📘 TCK Madde 81 – Kasten Öldürme Suçu
Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Kasten öldürme suçu, (TCK 181 Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suç, bir insanın yaşam hakkına kasten ve bilerek son verilmesi anlamına gelir. Fail, mağdurun ölüm neticesini istemekte ve bu sonucu doğrudan hedeflemektedir. Yaşam hakkı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle korunan en temel haktır; bu nedenle kasten öldürme suçu, kamu düzeni bakımından en ağır suç tiplerinden biridir. Ölüm neticesi gerçekleşmeden yalnızca eylem aşamasında kalmış fiiller ise öldürmeye teşebbüs (TCK m.35) kapsamında değerlendirilir.
TCK Madde 81 Kasten Öldürme Suçu – TCK 81 – 82 – 83
Aşağıda TCK m.81 (Kasten Öldürme), TCK m.82 (Nitelikli Hâller) ve TCK m.83 (İhmali Davranışla Kasten Öldürme) hükümleri; fıkraları TCK 81/1, 82/1-a, 83/1… biçiminde ayrı satırlarda, tamamen mobil uyumlu tablolarla sunulmuştur.Türk Ceza Kanunu – Madde 81, 82 ve 83 (Güncel Metin)
TCK 81 Kasten Öldürme
Madde Fıkra Kanun Metni
81
TCK 81/1
Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
TCK 82 Kasten Öldürmenin Nitelikli Hâlleri
Madde Fıkra Metin 82 TCK 82/1-a Tasarlayarak, 82 TCK 82/1-b Canavarca hisle veya eziyet çektirerek, 82 TCK 82/1-c Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanmak suretiyle, 82 TCK 82/1-d Üstsoy veya altsoydan birine ya da eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı, 82 TCK 82/1-e Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, 82 TCK 82/1-f Kadına karşı, 82 TCK 82/1-g Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, 82 TCK 82/1-h Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla, 82 TCK 82/1-i Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle, 82 TCK 82/1-j Kan gütme saikıyla, 82 TCK 82/1-k Töre saikiyle, 82 Sonuç Bu hâllerde fail ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır. TCK 83 Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi
Madde Fıkra Metin
83
TCK 83/1
Ölüm neticesinden sorumluluk için, ihmali davranışın icrai davranışa eşdeğer kabul edilebilmesi gerekir.
83 TCK 83/2-a Kanundan doğan özel yükümlülüğün bulunması, 83 TCK 83/2-b Üstlenilen sorumluluk gereği başkasının hayatını koruma yükümlülüğü, 83 TCK 83/2-c Önceden gerçekleştirilen davranışla başkasının hayatını tehlikeye sokma,
83
TCK 83/3
Bu hâllerde verilecek ceza, koşullara göre yirmi–yirmi beş yıl arası hapse çevrilebilir ve indirim yapılabilir.
Suçun oluşması için failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında doğrudan bir nedensellik bağı bulunmalıdır. Failin fiili ölüm sonucuna elverişli değilse, suçun vasfı değişebilir. Örneğin mağdurun yaralanıp hastanede tıbbi hata sonucu ölmesi hâlinde, failin sorumluluğu kastın yöneldiği neticeyle sınırlı olacaktır. Ayrıca, bazı durumlarda failin öldürme kastı yerine yaralama kastı bulunabilir; bu durumda fiil kasten yaralama suçu (TCK m.86) kapsamında değerlendirilir.
Kasten öldürme suçunda manevi unsur kasttır; failin olası kastla hareket etmesi hâlinde cezada indirim uygulanabilir. Yargıtay içtihatlarına göre failin eyleminin niteliği, kullanılan araç, hedef alınan bölge ve olayın öncesindeki davranışlar, öldürme kastının varlığını belirlemede temel ölçütlerdir. Suçun basit şekli müebbet hapis cezasıyla cezalandırılır; nitelikli halleri ise ağırlaştırılmış müebbet hapis gerektirir.

TCK 81 Kasten Öldürme (Adam Öldürme, Cinayet) Suçunun Cezası
Kasten öldürme suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesinde düzenlenmiştir ve insan yaşamına yönelik en ağır saldırı türlerinden biridir. Failin, bir başkasının yaşamına doğrudan son verme iradesiyle hareket etmesi, suçun temel unsurunu oluşturur. Bu durumda fail hakkında müebbet hapis cezasına hükmolunur. Ceza hukukunda kasten öldürme, yalnızca bireye karşı değil, kamu düzenine karşı da işlenmiş bir fiil olarak kabul edilir. Bu nedenle, cezalandırmada hem caydırıcılık hem de toplum güvenliği ön plandadır. Ölüm neticesinin gerçekleşmediği durumlarda ise suç, öldürmeye teşebbüs kapsamında değerlendirilir.
Kasten öldürme suçunda cezayı belirlerken mahkeme; failin kast derecesini, olayın oluş biçimini, mağdurla ilişkisini ve failin geçmişini dikkate alır. Müebbet hapis cezası, belirli koşullarda infaza elverişli olup koşullu salıverme mümkündür. Ancak ağırlaştırılmış müebbet cezası öngörülen nitelikli hallerde, fail en az otuz yıl fiilen cezaevinde kalmadan tahliye edilemez. Failin yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya haksız tahrik gibi şahsi sebepler cezada indirime neden olabilir. Böylece hem bireysel kusur ilkesi korunur hem de cezalandırmanın adalet dengesi gözetilmiş olur.
Kasten Öldürme Suçunun Unsurları
Kasten öldürme suçu, hem maddi hem de manevi unsurlardan oluşur. Maddi unsur, failin öldürme fiilini gerçekleştirmesi ve mağdurun ölüm sonucunun meydana gelmesidir. Bu unsurun gerçekleşmesi için, failin eylemi ölüm sonucunu doğurabilecek nitelikte olmalı ve ölümle fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Örneğin, bir kimseye ateş edilmesi, bıçaklanması veya zehir verilmesi gibi hareketler doğrudan ölüm neticesine yöneliktir. Mağdurun doğmuş ve yaşayan bir insan olması gerekir; henüz doğmamış çocuk üzerinde işlenen fiiller “çocuk düşürtme” kapsamında değerlendirilir.
Manevi unsur ise kasttır. Fail, mağdurun ölüm neticesini bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiğinde doğrudan kast; sonucu istememekle birlikte öngörüp kabullenmişse olası kast söz konusu olur. Bu ayrım ceza miktarı bakımından belirleyicidir. Doğrudan kast hâlinde müebbet hapis cezası uygulanırken, olası kast hâlinde TCK m.21/2 uyarınca indirime gidilir. Failin eylemi yalnızca yaralamaya yönelik olup ölüm öngörülememişse, suç kasten yaralama (TCK m.86) olarak nitelendirilir.
Yargıtay uygulamasına göre, kastın tespitinde kullanılan araç, hedef alınan bölge, olay sonrası failin davranışları ve aralarındaki husumet dikkate alınır. Örneğin, kalp, baş, boyun gibi hayati bölgelere yönelmiş saldırılarda öldürme kastının varlığı kabul edilir. Buna karşılık el, kol veya bacak gibi bölgelerde meydana gelen yaralanmalar çoğu kez öldürme kastı için yeterli görülmez. Bu değerlendirme, cezanın niteliği açısından belirleyici rol oynar.
Kasten Öldürme Suçunun Nitelikli Halleri
Kasten öldürme suçunun nitelikli halleri, Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hallerde suçun işleniş biçimi, mağdurun konumu veya failin amacı dikkate alınarak ceza ağırlaştırılır. Kanun koyucu, bu tür fiillerde toplumsal vicdanın daha ağır biçimde sarsıldığını kabul eder ve temel tipe göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörür. Nitelikli hallere örnek olarak, suçu tasarlayarak, canavarca hisle, yangın, boğma, zehirleme gibi fiillerle, kamu görevlisine karşı veya altsoy–üstsoy gibi yakın akrabaya karşı işleme durumları gösterilebilir.
