Cinsel Taciz Suçu ve Cezası (TCK md. 105)
Cinsel Taciz Suçu Cezası ve Yargıtay Kararları
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda cinsel suçlar ayrı bir başlık altında, Kanun’un “Özel Hükümler” başlığındaki ikinci kitabında “Kişilere Karşı Suçlar” başlığında yer alan ikinci bölümün “Cinsel Dokunulmazlığa Yönelik Suçlar” başlıklı altıncı bölümünde “Cinsel Taciz” suçu 105. maddede düzenlenmiştir.
Cinsel Taciz Suçu Kavramı
Bir kimsenin vücut dokunulmazlığı ihlal edilmeksizin cinsel amaçlı olarak taciz edilmesi anlamına gelen cinsel taciz suçu, diğer cinsel özgürlüğe karşı işlenen suçlarda olduğu gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır.
Taciz, Arapça’da “Acz” kelimesinden türemektedir. Sözlük anlamı ise “tedirgin etme, rahatsız etme”. Buna ek olarak, bir tepki veremez, bir şey yapamaz ve güç hale getirme anlamlarını da taşımaktadır. Cinsel taciz basitçe, beden hareketi veya sözlü ve fiili olarak bir başka kişinin vücuduna temas içermeyen, cinsel amaçlı ve cinsel özgürlüğü ihlal edici davranışlar şeklinde ifade edilebilmektedir.
Cinsel dokunulmazlığa yönelik sözler, cinsel ifadeler, müstehcen fotoğraflar, ilişki istekleri ve aynı şekildeki davranışlar cinsel taciz şeklinde nitelendirilerek kanunda yer almaktadır.
Cinsel Taciz Suçunun Cezası
Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde cinsel taciz suçunu düzenleyen madde hükmüne göre suçun TCK m.105/1’de yer alan temel hali; “Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına hükmolunur” şeklinde yaptırım altına alınmıştır.
Cinsel taciz suçunun çocuğa karşı işlenmesi halinde ise faile, “altı aydan üç yıla kadar hapis cezası” verilecektir. Cinsel taciz suçunun mağduru çocuk olduğu takdirde hapis cezası zorunludur. Adli para cezası verilmesi mümkün değildir.
Cinsel taciz suçunda nitelikli hallerin varlığında ise TCK m.105/2’ye başvurulmaktadır. Maddede, “Hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak cinsel taciz suçu işlendiği takdirde, verilecek ceza yarı oranında artırılır” hükmü ile birlikte, “Mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz.” denilmek suretiyle cinsel taciz yaptırım altına alınmıştır.
Cinsel Taciz Suçunda Korunan Hukuki Değer
Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde cinsel taciz suçunun konusu, cinsel tacizi oluşturan davranışların yöneldiği kişinin cinsel bütünlüğü ve dokunulmazlığıdır. Bir görüşe göre; kavramsal açıdan birbirlerinin yerine kullanılan ancak tanım itibariyle muğlak kalan cinsel özgürlük ve cinsel dokunulmazlık kavramlarının eş anlamlı olmadığını belirtmek yerinde olacaktır. Bu görüşe göre; cinsel suçların düzenlendiği başlık dikkate alındığında; cinsel suçlarda korunan hukuki değerin kişilerin cinsel dokunulmazlığı olduğu anlaşılmakta olup; cinsel dokunulmazlığın kişilerin vücudu üzerinde cinsel davranışlar sergilenmesi sebebiyle ihlal edildiği belirtilerek cinsel özgürlük kavramından açıkça bahsedilmemiştir.
Cinsel Taciz Suçunda Fail
Cinsel taciz suçunun faili herkes olabilir. Suçun faili kadın veya erkek olabilir. Mağdur ve fail, aynı cinsiyette veya farklı cinsiyette de olabilir. Ancak günlük hayatta suçun mağduru genellikle kadınlar olup; suçun faili ise erkeklerdir. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde söz atma ve sarkıntılık suçlarının failinin yalnızca erkekler olabileceği kabul edilmekte idi. Ek olarak failin medeni hali veya boşanmış olması dikkate alınmamaktadır. Failin yaşı önemli değildir, farklı bir ifade ile fail; bir çocuk da olabilir. Fakat bu durumda TCK’nın 31. maddesinde yer alan yaş küçüklüğüne dair hüküm dikkate alınacaktır.
