Aile Hukuku
Trend

Boşanma Davasında Kadının Hakları Nelerdir?

Detaylı Rehber Yazı Güncel 2025

Boşanma davasında kadının hakları konusu oldukça detaylı ve önem arz eden bir konudur. Boşanma süreci, taraflar açısından hukuki, ekonomik ve psikolojik boyutları olan karmaşık bir süreçtir. Ancak özellikle kadınlar için bu süreç daha fazla hak kaybı riski ve mağduriyet barındırabilir. Boşanma davası açan ya da kendisine karşı boşanma davası açılan kadınların, bu süreçte sahip olduğu hakları bilmeleri ve hukuki güvencelerden yararlanmaları büyük önem taşımaktadır. Türk Medeni Kanunu ve ilgili mevzuat, boşanma sürecinde kadınlara çeşitli ekonomik, sosyal ve kişisel haklar tanımaktadır. Nafaka, tazminat, velayet ve mal rejimine ilişkin haklar, boşanma sürecinde kadının ekonomik ve sosyal güvencesini sağlamayı amaçlamaktadır.

Kadınların boşanma sürecinde sahip oldukları haklar, evlilik birliği içinde yaşadıkları koşullar, ekonomik durumları, çocukların velayeti ve boşanmanın sebepleri gibi çeşitli unsurlara bağlı olarak farklılık gösterebilir. Özellikle tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat gibi haklar, boşanma sürecinde kadınların en fazla talep ettiği hukuki güvenceler arasındadır. Bunun yanı sıra, kadının aile konutuna yönelik hakları, kişisel eşyalarının iadesi ve koruma tedbirleri gibi çeşitli hakları da bulunmaktadır. Bu yazıda, boşanma sürecinde kadınların sahip olduğu temel hakları detaylı bir şekilde ele alacağız.

DMCA.com Protection Status

boşanma davasında kadının hakları nelerdir
boşanma davasında kadının hakları nelerdir

Boşanma Davasında Kadının Hakları Nelerdir?

Boşanma davasında kadınların sahip olduğu haklar, Türk Medeni Kanunu ve ilgili mevzuatlar çerçevesinde düzenlenmiş olup, ekonomik, sosyal ve kişisel güvenliği sağlamaya yöneliktir. Bu süreçte kadınların talep edebileceği haklar şunlardır:

Bu haklar, kadının evlilik süresince ve boşanma sonrası ekonomik ve sosyal güvenliğini sağlamak, çocukların haklarını korumak ve kadının mağduriyetini en aza indirmek amacıyla düzenlenmiştir. Şimdi bu hakları tek tek ele alarak detaylandıracağız.

Boşanma Davasında Kadının Tedbir Nafakası Hakkı
Boşanma Davasında Kadının Tedbir Nafakası Hakkı

Boşanma Davasında Kadının Tedbir Nafakası Hakkı

Boşanma davası sürecinde kadının en önemli mali güvencelerinden biri tedbir nafakasıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesi gereğince, boşanma veya ayrılık davası açıldığında hâkim, dava süresince eşlerin barınması, geçimi, mallarının yönetimi ve çocukların bakımına ilişkin gerekli geçici önlemleri alabilir. Bu önlemlerden biri de, boşanma sürecinde eşlerin ekonomik dengesizliğini gidermek amacıyla verilen tedbir nafakasıdır.

Tedbir nafakası, mahkeme tarafından boşanma davası sonuçlanana kadar kadının geçimini sağlamak için bağlanan bir nafaka türüdür. Ancak, kadının bu nafakaya ihtiyacı olması ve ekonomik olarak güçsüz durumda bulunması gerekmektedir. Mahkeme, kadının ekonomik ve sosyal durumunu değerlendirerek tedbir nafakasına hükmeder. Nafaka miktarı belirlenirken tarafların gelir durumu, evlilik süresi, tarafların yaşam standartları ve dava sürecindeki ihtiyaçları göz önünde bulundurulur. Kadın, boşanma davası açarken veya dava sürecinde tedbir nafakası talep ettiğini açıkça belirtmeli ve gerekçeleriyle birlikte mahkemeye sunmalıdır. Hakim, talep doğrultusunda ve dosyada sunulan delillere göre karar verecektir.