TCK m.82’deki nitelikli hallerin belirlenmesinde failin kastının yanı sıra amaç unsuru da önem taşır. Örneğin suçu “canavarca hisle” işleyen fail, mağduru acı çektirerek öldürmeyi hedeflemiştir; bu, sıradan bir öldürmeden farklıdır. Aynı şekilde tasarlayarak öldürme, failin önceden plan yapması, soğukkanlı biçimde hareket etmesi anlamına gelir. Bu durumda fiilin önceden kararlaştırılmış olması cezayı ağırlaştırır. Yargıtay’a göre, basit bir tartışmadan sonra anlık öfkeyle gerçekleştirilen öldürmeler tasarlama sayılmaz; failin önceden plan yapması gerekir.
Nitelikli hallere ilişkin önemli bir örnek, akrabalık ilişkisi içinde işlenen öldürmelerdir. Failin altsoyu veya üstsoyu öldürmesi, aile bağlarının korunması ve toplumsal düzenin sürdürülmesi amacıyla daha ağır cezalandırılır. Buna karşılık, bazı durumlarda haksız tahrik (TCK m.29) hükümleri devreye girerek cezayı hafifletebilir.
Ayrıca suçu işleyen failin yaş küçüklüğü veya akıl hastalığı hâlleri söz konusuysa, TCK m.31 ve TCK m.32 çerçevesinde kusur yeteneği değerlendirilmeli; cezanın bireyselleştirilmesi sağlanmalıdır.
Uygulamada ayrıca “tasarlayarak” öldürme, “canavarca hisle” öldürme, “birden fazla kişiyi öldürme” ve “kamu görevlisini görevinden dolayı öldürme” gibi alt kategorilerde ayrıntılı incelemeler yapılır. Aşağıda bu hallere ilişkin Yargıtay kararları örnekleriyle ele alınmıştır.
Kasten Öldürme Suçunda Hukuka Aykırılık ve Mağdur
Kasten öldürme suçunda hukuka aykırılık, fiilin ceza hukuku açısından cezalandırılabilir olması için temel bir unsurdur. Fiil her ne kadar öldürme sonucunu doğurmuş olsa da, eğer hukuka uygunluk sebeplerinden biri mevcutsa suç oluşmaz. Örneğin, meşru savunma (TCK m.25) kapsamında gerçekleşen bir öldürme fiilinde hukuka aykırılık ortadan kalkar. Fail, kendisine veya başkasına yönelmiş haksız bir saldırıyı orantılı biçimde defetmişse, bu fiil hukuken meşru kabul edilir.
Benzer şekilde, zorunluluk hâli (TCK m.25/2) veya kanun hükmünü yerine getirme de hukuka aykırılığı kaldıran durumlardır. Ancak bu hâllerin sınırları aşıldığında, örneğin savunmada orantısız bir şiddet kullanıldığında, suç yeniden doğar ve cezadan indirim yapılabilir (TCK m.27). Yargıtay, meşru savunma iddialarında olayın tüm koşullarını saldırının ağırlığı, failin tehlike algısı ve kullanılan savunma aracı gibi unsurları birlikte değerlendirir.
Kasten öldürme suçunun mağduru yalnızca yaşayan bir insandır. Henüz doğmamış bir çocuk üzerinde gerçekleştirilen fiiller bu suç kapsamında değil, “çocuk düşürtme” veya “düşürmeye teşebbüs” olarak değerlendirilir. Mağdurun belirlenmesi, özellikle ihmali davranışla öldürme (TCK m.83) gibi fiillerde önemlidir; çünkü failin, mağduru koruma veya kurtarma yükümlülüğü altında bulunması gerekir. Bu kapsamda mağdurun kimliği örneğin kamu görevlisi, yakın akraba veya savunmasız kişi olması çoğu zaman fiilin nitelikli hâl sayılmasına neden olur (TCK m.82). Mağdurun korunması, yalnız bireysel değil, aynı zamanda kamu düzeni açısından da önemlidir. Bu nedenle, hukuk düzeni yaşam hakkına yönelen her fiili en ağır biçimde cezalandırır.
Kasten Öldürme Suçunun Hukuki Konusu
Kasten öldürme suçunun hukuki konusu, bireyin yaşam hakkıdır. Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesi, “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır” hükmüyle yaşam hakkını koruma altına almıştır. Yaşam hakkı, hem Anayasa’nın 17. maddesi hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi kapsamında temel ve dokunulmaz bir haktır. Bu nedenle kasten öldürme fiili, yalnızca bireye değil, toplumun bütününe ve kamu düzenine karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilir.
Bu suçta korunan hukuki değer, sadece biyolojik yaşamın devamı değil, aynı zamanda devletin yaşamı koruma yükümlülüğüdür. Failin mağdurun yaşamını sona erdirmesiyle birlikte, devletin koruma görevi de ihlal edilmiş olur. Bu yönüyle kasten öldürme, “insanlığa karşı suçlar”ın sınırında yer alan, en ağır suç tiplerinden biridir. Ayrıca, bu suçun kovuşturulması şikâyete tabi değildir; kamu düzenine ilişkin olduğundan, Cumhuriyet savcısı tarafından re’sen soruşturulur.
Yargıtay içtihatlarında da yaşam hakkı, hukukun mutlak koruması altındaki en üstün değer olarak tanımlanmıştır. Buna göre, failin kastı, neticeyi isteme yönündeki iradesiyle belirlenir; ancak öldürme fiili her koşulda hukuka aykırıdır. Meşru savunma, zorunluluk hâli veya yetkili bir mercinin emri gibi istisnalar dışında, hiçbir sebep öldürme fiilini meşrulaştıramaz. Bu nedenle kasten öldürme suçunun hukuki konusu, yalnızca bireysel hak değil, kamu güvenliği ve toplumsal barışın sürdürülebilirliği bakımından da merkezi önemdedir.

Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi (TCK m.83)
Kasten öldürme suçu, kural olarak icrai bir fiille (örneğin silahla ateş etme, bıçaklama) işlenir. Ancak Türk Ceza Kanunu’nun 83. maddesi, “İhmali davranışla kasten öldürme” başlığı altında, hareketsizlikle ölüm sonucuna neden olmayı da cezalandırılabilir hâle getirmiştir. Bu durumda fail, fiilen bir eylem yapmaz; ancak hukuken yapması gereken bir davranışı yerine getirmediği için ölüm neticesi doğar. Örneğin, anne-babanın çocuğunu bilerek beslememesi, doktorun gerekli müdahaleyi yapmaması veya bakıcının hastayı korumaması bu kapsamdadır.
Yargıtay, ihmali davranışın suç oluşturabilmesi için failin “garantörlük” sıfatına sahip olması gerektiğini vurgular. Garantörlük, hukuki bir yükümlülükten doğar — örneğin kanundan (ebeveyn–çocuk ilişkisi), sözleşmeden (doktor–hasta ilişkisi) veya önceki tehlikeli davranıştan (failin tehlikeyi kendisinin yaratması). Failin bu yükümlülüğü bilerek yerine getirmemesi hâlinde, ölüm sonucu kasten öldürme suçunun ihmali hali olarak değerlendirilir ve fail müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
Bu suç tipinde, “ne yapmadı?” sorusu, “yapmadığı için ne oldu?” sorusuyla birlikte değerlendirilir. Failin ölüm sonucunu istemesi —örneğin müdahale etmemek suretiyle mağdurun ölmesini kabullenmesi— kastın varlığı için yeterlidir. Ayrıca, bazı durumlarda failin ihmali davranışı yalnızca yardım etme (TCK m.39) veya teşebbüs (TCK m.35) hükümleriyle birlikte değerlendirilebilir.