Mağdurun cinsiyetine yönelik bir ayrımda bulunulmadığından ve suçun mağdurunun erkek veya kadın olabileceğinden bahsetmiş idik. Bir görüşe göre; hayatın olağan akışı içinde cinsel taciz fiillerine maruz kalan kesim genel olarak kadınlardır.
Cinsel Taciz Suçunda Mağdur
Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinin 1. fıkrası içerisinde yer alan “bir kimseyi” ifadesi, suçun mağdur açısından herhangi bir özellik taşımadığını göstermektedir. Herkes bu suçun mağduru olabilir. Mağdur bakımından cinsiyet ayrımı söz konusu değildir.
Mağdurun cinsiyetine yönelik bir ayrımda bulunulmadığından ve suçun mağdurunun erkek veya kadın olabileceğinden bahsetmiş idik. Bir görüşe göre; hayatın olağan akışı içinde cinsel taciz fiillerine maruz kalan kesim genel olarak kadınlardır.
Cinsel Taciz Suçunda Fiil, Netice ve Nedensellik Bağı
Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde cinsel tacize yönelik detaylı bir tanım yer almamaktadır267. Maddede sadece bir kişiye cinsel taciz fiilini işleyen kişinin madde hükmüne göre cezaya maruz kalacağı, cezanın suçun temel biçimine ve nitelikli hallerine göre uygulanacağı belirtilmektedir.
Cinsel taciz fiilini hangi davranışların oluşturduğu hususunda kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Öğretide ve yargı kararlarında, mağduru hedef alan, onun vücut dokunulmazlığı ihlal edilmeksizin cinselliğine yönelen davranışların cinsel taciz suçunu oluşturduğu görülmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesi, cinsel taciz suçunun maddi unsurunu meydana getiren hareketi “bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz etme” olarak belirtmektedir. Taciz kelimesinin sözlük anlamı iste “tedirgin etme, rahatsız etme, rahatsızlık verme” olarak ifade edilmektedir.
Tacizin TCK 105. madde kapsamında ele alınması için cinsel bir amaç taşıması gerekmektedir. Cinsel taciz, “kişinin vücut dokunulmazlığının ihlali niteliğinde olmayan cinsel davranışlar” olarak ifade edilmiştir.
Cinsel taciz, mağdurun cinsel dokunulmazlığına yönelmiş, ancak saldırı boyutuna varmamış sözlü veya yazılı, şehvet duygusu ile gerçekleştirilmiş olan her türlü davranış olarak da tanımlanmıştır.
Cinsel Taciz Suçu Şikayete Tabi Midir?
Cinsel taciz suçunun 105/1 kapsamındaki temel hallerinin soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetine bağlıdır. Yetişkin olan mağdura yönelik gerçekleştirilen cinsel taciz fiillerinde mağdurun beyanı esas alınmaktadır.
Cinsel taciz suçu her ne kadar mağdurun şikayetine bağlı ise de; mağdur açısından şikayet süresinin geçmemesi gerekmektedir. Şikayet hakkı olan mağdurun, faili bildiği veya öğrendiği andan itibaren şikayet etme süresi 6 aydır. 6 ay geçtikten sonra şikayet mümkün görünmemektedir. Şikayet kolluk makamlarına veya Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılmaktadır.
Cinsel taciz suçunu düzenleyen TCK’nın 105. maddesinin 2. fıkrasında sayılan nitelikli hallerin varlığı halinde; “cinsel taciz suçunun nitelikli unsurlarının gerçekleştiği durumlarda, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikayetine bağlı değildir” denilerek, cinsel taciz suçunun re’sen soruşturulacağı vurgulanmıştır.
Cinsel Taciz Suçunda Suça Etki Eden Nedenler
Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinde cinsel taciz suçunun cezayı ağırlaştıran nitelikli halleri şu şekilde düzenlenmiştir.