Tedbir nafakası, boşanma davası devam ettiği sürece geçerlidir ve dava sonuçlanınca kendiliğinden sona erer. Ancak, mahkeme kararında ayrıca yoksulluk nafakası veya iştirak nafakası gibi sürekli nafaka türlerine hükmedilebilir. Bu nedenle, boşanma sürecinde ekonomik sıkıntıya düşmemek adına kadınların tedbir nafakası haklarını bilmeleri ve mahkemeye başvuruda bulunmaları büyük önem taşımaktadır.

Boşanma Davasında Çocuk İçin Tedbir Nafakası Hakkı
Boşanma Davasında Çocuk İçin Tedbir Nafakası Hakkı

Boşanma Davasında Çocuk İçin Tedbir Nafakası Hakkı

Boşanma sürecinde sadece eşlerin değil, çocukların da ekonomik olarak korunması gerekmektedir. Bu nedenle, çocuk için tedbir nafakası kavramı, boşanma davası sırasında çocuğun bakım, eğitim ve temel ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesi uyarınca, hâkim, boşanma davası devam ederken çocukların geçimini sağlamak amacıyla velayet kendisine bırakılmayan eşin tedbir nafakası ödemesine karar verebilir.

Çocuk için tedbir nafakası, boşanma davası kesinleşene kadar geçerli olup, bu sürede çocuğun barınma, eğitim, sağlık ve diğer temel ihtiyaçlarının karşılanmasını amaçlar. Mahkeme, bu nafakaya hükmederken şu kriterleri göz önünde bulundurur:

  • Çocuğun yaşı ve ihtiyaçları
  • Tarafların ekonomik durumları
  • Çocuğun eğitim ve sağlık giderleri
  • Nafaka ödeyecek ebeveynin mali gücü

Çocuk için tedbir nafakası, boşanma süreci boyunca devam eder ve boşanma kararının kesinleşmesiyle sona erer. Ancak, boşanma davasının sonuçlanmasının ardından iştirak nafakası adı altında sürekli bir nafaka talep edilebilir. İştirak nafakası, çocuğun velayeti kendisine bırakılmayan ebeveyn tarafından ödenmeye devam eder ve çocuk reşit olana kadar sürer.

Kadın, boşanma davasında çocuğun velayetini talep ediyorsa, dilekçesinde ayrıca çocuğun bakım ve geçimi için tedbir nafakası talebinde bulunmalıdır. Mahkeme, talep üzerine veya kendiliğinden bu nafakaya hükmedebilir. Çocuk için tedbir nafakası, hem annenin hem de çocuğun mağduriyetini önleyerek, çocuğun yaşam standartlarının korunmasını sağlamaktadır.

Boşanma Davasında Kadının Yoksulluk Nafakası Hakkı
Boşanma Davasında Kadının Yoksulluk Nafakası Hakkı

Boşanma Davasında Kadının Yoksulluk Nafakası Hakkı

Boşanma davası sonucunda kadın ekonomik olarak zorluk yaşayacaksa, yoksulluk nafakası talep etme hakkına sahiptir. Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi uyarınca, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak kaydıyla, diğer taraftan süresiz olarak nafaka talep edebilir. Bu nafakanın temel amacı, evlilik birliği içinde ekonomik olarak daha dezavantajlı duruma düşen eşin hayat standardını koruyarak mağduriyetini önlemektir.