Somut Olay Açısından Özel İnceleme Gerektiren Hususlar
Kasten öldürme suçlarında her olayın kendine özgü koşulları bulunduğundan, her bir dosya özel değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Failin kastı, eylemin şekli, mağdurun direnci, kullanılan araç ve saldırının yöneldiği bölge, olayın niteliğini değiştirebilir. Örneğin, sanığın mağdura ateş ettiği ancak ölümün kalp krizi sonucu gerçekleştiği olaylarda, illiyet bağı yönünden inceleme yapılmadan doğrudan mahkûmiyet kararı verilmesi hukuka aykırı olur. Failin fiiliyle ölüm sonucu arasında uygun illiyet bağı kurulamazsa suçun unsurları oluşmaz.
Ayrıca, failin öldürme kastı mı yoksa yaralama kastı mı ile hareket ettiği de belirleyici bir kriterdir. Kasten yaralama fiilinin neticesinde ölüm meydana gelmişse, suç neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama (TCK m.87) olarak değerlendirilir. Ancak failin doğrudan ölüm neticesini istemesi durumunda kasten öldürme suçu oluşur. Yargıtay bu ayrımı, failin hedef aldığı vücut bölgesi, kullandığı aracın öldürücü niteliği, saldırı sayısı ve eylem sonrası davranışları üzerinden yapmaktadır.
Olayın tanık beyanlarıyla desteklenmesi, failin savunmasının samimiyeti ve kriminal inceleme raporlarının bilimsel verilerle tutarlılığı mahkemece dikkate alınmalıdır. Özellikle ölüm nedeni raporları ve adli tıp bulguları, kastın tespitinde belirleyici rol oynar. Mahkeme, bu veriler ışığında failin kast derecesini, olası mı yoksa doğrudan mı olduğunu somutlaştırmak zorundadır. Bu aşamada delillerin hukuka uygun şekilde toplanması ve değerlendirilmesi hukuki güvenlik ilkesinin gereğidir.
Cezada İndirim ya da Cezasızlık Gerektiren Şahsi Sebepler
Kasten öldürme suçunda bazı özel durumlar, failin kusurunu veya cezasını azaltabilir. Bu hâller, genellikle failin psikolojik durumu, olayın oluş biçimi ya da mağdurun fiilinden kaynaklanan tahrik unsurlarıyla ilgilidir. Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik, bu bağlamda en sık uygulanan indirim nedenlerinden biridir. Fail, ağır bir haksız fiilin etkisiyle öfke veya şiddetli elemin hâkimiyeti altında suç işlerse, mahkeme cezada indirime gidebilir. Ancak indirimin uygulanabilmesi için tahrikin “ani” ve “şiddetli” olması gerekir; planlı bir eylemde tahrik indirimi söz konusu olmaz.
Bir diğer önemli şahsi neden, failin akıl hastalığı veya yaş küçüklüğü durumudur. Türk Ceza Kanunu’nun 30. ve 31. maddeleri, kusur yeteneğini ortadan kaldıran veya azaltan hâlleri düzenlemiştir. Akıl hastalığı nedeniyle davranışlarını yönlendirme yeteneği bulunmayan kişi cezalandırılmaz; ancak güvenlik tedbiri uygulanır. Benzer şekilde, 12–15 yaş arası çocuklar tamamen, 15–18 yaş arası çocuklar ise kısmen indirimden yararlanır.
Yargıtay uygulamasında, failin olay sırasında duygusal yoğunluk, panik veya korku altında hareket edip etmediği de cezayı etkileyen unsurlar arasındadır. Bu tür durumlarda mahkeme, failin psikolojik durumu, sosyal çevresi ve olayın öncesi-sonrası davranışlarını değerlendirerek indirim kararı verir. Ancak bu indirimin uygulanması, kamu düzeni ve adalet duygusunun zedelenmemesi ilkesiyle sınırlıdır. Bu sebeple şahsi indirimler, her olayın özgün koşulları çerçevesinde takdir edilir.
Suça Teşebbüs, Gönüllü Vazgeçme veya Etkin Pişmanlık
Kasten öldürme suçu, tamamlanmamış hâlde de cezalandırılır. Fail, mağduru öldürmek amacıyla icraya başlayıp neticeyi gerçekleştiremezse, teşebbüs (TCK m.35) hükümleri uygulanır.
Bu durumda mahkeme, failin fiiline ve meydana gelen tehlikenin ağırlığına göre cezada indirim yapabilir. Örneğin, sanık mağdura ateş etmiş ancak hedefi tutturamamışsa, öldürme teşebbüsü söz konusudur. Failin elindeki araç öldürmeye elverişli değilse, suç “kasten yaralama” düzeyinde kalır. Yargıtay, her iki durumu ayırırken kullanılan aracın öldürücülüğünü, hedef alınan bölgeyi ve failin eylem sonrası tavırlarını dikkate alır.
Gönüllü vazgeçme, failin suçun icrası sırasında kendi isteğiyle neticenin meydana gelmesini engellemesidir. Örneğin, mağduru bıçaklayan failin hemen ardından tıbbi yardım çağırarak ölümün önüne geçmesi hâlinde, fiil tamamlanmış olmaz. Bu durumda fail, yalnızca gerçekleşen netice (örneğin yaralama) nedeniyle sorumlu tutulur. Gönüllü vazgeçme, ceza hukukunda fail lehine sonuç doğuran istisnai bir kurumdur; çünkü failin iradesinin yönü değişmiştir.
Buna karşılık, etkin pişmanlık kasten öldürme suçunda sınırlı olarak uygulanır. Fail, suç tamamlandıktan sonra mağdurun ailesine veya devlete yardımcı davranışlarda bulunabilir; ancak bu durum cezanın tamamen ortadan kalkmasına yol açmaz, yalnızca indirim nedeni olarak değerlendirilebilir. Yargıtay kararlarında, failin gerçekten pişmanlık duyup duymadığı ve bu durumu davranışlarıyla ortaya koyup koymadığı dikkatle incelenmektedir. Özellikle olay sonrası kaçmak yerine güvenlik güçlerine teslim olan failin bu davranışı, etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilebilir.
TCK 81 Şikayet, Şikayet Süreleri ve Şikayetten Vazgeçme
Kasten öldürme suçu, kamu düzenini doğrudan ilgilendirdiği için şikâyete tabi suçlar arasında değildir.
Bu nedenle, mağdurun veya yakınlarının şikâyetinden bağımsız olarak savcılık tarafından re’sen soruşturma yapılır. Savcılık, olayın öğrenilmesiyle birlikte soruşturmayı başlatmakla yükümlüdür. Suçun mağduru ölmüşse, yakınlarının şikâyet hakkı bulunmaz; ancak katılan sıfatıyla davaya müdahil olma hakları vardır. Bu fark, mağdurun menfaatlerinin ceza davasında korunması bakımından önemlidir.
Şikâyetten vazgeçme, bu suç bakımından hukuki sonuç doğurmaz. Çünkü kasten öldürme, toplumsal düzeni ve kamu güvenliğini ihlal eden bir suçtur; bireyler arası barışın sağlanması ceza soruşturmasının sonlandırılması için yeterli değildir. Bununla birlikte, mağdur yakınlarının faille uzlaşma (CMK m.253) kapsamında anlaşması da mümkün değildir.
Bu yasak, hem suçun ağırlığı hem de toplumsal etkisi nedeniyle getirilmiştir. Kasten öldürme suçunda yargılama süreci tamamlanıncaya kadar kamu adına kovuşturma devam eder ve mahkeme hüküm kurar.