Bunlar;
- İşlenen suçun çocuklara yönelik yapılması,
- Suçun; a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
e) Teşhir suretiyle, işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı olan kanun ile birlikte TCK’nın 105. maddesinde bulunan “hükmolunur” ifadesi, “suçun çocuklara karşı işlendiği durumlarda en az altı aydan başlayarak üç seneye kadar hapis cezasına hükmedilir” olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklik ile beraber yukarıda bahsi geçen cinsel tacizin çocuklara karşı işlenmesi ve buna ilişkin hangi suçun ortaya çıkacağı konusundaki tartışmalar sona ermiştir. Böylelikle cinsel taciz suçunun çocuğa karşı işlenebileceği, bu durumda ise uygulanacak cezanın çok daha ağır olacağı açık bir şekilde belirtilmiştir.
Suçun Kamu Görevinin Veya Hizmet İlişkisinin Ya Da Aile İçi İlişkinin Sağladığı Kolaylıktan Faydalanmak Suretiyle İşlenmesi
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 61. maddesi ile TCK 105/2-a bendinde yer alan “Hizmet İlişkisinin ya da Aile İçi İlişkiden Kaynaklanan Nüfuzun Kötüye Kullanılması” ibaresine “kamu görevinin veya…” ibaresi eklenmiş, “nüfuzun kötüye kullanılması” ibaresi “sağladığı kolaylıktan faydalanmak” şeklinde değiştirilmiştir. Böylelikle nitelikli halin oluşabilmesi için nüfuzun kullanılmasına gerek kalmamış sadece sağladığı kolaylıktan faydalanmak yeterli olmuştur. Kamu görevlisi TCK’nın 6/c maddesinde; “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” olarak tanımlanmaktadır.
Suçun aile içi ilişkinin (sadece çekirdek aile değil, amca, hala, enişte vb. kimseler de dahil) sağladığı kolaylıktan faydalanılarak işlenmesi durumunda da nitelikli halin oluştuğundan bahsetmek mümkündür. Aile içi ilişki bakımından kişilerin bir arada yaşaması zorunluluğu bulunmamaktadır. Burada aile ortamında oluşan saygı, güven, sevgi, dayanışma gibi durumlar kötüye kullanılmakta, söz konusu haller bu suçun işlenmesini de kolaylaştırmaktadır.
Bölge Adliye Mahkemesi, sanığın kayınbiraderinin karısı olan müştekinin cep telefonuna whatsapp programı üzerinden; “senden hoşlanıyorum, bir kez birlikte olalım, ne istersen yaparım” başka bir zamanda da “öpüşecek birilerini aramadık, hani bizim için ölsün de demedik, az bir şey sevsin üstünü biz tamamlardık” şeklinde resimli bir mesaj gönderdiği olayda sanığın aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle 105/2-a maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar vermiştir.
Suçun; Vasi, Eğitici, Öğretici, Bakıcı, Koruyucu Aile Veya Sağlık Hizmeti Veren Ya Da Koruma, Bakım Veya Gözetim Yükümlülüğü Bulunan Kişiler Tarafından İşlenmesi
6545 sayılı Kanun’un 61. maddesi ile mevcut maddeye “vasi”, “bakıcı”, “koruyucu aile”, “sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler” ibareleri eklenmiştir. Böylelikle bentte açıkça sayılan kişiler tarafından cinsel taciz suçunun işlenmesi nitelikli bir hal arz edecektir. Türk Medeni Kanunu’nun 403. maddesine göre vasi; “vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukukî işlemlerde onu temsil etmekle yükümlü olan kişi” olarak tanımlanmaktadır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi bir kararında, sanığın mağdurun öğretmeni olması sebebiyle cezasının yarı oranda arttırılmasına karar vermiştir. Yine; öğretim görevlisi olan sanığın not ile ilgili mağdure öğrencisini odasına çağırarak, “on dakika kal, senin gibi kadınları çekici buluyorum, sadece ayaklarını öpmek istiyorum” dediği olayda yerel mahkeme cinsel taciz suçundan 105/2-b maddesine göre karar vermiş ve tesis ettiği hüküm kesinleşmiştir.
Suçun Aynı İşyerinde Çalışmanın Sağladığı Kolaylıktan Faydalanmak Suretiyle İşlenmesi
6545 sayılı Kanun’un 61. maddesi ile değişiklikler TCK 105/2-c bendine yansımamış, suçun aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmesi olarak belirtilen nitelikli hal içeriği değişikliğe uğramamıştır.
