Ceza Hukuku

Kara Para Aklama Suçu (TCK md. 282)

Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçu

Kara para aklama suçu, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması suretiyle oluşur ve ağır yaptırımlara tabi tutulmuştur. Uluslararası alanda da büyük bir sorun teşkil eden ve tümüyle engellenmesi halen mümkün olamayan bu suç, mer’i mevzuatımızda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 282’inci maddesinde düzenleme altına alınmıştır. Çalışmamızda ilk olarak, kara para (suçtan kaynaklanan malvarlığı) değerlerinin küresel ölçekli büyük ekonomik hacminden kaynaklanan önemi ve bu malvarlıklarının aklanması suçuna ilişkin açıklamalar yapılacaktır. Ardından, Türk Ceza Kanunu’nun 282’nci maddesi ayrıntılı olarak inceleme konusu yapılarak çalışmamız sonlandırılacaktır.

Çalışmamızda, yukarıda genel özelliklerinden ve küresel boyutundan kısaca bahsedilen kara para aklama yani suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu, Türk Ceza Hukuku boyutuyla inceleme konusu yapılacaktır.

DMCA.com Protection Status

Kara Para Aklama Suçu (TCK md. 282)
Kara Para Aklama Suçu (TCK md. 282)

Genel Olarak Kara Para Aklama Suçu

Türkiye’de işlenen bir öncül suçtan elde edildiği iddia edilen suç gelirlerinin yurt içinde veya dışında aklanması durumunun bir mahkeme hükmü ile tespit edilmesi halinde, fail/failler Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 282. maddesi uyarınca cezalandırılacaktır. Her iki olasılıkta yani, Türkiye’de işlenen bir suçtan elde edilen gelirlerin yurt içinde veya dışında aklanmaya çalışılması halinde, sanıkların TCK’nın 282/1.fıkrası hükmü uyarınca cezalandırılacakları konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak, yurt dışında işlenen bir suçtan elde edilen gelirin Ülkemizde aklanmaya çalışılması durumuna ne yapılacağı konusuna münhasır bir ifade, anılan madde metninde yer almamaktadır. Ayrıca, yurt dışında suç olarak kabul edilmemesine rağmen Ülkemiz mevzuatınca suç kabul edilen bir fiilden elde edilen gelirin, Türkiye’de aklanmaya çalışılması durumunda ya da bu durumun tam aksi olan, yurt dışında suç olarak tanımlanan ancak Ülkemizde suç sayılmayan bir fiilden elde edilen gelirin Türkiye’de yatırıma dönüştürülmek yoluyla veya başka bir yöntemle aklanması olasılıklarında TCK’nın 282. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağı konusunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle Çalışmamızda “kara para aklama suçu”, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması suçu incelenirken, az önce zikredilen bu sorunlara ilişkin açıklamalara da yer verilmesinin yararlı olacağı değerlendirilmektedir.

Kara Para Aklama Kavramı

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bu fiili tanımlamak amacıyla “Kara Para Aklama” diğer bir deyişle “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama” kavramı kullanılmıştır. Suç gelirlerinin aklanmasıyla mücadelede izlenecek yöntem ve esasların belirlendiği 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da ise, suçtan kaynaklanan malvarlığı teriminin karşılığı olarak “suç geliri” terimi kullanılmıştır. Kanunun “tanımlar” başlıklı 2’nci maddesinin (f) bendinde suçtan kaynaklanan malvarlığı teriminin karşılığı olarak “suç geliri” terimin kullanıldığı açıkça belirtilmiştir. Yine Kanunun 2’nci maddesinin (g) bendinde ise, Kanunda geçen “aklama suçu” terimiyle 5237 sayılı kanunun 282’nci maddesinde düzenlenen suçun kastedildiği belirtilmiştir. 5549 sayılı Kanun ile getirilen bu düzenleme, TCK’nın 282’nci maddesinin tanımında bir değişiklik yapmamaktadır. Aklama suçunun yasal tanımında hâlâ suçtan kaynaklanan malvarlığı terimi geçerliliğini korumaktadır. Ancak 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’ya göre 18 Ekim 2006 tarihinde yürürlüğe giren 5549 sayılı Kanunun daha yeni bir düzenleme olması nedeniyle, kanun koyucunun bu alanda uluslararası belgelerle de uyum sağlamak amacıyla suç geliri kavramını tercih ettiği ve 5549 sayılı Kanun açısından terim değişikliğine giderek aklama suçunun konusunu suç geliri olarak tanımladığı görülmektedir. Biz de çalışmamızda uluslararası terminolojiyle uyumlu olması bakımından suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri yerine “suç geliri” ifadesini, Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu içinde kısaca “aklama” ifadesini kullanacağız.