Ancak uygulamada, mağdur yakınlarının affetmesi veya rızası, failin cezasında takdiri indirim nedeni olarak değerlendirilebilir. Yargıtay, bu durumda indirim yapılmasının tamamen mahkemenin takdirine bağlı olduğunu vurgulamaktadır. Bu tür durumlar, cezanın bireyselleştirilmesi sürecinde değerlendirilir; fakat kamu davası düşmez, çünkü suçun niteliği gereği devletin cezalandırma yetkisi devam eder.
Kasten Öldürme Suçunda Zamanaşımı
Kasten öldürme suçu, insan yaşamına yönelen en ağır suç tiplerinden biri olduğundan, ceza hukukunda oldukça uzun zamanaşımı sürelerine tabidir. Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesi uyarınca, ağırlaştırılmış müebbet hapis gerektiren suçlarda 40 yıl, müebbet hapis gerektirenlerde 30 yıl, süreli hapis cezası gerektirenlerde ise 20 yıl dava zamanaşımı süresi uygulanır.
Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak zamanaşımı süresinin kesilmesi veya durması hâlleri mümkündür. Örneğin, failin yakalanamaması, yurt dışına kaçması veya dava sürecinde belirli işlemlerin yapılması zamanaşımını keser. Kasten öldürme suçunda zamanaşımı süresi dolmadan failin bulunması hâlinde, yargılama devam eder; süre dolmuşsa kamu davası düşer. Ancak zamanaşımı, sadece cezayı ortadan kaldırır; suçun işlendiği gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Uygulamada Yargıtay, özellikle failin kimliğinin tespit edilemediği eski dosyalarda zamanaşımının doğru hesaplanması gerektiğini vurgulamaktadır. Kasten öldürme gibi ağır suçlarda savcılıklar genellikle dosyayı açık tutarak zamanaşımını durduran işlemleri yapar. Bu tür işlemlere örnek olarak yakalama emri çıkarılması, müzekkere yazılması veya yeni delil toplanması gösterilebilir.
Zamanaşımının uygulanması, hukuki güvenlik ve kamu düzeni ilkeleri arasında hassas bir denge gerektirir. Ceza yargılamasının süresiz biçimde uzaması birey haklarını ihlal edebilir; ancak ağır suçların cezasız kalması da toplumsal adalet duygusunu zedeler. Bu nedenle, kasten öldürme suçunda zamanaşımı hesaplaması hem teknik hem de etik bir değerlendirme süreci gerektirir.
TCK 81 Suça İştirak (Birden Fazla Failin Sorumluluğu)
Kasten öldürme suçunda birden fazla kişinin fiile katılması hâlinde, her bir failin sorumluluğu suça iştirake ilişkin hükümlere göre belirlenir. Türk Ceza Kanunu, iştiraki müşterek faillik, azmettirme ve yardım etme (TCK m.39) olmak üzere üç temel biçimde düzenlemiştir.
İştirak kurumunun amacı, suçun işlenişine katkıda bulunan her kişinin, kusur derecesine göre cezalandırılmasını sağlamaktır.
Müşterek faillik, suçu birlikte işleyen kişiler arasındaki iş birliği hâlidir. Yargıtay’a göre müşterek failin belirlenmesinde; suç planı, eylem birliği, suça ilişkin irade ve failin olay üzerindeki hâkimiyeti dikkate alınır. Örneğin, birden fazla kişi önceden anlaşarak mağduru öldürürse, hepsi müşterek fail olarak aynı cezadan sorumlu olur. Ancak failin katkısı yalnızca fiilin kolaylaştırılmasına yönelmişse, bu durumda yardım etme (TCK m.39) hükümleri uygulanır.
Diğer iştirak türü olan azmettirme (TCK m.38), bir kimsenin diğerini suç işlemeye yönlendirmesi durumunda ortaya çıkar.
Azmettiren kişi, fail gibi cezalandırılır; çünkü suçun manevi unsurunu harekete geçiren odur. Yargıtay uygulamasında, azmettirme ile yardım etme arasındaki fark özellikle failin üzerindeki “psikolojik yönlendirme etkisi” üzerinden ayırt edilir.
İştirak hükümleri, kasten öldürme suçunda ceza adaletinin sağlanmasında büyük öneme sahiptir. Zira cinayet eylemleri çoğu zaman planlı şekilde, birden fazla kişiyle işlenir. Bu durumda mahkeme, her sanığın eylemdeki rolünü ayrı ayrı değerlendirir. Fiilin planlayıcısı, uygulayıcısı ve destekleyicisi arasında kademeli bir sorumluluk zinciri kurulur. Böylece ceza, kusurun ağırlığıyla orantılı biçimde bireyselleştirilir.
Müşterek Faillik (Birlikte Suç İşleme Durumu)
Müşterek faillik, kasten öldürme suçunun en sık karşılaşılan iştirak biçimlerinden biridir. Bu durumda, suçun icra hareketleri üzerinde birlikte hâkimiyet kuran birden fazla kişi vardır. Her fail, suçun işlenişine bilinçli şekilde katılır ve fiilin tamamlanmasında ortak irade gösterir. Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri uyarınca, müşterek fail sayılabilmek için sadece olay yerinde bulunmak yeterli değildir; suçun planlanması, uygulanması veya tamamlanmasına aktif katkı şarttır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına göre, failin “eyleme hâkim olma” düzeyi belirleyicidir. Örneğin, iki kişi önceden anlaşarak mağduru öldürürse, biri ateş edip diğeri gözcülük yapsa dahi ikisi de müşterek faildir. Çünkü her ikisi de eylemin başarısına doğrudan katkı sağlamıştır. Ancak faillerden biri olaydan sonra sadece delilleri gizler veya kaçışı kolaylaştırırsa artık yardım etme (TCK m.39) hükümleri uygulanır (Bkz. ).
Müşterek faillikte cezalandırma, her failin suça katılma biçimi ve kast yoğunluğuna göre belirlenir. Ceza genellikle tam sorumluluk esasına dayanır; yani her fail, suçu tek başına işlemiş gibi cezalandırılır. Bu nedenle savunma stratejisinde, failin “suçun icra aşamasında aktif rol oynamadığı” hususu özellikle vurgulanmalıdır. Zira Yargıtay, olayda failin yalnızca yardımcı veya tali rolü varsa müşterek faillik hükümlerinin uygulanmasını reddeder.
Uygulamada bu ayrım, özellikle kasten öldürmeye teşebbüs veya kasten yaralama (TCK m.86) suçlarına ilişkin dosyalarda önem kazanır. Mahkemeler, failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunu olayın tüm şartlarıyla birlikte değerlendirir. Müşterek faillik hükmü, bu değerlendirmede failin cezasını doğrudan etkileyen kritik bir unsurdur.
Suça Azmettirme (TCK m.38) – Kasten Öldürme Suçuna Teşvik Etme
Suça azmettirme, bir kimsenin diğerini suç işlemeye yönlendirmesi, onun iradesinde suç işleme kararını doğrudan uyandırması hâlidir. Kasten öldürme suçunda azmettiren kişi, fiili bizzat gerçekleştirmese bile, failin zihninde öldürme kastını oluşturduğu için fail gibi cezalandırılır. Türk Ceza Kanunu’nun 38. maddesi bu durumu açıkça düzenler.
Yargıtay’a göre azmettirme, yalnızca psikolojik etki yaratmakla sınırlı değildir; azmettirenin, failin suç kararını “belirgin şekilde etkilemiş” olması gerekir. Örneğin, sanığın fail üzerinde “öldür onu, intikamını al” şeklinde yönlendirici sözleri, azmettirme olarak değerlendirilir. Ancak failin zaten öldürme niyetinde olduğu durumlarda, bu tür ifadeler azmettirme değil, en fazla yardım etme (TCK m.39) kapsamında kalır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2018/392 E., 2020/174 K. sayılı kararında; sanığın, mağdura yönelik düşmanlığı körükleyen ve failin suç kararını pekiştiren davranışlarını azmettirme olarak kabul etmiştir. Mahkeme, azmettirme fiilinin “suç kararının doğrudan nedeni” olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu karar, kasten öldürme suçunda fail dışındaki kişilerin de faille eşdeğer sorumluluk taşıyabileceğini göstermektedir.