Fail ve mağdurun aynı işyerinde çalışmaları nitelikli halin uygulanması bakımından yeterli olmayıp; bu suçun işlenmesinde bir arada çalışmanın kolaylık sağlaması da gerekmektedir. Altlık-üstlük ilişkisi veya hiyerarşik ilişki de nitelikli hal teşkil etmesi bakımından aranmaz.
Fail, aynı çalışma ortamını paylaştığı mağdura daha rahat ulaşmakta, mağduru önceden tanıdığı için bu suçu kolaylıkla işlemektedir. İşyerinde gerçekleştirilen cinsel taciz, kişinin çalışma hak ve hürriyetini, ekonomik özgürlüğünü ve özerkliğini ihlal ve de tehdit ettiği için cinsiyet ayrımcılığına da yol açtığından işyeri dışında gerçekleşen cinsel tacizden farklılaşmaktadır. İşyerinde cinsel taciz, ülkelere göre farklılık göstermekle birlikte; özellikle cinsiyet ayrımcılığı olarak kabul edilmekte, kişilik haklarının ihlali olarak görülmekte ve cinsel menfaat sağlama amacıyla yetkinin kötüye kullanılması olarak değerlendirilmektedir.
Suçun Posta Veya Elektronik Haberleşme Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Faydalanmak Suretiyle İşlenmesi
Bahse konu halin nitelikli hal kapsamında sayılabilmesi için; suçun elektronik yollarla (telefon, bilgisayar vb.) işlenmesi ve bu araçların sağladığı kolaylıktan faydalanılması gerekmektedir. Ayrıca rızanın olup olmadığı mutlaka incelenmelidir. Örneğin; bir failin mağdura selam yazması karşılığında, mağdurun da selam yazması durumunda bu hüküm işleme konulamaz.
Bir görüşe göre; elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan bahsedilebilmesi için, mağdurun cinsel taciz mesajlarına maruz kalması, tercih hakkının ve karşı koyma imkanının olmaması gerekmektedir.
Diğer bir görüşe göre; rızai olarak sürdürülen iletişim esnasında suçun işlenmesi durumunda söz konusu nitelikli halin varlığından söz edilmemelidir. Zira; failin mağdura yüz yüze iken söylediği sözleri, rızai sürdürülen mesajlaşma esnasında yazması arasında bir fark görünmemektedir. Görüşe göre; failin ancak, arkadaş listesinde olmayan veya tanımadığı bir kişiye mesaj yazarak bu fiili işlemesi durumunda, elektronik haberleşme aracının sağladığı kolaylıktan bahsedilebilir.
Normal seyir halindeki mesajlaşma, cinsel taciz içerikli mesajlara dönüşmüşse o halde bu hükme başvurulabilmektedir. Bir görüşe göre; karşılıklı mesajlaşma sona ermiş ve fail mağdura sürekli mesaj atmaya devam ediyor ise yine elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanarak cinsel taciz suçunu işlemiş sayılacaktır381. Çünkü mevcut koşullarda, mesajlaşma veya karşılıklı diyalog sona ermiş ise; fail, mağduru belki bir daha göremeyecek veya hiçbir suretle mağdura ulaşamayacaktı.
Suçun Teşhir Suretiyle İşlenmesi
6545 sayılı Kanun ile getirilen nitelikli hallerdendir. Cinsel taciz suçunun teşhir suretiyle işlenmiş olması cezanın artırılmasını gerektirecektir385. Bu suçun nitelikli hali; TCK’nın 225. maddesindeki hayasızca hareketler kapsamındaki teşhircilikten farklıdır.
Türk Ceza Kanunu’na 105/2-e bendi ile “cinsel taciz suçunun teşhir suretiyle işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Suçun işlenebilmesi için, teşhirin, belirli bir kişiye yönelik, cinsel amaçlı yapılarak gerçekleştirilmesi gerekmekte ve teşhirin aleni olmasına da gerek görülmemektedir. Ancak hem aleni hem de belli bir kişiye yönelik yapılır ise; TCK m.105/2-e ile TCK m.225 arasında fikri içtimadan yola çıkılacak, yaptırımı daha fazla olan 105/2-e maddesine göre hüküm verilecektir.