Yoksulluk nafakasına karar verilirken mahkeme, şu kriterleri göz önünde bulundurur:

  • Kadının boşanma sonrası ekonomik durumu
  • Tarafların kusur oranları (nafaka talep edenin ağır kusurlu olmaması gerekir)
  • Kadının gelir düzeyi ve çalışma durumu
  • Erkeğin mali durumu ve ödeme gücü
  • Tarafların sosyal ve ekonomik koşulları

Kadının yoksulluk nafakası alabilmesi için nafaka talebini mahkemeye sunması gerekmektedir. Hakim, kadın lehine yoksulluk nafakası ödenmesine karar verirse, nafaka süresiz olarak devam eder. Ancak nafaka alan kadın yeniden evlenirse, ekonomik durumunda önemli bir iyileşme olursa veya nafaka yükümlüsü erkeğin ciddi mali sıkıntıya düşmesi durumunda mahkemeye başvurularak nafakanın kaldırılması ya da azaltılması talep edilebilir.

Kadının yoksulluk nafakası hakkı, ekonomik özgürlüğünü koruyarak boşanma sonrası hayatını sürdürebilmesine yardımcı olur. Bu nedenle, boşanma sürecinde kadınların bu hakkını bilerek doğru hukuki adımları atmaları büyük önem taşımaktadır.

Boşanma Davasında Çocuk İçin İştirak Nafakası Hakkı
Boşanma Davasında Çocuk İçin İştirak Nafakası Hakkı

Boşanma Davasında Çocuk İçin İştirak Nafakası Hakkı

Boşanma sürecinde en önemli konulardan biri, çocuğun bakım ve geçimini kimin karşılayacağıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 182. maddesi uyarınca, boşanma kararı verildiğinde hâkim, çocuğun velayetini kime bırakacağına karar verir ve velayet kendisine verilmeyen tarafın çocuğun bakımına ekonomik olarak katkıda bulunmasını sağlar. Bu katkıya iştirak nafakası denir.

İştirak nafakası, çocuk ergin olana kadar devam eden ve çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlayan bir nafaka türüdür. Bu nafakanın belirlenmesinde şu unsurlar dikkate alınır:

  • Çocuğun yaşı ve ihtiyaçları
  • Çocuğun eğitim, sağlık ve barınma giderleri
  • Nafaka yükümlüsü ebeveynin ekonomik durumu
  • Çocuğun yaşam standardı ve sosyal durumu

İştirak nafakası talep edebilmek için velayet hakkını alan ebeveynin mahkemeye başvurması gerekmektedir. Mahkeme, tarafların ekonomik durumlarını değerlendirerek çocuğun menfaatine uygun bir nafaka miktarı belirler. Nafaka miktarı sabit değildir ve zamanla çocuğun ihtiyaçları arttıkça artırılabilir. Bunun için velayet sahibi ebeveyn mahkemeye başvurarak nafaka artırım davası açabilir.

İştirak nafakası, çocuk 18 yaşına geldiğinde kendiliğinden sona erer. Ancak, çocuk eğitim hayatına devam ediyorsa (örneğin üniversite eğitimi alıyorsa), iştirak nafakasının uzatılması için mahkemeye başvurulabilir. Bu durumda, çocuğun eğitim giderlerini karşılamak amacıyla nafaka süresi uzatılabilir.

Boşanma davasında çocuğun maddi haklarının korunması büyük önem taşır. Kadın, çocuğun geçimini sağlamak ve ekonomik mağduriyet yaşamasını önlemek için iştirak nafakasını talep etmeli ve nafakanın çocuğun ihtiyaçlarına uygun olarak belirlenmesini sağlamalıdır.

Boşanma Davasında Kadının Manevi Tazminat Hakkı

Boşanma davasında kadın, kişilik haklarının ihlal edilmesi veya evlilik birliği içinde psikolojik, fiziksel ya da duygusal zarar görmesi durumunda manevi tazminat talep etme hakkına sahiptir. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesi uyarınca, boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu olan eş, diğer eşin manevi olarak zarar görmesine neden olmuşsa, manevi tazminat ödemekle yükümlüdür.