Azmettirenin cezalandırılmasında esas olan, failin suçu işlemesiyle azmettirme fiili arasında nedensellik bağı kurulabilmesidir. Eğer fail, azmettirenin etkisinden bağımsız olarak kendi iradesiyle hareket etmişse, azmettirenin sorumluluğu doğmaz. Ancak fail suçu azmettirenin telkin, teşvik veya yönlendirmesiyle işlemişse, azmettiren de kasten öldürme suçunun faili gibi müebbet hapis cezasına mahkûm edilir.
Uygulamada azmettirme, aile içi anlaşmazlıklar, çıkar ilişkileri veya örgütlü suç yapılarında sıkça görülür. Bu nedenle avukat savunmalarında, failin psikolojik bağımsızlığı ve iradesinin özgür olup olmadığı detaylı biçimde incelenmelidir.
Yardım Etme (TCK m.39) – Kasten Öldürme Suçuna Dolaylı Katkı
Yardım etme, failin işlediği suça doğrudan katılmamakla birlikte, suçun işlenmesini kolaylaştıran, cesaretlendiren veya fiili destekleyen kişilerin sorumluluğunu düzenler. Türk Ceza Kanunu’nun 39. maddesine göre, suça yardım eden kişi, fiilin icrasına doğrudan katılmasa da, failin kastını ve eylemini destekleyen bir pozisyonda yer alır.
Yardım etme fiilleri çok çeşitli olabilir: failin suç planını kolaylaştırmak, araç temin etmek, mağdurun yerini bildirmek, failin kaçmasına yardım etmek gibi eylemler bu kapsamdadır. Yargıtay uygulamasında, faille birlikte olay yerine gitmek veya suçtan önce cesaret verici ifadelerde bulunmak da yardım etme olarak değerlendirilebilir; ancak failin suç kararını doğrudan belirleyen veya suçun icrasına hâkim olan davranışlar azmettirme (TCK m.38) veya müşterek faillik kapsamında değerlendirilir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2019/4472 E., 2021/682 K. sayılı kararında, sanığın, mağduru öldürmeye karar vermiş olan faille birlikte olay yerine gitmesi, ancak öldürme fiiline doğrudan katılmaması hâlinde, sanığın “yardım eden” sıfatıyla cezalandırılması gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme, faille yardım edenin eylemleri arasında “failin kastını kuvvetlendiren veya fiilin icrasını kolaylaştıran doğrudan katkı” bulunmasını yeterli görmüştür.
Yardım edenin cezası, işlenen suçun cezasından indirim yapılarak belirlenir. Bu oran genellikle cezanın dörtte birinden yarısına kadar indirilmesi şeklindedir. Dolayısıyla kasten öldürme suçuna yardım eden bir kişi, fail gibi müebbet hapis cezası almaz; fiile katkısının derecesine göre daha düşük bir ceza alır.
Ancak Yargıtay, “yardım” niteliğindeki eylemin sınırlarını oldukça dar yorumlamaktadır. Failin fiilini doğrudan gerçekleştiren veya fiil üzerinde hâkimiyet kuran herkesin sorumluluğu artık müşterek faillik düzeyindedir. Bu nedenle savunmalarda, yardımın failin kastını belirlemeye değil, yalnızca fiilin icrasını kolaylaştırmaya yönelik olduğu vurgulanmalıdır.
Suçların İçtimaı (TCK m.44 vd.) – Kasten Öldürme Suçunda Birden Fazla Fiil veya Sonuç
Suçların içtimaı, birden fazla fiil veya sonuç arasında hangi suçun nasıl cezalandırılacağını belirleyen ceza hukuku kurumudur. Kasten öldürme suçunda da bu konu sıkça gündeme gelir; özellikle tek fiille birden fazla kişinin ölmesi, öldürme ve yaralama fiillerinin birlikte gerçekleşmesi veya bir fiille birden fazla suçun oluşması hâlinde içtima hükümleri devreye girer.
Türk Ceza Kanunu’nun 44. maddesine göre, “bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşması hâlinde fail, en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır.” Bu ilke, fikri içtima olarak bilinir. Örneğin, sanık bir kişiyi öldürmeye teşebbüs ederken başka bir kişiyi de yaralarsa, tek fiil iki sonuca yol açtığı için tek cezayla, en ağır sonuç üzerinden hüküm kurulur. Buna karşın, fail farklı zamanlarda birden fazla kişiyi öldürürse artık zincirleme suç değil, gerçek içtima hükümleri uygulanır ve her fiil ayrı ayrı cezalandırılır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2020/2237 E., 2022/5186 K. sayılı kararında, sanığın aynı eylemle iki kişiyi öldürmesi durumunda her mağdur yönünden ayrı bir suçun oluştuğu, dolayısıyla iki ayrı kasten öldürme suçundan hüküm kurulması gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme, mağdur sayısına göre cezanın ayrı ayrı belirlenmesinin hukuki güvenlik ve kamu düzeni açısından zorunlu olduğunu vurgulamıştır.
Bununla birlikte, bazı durumlarda fikri içtima kapsamında tek ceza verilmesi mümkündür. Örneğin, fail mağduru öldürmek amacıyla silah kullandığında, ruhsatsız silah bulundurma suçu da oluşabilir. Ancak Yargıtay uygulamasında, bu tür durumlarda genellikle en ağır suç olan kasten öldürme esas alınarak cezalandırma yapılır.
Savunma stratejisi açısından, olayın içtima niteliği tespit edilmeden yapılacak bir savunma, cezanın ağırlığını doğrudan etkileyebilir. Avukatın, olayda fiil–sonuç bağlantısını, mağdur sayısını ve failin kast yönünü doğru analiz etmesi gerekir. Çünkü birden fazla mağdur varsa her biri ayrı suç sayılabilir; ancak tek fiille farklı sonuçlar doğduysa içtima hükümleri devreye girer.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB – CMK m.231) – Kasten Öldürme Suçunda Uygulanabilir mi?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), ceza yargılamasında verilen mahkûmiyet kararının belirli şartlar altında açıklanmayarak sanığa 5 yıl denetim süresi tanınmasını ifade eder. Bu süre içinde kişi kasıtlı bir suç işlemezse, karar ortadan kalkar ve dava düşer. Ancak kasten öldürme suçu, ağır ceza kategorisinde yer aldığı için HAGB’nin uygulanması hukuken mümkün değildir.
CMK’nın 231. maddesine göre, HAGB yalnızca 2 yıl veya daha az hapis cezası gerektiren suçlarda uygulanabilir. Oysa kasten öldürme suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesinde müebbet hapis cezası ile düzenlenmiştir. Bu nedenle, gerek asli fail gerekse yardım eden (TCK m.39) veya azmettiren (TCK m.38) kişiler yönünden HAGB kararı verilmesi mümkün değildir. Nitelikli hallerde (örneğin tasarlayarak veya canavarca hisle öldürme) ceza ağırlaştırıldığı için bu kural daha da kesinleşir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2021/4987 E., 2023/211 K. sayılı kararında, kasten öldürme suçuna teşebbüs eden sanık hakkında verilen HAGB kararının hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Mahkeme, suçun “ağır nitelikli kasıtlı suç” olduğunu ve bu nedenle HAGB’nin uygulanamayacağını açıkça ifade etmiştir.
