Ceza Hukuku

Çocukların Cinsel İstismarı Suçu ve Cezası (TCK 103) 2025

TCK 103 Yargıtay Kararları

TCK 103 Çocukların Cinsel İstismarı Suçu aşağıdaki gibi tanımlanmıştır.

Fıkra İçerik
TCK 103/1
  • Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
  • Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
  • Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz.
  • Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır.

Cinsel istismar deyiminden:

TCK 103/1a On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,

TCK 103/1b Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,

anlaşılır.

TCK 103/2
  • Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur.
  • Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.
TCK 103/3 Suçun;TCK 103/3a Birden fazla kişi tarafından birlikte,

TCK 103/3b İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

TCK 103/3c Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,

TCK 103/3d Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,

TCK 103/3e Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

TCK 103/4 Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
TCK 103/5 Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
TCK 103/6 Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

 

Çocukların cinsel istismarı suçu, modern ceza hukukunun en ağır ve hassas düzenlemeleri arasında yer almakta olup, hem bireysel hem de kamusal yararı ilgilendiren çok yönlü bir sorun alanını teşkil etmektedir. Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesi kapsamında düzenlenen bu suç, çocuğun cinsel dokunulmazlığı ve sağlıklı gelişiminin korunmasını hedef alırken, aynı zamanda toplumun temel etik değerlerini ve çocuk haklarını güvence altına alma amacı taşır. Çocuğa yönelik cinsel istismar, yalnızca fiziksel bir saldırıdan ibaret olmayıp; derin psikolojik, sosyal ve gelişimsel travmalar doğurması itibariyle multidisipliner bir değerlendirme gerektirir. Ulusal mevzuatın yanı sıra, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler de bu suça ilişkin olarak devletlere önemli yükümlülükler yüklemektedir. Bu bağlamda, çocukların cinsel istismarı suçu, ceza hukukunun koruyucu işlevi doğrultusunda kapsamlı bir analizle ele alınmalı; suçun tanımı, unsurları, yaptırımları ve muhakeme usulleri üzerinden detaylı bir biçimde incelenmelidir.

DMCA.com Protection Status

İçerik

Çocukların Cinsel İstismarı Suçu ve Cezası (TCK 103)
Çocukların Cinsel İstismarı Suçu ve Cezası (TCK 103)

Çocukların Cinsel İstismarı Suçu Nedir?

Çocukların cinsel istismarı suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesi kapsamında düzenlenmiş olup, on sekiz yaşını doldurmamış çocuklara yönelik gerçekleştirilen cinsel davranışları cezalandırmayı amaçlamaktadır. Bu suç, çocuğun cinsel dokunulmazlığını koruma amacına matuf olup, mağdurun rızası bulunsa dahi belirli şartlar altında cezaî sorumluluk doğurmaktadır. Zira çocukların biyolojik, psikolojik ve sosyal gelişimlerinin henüz tamamlanmamış olması, onları cinsel içerikli eylemler karşısında savunmasız kılmakta ve rızalarının hukuken geçerli sayılmasını engellemektedir.

Cinsel istismar yalnızca fiziksel temasla sınırlı olmayıp; çocuğun pornografik içerik üretiminde kullanılması,

teşhircilik, teşvik, fuhuşa sürükleme gibi davranışları da kapsamaktadır. Bu yönüyle suç, sadece mağdur çocuğun bedenine yönelen fiillerle sınırlı değildir; çocuğun psikolojik ve ahlaki gelişimine zarar verecek her türlü cinsel eylem bu suçun kapsamında değerlendirilmektedir. Bu nedenle çocukların cinsel istismarı suçu, hem toplumun ahlaki değerlerini hem de çocuğun gelişimini tehdit eden çok yönlü bir suç tipi olarak önemini korumaktadır.

TCK 103 Suçun Basit ve Nitelikli Halleri

Suçun Basit Hali

1- Basit Cinsel İstismar Suçu

Basit cinsel istismar suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Bu düzenleme uyarınca, on beş yaşını tamamlamamış ya da on sekiz yaşından küçük olup fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayacak durumda bulunan çocuklara yönelik gerçekleştirilen cinsel davranışlar, failin cezalandırılmasını gerektirir. Bu türden fiillerde mağdurun rızası olsa dahi ceza sorumluluğu doğmaktadır. Zira çocuk, yaş ve gelişim düzeyi itibariyle cinsel eylemin sonuçlarını yeterince idrak edemeyecek durumdadır.

Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere, basit cinsel istismar suçunun oluşabilmesi için cinsel davranışın mağdurun vücudu ile doğrudan temas içermesi gerekir. Ancak bu temasın niteliği, suçun nitelikli hâllerine geçişi sağlamıyorsa, örneğin organ veya sair cisim sokma gibi bir boyut kazanmamışsa, fiil basit cinsel istismar olarak değerlendirilmektedir. Bu noktada failin kastı ve davranışın yoğunluğu önem arz eder. Bu suç, çocukların cinsel yönden korunmasına ilişkin hukuki düzenlemelerin temel taşını oluşturur.

2- Cinsel İstismarın Sarkıntılık Düzeyinde Kalması

Sarkıntılık, Türk Ceza Kanunu’nda özel olarak tanımlanmamış olmakla birlikte, Yargıtay içtihatlarında kısa süreli ve ani gelişen cinsel eylemler olarak tanımlanır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde, ceza miktarı diğer basit ya da nitelikli fiillere oranla daha düşük belirlenmiştir. Zira bu tür fiillerde cinsel saldırı eylemi kısa sürelidir, mağdura yönelen tecavüzkâr bir kasttan çok, anlık dürtüsel bir davranış söz konusudur.

Bununla birlikte, sarkıntılık fiilinin mağdurun yaşı ile birleşmesi hâlinde suçun daha ağır cezayı gerektiren hâli gündeme gelebilir. Özellikle on iki yaşını doldurmamış çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel fiil, failin sarkıntılık kastıyla hareket etmiş olsa dahi, kanun tarafından ağırlaştırıcı nitelikte kabul edilmektedir. Bu yönüyle sarkıntılık hâlinin sınırlı uygulama alanı olduğu unutulmamalıdır.

3- Mağdurun On İki (12) Yaşını Tamamlamamış Olması

Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması, cinsel istismar suçunda önemli bir ağırlatıcı nedendir. Türk Ceza Kanunu, bu yaştaki çocukların fiziksel ve zihinsel gelişim düzeyinin cinsel eylemler karşısında mutlak korunması gerektiğini esas alır. Bu yaş grubundaki mağdurların rıza gösterme ehliyetinin hukuken bulunmadığı kabul edilir ve failin kastı veya davranışın niteliği ne olursa olsun, fiil ağırlaştırılmış cinsel istismar suçu kapsamında değerlendirilir.

Bu yaş grubuna yönelik cinsel davranışlarda bulunan kişilere verilen cezalar daha yüksektir ve fail hakkında ceza indirimi gibi hafifletici sebeplerin uygulanması da oldukça sınırlıdır. Nitekim bu yaklaşım, çocuğun yüksek yararı ilkesine dayanan uluslararası sözleşmelerle de uyumludur. On iki yaş altı mağdurlara yönelik istismar vakaları, toplumsal vicdanı derinden yaralayan ve kamu davası niteliği taşıyan suçlardandır.

TKC 103/2 Çocuğun Nitelikli Cinsel İstismarı (Tecavüz)

Çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçu, mağdurun vücuduna organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle işlenen fiilleri kapsar ve Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir. Bu tür fiillerde ceza oranı oldukça yüksektir ve fail hakkında uygulanabilecek ceza indirimleri son derece sınırlıdır. Nitelikli cinsel istismar suçu, yalnızca fiziksel müdahaleyi değil, aynı zamanda mağdurun kişilik haklarına yönelik ciddi bir saldırıyı da içerir.

Yargıtay içtihatları, organ sokma eyleminin yalnızca failin cinsel organıyla sınırlı olmadığını, mağdurun vücuduna herhangi bir cisim ya da başka bir organın sokulmasının da bu kapsamda değerlendirileceğini açıkça belirtmektedir. Nitelikli cinsel istismar suçunda, failin kastı açıkça cinsel tatmine yöneliktir ve mağdurun rızası hukuken hiçbir anlam taşımaz. Bu nedenle çocuklara yönelik cinsel tecavüz fiilleri en ağır suçlar arasında yer almakta, kamu vicdanını derinden etkilemektedir.