Manevi tazminat hakkına hükmedilmesi için şu koşulların sağlanması gerekmektedir:

  • Kadının kişilik haklarının saldırıya uğramış olması (hakaret, şiddet, aldatma, psikolojik baskı vb.)
  • Karşı tarafın boşanmaya sebep olan olaylarda ağır kusurlu olması
  • Manevi tazminat talebinin boşanma davası sırasında istenmiş olması

Manevi tazminat miktarını belirlerken mahkeme, olayın ağırlığını, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, mağduriyetin derecesini göz önünde bulundurur. Tazminat toplu olarak veya belirli aralıklarla ödenecek şekilde belirlenebilir. Ancak, manevi tazminat miktarının belirlenmesi tamamen hâkimin takdirindedir ve kadın talebini gerekçeleriyle birlikte mahkemeye sunmalıdır.

Kadın, manevi tazminat talep ederken, evlilik boyunca uğradığı duygusal zararları ve yaşadığı psikolojik yıkımı tanık beyanları, mesajlar, fotoğraflar veya şiddet raporlarıyla ispat edebilir. Özellikle aldatma, şiddet, onur kırıcı davranışlar ve ağır psikolojik baskılar manevi tazminat sebebi olarak kabul edilir.

Manevi tazminat hakkı, boşanma sürecinde kadının yaşadığı psikolojik zararların bir nebze de olsa telafi edilmesini sağlar. Bu nedenle, boşanma davasında mağduriyet yaşayan kadınların manevi tazminat haklarını bilerek hukuki süreçlerini doğru yönetmeleri büyük önem taşımaktadır.

Boşanma Davasında Ziynet Eşyası Alacağı Hakkı

Boşanma davasında kadının ziynet eşyası alacağı hakkı, evlilik süresince kendisine ait olan ziynet eşyalarının iadesini talep etme hakkını ifade eder. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, ziynet eşyaları kadına ait kişisel mal olarak kabul edilir ve kadın, bunları talep etme hakkına sahiptir.

Ziynet eşyaları genellikle düğün sırasında takılan altın, bilezik, kolye, küpe ve benzeri mücevherlerdir. Boşanma davasında kadın, ziynet eşyalarının kendisine iade edilmesini ya da aynen iade mümkün değilse bedelinin ödenmesini talep edebilir. Ancak, bu hakkın kullanılabilmesi için şu hususların dikkate alınması gerekmektedir:

  • Ziynet eşyalarının kadına ait olduğunun ispat edilmesi gereklidir. Düğün videoları, fotoğraflar, tanık beyanları veya fatura gibi deliller mahkemeye sunulabilir.
  • Ziynet eşyalarının kadının rızası dışında elinden alındığı kanıtlanmalıdır. Eğer kadın kendi isteğiyle ziynet eşyalarını eşine verdiyse ve bunu ispat edemezse, talebi reddedilebilir.
  • Ziynet eşyalarının boşanma davası ile birlikte veya ayrı bir dava ile talep edilmesi mümkündür. Eğer boşanma davası sırasında talep edilmemişse, ziynet eşyaları için ayrı bir alacak davası açılabilir.

Kadın, ziynet alacağı davasında   eşyaların aynen iadesini talep edebilir. Ancak, ziynetlerin satıldığı veya harcandığı ispat edilirse, mahkeme bedelinin ödenmesine hükmedebilir. Bu durumda, mahkeme altınların güncel rayiç değerine göre karar verir ve koca, bu bedeli ödemek zorunda kalır.

Ziynet eşyaları, mal paylaşımına dahil edilmez çünkü Türk Medeni Kanunu’na göre kişisel mal statüsündedir. Bu nedenle, kadın bu hakkını bilerek hukuki sürecini doğru yönetmeli ve eşyalarını geri alabilmek için gerekli delilleri mahkemeye sunmalıdır.

Boşanma Davasında Kadının Mehir Hakkı

Mehir nedir? Ne zaman verilir? İslam hukukuna dayanan ve özellikle dini nikâh ile evlenen kadınlar açısından önem taşıyan bir alacak hakkıdır. Mehir, evlenme sırasında erkeğin kadına vermeyi taahhüt ettiği para, altın veya taşınmaz gibi bir mal olarak tanımlanır. Mehir, evlilik akdiyle birlikte doğan bir hak olup, kadının boşanma veya kocanın ölümü halinde bu malı ya da bedelini talep etme hakkı bulunmaktadır.