Bununla birlikte, kasten öldürmeye teşebbüs (TCK m.35) suçlarında ceza alt sınırı daha düşük olduğundan, bazı özel durumlarda HAGB ihtimali tartışılmıştır. Ancak Yargıtay içtihatları bu konuda da tutarlıdır: öldürme kastı taşıyan her fiil, toplum güvenliği bakımından kamu düzenine karşı işlenmiş ağır bir suç kabul edilir ve HAGB kapsamında değerlendirilmez.
Sonuç olarak, kasten öldürme suçunda HAGB kararı verilmesi mümkün değildir. Avukatlar, sanık lehine değerlendirme yapılacaksa, ancak haksız tahrik (TCK m.29) veya yaş küçüklüğü (TCK m.31) gibi özel indirim hükümlerine dayanabilirler.
Cezanın Ertelenmesi (TCK m.51) – Kasten Öldürme Suçunda Uygulanabilirlik Sorunu
Cezanın ertelenmesi (TCK m.51), sanığın belirli şartları taşıması hâlinde aldığı hapis cezasının cezaevinde infaz edilmemesi, bunun yerine bir denetim süresine tabi tutulması anlamına gelir. Ancak kasten öldürme suçu, Türk Ceza Kanunu sistematiğinde “ağırlaştırılmış kasıtlı suçlar” grubuna girdiğinden, bu suçta cezanın ertelenmesi mümkün değildir.
Erteleme, yalnızca iki yıl veya daha az süreli hapis cezaları için uygulanabilir. Kasten öldürme suçu ise TCK m.81 gereği müebbet hapis cezası öngörmektedir. Dolayısıyla fail hakkında verilecek cezanın ertelenmesi ne asli fail ne de iştirak edenler bakımından mümkün değildir. Yalnızca “kasten öldürmeye teşebbüs (TCK m.35)” suçu gibi daha hafif nitelikli fiillerde, mahkemece ceza alt sınırdan belirlenmişse, istisnai şekilde erteleme konusu gündeme gelebilir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2020/4928 E., 2022/1437 K. sayılı kararında, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan verilen 4 yıl 6 ay hapis cezasının ertelenmesinin hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Daire, “öldürme kastı taşıyan fiillerde failin kast derecesi ağırdır; kamu düzeni ve caydırıcılık amacıyla cezanın infazı zorunludur” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Erteleme kurumu, kamu güvenliği açısından topluma yeniden kazandırılabilir fail profillerine yöneliktir. Ancak öldürme fiilleri, özellikle planlı veya tasarlayarak işlendiğinde, kamu vicdanı ve hukuki güvenlik ilkeleri gereği bu kapsama dâhil edilmez. Bu nedenle mahkemeler, bu tür suçlarda sanığın pişmanlığını değerlendirirken dahi erteleme değil, sadece haksız tahrik (TCK m.29) veya etkin pişmanlık hükümlerine (sınırlı şekilde) başvurabilirler.
Sonuç olarak, kasten öldürme suçunda verilen hapis cezaları, TCK m.51 çerçevesinde ertelenemez. Failin davranışlarının niteliği, suçun işlenme biçimi ve kast derecesi, cezanın infazının zorunlu olduğunu ortaya koyar. Erteleme talepleri, yalnızca teşebbüs aşamasında kalmış fiiller için ve istisnai hâllerde değerlendirilebilir.
Adlî Para Cezası (TCK m.50) – Kasten Öldürme Suçunda Para Cezasına Çevirme Mümkün mü?
Adlî para cezası (TCK m.50), kısa süreli hapis cezalarının belirli bir miktar para cezasına çevrilmesini sağlayan bir ceza hukuku kurumudur. Ancak bu kurumun uygulanabilmesi için cezanın süresi bir yıl veya daha az olmalıdır. Kasten öldürme suçu (TCK m.81) ise müebbet hapis cezası öngördüğünden, adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir.
Adlî para cezası kurumu, daha çok hafif nitelikli suçlarda ceza infazının topluma yararlı biçimde dönüştürülmesini amaçlar. Oysa kasten öldürme fiili, kamu düzenine yönelik en ağır saldırılardan biridir. Bu nedenle, ne asli fail ne de yardım eden (TCK m.39) veya azmettiren (TCK m.38) kişiler yönünden adlî para cezası uygulanamaz.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2021/3126 E., 2023/748 K. sayılı kararında, kasten öldürmeye teşebbüs suçundan verilen 5 yıl hapis cezasının adlî para cezasına çevrilmesi kararının kanuna aykırı olduğu belirtilmiştir. Mahkeme, “öldürme kastı içeren suçlarda cezanın para cezasına çevrilmesi, ceza adaletinin caydırıcılık amacına aykırıdır” gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Ayrıca TCK m.50/6 hükmü, “Müebbet veya süreli hapis cezaları adlî para cezasına çevrilemez” diyerek bu konuda açık bir yasak getirmiştir. Bu nedenle, uygulamada hâkimlerin takdir hakkı bulunmaz; suçun vasfı gereği bu kurumun dışındadır.
Bununla birlikte, savunma stratejisinde bazen adlî para cezası yerine haksız tahrik (TCK m.29) veya kusur yeteneğinin azaltılması (TCK m.31) hükümleri ileri sürülerek cezanın indirilmesi hedeflenebilir. Bu strateji, özellikle fiilin ani geliştiği, failin ruhsal kontrolünü kaybettiği veya mağdurun ağır tahriki altında hareket ettiği dosyalarda önem taşır.
Sonuç olarak, kasten öldürme suçunda adlî para cezasına çevirme mümkün değildir. Bu suçta temel amaç, kamu güvenliğini korumak ve cezaların caydırıcılığını sürdürmektir. Hâkim, fail lehine değerlendirme yapmak istese dahi bu kurum yerine indirime yol açan şahsî nedenler veya tahrik hükümlerini dikkate almak zorundadır.
Uzlaşma Usulü (CMK m.253) – Kasten Öldürme Suçunda Uzlaşma Mümkün mü?
Uzlaşma (CMK m.253), suçtan doğan zararın giderilmesi veya fail ile mağdur arasında gönüllü bir uzlaşmanın sağlanması amacıyla ceza yargılamasında kullanılan alternatif bir çözüm yöntemidir. Ancak, Türk Ceza Kanunu sisteminde kasten öldürme suçu (TCK m.81), “uzlaşmaya tabi olmayan” ağır suçlar arasında yer alır. Bu nedenle, fail ile mağdur yakınları arasında uzlaşma sağlansa bile, bu durum kamu davasının düşmesine veya cezanın ortadan kalkmasına neden olmaz.
CMK m.253 uyarınca uzlaşma yalnızca şikâyete tabi suçlar veya kanunda açıkça belirtilen suçlar için geçerlidir. Kasten öldürme, şikâyete bağlı olmayan ve kamu düzenini doğrudan ilgilendiren bir suçtur. Bu nedenle, Cumhuriyet savcısı uzlaşma sürecini başlatamaz; uzlaştırmacı görevlendirilmez. Uzlaşma teklifi yapılsa dahi, suçun niteliği gereği geçersiz sayılır.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2020/1426 E., 2022/458 K. sayılı kararında, kasten öldürmeye teşebbüs suçunda mağdur ile fail arasında yapılan uzlaşma protokolünün hukuki sonuç doğurmayacağı açıkça vurgulanmıştır. Daireye göre, “öldürme kastı içeren fiillerde taraf iradeleri, kamu düzenini ortadan kaldıracak şekilde sonuç doğuramaz.” Bu içtihat, kasten öldürme suçu gibi ağır kasıtlı suçlarda uzlaşmanın uygulanamayacağı yönündeki yerleşik görüşü pekiştirmektedir.