Kara Para Aklama Tanımı

5237 sayılı TCK’nın 282’nci maddesinde, kara para aklama (suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanması) suçu için bir tanım yapılmamıştır. Bununla birlikte, madde gerekçesinde, bu kavramın ne anlama geldiğine yer verilmiştir. Gerekçeye göre, bu suçun konusunu suçtan kaynaklanan mal varlığı değerleri oluşturmaktadır. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleri de; suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edilen malvarlığı değerleridir. Bu malvarlığı değerlerinin, yurt dışına transfer edilmesi veya bunların gayrimeşru kaynağının gizlenmesi ve meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla çeşitli işlemlere tabi tutulması da aklama suçunu oluşturmaktadır.

Kara Para Aklama Suçunun Cezası
Kara Para Aklama Suçunun Cezası

Kara Para Aklama Suçunun Cezası

Kara para aklama yani suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun düzenlendiği TCK’nın 282. maddesinde suçun soruşturulması ya da kovuşturulması için şikâyet şartı aranmamıştır. Dolayısıyla, Cumhuriyet savcılığı tarafından doğrudan soruşturma açılan suçlardandır. Maddenin ilk halinde bu suç için ön görülen temel ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası idi. Daha sonra 26.06.2009 tarih 5918 sayılı Kanunun 5’inci maddesiyle yapılan değişiklikle kara para aklama suçunun cezası üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası olarak belirlenmiştir. Bu değişikliğin nedeni, madde gerekçesinde OECD üyesi ülkelerle yaptırım miktarı konusunda yeknesaklık sağlamak olarak belirtilmiştir.

Kara Para Aklama Suçunda Korunan Hukuki Değer

Suç oluşturan her eylem, hukuksal bir değeri ihlal eder. Dolayısıyla hukuksal değerin korunmadığı bir suç tipinin bulunması mümkün değildir. Buna göre aklama suçunun da kanunda ceza normu olarak tanımlanmasına neden olan ve bu suçun işlenmesiyle ihlal edilen bir hukuksal değerin bulunması gerekmektedir. Bu hukuksal değer birden fazla da olabilir. Bu anlamda suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçuyla korunan hukuksal değerlerin başında suç gelirlerinin kaynağını meşru göstererek suç işlemenin bir kazanç kapısı olmasını engellemek gelmektedir. Bunun yanında suç delillerinin değiştirilmesini, gizlenmesini önlemek suretiyle adalet sisteminin etkin olarak çalışmasını sağlamak, suçun finansmanını önlemek, ekonominin bütünlüğünün, güvenliğinin, dengesinin ve istikrarının sağlanması da korunan hukuksal değerler arasındadır.

Görüldüğü üzere bu suçla korunun hukuksal değer daha çok adalet sistemine yöneliktir. Bu nedenle suç, Alman ve İsviçre ceza kanunlarında olduğu gibi bizim Ceza Kanunumuzda da “Adliyeye Karşı Suçlar” bölümünde düzenlenmiştir

Kara Para Aklama Suçunun Konusu

Bu suçun konusu TCK’nın 282’nci maddesinde de belirtildiği üzere alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerleridir. Söz konusu malvarlığı değerleri bir suçun işlenmesi suretiyle elde edilen değerler olabileceği gibi, bir suçun işlenmesi dolayısıyla elde edilen menfaatler de olabilecektir. Daha önce yürürlükte olan 4208 sayılı Kanunun 2’nci maddesinin (a) bendinde suçun konusu, “elde edilen para veya para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla, mal veya gelirleri veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dâhil sözü edilen para, evrak, mal veya gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddi menfaat ve değer” olarak tanımlanmıştı. Maddeye göre suçun konusunu; para, para yerine geçen kıymetli evrak, mal ve gelirler ile bunların birbirlerine dönüştürülmesiyle elde edilen değerler oluşturmaktadır. Mal kavramı suçun konusu olan suçtan elde edilen gelirleri karşılayabilecekken maddede bu kavramla birlikte ayrıca; para, para yerine geçen kıymetli evrak ve gelir terimlerinin kullanılması öğretide eleştirilmiştir. Zira mal terimi maddede sayılan diğer kavramların hepsini kapsayan bir ifadedir.