Türk Medeni Kanunu’nda mehir kavramına doğrudan yer verilmemekle birlikte, kişisel mal olarak değerlendirilmesi nedeniyle ziynet eşyaları gibi talep edilebilir. Yargıtay kararlarında da mehir sözleşmesinin yazılı ve hukuken geçerli olması durumunda bir alacak hakkı doğurduğu kabul edilmiştir. Mehir hakkının kullanılabilmesi için şu şartların sağlanması gerekmektedir:

  • Mehir anlaşmasının yazılı olarak yapılmış olması gereklidir. Yazılı bir belge olmaması durumunda, tanık beyanları veya diğer kanıtlar ile mehirin varlığı ispat edilmelidir.
  • Mehirin ödenmesi kararlaştırılmışsa ancak evlilik sırasında veya sonrasında ödenmemişse, kadın bunu boşanma davasında talep edebilir.
  • Mehirin aynen iadesi mümkün değilse, bedeli ödenebilir. Örneğin, taşınmaz veya altın gibi bir mehir taahhüdü yerine getirilmemişse, mahkeme güncel piyasa değerine göre bir ödeme yapılmasına karar verebilir.

Mehir hakkı, boşanma davası sırasında talep edilebileceği gibi, ayrı bir alacak davası açılarak da istenebilir. Bu nedenle, kadınların mehir hakkını bilmesi ve boşanma sürecinde bu talebini hukuki yollardan takip etmesi önemlidir. Eşler arasında mehir konusunda anlaşmazlık çıkması halinde, mahkeme mehirin geçerliliğini değerlendirerek karar verir.

Boşanma Sürecinde Mal Rejiminden Doğan Haklar

Boşanma sürecinde eşlerin en çok karşı karşıya geldiği konulardan biri mal paylaşımıdır. Türk Medeni Kanunu’na göre evlilik süresince edinilen malların nasıl paylaşılacağı, tarafların tabi olduğu mal rejimine göre belirlenir. Mal rejimi davası boşanma davası ile birlikte açılamaz; boşanma kararının kesinleşmesinden sonra ayrı bir dava olarak açılması gerekmektedir.

1. Mal Rejimi Türleri ve Boşanma Sonrası Paylaşım

Türk hukuk sisteminde, eşler yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olurlar. Ancak, evlilik öncesinde veya evlilik sürecinde mal ayrılığı, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığı rejimi seçilmişse, boşanmada mal paylaşımı bu rejime göre yapılır.

  • Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi (Yasal Rejim)
    2002 yılından sonra yapılan evliliklerde, eşler aksini kararlaştırmadıkça bu rejime tabi olurlar. Evlilik süresince edinilen mallar “edinilmiş mal” olarak kabul edilir ve boşanma sonrası eşit olarak paylaşılır.

Edinilmiş mala örnekler:

    • Evlilik içinde alınan taşınmazlar (ev, arsa, araba vb.)
    • Eşlerden birinin çalışarak elde ettiği maaş ve diğer gelirler
    • Sigorta tazminatları ve kıdem tazminatı
    • Kira gelirleri
    • Emeklilik birikimleri

Kişisel mallar ise paylaşıma girmez. Bunlar; miras yoluyla gelen mallar, bağışlanan mallar, evlilik öncesinde alınan taşınmazlar ve manevi tazminatlardır.

  • Mal Ayrılığı Rejimi (Anlaşmalı Mal Rejimi)
    Eşler evlilik öncesinde noterden mal ayrılığı sözleşmesi yapmışsa, her eş kendi adına kayıtlı malların sahibi olur ve boşanma durumunda mal paylaşımı olmaz.
  • Paylaşmalı Mal Ayrılığı ve Mal Ortaklığı Rejimi
    Bu rejimlerde mal paylaşımı farklı kurallara tabi olup, eşlerin evlilik sırasında yapmış olduğu mal rejimi sözleşmesine göre belirlenir.