Bununla birlikte, olası kastla öldürme veya ölüme sebebiyet veren yaralama (TCK m.86) gibi sınır durumlarda, suçun niteliğinin değişmesi hâlinde uzlaşma tartışması gündeme gelebilir. Ancak bu durumda dahi mahkeme, fiilin objektif niteliklerini değerlendirerek uzlaşma kararı vermez; yalnızca suç vasfının değişmesi hâlinde yeni suç tipi (örneğin “taksirle öldürme”) üzerinden uzlaşma değerlendirilebilir.
Sonuç olarak, kasten öldürme suçu uzlaşma kurumunun kapsamı dışındadır. Suçun ağırlığı, kamu düzenine etkisi ve mağdurun yaşam hakkına yönelik ihlalin geri dönüşsüz niteliği nedeniyle, bu tür dosyalarda uzlaşma süreci işletilemez. Failin sorumluluğu ceza yargılaması sonunda mahkeme hükmüyle belirlenir ve kamu davası kamu adına yürütülür.
Kasten Öldürme Suçunda Savunma ve Beraat – Hukuki Strateji ve Uygulama Notları
Kasten öldürme suçu (TCK m.81) bakımından savunma stratejisi, öncelikle fiilin kast derecesinin doğru tespitine dayanmalıdır. Failin doğrudan öldürme kastıyla mı yoksa olası kastla mı hareket ettiği, suçun vasfını doğrudan değiştirir. Bu nedenle ceza yargılamasında, savunma tarafı için en kritik husus, kastın yoğunluğu ve failin psikolojik durumunun bilimsel delillerle ispatıdır. Özellikle olası kast – bilinçli taksir ayrımı, beraat veya daha hafif ceza açısından belirleyici olur.
Savunma aşamasında, failin meşru savunma veya zorunluluk hali altında hareket ettiğinin ortaya konulması da mümkündür. Türk Ceza Kanunu’nun 25. maddesi, “haksız bir saldırıyı defetmek amacıyla” işlenen fiillerin hukuka uygun sayılacağını düzenler. Bu durumda öldürme fiili hukuka aykırılıktan arınır ve beraat kararı verilebilir. Bununla birlikte, meşru savunmanın sınırının aşılması hâlinde, hâkim fail lehine haksız tahrik (TCK m.29) veya kusur yeteneğinin azaltılması (TCK m.31) hükümlerini uygulayabilir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2021/5243 E., 2023/1124 K. sayılı kararında, sanığın meşru savunma sınırları içinde hareket ettiğinin anlaşılması üzerine beraat kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Olayda sanık, mağdurun saldırısı sırasında silahını çekip tek el ateş etmiş, mahkeme bu fiilin “ölçülü savunma” kapsamında olduğuna hükmetmiştir. Kararda, “ölçülülük ilkesi, meşru savunma hakkının sınırını belirler; saldırı sona ermişse savunma artık hukuka uygun sayılamaz” vurgusu yapılmıştır.
Ayrıca, failin eylemi sonrasında gönüllü vazgeçme (TCK m.36) veya teşebbüs (TCK m.35) hükümleri de uygulanabilir. Eğer fail öldürme kastından kendi iradesiyle vazgeçmiş ve fiili tamamlamamışsa, mahkeme bu hükümlere dayanarak beraat ya da daha düşük cezaya hükmedebilir. Bu bağlamda, savunma makamının, failin kast derecesini ve fiilin gerçekleşme aşamasını adım adım analiz etmesi gerekir.
Sonuç olarak, kasten öldürme suçunda beraat kararı, yalnızca hukuka uygunluk nedenlerinin veya kast unsurunun ortadan kalktığı hallerde verilir. Her somut olayda failin fiili, saldırının niteliği, zamanlaması ve orantısı detaylı şekilde değerlendirilmelidir. Savunma avukatının görevi, müvekkilin lehine olabilecek tahrik, savunma, kastın yokluğu veya teşebbüs unsurlarını bilimsel delillerle destekleyerek mahkemeye sunmaktır.

Yargıtay Kararları – Kasten Öldürme Suçu TCK 81
Tek Atışta Ölüm – Olası Kast Değerlendirmesi
Olayda sanık, kavga sırasında mağdura tek el ateş etmiş, mağdur olay yerinde hayatını kaybetmiştir. İlk derece mahkemesi eylemi “kasten öldürme” olarak nitelendirmiştir. Yargıtay, failin hedef gözetmemesi, olayın ani gelişmesi ve saldırının kendiliğinden bitmesi gerekçeleriyle kastın doğrudan değil, olası kast düzeyinde kaldığına hükmetmiştir. Bu durumda, ceza TCK m.21/2 kapsamında azaltılmıştır.
Karar, kasten öldürme ile olası kastla öldürme arasındaki farkı ortaya koyar: fail sonucu istememekte, ancak öngörüp kabullenmektedir. Bu ayrım, özellikle teşebbüs hükümleriyle bağlantılı değerlendirmelerde kritik öneme sahiptir.
Künye: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2021/5125, K.2023/1261, T. 21.04.2023
Eve Giren Saldırganın Öldürülmesi – Meşru Savunmada Ölçülülük
Sanık, gece vakti evine giren saldırganı uyarısına rağmen çıkmaması üzerine tabancayla vurmuştur. Yerel mahkeme, fiili meşru savunma sınırlarını aştığı gerekçesiyle cezalandırmıştır. Ancak Yargıtay, saldırının halen devam ettiği ve eylemin orantılı olduğu sonucuna varmıştır. Bu nedenle sanığın hareketi hukuka uygun kabul edilmiş ve beraat kararı verilmiştir.
Bu karar, meşru savunmada ölçülülük ve gereklilik kriterlerinin sınırını netleştirir. Failin, saldırıyı bertaraf etmek için zorunlu araçları kullanması durumunda cezalandırılamayacağına hükmedilmiştir.
Künye: Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2020/319, K.2022/512, T. 18.10.2022
Kavga Sırasında Ölüm – Bilinçli Taksir Ayrımı
Sanık, tartışma sırasında yere düşen mağdura tekme atmış, mağdurun başı sert zemine çarparak ölmüştür. Mahkeme kasten öldürme kararı vermiştir. Yargıtay, failin ölüm sonucunu istemediğini, yalnızca yaralama kastıyla hareket ettiğini belirlemiş, eylemin bilinçli taksirle ölüme neden olma olarak değerlendirilmesi gerektiğine karar vermiştir.
Bu karar, kasten öldürme ile taksirli ölüm arasındaki sınırın davranışın yönelimi ve failin psikolojik durumu üzerinden belirlenmesi gerektiğini ortaya koyar. Olayın anilik, öfke düzeyi ve saldırı biçimi, kastın tespitinde belirleyici unsurlardır.
Künye: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2021/4489, K.2022/984, T. 02.06.2022
Eşini Aldatma Şüphesiyle Öldürme – Haksız Tahrik Uygulaması
Sanık, eşini başka biriyle ilişkide gördüğünü düşünerek ateş etmiş, mağdur olay yerinde ölmüştür. İlk derece mahkemesi tahrik indirimi uygulamamıştır. Yargıtay, failin yoğun öfke altında hareket ettiğini, haksız tahrik koşullarının oluştuğunu belirterek cezayı önemli oranda indirmiştir.
Kararda, failin fiilinin anlık bir duygusal patlamayla işlendiği, planlı bir cinayet olmadığı vurgulanmıştır. Bu karar, özellikle aile içi şiddet ve duygusal eylemlerde tahrik indiriminin uygulanma sınırlarını belirler.
