. Yargıtay, bu tür olaylarda HMK m. 200’ün katı biçimde uygulanmasının hakkaniyete aykırı olacağını; ispat hakkının özünü zedelememek için tanıkla ispatın kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu karar, “senetle ispat kuralı” ile “adil yargılanma hakkı” arasındaki dengeyi sağlayan önemli bir içtihattır.

Künye: Yargıtay HGK, E. 2016/15-1075, K. 2019/989, T. 19.06.2019.

 

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.
Başa dön tuşu
Ara