Öncül Suç Nedir?

5237 sayılı TCK’nın 282’inci maddesinde yer alan suç gelirlerinin aklanması suçu bakımından öncül suçların belirlenmesinde “eşik sistemi” kullanılmıştır. Bu şekilde 4208 sayılı Kanun’a kıyasen öncül suçların kapsamı genişletilmiştir. Buna göre “alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren” tüm suçlar öncül suç olarak kabul edilmektedir. TCK’nın 282’nci maddesinin TBMM Adalet Alt Komisyonunda kabul edilen tasarı metninde öncül suç açısından bir eşik belirlenmemiş, tüm suçların bu kapsamda kalmasına imkân tanınmıştı. Ancak daha sonraki görüşmelerde Taslağa söz konusu eşik sistemi dâhil edilmiştir.

Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerleri

Türk Ceza Kanunu’nun 282’nci maddesinde tanımlanan suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun konusunu bir öncül suçun işlenmesi suretiyle veya işlenmesi dolayısıyla elde edilen malvarlığı değerleri oluşturmaktadır. Malvarlığı değerlerinden ne anlaşılması gerektiği konusunda madde metninde bir açıklama bulunmamaktadır.

Bir suçtan kaynaklanmayan kayıt dışı ekonomik değerler de aklama suçunun konusunu oluşturmayacaktır. Kayıt dışı ekonomik değerler, belgeye bağlanmayan ekonomik değerleri ifade etmektedir. Bu değerlerin kayıt dışı olması bunların bir suçtan kaynaklandığı anlamına gelmediğinden, bunlar mezkûr suçun konusu olmayıp, vergi hukukunun konusunu oluşturacaktır.

Kanun lafzında açıkça belirtilmemiş olsa da suçun işlenmesi dolayısıyla elde edilen malvarlığı değerlerinin de bu madde kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Suçun işlenmesi dolayısıyla elde edilen malvarlığı değerlerini, suçun işlenmesini teşvik veya suçun işlenmesinden dolayı fail veya suça iştirak edenlere sağlanmış olan maddi yararlar olarak tarif edebiliriz.

Kara Para Aklama Fiili

Suçtan elde edilen gelirlerin aklanmasına esası itibarıyla bir süreç denilmesi yanlış olmayacaktır. Bu süreç kimi zaman tek aşamalı olabileceği gibi kimi zaman da karmaşık ve çok aşamalı olarak gerçekleşebilmektedir. Bununla birlikte kara para aklanmasında temel olarak üç aşama olduğu kabul edilmektedir. Bunlar, “yerleştirme”, “ayrıştırma” ve “bütünleştirme” aşamalarıdır.

Yerleştirme aşamasında; yasadışı şekilde elde edilen ve adeta elde edildiği suçun da bir delilini oluşturan nakit halindeki suç gelirlerinin tespitini engellemek için finansal sisteme sokulması gerçekleştirilir. Bu şekilde finansal sisteme sokularak, değişik ülkelerdeki bankalar arasında dolaştırılması suretiyle yasadışı elde edilen gelirin izinin kaybettirilmesi sağlanmış olacaktır.

Ayrıştırma aşamasında, suçtan elde edilen gelirin, elde edildiği suçtan mümkün olduğunca uzaklaştırılması ve tespitinin güçleştirilmesi sağlanmaya çalışılır. Çeşitli finansal araçlar kullanılarak meşru işlemlere benzeyen birçok işlem gerçekleştirilir. Bu şekilde para, çeşitli yatırım araçları, kişiler ve hesaplar arasında dolaştırılır. Bu şekilde yurt dışında tabela bankaları arasında dolaştırılan veya off-shore merkezlerinde işlem gören para hem öncül suçtan uzaklaştırılır hem de suçla mücadele eden kamu otoriteleri tarafından tespit ve takibi güç hale gelir.

Bütünleştirme aşaması, suçtan elde edilen gelirin kazanılması kadar, aklanıncaya kadar fail tarafından kontrol edilmesi de önem arz etmektedir. Bu nedenle aklama süreci sonrasında paranın illegal şekilde elde eden malikine dönmesi asıl amaçtır. Kara paranın bir takım usuller ile aklandıktan sonra meşru bir görünümle maskelendikten sonra malikine dönme aşaması bütünleştirme aşamasıdır.