Teşhir suretiyle cinsel taciz suçunun oluşumundan bahsedebilmek için, failin belirli bir kişiyi hedef alarak teşhirde bulunması gerekmektedir390. Farklı bir ifade ile; nitelikli hal, sanığın kendi cinsel organını göstermesi suretiyle gerçekleşir. Resim veya video gösterilmesi müstehcenlik suçunu oluşturacaktır.
Cinsel Taciz Suçunda Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Hal
Cinsel taciz sonucunda mağdur işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise, cezanın artırılarak hükmedilmesi gerekecektir. Ancak cinsel taciz fiili ile ayrılmak zorunda kalma durumunun arasında bir nedensellik bağı bulunmalıdır.
Cinsel taciz suçunda neticesi sebebiyle ağırlaşmış halin uygulanma noktasında öğretide farklı görüşler mevcuttur. Bir görüşe göre; bu halin uygulanabilmesi için failin süreklilik arz eden fiillerinin neticesinde mağdurun artık daha fazla dayanamayıp işten, okuldan, ailesinden ayrılması gerekmektedir. Farklı bir ifade ile; tek bir cinsel taciz fiilinden dolayı bu hal uygulanmamalıdır. Öğretideki hakim görüş bu yöndedir.
Kanaatimizce; mağdurun cinsel taciz fiili sonrasında işten, okuldan, ailesinden ayrılmak zorunda kalması durumunda; fiilin süreklilik arz edip etmediğine bakılması gerektiği düşüncesine katılmamaktayız. Zira; fail tarafından işlenebilecek tek bir fiilin mağdurda bıraktığı psikolojik etkiler, mağdurun yukarıda ifade ettiğimiz neticelerden birini yaşamasına sebep olabilmektedir.
Cinsel Taciz Suçunun Manevi Unsuru
Cinsel taciz, taksirle işlenemez. Bu suç sadece doğrudan kastla işlenebilir. Failde yer alan kast, suç çeşidindeki objektif özellikteki bütün unsurlara yönelik olmak zorundadır. Ayrıca cinsel taciz suçunun olası kast ile işlenemeyeceği, Yargıtay içtihatlarında da mevcuttur.
Türk Ceza Kanunu m.105 kapsamında failde, cinsel amaç olarak özel bir kast aranmaktadır. Ancak öğretide; cinsel taciz suçunun oluşması için özel kastın mı veya genel kastın mı aranması gerektiği konusunda görüş ayrılıkları bulunmaktadır.
Kanaatimizce; suçun maddi ve manevi unsurları dikkate alındığında cinsel taciz suçunun belirli bir yakınlık içinde olan kişiler arasında işlenip işlenemeyeceği dikkatle incelenmelidir. Çünkü fiziksel olarak yakın olan kişilerin kullandığı kelimelerin veya sergiledikleri fiillerin ifade özgürlüğü şemsiyesi altına girmesi mümkündür.
Yargıtay bir kararında, “(…)sanık ile katılan arasında önceye dayalı gönül ilişkisi bulunduğunun anlaşıldığı ve ayrıldıktan sonra sanığın boşanma sürecinde bulunan katılanı ikna ederek tekrar bir araya gelmeye yönelik söylemlerinin, cinsel taciz suçunu oluşturmadığı gözetilmeden sanığın mahkumiyetine karar verilmesi(…)” denmek suretiyle boşanma sürecinde olan eşler arasında kullanılan söylemlerin cinsel taciz suçunu oluşturmadığına karar vermiştir.
Hareketin cinsel amaç ile yapılıp yapılmadığı ve fiilin cinsel taciz niteliği taşıyıp taşımadığı somut olaya göre hakim tarafından karar verilmektedir. Ancak fail cinsel amaç gütmeden başka bir amaç için hareket ediyor ise cinsel taciz suçu meydana gelmez; unsurları oluştuğu takdirde başka bir suç oluşur. Kişilerin huzur ve sükununu bozma (TCK m.123), gürültüye neden olma (TCK m.183), hakaret (TCK m.125), tehdit (TCK m.106), hayâsızca hareketler (TCK m.225) gibi suçlar, başkaca oluşabilecek suçlara örnek olarak gösterilebilir.
Cinsel Taciz Suçunun Hukuka Aykırılık Unsuru
Türk Ceza Kanunu’nun 26/2 maddesine göre; “Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez”. Cinsel taciz fiillerinin suç olarak kabul edilebilmesi için bu fiillerin hukuka aykırı olarak, farklı bir ifadeyle mağdurun rızası olmadan gerçekleştirilmiş olması zorunludur. Rızasını açıklama ehliyetine sahip bir kişi, cinsel taciz fiillerine TCK’nın 26. maddesi kapsamında rıza gösterir ise; rızası ceza sorumluluğunu kaldıracaktır. Rızanın varlığı somut olayın özelliklerine göre belirlenecektir.
Kişinin hukuken geçerli izni, suçun hukuka aykırılığını ortadan kaldırdığından, fiilin suç oluşturabilmesi için cinsel taciz fiilinin mağdurun rızası olmadan yapılması gerekmektedir.
Suçun Özel Görünüş Biçimleri
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu diğer suç tiplerinde olduğu gibi, cinsel taciz suçunun da özel görünüş biçimlerini; teşebbüs, iştirak ve içtima başlıkları altında açıklamıştır.
Cinsel Taciz Suçuna Teşebbüs
Cinsel taciz suçunda teşebbüsün mümkün olup olmadığı öğretide tartışmalı bir konudur. Baskın görüşe göre; cinsel taciz, sırf hareket suçu olduğundan icra hareketleri son bulduğunda tamamlanır. İcra hareketlerinin parçalara bölünebildiği hallerde suça teşebbüs mümkündür.
Örneğin; failin kendisinin kaleme aldığı cinsel içerik barındıran mektubu, mağdura göndermiş olmasına rağmen, mektubun failin elinde olmayan bir sebepten dolayı mağdura ulaşmaması ve bu durumun daha sonra ortaya çıkmasında teşebbüsten bahsedilebilmektedir. Söz konusu örnekte, failin cinsel taciz içerikli mektubu yazması hazırlık aşaması, mağdura göndermesi ise artık icra hareketi aşaması olarak değerlendirilmektedir.
Yine failin bir mekanda arkadaşları ile otururken yoldan geçen mağdura laf attığını, mağdurun lafı duymamış ancak failin arkadaşlarının atmış olduğu cinsel taciz içerikli lafı duyduğunu varsayar isek; failde suç işleme kastı olduğu için yine suçun teşebbüs aşamasında kaldığı ifade edilebilir.
Kanaatimizce; mektup örneğini esas aldığımızda, mektup fail tarafından mağdurun ulaşabileceği bir yere bırakıldığında, fail icra hareketlerine başlamış sayılacağından cinsel taciz suçuna teşebbüs mümkündür.
Cinsel taciz suçunun teşebbüs aşamasından bahsedebilmek için, failin kastının varlığının şart olduğunu ifade eden bir görüş; kastın mevcut olduğu durumlarda failin cezalandırılabileceğini, kastın olmadığı yerde veya kastın şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispat edilemediği hallerde failin cezalandırılamayacağını ileri sürmektedir.
Cinsel Taciz Suçuna İştirak
Suça iştirak açısından cinsel taciz suçunun ayrıca bir özelliği bulunmamaktadır. Bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun, birden fazla kişi ile birlikte işlenmesi durumunda iştirakten bahsetmek mümkündür. Türk Ceza Kanunu’nda “Suça İştirak” başlığı altından düzenlenen faillik, azmettirme ve yardım etme şeklindeki iştirak şekilleri, cinsel taciz suçu açısından farklılık göstermemektedir.
Cinsel Taciz Suçunda İçtima
5237 sayılı TCK’da ise; cinsel taciz suçunun sırnaşıkça bir hal alması hususu ayrıca yaptırım altına alınmamıştır. Bu sebeple, cinsel taciz suçu farklı zamanlarda aynı kişiye karşı birden fazla işlendiği takdirde zincirleme suç hükümlerine başvurulmakta ve fail nezdinde tek bir cezaya hükmedilmektedir. Failin mağdura farklı zamanlarda defalarca cinsel taciz içerikli mektuplar yollaması veya yine mağdura farklı zamanlarda birden fazla cinsel taciz içerikli mesajlar göndermesi örnek olarak gösterilebilir. Yargıtay bir kararında, sanığın katılanı birden fazla arayarak zımnen birlikte olma teklifinde bulunması olayında, sanığın zincirleme surette cinsel taciz suçunu işlediğine karar vermiş, sanığa verilen beraat kararını kanuna aykırı bulmuştur.