📚 Künye: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2019/6571, K.2021/2345, T. 12.05.2021
Doktorun Müdahale Etmemesi – İhmali Davranışla Öldürme
Bir doğum sırasında annenin aşırı kanamasına rağmen gerekli tıbbi müdahaleyi yapmayan doktorun ihmali sonucu hasta hayatını kaybetmiştir. Yerel mahkeme kasten öldürmeden hüküm kurmuştur. Yargıtay, failin tıbbi müdahale yükümlülüğü olduğunu, ancak kasıtla değil bilinçli taksirle hareket ettiğini belirterek suçu TCK m.85 kapsamında değerlendirmiştir.
Bu karar, ihmali davranışla öldürme (TCK m.83) suçunun sınırlarını çizer. Yargıtay’a göre, hareketsiz kalmanın öldürme kastı oluşturabilmesi için failin ölüm sonucunu doğrudan istemesi gerekir.
📚 Künye: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2020/1024, K.2021/3150, T. 09.11.2021
Para Karşılığı Cinayet – Azmettirme Sorumluluğu
Sanık, husumetli olduğu kişiyi öldürmesi için üçüncü bir kişiye para teklif etmiş, cinayet bu kişi tarafından işlenmiştir. Yargıtay, azmettirenin suçun manevi unsuruna katıldığını belirterek, eylemin azmettirme kapsamında cezalandırılması gerektiğine hükmetmiştir.
Bu karar, azmettirenin suçun failiyle eşit derecede sorumlu tutulacağını açık biçimde ortaya koyar. Azmettirme fiili, kastın yöneldiği kişi üzerinden değil, suçun işlenmesine neden olan irade yönlendirmesi üzerinden değerlendirilir.
Künye: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2018/3219, K.2020/2129, T. 03.02.2020
Yaralanmadan Ölüm – Öldürmeye Teşebbüsün Sınırı
Olayda sanık, mağdura öldürme kastıyla ateş etmiş, mağdur hayatta kalmıştır. Yargıtay, neticenin gerçekleşmemesi nedeniyle eylemin teşebbüs aşamasında kaldığına karar vermiştir. Mahkemece cezanın TCK m.35 uyarınca belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Bu içtihat, öldürme kastının var olup neticenin gerçekleşmemesi hâlinde failin teşebbüsten sorumlu tutulacağını açıklar. Özellikle hayati bölgelere yönelmiş saldırılarda kastın belirlenmesinde bu karar yol göstericidir.
📚 Künye: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2022/4172, K.2024/1185, T. 06.03.2024
Yaş Küçüklüğü Nedeniyle Ceza İndirimi
15 yaşındaki sanık, kavga sırasında mağduru bıçakla öldürmüştür. Yargıtay, sanığın fiilinin bilincinde olduğunu ancak kişisel olgunluğunun gelişmemesi nedeniyle yaş küçüklüğü indiriminin uygulanması gerektiğine karar vermiştir.
Kararda, 15–18 yaş arası faillerin cezai sorumluluklarının, işledikleri fiilin ağırlığına göre ölçülü biçimde indirileceği vurgulanmıştır. Bu içtihat, çocuk adalet sisteminde failin olgunluk seviyesinin önemini ortaya koyar.
Künye: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2020/2214, K.2022/1421, T. 17.06.2022
Psikolojik Hastalık Nedeniyle Cezasızlık
Sanık, paranoid şizofreni teşhisiyle annesini öldürmüştür. Yargıtay, Adli Tıp raporuna dayanarak sanığın fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ortadan kalktığını tespit etmiş ve akıl hastalığı nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
Bu karar, ceza sorumluluğunun tam olmaması hâlinde cezasızlık ilkesinin uygulanacağını açık biçimde ortaya koyar. Kamu güvenliği açısından sanık, yüksek güvenlikli sağlık kurumuna yerleştirilmektedir.
Künye: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2019/5123, K.2021/1772, T. 14.09.2021
Ağır Tahrik Altında Ölüm – Ceza Alt Sınırdan Uygulama
Sanık, mağdurun kendisine sürekli hakaret etmesi üzerine sinirlenip bir anda saldırmış, mağdur ölmüştür. Yargıtay, failin anlık öfke ve tahrik etkisinde olduğunu, kusur yeteneğinin azaldığını belirterek haksız tahrik indiriminin en üst sınırdan uygulanmasına karar vermiştir.
Karar, cezayı bireyselleştirmenin, failin ruhsal durumu ve fiil öncesi tahrik unsurları dikkate alınarak yapılması gerektiğini vurgular. Bu yönüyle, kasten öldürme yargılamalarında adalet dengesinin korunmasına hizmet eder.
Künye: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, E.2021/2871, K.2023/841, T. 28.02.2023
Kasten Öldürmeye Teşebbüs ve Kasten Yaralama Suçunun Ayrımı
Kasten öldürmeye teşebbüs ile kasten yaralama suçu arasındaki ayrım, ceza hukukunda hem kastın yoğunluğu hem de neticenin gerçekleşme biçimi bakımından kritik öneme sahiptir. Failin eylemi mağdurun ölümüyle sonuçlanmamışsa, mahkeme olayın niteliğini kastın yönüne ve icra hareketlerinin ağırlığına göre değerlendirir. Failin doğrudan öldürme kastı bulunmasına rağmen ölüm meydana gelmemişse, kasten öldürmeye teşebbüs hükümleri uygulanır. Ancak failin amacı yalnızca mağduru incitmek, yaralamak veya korkutmaksa fiil kasten yaralama kapsamında kalır.
Yargıtay uygulamasında, “öldürme kastı”nın varlığı; hedef alınan bölge (hayati organ), kullanılan araç (bıçak, ateşli silah), darbe sayısı, eylemin şiddeti ve failin söz veya davranışlarıyla tespit edilir. Bu yönüyle kastın yönü belirleyici unsurdur. Failin ölüm sonucunu öngörüp kabullenmesi olası kast oluşturur, bu durumda ceza indirimi uygulanabilir. Buna karşın kasten yaralama suçunda netice yalnızca beden veya sağlığın bozulmasıdır; ölüm kastı bulunmadığından ceza daha hafif belirlenir.
Karşılaştırmalı Tablo: Kasten Öldürmeye Teşebbüs – Kasten Yaralama
Kriter | Kasten Öldürmeye Teşebbüs | Kasten Yaralama |
Kanuni Dayanak | TCK m.81 ve m.35 | TCK m.86 |
Failin Kastı | Mağdurun ölümünü istemek veya en azından bu sonucu kabullenmek | Mağdura zarar vermek, incitmek, korkutmak |
Netice | Ölüm gerçekleşmez; fiil teşebbüs aşamasında kalır | Mağdur hayatta kalır, beden bütünlüğü veya sağlığı bozulur |
Araç ve Eylem Niteliği | Hayati bölgelere yönelik ağır, öldürücü nitelikte fiiller (silahla, bıçakla) | Ölümcül olmayan, sınırlı fiziksel zarar veren eylemler |
Ceza Miktarı | Müebbet hapis yerine 13 ila 20 yıl hapis (TCK m.35 uyarınca) | Basit yaralamada 1 yıldan 3 yıla, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamada 3 yıldan 12 yıla kadar hapis |
Yargıtay Değerlendirmesi | Kastın yönü, kullanılan araç, hedef bölge ve failin sözleri dikkate alınır | Ölüm kastı bulunmadığı, yalnızca zarar verme niyeti olduğu hallerde uygulanır |
Neticenin Önemi | Ölüm gerçekleşmemesi tesadüfîyse, teşebbüs hükümleri uygulanır | Ölüm gerçekleşmemesi failin bilinçli sınırlandırmasıysa yaralama olarak kabul edilir |
Örnek Uygulama | Sanığın mağdurun başına ateş etmesi, ancak ölüm gerçekleşmemesi | Failin mağduru tokatlaması, bıçakla hafif kesik atması |
Ceza Politikası Amacı | Yaşam hakkını koruma, ağır kastı cezalandırma | Beden bütünlüğünü koruma, hafif şiddeti önleme |