2. Mal Paylaşım Davası ve Süreci

Mal rejiminin tasfiyesi için boşanma kararının kesinleşmesi gerekmektedir. Boşanma davası kesinleştikten sonra, mal paylaşımı için ayrıca mal rejimi davası açılması gerekir. Bu süreçte mahkeme, eşlerin mal rejimi türüne göre bir paylaşım yapar.

Kadın, mal paylaşımı sürecinde katkı payı alacağı, değer artış payı ve edinilmiş mallara katılma alacağı gibi taleplerde bulunabilir. Örneğin, kadın eş, eşinin üzerine kayıtlı olan evin alınmasında maddi katkı sağlamışsa, katkı payı alacağı davası açarak bu katkısını talep edebilir.

Boşanma sürecinde mal paylaşımı davaları hukuki bilgi ve delil gerektiren karmaşık süreçlerdir. Bu nedenle, hak kaybı yaşamamak için kadınların hukuki destek alarak mal rejimi davalarını yürütmeleri büyük önem taşımaktadır.

Boşanma Sürecinde Çocuk ile Kişisel İlişki Kurma Hakkı

Boşanma sürecinde en önemli konulardan biri, çocuğun ebeveynleri ile olan kişisel ilişkisinin nasıl düzenleneceğidir. Türk Medeni Kanunu’nun 323. maddesi uyarınca, boşanma veya ayrılık gerçekleşse bile, velayeti kendisine verilmeyen ebeveynin çocuk ile düzenli olarak kişisel ilişki kurma hakkı vardır. Bu hak, çocuğun psikolojik ve sosyal gelişimini korumak amacıyla düzenlenmiş olup, anne veya babanın çocuğu istediği gibi görmesine değil, çocuğun yüksek yararına göre belirlenen bir görüşme düzenine dayanır.

1. Kişisel İlişki Kurma Hakkı Nasıl Belirlenir?

Boşanma davasında mahkeme, çocuğun velayetini anneye veya babaya verebilir. Velayeti alamayan tarafın çocuk ile kişisel ilişki kurması için mahkeme tarafından belli gün ve saatlerde görüşme izni verilir. Kişisel ilişki düzenlenirken şu unsurlar dikkate alınır:

  • Çocuğun yaşı ve eğitim durumu
  • Çocuğun psikolojik ve fiziksel ihtiyaçları
  • Ebeveynlerin yaşadığı şehirler arasındaki mesafe
  • Tarafların çocukla kurduğu bağın niteliği
  • Çocuğun şiddet veya ihmal riski taşıyıp taşımadığı

Mahkeme, çocuğun velayetini almayan ebeveynin çocuğu hafta sonları, bayramlarda, yaz tatillerinde veya özel günlerde belirli sürelerde görmesine karar verebilir. Ancak, çocuğun velayeti olan ebeveynin, diğer ebeveynin görüşme hakkını engellemesi hukuka aykırıdır.

2. Kişisel İlişki Kurma Hakkı Nasıl Uygulanır?

Mahkemenin belirlediği kişisel ilişki düzenlemesine velayet sahibi ebeveyn uymak zorundadır. Eğer velayet sahibi ebeveyn, çocuğun diğer ebeveyn ile görüşmesine engel olursa, mağdur olan taraf icra yoluyla çocuğun kendisine teslim edilmesini talep edebilir. Ancak, icra yoluyla çocuk teslimi uygulamaları çocuk açısından travmatik olabildiğinden, çocuk teslim merkezleri gibi daha hassas yöntemler uygulanmaya başlanmıştır.