Kara Para Aklama Suçunda Fail

Kara para akklama suçunun faili, TCK’nın 282’nci maddesinde, “yurt dışına çıkaran” veya “çeşitli işlemlere tabi tutan” kişi şeklinde tanımlanmış, bunun haricinde suçu işleyebilecek kişiler hakkında başka bir belirleyici ya da sınırlayıcı düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu durumda suçun faili herkes olabilecektir.

Burada öncül suç failinin aklama suçunun faili olup olamayacağı konusunda tereddüt yaşanabilmektedir. Bu konuda TCK’nın 282’nci maddesinde ya da diğer iç hukuk mevzuatımızda bir düzenleme bulunmamaktadır. Zira öncül suç failinin aynı zamanda aklama suçunun faili olup olamayacağı konusunda Strasburg Sözleşmesinde, Palermo Sözleşmesi’nde ve Viyana Sözleşmesi’nde de bir sınırlama bulunmamaktadır82. Dolayısıyla suç gelirlerinin aklanması suçunun faili öncül suçun da faili olabilecek ve bu durum farklı bir uygulamaya neden olmayacaktır.

Aklama suçunun failinin, aklama fiili nedeniyle bir menfaat elde edip etmemesinin de suçun oluşumu açısından bir önemi yoktur.

Bu suçu işleyen kişi bakımından tek özellikli durum, failin kamu görevlisi veya belli bir meslek sahibi kişi olması halinde ortaya çıkmaktadır. Bu durumda maddenin üçüncü fıkrası gereğince verilecek cezada artırım yapılabilecektir.

Kara Para Aklama Suçunda Mağdur

Suç teorisi açısından her suçun bir mağduru vardır. Bu mağdur bütün suçlar açısından ancak gerçek kişi olabilir. Tüzel kişilerin suçun mağduru olması mümkün değildir. Tüzel kişiler ancak suçtan zarar gören olabilir. Dolayısıyla çalışma konumuz olan kara para aklama suçunun mağduru da ancak gerçek kişiler olabilecektir. Bununla birlikte tüzel kişilerin bu suçtan zarar gören olmaları mümkündür.

Kara Para Aklama Suçunun Manevi Unsuru
Kara Para Aklama Suçunun Manevi Unsuru

Kara Para Aklama Suçunun Manevi Unsuru

Kara para aklama, -suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama- suçu kasten işlenebilen suçlardandır ve taksirle işlenmesi mümkün değildir. Ülkemizin taraf olduğu ilgili uluslararası sözleşmelerde de bu durum belirtilmiştir. Sanığın öncül suçtan haberdar olması yani malvarlığı değerinin bir suçtan kaynaklandığını da bilmesi gerekmektedir. Suçun seçimlik hareketlerden biri olan yurt dışına çıkarma fiilinde sanığın maksadının bir önemi yoktur. Ne amaçla olursa olsun kara paranın yani suçtan kaynaklanan malvarlığı değerinin yurt dışına çıkarılmasıyla suç oluşmuş sayılacaktır.

Ancak, çeşitli işlemlere tabi tutma hareketi belli bir maksatla işlenmesi halinde suç oluşturacaktır. Diğer bir söylemle, bu durumda özel kast aranacaktır. Bu özel kast, TCK’nın 282’nci maddesinde “bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla” olarak belirlenmiştir. Madde kapsamında değerlendirilebilecek işlemlerin çoğu zaten mevcut sistemde kanunlar çerçevesinde gerçekleştirilen meşru hareketlerdir. Bu meşru hareketlerin suç vasfına bürünmesi, suç gelirlerinin gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla yapılması durumunda söz konusu olmaktadır.

Kara Para Aklama Suçunun Özel Görünüş Biçimleri

Teşebbüs

Teşebbüs, Türk Ceza Kanunun 35. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre suç işleme kastıyla hareket eden bir kimsenin, suçu işlemeye uygun hareketleri yapmaya başlaması ve kendi elinde, ihtiyarında olmayan nedenlerden dolayı suç tanımında yer alan eylemini tamamlayamaması durumunda suça teşebbüsten sorumlu tutulabilecektir.