Suçun Daha Ağır Cezayı Gerektiren Halleri

Çocukların cinsel istismarı suçunun daha ağır cezayı gerektiren hâlleri, Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde açıkça belirtilmiş ve suçun bazı şekillerde işlenmesi durumunda cezanın artırılacağı öngörülmüştür. Bu hâller arasında, suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesi, kamu görevinin kötüye kullanılması, çocuğun yakın hısımlarından biri tarafından istismara uğraması veya suçun tehdit, cebir, silah kullanımı gibi yollarla gerçekleştirilmesi gibi durumlar yer almaktadır. Her biri, failin daha ağır bir kastla hareket ettiğini ve mağdurun korunmasızlık düzeyinin daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Örneğin, failin mağdur üzerinde nüfuz sağlayabileceği öğretmen, sağlık personeli, vasi veya koruyucu aile gibi pozisyonlarda bulunması, suçun ağırlığını artıran faktörler arasındadır. Keza, çocuğun ruhsal ya da bedensel açıdan kendini savunamayacak durumda olması ya da fiilin cebir ve tehdit kullanılarak gerçekleştirilmesi hâlinde, ceza artırımı öngörülmüştür. Bu düzenlemeler, mağdurun içinde bulunduğu kırılgan konumu daha da kötüleştiren fiillerin ağır şekilde cezalandırılması gerektiği yönündeki toplumsal ve hukuksal hassasiyetin bir yansımasıdır.

Çocukların Cinsel İstismarı Suçunun Şartları ve Unsurları
Çocukların Cinsel İstismarı Suçunun Şartları ve Unsurları

Çocukların Cinsel İstismarı Suçunun Şartları ve Unsurları

Suç Fiili

Suç fiili, çocuğa karşı gerçekleştirilen cinsel davranışın niteliğine göre şekillenir. Türk Ceza Kanunu madde 103’te tanımlanan çocukların cinsel istismarı suçunda suç fiili, mağdurun vücudu ile cinsel amaçlı temas kurmayı kapsar. Bu temas sarkıntılık düzeyinde kalabileceği gibi, nitelikli cinsel saldırı şeklinde de olabilir. Suç fiilinin belirlenmesinde failin kastı, mağdurun yaşı ve fiilin yoğunluğu esas alınır.

Bu noktada yalnızca fiziksel temas değil; çocuğun teşhircilik, pornografik içerikte kullanılması gibi davranışlara maruz bırakılması da suç fiili olarak kabul edilir. Fiilin varlığı için mağdurun rızası aranmamakta, hatta mağdurun rızası hukuken geçersiz sayılmaktadır. Fiilin gerçekleştiği her durumda cezai sorumluluk doğmakta ve fiilin niteliğine göre cezanın ağırlığı belirlenmektedir.

Fail

Çocukların cinsel istismarı suçunda fail, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın herkes olabilir. Bu suç tipi özgü suçlardan değildir; yani suçun yalnızca belirli kişilerce işlenmesi öngörülmemiştir. Fail erkek ya da kadın, çocuk ya da yetişkin olabilir. Ancak failin mağdura nazaran üstün bir konumda bulunması, örneğin öğretmen, vasi, sağlık görevlisi ya da koruyucu aile mensubu olması hâlinde, bu durum suçun nitelikli hâli olarak değerlendirilir.

Özellikle çocuklar arasında gerçekleşen cinsel eylemlerde fail-mağdur ayrımı uygulamada tartışmalı hale gelmiştir. Her iki tarafın da çocuk olduğu ve karşılıklı rızayla gerçekleştirilen fiillerde, her iki çocuğun da fail olarak cezalandırılması, doktrinde eleştirilmekte ve bu gibi hâller için ceza dışı sosyal tedbirlerin uygulanması gerektiği savunulmaktadır. Nitekim Yargıtay da bazı kararlarında bu hususa dikkat çekmiştir.

Mağdur

Mağdur, kanunen tanımlanmış yaş sınırı içinde bulunan, yani on sekiz yaşını tamamlamamış her bireydir. Ancak Türk Ceza Kanunu, bazı durumlarda bu yaş sınırını daha da indirgemekte ve on beş hatta on iki yaş altı çocuklara karşı işlenen fiilleri daha ağır cezalandırmaktadır. Mağdurun yaşının yanı sıra fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin olup olmadığı da dikkate alınır.

Özellikle zihinsel ya da ruhsal gelişimi tamamlanmamış çocuklar bakımından fiilin niteliğine ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre cezai değerlendirme yapılır. Bu bağlamda mağdurun yaşına, algılama düzeyine ve fiilin ona olan etkisine göre cezanın türü ve oranı değişkenlik gösterebilir. Çocukların korunması ilkesi gereği, mağdurun rızasının bulunması, hukuki anlamda cezasızlık sonucunu doğurmaz.

TCK 103 Suçun Hukuki Konusu

Çocukların cinsel istismarı suçunun hukuki konusu, çocuğun cinsel dokunulmazlığı ve sağlıklı gelişim hakkıdır. Bu bağlamda, suç sadece bireyin vücut bütünlüğüne değil, onun kişiliğinin özgür gelişimine, onuruna ve toplum içindeki yerine yönelik de bir saldırıdır. Bu yönüyle suçun sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal ve sosyal yönleri de dikkate alınmalıdır.