Cinsel Taciz Suçunda Yargıtay Kararları
- Yargıtay 18. Ceza Dairesi bir kararında; “istemediğini ve kabul etmediğini belirtmesine rağmen, ısrarla evlilik teklifi edilmesi, âşık olduğunun söylenmesi eylemlerinin, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunu değil, TCK’nın 105. maddesinde ve 43. maddesinde tanımlanan zincirleme cinsel taciz suçunun oluştuğunu” belirtilmiştir.
- Yargıtay 4. Ceza Dairesi ise bir kararında; sanığın, mağdura arkadaşlık teklif etmesi karşılığında mağdurun teklifi kabul etmemesini, sanığın ısrarla mağdura telefon etmesini, mağduru takip ederek ısrarla arkadaşlığa ikna etmeye çalışmasını, TCK’nın 105/1. maddesinde tanımlanan cinsel taciz suçunu oluşturduğunu, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu için açılan davada beraat kararı verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
- Yargıtay’ın vermiş olduğu kararlara katılmamaktayız. Kanaatimizce; ısrarlı teklifler tek başına cinsel taciz suçunu oluşturmaz. Mağdurun istemediğini söylemiş olmasına rağmen failin mağdura ısrarla telefon etmesi veya hoşlandığını söylemesi failin cinsel amaç taşıdığını göstermez. Zira; kanun maddesinde, cinsel taciz suçunun işlendiğinden bahsedebilmek için, özel kastın bulunması gerektiği belirtilmektedir. Cinsel içerikli sözler sarf edilmemişken, cinsel bir amaç ihtiva etmemişken, kanunda belirtilen manevi unsur karşılanmamışken cinsel taciz suçundan hüküm vermek isabetli olmamıştır. Kanaatimizce bu durumda kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan hüküm verilmesi gerekirdi.
- Yargıtay 14. Ceza Dairesi, katılanın beyanlarını, sanığın hayatın olağan akışına aykırı savunmasını, Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu tarafından düzenlenen yazı neticesinde sanığın olay gecesi katılanı dört kez aradığını, dosya kapsamında sanık hakkında kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan ceza verildiğini, sanığın olay gecesi katılana cinsel içerikli sözler sarf etmesi şeklindeki fiilinin cinsel taciz suçunu oluşturduğunu ancak sanığın bu suçtan beraatine karar verilmesini bozma sebebi saymıştır.
- Cinsel taciz suçuna teşebbüs ile ilgili Yargıtay, sanığın mağduru aracına bindirdiği, mağdura “sakın bağırma, erkek arkadaşınla yaparken iyi benimle de bir kere yat” dediği, sanığın mağdurun pantolonunun düğmelerini açarak elleriyle mağdurun vücuduna dokunduğu olayda, cinsel taciz suçundan sanığa ceza verilmesini kanuna aykırı bularak, işlenen suçun cinsel saldırı suçunu oluşturduğuna karar vermiştir. Yargıtay bahse konu kararda; vücuda temas olduğu halde, cinsel taciz suçundan ceza verilmesini kanuna aykırı bulmuştur.
Cinsel Taciz Suçu Nasıl İspat Edilir?
Yargıtay Ceza Genel Kurulu bir kararında, mağdurun şikayet dilekçesini vermesi ile başlayan yargılamada; sanığın mağdurun isteği ile mağdurla birlikte olduğunu beyan etmesini ve mağdurun bu beyana karşı beyanda bulunmamasını, şikayet dilekçesini verdikten sonra sanıkla uzun sayılacak nitelikte telefonla iletişim kurmasını ve mağdurun eşinin, mağdurun sanık ile ilişkisinin olduğunu anlaması anına kadar mağdurun sanığı şikayet etmemesini şüpheli bulmuş, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesini uygulamıştır.
Konuya ilişkin detaylı bilgilendirme için “Cinsel Saldırı Suçunda İspat” başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.