TCK’nın 282. maddesinde düzenlenen aklama suçuna teşebbüs de mümkündür. Yurtdışına çıkarma ya da çeşitli işlemlere tabi tutma fiillerinin belli bir aşamada kesilmesi halinde suçun teşebbüs aşamasında kalması söz konusu olacaktır. Ancak buradan her hareketin teşebbüs aşamasında kalabileceği sonucu çıkarılmamalıdır. Kural olarak aklama suçu teşebbüse elverişli ve serbest hareketli bir suç olmasına karşın, bazı durumlarda fiilin teşebbüse elverişli olmaması da mümkündür. Örneğin aklama suçunu işleme kastıyla icra hareketlerine başlayan ve bunun için elektronik fon transferi yapmak isteyen bir kişinin suçtan elde edilen paraları transfer talimatıyla banka memuruna verdiği sırada henüz transfer gerçekleşmeden işlem esnasında fark edilip yakalanması halinde suç teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır. Benzer şekilde suçtan elde edilen gelir ile alınan altınların henüz yurt dışına çıkarılamadan havaalanı gümrüğünde yakalanması halinde de suç teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır.

İştirak

Kara para aklama suçu için iştirak konusunda özel bir durum söz konusu değildir. Herhangi bir iştirak türü bu suç açısında söz konusu olabilir. Suç tek kişi tarafından işlenebileceği gibi birden fazla kişi tarafından birlikte ya da örgütlü olarak da işlenebilecektir. Bununla beraber aklama suçunun özelliği gereği bu suçlar genellikle iştirak halinde ya da örgütlü olarak işlenmektedir. Ancak failin kamu görevlisi olması suçun nitelikli hali olarak düzenlendiği için, kamu görevlisi veya belli bir meslek sahibi olan kişiler ile bu niteliklere haiz olmayan kişilerin birlikte suç işlemesi halinde, zikredilen vasıfları haiz olanlara suçun nitelikli haline göre, sahip olmayanlara ise suçun temel şekline göre ceza verilecektir.

İçtima

Seçimlik hareketli bir suç olan aklama suçunun faili, aynı zamanda aklamaya konu suç gelirlerinin elde edildiği alt sınırı bir yıl veya daha ağır suçları işlemekten de sorumlu tutulacaktır. Bunun nedeni, kara para aklama suçunun, bu suça konu kazancın elde edildiği suçtan ayrı ve bağımsız olmasıdır. Bu durumun doğal sonucu olarak failin her iki suçtan ayrı ayrı cezalandırılması gerekir.

Kara Para Aklama Suçunda Nitelikli Haller
Kara Para Aklama Suçunda Nitelikli Haller

Kara Para Aklama Suçunda Nitelikli Haller

Ağırlaştırıcı Nedenler

Kara para aklama yani suçtan kaynaklanan malvarlığını aklama suçu için TCK’nın 282. maddesinde iki nitelikli hal bulunmaktadır. Bunlardan ilki maddenin 3. fıkrasındadır. Bun göre suçun kamu görevlisi tarafından görevini yaparken ve görevinin sağladığı kolaylıktan yararlanarak ya da belli bir meslek sahibi kişi tarafından mesleğinin icrası sırasında ve sağladığı kolaylıktan yararlanarak işlenmesi hâlinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılacaktır.

Maddenin 4. fıkrasında, bu suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek hapis cezasının bir kat artırılarak hükmedileceği öngörülmüştür. Ancak, belirtilmelidir ki, bu suçtan dolayı verilecek artırılmış ceza, örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı ayrıca cezalandırılmaya engel teşkil etmemektedir. Burada belirtilen örgüt TCK’nın 220’inci maddesinde yer verilen örgüttür. Suç işlemek için kurulan örgütün özellikle kara para aklamak için kurulması zorunluluğu aranmamaktadır. Herhangi bir suçu işlemek amacıyla oluşturulmuş bir örgüt tarafından da aklama suçu işlendiği takdirde mahkeme tarafından cezaya hükmedilirken ağırlaştırıcı nedenin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Kara Para Aklama Suçunda Etkin Pişmanlık

Türk Ceza Kanunun 282. maddesinin altıncı fıkrasında mevcut olan düzenleme bu suç için etkin pişmanlık halini hüküm altına almıştır. Buna göre, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini gizleme nedeniyle kovuşturma başlamadan önce, bu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu suç nedeniyle cezaya hükmolunmayacaktır. Bu durumda kişi hakkında Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 223/4-a hükmü uyarınca hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilecektir.