Doktrinde bazı görüşler suçun hukuki konusunu çocuğun cinsel özgürlüğü olarak tanımlarken, bazıları cinsel istismara karşı korunma hakkı olarak ifade etmektedir. Ancak ortak kanaat, çocuğun rıza gösterme ehliyetinin hukuken bulunmaması nedeniyle, her türlü cinsel davranışın onun dokunulmazlığına bir müdahale oluşturduğudur. Bu nedenle suçun hukuki konusu oldukça geniş ve çok katmanlıdır.

Cinsel Tatmin Kastı

Çocuklara yönelik cinsel istismar suçunda failin kastı, doğrudan cinsel tatmine yönelmiş olmalıdır. Failin eylemi bu kast olmaksızın gerçekleşmişse, yani failin amacı cinsel bir haz elde etmek değilse, suçun oluştuğundan söz edilemez. Ancak kastın varlığı somut olayın koşullarına göre değerlendirilmeli, failin eylemiyle mağdurun yaş ve gelişim durumu birlikte ele alınmalıdır.

Cinsel tatmin kastı, mağdurun cinselliğini istismar etmeye dönük her türlü davranışta kendini gösterir. Bu, fiziksel temasla sınırlı olmayıp, çocuğun cinsel nesne haline getirilmesi, ona pornografik içerik izletilmesi ya da cinsel içerikli davranışlara teşvik edilmesi gibi eylemleri de kapsar. Failin kastı sabit olduğunda, mağdurun rızasının bulunması hukuki sonuç doğurmaz ve cezaî sorumluluk doğar.

Çocukların Cinsel İstismarı Suçu (TCK 103) Cezası

Çocukların cinsel istismarı suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesinde düzenlenmiş olup, suçun niteliğine ve mağdurun yaşına göre değişen ceza yaptırımlarına bağlanmıştır. Kanunun birinci fıkrasında tanımlanan basit cinsel istismar suçunun cezası, 8 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak fiilin sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde ceza 3 yıldan 8 yıla kadar indirilmektedir. Ceza miktarları, suça konu fiilin mağdur üzerindeki etkileri ve failin kastının yoğunluğu göz önüne alınarak belirlenmiştir.

Nitelikli cinsel istismar hâllerinde, yani mağdurun vücuduna organ veya sair bir cisim sokulması gibi ağır fiillerde, ceza 16 yıldan 40 yıla kadar hapis olarak belirlenmiştir. Ayrıca suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi, kamu görevinin sağladığı kolaylıktan yararlanılarak gerçekleştirilmesi veya yakın hısımlık ilişkisi içinde işlenmesi gibi ağırlaştırıcı nedenlerin varlığı hâlinde cezanın artırılması öngörülmektedir. Mağdurun on beş yaşını tamamlamamış olması veya fiilin cebir, tehdit gibi yollarla gerçekleştirilmesi hâlinde de benzer şekilde ceza artırımı söz konusudur.

Cezaların belirlenmesinde, failin suç işleme kastının derecesi, mağdurun yaşı ve içinde bulunduğu özel durumlar (örneğin zihinsel engellilik, korunmaya muhtaçlık) dikkate alınmaktadır. Failin suçu işlemesinde gösterdiği ısrar, planlı hareket etmesi veya suçu gizleme çabası gibi unsurlar da ceza takdirinde önem arz eder. Bu bağlamda hâkimin somut olayda takdir yetkisi bulunmakla birlikte, kanundaki alt ve üst sınırlar arasında kalmak zorundadır.

Suça Teşebbüs, Gönüllü Vazgeçme ve Etkin Pişmanlık

1- Suça Teşebbüs

Cinsel istismar suçunda teşebbüs , failin suçu tamamlamaya yönelik eylemlere başlaması fakat dış etkenlerle suçun tamamlanamaması hâlinde gündeme gelir. Failin kastı açık olmalı, yani eylem cinsel tatmin amacını taşımalı ve doğrudan mağdura yönelmiş olmalıdır. Örneğin, failin mağduru yalnız bir alana götürmeye çalışması ancak çevredekilerin müdahalesiyle eylemi tamamlayamaması teşebbüs sayılır. Bu durumda cezada indirim yapılabilir.

2- Gönüllü Vazgeçme

Gönüllü vazgeçme, failin suçun icrasına başladıktan sonra kendi iradesiyle eylemini tamamlamaktan vazgeçmesidir. Cinsel istismar suçlarında gönüllü vazgeçmenin kabul edilebilmesi için eylemin mağdura zarar vermeyecek biçimde sonlandırılması gerekir. Fiilin belirli bir aşamada kesilmesi, örneğin fiziksel temasa geçmeden önce vazgeçilmesi gibi durumlar bu kapsamdadır. Ancak bu hâlde dahi fail, teşebbüs hükümleri çerçevesinde cezalandırılabilir.

3- Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık , failin suçu işledikten sonra ortaya çıkan sonuçları gidermek için gönüllü olarak çaba sarf etmesidir. Cinsel istismar suçlarında etkin pişmanlık oldukça sınırlı şekilde uygulanır. Zira bu suçun mağdur üzerinde oluşturduğu derin etkiler nedeniyle pişmanlık eylemleri, zararları tamamen ortadan kaldırmaz. Failin mağdura özür dilemesi, zararlarını tazmin etmesi veya psikolojik destek sağlaması gibi girişimler, cezayı ortadan kaldırmasa da indirime neden olabilir.

TCK 103 Şikâyet, Şikâyet Süreleri ve Şikâyetten Vazgeçme

Çocukların cinsel istismarı suçlarında, fiil kamu düzenini ilgilendirdiğinden genel kural olarak suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı değildir. Ancak istisnai bazı hâllerde, örneğin on beş-on sekiz yaş aralığında olup fiilin rızaya dayalı şekilde gerçekleştiği iddia edilen durumlarda, şikâyet şartı aranabilir. Bu gibi hâllerde şikâyet süresi altı aydır ve mağdurun velisi ya da vasisi tarafından yapılmalıdır.

Şikâyetten vazgeçme ise, bazı hallerde davanın düşmesine neden olabilir. Ancak çocukların cinsel istismarı suçunda bu oldukça istisnadır. Kamu adına açılan davalarda şikâyetten vazgeçilmiş olsa bile yargılama devam edebilir. Bu yaklaşım, çocuğun korunması ve failin cezasız kalmaması ilkesiyle uyumludur.

Dava Zamanaşımı

Zamanaşımı, fiilin üzerinden belli bir süre geçtikten sonra suçun soruşturulmasını veya cezalandırılmasını engelleyen ceza hukuku kurumudur. Cinsel istismar suçlarında zamanaşımı süreleri, mağdurun yaşına ve fiilin ağırlığına göre değişmektedir. Ancak çocukların cinsel istismarı suçlarında zamanaşımı süresi, mağdurun on sekiz yaşını tamamladığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Bu düzenleme, mağdurun yaşadığı travma nedeniyle olayı geç bildirme ihtimaline karşı koruma sağlamaktadır.

Nitelikli hâller söz konusuysa, yani mağdurun vücuduna organ veya cisim sokulmuşsa ya da suç ağır sonuçlara neden olmuşsa, zamanaşımı süresi daha uzun tutulur. Fiilin örtbas edilmesi, failin yakın akraba olması veya mağdurun zihinsel engeli gibi özel durumlar zamanaşımını etkilemez. Bu bağlamda, zamanaşımı çocukları koruma ilkesi çerçevesinde daha esnek ve mağdur lehine uygulanmaktadır.

TCK 103 Suça İştirak

Çocukların cinsel istismarı suçunda iştirak, birden fazla kişinin suçun işlenmesinde birlikte hareket etmesi veya suça yardımda bulunması hâlinde gündeme gelir. Bu kapsamda, suçun işlenmesine doğrudan katılan kişiler asli fail, suça dolaylı olarak katkı sağlayanlar ise yardım eden sıfatıyla değerlendirilir. İştirak hâlinde cezaların belirlenmesinde, her bir failin kast derecesi, eyleme katkısı ve mağdura yönelen fiilin ağırlığı dikkate alınır.

Özellikle birden fazla failin çocuğa karşı birlikte hareket etmesi hâlinde suçun nitelikli hâli oluşur ve ceza ağırlaştırılır. Yardım eden kişi suçu bizzat işlemese de, örneğin mağduru faille buluşturmuşsa, ortam sağlamışsa ya da fiili teşvik etmişse, bu kişi de faile benzer şekilde cezalandırılır. İştirak hâlinde her failin kişisel sorumluluğu esas alınır ve cezalar, iştirak türüne göre bireyselleştirilir.

Suçların İçtimaı

1- Bileşik Suç

Bileşik suç, iki farklı suçun tek bir fiil ile işlenmesi hâlinde gündeme gelir. Çocukların cinsel istismarı suçu bağlamında örneğin tehdit, cebir veya alıkoyma fiilleriyle birlikte gerçekleştirilen cinsel eylemler, bileşik suç kapsamında değerlendirilebilir. Bu durumda, fail ayrı ayrı cezalandırılmak yerine, ağır olan suçun cezasına hükmolunur.

Nitekim failin çocuğu tehdit ederek cinsel istismarda bulunması, hem tehdit hem cinsel istismar suçlarını kapsamakta; ancak uygulamada sadece cinsel istismar suçunun cezası verilmektedir. Çünkü bu durumda tehdit, istismar fiilini gerçekleştirmek için bir araç niteliğindedir ve bu araç fiil, asıl suça feda edilmektedir.

2- Zincirleme Suç

Zincirleme suç , aynı mağdura karşı farklı zamanlarda aynı suçun birden fazla kez işlenmesi hâlinde oluşur. Cinsel istismar suçlarında failin aynı çocuğa karşı farklı zamanlarda benzer cinsel eylemleri tekrarlaması durumunda zincirleme suç hükümleri uygulanır. Bu hâlde, tek bir suçun varlığı kabul edilir ancak ceza artırımlı olarak verilir.

Yargıtay içtihatlarına göre, zincirleme suçun uygulanabilmesi için eylemlerin belli bir süreklilik ve kasıt birliği içinde işlenmiş olması gereklidir. Farklı zamanlarda ve koşullarda farklı çocuklara karşı işlenen eylemler zincirleme suç değil, ayrı suçlar olarak değerlendirilir.

3- Fikrî İçtima

Fikrî içtima, failin tek bir fiil ile birden fazla suçun oluşmasına neden olduğu durumlarda gündeme gelir. Örneğin, failin bir eylemi hem çocuğun cinsel istismarına hem de özel hayatın gizliliğinin ihlaline neden oluyorsa, bu durumda daha ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırma yapılır.

Fikrî içtima uygulamasında amaç, failin aynı eylemden ötürü mükerrer şekilde cezalandırılmasını önlemektir. Ancak bu kapsamda değerlendirilebilmesi için tek bir fiilin birden fazla hukuki değeri ihlal etmesi gereklidir. Bu nedenle mahkemeler, fiilin niteliğini ve sonuçlarını somut olarak değerlendirmek suretiyle fikrî içtima hükümlerini uygulamaktadır.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde düzenlenen ve sanığın belirli bir denetim süresi içinde yeniden suç işlememesi halinde mahkûmiyet kararının hukuki sonuç doğurmamasını sağlayan bir kurumdur. Ancak çocukların cinsel istismarı suçu gibi ağır nitelikli suçlarda HAGB uygulaması oldukça sınırlıdır. Zira bu suçun, mağdurun fiziksel ve psikolojik bütünlüğüne yönelik ağır bir müdahale içermesi nedeniyle, kamu vicdanında cezasızlık algısı yaratacak sonuçlardan kaçınılması esastır.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, cinsel istismar suçlarında failin mahkûmiyetine karar verilmişse ve suçun mağduru çocuksa, HAGB’nin uygulanması çoğu zaman kamu düzeni ve mağdurun üstün yararı ilkesi gereğince reddedilmektedir. Yine failin suç sonrası davranışları, pişmanlık gösterip göstermemesi ve mağdur üzerindeki etkinin ağırlığı da bu değerlendirmede dikkate alınmaktadır. Mahkemece fail hakkında HAGB kararı verilecekse dahi, gerekçeli şekilde kamu yararının neden böyle bir kararı haklı kıldığı ortaya konulmalıdır.

Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararının belli koşullar altında infazını belirli bir süreliğine durdurmasıdır. Erteleme kararının verilebilmesi için failin sabıkasız olması, yeniden suç işlemeyeceğine dair olumlu kanaat oluşması ve cezanın 2 yıl veya daha az olması gerekir. Ancak çocukların cinsel istismarı suçları genellikle yüksek cezaları gerektirdiğinden, bu suçlarda cezanın ertelenmesi nadiren uygulanabilir.

Ayrıca, failin mağdurla arasında akrabalık ilişkisinin bulunması ya da suçun mağdurun rızası dahilinde işlendiği yönünde ileri sürülen savunmalar, cezanın ertelenmesine gerekçe oluşturmaz. Bu nedenle uygulamada, çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarında cezanın ertelenmesine karar verilmesi hâkimlerin takdir yetkisi içinde olsa da oldukça sınırlıdır ve toplumun adalet beklentisi göz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir.

Uzlaşma Usulü

Uzlaşma , ceza muhakemesinde tarafların suç nedeniyle ortaya çıkan ihtilafı sulh yoluyla çözmeleri anlamına gelir. Ancak çocukların cinsel istismarı gibi kamu düzenini ilgilendiren ve ağır cezalık suçlarda uzlaşma kurumunun uygulanması mümkün değildir. Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçları uzlaştırma kapsamı dışında bırakmıştır.

Bu düzenleme, çocuk mağdurun korunması, suçun cezasız kalmaması ve faile yönelik caydırıcılığın sağlanması açısından önemlidir. Cinsel istismar vakalarının uzlaşma yoluyla çözülmesi, mağdur açısından ikincil travmalar doğurabileceği gibi, failin ceza almaksızın süreci sonlandırmasına da neden olabilirdi. Bu nedenle yasa koyucu, uzlaşma usulünü bu suç tipi için geçersiz sayarak mağdur lehine daha güçlü bir koruma mekanizması oluşturmuştur.

Çocukların Cinsel İstismarı Suçunda Görevli Mahkeme

Çocukların cinsel istismarı suçu, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlardandır. Bu suçun cezası alt sınırı itibarıyla 10 yıldan fazla hapis cezası gerektirdiği için, 5235 sayılı Kanun’un 12. maddesi uyarınca yargılama yetkisi ağır ceza mahkemesine aittir. Özellikle nitelikli cinsel istismar hâllerinde, ceza oranlarının yüksekliği nedeniyle görevli mahkeme açık bir şekilde ağır ceza mahkemesidir. Suçun soruşturulması ve kovuşturulması aşamalarında, ceza muhakemesinin temel ilkeleri geçerliliğini korumakta, ancak mağdurun çocuk olması nedeniyle özel koruma usulleri de devreye girmektedir.

Yetkili mahkeme ise suçun işlendiği yer mahkemesidir. Ancak çocuğun ikamet ettiği yer, failin bulunduğu yer veya suçun öğrenildiği yer mahkemelerinde de soruşturma işlemleri yapılabilmekte; adli kolluk ve savcılık makamları delil toplama ve mağdurun beyanını alma süreçlerini başlatabilmektedir. Ayrıca, mağdurun yaşı küçük olduğu için duruşmalar gizli yapılmakta, çocuğun ifadesi özel ortamlarda alınmakta ve gerekiyorsa Adli Görüşme Odaları kullanılmaktadır. Bu uygulama, çocuğun ikincil mağduriyetinin önüne geçmeyi hedeflemektedir.

Çocukların Cinsel İstismarı Suçuna Bakan Avukatlar TCK 103
Çocukların Cinsel İstismarı Suçuna Bakan Avukatlar TCK 103

Çocukların Cinsel İstismarı Suçuna Bakan Avukatlar

Çocukların cinsel istismarı suçuna bakan avukatlar , ceza hukuku ve özellikle cinsel suçlar alanında uzmanlaşmış savunma ve müdafaa görevini üstlenen profesyonellerdir. Bu tür davalarda görev alan avukatlar hem mağdur çocuk hem de sanık açısından sürecin adil, hukuka uygun ve çocuk yararına yürütülmesini sağlamakla sorumludurlar. Mağdur çocuk adına görev yapan vekil avukatlar, çocuğun psikolojik ve sosyal durumunu gözeterek, adli süreçte çocuğun haklarını korumak, onun ifadesinin uygun şartlarda alınmasını sağlamak ve yeniden mağdur edilmesini önlemek amacıyla özel yetkinliklerle donatılmış olmalıdır.

Sanık müdafi olarak görev yapan ceza avukatları ise failin savunmasını yaparken hem ceza muhakemesinin temel ilkeleri olan masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkını korumak hem de soruşturma ve kovuşturma sürecinde usule aykırı delillerin kullanılmasına engel olmakla yükümlüdür. Bu davalarda taraf avukatlarının alan bilgisi, pedagojik hassasiyetleri ve etik yaklaşımları büyük önem arz eder. Ayrıca avukatlar, çocuğun üstün yararı ilkesini gözetmekle birlikte, tarafların haklarının çiğnenmemesini temin ederek adaletin tesisi için hayati rol üstlenmektedir.