3. Kişisel İlişkinin Engellenmesi ve Hukuki Sonuçları

Velayeti elinde bulunduran taraf, çocuğun diğer ebeveyniyle görüşmesine kasten engel olursa, karşı taraf icra müdürlüğüne başvurarak kişisel ilişki hakkının ihlal edildiğini belirtebilir. Ayrıca, Aile Mahkemesi’ne başvurularak velayetin değiştirilmesi talep edilebilir. Sürekli ihlal halinde, velayet hakkı ihlal eden ebeveynden alınarak diğer tarafa verilebilir.

4. Çocuğun Kişisel İlişkiyi Reddetmesi Durumu

Bazen çocuk, velayeti olmayan ebeveyni görmek istemeyebilir. Bu durumda, mahkeme çocuğun yaşına ve psikolojik durumuna göre bir değerlendirme yaparak, kişisel ilişkiyi yeniden düzenleyebilir. Ancak, çocuğun yönlendirilerek görüşmek istemediği izlenimi oluşursa, mahkeme velayet sahibi ebeveyni cezai yaptırımla karşı karşıya bırakabilir.

Sonuç olarak, boşanma sürecinde kişisel ilişki hakkı, çocuğun menfaatlerini koruyarak ebeveynleriyle bağını sürdürebilmesini sağlamak için hukuken güvence altına alınmıştır. Anne veya baba, bu haklarını kullanabilmek için mahkeme kararına uygun hareket etmeli ve çocuğun duygusal gelişimini göz önünde bulundurarak davranmalıdır.

Boşanma Davasında Kadının Velayet Hakkı

Boşanma davalarında en hassas konulardan biri çocuğun velayet hakkıdır. Türk Medeni Kanunu’nun 336. maddesi uyarınca, boşanma davası neticesinde hâkim, çocuğun velayetini anneye veya babaya verebilir. Mahkeme, velayet kararını verirken çocuğun üstün yararını gözeterek hareket eder. Genel olarak, küçük yaşta olan çocukların anne bakımına daha fazla ihtiyaç duyması nedeniyle velayetin anneye verilmesi yaygın bir uygulamadır.

1. Velayet Kararını Etkileyen Faktörler

Mahkeme, çocuğun velayetini belirlerken aşağıdaki kriterleri dikkate alır:

  • Çocuğun yaşı ve gelişim durumu (Genellikle 0-7 yaş arasındaki çocukların anne bakımına muhtaç olduğu kabul edilir)
  • Çocuğun eğitimi, sağlık durumu ve sosyal gelişimi
  • Anne ve babanın maddi ve manevi yeterliliği
  • Anne ve babanın çocuğa ayırabileceği zaman ve bakım kapasitesi
  • Çocuğun kiminle yaşamak istediği (Genellikle 8 yaş ve üzerindeki çocukların görüşleri dikkate alınır)
  • Anne veya babanın psikolojik durumu, alkol, uyuşturucu kullanımı veya şiddet geçmişi olup olmadığı

Mahkeme, çocuğun fiziksel, duygusal ve psikolojik gelişimi açısından en uygun ebeveyni belirleyerek velayet hakkını ona verir. Kadının ekonomik durumu velayet konusunda belirleyici değildir, çünkü ekonomik olarak zor durumda olan bir annenin velayeti alması halinde baba, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için iştirak nafakası ödemek zorundadır.

2. Velayet Hakkının Annelere Verilmesi Konusundaki Yargı Kararları

Yargıtay içtihatlarına göre, özellikle 0-7 yaş aralığındaki çocukların anne bakımına ve sevgisine daha çok ihtiyaç duyduğu kabul edilir. Bu nedenle, annenin ağır kusurlu olmaması durumunda velayet genellikle anneye verilir. Ancak, anne çocuğa iyi bakamayacak durumda ise (şiddet, ihmal, bağımlılık gibi nedenler) velayet babaya da verilebilir.

3. Velayetin Değiştirilmesi ve Annenin Hakları

Velayet kararı kesinleşmiş olsa bile, çocuğun üstün yararı gerektiriyorsa velayet değiştirilebilir. Örneğin, velayet hakkı annede olup çocuk yeterince iyi bakılmıyorsa, babanın başvurusu üzerine mahkeme velayetin değiştirilmesine karar verebilir.