Bu hükmünün uygulanabilmesi için kişinin kovuşturma başlamadan önce pişmanlık göstermesi gerekmektedir. Kovuşturma aşaması soruşturma sonunda düzenlenen iddianamenin kabulüyle başlayacaktır (CMK 2/1-e). Soruşturma makamlarının kendiliğinden bu bilgilere vakıf olması durumunda artık sanık bu imkânı kullanmayacaktır.

Sıkça Sorulan Sorular

Kara Para Aklama Cezası Ne Kadar?

Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 282’ye göre, kara para aklama suçunu işleyenler için belirlenen ceza, 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası ve 20 bin güne kadar adli para cezasıdır. Suçun işlenme şekline, suçun büyüklüğüne ve elde edilen kara paranın miktarına göre ceza miktarı değişiklik gösterebilir. Ayrıca, bu suçtan dolayı cezaya hükmedilmesi durumunda suçtan elde edilen mal varlığına el konulabilir ve müsadere kararı verilebilir.


Kara Paradan Kaç Yıl Yatılır?

Kara para aklama suçundan hüküm giyen bir kişi, mahkemenin verdiği ceza miktarına ve uygulanacak infaz rejimine bağlı olarak hapis yatabilir. Örneğin:

  • 3 yıl ceza alan bir kişi, şartlı tahliye ve infaz rejimi kuralları dikkate alındığında genellikle daha az süre cezaevinde kalabilir.
  • 7 yıl ceza alan bir kişi, cezasının yaklaşık üçte ikisini cezaevinde çeker. Bu sürede yapılan indirimler ve şartlı tahliye koşulları da göz önünde bulundurulur.

Ancak, suçun ağırlığı, organize bir yapının parçası olup olmadığı ve kişinin işlediği başka suçlar da hapis süresini etkileyebilir.


TCK 282/1 Maddesi Nedir?

Türk Ceza Kanunu’nun 282. maddesi, kara para aklama (suçtan kaynaklanan mal varlığını aklama) suçunu düzenler. Maddenin 1. fıkrası şu şekildedir:

TCK 282/1:
“Alt sınırı altı aydan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini yurtiçinde veya yurtdışında transfer eden veya bu değerlerin niteliğini, kaynağını, sahipliğini, zilyetliğini, yerini, el değiştirmesini ya da bu değerler üzerinde hak sahipliğini gizlemek veya meşru bir şekilde elde edildiği konusunda kanaat oluşturmak amacıyla hareket eden kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ve yirmibin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.”

Bu hüküm, suçtan elde edilen kazançların gizlenmesini ve bu kazançların ekonomik sisteme yeniden kazandırılmasını önlemek amacıyla düzenlenmiştir.


Kara Para Aklamak Devlete Zarar Verir mi?

Evet, kara para aklama suçunun işlenmesi devlete ve topluma ciddi zararlar verir. Bu zararlar arasında şunlar sayılabilir:

  1. Ekonomik Zararlar:
    Kara para, yasadışı yollarla elde edildiğinden, kayıt dışı ekonomiyi büyütür ve devletin vergi gelirlerini azaltır. Bu da kamu hizmetlerinin finansmanını zorlaştırır.
  2. Hukuki ve Ahlaki Erozyon:
    Kara para aklama, suç gelirlerinin ekonomiye kazandırılmasını kolaylaştırarak yasadışı faaliyetleri teşvik eder. Bu durum, hukuk devleti ilkelerine zarar verir.
  3. Finansal Sisteme Güvensizlik:
    Kara para aklama, finansal sistemin istikrarını bozar. Suç gelirleri nedeniyle şeffaflık azalır ve finansal kurumlara duyulan güven sarsılır.
  4. Uluslararası İtibar Kaybı:
    Kara para aklama, bir ülkenin uluslararası itibarını zedeler ve yabancı yatırımları olumsuz etkiler. Bu nedenle, kara para aklama ile etkin mücadele etmek, bir ülkenin ekonomik ve sosyal kalkınması için hayati önem taşır.

Çağrı Ayboğa

Avukat Çağrı Ayboğa, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olup yüksek lisans öğrenimine devam etmektedir. Ayboğa + Partners Avukatlık Bürosu’nun kurucu avukatlarındandır. Ankara Barosu’na kayıtlı olarak dinamik ve tecrübeli ekibiyle avukatlık mesleğini icra etmektedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Ara