Cinsel Suçlarda İspat Konusu İçin Bakınız:

Cinsel Saldırı (Tecavüz) Suçunda İspat ve Mağdur Beyanı Delili

Çocukların Cinsel İstismarı Suçu (TCK 103) Yargıtay Kararları
Çocukların Cinsel İstismarı Suçu (TCK 103) Yargıtay Kararları

Çocukların Cinsel İstismarı Suçu (TCK 103) Yargıtay Kararları

On Beş Yaşından Küçük Çocukların Karşılıklı Cinsel Davranışlarında Her İki Taraf da Fail Sayılır

On beş yaşını tamamlamamış çocukların rızaları dâhilinde cinsel ilişkiye girdikleri olayda her iki tarafın da fail olarak değerlendirilmesi gerektiği, vücuda organ sokma fiilini gerçekleştiren çocuğun nitelikli cinsel istismardan, diğerinin ise basit cinsel istismardan cezalandırılması gerektiği ifade edilmiştir. Bu kararda, cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin herkesin fail olabileceği belirtilmiştir.

Künye: Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 24.04.2014 tarih, 2012/7112 Esas, 2014/5614 Karar.

Failin On Üç Yaşındaki Mağdureyle Rızaya Dayalı Cinsel İlişkisi Nitelikli Cinsel İstismar Sayılmaz

On üç yaşındaki kız çocuğu ile rızası dâhilinde cinsel ilişkiye giren aynı yaşlardaki erkek çocuğun, nitelikli cinsel istismardan cezalandırılmasının eşitlik ve adalet ilkelerine aykırı olacağı belirtilmiş, mağdure hakkında dava açılmamasının çelişki doğurduğu, bu nedenle erkek çocuğun beraatine karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Künye: Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 21.06.2021 tarih, 2017/4917 Esas, 2021/4381 Karar. (Karşı Oy Gerekçesi)

Sarkıntılık Halinin Soruşturma ve Kovuşturma Şikâyete Bağlıdır

Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde failin 18 yaşından büyük olması durumunda soruşturma ve kovuşturmanın mağdurun, veli ya da vasisinin şikâyetine bağlı olduğuna hükmedilmiştir. Kanunun 103/1. madde 2. cümlesi uyarınca sarkıntılık suçunun tanımı yapıldıktan sonra, failin çocuk olması hâlinde şikâyete bağlı olduğu, ancak failin reşit olması durumunda bu düzenlemenin kendisine uygulanmayacağı ifade edilmiştir.

Künye: Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 07.07.2014 tarih, 2012/13719 E., 2014/9186 K.

Suçun Belgelenmesi İçin Uzman Katkısı Gerekir

14 yaşındaki mağdurun ifadesinin alınmasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişinin bulunmaması, mağdur vekilinin katılma isteği yoksa bile CMK’nın 236/3 hükmüne aykırı bulunmuştur. Ayrıca mağdurun şikâyetçi olmadığını belirten beyanı tek başına hükme esas alınamaz; bu eksiklikler nedeniyle hükmün bozulması gerektiği ifade edilmiştir.

Künye: Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 13.02.2007 tarih, 12163‑966 sayı

Sarkıntılık Halinin Soruşturma ve Kovuşturması Şikâyete Bağlıdır

Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde, fail 18 yaşından büyükse soruşturma ve kovuşturmanın mağdurun, veli veya vasisinin şikâyetine bağlı olduğu vurgulanmıştır. Kanunun 103/1. madde 2. cümlesi kapsamında, sarkıntılık fiilinde fail reşitse şikâyet aranacağı belirtilmiş, failin çocuk olması hâlinde ise şikâyete gerek olmadığı ifade edilmiştir.

Künye: Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 07.07.2014 tarih, 2012/13719 E., 2014/9186 K.

Mağdur İfadesinde Uzman Bulundurulmaması Usul Hatasıdır

14 yaşındaki mağdurun ifadesinin alınması sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında bir uzman bulundurulmaması CMK’nın 236/3 hükmüne aykırı bulunmuştur. Buna ek olarak, mağdurun şikayetçi olmadığına ilişkin beyanı tek başına hükme esas alınamayacağı belirtilmiş, bu eksikliklere bağlı olarak hükmün bozulması gerektiği ifade edilmiştir.

Künye: Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 13.02.2007 tarih, 12163‑966 sayı

Lehe Kanun Uygulaması: Cezada İndirimin Uygulanması

TCK’nın 103. maddesinde yapılan değişiklikler sonucunda, mağdurun 12 yaşından küçük olması durumunda sarkıntılık düzeyindeki fiillerde bile cezanın asgari sınırının yükseltildiği; ancak lehe kanun uygulaması çerçevesinde, daha önceki düzenlemeden yararlanılması gerektiği kararlaştırılmıştır. Bu sebeple sanığın, suçu işlemeye ilişkin yürürlükteki ve lehe olan yasadan faydalandırılması gerektiği kabul edilmiştir.

Künye: Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 2017/1274 E., 2017/3089 K.

 

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.
Başa dön tuşu
Ara