Ancak, annenin ekonomik durumu zayıf diye velayet babaya verilmez. Çünkü çocuğun bakım giderlerini karşılamak için iştirak nafakası hükmedilir ve baba, çocuğun masraflarına katkıda bulunmak zorundadır.

4. Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanmada Velayet

  • Anlaşmalı boşanmalarda  , taraflar çocuğun velayeti konusunda anlaşırsa mahkeme bu anlaşmayı genellikle kabul eder.
  • Çekişmeli boşanmalarda, mahkeme velayet konusunda uzman görüşü alarak çocuğun menfaatine en uygun kararı verir.

Sonuç olarak, boşanma sürecinde kadınların en önemli haklarından biri olan velayet hakkı, çocuğun üstün yararına göre belirlenir. Kadın, çocuğunun velayetini almak istiyorsa mahkemeye sunacağı deliller ve çocuğun bakımına yönelik yeterliliği konusunda detaylı bir savunma yapmalıdır. Boşanma sürecinde kadınların haklarını etkin bir şekilde kullanabilmesi için hukuki destek alması büyük önem taşımaktadır.

Boşanma Sürecinde Aile Konutu Şerhi Konulmasını İsteme Hakkı
Boşanma Sürecinde Aile Konutu Şerhi Konulmasını İsteme Hakkı

Boşanma Sürecinde Aile Konutu Şerhi Konulmasını İsteme Hakkı

Boşanma sürecinde kadınların en önemli haklarından biri aile konutunun korunmasıdır. Evlilik birliği içinde eşlerin birlikte yaşadığı konut, Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi uyarınca “aile konutu” olarak kabul edilir ve özel bir statüye sahiptir. Bu hükme göre, aile konutu eşlerden birinin tek başına satamayacağı, devredemeyeceği veya ipotek ettiremeyeceği bir mal varlığıdır.

Ancak, birçok durumda eşlerden biri (genellikle erkek), boşanma sürecinde konutu satmaya veya kiraya vermeye çalışabilir. Kadının mağdur olmaması için aile konutu şerhi konulması büyük önem taşır. Aile konutu şerhi, tapuya işlenerek konutun eşin rızası olmadan satılmasını engelleyen bir hukuki tedbirdir.

Aile Konutu Şerhi Nasıl Konulur?

Kadın, tapu müdürlüğüne başvurarak eşinin rızası olmadan konutun başkasına devredilmesini veya üzerinde ipotek tesis edilmesini engellemek amacıyla aile konutu şerhi koydurabilir. Bunun için şu belgeler gereklidir:

  • Evlilik cüzdanı (Evliliğin devam ettiğini kanıtlamak için)
  • Nüfus kayıt örneği (Resmi olarak evlilik kaydının gösterilmesi için)
  • Aile konutuna ilişkin adresi gösteren belge (İkametgâh belgesi veya muhtarlıktan alınacak yazı)
  • Tapu fotokopisi (Konuta ait tapu belgesi)
  • Aile konutu şerhi dilekçesi (Kadının veya avukatının hazırlayacağı yazılı talep)

Kadın, eşinin rızasına ihtiyaç duymadan tapu müdürlüğüne giderek bu işlemi gerçekleştirebilir. Tapu müdürlüğü, aile konutu şerhini koymak zorundadır.

6284 Sayılı Kanundan Kaynaklanan Koruyucu Tedbirler Uygulanmasını Talep Etme Hakkı

Boşanma sürecinde kadınların en önemli haklarından biri de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında koruyucu tedbirler talep etme hakkıdır. Bu kanun, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların ve aile bireylerinin korunmasını amaçlamaktadır. Boşanma sürecinde kadınlar, eşinden gelen tehdit, şiddet, psikolojik baskı veya takip edilme gibi durumlarla karşı karşıya kaldığında bu kanun kapsamında mahkemeden veya kolluk kuvvetlerinden koruma tedbirleri talep edebilir.

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara